Yenişehir Wiki
Advertisement
  1. https://surahquran.com/mp3/index.html
  2. https://soundcloud.com/optic-chiasma/rlpdjcfvqk4e
  3. http://www.youtube.com/watch?v=vFW9OsoY-2s
Bakınız

Şablon:Hakkabakınız - d


Hak - Hakk - HAKK
Haqqa Hakka
*Dosya:69-Hakka.pdf
*Hakka Suresi/Elmalı Orijinal
*Hakka Suresi/1-37
*Hakka Suresi/38-52

*Hakka Suresi/AUDİO
Hakkalyakîn
Hakkaniyet
Hakka Suresi
Hakka Suresi/Arabi
Hakka Suresi/Transkripti
Hakka Suresi/Elmalı Orijinal
Hakka Süresi/VİDEO
Hakka Suresi/AUDİO
[1]
KHMK/Hakka
HDKD/Hakka

Mustafa_ismail-HAQQA_SURESI

Mustafa ismail-HAQQA SURESI

mustafa ismail-HAQQA SURESI

Abdulbasıt_Abdussamed_Meşhur_Hakka_Suresi

Abdulbasıt Abdussamed Meşhur Hakka Suresi

Abdulbasıt Abdussamed Meşhur Hakka Suresi

Mahşerde kitabını sağından alanların mutluluklarını kıraat ilminin farklılıklarını kullanarak tasvir eden müthiş bir tiyatral tasviri 14. yy en büyük Qari olan Mustafa İsmail'in okuyuşu ile tasviri.

1. vücuhta heyecan ve titreme 2. okumada kararlılık 3. Zevk ve gayş var

dinlemek için:


  1. https://soundcloud.com/optic-chiasma/rlpdjcfvqk4e linki tıkla
  2. Hakka suresi


فَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِيَمِينِهِ فَيَقُولُ هَاؤُمُ اقْرَؤُوا كِتَابِيهْ

Fe emmâ men ûtiye kitâbehu bi yemînihî fe yekûlu hâumukreû kitâbiyeh.


1. fe emmâ : fakat, ise, o zaman
2. men : kişi, kimse
3. ûtiye : verilir
4. kitâbe-hu : onun kitabı, (yani onun amel defteri, hayat filmi, HD, tapeleri)
5. bi yemîni-hî : onun sağından
6. fe : o zaman
7. yekûlu : der, söyler
8. hâum(u) : haydi alınız
9. ikreû : okuyun
10. kitâbiyeh : kitabım, amel defterim, hayat filmim



O zaman kitabı  sağından verilen kimse ise o zaman: “Alınız, kitabımı okuyun.” der.

إِنِّي ظَنَنتُ أَنِّي مُلَاقٍ حِسَابِيهْ

İnnî zanentu enniy mülâkın hısâbiyeh.

1. innî : muhakkak ki ben
2. zanentu : zannettim, inandığım için biliyordum
3. ennî : ben ..... olduğumu
4. mulâkin : mülâki olunacak
5. hisâbiyeh : hesabım



Muhakkak ki ben, hesabıma mülâki olacağımı (hesabımla karşılaşacağımı) biliyordum.


فَهُوَ فِي عِيشَةٍ رَّاضِيَةٍ

Fe huve fî îşetin râdıyeh(râdıyetin).

1. fe : artık, işte
2. huve : o
3. : içinde
4. îşetin : yaşayış, yaşayış tarzı
5. râdiyetin : razı olarak, razı olduğu


İşte o razı olduğu bir yaşayış içindedir.

فِي جَنَّةٍ عَالِيَةٍ

Fî cennetin âliyeh(âliyetin).

1. fî cennetin : cennette
2. âliyetin : yüksek, yüce


O yüksek bir cennettedir.


قُطُوفُهَا دَانِيَةٌ

Kutûfuhâ dâniyeh(dâniyetun).

1. kutûfu-hâ : onun olgunlaşmış meyveleri
2. dâniyetun : aşağı sarkmış, yakınlaşmış durumda


Onun olgunlaşmış meyveleri (Divşirimleri) yakınlaşmış (aşağı sarkmış) durumdadır.


كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا أَسْلَفْتُمْ فِي الْأَيَّامِ الْخَالِيَةِ

Kulû veşrebû henîen bimâ esleftum fîl eyyâmil hâliyeh(hâliyeti).

1. kulû : yeyin
2. ve işrebû : ve için
3. henîen : afiyetle
4. bimâ : şeyle, şeyler sebebiyle
5. esleftum : geçmişte yaptınız
6. fî el eyyâmi : günlerde
7. el hâliyeti : geçmiş


Yiyin, için, afiyet olsun; geçmiş günlerde yaptıklarınıza karşılık olarak!

Meal[]

19. İşte o vakit, kitabı kendisine sağından verilen kimse der ki: "Gelin, kitabımı okuyun!"

20. "Çünkü ben, hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum."

21. Artık o, hoşnut bir hayat içindedir.

22. Yüksek bir cennettedir.

23. Onun meyveleri sarkar (kolaylıkla devşirilebilir).

24. (Onlara şöyle denir:) "Geçmiş günlerde yaptıklarınıza karşılık, afiyetle yiyin, için."


Muhammed Hamdi Yazır tefsiri[]

Bakınız

Şablon:KTFbakınız - d


Kur'an Terimleri Fihristi Kur'an Fihristi/Görsel Eşbah Ve Nezair EL-EŞBÂH VE'N-NEZÂİR Fİ'L-QUR'ÂNİ'L KERÎM
Online Mucem : http://kuranmeali.com/mucem.asp
KTF
KKF [2] {{KTF}}
A B C Ç D E F G H I İ K Kef Q Qaf L M N O Ö R S Ş T U Ü V W Y Z
Amaç: Ülkemizin online en zengin Kur'an terimleri fihristini oluşturmaktır.
Her Kur'ani terime iç link verilecek ve terimle ilgili ansiklopedik madde oluşturulacak ve ansiklopedik maddenin içerisine ilgili ayetler link olarak verilecek.Böylece her bir Kur'anİ terimin geçtiği tüm ayetlere ve ayetlerin tüm meal ve tefsirlerine aynı anda ulaşılabilecektir. Hatta önlerimin geçtiği hadislere ve önemli sözlere aynı anda aynı sayfada ulaşılacaktır.
Yöntem : 1. KTF nde bulunan kavramlara iç link verielerek sayfa oluşturulacak . 2. O konu ile ilgili izah sayfaya eklenecektir. 3. HDKD tefsirinden bulunacak Kur'an terimlerina ait izahlar kavramla ilgili ansiklopedik sayfaya eklenecek, 4. KTF de olmayan kavramlar için yeni sayfa oluşturularak ve fihrsitin olduğu sayfaya alfabetik sıra gözetilerek eklenerek fihrist geliştirilecektir. 5. Ayrıca Mu'cemül Müfehresden alınan ayetler bu sitede ilgili kuran teriminin ansiklopedik sayfasına eklenecektir. aşağıda ayetlerin alınacağı link bulunuyor. http://www.kuranmeali.com/%5Cmucem.asp
sonuç:Böylece internetteki en zengin "Kur'an terimleri fihristi" kollektif ve kollebratif bir usulle oluşturulmuş olacaktır. başta öğretmenlerimiz olmak üzere emeği geçenlerden Allah razı olsun. Bursa Valiliği'nde görevli hizmetli Mustafa'ya da teşekkürlerimizi de unutmayalım.
Mu'cem-ul Müfehres - Kur'an Kelimeleri Fihristi - Mucem
ا ب ت ث ج ح خ د ذ ر ز س ش ص ض ط ظ ع غ ف ق ك ل م ن ه و ؤ ى ي ئ ة


18. ›æ� 왢 Š� Ȥm¢ ˆ§ ÷¡ß� ì¤ í� o gün arz olunursunuz - kıyam ve nü�ur olmu�tur. Mah�erde hakkın huzurı azametinde hisaba çekilirsiniz. Burada arz, hisabdan mecaz olup bir hukümdara askerinin ahvalini görmesi için arz olunmalarına te�bih tarikıyle ifade olunmu�tur. Bununla beraber dünyadaki arzlargibi zâhirî bir geçitten ıbaret olmadı�ı anlatılmak üzere �öyle buyuruluyor: ›ò¥î�Ï¡b� ᤠآ ä¤ß¡ ó1¨ ‚¤ m� ü�  öyle arz olunursunuzki gizli bir haliniz kalmaz - «  Ü£Û¡ aë‹¢Š� 2� ë� ¨ è£ Ô�Û¤ a †¡ y¡ aì� Û¤ a é¡ � ‰¡ b » sirri temamen zâhir olur. �mam Ahmed, Abdibni humeyd, Tirmizî, �bni mâce, �bni hâtim, �bni merduye ebu musele�'arî radıyallahü anhten rivayet etmi�lerdirki Sh:»5327 Resulullah sallâllahü aleyhi vesellem �öyle buyurdu: nâs kıyamet günü üç Kerre arz olunur. Bu arzların ikisi cıdal ve i'tizarlardır. Amma üçüncüsü i�te o zaman ellerde sahîfelerin uçu�ması «tetâyüri suhuf». �imdi bu �öyle beyan buyuruluyor: 19. ›4¢ ìÔ¢î�Ï� é© ä¡îà© î�2¡ é¢2�bn� ס ó� m¡ ë@a¢ å¤ ß� bߣ �b�Ï� Bu kitab Sûrei �srada «  3£ ×¢ ë� � ò¡ à� î¨ Ô¡Û¤ a â� ì¤ í� é¢Û� x¢ Š¡‚¤ 㢠ë� é© 6Ô¡ä¢ Ç¢ óÏ© ꢊ� ö¡b¬Ÿ� ê¢bä�ߤŒ�Û¤ a� æ§ b� ã¤a¡ a‰¦ ì’¢ ä¤ß� é¢îÔ¨ ܤí� b2¦bn� ס », âyetinde beyan olunan kitabdırki insanın ömrünün hasılı olan amel defteri, Dünyada yaptı�ı ve her gece ve gündüz Meleklerin kaydeyledikleri amellerin sahîfelerinden müte�ekkil defteri kebîr veya onun bilançosu gibi bir sahîfeye yazılmı� mizanlı hulâsası veya hisabınınrü'yet edildi�ine dair vesîkasıdır. Ve bunun esas yevmiyyesi insanın hergün kendi hafızasında kendi boynuna asılıdır. Burada yemîn. �imâl mukabili oldu�undan sa� el, sa� taraf demektirki, sa�lamlık, dürüstlük, uygunluk, temizlik ugur, hayr ve kesb ifade eder. Kitabının insana sa�ıyle verilmesi ta'birinde mühim nükteler vardır. Evvelâ, insanın bir i�ini kendi eliyle yapması, kendi kudreti, kendi vasıtasiyle istedi�i gibi yapması, kesbetmesi demektir. Sa� eliyle yapması sa�lam, dürüst, uygun, kendi lehinde iyi yapması, sol eliyle yapması da tersine yapması, arkaya atması ise ihmal etmesi, ba�kasından umması ma'nalarını ifade eder. Onun için hesenât yazan Melâike sa�da, seyyiât yazan Melâike solda denildi�i gibi Melek sa�dan, �eytan soldan gelir denilir. Ve eshabı yemîne kitabları sa�dan, eshabı �imâle de soldan verilir. Verilmesi ta'biri dahi hepsi Allahın tevfikı, takdiri, hukmü icrasına ba�lı olması hasebiyledir. Çünkü «  3£ ×¢ ë� � é© 6Ô¡ä¢ Ç¢ óÏ© ꢊ� ö¡b¬Ÿ� ê¢bä�ߤŒ�Û¤ a� æ§ b� ã¤a¡ » medlûlünce insanın kendi mukadderatı kendi boynuna geçirilmi�, halk ve emr-ü huküm Allaha aid olmakla beraber insanın mes'uliyyeti ihtiyarî fi'illerine rabt edilmi� oldu�u cihetle insan yaptı�ı hayır ve �er, iyi veya kötü, sevab veya Sh:»5328günah amelleri yaparken kendi iste�iyle yaptı�ı için onu defterine kaydedecek Meleklere kâtibine emreder gibi kendisi imla ettirip yazdırıyor demek oldu�undan kendi yazmı� demektir. E�er o yazdırdı�ı, hisabına geçirtti�i muameleler ileride Hakkın huzurunda kendi yüzünü kara çıkarmıyacak vechile iyi hisab edilmi� matlûbu, zimmeti iyi kar�ıla�tırılmı�, yine kendi tarafından hak göziyle kontrol edilmi� kârlı güzel, salih, do�ru, dürüst ameller ise o defterler kendi lehinde olmak üzere sa�lam, mu'teber, kendi, hisabına güzel yazı ile yazılmı� bir defter olaca�ından o onu sa� eliyle ve lehine hizmet eden sa�lam vasıta ile yazmı� ve ındel hisab hukmünü i'lâmını verecek olan hâkim de onun lehinde olarak yazısını onun kendine yazdırmı� ve binaenaleyh hisabını kolayca kendine gördürüp hukmünü de istedi�i gibi kendine verdirerek i'lamını sa� eliyle kendine teslim etmi� olur. Böyle olmak için de herkes «  Ù� 2�bn� ס a¤Š� Ó¤ a¡ × 6 bj¦î,© y� Ù� î¤Ü� Ç� â� ì¤ î�Û¤ a Ù� ¡ 1¤ä�2¡ ó1¨ � 6 » emri mucebince hergün kendi boynuna geçirilmi� kitabı, yevmiyye defteri demek olan hafızasında kendi nefsini ve Meleklere yazdırdı�ı amellerini hak göziyle okuyup Allaha kar�ı kendi vicdanında kendi hisabını görmek ve ona göre « †£ Ó�bß� ¥ 1¤ã� Š¤ Ä¢ ä¤n�Û¤ ë� � †§ 7 Ì�Û¡ o¤ ß� » emrine tevfikan yarın için hazırlanmak ıktiza eder. Bu da evvel ve âhir Allahın bir tevfikı, sonra o defteri meydana çıkaran ve hukmü verecek olan da nihayet Allah tealâ oldu�u cihetle kitabını sa�ıyle yazan buyurulmamı� «kitabı kendiye sa�ıyle verilen» buyurulmu�tur. Vicdanında hergün hakka kar�ı nefsini muhasebe etmeyen kimse i�ini arkaya atmı�defterini kendi haberi olmaksızın ve zararını dü�ünmeksizin a�zına geleni söyliyerek arkadan arkaya yazdırmı� demek olaca�ı gibi, i�ini Allahın emri dairesinde do�ru yapmıyan, e�riyi do�ru, do�ruyu e�ri yapma�a kalkı�arak defterini kötü amellerle ve hep zimmet sahîfelerile doldurtan kimse de defterini ters tutmu�, solak yazmı� yazdırmı� Sh:»5329 demektir. Halbuki Meleklerin tuttu�u zabt onun aleyhinde olarak muameleyi oldu�u gibi göstermi� ve ona imza ettirilmi� olmak haysiyyetiyle sa�lam, do�ru ve haddi zatinde mu'teber bulundu�undan o kimse de kendi mukadderatını kendi yazmı�, fakat kendine dü�man gibi aleyhinde olmak üzere tescil ve imza etmi�, ters yola gitmi� oldu�unu o gün anlamı� bulunur. Di�er bir nükte: Allaha iyman ederek ve hisabını dü�ünerek hakk-u hayrı sevüp �err-ü bâtıldan sakınmı� olan kimsenin huzurı Hakta yüzü ak olarak hisabı dost tarafından görülmü�, huküm ve i'lâmı dürüst dost eliyle sa�dan lehine verilmi� olur. Bil'akis Allaha küfreden, hakkı ve hayrı sevmeyip nankörlükle aksine giden kimselerin hisabı da sevmedi�i hasmı tarafından rü'yet edilmi� ve hukmü, i'lâmı da aleyhine olaraksoliyle verilmi� olur. Onun için kitabı kendine sa�ıyle verilmi� olan kimse o gün dost huzurunda hisab verirken veya hisabı güzel oldu�una dâir hukmünü, vesîkasını sa�lam eline alınca hisabına ümidini veya neticesinde ıhvanına ferah ve ni�atını veya Cennete giderken pasaportunu göstermek üzere der ki ›â¢ ë ¯ª ¢ b¬ç�  ha i�te size - alın, gelin, bakın ›é¤ 7î�2¡bn� ס aë@ª ¢ Š� Ó¤a okuyun kitabımı 20. ›é¤ 7î�2¡b� y¡ Ö§ 5�ߢ ó㣩 a� o¢ ä¤ä� Ã� ó㣩 a¡ çünkü ben, ben anlamı�tım ki ben her halde bir gün olup hisabıma kavu�aca�ım - ya'ni böyle ı'tikad etmi�, bu fikir ve zannı beslemi� idim de ona göre hisabımı ihtiyat ile sa�lam, defterimi dürüst tutmu� idim «  Ù� 2�bn� ס a¤Š� Ó¤ a¡ × 6 bj¦î,© y� Ù� î¤Ü� Ç� â� ì¤ î�Û¤ a Ù� ¡ 1¤ä�2¡ ó1¨ � 6 » emrine imtisal etmi� idim diye yüz aklı�iyle kendini gösterir, sevinir. Bu ma'nâ mü'minin hisaba sureti kat'iyyede iyman ve yakîn ile inanması lüzümuna mebnîdir. Ekser müfessirîn burada zannı önceden ılim ve ı'tikad Sh:»5330 ma'nâsına olarak bu mealde tefsir etmi�lerdir. Maamafih ba'zılarının dedi�i gibi bu, �u demek de olabilir: ben hisaba inanmakla beraber bir çok kusurlar etti�imi ve nefsimde sûi amellerimin kıymeti az oldu�unubiliyor ve bundan dolayı zimmetim çok, matlûbum az çıkmasından korkuyor, hisabımda mü�kilâta çataca�ımı zannediyordum, halbuki benim farkına varmadı�ım hisaba bile almadı�ım en gizli, en küçük amellerim bile takdir olunmu� yüksek kıymetler, ecirler biçilmi�, bu ise benim de�erimden, benim kudretimden de�il, raufi rahîm olan sevgili rabbımın mahza lûtf-ü keremiyle olmu� bir fadl ü rahmettir, diye sevinir. Herkese bu suretle i'lân eder, i'lâmını gösterir. Bu ma'nâ hem daha zâhir hem daha ahlâkîdir. Bunun neticesi 21. ›ò§ =î�™¡ a‰� ò§’� îÇ© óÏ© ì� è¢ Ï� artık o hu�nud bir hayattadır. - Rıza ve hu�nudluk sahibinin sıfatı iken radıye ve merdıyye mertebelerinin cem'ıne i�aret olmak üzere mecazi aklî denilen isnadi mecazî suretiyle mübalega için ya�ayı�ın kendisine nisbet edilmi�tir ki yalnız o kendisi razı ve hu�nud olmakla kalmıyacak, onun güzel ahlâkından, güzel mesaîsinden feyzlanarak daha ziyade güzelle�mi� olan nefsi hayat da ondan razı o kendisi mardî ve sevimli olacaktır demek olur. Bu da �öyle iyzah olunuyor: 22. ›ò§ =î�Û¡bÇ� ò§ä£ �u� óÏ©  âlî yüksek bir Cennette - Dünya Cenneti gibi süfliyyat ile, mihnet ve âlâm ile karı�ık de�il, halıs bir saadet-ü ni'met ve aynı hayat olan yüksek Âhıret Cennetinde, ki 23. ›ò¥î�ã¡a…� bè� Ï¢ ìÀ¢ Ó¢ div�irimleri, ya'ni ıktitaf olunacak yemi�leri, meyveleri, ni'metleri, uzakta de�il, yakında sarkıp duruyor. Alın istedi�iniz kadar 24. ›bd¦î¬ä© ç� aì2¢Š� ‘¤ aë� aìÜ¢×¢  yiyin için âfiyetle, içinize sine sine ›á¤ n¢1¤Ü�¤ a� b¬à� 2¡ pe�in takdim ettiklerinize mukabil.Sh:»5331 -�SLÂF, kar�ılı�ı veresiye olarak önceden arz-u takdim demektir. Onun için �er'an da selef, ta'biri âharle selem denilen muameleye ıtlak olunurki para pe�in mal veresiye olmak üzere yapılan bir alı� veri�, daha do�rusu veri� alı�tır. Mal ma'lûm, mü�teri sa�lam oldu�u surette parayı pe�in veren tüccar için bunda kazanç daha çok olur. Burada « á¤ n¢1¤Ü� ¤ a� » buyurulmakla hem bu ma'naya hem «  Ü£Ûa a왢 Š¡Ó¤ a� ë� ¨ ä¦� y� b™¦ Š¤ Ó� é� 6b » ma'nasına hem de büyü�e takdim etmek ve ona hizmet eylemekteki büyük istifadeye i�aret buyurulmu�tur. Bunlar ise darlık zamanında yapılamaz. Çünkü daralmı� kimsenin veresi veya hediyye verme�e hali olamıyaca�ı gibi müddet de yokdur. Onun için buyuruluyorki ›ò¡î�Û¡b‚� Û¤ a â¡bí£ �ü�¤ a óÏ¡ geçmi� günlerde, yâhud bugünkü derdin bulunmadı�ı, halin müsaid, ba�ların sa� ve sâlim oldu�u bo� ve müsaid günlerde - ki Dünyada ölümden veya maraz ve ibtilâdan evvelki fursat günleridir. Bunun da en güzeli gençlik hengâmıdır. Rivayet olunmu�turki o gün Allah tealâ �öyle buyurur: ey dostlarım! Dünyada size ben çok vakıt bakardım benim yolumda dudaklarınız susuzluktan kurumu�, gözleriniz içine çökmü�, karınlarınız kasıklarınıza geçmi�, bugün artık yiyin için, o geçmi� günlerde takdim ettiklerinize mukabil gça. ��te bunlar o Hâkkadan böyle murada irerekkurtulacaklardır. Lâkin vay o günleri bo�una geçirenlere veya sonu gelmez dipsiz hevaya sarf eden veya sermayeyi batakcılara kapdıranlara. Çünkü nice kimseler çalı�ır, hayır denebilecek �eyler yaparlar amma, Hakk için Allah için de�il, halk için riya için kulların keyfine hizmet için yapdıklarından dolayı ecirleri nihayet onlardan alabildikleriyle kalır. Onların fenasiyle de müfliste batan mal gibi batar gider. Hak yanında elem ve hırmandan ba�ka kendilerine bir �ey kalmaz. Bütün o Hâkka onların ba�ında patlar, bunlar kitablarını tersine ve Sh:»5332 solak yazanlardır. Onun için buyuruluyorki - 25. ›4¢ ìÔ¢î�Ï� é© Û¡bà� ’¡ 2¡ é¢2�bn� ס ó� m¡ ë@a¢ å¤ ß� bߣ �a� ë�  ilh... 27. ›bè� n�î¤Û� bí� ah nulaydı o - bu « bç » zamiri mevt vak'asına gönderilmi� mavtei ulâ ile tefsir edilmi�tir. Gerçi mevte lâfzı serahaten geçmemi�tir, lâkin ma'nen geçmi�tir. Hâkkanın ba�ı bununla ba�lamı� ve bunu söyliyen hisabı görünce uyunmı� demektir. O vakıt bulundu�u halin tattı�ı ölüm acısından çok acı ve fecî' oldu�unu bil'fiıl görerek o halde o mevti temenni edip derki ah nulaydı o ilk ölüm ›ò� 7î�™¡ bÔ�Û¤ a o¡ ã�b×�  kazıye olaydı - KAZA, bir i�i tamamiyle kesip atmak, kat'î hukmü verip icra etmektir. Ya'ni i�i bitirip her�ey'i kesipatan olaydı da beni bu felâketten, bu Hâkkadan kurtaraydı. Bu yalnız ke�ke ölmekle i� biteydi diye geçmi�e aid bir temenni de�il, ölümden kaçan o adamın gördü�ü bu felâket içinde bir daha ölme�e mum olup da onu �imdi bir halâs çaresi olmak üzere hasretle temenni etti�ini ve bu suretle Hâkkanın ölümden çok �iddetli olaca�ını ifade eder. O artık ne ölür ne dirilir, sade �öyle hasret ve nedamet çeker 28. ›é¤ 7î�Û¡bß� ó䣩 Ç� óä¨ Ë¤ a� b¬ß� - « bß » burada nefiy veya istifhamı inkârîdir. Ya'ni neye yaradı benden yana malım? Hiç bir �ey'e yaramadı, yaradıysa ba�kalarına yaradı, bana ancak hasret ve azâbı kaldı 29. ›é¤ 7î�ã¡bÀ� ܤ ¢ ó䣩 Ç� Ù� Ü� ç�  mahvoldu benden saltanatım - onunla iftihar etti�im herkese tasallut etti�im, güvendi�im, mülküm hukûmetim, servet-ü sâmanım, yâhud tutundu�um bütün hüccet ve bürhanım - felâketler içinde fakîr ve dermansız, çaresiz kaldım. Böyle bir sözle nedamet ve tehassür belliki Dünya saltanatına güvenip de hisabını yanlı� tutan, ba�kalarına ceza verdi�i halde kendi hakkında cezayı inkâr Sh:»5333 ederek haksızlı�a zulme giden mal ve saltanat sahiblerine aiddir. Müfessirler burada �u fıkrayı kaydederler

Advertisement