MECELLE:14.KİTAP: KİTÂBÜ'L-DA'VÂ .KİTAB-I RÂBİ'İ AŞER. Kitab-ı Dava. Dava• Mecelle• Kitab-ı Dava/Düz metin• Kitab-ı Dava/Osmanî•[[]]•[[]]•[[]]•[[]] |
---|
Da'vâ • دعوى. Cem'i Deavi (دعاوى) fr -ing Action yani aksiyon demektir. Teror action - Terör davası gibi • Sıdk-ı dava . Sıdk-ı dâvâya bürhân gerek Azerice:Harp • Dava/Q&A[1]• Müddei (مدعى)
Dava/Usuli itirazlar/İddianamenin iadesi talebi Bir kimsenin başka bir kimseden hakim önünde hakkını istemesi Mecelle - Kitab-ı Dava [2] 1613 • Dava • Dâva • Şablon:Muhakeme - Şablon:Yargı Şablon:Hukuk | |
---|---|
ESK/Dava•Dava açma•Def'i dava | |
Terimler | DAVA . Dava دعوى• Dâva Da'va Dâ'va Deavi دعاوى Davalar Davacı (Müddedi)• •Davalı |
Terminoloji | Dava açma DÂVA AÇMADA ÖZERKLİK DÂVA ARZUHALİ |
Müradifleri | Deavi -Müddei -Müddeinaleyh - Müddeinbih -Müddeinleh- Müddeinfih |
Müştakları | Davet - Müddei - |
Muadilleri | Töhmetname - İthamname - Arapça'da itham ve töhmet iddianame yerine kullanılır. İngilizcesi indictment olarak kullanılır Dava kelimesi ingilizce, aksiyon veya savaş anlamına da gelen action kullanılır. Terör davası(Teror action) gibi |
Mürekkepleri | Dava-i ceza - Dava-i hukuk . Dava-i ferî - dava-i asli |
Murabıtları | Savcı- Müddei - Mahkeme - Mübaşir - Sanık- Şüpheli - Maznun - Mağdur - Mükerrir |
Dava | DÂVADA MUALLAKİYET -DÂVADA ZAMAN AŞIMI - Zaman aşımı - DÂVA EHLİYETİ Dâvaya ehliyet, dâva yeterliği. Dâvacı ya da dâvalı olarak bizzat veya vekil aracılığıyle bir. işlem yapılabilme yeteneğidir. DAVADA TEMİNAT (DÂVADA İNANCA) -DÂVA HAKKI - |
Dava mânileri | İlk itiraz - İtiraz |
Taktikler | Dava taktikleri : Davayı uzatma |
Dava açma | DÂVA MERCİİ: Yargı mercii, kaza mercii. DAVA AÇMA - DÂVA AÇMADA ÖZERKLİK -DÂVA ARKADAŞLIĞI - DÂVA ARZUHALİ - DÂVADA DOĞRULUK - DÂVADAN VAZ GEÇMEK (Davadan ferağat) -DÂVA DİLEKÇESİ -Dilekçe --DÂVA İKAMESİ:Dâvanın açılması - DÂVA İKAMESİ MUHTARİYETİ:Dava açmak özerkliği - DÂVA İKAMESİ MECBURİYETİ : Dâva açmak zorunluğu Ceza usulünde savcılar, bir kimse hakkında suç Şüphesini uyandıran sebepler olması halinde dâva açmaya Mecburdurlar. (C.M.U.K. 148). |
Tefrik Tevhid | DÂVALARIN AYRILMASI :Davaların tefriki, Birleştirilmiş olan ceza dâvalarının, yargılık kararıyla ayrılması.
Dâvaların ayrılması kararı tarafların hazır olmasiyle yapılabilir (HUMK. 4, CMUK. 2). DÂVALARIN BİRLEŞTİRİLMESİ : davaların tevhidi a) Ceza davasında : Her biri değişik mahkemelerin vazifesine giren, fakat aralarında ilişki bulunan ceza “ dâvalarının yüksek vazifeli mahkemede birleştirilmesi• Yani Savcı tarafından birleştirilmesi. yani Savcı tarafından birleştirilerek dava açılması. Sanığın duruşma sırasında iddianamede yazılı suçtan başka bir suç işlemiş olduğu meydana çıkarsa savcının talebi ve Sanığın rızası ile iki suça ait davalar birleştirilebilir. b) Hukuk davasında: birden ziyade kimse birlikte dava açabilecekleri gibi aleyhlerinde de birlikte dava Açılabilir. Tahkikat hakimide talep üzerine birbirine bağlı davaların birleştirilmesi ne veya ayrılmasına karar verebilir. (HUMK 43 44 48) DÂVANIN NAKLİ |
DAVACI Müddei | DÂVACI -Davacı (Müddei -مدعي - [[]] )Şahsi davalar - Şahs-ı manevi davaları- Kamu davası -kişi davası - Davacıların - |
Davalı <(Müddeialeyh)> | Müddeialeyh• مدعى عليه - Defendur )Aleyhine dava açılan• Dava edilen• dava edilen |
Dava konusu | Müddeabih - مدعى به Müddeabihin temliki (DÂVA KONUSUNUN DEVRİ); dâva devam ederken taraflardan birinin dâva konusunu üçüncü bir kişiye devretmesi (HUMK. 186). |
Usül | iddianamenin iadesi talebi DAVANIN DEF'İ : Davalının kendisine karşı sürülen olayı Red etmemekle beraber diğer bir olay İleri sürülerek davayı def etmesidir. (HUMK 150)
DAVANIN DİNLENMEMESİ: konusu hukuken korunumu Yani bir istek olan davanın yargı mercilerince kabul edilmemesi hali eski hukukta aynı anlamda Ademi mesmuiyet terimi kullanılırdı. DÂVANIN DÜŞMESİ: Dâvanın sükutu : Sanığın ölmesi, zaman aşımı, genel bağışlama, kişisel yakınmaya bağlı dâvalarda dâvacının istemindan vazgeçmesi ya da yasada gösterilen belirli nedenlerin gercekleşmesi üzerine davanın ortadan kalkması. (C.K. 96, 120). DÂVANIN DÜZELTİLMESİ : Davanın tashihi. Tashih-i dâva. DÂVANIN ESASINA CEVAP : Dâvacının iddiasında dayandığı olaylarla hukuki sonuçları hakkında dâvalının cevabı. İtiraz. Esasa itiraz, müdafaa (savunma) deyimleri de aynı anlamda kullanılır. (H.LU.MK. 195, 221). DÂVANIN ISLAHI : Dâvanın — düzeltilmesi. Hukuk dâvasında, taraflardan birinin, usule ilişkin bir muameleyi tamamen veya kısmen ortadan kaldırılması, yahut o muamele yerine başka bir muamele yapması. Bunun neticesi o noktadan itibaren usule ait bütün eski muameleler yapılmamış sayılır. Sadece ikrarlar, keşif ve muayene raporlari, ehlivukuf raporları, tanıkların şahadeti muteber kalır. (HUMK. 80, 83, 185, 202). DAVANİN İSTİMAININ KABİL OLMAMASI: Özü hukuk hükümleriyle korunmamış olan davanın mahkemelerce kabul olunmaması buna davanın dinlenmemesi de denir. |
Dava türleri | Dava nevileri Dava türleri: Asli dava•Fer'i dava
|
Deavi Davalar | Davalar/Alfabetik: Alacak davası - Asli dava - Boşanma davası - Ceza davası - fer'i dava - Kamu davası - Miras davası - Tedbir davası - Tenkis davası |
Davanın reddi ve sükutu ve defi | DÂVANIN REDDİ : Hukuk usulünde dâvanın belli süre içinde takibine devam edilmemesi yüzünden işlemden kaldırılmasıdır. Celseye çağrılmış olan tarafların hiç biri gelmezse dâva yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir. Bu tarihten itibaren altı ay içinde dâvacının ileri sürdüğü olayların sabit olmaması, veya bunlardan iddia edilen hukuki neticenin Çıkarılamaması, veya dâva hakkının bulunmaması sebebleriyle hâkim dâvacının hakli olmadığını belirterek “ davayı reddedebilir.
DÂVANIN SUKUTU : 1) Hukukta: Davanın itiraz ve müdafaaları karşısında yenilenmeyen davanın verilebilmesi için tekrar harç verilmesi gerekir. 2) Cezada: Genel af, Sanığın ölümü, zamanaşımı gibi nedenlerden biri ile davanın ortadan kaldırılmasıdır (TCK 96, 97 , 98 ,105) takibi şikayete bağlı suçlarda şikayet dilekçesinin bulunmaması takip için iznin şart olduğu davalarda iznin bulunmaması sanığın akıl hastalığına uğraması gibi hallerde duruşmanın tatiline veya davanın düşmesine karar verilir (CMUK 253/2 ) vazgeçme , davadan vazgeçme, hüküm. DAVANIN DEF'İ : Davalının kendisine karşı sürülen olayı Red etmemekle beraber diğer bir olay İleri sürülerek davayı def etmesidir. (HUMK 150) |
Dava vekili دعوی وكيلی | da'vâ vekili ~ دعوی وكيلی
da'vâ vekili ::: (a. b. i.) : baro teşkilâtı bulunmıyan yerlerde kanunî müsâade ile ve vekil sıfatiyle dâva takibine salahiyetli olan kimse.DAVAYA VEKÂLET : Dava açmaya ehil olan her şahıs dâvasını bizzat veya tayin edeceği bir vekil vasıtası ile ikâme ve takip edebilir. Dâvası veya dâvalınin vekil vasıtasiyle dâva açması Veya takip etmesi halinde dâvaya vekalet bahis konusudur. DÂVA VEKİLLERİNİN SÜ-İ İSTİMALİ : Avukat ya da dâva vekili hasım tarafiyle uyuşarak ya da sair hile ve desiselere sülük ederek kendisine verilen dâvaya zarar verir ya da hasım tarafa yardım ederse, kabul ettiği dâvada şahidin, ehlihibre veya tercümanın veya C. Savcısının ve karar verecek hâkimin sahabetini istihsal etmek veyahut bunlara mükâfat eylemek bahanesiyle müvekkilinden eşya veya para alırsa görevini sü-i istimal etmiş olur. (TCK. 294, 295). |
Davayı kaybetme | DAVANIN İHBARI :Davayı bildirme hukuk davasında İki taraftan birinin davayı kaybettiği takdirde rücu hakkı olduğunu düşündüğü üçüncü şahsa kendi yerine davayı takip veya kendisine katılması gerektiğini bildirmesi HUMK 49 52 |
DAVA: Bir kimsenin başka bir kimseden hakim önünde hakkını istemesi (Mecelle 1613 )
1- alacak ve talep Hakkı 2- hakimden bir anlaşmazlığın halini halini bir hakkın korunması istemek ve dava hakkının verdi yetkileri kullanmak 3 - mahkemece takip edilebilir nitelikte maddi bir iddianın kendisi
“Dâva ehliyetini haiz olmayan gayrı reşide karşı açılan dâvanın reddi gerekmez. Veli ya da vasi davet olunarak onların huzuru “ile duruşma yapılmak icap eder. (Y.H.H 103 - 34/49) DAVAYA KATILMA: Bakınız davaya müdahale DAVAYA MÜDAHALE: 1)Hukukta : Hakki veya borcu görülmekte olan davanın sonucuna bağlı olanın iki taraftan birine katılarak davavaya karışması (HUMK 51 58 97 420)davanın ihbarı 2)Cezada: iddiaya göre suçtan zarar görenin sahsi hak istegiyle kamu dâvasına katılması. (CMUK, 365 - 372). Müdahale,
DÂVA'YI BATILA : (Batıl dâva). Temelsiz dâva. Esasında doğru olmıyan dâva. Nesebi belli olan kimsenin kendisi olduğunu iddia etmek gibi. DÂVA'YI FÂSİDE : (Fâsit dâva). Bozuk dâva, Esasında doğru olmakla beraber bazı dış nitelikleri yönünden haklı sayılmayan dâva. Dâva konusunun belli olmaması gibi. DÂVA-YI MÜTEKABİLE : Bkz. Mukabil Dâva. DÂVA'YI SAHİHA : (Sahih dâva). Kelime anlamı doğru dâvadır. Istilâhta, esasında “doğru ve nitel itibarı ile haklı dâva, DAVET (fr Convocation ) bir muamele için (mal beyanı yemin şahitlik keşif vesaire) alakalı şahsın ( taraflar şahit ehlivukuf vesaire) adli makama, mahkemeye çağrılmasıdır. DAVETİYE: idari ve hukuki davalarda Davacı davalı veya vekil ve temsilcilerini Tanık bilirkişi gibi yardımcı kimselerin muayyen tahkikat veya mahkemece sesini kes sesini gelmeleri için posta vasıtasıyla gönderilen ve mahkeme kalemine örneğine göre tanzim mahkeme mührü ile tasdik edilmiş olan yazılı kağıt. DAYİN: Alacaklı DEAVİ: Davalar dedüksiyon Fransızca tümdengelim tatil. kanunlardan olaylara sebeplerden sonuçları etkilendi RAM nerden etkiye var mı Sonuç çıkarma. DEF'İ: (Fr exeption İngilizce exeption, plea). gerek davanın dayandığı olaya gerek borcun varlığına itiraz olmamakla beraber borçlunun başka bir olaya dayanarak borcunu yerine getirilmesine hak kazandıran itirazıdır defin dayandığı olayı ispat onu ileri süren e düşer defiler çeşitlidir bir ödemezlik Defi Adem'i iyi ifade ettiği bir taraf borcunu ödemediği için diğer tarafın borcunu yerine getirmekten kaçınması hakkını denir Borçlar Kanunu 80 12 acizlik tespih borçlunun mali durumunun fevkalede bozulması yüzünden kanunun izin verdiği hallerde borcunu ödemekten çekinmesi hakkına denir. 3) Zamanaşımı def'i : Bir dâvada zamanaşımının ileri sürülmesidir. Talep ve dâva hakkının zamanaşımına uğradığının İleri sürülmesi gibi. (BK. 126). «Dürüst borçlular bu def'i asla kullanmazlar». 4) Peşin dâva def'i : Adi akitte kefilin önce borçlunun takip edilme- sini istemek hususunda alacaklıya karşı haiz olduğu def'i hakkıdır. (BK. 486). Sonuçları yönünden def'i iki türlüdür : 1) Daimi def'i (kati def'i) Kesin def'i : Bunun ileri sürülmesiyle dâva hakkı artık tamamen ve bir daha geri dönmemek üzere düşerse buna daimi def'i denir. Zamanaşımı def'i gibi. 2) Muvakkat def'i : Dâvalının ileri sürdüğü def'i ile dâvacının hakkı sona ermiyorsa buna denir. Ödememezlik def'i gibi. Bir dâvada itiraz teşkil eden (borcun evvelden ödendiği, hakkı düşüren müddetin geçmesiyle. kefalet borcunun sukut ettiği, satış değil de bağışlamanın yapıldığı, akitte taraflardan birinin medeni hakları kullanma ehliyetinin olmadığı gibi) hallerden birini hâkim öğrenirse resen nazara alır. Dâvalının bunu ileri sürmesini beklemez. Def'ileri ise hâkim resen nazara alamaz, taraflardan ilgilisinin ileri sürmesi gerekir. DEF'İ DÂVA : Dâvalının, dâvacının dâvasını def edecek bir def'i ileri sürmesidir. (H.U. MEK. 150).
|
Şablon:Kitab-ı Dava bakınız
KİTÂBÜ'L-DA'VÂ
KİTAB-I RÂBi'i AŞER
DA'VÂ HAKKINDA OLUP BİR MUKADDİME İLE İKİ BÂBI MÜŞTEMİLDİR
Mukaddime
Bazı ıstılâhat-ıfikhiyye beyanındadır
Madde 1613 - Da'vâ, bir kimse diğer kimesneden huzûr-ı hâkimde hakkındı talep etmektedir.
Ol kimseye müdde'î ve ol kimesneye müdde'â aleyh denilir.
MC. 158, 1619, 1631, 1666, 1825; TMK. 24.
Madde 1614 - Müdde'â, müdde'înin da'vâ eylediği şeydir ki müdde'â bih dahi denilir.
HUMK. 8/1.
Madde 1615 — Tenâkuz, müdde'îden kendi da'vâsına münâkız yani da'vâsının butlânını mûcib bir söz sebkat eylemiş olmaktır.
MC. 1652, 1647, 1656.
BÂB-I EVVEL
DA'VÂNIN ŞURÛT VE AHKÂMINA VE DEF'-i DA'VÂYA DÂiR OLUP DÖRT FASLI HÂVîDİR
Fasl-ı Evvel
Da 'vânın şurût-ı sıhhati beyânındadır
Madde 1616 - Müdde'î ve müdde'â aleyhin âkil olmaları şarttır.
Mecnûnun ve sabî-i gayr-i mümeyyizin da'vâları sahîh değildir.
Fakat velîleri ve vasîleri bi'l-velâye ve bi'l-vesâye onların yerine müdde'î ve müdde'â aleyh olurlar.
MC. 916, 957, 960, 974.; HUMK. 38, 39, 80, 429, 187, 194.; TMK. 8, 16, 27, 45, 48, 53, 69, 71, 74, 81/1, 160, 270, 283, 353, 360, 376, 379, 394, 396, 398.
Madde 1617 - Müdde'â aleyhin malum olması şarttır.
Binâenaleyh müdde'î filan karye ahâlîsinden lââletta'yîn birinde yahut bir kaçında şu kadar kuruş alacağım var dese sahîh olmaz. Müdde'â aleyhi tayin eylemek lazım gelir.
MC. 881, 1644.
Madde 1618 - Hîn-i da'vâda hasmın huzûru şarttır. Ve müdde'â aleyh mahkemeye gelmekden ve vekil göndermekden imtinâ' ettiği takdîrde olunacak mu'âmele Kitâb-ı Kazâ'da beyân kılınacakdır.
MC. 1830; HUMK. 38, 42, 59-71.; TBK. 32 vd., 386, vd.
Madde 1619 - Müdde'â bihin malum olması şartdır. Mechûl olursa da'vâ sahîh olmaz.
MC. 1567, 1579, 1621.; HUMK. 1-8, 178, 174, 409.
Madde 1620 — Müdde'â bihin ma'lûmiyeti işâret ile yâhut vasf ve ta'rif iledir.
Şöyle ki ayn menkûl olduğu takdirde meclis-i muhâkemede hâzır ise ona işâret kafidir. Ve hâzır değilse, vasf ve ta'rîf ve kıymet beyân ile ma'lüm olur. Ve akar olduğu takdirde hudûdunun beyânı ile ta'yin olunur. Ve deyn ise cins ve nev'i ve vasıf ve mikdârı beyân olunmak lazım gelir. Nitekim mevadd-l âtiyeden muttazıh olur.
MC 65, 621. 778. 791. 794. 801. 890. 892. 2006. 2223. 2225. 1333 2355. 2400. 1460, 1502. 1623. 1627.; HUMK 2-8. 174. 178.279.
Madde 1621 - Müdde'â bih ayn•l menkül olduğu halde hazır bilmeclis ise müd. de'i ona eliyle işâret ederek işte bu benimdir; bu adam ona b'.gayr•i hak vaz'ul yed ediyor, alıverilmesini talep ederim deyu davâ eder ve eğer hâzır bilmeclis ancak masrafsız celb ve ihz.ir mumkinse dav.id.l ve şehadet veyahut yeminde otu boylece işaret olunmak uzere meclıs•i hükme getirilir. Ve eğer masrafsız ihzarı mümkun değilse mudde'i onu ta'rif ve kıymetini beyan eder, Fakat gasb ve rehin da'vâlarınd.j kıymetinin bey.lnı lüzım gelmez. Meselâ, bir zumrud yıjzuğıitttü etti dese ve kıymetini bey3n etmese batü kıymetini bilmem dese bile da'vâs 1$.jhiIt olur.
MC 2620. 10.278.279. 1629. 11UMK 174. 178. 174
Madde 1622 Mudde'â bih eğer cins ve nev'i ve vasıfları muhtelif iyin leşinin mecmû'•ı keymetıni zıkr etmek kâfi olur, Her btrtmn başka kuşka kıymetkriü ta•yin etmek lâzım gelme:-
MC 1620. 1622., 1-8. 274. 178. 179.
Madde 1623 - Müdde•â bih akar ise, hitt•i d.i'vâ ve şeh.Jdetde beldesi ve üryai veya mahallesi ve sokağı ve hudüd•l erba'ast yahut selâse•sj ve hudüdunun sahjpkrj varsa onlann baba ve dedelerinin işitltleti zikrolunmak lazımdır. Fak* meş,hür m ma•rüf olan adamın yalnız işitil ve şohretjni zıkretmek Lifidir. Baba ve dede•simn ism• lerini Zikre hâcet yoktur.
Kezâlik ol akar eğer şohretine mebni tahdidden mustağni gerek ve rek şehâdetde hudûdunun beyânı şatl değildir, Ve bir de muddet eğer şu senedde lıudüdu muharrer olan akar bemm deyu da'vâ ederse saliîii olur.
MC. 1621. 1635, 1699. 1754.; ıjUMK 1,8. 174, 179.
Madde 1624 - Muddet•i hudüdun bey,imnda is.ibel edip de akarın veya dönumünu eksik ya ziyâde söylese da'vâsııun sıhhatine nünü olmaz
MC 1629.; HUMK 1,8. 174. 17U 179,
Madde 1625 - Akarın semenini da'vâd'j hudüdunun beyam değildir.
CUMK 1-8. 174, 178, 179.
Madde 1626 - Mudde'â bih deyn ise, müddei anın cins ve nev'i ve rını beyan eylemesi lâzımdır.
Meselâ. altın ya gümuş deyu cınsınj ve Osmanlı sikkesi yahut jnplu sikkesi nev'ini ve sikke•i hâkse yahut sıkke•i mağşûşe deyu vasfını ve ne mgkdar beyan eylemesi lazımdır. Fakat ale'l•ıtlak şu kadar kuruş deyu iddfâ etse daH9
ve örf-i beldece ma'rûf olan kuruşa masrûf olur. ve iki türlü kuruş müte'ârif olduğu halde birinin revaç ve i'tibârı daha ziyâde olsa ednâsına sarf olunur. Nitekim şu kadar beşlik deyu da'vâ etse fî-zamâninâ meskûkât-ı mağşûşeden olan kara beşliğe
MC. 39, 45, 240, 1619, 1621.; HUMK. 1-8, 174, 178, 179.
Madde 1627 - Müdde'â bih aynı olduğu takdirde sebeb-i mülkiyet beyan olunmak lazım gelmeyip belki bu mal benimdir deyu mülk-i mutlak da'vâsı sahîh olur.
Ammâ deyn olduğu takdirde sebep ve ciheti ya'ni semen-i mebî' midir veyahut âhar cihetden dolayı mı bir borçdur, el-hâsıl ne cihetden dolayı deyn olduğu suâl olunur.
MC. 262, 1587, 1620, 1625, 1678.; HUMK. 1-8, 174, 178, 179.
Madde 1628 — İkrârın hükmü mukarrerun bihin zuhûrudur, yoksa bidâyeten hudûsu değildir. Bu cihetle ikrâr sebeb-i mülk olamaz. Binâenaleyh müdde'î mücerred müdde'â aleyhin ikrârını sebep tutarak ondan birşey da'vâ etse istimâ' olunmaz. Meselâ, müdde'î bu mal benimdir ve onun zi'l-yedi olan şu adam dahi benim olduğunu ikrâr etmişdi deyu da'vâ etse istimâ' olunur. Amma bu mal benimdir ziya onun zi'l-yedi olan şu adam benim olduğunu ikrâr etmişdi deyu da'vâ etse istimâ' olunmaz.
Kezâlik müdde'î cehit-i karzdan dolayı şu adamdan bu kadar kuruş alacağım vardır; hattâ kendisi dahi bu cihetden dolayı o kadar kuruş borcu olduğunu ikrâr etmiş idi deyu da'vâ etse mesmû' olur; ammâ şu adam bana cihet-i karzdan dolayı bu kadar kuruş borcu olduğunu ikrâr etmiş olduğu için onda bu kadar kuruş hakkım vardır isterim deyu da'vâ eylese mesmû' olmaz.
MC. 1591, 1631.; HUMK. 236, 238.
Madde 1629 - Müdde'â bihin muhtemelü's-sübût olması şartdır.
Binâenaleyh aklen ya âdeten vücûdu muhal olan şeyi iddi'â sahîh olmaz.
Meselâ, bir kimse kendisinden sinnen büyük yahut nesebi ma'rûf olan kimesne hakkında bu benim oğlumdur deyu idd'â etse da'vâsı sahîh değildir.
MC.38, 62, 65, 1587, 1621, 1624.; HUMK. 187/V, 194, 237.
Madde 1630 - Da'vânın sübûtu takdîrinde müdde'â aleyhin birşey ile mahkûm ve mülzem olması şartdır.
Meselâ, bir kimesne diğer kimesneye birşey iâre etdikde diğer bir şahıs çıkıp da onun müte'allikâtındanım bana iâre etsin deyu da'vâ etse sahîh olmaz. Kezâlik bir kimesne diğer kimesneyi diğer husûsa tevkîl etdikde diğer bir şahıs çıkıp da onun komşusuyum onun vekâletine daha münâsibim deyu da'vâ etse sahîh olmaz. Zira herkes malını dilediğine iâre ve dilediğini umûruna tevkîl edebileceğinden bu da'vâlar sâbit Olduğu takdîrde müdde'â aleyh hakkında hiçbir hüküm terettüb etmez.
MC. 1192, 1521, 1461, 1647, 1648, 1657, 1746, 1817.; HUMK. 74, 75, 179, 185, 186.
344
Fasl-l Sânî
DelV-i (la 'vâ hakkındadır
Madde 1631 - Del' Illiiddc'â aleyh tarafından müddc'înin da'vâsını (leff edecek bir da'vâ (lernıeyân olun nıak(lır.
Meselâ, bir kiıııesne cihet-i karzdan dolayı şu kadar kuruş da'vâ ettikde müddeiâ aleyh ben onu edâ etnıiş idim, sen beni ondan ibrâ etmiş idin veyâhut biz sulh olmuş idik yahut bu meblağ karz değildir, belki sana satmış olduğum filan malın semenidir veyahut filan kimesnede alacağım olan ol mikdar kuruşu sana havâle etmekle sen dahi bana ol meblağı vermiş idin dese müdde'înin da'vâsını der etmiş olur.
Kezâ bir kimse diğer kimesneden filanın zimmetinde alacağım olan şu kadar kuruşa sen kefil olmuş idin deyu da'vâ tettikde ol kimesne medyûnun meblağ-ı mezbûru edâ eylemiş idüğünü iddia etse müdde'înin da'vâsını def etmiş olur. Ve kezâ bir kimse diğer kimesnenin yedinde bulunan bir malı benimdir deyu da'vâ ettikde ol kimesne ona bundan mukaddem filan adam ol malı senden da'vâ ettikde, sen onun da'vâsına şehâdet etmiş idin deyu iddi'â eylese, müddefinin da'vâsını def etmiş olur.
MC. 643, 659, 662, 771, 790, 789, 1006, 1583, 1563, 1628, 1642, 1648, 1757, 1758, 1760. HUMK. 195-212.
Madde 1632 - DefY-i da'vâ eden kimse defini ispat ettikde müdde'înin da'vâsı mündefi' olur ve ispat edemediği takdîrde onun talebi ile asıl müddefi tahfif olunur.
Müdde'î yemînden nükûl ederse, müdde'â aleyhin defi sâbit olur ve eğer müdde'î yemîn ederse, kendisinin asıl da'vâsı avdet eder.
MC. 1820, 1840.; HUMK. 195-212.
Madde 1633 - Bir kimse diğer kimesneden şu kadar kuruş alacak da'vâ edip de müdde'â aley dahi ben seni bu meblağ ile filanın üzerine havâle edip herbiriniz dahi havâleyi kabûl etmiş idiniz deyu iddi'a ve bunu muhâlün aleyh dahi hâzır olduğu halde ispat eylese müdde'îyi def* ile mütâlebesinden halâs olur. Ve eğer muhâlun aleyh hâzır değilse, onun huzûruna kadar mevkûfen müdde'îyi def eylemiş olur. MC. 690.; HUMK. 195-212.
Fasl-ı Sâlis
Madde 1634 - Bir kimse birşey da'vâ etdikde eğer müdde'â aleyhin ikrârı takdîrinde onun ikrârı üzerine bir hüküm teretteb ederse inkârı ile da'vâda ve ikâme-i beyyinede hasm olur. Ve eğer müdde'â aleyhin ikrârı takdîrinde bir hüküm terekküb etmez ise, inkârı ile hasm olmaz.
Meselâ, esnafdan biri gelip de bir zattan senin resûlün filan benden şu malı aldı semenini ver deyu da'vâ ettikde ol zât ikrâr etse semen-i mebîi def ve teslîme mecbûr olduğu cihetle inkâr ettiği surette dahi müdde'îye hasm olur. Ol halde müdde'înin da'vâsı ve beyyinesi istimâ' olunur. Ammâ müdde'î senin şirâya vekîlin olan kimesne aldı deyu da'vâ ettikde müdde'â aleyh ikrâr etse, semen-i mebîi müdde'îye def ve
345
Veli ve vasi ve nıiitevellî bu kâi(lcdcn miistcsnâdır. Şöyle ki, bir kimse mâl-ı yetîmi yahut nıâl-ı vakfı ıniilkiiındiir (leyli da'vâ ettikdc vclînin ya vasînin yahut miitcvcllînin ikrâı•ları nâliz olınadığından üzerine bir hüküm terettüb etmez. Ammâ inkarları sahîh vasi ve nıiitevelliden sâdır olan bir akd üzerine da'vâ olunduğu halde ikrârları dahi mu 'teber olur.
Meselâ, müsevviğ-i şer'îye binâen bir sağîrin malını velîsi satıp da ona dair müşteri tarafından bir da'vâ vukû' bulsa velînin ikrârı mu'teber olur.
MC. 277, 365, 1461, 1573, 1590, 1503, 1642, 1641, 1819.; TMK. 8-16, 24, 27, 45, 46. HUMK. 38, 39, 221, 237.; TBM 386, 389.
Madde 1635 - Da'vây-ı aynda hasm, ancak zi'l-yeddir. Meselâ, bir kimse diğer kimesnenin atını gasb ile âhar şahsa bey' ve teslîm edip de ol kimse atını istirdâd etmek istedikde ancak zi'l-yedden da'vâ eder ammâ o atın kıymetini tazmîn ettirmek istedikde gâsıbdan da'vâ eder.
MC. 378, 910, 1463, 1637.
Madde 1636 — Bir kimse mâl-1 müşterâya müstahik çıkıp da onu da'vâ ettikde nazar olunur.
Eğer müşteri ol mah kabz etmişse hîn-i da'vâ ve şehâdette hâsım yalnız müşteridir, bâyi'in huzûru şart değildir. Ve eğer müşteri ol malı henüz bâyi'den kabz etmemiş ise, müşteri mâlik ve bâyi' zi'l-yed olmak hasebi ile hîn-i da'vâ ve şehâdette ikisinin dahi huzûru lâzımdır.
MC. 309, 371, 370.; TBK. 190.
Madde 1637 - Vedî'ayı vedî'den ve müste'ârı müste'îrden ve me'cûru müste'cirden ve merhûnu mürtehinden da'vâ vaktinde vedî' ile mûdîin ve müste'îr ile muîrin ve müste'cir ile mücîrin ve mürtehin ile râhinin birlikte hâzır bulunmaları şarttır. Fakat vedî'a veya müste'âr veya me'cûr veyahut merhûn gasb olunsa mûdî ve müste'îr ve müste'cir ve mürtehin onları gâsıbdan da'vâ edebilir, mâlikin huzûru lazım 3elmez ve bunlar hâzır olmadıkça yalnız mâlik onları da'vâ edemez.
MC. 746, 1618.
Madde 1638 - Vedî'a müşteriye hasm olmaz. Şöyle ki, bir kimesne diğer kimsenin yedinde olan hâne için ben bu hâneyi filan Ihıştan şu kadar kuruşa satın aldım onu bana teslim et deyu da'vâ ettikde ol kimesne hâneyi bana ol şahıs îdâ' ve teslim etti dese müdde'înin husûmeti mündefi' olur; ol hsın îdâ'ını ispata hâcek yoktur. Fakat müdde'î dahi fi'l-vâki' ol şahıs bu hâneyi sana etmiş idi; lâkin sonra bana sattı ve senden kabz ve tesellüme beni tevkîl etti deyip 01 şahsın bey' ve tevkîlini ispat ederse, ol hâneyi vedî'den ahz eder.
Mc 794, 1635.
Madde 1639 Vedî' mûdi'in dâ'inine hasm olmaz.
Binâenaleyh dâ'in nıûdîde olan alacağını vedî'in muvâcehesinde ispat edip de an. daki vedî'adan istifây-l deyn edenıcz. Fakat (799.) maddede beyân olunduğu üzre gâ'ibin üzerine nafakası vâcip olan kişi nafakasını gâ'ibin emânet akçesinden almak üzere vedî'den da'vâ edebelir.
MC. 91, 799.
Madde 1640 - Dâ'ine medyûnun medyûnu hasm olmaz. Binâenaleyh bir kimse müteveffâda olan alacağını müteveffâmn medyûnun muvâcehesinde ispat edip de ondan istîfâ edemez.
MC. 1460, 1638.
Madde 1641 — Bâyi'a müşterinin müşterisi hasm olmaz.
Meselâ, bir kimse bir malı diğer kimesneye bey' ve o dahi onu kabz ile âhar şahsa bey' ve teslim ettikden sonra müşterî-i evvel ol malı semenini edâ etmeksizin kabz etmişdi onun semenini ver yahut semeninin istîfâsına kadar haps etmek üzere onu bana ver deyu bâyi'in müşterî-i sânîden da'vâsı istimâ' olunmaz.
MC. 1634.
Madde 1642 — Müteveffânm lehine ve aleyhine olan da'vâda yalnız vereseden birisi hasm olabilir. Fakat terekeden bir aynî da'vâda ol ayn vereseden kimin yedinde ise hasım oldur. Zi'l-yed olmayan vâris hasım olamaz.
Meselâ, müteveffânın bir kimesnede olan alcağını vereseden yalnız biri da'vâ edebelir ve ba'de's-sübût ol alacağın mecmû'u cümle verese için hüküm olunur. Fakat müdde'î olan vâris ondan yalnız kendi hissesini kabz eder sâir veresenin hissesini kabz edemez.
Kezâlik bir kimse terekeden deyn da'vâ edecek oldukda vereseden yalnız birisinin huzûrunda da'vâ edebilir. Gerek ol vâris yedinde terekeden mal bulunsun ve gerek bulunmasın. Ve böyle yalnız bir vârisin huzûrunda da'vây-ı deyn edip de ol vâris dahi deyni ikrâr ettiği takdirde deynden onun hissesine ne kadar isâbet ederse yalnız ol mikdârı vermek üzere emr olunur ve onun ikrârı sâir vereseye sirâyet etmez. Ve eğer ikrâr etmeyip de müdde'î yalnız ol vârisin huzûrunda da'vâsını ispat ederse cümle verese aleyhine hükm olunur. Ve müdde'î ol vechile mahkûmun bih olan deyni terekeden alacak oldukda sâir verese müdde'îye ol deyni tekrar bizim huzûrumuzda ispat et diyemez, fakat müdde'înin da'vâsını defa salâhiyyetleri vardır. Ammâ kable'l-kısme müteveffânın terekesinden olan ve fakat verseden birinin yedinde bulunan bir atı bir kimse benim malım olup müteveffâya îdâ etmişdim deyu da'vâ edecek oldukda hasım ancak zi'l-yed olan vârisdir. Diğer vereseden da'vâ etse istimâ' olunmaz. Ve zi'l-yedden da'vâ edip de onun ikrârı ile hükm olunursa sâir vereseye sirâyet etmez onun ikrâfl yalnız kendi hissesi mikdârınca nâfiz olup onun ol atda olan hissesi müdde'înin Olmaz üzere hükmolunur ve eğer zi'l-yed olan vâris inkâr edip de müdde'î da'vâsını ispat ederse mecmû'-l verese aleyhine hükmolunur (78.) maddeye bak.
MC. 1561, 1569, 1635, 1672, 1746.
Madde 1643 - İrsden gayrı bir sebeb-i mülk ile birkaç kimse beyninde müşterek
347 olan bir aynî da'vâda şürekâdan biri diğerinin hissesinde müdde'îye hasm olamaz,
Meselâ, şirâ tarikiyle birkaç kimse beyninde müşterek bir hâneyi bir kimse şü yalnız biri huzûrunda mülkümdür deyu da'vâ ve ispat edip de hükm olunsa hiik•iiın ancak hâzır olan şerîkin hissesine maksûr olup sâirine sirâyet etmez.
MC. 1100, 1101.
Madde 1644 - Tarîk-i âmm gibi menâfi'i umûma âit olan yerin da'vâsında âmmeden yalnız birisi müdde'î olup onun da'vâsını istimâ' ile müdde'â aleyh üzerine hüküm olunabilir.
MC. 1241, 1645, 1646.
Madde 1645 - Ahâlîleri kavm-i gayr-i mahsûr olan iki karye beyninde nehir ve mer'â gibi menâfi'i müşterek olan şeyler da'vâsında tarafeynden bazılarının huzûru kâfidir. Ammâ ahâlîleri kavm-i mahsûr olduğu surette bazılarının huzûru kâfi olmayıp cümlesinin yahut taraflarından vekillerinin huzûru lâzımdır.
MC. 1222, 1643.
Madde 1646 — Yüz neferden ziyâde olan karye ahâlîsi kavm-i gayr-i mahsûr addolunur.
Fasl-ı Râbi'
Tenâkuz Beyânındadır
Madde 1647 — Tenâkuz mülkiyet da'vâsına mâni' olur.
Meselâ, bir kimse bir malı iştirâ edip de yani satın almak isteyip de ba'dehû ol mal kable'l-iştirâ kendisinin mülki idüğini da'vâ etse mesmû' olmaz. Ve kezâ filan kimesnede hiçbir hakkım yokdur dedikden sonra ol kimesneden birşey da'vâ etse mesmû' olmaz.
Kezâlik bir kimse diğer kimesneden filan adama vermek üzere sana şu kadar kuruş vermişdim, sen ona vermeyip yedinde kalmakla getir ol meblağı ver deyu da'vâ etdikde müdde'â aleyh inkâr etmekle müdde'î ikâme-i beyyine ettikden sonra müdde'â aleyh dönüp de gerçek ol adama vermek üzere bana o kadar kuruş vermiş idin lâkin ben ol meblağı ona teslim eyledim deyu def-i da'vâ edecek olsa mesmû' olmaz.
Ve kezâlik bir kimse diğerinin yedinde olan bir dükkânı mülkümdür deyu da'vâ etdikde zi'l-yed gerçek ol dükkân senin mülkün idi. Lâkin filan tarihde sen onu bana bey' etmiş idin deyu da'vâ ve müdde'î aslâ beynimizde beş ve şirâ cereyân etmedi deYü külliyyen inkâr etmekle zi'l-yed da'vâsını ispat ettikden sonra müdde'î dönüp fiilhakîka ol dükkâm ol tarihde sana bey' etmişdim lakin bu bey' vefâ yahut şu makûle şart-ı müfsid ile akd olmuş idi deyu da'vâ eylese istimâ' olunmaz.
MC. 100, 165, 1113, 1563, 1583, 1652, 1656, 1657, HUMK. 195-202.
Madde 1648 - Bir kimse bir malı diğer kimesnenin olduğunu ikrâr ettikden sonra benimdir deyu da'vâ etse sahîh olmadığı gibi âharın tarafından bi'l-vekâle yahut bi'lvesâye da'vâ etmesi dahi sahîh olmaz.
MC. 1517, 1583, 1656, 1647.
Millide Bir kiljlş;e diğer I'iljıeş;ııeyi (la'vâ(lan ibrâi ettil«len sonra kendisi için 41.1'v.İ etse sahili ollltaz; başkası için bi'l-vclçâlc yahut bi'l-vesâye edebilin
MC. 5, 77, 1561, 1565, 1566, 1567.
Madde 1650 - Bir kinıse bir malı âhar kimesne için da'vâ ettikden sonra kendisi için da'vâ etse sahih olınaz. Anınıâ kendisi için (la'vâ ettikden sonra bi'l-vekâle âhar kiıne.sne için da'vâ edebilir, zira da'vâ vekîli bazan mülkü nefsine muzâf kılar amma bir kinıesne inde'l-hıısûnıc kendi mülkünü başkasına muzâfkllmaz. MC. 1648.
Madde 1651 - Hakk-ı vâhid iki kişiden ayrı ayrı istîfâ olunamadığı gibi cihet-i vâhideden dolayı hakk-ı vâhid iki kişiden iddi'â dahi olunamaz.
Madde 1652 - Nasıl ki mütekellim-i vâhidin da'vâsında tenâkuz bulunursa vekil ve müvekkil ve vâris ve mûris gibi mütekellim-i vâhid hükmünde olan iki kimesnenin kelamlarında dahi tenâkuz tahakkuk eder. Şöyle ki, bir husus hakkında müvekkilden sebk eden da'vâya münâfî vekîli bir da'vâ dermeyân etse sahîh olmaz. MC. 1648.
Madde 1653 - Hasmın tasdîki ile tenâkuz mürtefi' olur. Meselâ, bir kiınse cihet-i karzdan olarak diğer kimesneden şu kadar kuruş alacak da'vâ ettikden sonra meblağ-ı mezbûrun cihet-i kefâletten olduğunu da'vâ edip de müdde'â aleyh (lahi bunu tasdîk eylese, tenâkuz mürtefi' olur. MC. 75, 1654.
Madde 1654 - Hâkinıin tekzîbi ile dahi tenâkuz mürtefi' olur. Meselâ, bir kimse diğer kimesnenin yedinde olan malı benimdir deyu da'vâ edip müdde'â aleyh dahi ol mal filanın idi. Ben ondan satım aldım deyu inkâr etmekle müdde'î ikânıe-i beyyine edip de hükmolunsa, mahkûmun aleyh ol malın semeni ile bâyi'ine rücû' eder ve egerçi ibtidâ ol mal bâyi'in idüğini ikrâr etmesiyle sonraki rücû'u beyninde tenâkuz varsa da hâkimin hükmü ile ikrârı tekzîb olunduğundan tenâkuz mürtefi'dir.
MC. 1653.
Madde 1655 - Mahall-i hafâ olup da müdde'înin ma'zereti zâhir olursa tenâkuz rna'füv olur.
Meselâ, bir kimse bir hâneyi istîcer ettikden sonra ben sağîr iken pederim bu hâneyi iştirâ etmiş, hîn-i istîcârda haberim yok idi deyu mücîrden iddi'â ve bu yolda bir kıta sened ibrâz eylese da'vâsı mesmû' olur. Kezâlik bir kimse bir hâneyi istîcâr ettikden sonra vaktiyle ol hâne kendisine pederinden irsen intikâl eylemiş idüğine vâkıf olup da mücîrden iddi'â eylese da'vâsı istjmâ' kılınır.
MC. 1583, 1647, 1657.
Madde 1656 - 'l'aksîm-i terekeye ibtidâr maksûmun müşterek olduğunu ikrârdır• Binâenaleyh ba'de't-taksîın maksûmu benimdir deyu daivâ etmek tenâkuzdur.
Meselâ, terekenin taksîminden sonra vereseden birisi a'yân-ı maksûmeden birini ben müteveffâdan satın almışdım yahut müteveffâ onu hâl-i sıhhatinde bana hibe ve teslim etmiş idi deyu iddi'â etse mesmû' olmaz. Fakat ben sağir iken müteveffâ ol malı bana vermiş vakt-i taksîmde bilmiyordum derse, maizûr ve da'vâsı mesmû' olur.
Madde 1657 — Mütenâkız görünen kelâmın tevfîki mümkün olup da müdde'î dahi tevfik ederse, tenâkuz mürtefi' olur.
Meselâ, bir hânede müste'cir olduğunu ikrâr etmiş iken bu hâne benimdir deyû da'vâ etse istiınâ' olunmaz. Ammâ müste'cir idim sonra sâhibinden satın aldım deyu tevfik eylese da'vâsı istimâ' olunur.
Kezâlik bir kimse cihet-i karzdan ma'lûmu'l-mikdâr da'vâ edip de müdde'â aley dahi ben senden birşey almadım ve seninle beynimizde hiçbir mu'âmele cârî olmamışdır yahut ben seni aslâ tanımam deyip de müdde'î ikâme-i beyyine ettikten sonra müdde'â aleyh ben ol meblağı îfâ etmiş idim yahut sen beni ondan ibrâ etmişdin deyu iddia eylese tenâkuz olmakla da'vâsı istimâ' olunmaz. Ammâ müdde'înin da'vây-ı meşrûhası üzerine müdde'â aleyh sana hiç borcum yokdur deyip de müdde'î ikâme-i beyyine ettikden sonra müdde'â aleyh evet sana o kadar borcum vardı lâkin ben onu sana te'diye etmişdim yahut sen bein ondan ibrâ etmişdin deyu da'vâ ve ispat eylese müddefiyi def' edebelir.
Ve kezâlik bir kimse diğer kimesneden sende şöyle bir vedî'am vardı, ver deyu da'vâ ettikde müdde'â aleyh sen bana aslâ bir şey îdâ' etmedin deyu inkâr edip de müdde'î ikâme-i beyyine ettikten sonra müdde'â aleyh ben onu sana red ve teslim etmişdim deyu def* edecek olursa bu defi mesmû' olmayıp vedî'a onun yedinde mevcûd ise müdde'î onu aynen alır ve müstehlek ise kıymetini tazmin ettirir. Ammâ müddefinin da'vây-ı meşrûhası üzerine müdde'â aleyh bende senin öyle vedî'an yokdur deyu inkâr edip de müdde'î ikâme-i beyyine ettikden sonra müdde'â aleyh evet öyle vedî'an vardı lâkin ben onu sana red ve teslim etmişdim deyu iddia etse da'vâsı mesmû' olur.
MC. 794, 1583, 1652, 1655.
Madde 1658 - Bir kimse bir akdin bâtten ve sahîhan kendisinden sâdır olduğunu ikrâr ederek bu ikrârı senede rabt olundukdan sonra dönüp de ol akdin vefâen yahut fâsiden mün'akid olduğunu iddi'â etse da'vâsı mesmû' olmaz. (100.) maddeye bak.
Meselâ, bir kimse mülk menzilini bir kimesneye semen-i ma'lûm mukâbilinde bey' ve teslim ettikden sonra huzûr-ı hâkime varıp ben şu hudûd ile mahdud olan menzilimi şu kadar kuruş mukâbilinde filan kimseye bey'-i bât-ı sahîh ile satdım deyu ikrâr edip de bu ikrârı senede rabt olundukdan sonra dönüp de bey'-i mezbûru vefâ tarîkiyle yahut şu makûle şart-ı müfsid ile akd olunmuşdu deyu iddi'â eylese da'vâsı mesmû' olmaz. Kezâlik bir kimse diğer kimesne ile olan da'vâsından sulh olarak huzûr-ı hâkime varıp da ol sulhun sahîha akd olunduğunu ikrâr ederek şu ikrârı senede rabt olundukdan sonra dönüp de sulh-1 mezbûru şu makûle şart-ı müfsid ile olmuşdu deyu iddi'â eylese da'vâsı mesmû' olmaz.
Madde 1659 âhaı• bey' ve teslilll ettik(lc ol kinıesııc görüp de bilâ özür sükût etmiş iken sonradan ol nıal beninıdiı• yahut onda hissenı vardır dcyu da'vâ etse nazar olunur. Eğer ol kimesne bâyi'in akâribinden yâhut zevc ve zevceden birisi ise işbu da'vâsı mutlakâ istimâ, olunnıaz. Ve eğer ecânibden ise ol vechile yalnız meclis-i beyide bulunması da'vâsının istinıâ'ına nıâni' olanııyıp ancak meclis-i bey'de hâzır oldukdan başka mÜşterinin bir nıiiddet ol mülkde ebniye yapmak yahut yıkmak veyahut ağaç dikmek gibi tasarruf-l nıiillak ile tasarrufunu görüp bilâ özür sükût ettikden sonra ber-vech-i bâlâ benim nıiilkiinıdüir yahut onda hissem vardır deyu da'vâ etse kezâlik istimâ' olunmaz.
MC. 15, 1616, 1653.
BÂB-ı sÂNi'
MÜRÛR-ı ZAMAN HAKKINDADIR
Madde 1660 - Deyn ve vedî'a ve mülk akar ve mîrâs ve akârât-l mevkûfede mukâta'a yâhut icâreteyn ile tasarruf ve meşrûta tevliyet ve gaile da'vâları gibi asl-l vakfa ve umûma âit olmayan da'vâlar on beş sene terk olunduktan sonra istimâ' olunmaz.
MC. 1034, 1661, 1662.; TMK. 638-640, 701.; TBK. 125-140.; HUMK. 75, 201, 202, 409. MM. 256-261.
Madde 1661 - Asl-ı vakıf hakkında mütevellî ve mürtezikanın da'vâları otuz altı seneye kadar istimâ' olunur. Ammâ otuz altı sene mürûr ettikden sonra artık istimâ' olunmaz.
Meselâ, bir kimse otuz altı sene bir akâra mülkiyyet üzre mutasarrıf olduktan sonra bir vakfın mütevellîsi ol akar benim vakfımın müsteğallâtındandır deyu da'vâ etse istimâ' olunmaz.
MC. 1660.; MM. 256, 261.; TMK. 638-640, 701.; TBK. 125-140.
Madde 1662 - Tarîk-i hass ve mesîl ve hakk-ı şirb da'vâları eğer mülk akarda ise on beş sene mürûr ettikden sonra istimâ' olunmaz ve eğer akârât-ı mevkûfede ise, mütevellînin onları otuz altı seneye kadar da'vâya salâhiyeti vardır. On sene mürûrundan sonra arâzî-i mîriyye da'vâları istimâ' olunmadığı gibi arâzî-i mîriyyedeki tarîk-i hass ve mesîl ve hakk-ı şirb da'vâları dahi on sene terk olunduktan sonra istimâi olunmaz
MC. 144, 1143, 1213, 1220, 1660, 1661.; MH. 156-161.; TMK. 638-640, 701.
Madde 1663 - Bu bâbda mu'teber yani da'vânın istimâ'ına mâni' olan mürûr-l zaman ancak bilâ özür vâki' olan mürûr-ı zamandır. Yoksa müdde'înin vasîsi bulunsun bulunmasın sağîr ya mecnûn ya ma'tûh Olması yâhut müddet-i sefer olan âhar diyarda bulunması veyahut hasmının mütegallibeden olması gibi a'zâr-ı şer'iyyeden biriyle mürûr eden zamana i'tibar olunmaz. Binâenaleyh mürûr-ı zamânın mebdei özrün zevâl ve indifâ'ı tarihinden i'tibârolunur.
Meselâ, bir kimsenin hâl-i sığârından geçen zamana i'tibâr olunmayıp mürûr-l zaman ancak hadd-i bülûğa vâsıl olduğu tarihden mu'teberdir.
Kezâlik bir kinıscnin mütegallibeden biri ile da'vâsı olup da hasmının tegallübü olarak da'vâ edenıediğinden mürûr-ı zaman bulunsa ol da'vânın istimâ'ına ınâni' olınaz. Mürûr-ı zaman ancak tegallübün zevâli tarihinden muteberdir.
Madde 1664 — Müddet-i sefer seyr-i mu'tedil ile üç günlük yani on sekiz saatlik ınesâfedir.
Madde 1665 — Beynlerinde müddet-i sefer olan iki belde sâkinlerinden birisi birkaç senede bir kerre bir beldede birleşip yek diğeri ile muhâkemeleri kâbil iken birbirinden birşey da'vâ etmeyerek bu vechile mürûr-ı zaman bulunduktan sonra müddet-i mürûrdan mukaddem tarih ile birinin diğerinden da'vâsı istimâ' olunmaz. MC. 1663.
Madde 1666 — Bir kimse bir huşûsu huzûr-ı hâkimde diğer kimesneden birkaç senede bir kerre da'vâ edip ancak fasl-l da'vâ edilmeyerek bu vechile on beş sene mürûr etse da'vânın istimâ'ına mâni' olmaz. Ammâ huzûr-ı hâkimde olmayan iddi'â ve mutâlebe mürûr-l zamâm defl edemez.
Binâen aleyh bir kimse bir huşûsu meclis-i hâkimin gayrı yerlerde iddia ve mutâlebe ederek bu vechile mürûr-l zaman bulunsa müdde'înin dalvâsı istimâ' olunmaz.
MC. 1613, 1618.; MH. 256-261.
Madde 1667 - Mürûr-ı zaman müdde'â bihi iddiaya salâhiyet geldiği tarihden i'tibâr olunur.
Binâenaleyh deyn-i müecceli da'vâda mürûr-ı zaman ancak hulûl-i ecelden muteber olur. Zira kable hulûli'l-ecel müdde'înin ol deyni da'vâ ve mütâlebeye salâhiyeti yokdur.
Meselâ, bir kimse diğer kimesneden bundan on beş sene mukaddem semeni üç sene müeccel olmak üzere sana bey' eylediğim filan şey semeninden senede şu kadar kuruş alacağım vardır deyu da'vâ eylese istimâ' olunur. Zira hulûl-i ecelden i'tibâren ancak on iki sene geçmiş olur. Kezâlik batnen ba'de batnin evlâda meşrût vakfa dâir batn-l sânîde bulunan evlâdın da'vâlarında mürûr-ı zaman ancak batn-ı evvelin inkırâzı tarihinden muteberdir. Zira batn-l evvel mevcud iken batn-ı sânînin da'vâya salâhiyeti yokdur ve kezâlik mehr-i müeccel da'vâsında mürûr-ı zamanın mebdei vakti talakdan yahut âhâd-l zevceynin vefâtl tarihinden i'tibâr olunur. Zira mehr-i müccel ya talâk yahut vefat ile muaccel olur.
MC. 1660, 1669, 1670, 1675.; TBK. 125-140.; TMK. 638-640, 701.; MH. 250-261.
Madde 1668 - Müflis olan kimesneden alacak da'vâsında mürûr-ı zaman ancak iflâsın zevâli târihinden muteberdir.
Meselâ, on beş seneden beri mütemâdiyen müflis olup henüz kesb-i yesâr eylediği nütehakkik olan bir kimseden diğer kimesne on beş sene mukaddem zimmetinde fian cihetdan şu kadar küsur alacağım vardı ol tarihden beri müflis olduğun cihetle a'vâ edemedim. Şimdi edâ-i deyne iktidârın olmakla da'vâ ederim dese istimâ' olunur.
Madde 1669 — Bir kilitse bir (la'vâyı ber-vcch-i bâlâ bilâ-özür terk ederek mürûr_l zanıaıı bulunsa ol (la'vâ hayâlında kendisinden isliınâ' olunmadığı gibi vefâtında vâri_ sinden dahi istiınâ' olunınaz,
Madde 1670 Bir bir ıniid(lct ınûl'is ve bir müddet vâris terk edip de iki nııiddetin nıecnıû'ıı nıiirûr-ı zanıan haddinc bâliğ olursa artık istimâ' olunmaz.
Madde 1671 - Bâyi' ile müşteri ve vâhib ilc mevhûbün leh mûris ile vâris gibidir,
Nieselâ, bir kinişe bir arsaya on beş sene mutasarrıf olup ol arsanın ittisâlinde hânesi olan kinıesne bu müddetde sükût ettikden sonra ol hâneyi âhara bey' etdikde ıniiştcri ol arsa işbu iştirâ ettiğim hânenin tarîk-i hâssıdır deyu da'vâ eylese mesmûi olınaz. Kezâlik bir müddet bâyi' ve bir müddet müşteri sükût edip de iki müddetin ınecmû'u mürûr-ı zaman haddine bâliğ olsa müşterinin da'vâsı istimâ' olunmaz.
MC. 1669, 1670.
Madde 1672 - Müteveffânm diğerinde olan bir malını da'vâda veresesinden bazıları hakkında mürûr-ı zaman bulunmuş iken diğer bazısı hakkında sığâr gibi bir özür iye mürûr-ı zaman bulunmadığına mebnî ol malı da'vâ ve ispat ettikde müdde'â bilide olan hissesi kendisine hükmolunur. Ve bu hüküm sâir vereseye sirâyet etmez.
MC. 1101.; 'I'BK. 125-140. Madde 1673 - Bir kimse bir akarda müste'cir olduğunu mukırr iken on beş seneden ziyâde zaman mürûr etmekle ona mâlik olamaz. Amma inkâr edip de mâlik dahi ol akar benim mülkümdür şu kadar sene mukaddem sana icar etmişdim, dâimâ ücretini kabz ederim deyu da'vâ ettikde nazar olunur. Eğer îcârı beyne'n-nâs ma'rûf ise da ivâsı istimâ' olunur. Değil ise istimâ' olunmaz. MC. 1583, 1674.; TBK. 125-140.; TMK. 638-640, 701.
Madde 1674 - Tekâdüm-i zaman ile hak sâkıt olmaz.
Binâenaleyh mürûr-ı zaman bulunan bir da'vâda müdde'â aleyh huzûr-ı hâkimde müdde'înin da'vâsı vechile hâlâ kendisinde hakkı olduğunu sarâhaten ikrâr ve i'tirâf ediverirse mürûr-ı zamana i'tibâr olunmayıp müdde'â aleyhin ikrârı mûcebince hükm olunur. Ammâ müdde'â aleyh huzûr-ı hâkimde ikrâr etmeyip de müdde'î onun diğer mahalde ikrâr etmiş olduğunu da'vâ ederse müdde'înin asıl da'vâsı istimâ' olunmadığı gibi ikrâr da'vâsı dahi istimâ' olunmaz.
Fakat da'vâ olunan ikrâr mukaddemâ müdde'â aleyhin ma'rûf olan hat veya hatemîni hâvî bir senede rabt olunup da ol senedin tarihinden vakt-i da'vâya kadar mürûr-ı zaman müddeti bulunmamış ise o surette ikrâr da'vâsı istimâ' olunur.
MC. 1609, 1610.; TMK. 638-701.; TBK. 125-140.
Madde 1675 - Tarîk-i âmm ve nehir ve mer'â gibi menâfii umûma âit olan yerlerin da'vâsında mürûr-ı zamâna i'tibâr olunmaz.
Meselâ, bir karyeye mahsûs olan bir mer'âyı bir kimse bilâ-nizâ' elli sene zabtve tasarruf ettikden sonra karyesi ahâlîsi ol mer'âyı ondan da'vâ etseler istimâ' olunur•
TMM 638-640. İrâde-i Seniyye Tarihi İ l
KİTÂBÜ'L-DA'VÂ
KİTAB-ı RÂBi'i AŞER
DA'VÂ HAKKINDA OLUP BİR MUKADDİME İLE İKİ BÂBI MÜŞ-
Mukaddime
Bazı ıstılâhat-ıfikhiyye beyanındadır
Madde 1613 - Da'vâ, bir kimse diğer kimesneden huzûr-l hâkimde hakkındı talep etınektedir. Ol kimseye müdde'î ve ol kimesneye müdde'â aleyh denilir.
MC. 158, 1619, 1631, 1666, 1825; TMK. 24.
Madde 1614 - Müdde'â, müdde'înin da'vâ eylediği şeydir ki müdde'â bih dahi denilir.
HUMK. 8/1.
Madde 1615 — Tenâkuz, müdde'îden kendi da'vâsına münâkız yani da'vâsının butlânını mûcib bir söz sebkat eylemiş olmaktır. MC. 1652, 1647, 1656.
BÂB-ı EVVEL
DA'VÂNIN şURÛT VE AHKÂMINA VE DEF'-i DA'VÂYA DÂiR OLUP DÖRT FASLI HÂVîDİR Fası-l Evvel
Da 'vânın şurût-ı sıhhati beyânındadır
Madde 1616 - Müdde'î ve müdde'â aleyhin âkil olmaları şarttır.
Mecnûnun ve sabî-i gayr-i mümeyyizin da'vâları sahîh değildir.
Fakat velîleri ve vasîleri bi'l-velâye ve bi'l-vesâye onların yerine müdde'î ve müddefi aleyh olurlar.
MC. 916, 957, 960, 974.; HUMK. 38, 39, 80, 429, 187, 194.; TMK. 8, 16, 27, 45, 48, 53, 69, 71, 74, 81/1, 160, 270, 283, 353, 360, 376, 379, 394, 396, 398.
Madde 1617 - Müdde'â aleyhin malum olması şarttır.
Binâenaleyh müdde'î filan karye ahâlîsinden lââletta'yîn birinde yahut bir kaçında şu kadar kuruş alacağım var dese sahîh olmaz. Müdde'â aleyhi tayin eylemek lazım gelir.
MC. 881, 1644.
Madde 1618 - Hîn-i da'vâda hasmın huzûru şarttır. Ve müdde'â aleyh mahkemeye gelmekden ve vekil göndermekden imtinâ' ettiği takdîrde olunacak mulâmele Kitâb-ı Kazâ'da beyân kılınacakdır.
MC. 1830; HUMK. 38, 42, 59-71.; TBK 32 vd., 386, vd.
Madde 1619 - Müdde'â bihin malum olması şartdır. Mechûl olursa da'vâ sahîh olmaz. MC. 1567, 1579, 1621.; HUMK. 1-8, 178, 174, 409.
9 Cenıâziyelulırâ 1293
- Şûrây-ı Devlet A'zâsından Seyfeddin
- Enıînii'l-Fetvâ es-Seyyid Halil
- Adliye Nâzırı Ahmed Cevdet
Mehkeme-i Temyîz İkinci Re'îsi es-Seyyid Ahmed Hilmi
- Meclis-i Tedkîkât-ı Şer'iyye A'zâsından es-Seyyid Ahmed Hulûsî
- Re'îs'ül-Müsevvidîn Ömer Hilmi
- Meclis-i Tedkîkât-l Şer'iyye A'zâsından Ahmed Hâlid
- İ'lâmât Mümeyyizi Muâvini
Portal:Mecelle: Mecelle• مجلة• المجلة
Son:Eyüp Sabri Kartal çalışmaları:ESK/Mecelle . Mecelle/İngilizce/Düz metin. KBVT . Mecelle/Türki Arabi Terim ve Lügat izahlı, Mecelle/Tr- Eng - Arb- Fransızca - Osmanî - Mecelle/Vecizeler . Fihrist-i Mecelle-i Ahkam-ı Adliye . MC/1. MC/2• MC/90 | |
---|---|
Mecelle/Arabî. Mecelle/Osmani .Mecelle/Fransızca Dosya:Mecelle Fransızca legislation ottomon ikogoog.pdf.
| |
1.Kitap | Mecelle/Mukaddime: 1- Fıkhın tarifi(1) ve 2 -Kavaid -i Külliye (1-100) - Kitab'ul Büyû' Bir mukaddime ve 7 bab (101-403) |
2.Kitap | Kitab'ul İcârât Bir mukaddime 8 Bab (403-611)
|
Arapça | Mecelle/Arapça luğatte .مجلة. Ve الجمع Cem'i : meccal( مجالّ) ve meccalat (مجلاَّت) *El-mecelle; Kitap المَجَلَّة : الكتاب
المَجَلَّة : الصَّحيفةُ تَجْمَعُ طرائف المعرفة وتقال في عصرنا هذا لكل صحيفة عامّةٍ أَو متخصِّصة في فن من الفنون تظهر في أَوقات معينة ، بخلاف الصّحف اليوميَّة Cem'i والجمع : مجالُّ ، مَجَلاَّتٌ Akademik personel anlamında kullanılır |
Kitabeti | Mecelle. مجله.Majalla . Megillah . |
Türev | Celle• Celil• Celal • Tecelli• Mücella |
Diğer | Azerbeycan Cumhuriyetinin Mülki Mecellesi |
VP | Mecelle/VP - Mecelle/WP[3] - Mecelle/WP Arabi |
Alakalı | Ester - Esther -Aşir - Aşur - Aysu - Esau - Isaiah Book of Esther [4] (Ester kitabı [5]) :Hz.Muhammed as hakkında haberler vardır. İbni Kesir Peygamber olduğunu söyler. |
x |
MECELLE:Mecelle/Esbâb-ı Mûcibe Mazbatası | |
---|---|
MECELLE ESBÂB-I MUCİBE MAZBATASI ASLI. Mecelle/Esbâb-ı Mûcibe Mazbatası/Sadelestirilmiş |
MECELLE : MUKADDİME:INTRODUCTION -MAKALE-İ ÛLÂ .(1.KISIM) : İLM-i FIKHIN TARİF VE TAKSİMİ HAKKINDADIR .MAJALLA: PART I: Definition of Jurisprudence . MKK |
---|
MECELLE :MUKADDİME:MAKALE-İ SANİYE (Mecelle/2.KISIM) . MKK - HKK : Mecellenin Külli Kaideleri .Kavaid -i Külliye (KÜLLİ KAİDELER: MAXIMS OF JURISPRUDENCE: Principes fondamentaux du Droit Sacré :MC/1 . MC/2 . MC/10 . MC/15 . MC/90 Mecelle/Madde 90 . Mecelle/Kartelalar Mecelle/resimler https://www.picbear.org/tag/Mecelle
Mecellenin ilk 100 maddesi/Arapça Osmanlıca Türkçe .MKK/Düz Metin . MKK/Düz Metin linkli | |
---|---|
Hukuki deyimler . Fıkhi deyimler . Beraat-ı zimmet - İstishab - Yakin delili - Mütevatir delili
Malumu Âlinizdir ki füru', asla tâbidir. Asıl resmî olmazsa, füru' da resmî olmaz. Batıl makîsünaleyh olamaz. Kanun namına protesto ederim .Majalla/Inrtoduction Mecelle/Mukaddime |
MKK: MKK2 :MKK/25-50 MC/25. MC/26 .MC/27. MC/28 .MC/29. MC/30 .MC/31. MC/32 .MC/33. MC/34 .MC/35. MC/36 .MC/37. MC/38 .MC/39. MC/40 .MC/41. MC/42 .MC/43. MC/44 .MC/45. MC/46 .MC/47. MC/48 .MC/49. MC/50 | |
---|---|
MC/25 | Madde 25 Bir zarar kendi misliyle izâle olunamaz. MC/26, MC/27, MC/28, MC/29, MC/31, MC/965, MC/1141, MC/1288, MC/1312.; TCK 49-50, 516/4; TBK 52 ● Article 25. An injury cannot be removed by the commission of a similar injury. |
MC/26 | Madde 26 - Zarar-ı âmmı def için zarar-ı has ihtiyâr olunur. MC. MC/20, MC/27, MC/28, MC/29, MC/1325. ● Article 26. A private injury is tolerated in order to ward off a public injury. The prohibition from practice of an incompetent physician is derived from this principle. |
MC/27 | Madde 27 - Zarar-ı eşedd zarar-ı ehaf ile izâle olunur. MC. MC/25, MC/26, MC/20, MC/902, MC/906, MC/1044, MC/1224, MC/1440.; TMK. 656, 661 vd. ● Article 27. Severe injury is removed by lesser injury. |
MC/28 | Madde 28 - İki fesâd te'âruz etdikde ehaffí irtikâb ile a'zamının çaresine bakılır. MC/20, MC/25, MC/26, MC/27, MC/29, MC/902.; TMK. 656, 661 vd. ● Article 28. In the presence of two evils, the greater is avoided by the commission of the lesser. |
MC/29 | Madde 29 - Ehven-i şerreyn ihtiyâr olunur. MC. MC/21, MC/22, MC/26, MC/27, MC/28, MC/902.; TMK. 656, 661 vd. ● Article 29. The lesser of the two evils is preferred. |
MC/30 | Madde 30 - Def'-i mefâsid celb-i menâfi'den evlâdır. ● Article 30. Repelling an evil is preferable to securing a benefit. |
MC/31 | Madde 31 -Zarar bi-kadari'l-imkân def olunur. MC. MC/28, MC/29, MC/30, MC/532, MC/533.; TMK. 656 ve 661. ● Article 31. Injury is removed as far as possible. |
MC/32 | Madde 32 - Hâcet umûmî olsun husûsî olsun zarûret menzilesine tenzîl olunur. Bey ' bil-vefânın tecvîzi bu kabîldendir ki Buhara ahâlîsinde borç tekessür etdikçe görülen ihtiyaç üzerine bu mu'âmele mer'iyyü'l-icrâ olmuştur. MC. MC/21, MC/118, MC/205, MC/213, MC/396, MC/420.● Article 32. Any want, whether of a public or private nature, is so dealt with as to meet the exigencies of the case. The validity of sale subject to a right of redemption is of this nature. The inhabitants of Bokhara having fallen badly into debt, this procedure was put into operation in order to meet the exigencies of the case. |
MC/33 | Madde 33 - Iztırar gayrın hakkını ibtâl etmez.Binâen-alâ-zâlik bir adam aç kalıb da birinin ekmeğini yese ba'dehû kıymetini vermesi lazım gelir.MC. MC/400, MC/1007.; TCK: 49-50/4; TBK. 52 ● Article 33. Necessity does not invalidate the right of another. Consequently, if a hungry person eats bread belonging to another, such person must later pay the value thereof. |
MC/34 | Madde 34 - Alması memnû' olan şeyin vermesi dahi memnû' olur.TCK 64 67 MC MC/35 tbk 50 ● Article 34. A thing which may not be taken may also not be given. |
MC/35 | Madde 35 - İşlenmesi memnû' olan şeyin istenmesi dahi memnû' olur.TCK 64-67.; TBK 50.; MC. MC/34, MC/1818. ● Article 35. It is forbidden to request the performance of a prohibited act. |
MC/36 | Madde 36 - Âdet muhakkemdir. Yani hükm-i şer'iyi isbât için örf ve âdet hakem kılınır. Gerek âmm olsun ve gerek hâs olsun. MC. MC/37, MC/38, MC/39, MC/40, MC/41, MC/42, MC/43, MC/44, 45, MC/230, MC/251, MC/291, MC/450, MC/460, MC/469, MC/574, MC/575, MC/576, MC/1340, MC/1790, MC/188, MC/354, MC/495, MC/555, MC/622, MC/829.; TMK. 1/1, 590/11, 592/281, 285, 420, 423. ● Article 36. Custom is an arbitrator; that is to say, custom, whether public or private, may be invoked to justify the giving of judgement. |
MC/37 | Madde 37 - Nâsın isti'mâli bir hüccetdir ki anınla amel vâcib olur. I'MK ı; MC. MC/36, MC/168, MC/389, MC/495. ● Article 37. Public usage is conclusive evidence and action must be taken in accordance therewith. |
MC/38 | Madde 38 - Âdeten mümteni' olan şey hakîkaten mümteni' gibidir.MC. MC/36, MC/37, MC/39, MC/40, MC/1589, MC/1629. ● Article 38. A thing which it is customary to regard as impossible is considered to be impossible in fact. |
MC/39 | Madde 39 - Ezmanın tegayyürü ile ahkâm'ın tagayyürü inkâr olunamaz.MC. MC/36, MC/37, MC/38, MC/40, MC/244, MC/326, MC/596, MC/1716. ● Article 39. It is an accepted fact that the terms of law vary with the change in the times. |
MC/40 | Madde 40 - Âdetin delâletiyle ma'ânîy-ı hakîkî terk olunur.MC. MC/12, MC/36, MC/37, MC/38, MC/39, MC/61, MC/82, MC/912, MC/1584.; TMK ı, 2.; TBK. 18 ● Article 40. In the presence of custom no regard is paid to the literal meaning of a thing. |
MC/41 | Madde 41- Âdet ancak muttarid yâhut galip oldukda mu'teber olur.MC. MC/36, MC/37, MC/38, MC/39, MC/40, MC/42, MC/240.; TMK ı Article 41. Effect is only given to custom where it is of regular occurrence or when universally prevailing. |
MC/42 | Madde 42 - İ'tibâr galib-i şâyi'adır, nâdire değildir.MC. MC/41, MC/987.; TMK ı; HUMK 238● Article 42. Effect is given to what is of common occurrence; not to what happens infrequently. |
MC/43 | Madde 43 - Örfe ma'rûf olan şey şart kılınmış gibidir.TMK 1; TTK ı; MC. MC/36, MC/37, MC/41, MC/42, MC/461, MC/563, MC/596, MC/871 ● Article 43. A matter recognised by custom is regarded as though it were a contractual obligation. |
MC/44 | Madde 44 - Beyne't-tüccâr ma'rûf olan şey beynlerinde meşrût gibidir.MC. MC/36, MC/37, MC/38, MC/790, MC/1463.; TMK 1/1, 2; TBK 18 ● Article 44. A matter recognised by merchants is regarded as being a contractual obligation between them. |
MC/45 | Madde 45 - Örf ile ta'yîn nass ile ta'yîn gibidir,MC. MC/43, MC/44, MC/527, MC/528, MC/816, MC/1498, MC/1499.; TMK ı ● Article 45. A matter established by custom is like a matter established by law. |
MC/46 | Madde 46 - Mâni' ve muktazi teâruz etdikde mâni' takdîm olunur. Binâen-alâ-zâlik bir adam borçlusu yedinde merhûn olan malını âhara satamaz. MC. MC/337, MC/350, MC/397, MC/96-MC/1192, MC/590-MC/1725, MC/756-MC/1192-MC/747, MC/1192-MC/1197, MC/1598-MC/1601. ● Article 46. When prohibition and necessity conflict, preference is given to the prohibition. Consequently, a person may not sell to another a thing which he has given to his creditor as security for debt. |
MC/47 | Madde 47 - Vücudda bir şeye tâbi' olan hükümde dahi ana tâbi' olur. tılmış olur??? MC. MC/48, MC/50, MC/236, MC/903.; TMK. 619-622 ● Article 47. An accessory which is attached to an object in fact is also attached to it is law. Consequently, when a pregnant animal is sold, the young in its womb is sold with it. |
MC/48 | Madde 48 - Tâbi' olan şeye ayrıca hüküm verilmez. Meselâ bir hayvanın karnındaki yavrusu ayrıca satılamaz. MC. MC/47, MC/216, MC/224, MC/856.; TMK. 619-622 ● Article 48. An accessory to an object cannot be dealt with separately.yvT A Example: The young in an animal's womb cannot be sold separately. |
MC/49 | Madde 49 - Bir şeye mâlik olan kimse ol şeyin zarûriyyâtmdan olan şeye dahi mâlik olur. Meselâ, bir hâneyi satın alan kimse ana mûsil olan tarîka dahi mâlik olur. MC. MC/232, MC/1194 ● Article 49. The owner of a thing held in absolute ownership is also the owner of the things indispensable to the enjoyment of such thing.yvT K Example: A person who buys a house is also owner of the road leading to it. |
MC/50 | Madde 50 - Asıl sâkıt oldukda fer' dahi sâkıt olur. MC. MC/81, MC/661, MC/662, MC/1527, MC/1530 ● Article 50. If the principle fails, the accessory also fails. |
x |
MKK: MKK3: MKK/51-75 MC/51. MC/52. MC/53. MC/54. MC/55. MC/56. MC/57. MC/58. MC/59. MC/60. MC/61. MC/62. MC/63. MC/64. MC/65. MC/66. MC/67. MC/68. MC/69. MC/70. MC/71. MC/72. MC/73. MC/74. MC/75 | |
---|---|
Madde 50 - Asıl sâkıt oldukda fer' dahi sâkıt olur.MC. MC/81, MC/661, MC/662, MC/1527, MC/1530 | |
51 | Madde 51 - Sâkıt olan şey avdet etmez. Ya'ni giden geri gelmez. |
52 | Madde 52 - Bir şey bâtıl oldukda anın zımmındaki şey dahi bâtıl olur.MC. MC/175, MC/523, MC/1566.; MA. 41.; TCK. 49, 50, 51, 60.; TBK ı, 6, 113; HUMK. 234 |
53 | Madde 53 - Aslın îfâsı kâbil olmadığı halde bedeli îfâ olunur.MC. MC/488, MC/489, MC/891.; TBK. 43. |
54 | Madde 54 - Bizzat tecvîz olunmayan şey bi't-teba' tecviz olunabilir. Meselâ, müşteri mebî'i kabz için bâyi'i tevkîl etse câiz olmaz. Amma iştira eylediği zahîreyi ölçüp koymak için bâyi'a çuvalı verip dahi zahîreyi çuvala edicek zımnan ve teb'an kabz bulunur. |
55 | MC/55???mMadde Meseli, 55 hi12s:-i' - İbtidâen şâ9ylayı tecviz olunmayan şey bakâen tecviz olunabilir.
hibe etmek sahîh değildir. Amma bir mâl-ı mevhûbun bir hisse-i şâyi'asina bir müstahlik çıkıp da zabtetse hibe bâtıl olmayıp hisse-i bâkiye-i mevhûbün lehin malı olur.MC. MC/19, MC/24, MC/430, MC/858, MC/1466.; TMK. 2 |
56 | Madde 56 - Baka' ibtidâdan esheldir. MC/55, MC/429, MC/430.; TMK. 2 |
57 | Madde 57 - Teberru' ancak kabz ile tamam olur. Meselâ, bir adam birine bir şey hibe etse kable'l-kabz hibe tamam olmaz. |
58 | Madde 58 Raiyye yani teb'a üzerine tasarruf maslahatâ menuttur. |
59 | Madde 59 Iltejelllîl-i Velâyet-i hâssa velâyet-i âmmeden akvadır. Meselâ, vakfın velâyeti kadınin velâyetinden akvadır. TMK. 262, 265, 266, 267, 272, 275, 405.; MC. MC/974, MC/975. |
60 | Madde 60- Yani bir kelâmın bir manaya hamli mümkün oldukça ihmâl yani manasız i vamamalıd MC, MC/40, MC/61, MC/1456.; TMK. ı, 2.; TBK. 18. |
61 | Madde 61 - Ma'nây-ı hakîkî mütaazzir oldukta mecaza gidilir. MC.MC/40, MC/60, MC/62, MC/1517.; TMK. ı, 2.; TBK. 18. |
62 | Madde 62 - Bir kelâmın i'mâli mümkün olmaz ise ihmâl olunur. Yani bir kelamın hakîkî ve mecâzî bir manaya hamli mümkün olmaz ise o halde mühmel yani manasız bırakılır. MC. MC/60, MC/61, MC/1577, MC/1629, MC/1697.; TMK. ı, 2.; TBK. 18. |
63 | Madde 63 - Mütecezzi olmayan bir şeyin bazını zikretmek küllünü zikr gibidir. MC. MC/60, MC/1041.; MA. 31, 36.; TBK. ı, 6.; HUMK 234. |
64 | Madde 64 - Mutlak ıtlakı üzere cârî olur. Eğer nassan yahut delâleten takyîd delîli bulunmaz ise. MC. MC/1, MC/2, MC/571, MC/572, MC/573, MC/819, MC/820, MC/1494, MC/1495, MC/1478, MC/1482, MC/1483, MC/1484.; TBK. 180.; HUMK 234. |
65 | Madde 65 - Hazırdaki vasıf lağv ve gaibdeki vasıf muteberdir. Meselâ, meclis-i hazır olan bir kır atı satacak olduğu halde şu yağız atı şu kadar bin kuruşa satdım dese icabı muteber olup yağız tabiri lağv olur amma meydanda Olmayan bir kır atı yağız deyu satsa vasıf mu'teber olmakla bey' mün'akid ol- MC. MC/107, MC/208,.; TMK ı, 2.; TBK. 18, 31. |
66 | Madde 66 - Sual cevapta iâde olunmuş addolunur. Yani tasdik, olunan bir sualde ne denilmiş ise mûcib onu söylemiş hükmündedir. |
67 | Madde 67 - Sâkit'e bir söz isnâd olunmaz. Lâkin ma'raz-ı hâcette sükût beyandır. Yani, sükût eden kimseye şu sözü söylemiş oldu denilemez, lâkin söyleyecek yer- MC. MC/281, 377]], 438]], 596]], MC/773, MC/805, MC/843, MC/847, MC/971, MC/1451, MC/1452, MC/1485, MC/1659, MC/1822.; HUMK 234.; TBK ı, 6, 31, 198-200, 221, 263, 387, 428. |
68 | Madde 68 - Bir şeyin umûr-u bâtınada delili ol şeyin makâmına kâim olur. Yani hakîkatine olan umûr-l bâtınada delîl-i zâhirîsi ile hükm olunur???. MC. MC/67, MC/183, MC/344, MC/769, MC/770, TMK 3. |
69 | Madde 69 - Mükâtebe muhâtaba gibidir.MC. MC/436, MC/1607, MC/1610, MC/1736.; TEK 5, 10. |
70 | Madde 70 - Dilsizin işaret-i malhûdesi lisan ile beyân gibidir. |
71 | Madde 71 - Tercümanın kavli her hususda kabul olunur. |
72 | Madde 72 Hatâsı zâhir olan zanna i'tibar yoktur.MC. 914, 1061, MC/1838.; TMK. ı, 2.; TBK. 18.; HUMK. 236, 254. |
73 | Madde 73 - Senede müstenid olan ihtimal ile hüccet yoktur.
Meselâ, bir kimse veresesinden birine şu kadar kuruş borcu olduğunu ikrâr hücc:ettiği takdirde eğer maraz-ı mevtinde ise diğer verese tasdik etmedikçe bu ikrârı değildir. Zira eğer vereseden mal kaçırmak ihtimali maraz-ı mevte müsteniddir. amma hal-i sıhhatda ise ikrârı mu'teber olur ve ol halde olan ihtimal mücerred bir nevi te- MC.MC/72, MC/74, MC/1568, MC/1578.; HUMK. 236, 254. |
74 | Madde 74 - Tevehhüme i'tibar yokdur. MC. MC/72, MC/73, MC/75, MC/1013, MC/1161, MC/1192, MC/1741.; MA. 92. |
75 | Madde 75 - Bürhan ile sâbit olan şey ıyânen sabit gibidir. |
MKK: MKK/4 -MKK/75-100 MC/75 . MC/76 . MC/77 . MC/78 . MC/79 . MC/80 . MC/81 . MC/82 . MC/83 . MC/84 . MC/85 . MC/86 . MC/87 . MC/88 . MC/89 . MC/90 . MC/91 . MC/92 . MC/93 . MC/94 . MC/95 . MC/96 . MC/97 . MC/98 . MC/99 . MC/100 | |
---|---|
MC/75 | Madde 75 - Bürhan ile sâbit olan şey ıyânen sabit gibidir.● Article 75. A thing established by proof is equivalent to a thing established by ocular inspection. |
MC/76 | Madde 76 - Beyyine müdde'î için ve yemîn münkir üzerinedir. MC. MC/1461, MC/1463, MC/1613, MC/1817, MC/1818, MC/78, MC/79.; TMK. 6, 28, 157, 185.; TBK 42/1, 55/1, 103/11. ● Article 76. EVIDENCE IS FOR HIM WHO AFFIRMS; THE OATH FOR HIM WHO DENIES. |
MC/77 | Madde 77 — Beyyine hilâf-ı zâhiri isbât için ve yemîn aslı ibkâ içindir. MC. 8, 9, 11, 77, 81, 403, 967, 1774.● Article 77. The object of evidence is to prove what is contrary to appearance; the object of the oath is to ensure the continuance of the original state. |
MC/78 | Madde 78 - Beyyine hüccet-i müteaddiye ve ikrâr hüccet-i kâsıradır. MC. 80, 81, 1384, 1572, 1642, 1676.; HUMK. 236, 254, 299. ● Article 78. Evidence is proof affecting third person; admission is proof affecting the person making such admission only. |
MC/79 | Madde 79 - Kişi ikrârıyla muaheze olunur. MC. 79, 81, 1127, 1573, 1575, 1588, 1632, 1654. ● Article 79. A person is bound by his own admission. |
MC/80 | Madde 80 — Tenâkuz ile hüccet kalmaz, lâkin mütenâkızın aleyhine olan hükme halel gelmez.
Meselâ, şehidler şahâdetlerinden rücû' ile tenâkuz etdiklerinde şahâdetleri hüccet olmaz, lâkin evvelki şahâdetleri üzerine kâdî hükmetmiş ise bu hüküm dahi bozulmayıp mahkumunbihi şahidlerin tazmin etmesi lazım gelir. MC. 78, 90, 1729, 1730. ● Article 80. Contradiction and proof are incompatible; but this does not invalidate a judgement given against the person contradicting. Example:- Witnesses contradict themselves by going back upon the evidence they have given. Such evidence is not proof; but if the court has already given judgement based upon the original evidence, such judgement may not be set aside, but the witnesses must pay the value of the subject matter of the judgement to the persons against whom judgement has been given. |
MC/81 | Madde 81 — Asıl sâbit olmadığı halde fer'in sâbit olduğu vardır. Meselâ, bir kimse filanın filana şu kadar kuruş deyni vardır, ben dahi kefilim dese ve asil'in inkârı üzerine dâ'in iddi'â etse meblağ-ı mezburu kefilin vermesi lazım gelir. MC. 78, 1632. ● Article 81. Failure to establish the principle claim does not imply failure to establish a claim subsidiary thereto. Example:- A person states that A owes a sum of money to B and that he has the surety of A. Such person will be obliged to pay the sum in question if A repudiates the debt and B demands payment. |
MC/82 | Madde 82 — Şartin sübûtu indinde ana muallak olan şeyin sübûtu lazım olur. MC. 83, 84, 408, 494, 623, 1456, 1584.; TMK/2. ● Article 82. If the validity of a condition is established, the validity of anything dependent thereon must also be established. |
MC/83 | Madde 83 — Bi-kaderi'l-imkân şarta mürâat olunmak lâzım gelir. MC. 82, 84, 186, 187, 189, 287, 398, 468, 474, 777, 813, 884, 1073, 1166, 1420, 1337, 1402, 1561.; TMK. 2. ● Article 83. A condition must be observed as far as possible. |
MC/84 | Madde 84 - Va'dler suver-i ta'lîki iktisâ ile lazım olur. Meselâ, sen bu malı filan adama sat, eğer akçesini vermez ise ben veririm dese ve malı alan akçeyi vermese bu va'di eden kimsenin akçeyi vermesi lazım gelir. MC. 82, 83, 623. ● Article 84. Any promise dependent upon a condition is irrevocable upon such condition being fulfilled. Example:- A person tells A to sell a certain thing to B and informs A he will pay him in the event of B failing to do so, and B does in fact fail so to do. The person making the promise is obliged to pay the money. |
MC/85 | Madde 85 — Bir şeyin nefi zamânı mukâbelesindedir. Yani, bir şey telef olduğu takdirde hasârı kime âit ise anın zamanında demek olup ol kimsenin bu vechile zamanı ol şey ile intifâ'a mukâbil olur.
Meselâ, hıyar-ı ayb ile reddolunan bir hayvanı müşteri kullanmış olmasından dolayı bâyi' ücret alamaz. Zira kablen-redd telef olaydı hasarı müşteriye ait olacaktı. MC. 86, 87, 88, 236, 344, 393, 891, 903. ● Article 85. The enjoyment of a thing is the compensating factor for any liability attaching thereto; that is to say, in the event of a thing being destroyed, the person to whom such thing belongs must suffer the loss and conversely may enjoy any advantages attaching thereto. Example:- An animal is returned by reason of an option for defect. The vendor may not charge any fee on account of the use of the animal, because if it had been fallen upon the purchaser. |
MC/86 | Madde 86 - Ücret ile zamân müctemi' olmaz. MC. 85, 87, 88, 416, 469, 511, 536, 545, 548, 551, 596. ● Article 86. Remuneration and liability to make good loss do not run together. |
MC/87 | Madde 87 - Mazarrat menfa'at mukâbelesindedir. Yani, bir şeyin menfa'atına nâil olan anın mazarratına da mütehammil olur. MC, 85, 86, 88, 292, 1073. 1152, 1308, 1316, 1319, 1324, 1327, 1328. ● Article 87. Disadvantage is an obligation accompanying enjoyment. That is to say, a person who enjoys a thing must submit to the disadvantages attaching thereto. |
88 | Madde 88 - Külfet ni'mete ve nümet külfete göredir. MC. 85, 86, 87. ● Article 88. The burden is in proportion to the benefit and the benefit to the burden. |
89 | Madde 89 - Bir fiilin hükmü fâiline muzâf kılınır ve mücbir olmadıkça âmirine muzaaf kılınmaz. MC 90, 92, 93, 95, 9. Kizp, 293. ● Article 89. The responsibility for an act falls upon the author thereof; it does not fall upon the person ordering such act to be performed, provided that such person does not compel the commission thereof. |
90 | Madde 90 - Mübâşir yani bizzat fâil ile mütesebbib müctemi' oldukda hükm ol fâile muzaf kılınır. Meselâ. birinin tarîk-i âmmda kazmış olduğu kuyuya diğeri, birinin hayvanını ilkâ ile itlâf ezse o zâmin olup kuyuyu hafr eden kimseye zamân lâzım gelmez. MC. 89, 91. 92 193, 922, 1828; TCK 52, 6467.; TBK. 41, vd. ● Article 90. If a person performs any act personally and is implicated therein with the person who is the cause thereof, the person performing such act is responsible thereof. Example:- A digs a well in the public highway and B causes C's animal to fall therein and to be destroyed. B is responsible thereof and no liability rests with the person who dug the well. |
91 | Madde 91 - Cevâz-ı şer'i zamâna münâfi olur. Meselâ, bir adamın kendi mülkünde kazmış olduğu kuyuya birinin hayvanı düşüp telef olsa zamân lazım gelmez. MC 92, 93, 796, 798, 822, 224, 875, 924, 1075, 1192.; TCK. 52, 64-67, 78, 49-51. ● Article 91. An act allowed by law cannot be made the subject of a claim to compensation. Example:- An animal belonging to A falls into a well which B has dug on his own property held in absolute ownership and such animal is destroyed . No compensation can be claimed. |
92 | Madde 92 - Mübâşir müteammid olmasa da zâmin olur. MC. 91, 93. 912, 913. 926; 41 vd. ● Article 92. A person who performs an act, even though not intentionally, is liable to make good any loss caused thereby. |
93 | Madde 93 - Mütesebbib müteammid olmadıkça zâmin olmaz. MC. 91, 93, 913, 924; TBK 41 ● Article 93. A person who is the cause of an act being performed is not liable to make good any loss caused by such act unless he has acted intentionally. |
94 | Madde 94 -Hayvanâtın kendiliğinden olarak cinâyet ve mazarratı hederdir. MC. 81, 929, 931, 932. 933.939 ● Article 94. No liability attaches in connection with offences of or damage caused by animals of their own accord. |
95 | Madde 95 - Gayrın mülkünde tasarrufla emretmek bâtıldır. MC. 96, 97, 125, 657, 1007, 1510.: TEK. 411, 413.; 900 vd. ● Article 95. Any order given for dealing with the property of any other person held in absolute ownership is void. |
96 | Madde 96 - Bir kimsenin mülkünde anın izni olmaksızın âhar bir kimsenin tasarruf etmesi câiz değildir. MC, MC/27, MC/45, MC/95, MC/97, MC/365.MC/446*MC/799, MC/857, MC/919, MC/1075, MC/1078, MC/1079, MC/1459, MC/1546. ● Article 96. No person may deal with the property of another held in absolute ownership without suchperson's permission. |
97 | Madde 97 - Bilâ-sebeb-i meşrü' birinin malını bir kimsenin ahz eylemesi câiz olmaz. MC. 95, 96, 369, MC/891, MC/889.; TMK. 2.; TBK 61, 41 ● Article 97. No person may take another person's property without some legal reason. |
98 | Madde 98 - Bir şeyde sebeb-i temellükün tebeddülü ol şeyin tebeddülü makâmına kâimdir. MC. 255, 869.● Article 98. Any change is the cause of the ownership of a thing held in absolute ownership is equivalent to a change in that thing itself. |
99 | Madde 99 — Kim ki bir şeyi vaktinden evvel isti'câl eyler ise mahrûmiyetle mu'âteb olur. TMK. 285-286.; TCK. 343, 477.● Article 99. Any person who hastens the accomplishment of a thing before its due time, is punished by being deprived thereof. |
100 | Madde 100 — Her kim ki kendi tarafından tamam olan şeyi nakz etmeğe sa'y ederse sa'yi merduttur. MC. 19, 356, 368, 616, 898, 1658.; TMK. 3-4. ● Article 100. If any person seeks to disavow any act performed by himself, such attempt is entirely disregarded. |
MECELLE: 1.Kitap:Kitab-ul Büyu' .Book I:Sale | |
---|---|
Sale - Büyu' - ALIŞ VERİŞ]] | |
MC/101 | . |
MECELLE: 2.Kitap (Boş):Kitab'ul İcârât.(Boş) Majalla/BOOK II (Dolu) | |
---|---|
İcar . İcâr . İcârât . Hire (Adam kiralama, Arapça ecir) . Rent (Mülk kiralama). Kira . Kiralar . 1. a person who has been hired, especially in a cohort; 2. to exchange the services of for remuneration; 3. the state of being hired, or having a job; employment; | |
İcar | İcarat . İcar . İcâr . İcâre . İcâreten |
Müstecir . | Kiralayan . Kiracı . Müstecirin vazifeleri . Renter formerly, law renter, tenant, lessee
|
Mücir | Mücir . Mücirin vazifeleri |
Mecur | Kiralanan |
MC/ | . |
. |
MECELLE: 3.Kitap:Kitab'ul Kefâlet |
---|
MECELLE: 4.Kitap:Kitab'ul Havâle |
---|
MECELLE: 5.Kitap:Kitab'ul Rehn |
---|
MECELLE: 6.Kitap:Kitab'ul Emanet |
---|
MECELLE: 7.Kitap:Kitab-ul |
---|
MECELLE: 8.Kitap:Kitab'ul Hibe |
---|
MECELLE: 9.Kitap:Kitab'ul Hacr ve-l İkrah Veş-Şuf'a |
---|
MECELLE: 10.Kitap:KİTAB'UL ŞİRKET • Majalla:BOOK X: JOINT OWNERSHIP | |
---|---|
x | |
İstilahat | Terminoloji: Şirket (JOINT) |
Kitab-ı Şirket/Düz metin |
MECELLE: 11.KİTAP:KİTÂBÜ'L-VEKÂLE (Vekalet Kitabı).KİTÂB-I HÂDÎ AŞAR:Bir Mukaddime 3 Bab (1449-1530 Maddeler arası)- Kitâbü'l-Vekâle/Düz metin - Book XI :AGENCY . Portal:Mecelle | |
---|---|
Terimler | Vekalet .Vekalet sözleşmesi |
MECELLE: 12. KİTAP: KSVİ - KİTÂBÜ'S-SULH VE'L-İBRÂ - KİTÂBÜ'S-SULH VE'L-İBRÂ/Düz Metin |
---|
MECELLE :13.KİTAP: KİTÂBÜ'L-İKRÂR (İKRAR KİTABI) KİTÂB-I SÂLİS-İ AŞAR
İKRAR HAKKINDA OLUP DÖRT BÂBI MÜŞTEMİLDİR BÂB-I EVVEL:İKRÂRIN ŞERÂ'İTİ BEYANINDADIR | |
---|---|
MADDE 1572 - İkrâr, bir kimse diğer kinmesnenin kendisinde olan hakkını haber vermekdir. Ol kimseye mukirr ve ol kimesneye mukarrun leh ve ol hakka mukarrun bih denilir. | |
Terimler (Istılahat) | İkrar . Mukirr .Mukarrun leh . Mukarrun bih |
Şerati(Şartları) | x |
MECELLE:14.KİTAP: KİTÂBÜ'L-DA'VÂ .KİTAB-I RÂBİ'İ AŞER. Kitab-ı Dava. Dava• Mecelle• Kitab-ı Dava/Düz metin• Kitab-ı Dava/Osmanî•[[]]•[[]]•[[]]•[[]] |
---|
MECELLE: 15.KİTAP: KBVT .KİTÂBÜ'L-BEYYİNÂT VE'T-TAHLîF . KBVT/Düz metin . Kitab-ı Beyyinat ve Tehalif eski. Kitab-ı beyyinat ve tehalif yeni buna yönlendir . DRİVE | |
---|---|
Beyyine külfeti | |
Istılahat (Terimler | Tevatür. Beyyine . Beyyinât. Beyyinat. Tehalif. |
KBVT/Fasl-ı Evvel | İlk fasıl: |
MECELLE: 16. KİTAP Kitab-ı Kaza (ANA)- KİTÂBÜ'L-KAZÂ - KİTÂB-I SÂDİS-İ AŞAR :KAZÂ HAKKINDA OLUP BİR MUKADDİME İLE DÖRT BÂBI MÜŞTEMİLDİR
Kitab-ı Kaza/Günümüz Türkçesiyle Karşılaştırılmalı ve güncel Türkçe olup Güncel Türkesi gözden geçirilip mukayeler geliştirilmelidir. KİTÂBÜ'L-KAZÂ/Düz metin | |
---|---|
Mukaddime | Kitab-ı Kaza/Mukaddime : Bâzı Istılâhât-ı fıkhiyye beyânındadır.Kazâ hüküm ve hâkimlik ma'nâlarına gelir. Madde 1785 - Hâkim beyne'n-nâs vuku bulan da'vâ ve muhâsamayı ahkâm-ı meşrûiasına tevfikan fasl ve hasm için taraf-ı sultânîden nasb u ta'yîn buyurulan zâttır. MC/1805.
Madde 1786 - Hüküm, hâkimin muhâsamayı kat' ve hasmeylemesidir. Madde 1784 Kazâ hüküm ve hâkimlik ma'nâlarına gelir. Madde 1785 - Hâkim beyne'n-nâs vuku bulan da'vâ ve muhâsamayı ahkâm-ı meşrûiasına tevfikan fasl ve hasm için taraf-ı sultânîden nasb u ta'yîn buyurulan zâttır. Madde 1786 - Hüküm, hâkimin muhâsamayı kat' ve hasmeylemesidir. Bu dahi iki kısımdır. Kısm-ı evvel: Hâkimin hükmettim; iddi'â olunan şeyi ver demek gibi sözler ile mahkûmun bihi mahkûmun aleyhe ilzâm etmesi yani lâzım kılmasıdır. İşte buna kazâ-i ilzam ve kazâ-i istihkâm denilir. Kısm-ı Sânî: Hakkın yokdur, münâza'adan memnû'sun demek gibi sözler ile hâkimin müdde'îyi münâza'adan men' etmesidir. Buna dahi kazâ-i terk denilir. MC. 1331.; HUMK. 388-393. Madde 1787 — Mahkûmun bih, hâkimin mahkûmun aleyhe ilzâm ettiği şeylerdir ki, kazâ-i ilzam müdde'înin hakkını îfâ etmesi ve kazâ-i terkde müdde'înin münâza'adan vazgeçmesidir.MC. 1619. Madde 1788 - Mahkûmun aleyh, aleyhine hükmolunan kimesnedir. MC. 1676. Madde 1789 — Mahkûmun leh, lehine hükmolunan kimsedir. MC. 1697. Madde 1790 Tahkîm hasmeynin husûmet ve da'vâlarını fasl için rızâları ile âhar kimseyi hâkim ittihaz etmelerinden ibârettir. Ol kimseye fethateyn ile hakem ve mimlin zammı ve hâ'nın fethi ve kâf-ı müşeddede-i meftûha ile muhakkem denilir. Madde 1791 - Vekîl-i musahhar, mahkemeye ihzâr olunamayan müdde'â aleyhe hâkim tarafından nasb olunan vekîldir, MC, 1844. |
Hakim | Kitab-ı Kaza/BÂB-I EVVEL : 1 Fasl-ı Evvel :Hâkimin evsâfı beyânındadır. 2 Fasl-ı Sânî: Hâkimin âdâbı beyânındadır. 3 Fasl-ı Sâlis:Hâkimin vezâ'ifi beyânındadır. 4 Fasl-ı Râbii :Sûret-i muhâkemeye dâirdir. |
Hüküm | BÂB-I SÂNÎ :1 Fasl-ı Evvel: Hükmün şurûtu beyânındadır . 2 Fasl-ı Sâni: Hükm-i gıyâbî beyânındadır. |
Davanın rüyeti | BÂB-I SÂLİS: DA'VÂNIN BADEL-HÜKM RÜYETİ HAKKINDADIR. |
Tahkim | BÂB-I RÂBİ' . TAHKîME DÂiR MESÂİL BEYÂNINDADIR |
HÜKKÂMA DÂiR OLUP DÖRT FASLI HÂVîDİR
Fasl-ı Evvel: Hâkimin evsâfi beyânındadır Madde 1792 Hâkim, hakîm, fehîm, müstakîm ve emîn, mekîn, metîn olmalıdır. Madde 1793 - Hâkim mesâ'il-i fıkhiyyeye ve usûl-i muhâkemeye vâkıf ve deâvî-i vâkıfayı onlara tatbîkan fasl ve hasma muktedir olmalıdır. Madde 1794 Hâkimin temyîz-i tâmma muktedir olması lâzımdır. Fasl-ı Sânî: Hâkimin âdâbı beyânındadır Madde 1795 alış veriş ve mülâtefe Madde 1796 - Hâkim iki hasımdan hiçbirisinin hediyesini kabul etmez. Madde 1797 mütehâkimeynin ziyâfetine gitmez.Madde 1798 hânesine kabûl etmek ve biriyle halvet veyahut ikisinden birisine el ya göz veya baş ile işâret eylemek veya onlardan birisine gizli lakırdı yahut diğerinin bilmediği lisan ile söz söylemek gibi Madde 1799 -- Hâkim beyne'l-hasmeyn adl ile me'mûrdur. Binâenaleyh tarafeynden biri her ne kadar eşrâfdan ve diğeri ahâd-ı nâsdan olsa bile hîn-i muhâkemede tarafeyni oturtmak ve kendilerine imâle-i nazar ve hitâb etmek gibi muhâkemeye müte'allık muhâkemâtda tamâmıyla adi ve müsâvât ri'âyet etmesi lâzımdır.Fasl-ı Sânî: Hâkimin vezâ'ifi beyânındadır Madde 1800 - Hâkim, taraf-1 Sultândan icrây-ı muhâkemeye ve hükme vekildir, Madde 1801 -- Kazâ, zaman 've makân ile ve bazı husûsâtın istisnâsı ile tekayyüd ve tahassus eder. Ve bir mahkeme-i mu'ayyenede hükmetmek üzere nasbolunan hâkim ancak ol mahkemede hükmedip diğer bir mahalde hükmedemez. Ve kezâlik maslahat-ı âmme mülâhaza-i âdilesine binâen filan husûsa müteiallik da'vâ istimâ' olunmaya deyu emr-i sultânî sâdır olsa hâkim ol dalvâyı istimâd ve hükmedemez. Veyahut bir mahkeme hâkimi bazı husûsât-ı mu'ayyene istimâ'ına me'zûn olup da mâ'adâsını istimâ'a me'zûn olmasa ol hâkim ancak me'zûn olduğu husûsâtı istimâ' ve hükmeder. Mâladâsını istimâ' ve ve hükmedemez. Ve kezâlik bir müctehidin bir hususda re'yi, nâsa erfak ve maslahat-ı asra evfak olduğuna binâen onun re'yi ile amel olunmak üzere emr-i sultânî sâdır olsa ol husûsda hâkim ol müctehidin re'yine münâfi dîğer bir müctehidin re'yi ile amel edemez, ederse hükmü nâfiz olmaz. Madde 1802 - Bir da'vâyı malan istimâ' ve hükmetmek üzre nasb olunan iki hâkimden yalnız birisi ol da'vâyı istimâ' ve hükmedemez; ederse hükmü nâfiz olmaz. (1465.) maddeye bak. Madde 1803 - Mütedaddid hâkimi olan beldede hasmeynden birisi bir hâkimin ve diğer öbür hâkimin huzûrunda murâfa'a olmak isteyip de bu vechile beynlerinde ihtilâfvâki' olsa müddetâ aleyhin iddi'â eylediği hâkim tercih olunur. Madde 1804 - Bir hâkimin azli Madde 1806 Hâkimin istimâ' eylediği beyyine ile kendisi hükmedebilir. nâ'ib de . Şöyle ki, hâkim bir da'vâ hakkında beyyine istimâ'ı ve nâ'ibe ihbâr eylese nâ'ibi i'âde-i beyyine etmeksizin hâkimin ihbârı ile hükmedebilir ve hükme me'zûn olan nâ'ib bir husûsda beyyine istimâl edip de hâkime inhâ eylese hâkim i'âde-i beyyine etmeksizin nâ'ibin inhâsı ile hükmedebilir ammâ hükme me'zûn olmayıp da ancak tedkik ve istikşâf için beyyine istimâ'ına memûr olan kimsenin inhâsı ile hâkim hükmedemeyip bizzat istimâ'-ı beyyine etmesi lâzımdır. Madde 1807 Başka kazada hakimlik Madde 1808 - Davaya bakma yasagı Madde 1809 - Bir belde hâkiminin bir kimesne ile da'vâsı olduğu sûretde ol beldede dîğer hâkim varsa onun huzûrunda murâfa'a olurlar. muvellâ istid'â etmek. Madde 1810 - Hâkim ru'yet-i da'vâda el-akdemü fe'l-akdem kâ'idesine ri'âyet etmelidir. Madde 1811 istiftâ' etmesi câizdir. Madde 1812 - Hâkim, ğam ve ğussa ve açlık ve ğalebe-i nevm gibi sıhhat-ı tefekkküre mâni' olabilecek bir ârıza ile zihni müşevveş olduğu halde hükme tesaddî etmemelidir. Madde 1813 Hâkim murâfa'âtda icrây-ı tedkîkât etmekle beraber işi sürüncemede bırakmamalıdır.Madde 1814 sicillât defteri ilâmât ve senedâtı kayd muhafaza devir Fasl-ı Râbii:Sûret-i muhâkemeye dâirdir.Madde 1815 Hâkim muhâkemeye alenen icrâ eder. Fakat kable'l-hükm ne vechile hükmedileceğini ifşâ etmez. Madde 1816 — Hâkim evvelen müdde'îye da'vâsını takrîr ettirir. Ve evvelce da'vâsı tahrîren zabt olunmuş ise, davayı kırâaat ile mazmûnu kendisine tasdîk ettirilir . Madde 1817 Müddde'â aleyh, inkâr ederse hâkim müdde'îden beyyine talep eder. Madde 1818 müdde'â aleyhe yemîn teklîfi . Madde 1819Müddeinin yemin vermemesi Madde 1820 . nükûl . Madde 1821. Madde 1822 — sükut inkar sayılır.Madde 1823. Madde 1824 .Madde 1825 .Madde 1826.Madde 1827 BÂB-I SÂNÎ:HÜKME DÂiR OLUP İKİ FASLI MÜŞTEMİLDİR Fasl-ı Evvel:Hükmün şurûtu beyânındadır Madde 1829 Hükümde sebka-i da'vâ şartdır. Da'vâ sebk etmeden vukû' bulan hüküm sahîh olmaz. Madde 1830 -Madde 1831 Müdde'â aleyhin vekîli muvâcehesinde ikâme-i beyyine olundukdan sonra müdde'â aleyh bizzat meclis-i hükme hâzır olsa hâkim beyyine ile müddeâ aleyh üzerine hükmedebilir, Ve bilakis müddetâ aleyhin muvâcehesinde ikâme-i beyyine olundukdan sonra vekil meclise hâzır olsa hâkim ol beyyine ile vekîlin üzerine hükmedebelir. Fals-ı Sâni:Hükm-i gıyâbî Madde 1833 Madde 1834 Madde 1835 Madde 1836 BÂB-I SÂLiS:DA'VÂNIN BADEL-HÜKM RÜYETİ Madde 1837 Madde 1839 Madde 1840 BÂB-I RÂBİ':TAHKîMMadde 1841 Hukûk-ı nâsa mütedallık mal da'vâlarında tahkîm câizdir,Madde 1842 Madde 1843 Mahkemenin taaddüdü Madde 1844 Madde 1845 .Madde 1846 .Madde 1847.Madde 1848.Madde 1849- Madde 1850 - Madde 1851 |
ARAPÇA Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye • مجلة احكام عدلى
Mecelle Esbâb-ı Mûcibe Mazbatası . Mecelle/Sadaretin Arzı ve İrade-i Seniyye . Mecelle/Mukaddime . Majalla/Introduction . Majalla/Part I. Majalla/ PART II Mecelle/İlk 100 MADDE: MC/1. MC/2. Mecelle'den seçme hükümler güzel medeni kanun hükümleri Mecellenin külli kaideleri. Mecellenin ilk 100 maddesi. Mecellenin ilk 100 maddesi/Osmanlıca. Mecellenin ilk 100 maddesi/Arapça. Mecellenin ilk 100 maddesi/Arapça Osmanlıca Türkçe. Mecellenin ilk 100 maddesi/Türkçe kelime izahlı. Mecellenin ilk 100 maddesi/Arabi Türki İzahlı ve Şerhli. Mecelle/Hukukun Kavaid-i Külliyesi. | |
---|---|
son çalışmalar:Osmanlıca PDF mecelle• İddianame için: mütevatirin aleyhine Beyyine kabul olunmaz. Madde 73.md Hatası zahir olan zanna itibar yoktur
MM hocası Atıf Bey şerhi - Archive org Atif bey mecelle Şerhi | |
Esbabı Mucibe | Mecelle Esbâb-ı Mûcibe Mazbatası . |
Arz-ı Sadaret | Mecelle/Sadaretin Arzı ve İrade-i Seniyye . |
Mukaddime | Mecelle/Mukaddime
Majalla/Introduction .MAJALLA . Majalla/Part I. Majalla/ PART II |
Mecelle/İlk 100 MADDE | MC/1. MC/2.
Mecelle'den seçme hükümler güzel medeni kanun hümleri
|
Mecelle/Kitaplar | Mukaddime . Mecelle/Kitaplar:
Şehadetin keyfiyeti edası - 591 Şehadetin şurutu esasiyesi - 591 Şehadetin davaya muvafakatı s599- Şahitlerin ihtilafı s603 - karinei katı'a beyanında syf614 -
|
Mecelle/PDFleri
PDF Osmanlıca mecelle• Dosya:ENG Ottoman Majalle (Civil Law).pdf Dosya:232(1).pdf MM hocası Atıf Bey şerhi - Archive org Atif bey serhi Kitab-ı Dava -Kitab-ı beyyinat ve tehalif Doc kitabi dava• Kitab-ı Kaza• •Mecellenin külli kaideleri Mecelle/English | |
Türki | Mecelle/Türkçe Temyiz Reisi Ali Haydar Efendi Dürer-ül Hükkam şerhi |
ARABİ | Mecelle/Arabi
المؤلف: علي حيدر درر الحكام شرح مجلة الأحكام; المؤلف: علي حيدر; حالة الفهرسة: مفهرس فهرسة كاملة; الناشر: دار عالم الكتب; شرح المجلة (مجلة الأحكام العدلية الفقهية) تأليف: سليم رستم الباز Şerh-ül fıkıh |
Fransizca | Mecelle/Fransızca şerhi G.Sinapian Code Civil Ottoman |
English | Mecelle/English : AL-MAJALLA AL AHKAM AL ADALIYYAH (The Ottoman Courts Manual ) |
Rumca | Mecelle/Rumca |
Şerh | Mecelle şerhleri : Dürerül Hükkam Şerhu Mecelletil Ahkam- Hocaefendizade- Ali Haydar EFENDİ - Mir'at-i mecelle
Mecelle-i Ahkam-ı Adliyeden Kitab ül-Beyyinat ve Tahlif Atıf Bey Kuyucaklızade |
Kısımları | Baslangiç, Fikih Temel bilgileri olup, yüz birden dört yüz üçüncü maddeye kadardir.
|
Ahkam | Mecelle-i Ahkam-ı Adliye |
Şerh | Mecelle şerhleri : Dürerül Hükkam Şerhu Mecelletil Ahkam- Hocaefendizade- Ali Haydar EFENDİ - Mir'at-i mecelle
Mecelle-i Ahkam-ı Adliyeden Kitab ül-Beyyinat ve Tahlif Atıf Bey Kuyucaklızade |
Kısımları | Baslangiç, Fikih Temel bilgileri olup, yüz birden dört yüz üçüncü maddeye kadardir.
|
Çalışmalar | Tafsili Mecelle -
İcmali Mecelle - İzahlı Mecelle - Mecelle şerhi - Mecelle Taramaları - Osmanlıca Mecelle - Mecelle/Şerhleri- Karşılaştırmalı Mecelle-i Ahkam-ı Adliye: Mecelle Ta'dilleri ve ... |
Mecelle kartelası . Mecelle'nin Tadili |
ENGLISH: AL-MAJALLA AL AHKAM AL ADALIYYAH (The Journal of The Verdicts of The Justice or The Ottoman Courts Manual) Tam metin :Mecelle/İngilizce/Düz metin - Mecelle/English ENG word. (Majalla : INTRODUCTION .Part I: Article 1 :Majalla/Definition and Classification of Turkic Jurisprudence - Article 2: Majalla/ PART IIMajalla/MAXIMS OF TURKIC JURISPRUDENCE. (2-99 articles) +1.Book I: SALE (BUYU': 101-403 )+ 2.Book II:RENT (İCÂRAT: 404 -611 ) + 3.Book III:((612-672))Guarantee + 4.BookIV :Transfer of Debt: (673-700) + 5. Book V :Pledges (701-761)+ 6. Book VI Trust and trusteeship (762-832)+ 7.Book VII: Gift (833-880)+ 8. Book VIII: Wrongful Appropriation and Destructions WRONGFUL APPROPRIATION AND DESTRUCTION(881-940)+ 9.BookIX:Interdiction, Constraint and Pre-emption: (941-1044) + 10.Book 10: Joint Ownership (1045-1148)+ 11. Book 11: Agency (1449-1530) + 12. Book 12: Settlement and Release (1531-1571) + 13.Book 13: Admissions (1572-1612)+ 14.Book 14: Actions (1613-1675) + 15. Book 15: Evidence and Administration of an Oath (1676-1783)+ 16. Book 16: Administration of Justice by the Courts (1784-1851) | |
---|---|
Mecelle/Dictionary . Mecelle/Fransızca - Mecelle/Arabî . Mecelle/Osmani ❍ (Majalla : Introduction .INTRODUCTION .Part I: Article 1 :PART II :Majalla/Definition and Classification of Turkic Jurisprudence . Majalla/ PART II:Majalla/MAXIMS OF TURKIC JURISPRUDENCE. (2-99 articles) | |
Book I | Majalla/Book I: : BUYU' (SALE) ● Book 1: Sale. 1.Kitap: Kitab'ul Büyû' Bir mukaddime ve 7 bab (101-403) |
Book II | Majalla/Book II: RENT(İCARAT)● Book 2: Hire : 2.Kitap: Kitab'ul İcârât Bir mukaddime 8 Bab (403-611) |
Book III | Majalla/Book III: ● Book 3: Guarantee : 3.Kitap: Kitab'ul Kefâlet Bir Mukaddime 3 Bab (612-672) |
Book IV | Majalla/Book VI:● Book 4: Transfer of Debt :4.Kitap: Kitab'ul Havâle Bir Mukaddime 2 Bab (673-700) |
Book V | Majalla/Book V● Book 5: Pledges :5.Kitap: Kitab'ul Rehn Bir Mukaddime 3 Bab (701-761) |
Book VI | Majalla/Book VI● Book 6: Trust and trusteeship : 6.Kitap: Kitab'ul Emanet Bir Mukaddime 3 Bab (762-832) |
Book VII | Majalla/Book VII ● Book 7: Gift .7.Kitap: Kitab'ul Hibe Bir Mukaddime 2 Bab (833-880) |
Book VIII | Majalla/Book VIII● Book 8: Wrongful Appropriation and Destructions WRONGFUL APPROPRIATION AND DESTRUCTION8.Kitap: Kitab'ul Gasb ve-l İtlaf Bir Mukaddime 2 Bab (881-940) |
Book IX | Majalla/Book IX: Interdiction, Constraint and Pre-emption ●Book 9: Interdiction, Constraint and Pre-emption . 9.Kitap: Kitab'ul Hacr ve-l İkrah Veş-Şuf'a Bir Mukaddime 3 Bab (941-104 |
Book X | Majalla/Book X● Book 10: Joint Ownership 10.Kitap: -Kitab'ul Şirket Bir Mukaddime 8 Bab (1045-1148) |
Book XI | Majalla/Book XI● Book 11: Agency . 11.Kitap: Kitab'ul Vekalet Bir Mukaddime 3 Bab (1449-1530) |
Book XII | Majalla/Book XII● Book 12: Settlement and Release :12.Kitap: Kitab'ul Sulh ve-l İbra Bir Mukaddime 4 Bab (1531-1571) |
Book XIII | Majalla/Book XIII● Book 13: Admissions :13.Kitap: Kitab'ul İkrarBir Mukaddime 4 Bab (1572-1612) |
Book XIV | Majalla/Book XIV● Book 14: Actions :14.Kitap: Kitab'ul Da'vâ Bir Mukaddime 12 Bab (1613-1675) |
Book XV | Majalla/Book XV ● Book 15: Evidence and Administration of an Oath. 15.Kitap: Kitab'ul Beyyinat ve't-Tahlif Bir Mukaddime 4 Bab (1676-1783) |
Book XVI | Majalla/Book XVI ● Book 16: Administration of Justice by the Courts 16.Kitap: Kitab'ul Kazâ Bir Mukaddime 4 Bab (1784-1851) |
Kaynaklar | Majalla English Word text
Dosya:ENG Ottoman Majalle (Civil Law).pdf The Journal of The Verdicts of The Justice |
MECELLE: Mecelle cemiyeti | |
---|---|
Başkan : Ahmet Cevdet Paşa | |
Üyeler | 1) Filibeli Halil Efendi, 2) Seyfeddin İsmail Efendi, 3) Sirvanizâde Seyyid Ahmed Hulûsi Efendi, 4) Ahmed Hilmi Efendi, 5) Bağdatlı Muhammed Emin Efendi, 6) İbn-i Âbidinzâde Alâeddin Efendi, 7) Gerdankıran Ömer Hulûsi Efendi, 8) Şeyhülislâm Kara Halil Efendi, 9) İsa Ruhî Efendi, 10) Yunus Vehbi Efendi, 11) Abdüllatif Şükrü Efendi, 12) Ahmed Hâlid Efendi, 13) Karinâbadli Ömer Hilmi Efendi, 14) Abdüssettar Efendi |
Oluşumu | Hanefî fıkhından muktebes bir medenî kanun vücuda getirmek için Celaleddin Devvanî’nin Def-i Mezâlim adlı eserinden mülhem olarak, şer‘î mahkemelerin yanı başında nizamiye mahkemelerinin bulunmasında bir mahzûr görmeyen Cevdet Paşa’nın muârızları ile olan mücâdelesi şöyle hulâsa olunabilir: Başta Fransa elçisi olmak üzere muârızları 1804 tarihli Fransız Medenî Kanunu’nun kabulüne taraftar idiler. Ticâret nazırı Kabulî Paşa Fransız Codé Civil’ini Türkçe’ye tercüme ettirerek tasdik için Meclis-i Vükelâ’ya getirmiş idi. Bu husûsun müzâkeresi için havâss-ı vükelâdan mürekkeb encümende Fuad Paşa’nın söylediği nutuktan, Şirvânî-zâde Rüşdi Paşa ile Cevdet Paşa tarafından gösterilen delîlleri dinledikten sonra, fıkıh kitaplarından muâmelâta dair, zamanın icaplarına uygun olan meseleleri toplayarak, Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye namı ile bir kitap kaleme alınmak üzere Cevdet Paşa’nın reisliği altında memleketin değerli âlimlerinden müteşekkil bir ilim cemiyeti kurulmasına karar verilmiştir. İşte Mecelle Cemiyeti diye meşhûr olan ilim cemiyeti budur. Cevdet Paşa Mecelle’nin ehemmiyetinden bahsederken, bunun bütün nizamî mahkemelerde tatbik edildiğini, Kıbrıs’ta bile İngilizler tarafından mer‘î tutulduğunu, Bulgaristan Emâreti’nin teşekkülünde Bulgarların önce Mecelle’yi kendi lisanlarına tercüme ederek kanunlarına esas olarak aldıklarını söylemiştir. |
Tarihçesi | Mecelle’nin mukaddimesi ile birinci kitabı olan Bey’ 1286’da, 2. kitabı olan İcâre 1286’da, 3. kitabı olan Kefâlet 1287’de hazırlanmış ve ertesi senenin Muharrem’inde irâdesi alınmıştır. Yine bu sene Mecelle’nin 4. kitabı olan Havâle hazırlanmış ise de, bu bâbdaki cemiyet mazbatası epeyce çetin müzâkerelere marûz kalmıştır. Bu mazbatanın Sâdaret makamına takdiminden 8 gün sonra Divan-ı Ahkâm-ı Adliye nezâretinden azlolunan Cevdet Paşa’nın cemiyetten uzaklaştırılmış bulunması yüzünden çalışmalar aksamış ve bu kitap ancak senenin sonlarına doğru padişahın tasdikına sunulmuştur. 1287 senesi Şevvâl’inde Mecelle’nin 5. kitabı olan Rehin hazırlanıp Sâdaret makamına gönderilmiştir. Cevdet Paşa azledilmeden önce bu kitap oldukça hazırlanmış ve yazdığı müsveddeler kısmen tebyiz edilmiş idi. Yalnız rehinin son bahisleri olan akdin hükümlerinde bir eksiklik kalıp kalmadığını hakkı ile tetkike vakit kalmadan reislikten ayrılması üzerine fıkıhta rehinin en büyük hükmü sayılan, merhûnun telefi halinde borcun sukuta uğrayacağının tasrihi unutulmuştur. Cevdet Paşa’nın azlinden sonra zayıf bir surette teşekkül eden cemiyetin 6. kitabı olarak hazırladığı Vedia evvelki kitaplara uygun düşmediğinden her taraftan yapılan itirazlar ve tenkitler üzerine Cevdet Paşa’yı tekrar iş başına getirmek zarureti hâsıl olmuş ve bunun yerine vedia meselelerini de bir bâb halinde ihtivâ eylemek üzere Emânât kitabı yazılmıştır. 1289 yılı başlangıcında 7. kitap olan Hibe ve 8. kitap olan Gasp ve İtlaf neşredilmiştir. Bu kitapların baskı işleri ile uğraşıldığı sırada Mahmud Nedim Paşa’nın sadâret makamına gelmesi üzerine Cevdet Paşa tekrar cemiyet başından alınarak, arzusu hilâfına, Maraş valiliğine gönderilmiş ve bu yüzden yine bu iş yarım kalmıştır. Maraş vilâyetinin ilgâsı üzerine, İstanbul’a dönen Cevdet Paşa, sadrâzam Midhat Paşa tarafından, Mecelle’nin hazırlanmasına memur edildiğinden Hacir-İkrâh-Şüf’a adlı 9. kitap kaleme alınmıştır. Midhat Paşa’nın bu işe karşı gösterdiği husûsî alâka dolayısı ile toplantı yeri Bâb-ı Fetvâ’dan Bâbıâli’ye nakledilmiş olması yüzünden, Cevdet Paşa kendisini daha serbest bir muhitte bulmuş ve bu devrede hazırlanan kitapları, ilk devredekiler gibi, mûcip sebeplere dayanmak ve asrın yenilik bakımından olan icapları gözönüne alınmak suretiyle kaleme alınmıştır. 9. ve 10. Kitaplar, ihtivâ ettikleri hükümler bakımından, çok zengindir. Bunlar Bâbıâli vasıtası ile değil, Şeyhülislâm Turşucuzâde Ahmed Muhtar Efendi vasıtası ile, doğrudan doğruya padişaha sunularak, tasdik ettirilmiş ve keyfiyet Bâbıâli’ye Meşihat Dâiresi tarafından bildirilmiştir.
Şeyhülislâmın eski an’anede mevcut bulunan bu salâhiyetini 1293 Kanun-ı Esasî’si dahi teyit etmiştir. Meşrutiyet’in ikinci defa ilânından sonra da bu kanunun esaslı surette değiştirilen maddelerinden biri olan 29. maddenin son fıkrasında da “Şeyhülislâm muhtâc-ı müzâkere olmayan mevâddı doğrudan doğruya arzeder” kaydı vardır. Şeyhülislâmın yazılı olmayan hükümlerde imamların kavillerinden biri yerine diğerini koymak için “imam-ı müslimîn”e yapacağı arzın müzâkereye muhtac bir keyfiyet sayılmayacağı da âşikârdır. 1291 senesinde 10. kitap olan Şirket bastırılmış ve 11. kitap olan Vekâlet ve 12. kitap olan Sulh ve İbrâ’ya ait çalışmalar bitirilmiştir. Akşehirli Hasan Fehmi Efendi’nin yeniden şeyhülislâm olması üzerine kitapları Bâbıâli vasıtası ile arzı usûlüne dönülmüş ise de bu 12. kitaba ait mazbata Sadâret’e takdim olunmadan Cevdet Paşa’nın âni olarak Yanya valiliğine tayin olunması sebebi ile çalışmaları yine yüz üstü kalmıştır. Mâmafih Yanya’ya gittikten sonra da Cevdet Paşa, gayr-i resmî olarak, bu cemiyetin işleri ile uğraşmıştır. Halbuki ikinci defa Maarif nazırlığına tayin olunduktan sonra bu husûstaki çalışmalarını az çok gevşetmiştir. Mâmafih Adliye nazırlığına ikinci defa gelen Cevdet Paşa’nın Mecelle’de bırakılan noksanı nezârete ilave olunan ticâret mahkemeleri dolayısı ile pek yakından hissetmesi ve usûl-i muhakemenin esaslı ve sâlim kaidelere raptının âcil bir ihtiyac halini alması üzerine, hukuk muhâkemesi usûlüne ait hükümleri de ihtivâ edecek olan Mecelle çalışmaları hızlanmış ve bu sırada cemiyetce tamamlanan ve 13. kitap olan İkrâr’ı Adliye nazırı unvanı ile imzalamıştır. 14. kitap olan Dâva 1293’te irâdeye sunulmuştur ve bunu 15. kitap olan Beyyinât ve müteâkıben 16. ve sonuncu olan Kazâ kitabı tâkip etmiştir. Bundan sonra cemiyet kasâme meselesi ile uğraşmış, mahkemelerce tatbikatta pek çok güçlüklere sebebiyet veren bu güç iş de irâdeye sunulan bir müzekkere ile sağlam esasa bağlanmıştır. Sultan Abdülhamid II.’in günden güne artan vehmi, cemiyete iştirâk edenlerin sayısı ne kadar az olursa olsun her toplantıyı endişe ile karşılaması yüzünden çalışmaları felce uğratmış ve Mecelle’nin 16. kitabından sonraki kitapların takdiminden vazgeçilmiştir. |
Mütealalar | Elmalılı Hamdi Yazır, 1909 yılında kaleme aldığı Mehâkim-i Şer’iyye ve Hükkâm-ı Şer’ Kanunu ve Esbâb-ı Mûcibe Mazbatası’nda “kanun-ı medenîmiz” olan Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye ve Mecelle Cemiyeti hakkında şunları söylüyordu: “(…) bu devirler içinde yalnız Mecelle Cem’iyyet-i Celîlesi’nin eser-i himmeti olan kanûn-ı medenîmiz, kuvve-i kazâiyyemiz nâmına bir vesîle-i ibtihâc teşkil edebilirdi. Cem’iyyet-i müşârun ileyhânın idâmesiyle teşkîlât-ı adliyemizin ikmâline kadar o himmete mürâcaat olunmuş olaydı, Osmanlılar bugün pek muntazam bir kuvve-i kazâiyyeye mâlik olurlardı.” |
Cevdet Paşa 1303 (h.) tarihinde 5. defa Adliye nazırlığına gelince, Mecelle işleri ile yeniden uğraşmaya imkân bulmuş ise de, eski arkadaşlarından yalnız Karin-abatlı Ömer Hilmi Efendi kalmış ve yeniden âzâ tayin edilenler ile cemiyet eski tecânüsünü kaybetmiştir. Nihâyet Bâb-ı Fetvâ’daki ictimâlar Abdülhamid II.’in vehimini arttırdığından Cevdet Paşa’ya yapılan itaptan ve Sadrâzam Said Paşa’nın padişahın arzusuna uygun mütâleası alındıktan sonra 26 Cemâziyelevvel 1306 tarihli irâde ile cemiyet ilgâ olunmuş ve Mecelle mesâisi resmen nihâyet bulmuştur. |
{{}}{{}}{{}}{{}}