66/3[]
يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ وَإِن لَّمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ وَاللّهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِ إِنَّ اللّهَ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ
Yâ eyyuherresûlu bellıg mâ unzile ileyke min rabbik(rabbike) ve in lem tef’al femâ bellagte risâleteh(risâletehu) vallâhu ya’sımuke minen nâs(nâsi) innallâhe lâ yehdîl kavmel kâfirîn(kâfirîne).
1. | yâ eyyuhâ er resûlu | : ey Resul |
2. | bellig | : tebliğ et! |
3. | mâ unzile ileyke | : sana indirileni |
4. | min rabbi-ke | : Rabb'inden |
5. | ve in lem tef'al | : ve eğer yapmazsan |
6. | fe | : işte o zaman, o taktirde |
7. | mâ bellagte | : sen tebliğ etmezsin, duyurmazsın |
8. | risâlete-hu | : O'nun risâletini (gönderdiğini, elçiliğini) |
9. | ve allâhu | : ve Allâh (cc.) |
10. | ya'sımu-ke | : seni korur |
11. | min en nâsi | : insanlardan |
12. | inne allâhe | : muhakkak ki Allâh (cc.) |
13. | lâ yehdî | : hidâyet etmez, hidayete erdirmez |
14. | el kavme el kâfirîne | : kâfirler topluluğu, kâfirler kavmi |
Diyanet İşleri | : | Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O’nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah, seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir |
12/37[]
قَالَ لاَ يَأْتِيكُمَا طَعَامٌ تُرْزَقَانِهِ إِلاَّ نَبَّأْتُكُمَا بِتَأْوِيلِهِ قَبْلَ أَن يَأْتِيكُمَا ذَلِكُمَا مِمَّا عَلَّمَنِي رَبِّي إِنِّي تَرَكْتُ مِلَّةَ قَوْمٍ لاَّ يُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَهُم بِالآخِرَةِ هُمْ كَافِرُونَ
Kâle lâ ye’tikumâ taâmun turzekânihî illâ nebbe’tukumâ bi te’vîlihî kable en ye’tiyekumâ, zâlikumâ mimmâ allemenî rabbî, innî terektu millete kavmin lâ yu’minûne billâhi ve hum bil âhiretihum kâfirûn(kâfirûne).
1. | kâle | : dedi |
2. | lâ ye'tikumâ | : size (ikinize) gelmez |
3. | taâmun | : bir yemek |
4. | turzekâni-hi | : onunla rızıklandırılacağınız |
5. | illâ | : ...den başka, ancak |
6. | nebbe'tu-kumâ | : size (ikinize) haber verdim |
7. | bi te'vîli-hi | : onun yorumunu, açıklamasını |
8. | kable | : önce |
9. | en ye'tiye-kumâ | : size (ikinize) gelmesi |
10. | zâlikumâ | : işte bu ikisi |
11. | mimmâ (min mâ) | : şeylerden |
12. | alleme-ni | : bana öğretti |
13. | rabbî | : benim Rabbim |
14. | innî | : gerçekten ben, muhakkak ben |
15. | terektu | : terkettim |
16. | millete kavmin | : bir kavmin dîni |
17. | lâ yu'minûne | : inanmayan |
18. | billâhi (bi allâhi) | : Allah'a |
19. | ve hum | : ve onlar |
20. | bi el âhireti-hum | : kendi ahiretlerini |
21. | kâfirûne | : inkâr edenler |
Diyanet İşleri | : | Yûsuf dedi ki: “Sizin yiyeceğiniz yemek size gelmeden önce, onun ne olduğunu bildiririm. Bu, bana Rabbimin öğrettiklerindendir. Ben, Allah’a inanmayan ve ahireti inkâr eden bir milletin dinini bıraktım.” |