Yenişehir Wiki
Advertisement

1935’te geldi Jansen Mersin’e…

Ankara’da yaşadığı hayal kırıklığının ardından Adana, Tarsus, Mersin planlarını yapmak üzere aldığı davetin ardından çıplak gözle görmek istemişti üç kenti.

Günümüzdeki Atatürk Caddesi üzerinde yer alan sahil şeridindeki Toros Otelinde konaklamış ve pencerelere asılmış çarşaflardan başka bir şey görmeyişini şöyle dile getirmişti:

“Ben burada denizi görmek için kalıyorum ama görüyorsunuz yatak yorgan çarşafları asılmış, iki günden beri deniz yerine bunları seyrediyorum. Yazık denizin ve havanın güzelliğinin farkında değilsiniz. Oysa İskele başından Kışlaya kadar bir gezinti yeri yapılsa ne güzel olur, şehrin profili değişir.”

O hayal ettiği gezinti yolunu hazırladığı plana işlemekle kalmamış, Kışlayı, Müftü deresini de içine alan sahil düzenlemesi ve aynı bölgenin turistik tesislerle donatılması yönündeki düşüncelerini kâğıda dökmüştü.

Güncelliğini yitirmek şöyle dursun, bugün yeniymiş gibi keşfedip durduğumuz ve önemi gittikçe artan çoğu projenin ta 1935’lerde bir Mimar eliyle nasıl bir öngörüyle hayal edildiğini göstermesi bakımından Jansen planı hem önemli hem de unutulmuş bir dönemi hatırlatması bakımından hayli keyifli detaylar içermekte.

Kentin doğusunu sanayi bölgesi olarak işaretleyen Jansen batı bölgesini (ki Müftü deresi yanındaki Fenerde sona ermekteydi) dinlence, eğlence, turizm bölgesi olarak tasarlamıştı.

Bölgeyle ilgili düşüncelerini üç ayrı başlıkta toplamıştı:

Promenat (Sahil gezinti alanı), plaj ve kışla sahasında kurulacak kurhaus parkı…

Jansen’ in sahil gezinti alanı ile ilgili düşünceleri şöyle özetlenebilirdi:

Deniz kıyısında yer alan kentlerin en önemli yeşil alanları sahilde oluşturulacak gezi bantlarıydı ve Jansen Mersin için 30 metre genişlikte bir promenat tasarlamıştı. Ona göre yerleşim denize kadar ulaştığından bu gezi yolu ancak deniz doldurularak kazanılabilirdi ve sahil sığ olduğundan bu zor değildi. İleride liman yapılırken çıkacak hafriyatın dolgu malzemesi olarak kullanılması halinde para da gerekmeyecekti denizden kazanılacak alan için. (Jansen’in 1935’te hayal ettiği alana Mersin, tıpkı onun tarif ettiği biçim ve yöntemle 1970’lerin başında kavuşacaktır)

Planın bu bölümünü anlatırken; “Düzenlenecek sahil bölgesinde kürek ve su sporlarına mahsus küçük iskeleler projelendirdim” diyor ve ekliyordu: “Gümrük iskelesi (şimdi ki Mersin otelinin hemen batısında) de bu amaca hizmet etmelidir. Köprü başındaki Gümrük evi bu amaçla bir pavyona çevrilecektir. Yeni Cami (günümüzdeki Ulu camii) taraçalarla kuşatılacaktır. Promenat liman civarında 20 metre genişlikteki ağaçlık kuşakla liman caddesinin deniz tarafından geçecektir. Limanın batı köşesinde liman promenadı ile bağlantılı bir bahçe ve içinde lokantanın da yer aldığı otel projelendirilmiştir. Promenat plajdan (Müftü deresinin doğu yakası) başlar, kentin doğusundaki sanayi mıntıkasına kadar devam eder. Yeşil saha bilhassa sanayi bölgesi önünde geniş tutulmalı ve fabrikaların denize açılan taraftaki görüntüleri böylece yeşillikle kamufle edilecektir.

Az parayla yapılacak bu sahil düzenlemesi şehrin değerini son derece yükseltecek, şehirle deniz arasında kuvvetli bir ilişki kurarak, Mersinin halis bir kurort (sayfiye, tatil) şehri kıymetini bahşedecektir.

Planın plaj bölümü de çok iddialı ifadeler içermekteydi. Jansen’ e göre fenerin güney batısında (günümüzdeki T.S.Gür stadyumunun deniz tarafı) yer alan plaj muhteşem kumsalıyla Akdeniz sahillerinde mevcut Türkiye plajlarının en mükemmeli olabilirdi.

Bunun için yapılması gerekenleri de sıralamıştı; deniz seviyesinden 2,5 metre yukarıda bulunan beton ve pergoladan oluşan bir gezinti alanı ve arkasında soyunma kabinlerinin yer aldığı bir bölüm. Buradan plaja inen taraçalar yapılacaktır, bölgede denize nazır kahvehane ile otomobil ve arabalar için bekleme yerleri düşünülmüştür. Sahil boyunca uzanan büyük bir saha oyun ve istirahat çimeni olarak projelendirilmiştir, burası ağaç gruplarıyla çerçevelenmelidir. Burada yaz evleri de yapılıp sezon boyunca kiraya verilebilir.

Jansen’in dinlence, eğlence için düşündüğü bölgeyle ilgili en iddialı bölüm kendi ifadesiyle “kışla sahasındaki kurhaus parkına” ayrılmıştı. 1935′ te kışlanın oradan kaldırılması ve kent dışında bir bölgeye taşınması gerektiğini söyleyecek kadar ileri görüşlüydü üstelik. Şunları söylüyordu kışla ile ilgili olarak: Mersin nehrinin (Müftü deresi) yanındaki kışla buradan göçürülerek şehrin dışında uygun yere yerleştirilmelidir. Düşmanın taarruz hedefi en yüksek olan böylesi askeri müessesinin iskân mıntıkası yanında bulunuşu caiz değildir.”

Kışlanın oradan taşınmasıyla ortaya çıkacak alanı ise nehir, deniz kenarı ve plaja yakınlığı nedeniyle içinde otellerin yer aldığı kurhaus (tedavi merkezi) için düşünmüştü. Merkezin etrafında gül bahçesi, müzik salonu, tenis kortları ve seyir taraçaları yer alacaktı.

Şimdi gözlerinizi kapatıp hayal edin.

1935′ lerde Jansen’ in tasarladığı plan (ben bu yazıda sadece Müftü deresi ile Gümrük Meydanı arasında kalan bölgeyle ilgili düşüncelerini paylaştım) hayata geçirilseydi nasıl bir Mersinde yaşayacaktık bugün?

Ve bir başka soru; 85-90 yıllık gecikmeyle bugün o planı hayata geçirme konusunda ne kadar şansımız var?

Bana kalırsa tüm işgallere, tahribata rağmen, Mersin’ de özellikle bu bölge hayalleri gerçeğe dönüştürmek için halen büyük potansiyele sahip.

Müftü deresinden başlayarak Mersin oteline kadar uzanan bölgede trafik yer altına alınarak ve kimi ekonomik ömrünü tamamlamış, 1970’lerin cinayet anlamına gelen ucube yapıları yıkılarak sahil yeniden düzenlenebilir.

Orduevi ve arkasındaki askeri lojmanlar kaldırılır ve alan arkası oteller önü kumsal olarak turizme ayrılır. Balıkçı barınağının önündeki rıhtım kruvaze gemilerinin yanaşacağı hale getirilir. Rıhtımın batısı Hilton otelinin önüne kadar plaj olarak düzenlenir.

Müftü deresinin iki yanında yer alan çoğu sonradan kondurulmuş tüm yapılar kaldırılır, dere ıslah edilerek ve derinlik kazandırılarak etrafı kreasyon alanı olarak halka açılır.

Projeyi Jansen planından da esinlenerek günümüze uyarlama konusunda çok daha detaylı ve zengin hale getirmek mümkün.

Eminim herkesin bu konuda ekleyeceği düşünceleri, zenginleştirecek önerileri vardır.

Toplanacak öneriler ışığında gelin projeyi ete kemiğe büründürelim. Çamlıbel ve arkasındaki eski Kiremithane evlerinden Balıkçı pazarına kadar art bölgenin de eklenmesiyle hayali bile cihan eden bir Mersini yeniden yaratmak elimizde.

Un, şeker, yağ, her şey var dağarcığımızda.

Tek eksiğimiz helvayı pişirecek usta…

Onu da er veya geç buluruz nasılsa…


Abdullah Ayan

Advertisement