Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
Disambig Bakınız: Müddessir Suresi/WP, Müddessir Suresi/VP
Müzzemmil Suresi Müddessir Suresi Kıyame Suresi
2010 Kur'an Yılında Mersin Yenişehir Kaymakamlığı İlçe Müftülüğünün Dünyanın En Kapsamlı Kur'an Portali Projesidir.
Disambig Bakınız: Müddessir suresi/MEAL, Müddessir suresi/VİDEO, Müddessir suresi/TEFSİR, Müddessir suresi/TEZHİB, Müddessir suresi/HAT, Müddessir suresi/FAZİLETİ, Müddessir suresi/HİKMETLERİ, Müddessir suresi/, Müddessir suresi/KERAMETLERİ, Müddessir suresi/AUDİO, Müddessir suresi/HADİSLER, Müddessir suresi/Elmalı orijinali, Müddessir suresi/Transkriptleri, Müddessir Suresi/NAKİLLER, Müddessir Suresi/Elmalılı Tefsiri


Ayet No
Ayet Metni
Elmalı Meali (Orijinali)
Japonca [1]
İngilizce Meali (M. Pickthall)
74/0
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.
慈悲あまねく慈愛深きアッラーの御名において。
In the name of Allah, the Beneficent, the Merciful
Ey bürünen (Müddessir)!
(大衣に)包る者よ,
O thou enveloped in thy cloak,
قُمْ فَأَنْذِرْ
Kalk artık inzar et
立ち上って警告しなさい。
Arise and warn!
وَرَبَّكَ فَكَبِّرْ
Ve rabbını artık büyükle
あなたの主を讃えなさい。
Thy Lord magnify,
وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْ
Ve elbiseni artık temizle
またあなたの衣を清潔に保ちなさい。
Thy raiment purify,
وَالرُّجْزَ فَاهْجُرْ
Ve o pislikleri artık def' eyle
不浄を避けなさい。
Pollution shun!
وَلَا تَمْنُنْ تَسْتَكْثِرُ
Hem çoksunarak menn etme
見返りを期待して施してはならない。
And show not favor, seeking worldly gain!
وَلِرَبِّكَ فَاصْبِرْ
Ve rabın için sabr eyle
あなたの主の(道の)ために,耐え忍びなさい。
For the sake of thy Lord, be patient!
فَإِذَا نُقِرَ فِي النَّاقُورِ
Çünkü o boru öttürüldü mü bir
ラッパが吹かれる時,
For when the trumpet shall sound,
فَذَٰلِكَ يَوْمَئِذٍ يَوْمٌ عَسِيرٌ
O işte o gün pek zorlu gündür
その日は苦難の日。
Surely that day will be a day of anguish,
عَلَى الْكَافِرِينَ غَيْرُ يَسِيرٍ
Kâfirlere hiç kolay değildir
不信者たちにとり,安らぎのない(日である)。
Not of ease, for disbelievers.
ذَرْنِي وَمَنْ خَلَقْتُ وَحِيدًا
Bırak bana o herifi ki yarattım da tem tek
われが創った者を,われ一人に任せなさい。
Leave Me (to deal) with him whom I created lonely,
وَجَعَلْتُ لَهُ مَالًا مَمْدُودًا
Hem uzun boylu mal verdim
われは,かれに豊かな富を授け,
And then bestowed upon him ample means,
وَبَنِينَ شُهُودًا
Hem goz önünde uğullar
またその回りに,息子たちを侍らせ,
And sons abiding in his presence
وَمَهَّدْتُ لَهُ تَمْهِيدًا
Hem kendisine bir döşeyip döşedim
かれのために,(物事を)円満容易にした。
And made (life) smooth for him.
ثُمَّ يَطْمَعُ أَنْ أَزِيدَ
Sonra da tama' eder ki daha artırayım
それでもかれは,われが更に豊かにするよう欲した。
Yet he desireth that I should give more.
كَلَّا ۖ إِنَّهُ كَانَ لِآيَاتِنَا عَنِيدًا
Hayır, çünkü o bizim âyetlerimize bir anud kesildi
断じて許されない。かれは,わが印に対し頑迷であった。
Nay! For lo! he hath been stubborn to Our revelations.
سَأُرْهِقُهُ صَعُودًا
Ben onu dimdik sarpa sardıracağım
やがてわれは,酪い痛苦でかれを悩ますであろう。
On him I shall impose a fearful doom.
إِنَّهُ فَكَّرَ وَقَدَّرَ
Çünkü o bir düşündü, ölçtü biçti
かれは想を練り,策謀した。
For lo! he did consider; then he planned
فَقُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ
Kahrolası nasıl bitçi
かれは滅びるであろう。何と(惑意をもって)かれらは策謀したことよ。
(Self) destroyed is he, how he planned!
ثُمَّ قُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ
Sonra kahr olası nasıl biçti
重ねていう。かれは滅びるであろう。何とかれは策謀したことよ。
Again (self) destroyed is he, how he planned!
ثُمَّ نَظَرَ
Sonra baktı
その時,かれはちらっと(クルアーンを)眺め,
Then looked he,
ثُمَّ عَبَسَ وَبَسَرَ
Sonra kaşını çattı ve ekşiyerek surat astı
眉をひそめ,苦い顔をして,
Then frowned he and showed displeasure.
ثُمَّ أَدْبَرَ وَاسْتَكْبَرَ
Sonra ardına döndü ve büyüklük tasladı da
それから,高慢に背を向けて去った。
Then turned he away in pride
فَقَالَ إِنْ هَٰذَا إِلَّا سِحْرٌ يُؤْثَرُ
Bu, dedi «başka değil, bir sihri müser
かれは言った。「これは昔からの魔術に過ぎません。
And said: This is naught else than magic from of old;
إِنْ هَٰذَا إِلَّا قَوْلُ الْبَشَرِ
Başka değil kavli beşer»
どう・ても人間の言葉に過ぎません。」
This naught else than speech of mortal man.
سَأُصْلِيهِ سَقَرَ
Yaslıyacağım onu Sekare
やがてわれは地獄の火て,かれを焼くであろう。
Him shall I fling unto the burning.
وَمَا أَدْرَاكَ مَا سَقَرُ
Bilirmisin hem ne sekar
地獄の火が何であるかを,あなたに理解させるものは何か。
Ah, what will convey unto thee what that burning is!
لَا تُبْقِي وَلَا تَذَرُ
Ne bakıyye kor ne bırakır
それは何ものも免れさせず,また何ものも残さない。
I leaveth naught; It spareth naught
لَوَّاحَةٌ لِلْبَشَرِ
Beşere susamış bir susuz
人の皮膚を,黒く焦がす。
It shrivelleth the man.
عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَ
Üzerinde on dokuz
その上には19(の天使が看守る)。
Above it are nineteen.
[[وَمَا جَعَلْنَا أَصْحَابَ النَّارِ إِلَّا مَلَائِكَةً ۙ وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ إِلَّا فِتْنَةً لِلَّذِينَ كَفَرُوا لِيَسْتَيْقِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَيَزْدَادَ الَّذِينَ آمَنُوا إِيمَانًا ۙ وَلَا يَرْتَابَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالْمُؤْمِنُونَ ۙ وَلِيَقُولَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْكَافِرُونَ مَاذَا أَرَادَ اللَّهُ بِهَٰذَا مَثَلًا ۚ كَذَٰلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ ۚ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَ ۚ وَمَا هِيَ إِلَّا ذِكْرَىٰ لِلْبَشَرِ]]
Hem biz o ateşin muhafızlarını hep Melâike yaptık, sayılarını da ancak küfr edenler için bir fitne kıldık ki kitab verilmiş olanlar yakîn edinsin ve iyman edenlere iyman artırsın, kitab verilenler ve mü'minler şübhelenmesin, kalblerinde bir maraz bulunanlarla kâfirler de desin: Allah bununla meselâ ne murad etmiş? İşte böyle Allah dilediğini şaşırtır, dilediğini de yola getirir ve rabbının ordularını ancak kendisi bilir ve o ancak bir öğüttür düşünmek için beşer
われが業火の看守として,天使たちの外に誰も命じなかった。またかれらの数を限定したことは,不信心の者たちに対する一つの試・に過ぎない。(それにより)啓典を授けられた者たちを確信させ,また信じる者の信仰を深めるためである。また啓典を授けられた者や信者たちが,疑いを残さず,またその心に病の宿る者や,不信者たちに,「アッラーはこの比喩で,何を御望・になるのでしょうか。」と言わせるためである。このようにアッラーは,御自分の望・の者を迷わせ,また望・の者を導かれる。そしてかれの外誰もあなたの主の軍勢を知らないのである。本当にこれは人間に対する訓戒に外ならない。
We have appointed only angels to be wardens of the fire, and their number have We made to be a stumbling block for those who disbelieve; that those to whom the scripture hath been given may have certainty, and that believers may increase in faith; and that those to whom the Scripture hath been given and believers may not doubt; and that those in whose hearts there is disease, and disbelievers, may say: What meaneth Allah by this similitude? Thus Allah sendeth astray whom He will, and whom He will He guideth. None knoweth the hosts of thy Lord save Him. This is naught else than a Reminder unto mortals.
كَلَّا وَالْقَمَرِ
Hayır hayır o Kamere
いや,月に誓けて,
Nay, by the Moon
وَاللَّيْلِ إِذْ أَدْبَرَ
Ve döndüğü dem o geceye
退こうとする,夜に誓けて,
And the night when it withdraweth
وَالصُّبْحِ إِذَا أَسْفَرَ
Ve açtığı sıra o sabaha Kesem olsun ki
また輝こうとする,暁に誓けて(誓う)。
And the dawn when it shineth forth.
إِنَّهَا لَإِحْدَى الْكُبَرِ
Her halde büyüklerin biridir o Sekar
それは大きな(徴の)一つであり,
Lo! this is one of the greatest (portents)
نَذِيرًا لِلْبَشَرِ
Kocundurmak içi beşeri
人間への警告。
As a warning unto men,
لِمَنْ شَاءَ مِنْكُمْ أَنْ يَتَقَدَّمَ أَوْ يَتَأَخَّرَ
İçinizden ileri gitmek veya geri kalmak istiyen kimseleri
あなたがたの中,前に進むことを望む者,また後に残ることを願う者への(警告である)。
Unto him of you who will advance or hang back.
كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَهِينَةٌ
Her nefis kazancına bağlıdır
それぞれの魂は,その行ったことに対し,(アッラーに)担保を提供している。
Every soul is a pledge for its own deeds;
إِلَّا أَصْحَابَ الْيَمِينِ
Ancak ashabı yemîn
右手の仲間は別である。
Save these who will stand on the right hand.
فِي جَنَّاتٍ يَتَسَاءَلُونَ
Cennetlerdedir, soruşdururlar
(かれらは)楽園の中にいて,栗いに尋ね合うであろう。
In gardens they will ask one another
عَنِ الْمُجْرِمِينَ
Mücrimlerden
罪を犯した者たちに就いて,
Concerning the guilty:
مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ
Nedir, diye: sizi sekare sokan?
「何が,あなたがたを烈火の中に導いたのですか。」と。
What hath brought you to this burning?
قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ
Derler: biz namaz kılanlardan değildik
かれらは(答えて)言う。「わたしたちは礼拝を捧げていませんでした。
They will answer: We were not of those who prayed
وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْكِينَ
Ve fukaraya yemek yedirmezdik
わたしたちはまた,貧者を養いませんでした。
Nor did we feed the wretched.
وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ الْخَائِضِينَ
Batakçılarla dalar giderdik
わたしたちは空論の徒と共に無駄話に耽り,
We used to wade (in vain dispute) with (all) waders,
وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدِّينِ
Ve ceza gününe yalan derdik
常に審判の日を否定していました。
And we used to deny the Day of Judgment,
حَتَّىٰ أَتَانَا الْيَقِينُ
Tâ gelinciye kadar bize o yakîn
遂に真実が,わたしたちに到来しました。」
Till the inevitable came unto us.
فَمَا تَنْفَعُهُمْ شَفَاعَةُ الشَّافِعِينَ
Fakat fâide vermez o vakıt şefaati şefaatçilerin
それで執り成す者の執り成しも,かれらに役立たないであろう。
The mediation of no mediators will. avail them then.
فَمَا لَهُمْ عَنِ التَّذْكِرَةِ مُعْرِضِينَ
Ya şimdi ne ma'ziretleri var o öğüdden yüz çevirirlerken
一体訓戒から背き去るとは,かれらはどうしたのであろう。
Why now turn they away from the Admonishment
كَأَنَّهُمْ حُمُرٌ مُسْتَنْفِرَةٌ
Sanki ürkmüş yaban eşekleri
かれらは丁度獅子を見て恐怖に陥ったロバのように,
As they were frightened asses
فَرَّتْ مِنْ قَسْوَرَةٍ
Arslandan kaçmaktalar
一目散に逃げ出すかのようであった。
Fleeing from a lion?
بَلْ يُرِيدُ كُلُّ امْرِئٍ مِنْهُمْ أَنْ يُؤْتَىٰ صُحُفًا مُنَشَّرَةً
Yok onlardan her kişi kendisine ayrı sahifelerle tezkireler dağıtılmasını istiyor
いや,かれらはそれぞれ開かれた書巻が授けられることを望んでいる。
Nay, but everyone of them desireth that he should be given open pages (from Allah).
كَلَّا ۖ بَلْ لَا يَخَافُونَ الْآخِرَةَ
Hayır, doğrusu Âhıretten korkmıyorlar
いや断してそうではない。かれらは来世を恐れていないのである。
Nay, verily. They fear not the Hereafter.
كَلَّا إِنَّهُ تَذْكِرَةٌ
Hayır hayır o muhakkak bir tezkire
いや,これは正に訓戒である。
Nay, verily. Lo! this is an Admonishment.
فَمَنْ شَاءَ ذَكَرَهُ
Dileyen onu tezekkür ede
だから誰でも欲する者には,それを肝に銘じさせなさい。
So whosoever will may heed.
وَمَا يَذْكُرُونَ إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ ۚ هُوَ أَهْلُ التَّقْوَىٰ وَأَهْلُ الْمَغْفِرَةِ
Maamafih Allah dilemeyince düşünmezler, koruyacak da odur, mağfiret edecek de
だが,アッラーが望まれる者の外は,留意しないであろう。かれは畏るべき御方よく許して下される御方である。
And they will not heed unless Allah willeth (it). He is the fount of fear. He is the fount of Mercy.


Yenişehir..

Şablon:Sadeleştirilmiş ET


Sure Formülleri

Sure Formülleri

Advertisement