Yenişehir Wiki
Edit Page
Uyarı: Giriş yapmadınız. Herhangi bir değişiklik yapmanız durumunda IP adresiniz herkese görünecektir. Eğer giriş yaparsanız veya bir hesap oluşturursanız, edineceğiniz çeşitli yararların yanı sıra yaptığınız değişiklikler de kullanıcı adınıza atfedilecektir.

Bu düzenleme geri alınabilir. Lütfen yapmak istediğiniz bu olduğunu doğrulamak için aşağıdaki karşılaştırmayı kontrol edin ve ardından düzenlemeyi geri almayı bitirmek için değişiklikleri aşağıda yayımlayın.

Güncel sürüm Sizin metniniz
3. satır: 3. satır:
 
[[Mükâfat]] (Kifâyet. den) Bir hizmet veya muvaffakiyete ve iyiliğe karşı verilen karşılık.
 
[[Mükâfat]] (Kifâyet. den) Bir hizmet veya muvaffakiyete ve iyiliğe karşı verilen karşılık.
   
Berâberlik. [[Takdirnâme]].
+
Berâberlik.
  +
  +
Takdirnâme.
   
 
Kuranda [[mükafat]]
 
Kuranda [[mükafat]]
 
 
  +
Güzel Kurani kerimimizde geçen mükafat ile ilgili ayetler. Kuranda geçen mükafat ile ilgili ayetler tarafmizca seçilip otomatik listelenmekte.
  +
  +
Kuranda mükafat ile alakali tahmini 8 ayet geçiyor
  +
8:28 - Ve iyi biliniz ki, mallarınız ve evlatlarınız birer imtihan aracından başka birşey değildir. Allah katında büyük ecir vardır.
  +
  +
9:22 - Onlar orada ebedi kalırlar. Çünkü en büyük mükâfat Allah katındadır.
  +
  +
25:15 - De ki: Bu mu daha iyi, yoksa takva sahiplerine vaad olunan ebedilik cenneti mi? Çünkü orası, onlar için bir mükafattır ve bir varış yeridir.
  +
  +
28:25 - Derken, o iki kadından biri utana utana yürüyerek ona geldi. "Babam, dedi, bizim yerimize (hayvanları) sulamanın karşılığını ödemek için seni çağırıyor." Musa, ona (Hz. Şuayb'a) gelip başından geçeni anlatınca o, "korkma, o zalim kavimden kurtuldun" dedi.
  +
  +
33:24 - Çünkü Allah sadıklara sadakatleriyle mükafat verecek, dilerse münafıklara da azab edecek veya tevbe nasib edecektir. Şüphe yok ki Allah çok bağışlayıcıdır. Çok merhamet edicidir.
  +
  +
34:37 - Halbuki sizi huzurumuza yaklaştıracak olan, mallarınız ve evlatlarınızdeğildir. Ancak iman edip de salih amel işleyenlere gelince, işte onların amellerine karşı kendilerine kat kat mükafat vardır. Onlar cennet köşklerinde emniyet içindedirler.
  +
  +
54:14 - Nankörlük edilen (kulumuz)e bir mükafat olmak üzere (gemi), gözlerimizin önünde akıp gidiyordu.
  +
  +
76:22 - (Onlara şöyle denir): "İşte bu sizin bir mükâfatınızdı. Gayretiniz karşılığını bulmuştur."
  +
  +
Mükâfat Olarak Sevap
  +
  +
Mükâfat Olarak Sevap: ‘[[Sevab’]], iyi amellere karşı Rabbimizin vermesini ümit ettiğimiz sonuçtur. Mü’minler, İslâm'ın kendilerine emrettiği şeyleri yerine getirdikleri zaman bunun ‘sevabını’ alacaklarını bilirler. Sevab, farzları ve vacipleri yerine getirmenin karşılığı olduğu gibi, mü’minlerin nafile olarak yaptıkları her türlü ibadetin ve her türlü iyiliğin (hasenenin) de karşılığıdır. “Her kim kötülük eder de onun kötülüğü kendisini çepeçevre kuşatırsa işte o kimseler cehennemliktir. Onlar orada devamlı kalırlar. İman edip sâlih amel işleyenlere gelince; onlar da cennetliktirler. Onlar da orada ebedi olarak kalacaklardır.” (2/Bakara, 81-82). Bu âyette ve diğerlerinde iyi ve kötü diye nitelenen amellerin karşılığının mutlaka verileceği bildiriliyor. Üstelik bu karşılıklar da geçici bir zaman için değil sürekli olacaktır. Âyette geçen insanı çepeçevre kuşatan ve sahibini ebediyyen cehenneme sürükleyecek amel şüphesiz ki inkârcılıktır. Zâten İslâm'a inanmayanlar sâlih amel işlemeyi bilmezler. İnsanın âhiretteki durumu sevabının azlığı veya çokluğu ile belli olacaktır. Sevabı çok olanlar Cennete, günahı çok olanlar Cehenneme gidecektir. Kur’an bunu ‘tartısı ağır olanlar, tartısı hafif olanlar’ diye nitelemektedir (101/Kaaria 6-11). Rabbimiz, ‘sevabın’ yücesinin kendi yanında olduğunu haber vererek, insanları iman etmeye ve kendisinden sakınmaya (takvâya) dâvet ediyor (2/Bakara, 103). Allah (c.c.) dünya sevabının (mükâfatının) da âhiret sevabının da kendi katında olduğunu, ondan dilediği kimseye dilediği kadar verebileceğini haber vermektedir (4/Nisâ,134; 5/Mâide, 85). Allah’ın insana verdiği mallar ve evlâtlar dünya hayatının süsüdür. Fakat devamlı kalacak olan güzel amellerin Allah’ın yanında sevabı (karşılığı) ise hayır bakımından daha önemlidir. İnsanlar belki mal ve nesil yönünden zengin olmayı daha hayırlı sanabilirler. Ancak amellerin Allah katında güzel bir sevaba kavuşması, sevab kazanabilecek amellerinin çok oluşu insan için daha hayırlıdır (18/Kehf, 46). “Allah, hidayet bulanların hidayetini artırır. Sürekli olan sâlih davranışlar, Rabbinin katında sevab bakımından daha hayırlı, varılacak sonuç bakımından da daha hayırlıdır.” (19/Meryem, 76) Halk arasında her türlü hayırlı iş, sâlih amel veya Allah’ın razı olacağı bütün davranışlar ‘sevab’ diye nitelenir. Bu, İslâm'ın insanları davet ettiği ‘hayr’dır. İslâm insanları devamlı böylesine hayırlı ve sevap iş yapmaya dâvet ediyor. Mü’minler, daha çok sevab kazanmak için insanlara iyi davranırlar, iyilik ederler, yardımda bulunurlar, hayırlı işlere koşarlar. Onlar bilirler ki Allah rızâsı için yapılan bütün ameller mü’mine sevab kazandırır. Unutmamak gerekir ki sevab ancak sağ iken kazanılır. Yalnız sadaka-i câriye (devam eden sadakanın) sevabı ise ölümden sonra da sürer.[1] İnsanın nefsini hesaba çekmesi sanıldığı kadar kolay değildir. Çevre kültürünün baskısı altında kalan akıl ve daima kötülüğü emreden nefis, meşrû (İslamî) olmayan amelleri gündeme getirir. Bir İslam mütefekkiri, “her günah tıpkı şarap gibi sarhoş etseydi, yeryüzünde ayık gezen hiç kimseyi göremezdin” diyerek, önemli bir noktaya işaret etmiştir. Sırat-ı müstakime riayet eden bir mü’min, değişik sebeplerin etkisi altında gayr-ı meşrû amellerde bulunabilir. [1] H. K. Ece, a.g.e. s. 590-592
  +
[[Mükâfat]] ([[Kifâyet]]. den) Bir hizmet veya muvaffakiyete ve iyiliğe karşı verilen karşılık.
  +
  +
Berâberlik.
  +
  +
Takdirnâme.
  +
  +
Kuranda mükafat
  +
 
Güzel Kurani kerimimizde geçen mükafat ile ilgili ayetler. Kuranda geçen mükafat ile ilgili ayetler tarafmizca seçilip otomatik listelenmekte.
 
Güzel Kurani kerimimizde geçen mükafat ile ilgili ayetler. Kuranda geçen mükafat ile ilgili ayetler tarafmizca seçilip otomatik listelenmekte.
   
60. satır: 92. satır:
 
İslâm'da emeğe ve haklı kazanca önem verilmiştir. Bu nedenle, iş akdinin herhangi bir sebeple fasit olması halinde, işçi çalıştığı miktar kadar emeğine karşılık olarak ecr-i misile hak kazanır. Bu durumda ecr-i misil, tarafsız bilirkişilerin işçinin fiilen harcadığı emeğe biçtikleri değerdir. Ayrıca zaruret ve ihtiyaç sebebiyle başkasının malını kullanan kimsenin, belli durumlarda bunun için makul bir ücret ([[ecr-i]] misil) ödemesi gerekir. Aynı şekilde kira süresi sona ermekle birlikte, haklı gerekçe ve ihtiyaç sebebiyle kiralanan şeyin kullanılması durumunda, makul bir müddet akdin uzatılması halinde, emsal ücret ödenmesi gerekir. (İ.P.)
 
İslâm'da emeğe ve haklı kazanca önem verilmiştir. Bu nedenle, iş akdinin herhangi bir sebeple fasit olması halinde, işçi çalıştığı miktar kadar emeğine karşılık olarak ecr-i misile hak kazanır. Bu durumda ecr-i misil, tarafsız bilirkişilerin işçinin fiilen harcadığı emeğe biçtikleri değerdir. Ayrıca zaruret ve ihtiyaç sebebiyle başkasının malını kullanan kimsenin, belli durumlarda bunun için makul bir ücret ([[ecr-i]] misil) ödemesi gerekir. Aynı şekilde kira süresi sona ermekle birlikte, haklı gerekçe ve ihtiyaç sebebiyle kiralanan şeyin kullanılması durumunda, makul bir müddet akdin uzatılması halinde, emsal ücret ödenmesi gerekir. (İ.P.)
   
[[ECİR]] [[Ecir]]
+
[[Ecir]]
  +
  +
[[ECİR]]
   
 
Ücretli, emekçi, işçi. Ecir, bir İslâm hukuku terimi olarak, "bir hizmet akdiyle bir ücret karşılığında meşrû olan bir işi yapmak üzere emeğini kiraya veren kişi" anlamına gelmektedir. Ücret, menfaat bedelidir ve buna kira da denilmektedir (Mecelle, Madde: 405). İcâre; ücret, bir şeyi kiraya vermek demektir. Istılah olarak ise, "cinsen ve kaderen malum bir menfaati malum bir bedel (ivâz) karşılığında satmak''tır. İcâreye vermeye icâr, kiralamaya isticâr veya iktirâ; insanlar hakkındaki icâreye müvâcere; birşeyi kiraya verene âcir veya mukri; birşeyi kiralayana müstecir veya müstekir; kiralanana mucir; kiraya verilene mecur, mucer, mustacer, mukra; çalışmaya sa'y, amel veya sınaa; kazanca kesb denilmektedir. Amele (işçi) kelimesi de 'amel'den gelmektedir; genel olarak, 'çalışanlar' demektir; özelde el emeğiyle geçinen işçi ve kamu görevlileri için kullanılmıştır. Ecr, mükâfat ve ücret demektir. Fıkıhta iki kısma ayrılmaktadır: Ecr-i misil *, Ecr-i müsemmâ * . ''
 
Ücretli, emekçi, işçi. Ecir, bir İslâm hukuku terimi olarak, "bir hizmet akdiyle bir ücret karşılığında meşrû olan bir işi yapmak üzere emeğini kiraya veren kişi" anlamına gelmektedir. Ücret, menfaat bedelidir ve buna kira da denilmektedir (Mecelle, Madde: 405). İcâre; ücret, bir şeyi kiraya vermek demektir. Istılah olarak ise, "cinsen ve kaderen malum bir menfaati malum bir bedel (ivâz) karşılığında satmak''tır. İcâreye vermeye icâr, kiralamaya isticâr veya iktirâ; insanlar hakkındaki icâreye müvâcere; birşeyi kiraya verene âcir veya mukri; birşeyi kiralayana müstecir veya müstekir; kiralanana mucir; kiraya verilene mecur, mucer, mustacer, mukra; çalışmaya sa'y, amel veya sınaa; kazanca kesb denilmektedir. Amele (işçi) kelimesi de 'amel'den gelmektedir; genel olarak, 'çalışanlar' demektir; özelde el emeğiyle geçinen işçi ve kamu görevlileri için kullanılmıştır. Ecr, mükâfat ve ücret demektir. Fıkıhta iki kısma ayrılmaktadır: Ecr-i misil *, Ecr-i müsemmâ * . ''
   
[[Ecir]] de, ecir-i müşterek ve ecir-i has olarak ikiye ayrılır. Ecir-i müşterek, birden fazla kişiye iş yapan kişidir. Terzi, marangoz, saatçi, köy çobanı, hammal, ayakkabıcı gibi zanaat erbâbı gibi. Bunlar, bilfiil başkalarına değil de sadece bir kişiye çalışsalar da ecir-i müşterek sayılırlar. Bunların ücreti hak edişleri verilen işi yaptıktan sonradır (et- Tûrî, Tekmiletü'l Bahru'r-Râik, Mısır 1311, VIII, 30 vd.; Şeyhîzâde, Mecmeu'l-Enhur, Matbaa-i Amire 1301, II, 376 vd.; Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuk-i İslâmiyye ve Istılâhât-ı Fıkhiyye Kâmusu, İstanbul 1968, VI, 157).
+
Ecir de, ecir-i müşterek ve ecir-i has olarak ikiye ayrılır. Ecir-i müşterek, birden fazla kişiye iş yapan kişidir. Terzi, marangoz, saatçi, köy çobanı, hammal, ayakkabıcı gibi zanaat erbâbı gibi. Bunlar, bilfiil başkalarına değil de sadece bir kişiye çalışsalar da ecir-i müşterek sayılırlar. Bunların ücreti hak edişleri verilen işi yaptıktan sonradır (et- Tûrî, Tekmiletü'l Bahru'r-Râik, Mısır 1311, VIII, 30 vd.; Şeyhîzâde, Mecmeu'l-Enhur, Matbaa-i Amire 1301, II, 376 vd.; Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuk-i İslâmiyye ve Istılâhât-ı Fıkhiyye Kâmusu, İstanbul 1968, VI, 157).
   
 
[[Ecir-i]] has (özel ücretli) ise, belirlenmiş bir anlaşma süresi içerisinde, belirlenmiş bir ücretle sadece bir işveren için çalışan kişidir. Çalışma süresince işverene bağımlıdır, süre içerisinde iş olmasa da ücretini alır. Başka bir işte çalışamaz. Bir aylığına tutulan hizmetçi, özel tutulan çoban, gündelikli inşaat işçisi gibi. Devlet memurları da bu kapsama dahildir.
 
[[Ecir-i]] has (özel ücretli) ise, belirlenmiş bir anlaşma süresi içerisinde, belirlenmiş bir ücretle sadece bir işveren için çalışan kişidir. Çalışma süresince işverene bağımlıdır, süre içerisinde iş olmasa da ücretini alır. Başka bir işte çalışamaz. Bir aylığına tutulan hizmetçi, özel tutulan çoban, gündelikli inşaat işçisi gibi. Devlet memurları da bu kapsama dahildir.
Please note that all contributions to the Yenişehir Wiki are considered to be released under the CC-BY-SA
İptal Değişiklik yardımı (yeni pencerede açılır)

Bu sayfada kullanılan şablonlar:

Bu sayfa 1 gizli kategoriye mensuptur: