Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
İnsan Suresi/23-31 Mürselat Suresi/1-40 Mürselat Suresi/41-50
Önemli!!! düzenlenen sayfalar ayn harfli fasılalara kadar yapılması gerekmektedir. Elmalı Tefsiri (Orjinal)
Ayet No
Ayet Metni
Elmalı Meali (Orijinali)
İngilizce Meali (M. Pickthall )
وَالْمُرْسَلَاتِ عُرْفًا
Kasem olsun o urf için gönderilenlere
Andolsun birbiri ardınca gönderilenlere,
By the emissary winds, (sent) one after another
فَالْعَاصِفَاتِ عَصْفًا
Derken büküp devirenlere
Büküp devirenlere,
By the raging hurricanes,
وَالنَّاشِرَاتِ نَشْرًا
Ve neşrederek yayanlara
Yaydıkça yayanlara,
By those which cause earth's vegetation to revive;
فَالْفَارِقَاتِ فَرْقًا
Derken seçip ayıranlara
Seçip ayıranlara,
By those who winnow with a winnowing,
فَالْمُلْقِيَاتِ ذِكْرًا
Sonra bir ögüt bırakanlara
Bir öğüt bırakanlara,
By those who bring down the Reminder,
عُذْرًا أَوْ نُذْرًا
Gerek özriçin olsun gerek inzar
Gerek özür için olsun, gerek uyarı için,
To excuse or to warn,
إِنَّما تُوعَدُونَ لَوَاقِعٌ
Herhalde size va'dolunan muhakkak olacaktır
Herhalde size vaad olunan kesinlikle olacaktır.
Surely that which ye are promised will befall.
فَإِذَا النُّجُومُ طُمِسَتْ
Hani o yıldızlar silindiği vakıt
Hani o yıldızlar silindiği zaman,
So when the stars are put out,
وَإِذَا السَّمَاءُ فُرِجَتْ
Ve o Sema açıldığı vakıt
Gök yarıldığı zaman,
And when the sky is riven asunder,
وَإِذَا الْجِبَالُ نُسِفَتْ
Ve o dağlar savurulduğu vakıt
Dağlar savrulduğu zaman,
And when the mountains are blown away,
وَإِذَا الرُّسُلُ أُقِّتَتْ
Ve o ilçiler miykatlarına irdirildiği vakıt
Elçiler, tayin edilen vakitlerine erdirildikleri zaman,
And when the messengers are brought unto their time appointed
لِأَيِّ يَوْمٍ أُجِّلَتْ
Onlar hangi güne te'cil edildi?
Bunlar hangi güne ertelendiler?
For what day is the time appointed?
لِيَوْمِ الْفَصْلِ
Fasıl gününe
Hüküm gününe..
For the Day of Decision.
وَمَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الْفَصْلِ
bildinmi nedir fasıl günü?
Bildin mi, nedir o hüküm günü?
And what will convey unto thee what the Day of Decision is!
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ
Vay haline o gün yalan diyenlerin
O gün yalanlayanların vay haline!
Woe unto the repudiators on that day!
أَلَمْ نُهْلِكِ الْأَوَّلِينَ
Helâk etmedikmi evvelkileri?
Biz, öncekileri helak etmedik mi?
Destroyed We not the former folk,
ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ الْآخِرِينَ
Sonra arkalarına takacağız geridekileri
Sonra geridekileri de onlara katarız.
Then caused the latter folk to follow after?
كَذَٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِمِينَ
Biz öyle yaparız mücrimleri
Biz suçlulara böyle yaparız.
Thus deal We ever with the guilty.
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ
Vay haline o gün yalan diyenlerin
O gün yalanlayanların vah haline!
Woe unto the repudiators on that day!
أَلَمْ نَخْلُقْكُمْ مِنْ مَاءٍ مَهِينٍ
Yaratmadıkmı sizi bir hakîr sudan?
Biz sizi âdi bir sudan yaratmadık mı?
Did We not create you from a base fluid
فَجَعَلْنَاهُ فِي قَرَارٍ مَكِينٍ
Kılıp da onu bir makarda temkin
Onu sağlam bir yerde oturttuk.
Which We laid up in a safe abode
إِلَىٰ قَدَرٍ مَعْلُومٍ
Ma'lûm bir kadere değin
Belli bir süreye kadar.
For a known term?
فَقَدَرْنَا فَنِعْمَ الْقَادِرُونَ
Demekki ölçmüşüz, demekki biz ne güzel kâdiriz
Demek ki biçimlendirmişiz. Ne güzel biçimlendireniz biz.
Thus We arranged. How excellent is Our arranging!
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ
Vay haline o gün yalan diyenlerin
O gün yalanlayanların vay haline!
Woe unto the repudiators on that day!
أَلَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ كِفَاتًا
Ye kılmadıkmı Arzı bir tokat
Yeryüzünü bir tokat (toplanma yeri) yapmadık mı?
Have We not made the earth a receptacle
أَحْيَاءً وَأَمْوَاتًا
Gerekse diriler için gerekse emvat
Gerek diriler, gerekse ölüler için.
Both for the living and the dead,
وَجَعَلْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ شَامِخَاتٍ وَأَسْقَيْنَاكُمْ مَاءً فُرَاتًا
Ve oturdupda onda yumru yumru oturaklı dağlar, sunmadıkmı size bir su (tatlı) bir furat
Orada yüksek yüksek dağlar oturtup da size bir tatlı su sunmadık mı?
And placed therein high mountains and given you to drink sweet water therein?
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ
Vay haline o gün yalan diyenlerin
O gün yalanlayanların vay haline!
Woe unto the repudiators on that day!
انْطَلِقُوا إِلَىٰ مَا كُنْتُمْ بِهِ تُكَذِّبُونَ
Haydi boşanın o yalan dediğinize
(Kıyameti yalanlayanlara şöyle denir): "Haydin gidin o yalanladığınız şeye doğru."
(It will be said unto them:) Depart unto that (doom) which ye used to deny;
انْطَلِقُوا إِلَىٰ ظِلٍّ ذِي ثَلَاثِ شُعَبٍ
Haydi boşanın bir üç çatallı gölgeye
"Haydi gidin o üç çatallı gölgeye (cehenneme)."
Depart unto the shadow falling threefold.
لَا ظَلِيلٍ وَلا يُغْنِي مِنَ اللَّهَبِ
Ne gölgelendirir ne alevden korur
O, ne gölgelendirir, ne alevden korur.
(Which yet is) no relief nor shelter from the flame.
إِنَّهَا تَرْمِي بِشَرَرٍ كَالْقَصْرِ
çünkü o, öyle şirareler atacaktırki her biri bir saray gibi
O, saray gibi kıvılcımlar atar.
Lo! it throweth up sparks like the castles,
كَأَنَّهُ جِمَالَتٌ صُفْرٌ
Sanki sarı sarı hopalar gibi
Sanki o kıvılcımlar, sarı sarı (erkek deve sürüleridir).
(Or) as it might be camels of bright yellow hue.
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ
Vay haline o gün yalan diyenlerin
O gün yalanlayanların vay haline!
Woe unto the repudiators on that day!
هَٰذَا يَوْمُ لَا يَنْطِقُونَ
Bugün nutukları tutulacağı gündür
Bugün, konuşamıyacakları gündür.
This is a day wherein they speak not,
وَلَا يُؤْذَنُ لَهُمْ فَيَعْتَذِرُونَ
İzin de verilmezki i'tizar ederler
Kendilerine izin de verilmez ki, özür beyan etsinler.
Nor are they suffered to put forth excuses.
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ
Vay haline o gün yalan diyenlerin
O gün yalanlayanların vay haline!
Woe unto the repudiators on that day!
هَٰذَا يَوْمُ الْفَصْلِ ۖ جَمَعْنَاكُمْ وَالْأَوَّلِينَ
Bu işte o fasıl günü topladık sizi ve evvelkileri
Bu, işte o hüküm günüdür. Sizi ve öncekileri bir araya topladık.
This is the Day of Decision, We have brought you and the men of old together.
فَإِنْ كَانَ لَكُمْ كَيْدٌ فَكِيدُونِ
Varsa bir fenniniz atlatın beni
Bir hileniz varsa beni atlatın.
If now ye have any wit, outwit Me.
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ
Vay haline o gün yalan diyenlerin
O gün yalanlayanların vay haline!
Woe unto the repudiators on that day!
Disambig Bakınız: MürselatSuresi, MürselatSuresi/MEALMürselatSuresi/VİDEO, MürselatSuresi/TEFSİR, MürselatSuresi/TEZHİB, MürselatSuresi/HAT, MürselatSuresi/FAZİLETİ, MürselatSuresi/HİKMETLERİ, MürselatSuresi/, MürselatSuresi/KERAMETLERİ, MürselatSuresi/AUDİO, MürselatSuresi/HADİSLER, MürselatSuresi/NAKİLLER, MürselatSuresi/EL YAZMALARI, MürselatSuresi/VP
Yenişehir..

Şablon:Sadeleştirilmiş ET


Advertisement