Yenişehir Wiki
Register
Advertisement

Dosya:MİA akademisi Tayfur Özşen.pdf

Wikipedia-logo-tr
'den MİA Akademisi ile ilgili bir şeyler var.
Bakınız

Şablon:MİAbakınız - d {{MİAbakınız}}


Genel
MİA/Kararname Mia MİA Mülki İdare Amiri
Son
MİA/Maaş makası
Mülki rütbeler

MİA/Dönemleri MİA/Ahlakı MİA/İlkeler MİA/Proje Taşrada MİAnın sahip çıkmadığı hiç bir proje yürümez
Milk kavramı Mülk Mülki Melek Malik
İdare kavramı İdare Yönetim Managment
Amir kavramı Amir Emreden Amir Timur Timurlenk
Mia/Haber Mia/Video
MİA atama Mia/Atama MİA son kararname Mia/Personel
MİA mali MİA/Mali haklarının evrimi tezi MİA maaşı
Mia iletişim Mia/GSM Mia/email Mia/Telefon rehberi Telefon Telefon/MİA Telefon Rehberi
Mia boş ve dolu kadrolar ve ilçe sınıfları Mia/Taşra Mia/İlçe sınıfları ve kaymakamları[1]
Mia haber Mia/Basın haberleri Mia/1.Sınıfa yükselenler[2]
MİA/Performans MİA Milletvekilleri
MİA değerlendirme formu
Tayin - Terfi -Kararname Şablon:MİAkararname
Mia/1.Sınıfa yükselenler
Mevzuat MİA mevzuat
Kurumdışı MİA MİA/Kurumdışı Mia/Sağlık Mia/Sosyal Güvenlik Mia/SYDGM Mia/Üniversite Mia/dış kurum Mia/Güvenlik sektörü
Taşradaki MİA Mia/Vali Mia/VY Mia/Kaymakam Mia/KA Mia/HİM Mia/İller
Merkez MİA Mia/Merkez - Mia/Mahalli idareler Mia/İller idaresi Mia/İdari Mali işler Mia/KİHBİ Mia/Nüfus Mia/SS Mia/GS Mia/ÖK Mia/Müsteşar Mia/Genel Müdürler Mia/Hukuk müşavirliği Mia/Eğitim Dairesi Mia/Merkez valisi Mia/Eğitim Mia/Basın
Mia eğitim Mia/MGK Mia/Bakan Takdiri
Mia projeleri Mia/SYDV projeleri ,Mia/Eğitim projeleri Mia/Tüketici projeleri
MİA/Özlük
MİA akademik MİA/Tezler MİA Akademisi MİA/Makaleler 666 sayılı KHK ve MİA Mahmut Esen TİD yazısı MİA/Köşe yazıları
MİA/Komisyonlar
MİA/Başkanlık ettiği komisyonlar
Şablon:MİA kurul ve komisyonlar

Şablon:MİA
Şablon:Mülki Amirlerin Başkanlık Ettiği Kurul ve Komisyonlar Şablon:MİAkararname

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ - SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

KAMU YÖNETİMİ VE SİYASET BİLİMİ ( YÖNETİM BİLİMİ ) ANABİLİM DALI

TÜRKİYE’DE MÜLKİ İDARE AKADEMİSİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman -Prof. Dr. Tayfur ÖZŞEN

Hazırlayan- Hayati TAŞDAN

Ankara, 2003

İÇİNDEKİLER[]

GİRİŞ 1

I. BÖLÜM : MÜLKİ İDARE TARİHİ VE MÜLKİ İDARE

AMİRLERİNİN YÖNETİCİ SINIF İÇİNDEKİ YERİ 4

A. MÜLKİ İDARE TARİHİ 4

1. Türkiye’de Yönetim ve Yöneticiliğin Evrimi 4

2. Osmanlıda Yönetim ve Yöneticiler 6

a. Enderun Mektebi 9

b. Enderun Mektebinin Tarihi Gelişimi 9

c. Enderun Mektebinin Topkapı Sarayı İçindeki Yeri 10

d. Enderun Mektebine Öğrenci Seçimi 11

e. Enderun Mektebinde Öğretimin Kademeleri ve Esasları 12

f. Enderun Mektebindeki Eğitim Amaçları ve Vasıtaları 19

g. Enderun Mektebinin Zayıflaması ve Kapanışı 25

3. Tanzimat Dönemindeki Yönetimi Yenileştirme Çabaları 27

4. Tanzimat Sonrası 29

a. Mekteb-i Mülkiye 31

5. Cumhuriyet Dönemi 38

a. Planlı Dönem Öncesi 39

b. Planlı Dönem 45

B. MÜLKİ İDARE AMİRLERİNİN YÖNETİCİ SINIF İÇİNDEKİ YERİ 51

1. Mülki İdare Amirlerinin Yetiştirilmesinin Önemi 53

2. Mülki İdare Amirlerinin Görevleri ve İş Yükleri 56

3. Kişi ve Kuruluşlarla İlişkilerin Nitelik ve Araçları 57

4. Halk İstekleri, Olanaklar ve İsteklerin Gerçekleşme Ölçüsü 58

II. BÖLÜM : TÜRKİYE’DE MÜLKİ İDARE AMİRİ YETİŞTİRİLMESİ VE ÜST

DÜZEY YÖNETİCİ YETİŞTİREN DİĞER KURULUŞLAR 60

A- KAYMAKAM ADAYLIĞI 60

1. Türkiye’de Mülki İdari Amirliği Mesleğine Giriş; Kaymakam Adaylığı 60

2. Kaymakam Adaylığına Giriş 60

a. Genel Nitelikler 61

b. Özel Nitelikler 61

c. Sınavlar 66

3. Kaymakam Adayların Yetiştirilmesi 69

a. Kaymakamlık Stajı 69

1. İl Merkez Stajı 72

2. Bakanlık Merkez Stajı 1-2 73

3. Kaymakam Refikliği 79

4. Teftiş Stajı 79

5. Yurtdışı Stajı 80

6. Milli Güvenlik Stajı 81

7. Kaymakam Vekilliği 82

8. Kaymakamlık Kursu 82

B- TÜRKİYE’DE ÜST DÜZEY YÖNETİCİ YETİŞTİREN KURULUŞLAR 86

1. Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü (TODAİE ) 86

a. TODAİE’nin Kuruluşu, Görevleri ve Yapısı 86

b. Kamu Yönetimi Lisans Üstü Uzmanlık Programı (KYUP) 88

c. TODAİE’nin Diğer Etkinlikleri ve Enstitüye ilişkin Eleştiriler 92

2. Devlet Personel Dairesi Başkanlığı (DPB) 94

a. Kuruluş ve Amaç 94

b. Faaliyetler 96

3. Milli Prodüktivite Merkezi 98

III. BÖLÜM : DİĞER ÜLKELERDEKİ YÜKSEK YÖNETİCİ YETİŞTİRME

YAKLAŞIMLARI 99

A- FRANSA 99

1. Fransız Kamu Personel Sisteminin Gelişimi 99

2. Siyasal Bilgiler Enstitüsü 101

3. ENA’nın Kuruluşu ve Amaçları 102

4. ENA’da Eğitim 103

5. ENA İle İlgili Eleştiriler 110

B- İNGİLTERE 113

1. İngiliz Kamu Personel Sisteminin Gelişimi 113

2. İngiltere’de Hizmete Hazırlık Eğitimi 114

3. Kamu Yönetimi Koleji’nin (Civil Cervice College) Kuruluşu ve Gelişimi 116

4. Hızlı Yükselenler Eğitim Programı

(The Fast Stream Training Programme) 119

5. Hizmete Hazırlık Eğitimine Eleştiriler 122

C- PAKİSTAN 126

1. Pakistan Kamu Personel Sisteminin Gelişimi 126

2. Pakistan Kamu Hizmetleri Akademisi (Pakistan Civil Services Akademy) 130

3. Ortak Eğitim Proğramı 132

4. District Yönetim Grubu Eğitim Proğramı 135

IV. BÖLÜM : TÜRKİYE’DE MÜLKİ İDARE AKADEMİSİ 138

A- AKADEMİ KAVRAMI

1. Akademi Nedir?

Neden Akademi Kurulur? 138

2. Türkiye’deki Akademi Örnekleri 143

a. Milli Güvenlik Akademisi 143

b. Harp Akademileri 147

c. Polis Akademisi 153

d. Adalet Akademisi 158

B- NEDEN MÜLKİ İDARE AKADEMİSİ 162

1. Mülki İdare Akademisinin Gerekliliği 166

2. Anayasa Hükmü Gereği Üst Düzey Yönetici Yetiştirilmesi 167

3. Mülki İdare Akademisi Nasıl Olmalıdır 182

4. Mülki İdare Akademisinin Yapısı ve İşleyişi 182

a. Amaç 182

b. Kapsam 183

c. Kuruluş 183

d. Akademinin Görevleri 183

e. İşbirliği 184

f. Akademinin Organları 185

g. Öğretim Görevlileri 189

h. Akademiye Giriş 189

i. Eğitim – Öğretim 192

j. Akademinin Gelirleri 198

SONUÇ 199

KAYNAKÇA 201

ÖZET

SUMMARY

A.Ü. SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

YÜKSEK LİSANS TEZ SAVUNMA TUTANAĞI

Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi ( Yönetim Bilimi ) Anabilim Dalı

yüksek lisans öğrencisi Hayati TAŞDAN ‘ın , Türkiye’de Mülki İdare

Akademisi başlıklı tezini değerlendirmek üzere görevlendirilen

jürimiz,............................................................................başkanlığında,

....../....../ 2003 günü, saat ...................’ da

............................................................ Fakültesi’nde toplandı.

Tezin ;

A ) ............................................ puan ile başarılı sayılmasına,

B ) Düzeltilmek üzere iadesine,

C ) Reddine,

Oybirliği / Oyçokluğu ile karar verildi.

ÜYE ÜYE ÜYE

GİRİŞ[]

Araştırmanın Amacı, Yöntemi ve Kapsamı

Devletlerin ilk ortaya çıkışlarından beri, varolma mücadelelerinin önemli bir

parçası olan devlet yöneticileri, varlıkları ve uygulamaları ile hem kendilerini

gerçekleştirmekte hem de ülkelerin dünya üzerinde ve tarih içinde yer aldıkları noktaya

vurgu yapmaktadırlar. Uzun ve köklü devlet anlayışına ve geleneğine sahip toplumlar,

kendi içlerinden farklı usullerle çıkardıkları kurumları ve yöneticileriyle bugün ağırlıklarını

hissettirmektedirler.

Farklı uygulamalar, gelenekler ve anlayışlar nedeniyle her ülke için geçerli, kesin

bir reçete sunmak olanak dışıdır, ayrıca buna gerek de yoktur. Farklı uygulamaların

ortak yönlerini, ülkenin objektif gerçekleriyle uygun halde bir araya getirip, sentezleyerek

özgün ve geçerli yönetim anlayışlarına ulaşılabilir.

Gelişmekte olan ülkelerde devlet, ekonomik kalkınmayı başarmak üzere,

geleneksel görevleri yanında toplumsal ve ekonomik yaşamın düzenlenmesinde önemli

sorumluluklar yüklenmektedir. Bu bakımdan özellikle gelişmekte olan ülkelerde kıt

kaynakların kısa sürede en etkili ve verimli biçimde değerlendirilmesi daha çok özen ve

dikkat gerektirmektedir. Bu da ancak çağdaş bir yönetim yapısı yanında, her düzeyde

yetişmiş, yeterli sayı ve nitelikte kamu yöneticileri ile başarılabilir. Bu nedenle her ülkede

özelliklede Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde ekonomik, sosyal, kültürel gelişmenin

gerektirdiği biçimde kamu yöneticilerinin yetiştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Çünkü

kamu yöneticilerinin ulusal kalkınma ve gelişme aşamasında oynayacakları roller

önemlidir.

Bu çalışmada gelişen şartlara uygun olarak, çeşitli ülkelerdeki üst düzey yönetici

yetiştirme deneyimlerini göz önünde bulundurarak, ortak ve örnek alınabilecek

noktaların saptanması ve bunlardan yararlanılması ile ülkemizdeki Mülki İdare

Amirlerinin seçimi, yetiştirilmesi ve hizmet içi eğitimlerinin akademik bir ortamda

yapılarak, geniş anlamda Türkiye’de ve uluslararası alanda söz sahibi olacak yöneticiler

yetiştiren, daha önemlisi bir ekol olabilecek Mülki İdare Akademisinin kurulması

amaçlanmıştır.

Yüksek yöneticilerin eğitimi ve yetiştirilmesi konusunu incelerken, farklı

ülkelerdeki yaklaşımları gözönünde bulundurmak gerektiğinden çalışmada

karşılaştırmalı bir araştırma ile beraber belgesel kaynak derlemesi yani yazılı

metinlerden yararlanma yöntemi izlenmiştir.

Çalışmanın kapsamı, Türkiye’de idari yapının ayrılmaz bir parçası olan ve ülke

yönetiminde aldıkları rolle anılan mülki idare amirlerinin mesleğe alımları ve

yetiştirilmeleri yolunda, Mülki İdare Akademisi kurulması fikri ile Türkiye’de yönetim ve

yöneticiliğin tarihsel gelişimi, dünya ölçeğindeki üst düzey yönetici yetiştirmeye örnek

olan Fransa, İngiltere ve Pakistan’daki yönetici yetiştiren kurumlar ele alınmıştır. Ayrıca

ülkemizdeki akademi örnekleri kapsama dahil edilmiştir.

Fransa ve İngiltere farklı yönetim sistemlerine sahip, gelişmiş Avrupa ülkeleri

olmaları yanında Fransa ile idari sistemlerimiz arasındaki paralellik ile İngiltere’nin genel

yönetici tipine yakın yönetici eğitimi özellikle dikkate alınmıştır. Pakistan ise bir doğu

ülkesi olması yanında, gelişmekte olan bir ülke olması nedeniyle ülkemizle ortak

noktaları olduğu için tercih edilmiştir.

Çalışmanın birinci bölümünde Mülki İdare tarihi ve Mülki İdare Amirlerinin yönetici

sınıf içindeki yeri ele alınırken, tarihsel önemi ve eğitim alanındaki orijinalliği ile dikkat

çeken Enderun Mektebi ile Mülki İdare Amirleri ile özdeşleşen Mektebi Mülkiye’ye

özellikle geniş yer ayrılmıştır.

İkinci bölümde Türkiye’de kaymakam adaylarının eğitimi sürecine bugünkü

haliyle bakılmış, aslında Mülki İdare Akademisi’nin neden gerektiğine vurgu yapılmak

istenmiştir. Bu bölümde ayrıca TODAİE, Devlet Personel Başkanlığı ve Milli Prodüktivite

Merkezi’nden de bahsedilerek ülkemizde yönetici yetiştirilmesi çabalarına değinilmiştir.

Üçüncü bölümde çalışmanın karşılaştırmalı olmasını sağlayan yabancı örneklere,

bunların tarihi gelişimi, işleyişi ve bunlara yöneltilen .eleştirilere bakılmıştır .

Son bölümde ise akademi kavramsal olarak ele alınmış, Türkiye’deki örnekler

olan Milli Güvenlik Akademisi, Harp Akademileri, Polis Akademisi ve yeni kurulan Adalet

Akademisinin tarihsel gelişimi ve yapısı konu edilmiştir. Ayrıca anayasa hükmü gereği

üst düzey yönetici yetiştirilmesi için bir yapılanmaya gidilmesi gerekirken yine bir

Anayasa Mahkemesi kararıyla iptal edilen yüksek yönetici yetiştirilmesi ile ilgili kanuna

ve o günden bu yana bu önemli eksikliğin giderilememesine değinilmiştir. Çalışmanın

amacını teşkil eden Mülki İdare Akademisi kurulması için öngördüğümüz yapı, bir kanun

tasarısı biçimiyle ifade edilmiştir.

Mülki İdare Akademisi kurulması ile hem ülkemizde üst düzey yönetici yetiştiren

bir kuruma sahip olarak, bu ciddi ihtiyaç karşılanmış olacak hem de Anayasada ifadesini

bulan çağdaş, laik, demokratik, sosyal ve hukuk devleti olma gayemiz için bir adım daha

atılmış olacaktır.

I. BÖLÜM :MÜLKİ İDARE TARİHİ VE MÜLKİ İDARE AMİRLERİNİN YÖNETİCİ SINIF İÇİNDEKİ YERİ[]

A- MÜLKİ İDARE TARİHİ[]

1. Türkiye’de Yönetim ve Yöneticiliğin Evrimi[]

Tarih hakkında bir yazar şunları söylüyor : “Tüm ölmüş kuşakların gelenekleri,

tıpkı bir karabasan gibi, yaşayanların zihinlerinde kol gezmektedir... Bunu, bir yabancı

dili yeni öğrenmekte olan kişinin, söyleyeceği sözü önce kafasında ana diline

çevirmesine benzetebiliriz. Kişi yeni dilin ruhunu kavrayıp, kendisini o dilde geliştirme

yeteneğini edindikten sonradır ki, eskiyi çağrıştırmadan yolunu bulmayı öğrenir,

öğrenirken de eskiyi unutur.” Bu sözlerden tarihin tekerrür etmediği, edemeyeceği ama

kendisini bir üst düzeyde yenilerken dış görünüşüyle geçmiştekilere benzeyen bazı

kurumsal biçimler alabileceği anlaşılıyor. İşte, tarihin bu özelliği yüzünden, Osmanlı

Mülki Amirlik düzeninin incelenmesi, Cumhuriyetteki Mülki Amirlik sisteminin ve bu

sistemden doğan sorunların daha iyi anlaşılması için uygun ve zorunlu bir başvurma

çerçevesi oluşturmaktadır.1

Osmanlı imparatorluğunun kuruluş döneminde beyliğin sınırlarını

genişletmek çabası henüz ön planda iken, yönetsel örgütlenmenin temel birimi

olarak “kaza” seçilmiş, her kaza’nın başına da bir “Subaşı” ve bir “Kadı”

atanmıştı. Bu görevlilerden ilki, yani Subaşı askeri, mali ve mülki konularda;

ikincisi yani Kadı da yine mülki ve mali ama bunlara ek olarak yargı konularında

da sorumluydu. Osmanlıdaki bu iş bölümü anlayışı, Subaşı ve Kadı’nın

birbirlerinden bağımsız ama aynı zamanda birbirlerini denetler durumda

olmalarını sağlamıştır.

___________________________________________________________

1 Kurthan FİŞEK,“Toplumsal Yapıyla İlişkileri Açısından Türkiye’de Mülki İdare Amirliği, Sistem ve

Sorunlar “ Türk İdareciler Derneği Bilimsel Araştırma Dizisi, s. 1

Osmanlı Beyliği’nin sınırlarının genişlemesine bağlı olarak, önce Sancak,

sonra da (15-16.yy) Beylerbeyilik yönetsel örgütlenmenin temel birimleri

durumuna gelmişlerdir. Ancak bütün bu gelişmeler olurken, yönetim aygıtının ve

iş bölümünün her zaman Sancak düzeyinde kaldığını belirtmek gerekir. O kadar ki

Sancak birimi Tanzimat’tan sonra yerini Vilayet’e bırakmıştır.

On dördüncü yüzyılın ortalarına kadar Sancak Osmanlı taşra yönetiminin

tek örgüt birimiydi. Ancak 1361’den sonra özellikle Rumeli’deki toprak kazançları

sonucu, Sancaklar üzerinde denetim kurmayı sağlayacak bir örgütlenmeye gerek

duyuldu; bu Beylerbeyilik sistemi oldu.

Osmanlı yönetim yapısında, başında Beylerbeyi’nin bulunduğu Eyalet,

Sancakbeyi’nin yönetimindeki çeşitli Sancaklara, Sancaklar Kazalara, Kazalar da

Nahiye ve Köylere ayrılmaktadır. Kaza’nın başında Subaşı ve Kadı, Nahiye’lerin

başında ise Kadılarca görevlendirilen yönetsel, yargısal ve parasal bakımlardan

yetkili bir Naib bulunmakta idi. Klasik Osmanlı da Nahiye, kaza ile köy arasında

yer alan hiyerarşik bir birimden çok, önemli ve nüfusça büyük bir köy

görünümündeydi. Yine bu düzenleme içinde köylerin yönetimi tımarlı sipahilerin

elindedir. On dokuzuncu yüzyıla kadar “muhtarlık” diye bir kurumun bulunmadığı

köylerde, cemaatin temsilciliğini, ruhani reis veya kadı tarafından görevlendirilen

imamlar yapmaktadır.

Osmanlıdaki eyalet, Türkiye’deki Vilayetten çok daha geniş bir alanda

örgütlenmiştir. İstisna sayılması gereken Konya ve İstanbul hariç, günümüz

Türkiye’sinin vilayetleri Osmanlı’nın Sancakları genişliğindedir. On dokuzuncu

yüzyılda Edirne Vilayetinin bu günkü Edirne, Filibe, Gümülcine, Tekirdağ,

Kırklareli ve Gelibolu’yu, yine 19.yy’da Kastamonu Vilayeti’nin bu günkü

Kastamonu, Sinop, Bolu ve Zonguldak’ı kapsadığı bilinmektedir. Bu türden bir

yönetsel bölüntünün o çağın gerektirdiği anlamdaki bir merkezicilikle

bağdaşmayacağı açıktır. Nitekim önce Tanzimat’taki düzenlemelerle daha sonrada

İttihat ve Terakki uygulamalarıyla “Elviye-yi Gayrı Mülhaka” diye anılan merkeze

bağlı sancakların (Karesi ve Şehr-i Zor gibi) sayıca arttırılmaları yoluna gidilmiştir.

Giderek hızlanan bu süreç bir bakıma Cumhuriyet dönemi yönetim yapısının

başlangıç ve hazırlayıcısıdır.

2. Osmanlıda Yönetim ve Yöneticiler[]

Osmanlı yönetim sisteminde Beylerbeyi “paşa sancağı” olarak anılan eyalet

sancaklarının birinde oturur, yaşadığı konağını da resmi işlerini gördüğü bürosu

olarak kullanır. Her sancakta mali işler için bir mal defterdarı, yargı işleri için bir

de Kadı bulunur. Aslında kadı ve mal defterdarının beylerbeyinden bağımsız

olmaları gerekirse de uygulamada durum genel kurala uymaz. Beylerbeyinin iş

görmede en önemli iki yardımcısı bugünkü Vali Muavini ve Tahrirat Müdürüne

benzetilebilecek olan Kethüda ve Teskerecidir. Bu iki görevlinin Beylerbeyi

başkanlığında oluşturdukları Beylerbeyi Divanı, tımar uyuşmazlıklarını çözer,

şikayet ve davaları dinlerdi.

Beylerbeyilik, hem fiili bir memurluk hem de Nişancı’nın beylerbeyi olarak

atanabilmesinden de anlaşılacağı gibi başka memurluklarda bulunanlara

verilebilen bir rütbedir. İstanbul’un alınmasından önce de Anadolu ve Rumeli

Beylerbeylikleri olarak var olan ama Sultan II. Mehmet tarafından yeniden

düzenlenen bu kurum, beylerbeyini bulunduğu vilayetin tek mülki ve askeri amiri

durumuna getirmektedir.

Paşa sancağı dışındaki diğer bütün sancakların başında bir Sancakbeyi

bulunur. Yönetsel, askeri ve mali bakımdan tam yetkili olan sancakbeyinin

sancaktan hiçbir zaman ayrılmaması yani sürgit görevinin başında bulunması

kuraldandır. Sözgelişi, Ege Adalarının Beylerbeyi olan Kaptan-ı Derya’nın İstanbul

da yerleşmesine karşılık, bu adalardaki sancakbeyi rütbesindeki amiraller hep

yerlerindedir. Her sancakta sancakbeyinin yanı sıra bir de Kadı bulunur. Merkezle

doğrudan ilişki kurma yetkisine sahip olan kadılar, gerek mülki ve mali konularda

gerekse yargı yetkisinin kullanılmasında sancakbeyinden bağımsızdırlar. Yargı

alanında bütün bölgeden sorumlu olan ama mülkiye, maliye ve asayişe ilişkin

konularda otoritesi kent sınırlarıyla kısıtlanan kadıların avarız hanelerini saptama,

asayiş konularında emir verme ve belediye işlerinde karar alma yetkileri, kent

sınırları içinde mutlaktır. Sancak yönetimindeki iş bölümünde üçüncü görevli,

protokolde şehzade lalarına, sancakbeylerine ve sancak kadılarına eşit olan Mal

Defterdarıdır. Sancakbeyi ve Kadı gibi defterdar da doğrudan Padişaha baş vurma

hakkına sahiptir.

Sancakbeyi, kadı ve defterdar arasındaki bu üçlü denge uygulamada ne

ölçüde kurulabilmiştir. Uygulamada Beylerbeyi ve Sancakbeyinin, kadı ve

defterdarı sık sık etki altına aldıkları ve onların işlerine karıştıkları bilinmektedir.

Üstelik kadı ve defterdarın, yalnızca Vilayet yöneticilerinin değil, yerel grupların

etkisiyle de bağımsız davranabilme olanaklarını yitirdiklerini görüyoruz. İşte bu

durum, beylerbeyi ve sancakbeyinin görev bölgelerindeki egemenliklerini

pekiştiren ana etken olarak karşımıza çıkmaktadır. 2

Sancaklar Kaza’lara ayrılmakta, her kazanın başında da birbirlerinden

bağımsız iki görevli, Subaşı ve Kadı bulunmaktadır. Osmanlı yönetim

hiyerarşisinin bundan sonraki kademesi de “tımarlı sipahilerin” yönetimindeki

nahiye ve köylerdir. Başlangıçta bir köyün bütünü ile tek bir sipahinin tımarı

yapılmamasına dikkat edildiği ancak l6.yy’dan başlayarak yoğunlaşan çatışma ve

gasplar sonucu önemli toprak toplaşmaları meydana gelmiştir.

Geleneksel devletin yapısı, hizmet götürmek, vergi toplamak ve maaş

ödemek gibi düzenli eylem ve işlemlerin kolayca ve aksaksız yürütülmesine

elverişli değildir.

Genellikle benimsenen uygulama, ulaşım güçlükleri yüzünden ülkenin her

yanında merkezi hazineden aynı anda ödeme yapılamadığından, görevlilere maaş

yerine belirli bir gelir kaynağı tahsis edilmekte, bu kaynağa karşılık olarak da o

görevliden belli hizmetlerin yerine getirilmesi istenilmektedir.

Klasik Osmanlı yönetim sisteminde vilayet yöneticilerinin, aynı anda hem

askeri komutan hem de mülki amir olmaları (bu durum 19.yy’da son bulacaktır),

esas itibariyle yöneticilerin eğitilmeleri biçiminden gelmektedir. Nitekim,

imparatorluğun merkez ve eyaletlerdeki, maliye ve ilmiye sınıfının sivil eğitim

kurumlarından asker-sivil ayrımı yapmaksızın tüm yöneticiler askeri eğitimden

geçmişlerdir.

___________________________________________________________

2 İlber ORTAYLI, “ Osmanlı Kadısının Taşra Yönetimindeki Rolü “, Amme İdaresi Dergisi, C.9,

Mart 1976, s.95

19. yüzyıldan başlayarak devşirme, acemi oğlanlık ve Enderun kurumların

Osmanlı mülki amirlik sisteminin ana kaynakları olmuşlardır.

Enderun Mektebi’nin kuruluşu Sultan 2. Murat dönemine rastlar.

Kuruluşunun ilk yıllarında okul üç sınıftan oluşuyordu, ancak sonraları Edirne ve

İstanbul’da Galatasaray ve İbrahim Paşa okulları kuruldu; bunlar Yeni Saray’daki

Enderun’un alt kademe okulları olarak görev yapmışlardır. Doğrudan doğruya

Acemi Ocağına gönderilen devşirmeler dışında eli yüzü düzgün olan ve yetenekli

görülenler bu okula alınır yani saray hizmetine ayrılırdı. Osmanlı medrese

eğitiminin aksine buradaki eğitim, hem daha laik hem de uygulamaya dönüktü.

Öğrenciler Büyük ve Küçük odalar, Kiler, Seferli Koğuşu, Hazine ve Has Odaları

diye ayrılan 6 sınıfta uzun yıllar hizmet ve eğitim görürlerdi. Özellikle Seferli

Koğuşu’na geçmeyi başaranlar 5-6 yılda bir yenilenen “çıkmalar” sonucu okulu

bitirir, sarayın sipahi birliklerine katılırlardı. Daha üst kademelerden çıkanlarsa,

çavuşluk, sancakbeyliği ve hatta vezirlik gibi görevler alabilmekteydiler.

Protokol bilgisi, müzik, güzel yazı, Kur’an, temel İslam ve fıkıh bilgisi, spor

ve silah çalışmalarına dayanan Enderun eğitimi, 17. yy’dan sonra, imparatorluğun

Türk asıllı unsurlarının da geniş çapta katılabildikleri bir sisteme dönüşmüştür.

Bu gelişme sürecinin uzantısı, 19. yy’da başlatılan yönetsel yenileştirme

çabalarının vazgeçilmez gereği olarak, Enderun’un biçimsel devamı olmasa bile,

içerik ve amaç bakımından onu sürdüren Mekteb-i Sultani (Galatasaray) ve

Mekteb-i Mülkiye (Siyasal Bilgiler fakültesi) kurulmuştur. Askeri ve mülki amir

eğitiminin, dolayısıyla askeri ve mülki yapıların birbirinden soyutlanmaya

başladıklarının göstergesi sayılması gereken bu gelişmeler, imparatorluğun

yenilenen bürokratik yapının gereksinmelerine cevap verecek kadroları yetiştirip

denetlemedeki kararlılığını da yansıtmaktadır. 3

___________________________________________________________

3 K.FİŞEK, a.g.e. , s.16

a) Enderun Mektebi[]

Burada hem Osmanlı Devletinin hem de Türkiye Cumhuriyetinin devlet

adamı ve yönetici eğitimi ile ilgili, zamanın en önemli ve orijinal eğitim kurumu

olan Enderûn ’un biraz daha yakından incelenmesi faydalı olacaktır.

b) Enderun Mektebinin Tarihi Gelişimi[]

Enderûn Mektebi devletin kudretini korumaya kabiliyetli Kapıkulu sınıfını

yetiştirmek için kurulmuştu. Bu kuruluş Odalar halinde ve çeşitli kademelerde

eğitim öğretim faaliyeti yürütüyordu. Talebeleri Acemi Oğlanlar arasından seçilen

bu mektep, Osmanlı eğitim sisteminin elit kadro eğitimi bölümünü meydana

getiriyordu.4

Enderûn Mektebinin kurulduğu güne kadar ona benzer başka bir kuruluş

yoktu. Selçuklularda ve Avrupa’da hanedan mensuplarının özel itinaya dayalı

öğrenim gördükleri mevcut ise de, Enderûn Mektebinin eğitim sistemi bunlardan

tamamen farklı idi.

Enderûn Mektebi kurulana kadar Osmanlılarda ve diğer İslâm Devletlerinde

eğitim kitle eğitimi şeklindeydi. Cami ve medreselerde ağırlığı Din Bilgisi

eğitimine dayalı olacak şekilde bir eğitim yapılmıştı.5 Enderûn Mektebinin

kuruluşundan sonra da kitle eğitimi halka açık olarak faaliyetine devam etmiştir.

Enderûn Mektebinin kuruluş tarihi hakkında çeşitli görüşler ileri

sürülmektedir. Bunlar başlıca iki ana noktada toplanabilir. Birincilere göre,

Enderûn Mektebi 2. Murâd (1421-1452) 6 tarafından , diğerlerine göre de Fâtih

___________________________________________________________

4 O.ERGİN, Türk Maarif Tarihi, C. 1-2, İstanbul, 1977, s.11.

5 C.BALTACI, XV. – XVI. Asırlarda Osmanlı Medreseleri, İstanbul, 1976, s. 16.

6 İ.H.BAYKAL, Enderun Mektebi Tarihi, İstanbul, 1953, s.18.

Sultan Mehmed tarafından kurulmuştur. Yapılan ciddi araştırmalar sonucunda

Enderûn Mektebinin 2. Murâd tarafından kurulduğu açıklık kazanmaktadır.7

Enderûn Mektebine talebe sağlanması ise Acemi Oğlanlardan seçilmek

suretiyle oluyordu. 2. Murâd zamanında kurulan Enderûn Mektebi gerçek

şahsiyetine Fatih Sultan Mehmed zamanında kavuşmuştur. Fatih Sultan Mehmed

zamanında Enderûn Mektebi yalnız bir devşirme mektebi olma hüviyetinden

çıkarak, devletin korunması için gerekli mülki ve idari kadronun eğitimine de

yönelmiştir.

Fatih Sultan Mehmed Dâ’ire-i Hümâyunu genişletmiş ve buranın halkının

sayısını çoğaltmıştı. Bu sırada Sarây-ı Hümâyun halkı için bu daireyi genel bir

mekteb haline getirmişti. Enderûn-ı Hümâyun denilen bu mektebe meşhur ilim

adamlarından öğretmenler getirilmişti. Birçok ilim ve fennin öğretilmesi için Fatih

Sultan Mehmed bütün ilim adamlarını sarayında toplamıştı. Bâb-üs-saâdeye « Ve

nime dar ül ilim » levhasının yazdırılmasını da yine Fatih Sultan Mehmed

emretmişti.

Fatih Sultan Mehmed ile başlayan Enderûn Mektebinin gelişmesi 2.Beyazid

(1481-1512), Yavuz Sultan Selim (1512-1520), Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566)

zamanında da devam etmiştir. Bu hükümdarlar tarafından Enderûn Mektebine

kazandırılan bina ve eserler Sultan 4.Murad (1623-1640), Sultan 3.Ahmed (1703-

1730) ve Sultan 3.Mustafa (1757-1774) tarafından bakım ve tamir görmüştür.

c) Enderun Mektebinin Topkapı Sarayı İçindeki Yeri

Nizamiye Medresesinin önemini kaybetmesinden elli yıl sonrasına (1395)

kadar doğuda bu ayarda önemli herhangi bir kültür merkezi kurulmamıştı.

___________________________________________________________

7 Ülker AKKUTAY, Enderun Mektebi, Ankara, Gazi Üniversitesi, 1984, s. 26

Enderûn Mektebinde idarecilik, pozitif ilimler ve askeri konuların

öğretilmesinde Miller 8 ‘e göre Nizamiye Medresesinin rolü olmuştur. Böylece

Enderûn Mektebi bir kültür merkezi olmak amacıyla kurulmuştur.

Enderûn Mektebinin gelişimini tamamladığı dönemde, binalar içinde bir

konservatuar, büyük bir cami ve hamam ile 3. Ahmed Kütübhanesi görülür.

Bunun dışında büyük bir klinik, ok ve cirid talim sahası görülür.

Enderûn Mektebinin Topkapı Sarayındaki protokol ve idari ağırlık

bakımından yeri incelendiğinde ise, mektebin akademik bir fonksiyonu olduğu

görülür. 9

d) Enderun Mektebine Öğrenci Seçimi[]

1. Devşirmeciliğin Esasları

Tanımı

“Devşirme” kavramı, toplama anlamına gelir. “Devşirme Kanunu” tebaadan

olan Hıristiyan çocuklarının Yeniçeri yapılmak üzere toplanmaları demektir. Fakat

bu yalnızca Yeniçeriliğe de bağlı kalmamıştır. Toplanan çocukların bazıları

yetiştirildikten sonra Saraya alınmıştır. Buradan da Kapıkulu Süvarisi Ocağına

verilmişler ve bir kısmı da Sarayda yükselerek “Yeniçeri Ağası”, “Beylerbeyi” ve

“Vezir” olarak hizmete girmişlerdir. Fakat çoğunluk Yeniçeriliğe ayrıldığından ve

Devşirme Kanunlarında da “Yeniçeri için oğlan alınmak” tabiri kullanıldığından

bazı araştırıcıların ve bu konuda Glibof 10 ‘un Hıristiyan çocuklarının Yeniçeri

yapılmak üzere toplanmalarına “Devşirme” denildiği açıklaması yanlış bir

değerlendirme olmamaktadır.

___________________________________________________________

8 B.MİLLER, The Palace School of Muhammad the Congueror, Cambridge,1941, s. 20.

9 Ü. AKKUTAY, a.g.e., s.33

10 İsmail Hakkı UZUNÇARŞILI, Osmanlı Devleti Teşkilatından Kapıkulu Ocakları, Ankara,

C.1,1943,s. 13

Amacı

Devşirme Kanunun ana ilkesi, Yeniçeri yapılmak üzere akıncı gazilerden

alınan Pençik oğlanlarının yerine, Padişahın Rumeli ve Anadolu’daki Hristiyan

tebaasının çocuklarından oğlan devşirmektir. Bu kanun Yeniçeri Ocağına hem

sürekli olarak bir insan kaynağı sağlamış, hem de ahalisi büyük bir çoğunlukla

Hıristiyan olan Rumeli’nin yavaş yavaş İslamlaştırılmasını sağlamıştır. 11

e) Enderun Mektebinde Öğretimin Kademeleri ve Esasları[]

Enderûn Mektebindeki eğitim öğretim devşirme usulü de dahil olmak üzere,

kendi içinde bir bütünlük gösterir. Bu sebepledir ki, bu eğitim ve öğretimin her bir

kademesi, bir diğerine sıkı sıkıya bağlı bulunmaktadır. Bunlardan birisindeki bir

eksiklik veya aksama, diğerlerini de zedeleyecek bir durum yaratır.

1. Aileye Verme

Devşirilen çocukların güzel olanları Saray için ayrılır, gürbüz olanları da

“Bostancı Ocağı” na verilirlerdi.

“ Türk çiftçilerine verilen bu oğlanlar ilk öğrenim devresini burada görerek

İslam dininin şartlarını ve Türkçeyi öğrenirlerdi” 12

Acemiler dağıtıldıkları Anadolu ve Rumeli’de yedi, sekiz yıl kalırlardı. Bu

süre içinde çiftçilik v.b. gibi işleri de öğrenirlerdi. “Türk Üzerinde” uzun süre

hizmet etmiş olan oğlanlar, birer akçe ulufe ile Acemi Ocağına veya diğer

hizmetlere alınırlardı. Bu işlemler esnasında, devşirme iken tutulan defter

gereğince, oğlanlar yeniden incelenirdi. Ondan sonra en eskilerden başlayarak,

Ocak Cemaatlere kaydedilirlerdi. 13

___________________________________________________________

11 Ü.AKKUTAY, a.g.e., s.33

12 A. CEVAD, Tarih-i Asker-i Osmani, İstanbul,1997,s. 176.

13 İ.H.UZUNÇARŞILI, a.g.e. , s. 26. 29.

2. Hazırlık Sarayları[]

Fatih’in İstanbul’u fethiyle Osmanlı Devleti çok gelişmiş, teşkilatı da

oldukça genişlemişti. Dil, din, ırk, anane bakımından farklı olan ülkeleri Türk

Devletinin mutlak otoritesi altında tutmak gerekiyordu. Bunun içinde

İmparatorluğun çeşitli görevlerini yerine getirebilecek bilgili ve kabiliyetli

idarecilere ihtiyaç vardı. Ayrıca Saray halkının bütün işlerini idare edebilecek

elamanlar da gerekiyordu.

Bu büyük ihtiyaç karşısında “Saray Mektepleri” kurulmaya başlanmıştır.14

Literaturde bu kurumlar “Hazırlık Sarayları” adı altında da geçmektedir. Bu Saray

Mektepleri, Osmanlı İmparatorluğunun bütün sivil memurlarını, devlet ileri

gelenlerini ve askeri görevlilerini, Yeniçeri Ağasını, Sadr-ı Azamını, Defterdarını,

Kubbe Vezirini, Divan Şairlerini, Tarihçilerini, Hattatlarını, Beylerbeylerini, ve

Valilerini yetiştirmiştir. 15

Bu Mekteplerin kuruluşundaki asıl amaç Padişahların özel hizmetlerini

yapacak kimselerin eğitim ve öğretimleridir. Bu hizmetleri herkes yerine

getiremez ve herkese de güvenilmezdi. 16 Hazırlık Saraylarının önemli bir özelliği

de gençlerin daha mektepde iken iş ve memuriyet hayatına katılmasıydı. Talebeler

böylece hem bir takım dersler görüyorlar, hem kabiliyetlerine göre çeşitli sanatlar

öğreniyorlar, hem de mektebin genel işlerine katılıyorlardı. Dolayısıyla bilgi, iş ve

memuriyet stajı hep bir arada yürütülüyordu. 17

Bu Saray Mektepleri, tarihi silsileye göre, aşağıdaki şekilde sıralanabilir:

- Edirne Sarayı,

- Galata Sarayı,

- İbrahim Paşa Sarayı,

- İskender Çelebi Sarayı.

___________________________________________________________

14 F.İSFENDİYAROĞLU, Galata Sarayı Tarihi,İstanbul,1952,s. 85

15 F.İSFENDİYAROĞLU, a.g.e., s. 88.

16 F.OSMAN, Edirne Sarayı, Ankara, 1957, s. 17.

17 F.İSFENDİYAROĞLU, a.g.e., s. 89.

Topkapı Sarayındaki Enderun-ı Hümayuna gelebilmek için Devşirmeler

içinden seçilen çocuklar hazırlık sarayına gönderilirdi. Bu mekteplerde eğitim ve

öğretimden geçirilirlerdi. Yüksek kabiliyet gösterenler, çıkmalarda Yeni Saray

hizmetine ayrılırlardı. Diğerleri de derecelerine göre Kapıkulu Süvari Bölüklerine

verilirlerdi. 18

3. Enderun-i Hümayun[]
Büyük ve Küçük Oda[]

Bab-üs saadeden içeri girilince sağ tarafta Büyük Oda, sol tarafta ise Has

Oda ile Kuşhane arasında Küçük Oda bulunur. Bu Odalarda bulunan kıdemli ve

ehliyetli Acemiler Edirne,Galata ve İbrahim Paşa Saraylarından seçilerek

alınmıştır. 19 Yeni gelen bir iç oğlanına önce otuz bir akçe vermek adetti. 20

Muhtemelen Büyük Oda Fatih Sultan Mehmed, Küçük Oda ise Kanuni Sultan

Süleyman tarafından kurulmuştur. 21

Büyük ve Küçük Oda arasındaki fark büyüklük farkıydı. Miller‘e göre, Büyük

Odanın kapasitesi On altıncı yüzyılda yüz, iki yüz arasında değişiyordu. On

yedinci yüzyılın ortalarında iki odada altı yüz öğrenci vardı. Bunun dört yüzü

Büyük Oda da idi. On altıncı yüzyılın başlarında dört hoca Büyük Oda oğlanlarına

Türkçe, Arapça, Farsça ve Kur’an öğretmiştir. On yedinci yüzyılda ise yedi hoca

vardı. Büyük ve Küçük Oda bir meslek okuludur. Edirne Sarayı ve İbrahim Paşa

Sarayı kapatılınca çıraklar Büyük ve Küçük Odaya doğrudan alınmışlardır. 22

Büyük ve Küçük Odada bulunan İç Oğlanları Sarayın en alt hizmetlerini

yerine getiriyorlardı. Şayet kabiliyet gösterebilirlerse diğer dört odada en yüksek

yerlere kadar çıkabiliyorlardı. 23

___________________________________________________________

18 İ.H.UZUNÇARŞILI, Osmanlı Devletinin Saray Teşkilatı, Ankara, TDK, 1945, s. 301.

19 İ.H.UZUNÇARŞILI, a.g.e., 1945, s. 309.

20 İ.H.BAYKAL, a.g.e., s. 69.

21 B.MILLER,Beyond the Sublime Porte The GandSesaglio of Stambaul, New Hawen,1931,s.55

22 B.MILLER, a.g.e., 1931, s. 62-63.

23 Ü.AKKUTAY, a.g.e., s. 87

Bu Odalardaki İç Oğlanların Padişaha ait hizmetleri yoktu. Sadece Padişah

öldüğünde Kur’an okumak hizmetini görürlerdi. Büyük ve Küçük Odadakiler

sadece okurlar ve yazarlardı. Bunlar Enderun Mektebinin hazırlık sınıflarıdır.

Büyük ve Küçük Odaların ders programları şu şekilde düzenlenmişti:

Kur’an, İlm-i Hal, Tecvid, Arapça, Farsça, Yazı, Cild, Tezhib, Oymacılık, Ressamlık,

Kıraat, Meşk, Hattatlık, Musiki ve Resim.24

Türkçe, Arapça ve Farsça öğrendikten sonra spor hareketlerinden olan

güreş, atlama, koşu, meç, ok çekme, tomak talimleri yaparlardı.Yaşca on dört

veya daha fazla olanlar yaşları itibariyle spor talimlerinde daha beceriklidirler.

Bunların en yaşlıları on altıncı yüzyılın sonlarında on beş yaşları civarındadır. On

yedinci yüzyılda aynı derece olan bu iki odadan terfi edip bir derece yükselen

kıdemli bir iç Oğlanı Seferli Koğuşuna geçirirlerdi. Bunlardan Seferli Koğuşuna

geçirilemeyenler, yani kaftanlı olmayanları ise çıkmalarda maaş derecelerine göre

on sekiz veya yirmi akçe ile Süvari Ocağının Sipahi veya Silahdar bölüklerine

çıkarırlardı. 25

Büyük ve Küçük Odalar 1675 tarihinde Edirne Sarayı, Galata Sarayı ve

İbrahim Paşa Sarayları teşkilatıyla birlikte lağvedilmiştir. 26

Doğancı Koğuşu[]

Bütün Türk boylarında olduğu gibi Osmanlı Türkleri de av teşkilatına büyük

önem verirlerdi. Padişahlar bu avlara son derece ilgi gösterirlerdi. Bunların

arasında avcı lakabını taşıyanlarda vardı.27

___________________________________________________________

24 S.AYVERDİ, Edebi ve Manevi Dünyası içinde Fatih, İstanbul, 1974, s. 104.

25 İ.H.UZUNÇARŞILI, a.g.e., 1945, s. 309.

26 İ.H.UZUNÇARŞILI, a.g.e., 1945, s. 310.

27 E.CENKMEN, Osmanlı Sarayı ve Kıyafetleri, İstanbul,1948, s. 189

Doğancı Koğuşuna Hane-i Bazyan da denilirdi. Kırk kişiliktir. Kaftanlı

denilen Enderunluların beşinci kısmıdır. Avcı sultan Mehmed tarafından

kaldırıldıktan sonra bunlardan bahsedilmemektedir. Fakat daha önceden bir

Doğancı başının emrinde böyle bir Enderun halkı bulunmaktadır. 28

Bunların da diğer Enderun Odalarında olduğu gibi bıçaklı eskileri vardı. En

eskileri Doğancı Başının muavinidir. Diğerleri neferleridir. Kanun, nizam ve diğer

adetleri diğer Odalar gibidir. Hizmetleri Padişaha ait Şahin, Doğan gibi hayvanları

beslemek ve uçurmayı öğrenmektir. Hükümdar ava gittiği zaman Doğancı Başı

O’na diğer hizmetlilerden daha yakın bulunurdu. Padişah avda bulunduğu sırada

dış avcılar tarafından ve dış pazarlardan av hayvanı getiren kimselere bahşiş

çıkartmak ve getirdikleri avı Padişaha sunmak Doğancı Başının görevi idi. 29

Seferli Koğuşu[]

Seferli Koğuşuna Hane-i Seferli de denilir. Seferli Koğuşu ilk defa 4.Murad

zamanında 1635 tarihinde kurulmuştur. 4. Murad’ın Revan Seferine başladığı

sırada, Büyük ve Küçük Oda Oğlanlarından seçme yapılarak meydana

getirilmiştir. Bunun için de bu koğuşa savaşçı manasında Seferli denilmiştir.

Fakat bu Odaya yeni bir yönetici seçilmemiştir. O zamana kadar Büyük ve Küçük

Odaların yöneticisi olan Saray Kahyası bu Koğuşun yöneticisi olmuştur.30

Seferli Koğuşu hamam ile Ağalar Odası arasındadır. Bu Koğuşun sayısı 70

olup On yedinci yüzyılın sonlarında yüzü geçmiştir. 31 Hükümdarın çamaşırlarının

yıkanması ve katlanması bu koğuştakilerin görevidir. Padişah sefere çıktığında üç

saray görevlisi kendisine eşlik eder, kalanlar nöbet beklemek için Sarayda

kalırlardı.

___________________________________________________________

28 İ.H.UZUNÇARŞILI, a.g.e., 1945, s. 311.

29 İ.H.BAYKAL, a.g.e. s. 65 – 67.

30 Ü.AKKUTAY, a.g.e., s. 90

31 B.MILLER, a.g.e., 1931, s. 56.

Seferli Koğuşu sonradan bir sanat mektebi haline getirilmiştir.

Musikişinaslar, Hanendeler, Kemankeşler, Pehlivanlar, Berberler, Hamamcılar,

Tellaklar yetiştirilmiştir. Soytarılar olarak bilinen Dilsiz ve Cüceler de bu Koğuşta

bulunmaktadır. Seferli Koğuşunda alim, şair, musikide çalışkan bir hayli kimse

yetişmiştir.32

Seferli Koğuşu derece itibariyle Enderûnun Büyük ve Küçük Odalarıyla

Doğancı Koğuşundan yüksektir. Kiler Koğuşu ise bundan bir derece yukardadır.

Seferli Koğuşunun boşlukları Büyük ve Küçük Odalardaki kıdemli elemanların

nakliyle kapatılır. Bir boşluk olduğunda önce Büyük Odanın baş halifesi, ikinci

boşlukta Küçük Odanın baş halifesi Seferli Koğuşuna geçer. Büyük ve Küçük

Odaların kaldırılmasından uzun süre sonra Galata Sarayının canlandırılmasını

takiben oradan Seferli Koğuşuna oğlan verilmiştir. 33

Kiler Koğuşu[]

Fatih sultan Mehmed zamanında kurulan bu Koğuşu, İç Hazine ile Hazine

Odası arasında yer alıyordu.34 Kiler Koğuşunda bulunan gılmanlar okuyup yazmak

ve diğer ilim ve fenleri öğrenmekten başka Padişaha ait çeşitli yemekleri pişirmek,

sofra kurmak, salata yapmak, kahve pişirmek ve çeşitli şurup ve reçelleri

yapmakla da görevliydiler. Bütün bu işler Lalaları ve eskileri tarafından gılmanlara

büyük bir dikkat ve önemle öğretilirdi.35

Miller 36 ‘e göre, Kiler koğuşundakilerin sayısı 70 olup sonraları 100’e kadar

çıkmıştır. İstisnai olarak bu sayı On altıncı Yüzyılda 40’a düşmüştür. Kanuni

Sultan Süleyman zamanında Kiler Koğuşundakilerin J.v. Hammer 37’in ifadesiyle

40, 4.Mehmed zamanında ise 70’dir.

___________________________________________________________

32 İ.H.UZUNÇARŞILI, a.g.e., 1945, s. 311

33 İ.H.UZUNÇARŞILI, a.g.e., 1945, s. 313

34 İ.H.UZUNÇARŞILI, a.g.e., 1945, s. 313

35 İ.H.BAYKAL, a.g.e., s. 62

36 B.MILLER, a.g.e., 1931, s. 56

37 Ü.AKKUTAY, a.g.e., s. 94

Kiler Koğuşu Sarayın mutfağı, yemek odası idi. Yönetimi “Kilerci Başı” ya

aitti. Kilerci Başı Sarayda terfi ederse Hazinedar Başı olur, terfi ederek taşraya

çıkarsa Beylerbeyilik verilirdi. Koğuştaki boşluklar, Büyük ve Küçük Odanın

kaldırılmasına kadar bu Odalardan sağlanmıştır. Daha sonra ise Galata

Sarayından faydalanılmıştır. Kiler Koğuşunda bir de hastahane vardır. 38

Yedi yıl içinde Kiler Koğuşundakiler Müteferrikalığa veya Çaşniğirliğe

terfiler yapılırdı. 39 Kiler Koğuşu İç Oğlanları, çıkmalarda ve sıraları geldiği

zamanlarda Kapıkulu Süvari Bölüklerine verilirdi. 40

Hazine Odası[]

Hazine Odası Kiler Koğuşundan bir derece yüksek, Has Odadan ise bir

derece aşağıdadır. İ.H. Uzunçarşılı 41 ve E. Cenkmen 42 ‘in ifadelerine göre bu Oda

Fatih Sultan Mehmed zamanında kurulmuştur. Fatih sultan Mehmed zamanında

Enderun Odaları arasında yer alan Hazine Odası Yavuz Sultan Selim zamanında

daha gelişmiş ve teşkilatlanmıştır.

Hazine Odasının en büyük yöneticileri Hazinedar Başı (Serhazin-i Enderun)

ve Hazine Kethüdasıdır. Hazinedar Başı savaş ve barış zamanlarında, her zaman

Padişahın yanında bulunurdu. Özellikle Cuma günleri Camiye giderken O’na eşlik

ederdi. Hazinedar Başı birkaç bin Saray görevlisinin yöneticisi idi ve aylık

ücretlerini de O öderdi.

Hazine Odasının ikinci önemli yöneticisi olan Hazine-i Hümayun Kethüdası

ise İç Hazinenin Kethüdası ve Oda Başkanıdır. Sarayın ekonomik işleriyle

görevliydi. Her ay sonunda harcamaların genel durumu hakkında bilgi verirdi.

Harcamaları da “makbul-u hümayunumdur” diyerek onaylıyordu.

___________________________________________________________

38 İ.H.UZUNÇARŞILI, a.g.e., 1945, s. 315

39 Ü.AKKUTAY, a.g.e., s. 97

40 İ.H.UZUNÇARŞILI, a.g.e., 1945, s. 315

41 İ.H.UZUNÇARŞILI, a.g.e., 1945, s. 315

42 E.CENKMEN, a.g.e., s. 171.

Hazine Odası Padişahın emri olmadan, Odanın diğer elemanları hazır

bulunmadan ve mühürlerin incelenmesi tam olarak yapılmadan asla açılmazdı.

Hazine-i Hümayun Kethüdası, ikinci, üçüncü ve dördüncü Efendiler ile otuzdan

yüze kadar görevliyle birlikte Bab-ı Hazine-i Hümayuna gelirdi. Kethüda mührünü

çıkararak Baş Yazıcı kapıyı açar ve hepsi Hazineye girerdi. Hazineye eşya

konulması veya alınması bu şekilde olurdu. 43

Has Oda[]

Has Oda, Enderun Mektebi Odalarının en yüksek kademesini teşkil etmekle

kalmaz, aynı zamanda da eğitim ve öğretimin en yüksek kısmını teşkil ederdi. Bu

Odadaki eğitim ana hedefi, elemanları idarecilik yönünde yetiştirmekle

sınırlanmıştı. Has Oda üzerine aldığı bu eğitimi, teoriden çok uygulamaya dayalı

olarak yapmaya çalışırdı. Has Oda Fatih Sultan Mehmed tarafından yaptırılmıştır.

Saray sistemindeki oğlanların sayısı zamandan zamana geniş çapta

değişmekle beraber Has Odanın oğlanlarının sayısında bir değişme olmamıştır.

Sayıları kırktır. 44 Has Odadakiler Enderun Mektebinin elit kısmı idiler. Defalarca

seçimden geçerler ve genç olmalarına rağmen sistemde büyük bir yere sahip

olurlardı.

f) Enderun Mektebindeki Eğitim Amaçları ve Vasıtaları[]
1. Eğitim Amaçları[]

Enderun Mektebinin kuruluş amacı genişleyen İmparatorluğun, fethedilen

ülkelerden yetiştirilmek üzere seçilen gençlerle devletin yönetici kadro ihtiyacı

giderilecekti. Böylece yüksek vasıflı devlet memurları kazanılacak ve devlet güçlü

olarak mükemmel bir işlerlik kazanacaktı.

___________________________________________________________

43 A.A.TAYYARZADE,Tarih-i Ata, 1. Cilt,İstanbul, s. 199

44 B.MILLER, a.g.e., 1931, s. 56

Kültürleştirme

Saray Mekteplerinin daha kuruluşlarında çizilmiş, önemle üzerinde

durulmuş, değişmez bir maarif siyaseti vardı. Bütün öğretim ve eğitim işlerini

kapsayan bu maarif politikasının amacı, Devşirme suretiyle toplanan Hristiyan

çocuklarını tamamiyle Türkleştirmek ve Müslümanlaştırmaktı. Bunu

sağlayabilmek için hem ana vatanın, hem de Devletin resmi dili olan Osmanlıcayı

yani o zamanki Türkçemizi bu Mekteplerde öğretmek gerekiyordu.

Bu amacı gerçekleştirmek için zamanın en değerli öğretmenlerini bu Saray

Mekteplerine tayin ediyorlar, onlara rütbeler veriyorlar, maaş ve derecelerini

artırıyorlardı. Türkçe derslerinin saatlerini çoğaltıyorlardı. Türk dili ve kültürünün

bu çocuklarda hakimiyetini sağlamak için Edebiyat derslerine ve Osmanlı

Türkçesinde önemli yeri olan Arapça ve Farsçaya değer veriyorlardı. Divan

şairlerinin bir çoğu Saray Mekteplerinde yetişiyordu. Türkçe yazı çeşitlerini, güzel

yazıyı, milli musikimizin usül ve kaidelerini öğretmek de Türkleştirme siyasetini

sağlayan ve milli kültürü kuvvetlendiren tedbirlerdendi.

Saray Mekteplerinde öğretimin ana noktası o günün vatan dili olan Osmanlı

Türkçesine dayandığı gibi Din dersleri de Türkçe gibi önemli bir yere sahipti.

Saray Mekteplerinde Türkçe ile Din derslerinin öğretilmesine siyasi açıdan büyük

önem veriliyordu. 45

Disiplinleştirme

Bütün Saray Mekteplerinin talebesi, Osmanlı İmparatorluğunun çeşitli

yerlerinden, dinleri, adetleri tamamiyle başka başka olan çeşitli ailelerden

Devşirme Kanunu ile toplanmıştır. Çeşitli eğilimleri olan çocukların üzerinde

büyük bir otorite kurularak bunları Türk ve Müslüman adetlerine göre

yetiştirilmesi gerekmektedir. Toplamı daima bini aşan bu gençlerin tek terbiye ve

aynı sistem altında bir birlik haline getirilmesi lazımdı. Bunun içinde mutlak bir

otoriteye ihtiyaç vardı. Bu sebeple bütün Saray Mekteplerinin kuruluşlarında

tarihe karıştıkları güne kadar idareleri hep Ak Ağalara verilmiştir.

___________________________________________________________

45 F.İSFENDİYAROĞLU, a.g.e., s. 91.

Enderun-i Hümayunda disiplini sağlayabilmek için bir takım terbiye ve

saygı kurallarına uymak gerekiyordu. Huzur-u Hümayunda laubali ve serbest

durmak yasaktı.

Enderun Mektebinde disiplin fazla olmakla birlikte sınırlı tutulmuştur. Bir İç

Oğlanı falakada günde on sopadan fazla yemezdi.

Kabiliyetlere Yöneltme ve Destekleme

Saray düzeni içinde ve devletin dış hizmetlerinde ilerleyip yükselebilmek

büyük ölçüde kabiliyete dayanıyordu. Bu sebeple öğretimin başından sonuna

kadar ilgiye, kabiliyetlere ve bireysel farklılıklara öncelik tanınıyordu. Hazırlık

okullarındaki öğrenciler ilgi ve kabiliyetlerine göre askerlik ve savaş hünerleri, dil

edebiyat, çeşitli el sanatları, hattatlık v.s. gibi alanlardan birinde gelişip yetişme

imkanı bulurlardı. Daha ileri düzeyde eğitim göremeyecekleri anlaşılanlar, bu

aşamanın sonunda Yeniçeri Sipahi Ocakları ile ordunun çeşitli hizmetlerine

aktarılırdı veya Sarayın ihtiyacını karşılamak için kurulmuş çeşitli atölye ve

imalathanelerde çalışma imkanı bulurlardı. 46

Üst öğrenim aşamasında da tutum aynıydı. Öğrenci, kabiliyetlerine uygun

çeşitli öğrenim kanallarından birinde yetişirdi. Türkçe, okuma, yazma, Arapça,

Kur’an ve din dersleri bütün öğrencilerin ortak olarak izlemek zorunda olduğu

derslerdi. Bunun dışında ortak öğrenim alanları beden eğitimi, savaş hünerleri

gibi konulardı. Arapça Dil ve Grameri, Farsça ve Fars Edebiyatı, Fıkıh, Tefsir, Türk

Edebiyatı v.s. gibi konular üst öğrenim aşamasında özel kabiliyetlere dayanan

konulardı. Ayrıca öğrencinin Seferli, Kiler ve Hazine Odalarına bağlı mesleki

öğrenimin hangi dalında derinleşip gelişeceği de geniş ölçüde ferdi kabiliyetlere

bağlı özelliklerdi. 47 Bu kabiliyetler, doğu lisanlarıyla, İslam ve Osmanlı kanunlarını

öğreterek geliştirilirdi. Bedeni, ruhi ve dini yetiştirme günlük hayatın gereklerine

uygun olurdu. 48

___________________________________________________________

46 M.ENÇ, Üstün Beyin Gücü, Ankara, 1973, s. 338

47 M.ENÇ, a.g.e., s. 338

48 A.E.LYBYER, The Government of the Ottoman Empire in the time of Suleiman the Magnificent,

Cambridge, 1913, s. 72.

Enderun Mektebinin müfredatı sadece terfi edecek şekilde değil, ordu ve

bürokrasi hizmetine ayrılacakları da tespit edecek şekilde planlanmıştır.49 Sistem

yüksek kabiliyetli ve lider tipli devlet adamlarını keşfetmiştir. Ferdi bir kabiliyet

Türkler tarafından keşfedilir ve teşvik edilirdi.

Talebeleri gayretli çalışmaya yöneltmek için en iyi yol, onların üzerinde

çalışmak istedikleri alanda konu seçebilme hürriyetine sahip kılabilmekti. İç

Oğlanların eğilimleri ve kabiliyetli oldukları alanlar ciddiyetle incelenirdi.

Genellikle dersler tamamen tercihe dayalıydı. Ancak Türk ve Arap dilleriyle

Kur’an-ı Kerim’in öğretilmesi şarttı. Bu derslere ilaveten İç Oğlanlarından istenilen

tek şey bir konu üzerinde derinlemesine ve hakkıyla çalışmasıydı. Tembellere yer

yoktu. 50

Enderun-i Hümayunda öğretmene ihtiyaç olduğunda kabiliyetli kişiler birer

kararname ile mektebe atanırlardı.

Enderun Mektebi 1850 tarihinden sonra, iptidaisiyle birlikte rüştiye

derecesinde bir mekteb haline getirilmiştir. Daha sonraları bu rüştiyeye üç senelik

bir özel sınıf ilave edilmiştir. 51

2. Eğitim Vasıtaları[]

Ceza ve Mükafat

Osmanlı Devlet Sistemi, hayatın her alanında, belirli kuralları esas alan sıkı

bir disiplin üzerine kurulmuştur. Bu disiplin, özellikle eğitim ve öğretim

kurumlarında tavizsiz olarak uygulanmıştır. Buna bağlı olarak ceza ve

mükafatların sınırları, çok açık bir biçimde tayin edilmiştir. 52

___________________________________________________________

49 B.MILLER, a.g.e., 1931, s. 63

50 B.MILLER, a.g.e., 1931, s. 99

51 O.ERGİN, a.g.e., s. 23

52 A.E.LYBYER, a.g.e., s. 88

Mevkiler arttıkça cezalar da artardı. Enderûn Mektebi yüksek mevkilerde

bulunanlar ölüm cezasına çok yakındılar. Hıyanete, itaatsizliğe veya tertipçiliğe

meyletmek dahi ölümle cezalandırılırdı. Yavuz Sultan Selim’in vezirinin kendi

ölüm fermanını kendisinin taşıdığı söylenir. 53

3. Eğitim Şekli[]

Seçkinler Eğitimi​

Seçkinler eğitimi, çeşitli modeller içerisinde gerek doğu ve gerekse batıda

kullanılmış bir eğitim şeklidir. Batıdaki “Prenslerin Eğitimi” ne karşı, Osmanlılarda

“Enderun Mektebi” geliştirilmiştir. Bu eğitim şekilleri, özellikle büyük

İmparatorlukların kuruluş şartlarıyla belirlenmektedir. Bu da, genişleyen devlet

çarkını işletecek “seçkin elamanları”ın yetiştirilmesini amaçlamaktadır. Mesela on

sekizinci yüzyıldan itibaren büyümeye başlayan Büyük Britanya İmparatorluğu,

şemsiyesi altına topladığı çok çeşitli milletleri uzun süre bir arada tutacak

mekanizmayı sağlayamazdı. Bununla birlikte, Osmanlıların geliştirdiği Enderun

Mektebindeki elitler eğitimi, Rönesanstan itibaren Batı’da geliştirilen elitler

eğitiminden birçok noktada ayrılır. Enderundaki elitler eğitimi modeli, büyük

ölçüde Platon’daki “Filozoflar” ın yetiştirilmesine benzer. Her ikisinde de, sıkı bir

eleyicilik söz konusudur. Aynı zamanda da yetişen elitler, kendi anne babalarına

olan bağımlılıklarını büyük ölçüde kaybederler.

Saray Mekteplerinden yetişenler büyük bir çoğunluk halinde Devletin en

büyük makamlarına kadar yükseliyorlardı. Şairler, edipler, tarihçiler, musiki ve

güzel yazı meraklıları ve üstadları olan sanatkarların hemen hepsi Saray

Mektepleriyle bunların devamı olan Enderundan yetişiyordu. 54

___________________________________________________________

53 A.E.LYBYER, a.g.e., s. 88

54 F.İSFENDİYAROĞLU, a.g.e., s. 237

Enderun-i Hümayun kuruluşundan itibaren aşağı yukarı devletin bütün

büyük siyasi ve askeri memurlarını yetiştirmiştir. Bu memurların orada aldıkları

terbiyenin mükemmel bulunması, Devletin o zamanlar da eğitime verdiği büyük

önemi göstermektedir. Enderun-i Hümayunun ileri gelenlerinin hepsi Osmanlı

Devletine olan sadakat ve hamiyetleriyle her sınıfa yükselebilmişlerdir. 55

Enderun Mektebindeki seçkinler eğitimi özellikle batılılar tarafından çok iyi

bir şekilde değerlendirilmektedir. Bunlara bir örnek olarak M. Baudier,

gösterilebilir. M. Baudier 1624 tarihinde şunları yazmıştır.

“ Türk Milletinin başarılarına şaşmamak lazım.

Çünkü onlar elit kadroları nasıl yetiştireceklerini,

Gençleri nasıl disipline edeceklerini biliyorlar.

Onları mükemmel insanlar haline getirirken,

Kabiliyetlerine göre taltif etmesini biliyorlar.” 56

İdarecilik Eğitimi[]

Osmanlı İmparatorluğunda, idare teşkilatını ve faaliyetlerini düzenleyen

kaideler Fatih Sultan Mehmed’in Kanunnameleriyle esas şeklini almıştır. Onun

zamanında bir taraftan ordu ıslah edilmiş, diğer taraftan da askeri mali ve sivil

idare için yüksek seviyeli idareciler yetiştirilmiştir. 57

Devlet idaresi Hükümdarın mutlak kudretine dayanıyordu. Ancak Fatih

Kanunnamesi bu yetkileri bir yerde engelliyordu. Fatih Sultan Mehmed,

Kanunnamesiyle kendisinin ve kendinden sonra geleceklerin yetkilerini kontrol

altına alıyordu. 58

Miller’e 59 göre, Fatih Sultan Mehmed Enderun Mektebinde idarecilikle ilgili

bilgilerin öğretilmesinde Nizamiye Medresesinden etkilenmiştir.

___________________________________________________________

55 M.SÜREYYA, Sicill-i Osmani, 4. Cilt, İstanbul,1895, s. 727

56 B.MILLER, a.g.e., 1931, s. 69

57 S.AYVERDİ, a.g.e., s. 170

58 S.AYVERDİ, a.g.e., s. 174

59 B.MILLER, a.g.e., 1941, s. 20

Osmanlılarda hükümet metodu yerli teba’yı hükümetten uzak tutarak,

veraset usulüyle makamların el değiştirmesine engel olmaktır. Bu Türk idarecileri

tarafından geliştirilmiş bir savunma tertibatıdır. 60

Osmanlı Sülalesinin takip ettiği en belli başlı siyaset, hükmeden sınıfın

Enderun Mektebindeki İç Oğlanları idaresine yakınlaşması, yakınlık göstermek

suretiyle sadakat ve bağlılık sağlamaktır. Bu siyaset öyle dikkate alınmış ve

şuurlu bir şekilde takip edilmiştir ki 3.Murad gibi Padişahlar bile nadiren devlet

işleriyle uğraşmışlardır. Bunun yerine Enderun Mektebi onların en belli başlı

meşgalesi olmuştur. 61

Türk Padişahlarının Saray eğitim sistemiyle yetiştirmek istedikleri idari

memur, mücadeleci devlet adamı ve sadık bir Müslüman tipindeydi. Bunlar aynı

zamanda ilim adamı ve iyi bir hatip, kibar ve iyi ahlaklı olmak zorundadırlar. Bu

amaçla Enderun Mektebi öğrencisi Saraya kabul edildiği günden ayrıldığı güne

kadar Müslümanlık ile Türk örf ve adetlerini mükemmel şekilde öğrenme

durumundadır. 62

Osmanlı Devleti idareciliğin önemini kavramış ve ona gereken değeri

vermiştir. Gençleri kabiliyetlerine göre sınıflandırmış ve onlara idarede şans

tanımıştır.

g) Enderun Mektebinin Zayıflaması ve Kapanışı[]

Osmanlı Devletinde, On yedinci ve On sekizinci Yüzyıllardan önce askeri

sonra da siyasi alanda baş gösteren çözülme olgusu, etkisini Enderun

Mektebinde de göstermiştir. Çünkü, artık savunma için silahla mücadele yanında

diplomatik görüşmeler önem kazanmaya başlamıştır. Bu durum Osmanlı

Devletinin askeri ve siyesi mektebi olan Enderun Mektebi üzerinde öğretim

programından çok, idare etme tarzı bakımından önemli değişiklikler getirmiştir. 63

__________________________________________________________

60 B.MILLER, a.g.e., 1941, s. 70

61 B.MILLER, a.g.e., 1941, s. 82

62 B.MILLER, a.g.e., 1941, s. 94

63 B.MILLER, a.g.e., 1941, s. 105

Enderun Mektebinde ilk esaslı değişiklik 2. Mahmud zamanında (1808-1839)

olmuştur. 2. Mahmud Yeniçeriliğin kaldırılmasıyla başlayan düzenleme

hareketlerinin yanısıra Enderunda da birçok değişiklikler yapmıştır. 1830

tarihinde Silahdarlığın kaldırılmasıyla “Enderun-i Hümayun Nezareti”

kurulmuştur. 1831’de de “Mabeyn-i Hümayun Müşirliği” kurulmuştur. Böylece

Çuhadar ve Riabdarın görevleri Mabeynciler tarafından yapılmaya başlanmıştır.

Tülbend Ağası denilen Sarıkçı Başılık unvanı “Esvabcı Başı”, Kiler Kethüdalığı

unvanı ise “Kilerci Başı” olarak değiştirilmiştir. 64

1838 yılında Mabeyn-i Hümayun Müşirliği, “Serkurena”lık unvanını aldı.

Sonradan yine Mabeyn Müşirliği kuruldu. Daha sonra “Enderun-i Hümayun

Nezareti” unvanı da değiştirilerek önce “Mabeyn Nazırı” sonra da “Hazine-i Hassa

Nazırı” adı verildi. Serkurenalık Saltanatın kaldırılmasına kadar devam etti. Sultan

Abdülmecid (1839 – 1861) Dolmabahçe Sarayını yaptırınca oraya taşındı. Bundan

sonraki dönem Enderun Mektebinin zayıflamaya başladığı dönem oldu. Mabeyn

Enderundan ayrıldı. Enderun hizmetlilerinin gelişme imkanları kalmadı. Hırka-i

Saadet ve Hazine-i Hümayun görevleri Hazine Kethüdasına bırakıldı. 2.

Abdülhamid zamanında (1876-1909) ise Enderun tamamen ihmal edilerek önemini

kaybetti. Meşrutiyetle birlikte Enderunun hiç önemi kalmadı. 65

1 Temmuz 1909 tarihinde bir kararname, bir de talimatname yayınlanarak

Enderun Mektebi lağvedilmiştir. Aynı zamanda Has Oda, Hazine Odası ve Seferli

Koğuşları adları ve vazifeleriyle birlikte kaldırılmıştır. Buralarda çalışanların,

öğretmenlerden Akaid ve Kur’an-ı Kerim öğrenmeleri için Cumadan başka hergün

bir veya iki ders almaları, Kur’an-ı Kerim’i ezberlemeleri, talimatnamede ayrıca

açıklanmıştır. Yine Enderun-ı Hümayunda çalışanların vazifelerine zarar

gelmemek üzere istedikleri mekteblere devamlarına izin verilmiştir. 1923

tarihinden sonra Topkapı Sarayı müze ve kütübhane haline getirilmiş, böylece bu

kuruluşun beş asırlık tarihi rolüne son verilmiştir. 66

___________________________________________________________

64 M.Z.PAKALIN, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü,1.Cilt,İstanbul,1971, s. 535-536

65 M.Z.PAKALIN, a.g.e., s. 536.

66 O.ERGİN, a.g.e., s. 24

3.Tanzimat Dönemindeki Yönetimi Yenileştirme Çabaları[]

Tanzimat hareketi ile Osmanlı devlet yönetimini çağdaş işleyiş ilkelerine

dayandırmak, mali işlerin merkezden yönetilip yönlendirilmesini, yükümlülüklerin

yasal esaslara dayandırılmasını ve yargı erkinin düzenli biçimde işlemesi

amaçlanmaktadır. Mali alanda merkezden yönetim ve düzenli işleyen vergi adaleti

hedef idi. Bu bakımdan merkezi illere dayanan vilayet yönetiminin gereği,

eyalet yönetiminde yenileştirme çabalarının sosyo-ekonomik yapıdan gelen

engellerle karşılaşacağı muhakkaktı.

Tanzimat merkezciliğinin en önemli sorunlarından biri “yetişmiş kadro

yetersizliği” idi. Tanzimatın ilanından çok sonra bile valiler, günlük işleri dahi

yürütecek personelden yoksundular. Sözgelişi, mali tasarruf için 1848 yılında

vilayetlere yazılan ve fazla personelin işten çıkarılmasını isteyen bir Sadaret

Hükmü’ne bazı vilayetler cevap olarak, mevcut personelin vaki ihtiyacı

karşılayamadığını, bu yüzden memur tasfiyesinin mümkün olmadığını

bildirmişlerdir.

Tanzimat hareketi Osmanlı eyalet yönetimini iki ana biçimde etkilemiştir. İlk

olarak mali alanda yeni bir örgütlenmeye gidilmiştir. İkinci olarak, yerel kişi ve

kümelerin devlet yönetimini etkilemeleri süreci başlamıştır. Yeni yönetsel

düzenlemelerde somutlaşan bu iki etki biçiminin verdiği sonuçsa, vilayetlerin

fiziki örgütlenmesinin değişmesidir. Bu anlayış, imparatorluğun sonuna kadar

sürmekle kalmamış, Cumhuriyet dönemi yönetim sisteminin de önemli

miraslarından olmuştur.

19.yy’da ülkenin ulaşım şebekesi ve dış ticaret yolları değişmiş, buna

bağlı olarak üretim ve denetim merkezlerinin değişmesi gereği duyulmuştur. Yeni

yerleşme merkezleri yönetsel yapıyı ister istemez düzenleme ve düzeltmelere

zorlamıştır. Sözgelişi klasik Osmanlıda Aydın vilayetinin üretim,

dağıtım, yönetim ve denetim işleri Aydın’dan yürütülürken, ulaşım yollarının ve

üretim, denetim merkezinin İzmir’e kayması, eyalet merkezinin de İzmir’e

taşınmasına yol açmıştır. 67

Ayrıca belirtmek gerekir ki, eyaletlerin fiziki sınırlarının da daraltılması

yoluna gidilmiştir.

Osmanlı devlet adamlarının girişimleriyle, karayollarının geliştirilmesi, Aydınİzmir

demiryolunun açılması, yabancı şirketlerin yanında yerli yeni işletmelerinin

kurulmasına karşın, deniz ve demiryolu şebekelerinin etkin ve ussal

biçimde birbirlerini tamamlamaları sağlanamadı. İstenen sonuçların

alınamamasında, bir yandan ulaşım şebekelerindeki bütünleşme eksikliğinin diğer

yandan da ülkenin her yanında ayaklanmalarla karşılaşılmasının etkisi vardır.

Ayaklanmaları, feodal unsurların kendi hak ve ayrıcalıklarına dokundurtmamak

istemeleri beslemiştir.

Maliye sisteminin düzenlenmesi için vilayetlere atanan vali statüsündeki geniş

yetkili Muhassıl’lar, vergi konularının Ayan ve Valilerin yetki alanından çıkarılması

görevini üstlenmişlerdi. Ne var ki valiliğin yanında ikinci ve eşit otorite kaynağı

olarak ortaya çıkan Muhassıllık kurumu ve bunların yanındaki yerel temsilcilerden

oluşan Meclis-i Muhassılin, Osmanlı eyalet düzeninde önemli karışıklıklara yol

açtılar. Bir süre sonrada Muhassıllar “defterdar” yapılarak Valilere bağlandılar.

Valinin otoritesi böylece yeniden oluşturulmuş oluyordu. Bütün bunlar olurken,

tam anlamıyla merkezci bir yönetimin uygulanabilmesi için gereken başka

koşullar da oluşmaktaydı. Söz gelişi, hükümet ve onun temsilcisi valiler, karayolu

şebekesinin geliştirilmesi konusuna ısrarla eğildiler, bunun yanında 1865 yılında

döşenmeye başlanan telgraf hattı, kısa sürede imparatorluğun belli başlı

merkezlerini biribirine bağladı. İlginçtir, telgrafı yaygın biçimde ve merkezi devlet

gücünün duyurulması amacıyla ilk kullanan ülkelerden biridir Osmanlı devleti.

Telgraf Osmanlı merkezciliğinin vazgeçilmez teknik araçlarından biri olmuştur.

___________________________________________________________

67 İlber ORTAYLI,”Tanzimattan Sonra Mahalli İdareler” , TODAİE Yayınları, Ankara 1974,s. 5

4. Tanzimat Sonrası[]

1856 Islahat Fermanı’ndan sonraki gelişmeler ve Osmanlı vilayet

yönetiminin aldığı biçim, günümüz Türkiye’sinin yönetsel yapısını büyük ölçüde

etkilemiş hatta belirlemiştir. 1856 fermanının belirleyici özelliği; yönetim, maliye

ve yargı organlarının yeniden düzenlenmesiyle vilayet, liva ve nahiye düzeyindeki

halkın (özellikle azınlıkların) yönetimde etkili olmalarını öngörmesidir. Fermanda

öngörülen vilayet yönetim sistemi, 1861 yılında çıkarılan bir nizamnameyle, Cebeli

Lübnan’da uygulamaya bile başlanmış ancak yeni düzeni tüm imparatorluğa

uygulatmaya çalışan Avrupa devletleriyle bunu önlemeye çalışan Osmanlı

yönetimi arasındaki sürtüşmeler uygulamanın yaygınlaşmasını engellemiştir.

Osmanlı yönetim sistemini ete kemiğe büründüren temel belgeyse, 1864 tarihli

İdare-i Vilayet Nizamnamesi’dir.

İdare-i Vilayet Nizamnamesi, ilk kez sınırları ve örgütüyle yeniden

düzenlenen Tuna vilayetinde (bugünkü Bulgaristan) uygulandı. Kısa bir süre

sonra, benzeri bir uygulamaya Mamuret’ul Aziz, Manastır, Selanik, Yanya ve

Tırhala vilayetlerinde de geçildi. Uygulama sonuçlarının başarılı oluşu 1871

yılında İdare-i Umumiye-i Vilayet Nizamnamesi’nin çıkartılmasına ve yeni düzenin

yaygın biçimde denenmesine fırsat verdi. Ondokuzuncu yüzyılın tümü süresince

bu düzenin yürürlükte kaldığını görüyoruz. Kısa sürede Rumeli’de 10 vilayet, 44

sancak, Anadolu’da 16 vilayet 74 sancak, Afrika’daysa 1 vilayet 5 sancak yeni

düzene göre örgütlendi. Bunun yanı sıra yeni düzenin merkezi niteliğini

pekleştirmek amacıyla Elviye-i Gayrı Mülhaka denilen bazı livalar, sözgelişi

Kudüs, Canik, Şehr-i zor, 2. Meşrutiyetten sonra Bingazi, Bolu, İzmit, Çatalca,

Urfa, Asir, Kale-i Sultaniye ve Karesi doğrudan doğruya merkez yönetime

bağlandılar. Ayrıca vilayette Valilerin, Livada Mutasarrıfların, kazada

Kaymakamların yanında “İdare Meclisleri” oluşturuldu. Ne var ki ruhani reisler,

memurlar ve seçimlik 4 üyeden kurulan bu meclisler halkın yönetimi etkilemesini

sağlayan araçlardan çok, yöneticilerin karar ve isteklerini onayladılar. Özetle 1871

nizamnamesi, vilayet yönetimine yeni bir iş bölümü planı getiriyor, bu plan

çerçevesinde de merkezin etki ve denetimini arttırıyordu.

Tanzimat sonrası Osmanlı yönetimi, hiyerarşide yukarıdan aşağıya (1)

vilayet, (2) liva, (3) kaza, (4) nahiye, (5) köy olarak örgütlenmiştir. Bu hiyerarşide

her üst kademe astlarının tüm karar ve eylemlerini etkin ve sıkı biçimde

denetlemekte, Osmanlı vali ve yöneticileri de “otokratik yetkilere” sahip

temsilcileri olarak görünmektedirler.

Tanzimat sonrası devlet yapısında görülen ikinci bir gelişme

imparatorluğun biri Rumeli’de, ikisi Anadolu’da, biri de Arabistan’da olmak üzere

dört ordu bölgesine ayrılması ve bunların başına birer “Müşir” atanması böylece

vilayet yönetiminin askeri yapıdan soyutlanması sürecinin tamamlanarak vilayet

yöneticilerinin “Sivil Mülki Amir” durumuna gelmeleridir. Eski gelenekleri yıkan

bu uygulama, Cumhuriyetin tarih mirasının önemli unsurlarından biridir.

Tanzimat sonrası Osmanlı yönetimine ilişkin olarak değinilmesi gereken

üçüncü nokta Vilayet Meclisi ile Vali arasındaki ilişkidir. Vilayet Meclisleri cemaat

temsilcilerinden oluşmaktaydı ve bu cemaatler pek çok durumda

anlaşamamaktaydılar. Osmanlı Valisi cemaatlerin bu durumundan şöyle

yararlanmakta idi : Birbirleriyle anlaşamayan bu cemaatlere merkezin isteklerini

benimsetir hem de bu karışık ve renkli meclislerin sorumluluk ve kararlarını

göstererek yabancı devlet temsilcilerinin bitmek bilmeyen müdahalelerine karşı

koyardı.

Klasik Osmanlı eyalet yönetiminde Beylerbeyi, Sancakbeyi, Subaşı ve

Sipahi komuta zinciriyle birbirine bağlı yöneticilerdi. Ancak o dönem koşullarında

yine o dönemin ulaşım ve haberleşme olanaklarıyla, günlük işlem ve eylemler

etkin ve ayrıntılı biçimde denetlenemezdi, denetlenemedi de. Yeni yönetim yapısı

içinde merkezcilik eğilimi, üstleri astlarının her karar, eylem ve işlemini

denetlemeye, onaylamaya veya geri çevirmeye zorluyordu. Bu durum, merkezci

nitelikteki vilayet yönetim sistemi çerçevesinde, sınır ve sorumlulukları belli bir

yöneticiler hiyerarşisinin oluşmasına, dikey denetimin etkin biçimde

uygulanmasına gerçeklik vermiştir.

1915 yılında çıkarılan Vilayet Geçici Kanunu “Özel İdare” kavramını

geliştirerek yönetim ve maliye alanlarında vilayetlere bazı hak ve yetkiler

vermektedir. Bu dönemin ilginç gelişmelerinden biri Osmanlı taşra yöneticisinin

kişiliğine yeni bir boyutun tek parti temsilciliğinin eklenmesidir. İttihat ve Terakki

politikasına bağlı taşra yöneticileri artan kara, deniz ve demir yolu ulaşımıyla,

yaygınlaşan telgraf kullanımı sayesinde merkezin denetimini daha yoğun duyar

olmuşlar, hem tek parti temsilcisi olarak siyasal görevlerini hem de devletin

temsilcisi olarak yönetsel işlevlerini daha etkin biçimde yürütür duruma

gelmişlerdir. Özetlersek, dar alanda örgütlenmiş küçük, güçsüz yönetim

birimlerine dayalı giderek siyasal yapıyla bütünleşen aşırı özekselci (merkeziyetçi)

Osmanlı yönetim yapısı Cumhuriyet dönemine kalıt olarak geçmiştir. Bu günkü

yönetim dizgemize damgasını basan özekselciliğin kökeninde bu kalıt

yatmaktadır.

Merkezi Yönetim Kuruluşları, Fransa ve Prusya Örneklerine göre

geliştirilmeye çalışılmıştır. Bakanlıkların sayısı artırıldığı gibi Danıştay (Sura-i

Devlet 1868) ve Sayıştay (Dinan-ı Muhasebat 1869) gibi kuruluşlar da kurulmuştur.

Öte yandan eğitim düzeninde de bir çok değişikliğin oluştuğunu görmekteyiz.

Personel eğitimi ve personel sistemi konularında köklü değişikliklerin

yapılmasına gayret sarf edilmiş ancak istenilene ulaşılamamıştır.

Personel eğitim konusunda, bu dönemde yeni okullar açılmaya

başlanılmıştır. Bu okulların amacı bilgili bürokrat yetiştirmektir. Tanzimatçıların

kurmak istedikleri yeni idare sisteminin çarklarını döndürecek “Münevver Memur”

tipi buralardan mezun olacaktı. İşte bu amaca yönelik olarak devlet memuru

yetiştirilmek üzere 1859 yılında açılan Mekteb-i Mülkiye (Bugünkü Siyasal Bilgiler

Fakültesi) en önemlilerindedir.

a) Mekteb-i Mülkiye68

Duraklama devri bitip, çökme devri başlayınca bu iki esası kuvveden fiile

çıkaracak ıslahat ve yenileştirme hareketlerine girişildi. Bu hareketler

sistemsizliği ortadan kaldıracak; ikame edilecek yeni sistemi de buna uygun

olarak yetiştirilecek kimseler yürüteceklerdi.

___________________________________________________________

68 Ali ÇANKAYA, Mülkiye Tarihi ve Mülkiyeliler 1859-1949, Ankara 1955, s.1-250

İşte, Mülkiye Mektebi bu fikrin mahsulü olarak tesis edilen, büyük bir

zaruret ve ihtiyacın ortaya attığı, lüzumunu bu güne kadar maşeri şuurda

hissettirmiş ve hissettirmekte bulunmuş olan bir müessesedir. Filhakika, yabancı

memleketlerde Mülkiye Mektebi’ne benzer müesseselerin kuruluş maksat ve

gayelerini incelediğimizde, bu kuruluşlarda da yukarıdaki fikre müsavi düşünüşün

amil olduğunu görürüz. Buna en iyi misal olarak şöhretini zamanımıza kadar

muhafaza edegelmiş (Paris Serbest Siyasi İlimler Mektebi)’ni verebiliriz.

Esasen Islahat Fermanında da memleketin içinde bulunduğu perişanlığın

sebebi olarak maarif, ilim ve garp zihniyetinden mahrum oluş gösterilmekte ve bu

devrededir ki yeni nizamı yürütecek idareci elemanları yetiştirmek maksadıyla,

Abdülmecid devrinde, 28 Ocak 1859 da nur ve irfan ocağı Mektebi Mülkiye açıldı.

Tanzimat Fermanıyla girişilen mali, askeri ve adli islahatın yanında o

zamana kadar cari olan mülki idare sisteminde de ıslahat gerekiyordu. Has, Tımar

ve Zeamet Sistemi artık ihtiyaca cevap vermekten uzak olduğu cihetle idari

taksimatta da değişiklik yapılmış; eyalet, liva, kaza, karye teşkilatı ihdas

edilmişti.69 Yeni Kurulan teşkilatda (Nizami-ı Tanzimat-ı Hayriye’yi) ikaame edecek

müsbet fikirli realist idareciler olacaktı. İşte, Mektebin açılmasına amil bu

düşünüştür.

İlk Mülkiye Mektebi, iki yıllık orta dereceli ve Mülkiye memurları yetiştirecek

bir meslek mektebidir. Mektep, Maarif Nezaretine bağlı olup alınacak talebe için

menşe aranmamakta; musabaka imtihanı ile Mektebe alınacak talebe üç kısma

ayrılmaktadır. 1. kısımda resmi dairelere devam eden ve resmi tahriratları okuyup,

anlayacak ve yazabilecek katipler; 2. kısımda sair mekteplere devam etmiş, sarf

ve nahvi görüp mantıktan isagoci’ye –Suri Mantık– kadar okuyan talebe; 3.

kısımda ise her iki grubun malumatına sahip olan hususi tahsil görmüşler

bulunmaktadır.

___________________________________________________________

69 Vecih TÖNÜK, “Türkiye’de İdare Teşkilatının Tarihi Gelişimi ve Bugünkü Durumu” , Ankara,

Kanaat Basım ve Ciltevi, 1945, s. 117

Açılacak kaza müdürlüklerine ve liva kaymakamlıklarına Mekteb-i Mülkiye

mezunu olmayan kimselerin tayin edilemeyeceği hakkındaki 21 Şevval 1277 tarihli

iradeye 70 müsteniden yapılmış olup bu tarihten sonra idare amirliği şarta bağlı bir

meslek haline getirilmiştir.

Mektebe devam eden talebenin ekserisinin kalemlerde katip oldukları ve

bunların her gün birkaç saat mektepte ders okuyup vazifelerine devam

edemeyecekleri nazara alınarak, tahsil müddetince maaşlarının bir nevi burs gibi

kesintisiz verilmesi hususu, ketebenin bağlı oldukları Devaire irade kılınmıştır.

Fakat, bu kadar yüklü dersleri iki yılda okumanın güçlüğü ve okutulsa dahi köklü

bir fayda temin edemeyeceği düşünülerek, aşağıdaki Meclis-i Maarif Kararı ile

Mektebin, dört yıla çıkarılması için irade istihsali hususu Maarif Nezareti’ne teklif

ediliyor.

Bu teklif, Maarif Nazırı Suphi Paşa’nın 6 Cemaziyyül-evvel 1284 tarihli

tezkeresi ile Sadaret’e gönderilmiş; 2 recep 1284 tarihli irade ile kabul edilerek

Mektep, dört seneye çıkarılmıştır. Mekteb, ilk mezunlarını 1879 vermiştir. Yekunu

13 olan bu mezunlara, (25 Şaban 1296 – 1 Ağustos 1295) Çarşamba günü yapılan

resmi bir merasimle diplomaları dağıtılmıştır.

1316 (1900) de İdadi kısmı lağvedilerek Müessese yalnız yüksek kısma

inhisar ettirildi. 1877 de İdadi kısmının açılmasına sebeb, o zaman Mülkiyeyi

besliyecek – lise dercesinde – idadiler bulunmamasıdır. Bu devirde bütün askeri

yüksek mektebler idadi talebelerini kendileri yetiştirdiklerinden, Mülkiye’nin de

İdadi kısmının açılmasına lüzum görülmüştür. 1315 (1899) e doğru bütün vilayet

ve liva’larda idadiler açılması işi tamamlandığı, buralardan da Mülkiye’ye yetecek

bol miktarda mezun verildiği cihetle 1316 (1900) da İdadi kısmını, yüksek kısımdan

ayırdılar.

Meşrutiyetin ilanı, İmparatorluğun her müessesesinde olduğu gibi, Mülkiye

üzerinde de tesirini tabii olarak gösterdi. Uzun müddet hakiki maksadından

ayrılarak dar bir zihniyet çerçevesi içinde varlığını devam ettiren Mektep,

kavuşulan Serbest’den azami derecede istifade edecekti.

___________________________________________________________

70 “Siyasi İlimler Mecmuası”, Sayı 107, s. 595.

Abdülhamid devrinde Mektep için yapılan en müsbet işlerden birisi

müsabaka İmtihanı usulünün ihdas edilmesidir.

Mektebin resmi adı ( Mülkiye-i Şahane) demokratik bir tabir olan (Mekteb-i

Mülkiye) ye çevrildi. Derslerle birlikte bu dersleri okutmaya ehliyetli olmayan

hocalarda değiştirilmiş; yerlerine Meşrutiyet yıllarının ileri fikirli, zamanın ilmi

kıymetlerini nefislerinde toplamış şahısları getirilmişti.

Meşrutiyetin ilanı ile söz, yazı hürriyetinin yanında tatbik sahası bulan

Dernek Kurma hürriyetine dayanarak İstanbul’daki Mülkiye mezunları birleşip

1324 Temmuzu sonunda (Mekteb-i Mülkiye Mezunları İttihat ve Teavün Cem’iyeti)

ni kurdular. Devrin rical-i hükümetini teşkil eyleyen Mülkiyeliler ile birlikte bütün

mezunların tabii azası bulunduğu bu dernek hayli teşebbüslere girişmiş; hatta 31

Mart vakasının muzır tesirlerini izale için siyasi faaliyette de bulunmuştur.

İslahat için tahsisata ihtiyaç vardı. Halbuki, o sırada devletin içinde

bulunduğu gailer sebebiyle bütçeye bu hususta bol tahsisat konmasına imkan

yoktu. Mevcut imkansızlığa Meclis’deki Mülkiye aleyhtarlığını da ekleyince ıslahat

hareketi akamete uğruyordu. Yukarıda izah edilen ıslahat hareketi ve müfredat

programı ancak 1330-1331 ders yılında yürütülebildi. Bu sıradadır ki Birinci

Umumi Harbi’in başlaması, bizimde bu harbe iştirakimiz, binnetice, bütçenin

dörtte üçünün harp masraflarına ayrılışı, öteden beri Mülkiye aleyhtarlığı ile

tanınanların güzel bir fırsat elde etmelerine sebep oldu. 24 Ağustos 1331 (1915)

tarihli bir (Kanun-u Muvakkat) la Maarif Nazırı Şükrü Bey zamanında Mülkiye ilga

edildi. Bu kanun, bütçedeki Mülkiye Mektebi tahsisatını Dar-ül-fünun’a ilave

ediyor; dolayısiyle Mülkiyeyi lağvedip Hukuk Fakültesi’ne bağlı idari, mali, siyasi

olmak üzere şubeler ihdasla 56 yıllık şerefli ve çok verimli bir devreyi sona

erdiriyordu.

Mektebin Yeniden Açılması[]

Mülkiye’nin ilga tarihinden itibaren üç sene geçti. Bu kısa zaman,

Müessese’nin hiçbir esaslı fikre dayanmadan kaldırıldığına ve yerini hiçbir

teşekkülün dolduramayacağına dair temelli fikirlerin husulüne kafi geldi. Bu

hakikatı ilk defa idrak eden, zamanın Sadrazamı ve Dahiliye Nazırı Talat Paşa

olmuştur. Talat Paşa 1334 (1918) de Şark vilayetlerinde bir tetkik gezisine çıkmıştı.

Dönüşünde , şunları söyledi;

“Mülkiye’yi lağvetmekle pek büyük hata işlediğimizi bu seferki seyahatimde

daha etraflı anladım. Çünkü, her tarafı harabezar olan memleketin neresinde bir

eser-i umran ve temeddün gördüm ise, bunu orada hizmet eden Mülkiyeli bir

kaymakamın, bir mutasarrıfın, bir valinin eser-i himmeti ve gayreti olduğunu

takdir ettim. Anladım ki Mülkiye mezunları kadar bu memlekette hizmet eden,

yurdun en uzak ve mahrum köşelerinde nur, hayat, medeniyet ve umran halk eden

kimse yoktur.” 71

Talat Paşanın bu hayırlı fikri üzerine derhal teşebbüse geçildi. Hepsi

Mülkiye’li olan ve devrin basiretli ve ileri fikirli zevatından müteşekkil bir hey’et

kuruldu. Bu hey’et Mektebin yeniden tesisi ve tanzimi esaslarını hazırladı.

Açılması hakkındaki kanun tasarısını da o zaman Dahiliye Nezareti Müsteşarı

bulunan Abdülhalik Renda kaleme aldı; Talat Paşa’nın müsaadesiyle Meb’usan ve

Ayan Meclis’lerinde müdafaasını da bizzat yaptı.

Bu kanuna göre;

1. Mütehassıs memur yetiştirmek üzere

2. Dahiliye Nezareti’ne bağlı olarak

3. Tahsil müddeti üç sene bulunan

4. Leyli ve ücretli, ayni zamanda her yıl alacağı talebenin otuzu meccani

olan

5. Meccani okuyanların on yıl mecburi hizmete tabi tutulacakları yeni bir

Mekteb-i Mülkiye tesis ediliyordu.

___________________________________________________________

71 Mülkiye Mecmuası, Birinci Kanun 1935, 57. sayı, s. 9., Prof Emin Erişirgil nutku.

Noksanlar kısa zamanda ikmal edildi. O sırada Birinci Cihan Harbinin bütün

şiddeti ile devam etmekte bulunuşu, Mekteb’e talebe temininde müşkilat

çekilmesine yol açıyordu. Zira yüksek tahsil çağına gelmiş gençlerin ekserisi harp

dolayısı ile silah altında bulunuyordu. Bizzat Talat Paşa’nın ve o zaman önemli

mevkilerde bulunan Mülkiyelilerin tavassutu ile bu engel de halledildi. Duhul

imtihanlarını kazanan gençlerin tecili yaptırılacak, silah altında olanların da

terhisleri temin edilecekti. Bu hususlar kanun müzakeresi sırasında da teminat

altına alınmıştı.

Memleketin en buhranlı zamanlarında Mülkiye’ye bu derece önem verilmesi,

onun lüzum ve değerinin bir daha inkar edilemeyecek şekilde maşeri şuur’a

nakşedildiğine çok güzel bir delildir.

Nur ve irfan ocağımız Mülkiye böylelikle basübadelmevt’e kavuştuktan

sonra 5 Teşrinisani 1334 (1918) de fiilen tedrisata başladı. Önce yalnız birinci sınıf

açıldı. 1919 da ikinci sınıf, 1920 de de üçüncü sınıf faaliyete geçtiler. İlk

mezunlarını da 1337 (1921) de verdi. Müessesenin bu devresinin ilk iki senesi

Türk Tarihi’nin çok elim, karanlık bir safhasına rastlar.

Mütarekeyi müteakip, Yıldız’daki Mektep binasına (Saray Müzika Takımı)

yerleştirildiğinden müessese, açılışından bir yıl sonra Kabataş’da Etem Paşa

Konağına nakledildi. Ayni tarihten bir yıl sonra da 27 Temmuz 1336 (1920) tarihli

bir kararname ile Dahiliye Nezareti’nden alınıp Maarif Nezareti’ne bağlandı. 27

Temmuz 1337 (1921) de Aksaray’da Cerrah Paşa Caddesi’ndeki Redif Paşa

Konağı’na taşında. Teşrinievvel 1338 de ise tekrar nakle uğrayıp, şimdi (Adli Tıp

Müessesesi) olan binaya getirildi. Devrin Padişahı Vahdettin de, kestirilemeyen

bir sebeple, Mülkiye’yi himayesine alıp Mekteb’in ismini tekrar (Mekteb-i Mülkiye-i

Şahane) ye tahvil ettirdi.

Cumhuriyet, Mülkiye’yi işte bu durum ve şartlar içinde buldu.

İstanbul’un B.M.M. hükümetince, İtilaf Devletleri’nden resmen ve şerefle

teslim alınışını müteakip Mülkiye’de otomatikman B.M.M. Hükümeti Maarif

Vekaleti’ne bağlandı. Muazzez vatanımızla birlikte müessese de kurtulmuş, hakiki

sahibinin ihtimamına, şefkatına kavuşmuştu. Bundan sonra, Cumhuriyet

hükümetinin, Cumhuriyetin koruyucu ve icraatçılarını yetiştirecek olan bu

müessese için hiçbir fedakarlıktan kaçınmadıklarını minnet ve şükranla müşahede

ediyoruz.

“Müessese tedrisatının hedefi ise, Hükümet memuru yetiştirmektir.”

Denildiğine göre programların, ihtisasdan ziyade kalifiye devlet memuru

yetiştirme esasına göre tanzim edildiğini kabul etmek lazımdır.

Okula alınan parasız yatılı talebelerden tahsilini bitirenlerin Finans

Bakanlığına ayrılan kısmı, Finans Bakanlığı emrinde ve diğerleri Hükümetçe

kendilerine gösterilen yer ve işlerde bu okulda geçirdikleri müddetin iki misli

çalışmakla mükelleftirler. Bu mükellefiyeti yapmayanlardan tahsil masrafı yüzde

elli fazlası ile ve Tahsil-i Emval Kanununa tevfikan tahsil olunur.

Mecburi hizmetlerin bir kısmını isteğiyle yapmayanlardan, yapmadıkları

müddete düşen tahsil masrafı ve okuldan veya işyarlıktan inzibati sebeplerle

kovulanların dahi tahsil masrafları yukarıdaki esaslara göre alınır. Talebeden

okula girerken bu hükümlere riayet edeceği hakkında bir taahhüt kağıdı alınır.

Müessesenin Ankara’ya nakli ile beraber tahsil müddeti dört yıla çıkarılmış,

ders programları islah edilmiş, derslerin sınıflara göre taksimi yeniden tanzim

kılınmıştır. Zengin ve muntazam bir kütüphane tesisi için büyük gayretler

sarfedilmiştir ki bu gün 38000 ciltlik bir kitap hazinesine sahip olan (S.B.F.

Kitaplığı) o gayretin neticesidir. Yabancı dil tedrisatına layık olduğu önem

verilerek bu dersler talebenin azami şekilde istifade edeceği vaziyete getirildi.

Mülkiye Mektebi denen irfan ve Millet Hadimleri Yuvası 91 yıllık çok şerefli

bir hizmet devresinden sonra, ilk gayesinden hiçbir şey kaybetmeden, büyük

tarihi vazifesine daha nicelerine eklemek üzere ebedi istirahatgahına çekiliyor,

yerini kendisinin devamı olan Siyasal Bilgiler Fakültesine terketmiş oluyordu.

5. Cumhuriyet Dönemi

Bir Millet tarihinde ilk defa yaşanacak olan “cumhuriyet İdaresi” dönemine

bakıldığında, Cumhuriyeti kuranların hakkını ilk elden teslim etmek gerektiğine

inanıyorum. Yeni dünya üzerinde yerini alabilmiş bütün çağdaş milletlerin

yönetim biçimini kabul edip, bütün bir ulusun kaderini biçimlendirmişlerdir.

Cumhuriyet dönemini, planlı dönem öncesi ve planlı döneme geçilen 1960’lı

yılların ilk yarısıyla beraber değerlendirirken aynı zamanda Türk Kamu Personel

Sisteminin gelişimine de bakacağız.

Birinci Dünya Savaşı sonunda yenik sayılan Osmanlı Devleti, savaşta çok

sayıda yetişmiş insanını kaybetmiş, öğretim kurumlarının bir kısmı kapanmış,

mali durumu tamamen buzulmuş ve isyanların sosyal yapıyı sarstığı çok güç

koşullar içinde bulunuyordu. Bu ortamdaki ülkeyi teslim alan yeni yönetimin,

bütün sorunlara hemen eğilmesi mümkün değildi. Her şeyden önce memleketi

içinde bulunduğu güç koşullardan kurtaracak bir yönetim mekanizmasına sahip

olunması gerekiyordu.

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda yönetim, Osmanlı Devletinin son

dönem yönetici kadrosu ve sistemiyle devam ediyordu. Bunun nedeni Kurtuluş

Savaşı sonunda çok sayıda yetişmiş insanın kaybedilmesiydi. Bu dönemde batılı

örnekler hedef alındığından, Osmanlı Devletinden devralınan yöneticilerin

batılılaşma programını uygulayamayacakları düşüncesi hakim olduğundan,

öncelikle yeni bir yönetici kesimin yetiştirilmesi karalaştırılmıştır.

Ülkenin içinde bulunduğu bu güç şartlardan yeni yetiştirilecek yöneticilerle

kurtulabilir düşüncesi önem kazanmıştır. Ancak uygulamanın zaman alacak

olması ve çalışmalarında hızlı yapılması gerektiğinden, Osmanlı devri üst düzey

yöneticilerin bağlılıkları kazanılmaya çalışılmıştır.72

___________________________________________________________

72 Metin HEPER, “Tanzimattan Cumhuriyete Devlet Yapısı ve Yönetimi”, Türkiye Ansiklopedisi,

2.Cilt, S. 260.

a) Planlı Dönem Öncesi

Türkiye Cumhuriyeti’nin monarşik Osmanlı Devleti ile siyasi ve anayasal

düzeni bakımından benzerliği yoktur. Buna mukabil Osmanlı mülki idare bölümleri

ile Cumhuriyetin mülki idare bölümleri arasında fark da olmamıştır. Saltanatın

hemen bütün vilayet ve sancakları Cumhuriyet devrine vilayet (İl) olarak intikal

etmiştir.

1921 Anayasasının çıkarıldığı tarihte mülki teşkilat vilayet, sancak/liva, kaza

ve nahiye şeklinde kademelenmiştir. Sancaklar ve diğer deyimi ile liva ve

mutasarrıflıklar kural olarak vilayetlere bağlı iseler de mülhak sancakların

yanında müstakil denilen bazı sancaklar da doğrudan merkeze bağlıydı. Fakat

1921 Anayasası bu kademe sayısını dörtten üçe indirdi ve taşra teşkilatından

sancakları çıkardı.

1927’de kurulan Umumi Müfettişlikler Cumhuriyet dönemiyle tecrübe

edinmiş ancak geleneksel yapıda rahatsızlıklara sebep olmuştur. Bazı alanlarda

bakan yetkisine sahip olan Umumi Müfettiş bölgesi dahilindeki vilayet valilerinin

bazı kararlarını bozabilecek veya değiştirebilecektir. Bununla birlikte mahallin en

büyük mülkiye amiri valilerdir ve müfettişlik vilayet üzerinde bir makam değildir.

Esas itibariyle güvenlik tedbirleri nedeniyle kurulan ve bazı yerlere usulen

uzatılan bu teşkilattan zamanına göre bir ölçüde fayda görülmüş ise de vilayette

en büyük mülkiye amiri valinin olmasına dair yedi asrı bulan geleneğe aykırı

olması, uygulamada bazı aksaklıklara sebep olmuştur. Nihayetinde 1952’de

Umumi Müfettişliklerin mevcudiyetine son verilmiştir. 73

Vilayet idaresi ile ilgili Cumhuriyet döneminde çıkarılan ilk kanuni düzenleme

1929 tarihli Vilayet İdaresi Kanunudur. Bununla illerin yönetimi ve teşkilatlanması

düzenlenmiştir. Mevcut il sayısı 63 iken 1933’te 57’ye indirilmiştir.

___________________________________________________________

73 Metin KUBİLAY “ Türkiye’de Mülki İdare Sistemi “ Türk İdare Dergisi, Eylül 1998, s. 113

Kanunun uygulamasıyla, hükümetçe lüzum görülen vilayet merkezlerinde

dahi bir merkez kazası teşkilatı ve kaymakam bulunur hükmüyle 1930’dan

itibaren merkez ilçeler ve merkez bucakları kurulmaya başlanmıştır. Ardından

çıkarılan 1949 tarihli İl İdaresi Kanunu Türkçe deyimleri benimsemiştir. 74

Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarından Cumhuriyete kalan başka bir

uygulama, devlet yönetim ve hizmetlerinin az sayıda bakanlıkla yürütülmesidir.

Ekonomik anlayışın 1923-30 dönemindeki gibi liberal veya 1930 sonrasındaki gibi

devletçi oluşu, bu örgütlenme biçimini etkilememiş, değiştirmemiştir. Bakanlık

sayısının 11-12 olduğu bu dönem yönetsel görünüşünü bir cümleyle betimlemek

gerekirse, devletin, adalet, ulusal savunma, içişleri, dışişleri, maliye,eğitim,

bayındırlık, iktisat, sağlık, tarım, gümrük ve tekel gibi geleneksel işlevlerini

“bakanlık” olarak örgütlediğini söyleyebiliriz. Bakanlık sayısı ancak 1940’ların

sonuna doğru artmaya başlayacaktır.

Sayıları az, konuları genel bakanlıklardan oluşan yönetim yapısı ifadesini 1949

doğumlu İl İdaresi Kanununda bulmaktadır. Türkiye’de sermaye birikiminin yeterli

olamamasından, devlet gücü toplumsal değişmeye yol göstermekle yetinmeyip

ona öncülük etmek durumunda kalacaktır. 1930 sonrası devletçiliği dünyadaki

ekonomik buhranında etkisiyle kaçınılmaz olmuştur. Bu süreç ve eğilimler ikinci

dünya harbi sonuna kadar devlet yönetimine batılılaşma, ulusal sanayinin

kurulması, dış etkilerin en aza indirilmesi ve Anadolu’nun geliştirilmesi gibi

hedefler şeklinde yansımıştır.75

Yine bu dönemde eğitim alanında yapılan çalışmalar özellikle de orijinalliği

ile bu gün hala tartışma konusu yapılan Köy Enstitüleri ile Anadolu’nun her

köşesine uzanan bir kalkınma çabası söz konusudur. Halk evleri her ne kadar

daha sonraki yapısıyla tartışılsa da sosyal alanda bu çabanın ayrı bir parçası

olarak değerlendirilmektedir.

___________________________________________________________

74 Mefahir BEHLÜLGİL, İmparatorluk ve Cumhuriyet Döneminde İllerimiz, İstanbul, 1992, s.172

75 İlhan TEKELİ , Bölge Planlama Üzerine , İstanbul, 1972, s. 112

Osmanlı İmparatorluğunun son elli yılıyla Cumhuriyetin ilk çeyrek yüzyılında

yönetim ideolojisi ve yapısının “tutarlı” bir oluşum içinde bulunduğu söylenebilir.

Şöyle ki işlevsel denetimi yürütebilmek için merkezci bir örgütlenmeye

gidilmiş, merkezci denetimin etkinliğini arttırabilmek için de yönetim birimlerinin

kapsadıkları fiziki alan giderek daraltılmıştır. Toplum ve devlet düzenleri

arasındaki ilişki açısından bunun önemi, daraltma işleminin toplumdan da destek

görmüş olmasındadır. Bundan doğal bir şey olamaz, çünkü, taşra yönetimini

düzenleyen bütün hukuk metinleri, temel ilke olarak, merkezi yönetimin bütün

hizmet ve işlevlerinin mülki idare bölümleri içinde örgütlenmesini öngörmekte, bir

başka deyişle belli bir yerleşme bölgesinin devlet hizmetlerinden en çok

yararlanabilmesi “il merkezi” durumuna getirilmesi koşuluna bağlanmaktadır.

Bu ve benzeri zorlamalar sonucu 1950’lerin ortalarına kadar ülkenin her

yerinden il olma taleplerinin geldiğini görüyoruz. Bu durum toplumsal yapının ve

ona bağlı olarak yönetim yapı ve anlayışının değişmeye başladığı 1950’lerin

ortalarına kadar sürmüş, beliren yeni koşullarda il olma isteklerinde kısmı bir

azalma olmuştur.

Ancak il olma isteklerindeki azalmanın ilçe düzeyine yansımadığını, yani il

sayısı aynı kalırken ilçe sayısının sürekli arttığını hemen belirtmek gerekir. Mülki

yönetimin il düzeyindeki çekiciliğinin azalması, buna karşılık ilçe düzeyindeki

taleplerin sürmesi doğal karşılanmalıdır. Şöyle ki; kişi ve toplulukların devletle

ilişkileri ilçe düzeyindeki memurlarla başlamakta, belli büyüklükteki yerleşme

merkezlerinde yaşayan insanlar yerel yönetim organlarının çok yetersiz kalmaları

(örnek olarak bu organların kolluk görev ve yetkileri yoktur) nedeniyle ilçe

örgütlerinin yokluğunu daha kolay duyabilmektedirler. Burada başka bir nokta da

il sayısının ülke genelinde belli bir büyüklüğe ulaşılmış olmasının da, sınırlayıcı

rolü vardır. 76

___________________________________________________________

76 Kurthan FİŞEK , a.g.e. s.32-33

Devlet görevleri, dün olduğu gibi bu günde yetki genişliği ilkesine göre,

mülki idare bölümleri içinde örgütlenmektedir. Ancak son yıllarda devlet

görevlerinin alan, kapsam ve içeriği değişirken, bu görevleri yerine getirecek olan

mülki idare yapısının daha küçük parçalara ayrıldığı bir gerçektir. 1950’lerde 497

olan ilçe sayısı 2002’de 850’yi bulmuştur. Bu gözlemi tamamlayıcı yönde,

günümüz mülki idare amirinin çok değişik alanlara yayılmış 800’den fazla görev

üstlendiğini söyleyebiliriz.

Mevcut hukuki yapıda mülki idare amirine görev ve sorumluluk vermeyen

kanun yoktur. Bu durum aslında İl İdaresi Kanunuyla oluşturulan sistemin

mantığına uygundur ama mülki amirliğin fiili görev alanının giderek daraldığı ve

Cumhuriyet döneminin ilk yıllarındaki misyonundan farklılaştığı, ekonomik

alandan uzaklaştığı, bölgesel yapılanmaların klasik mülki yapının dışına taşmaya

çalıştığı düşünülürse, yapının alışılandan farklı biçimde ele alınması gerekliliği

daha iyi değerlendirilebilir.

Bu dönemde yönetici kadroların yetiştirilmesi ve yeni personel sisteminin

kurulması yönünde çalışmalar devam etmiş, yeni oluşturulan yönetim kadrosu,

yeni devletin ilkeleri doğrultusunda yetiştirilmek istenmiştir. Amaç, Cumhuriyet

Türkiye’sinin modern kurumlarını oluşturacak ve yaşatacak bir yönetim sınıfı

meydana getirmektir. 77

Yeni yetişen yönetici kesim yavaş yavaş demokrasinin üst basamaklarına

tırmanarak, Osmanlı yönetiminin olumsuz kalıntısını giderme, devleti yukardan

aşağı yeniden biçimlendirme, ekonomiyi yeniden düzenleme ve hukuk temellerine

dayalı bir personel sistemi kurma çabası içine girmiştir.

Yeni personel sisteminin kuruluş çalışmaları 1926 yılında çıkarılan 788

sayılı “Memurın Kanunu”nu ile başlamıştır. Bu kanunla, kamu personelinin genel

bir statü içerisinde düzenlenmesi sağlanmıştır. Bu kanunla, devlet memurluğuna

girebilmek için belli bir eğitim almak (üst düzey yöneticilik

___________________________________________________________

77 Metin HEPER, a.g.e. S. 105

görevleri için yüksekokul bitirme şartı) ve yeterlik sınavını başarmak şartı

getirilmiştir. Bu yönüyle 788 sayılı Kanunun Liyakat sistemini kabul ettiğini

söyleyebiliriz. Daha sonra kanuna yenileri eklenmiştir. Bunlar 1108 sayılı Maaş

Kanunu, 1452 Sayılı Maaşların Tevhit Taadülü Kanunu, 1453 Sayılı Askeri Barem

Kanunları’dır.

Bu dönemde 1924 yılında okul yönetmelikleri ve dersler yeniden gözden

geçirilmiştir. Bu okullar arasında Mekteb-i Mülkiye’de yeralmaktadır. Bu okulun

amacının, memur niteliklerini oluşturarak, hükümet memuru yetiştirmek olduğu

ana tüzükte belirtilmiştir. Bu memurluklar, Kaymakam Muavinliği, Vali, Maiyet

Memurluğu, Mutasarrıf , Liva Tahrirat Müdürlüğü, Vilayet ve Liva Nüfus

Müdürlüğü, Merkez-i Hükümet Şube Şefliği olarak değiştirilmiş ve 1936-1937 ders

yılında yüksek öğretim kurumlarının Ankara’da bulunmasının devletin yeni

felsefesini öğrencilere telkin yönünden önemli olduğu sonucuna varılarak Harbiye

Okulu ile birlikte Ankara’ya nakledilmiştir.

Daha önce Ankara’da açılan Hukuk Mektebi ile Mülkiye Mektebi gibi yeni

yüksek öğretim kurumları yalnızca yüksek kademe bürokratlar ve hukukçular için

eğitim vermekle yetinmeyecek, yeni devrimci ilkelerin temelini teşkil edecek ve

Türkiye’nin toplumsal ihtiyaçlarını karşılayacak hukuki çevreyi geliştirmeye

yardımcı olacaklardı. Sivil yönetimin bütün personel ihtiyacını karşılamakla

birlikte bu okullar bu misyonlarını büyük ölçüde gerçekleştirmişlerdir. 78

Bu dönemde, genel eğitim sahasında olduğu kadar mesleki ve teknik eğitim

bakımından da ciddi bir gelişme kaydedilmiştir. Bu programlar kamu

personelinin, hizmete girmeden önce fikri, mesleki ve moral açıdan daha

kabiliyetli olmasını hedeflemiştir. Ancak bu dönemde sistemli bir hizmet içi eğitim

düzeni getirilememiştir.

___________________________________________________________

78 Metin HEPER, a.g.e., s. 106

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, durgun bir eğitim düzeni içinde yetişmiş

ve uzun yıllar bürokrasinin geleneksel düşünüş ve davranış kalıpları içinde

eğitilmiş bir yöneticiler kadrosunun günün ihtiyaçlarına cevap vermediği acı bir

şekilde anlaşılmıştır. 79

1950’li yıllara doğru bir takım yabancı uzmanlar getirilerek Türk kamu

yönetimi sisteminin geliştirilmesi üzerine çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Bu

incelemelerin odağı personel aylık ve suretleri üzerinde yoğunlaşmaktadır. 80 Bu

araştırmaların ilk olanı 1949 yılında Dünya Bankası tarafından görevlendirilen

başkanlığını Amerikalı James M. Barker’in yaptığı kuruldur. Barker Kurulu

Raporu’nda, kamu görevlilerinin görev sırasında yetiştirilmesi konusuna yer

verilmekte, Türk üniversitelerindeki yabancı uzmanların görüşleri de alınarak hem

kendi öğrencilerine, hem de bu alandaki üst düzey uzmanlara eğitim vermek, alt

düzeylerle orta düzeyler için görev içi eğitim çalışmalarının yapılması gerekli

görülmektedir.

Daha sonra 1962 yılında hazırlanan Merkezi Hükümet Teşkilatı Araştırma

Projesi Raporu’nda ise, üst düzey yöneticilerin yetiştirilmesi hakkında, yönetici

adaylarının önce dairelerinde kısa süreli ve staj mahiyetinde bir eğitime tabi

tutulmaları, daha sonra adayların, daireleriyle bağlantıları devam etmek şartıyla

işin mahiyetine göre, tesbit edilecek bir sürede Türkiye ve Ortadoğu Amme

İdaresi Enstitüsü’nde idarecilik eğitimi görmelerinin sağlanmasına yer verilmiştir.

MEHTAP raporu ayrıca gösterdiği ilkelerle Devlet Memurları Yasasına ışık

tutmuştur. Raporda personel yönetiminin geliştirilmesinin temellerine değinilmiş,

sınıflandırma, ücret sistemi, kıdem ve yeterlilik, sosyal hak ve yardımlar, devlet ve

KİT personel grupları, zorunlu hizmet usulünün yeniden ele alınması, yerli

uzmanların yetiştirilmesi, dış ülkelerde eleman eğitimi konularına yer verilmiştir.

Personelin hizmet öncesi ve hizmet içi eğitimi için gerekli önlemlerin alınması

gerektiği vurgulanmıştır.

___________________________________________________________

79 Cemal MIHÇIOĞLU, Türkiye’de Yüksek Kademe Yöneticilerinin Eğitimi, AÜSBF,Haziran 1968, s.

39

80 M.Kemal ÖKTEN, Türk Kamu Personeli Yönetim Gelişimi, Amme İdaresi Dergisi, Haziran

1992,C.25, s. 2

1950’li yıllara gelindiğinde hızlanan toplumsal ve ekonomik yapı

değişiklikleri, doğal olarak yönetim sistemini de etkisi altına almıştır. Bu etki

sonucu, değişen şartların gereklerine uyabilecek, elverişli tavırlara ve toplumun

ihtiyaçlarına cevap verebilecek yeterli bir bilgiye sahip yöneticilerin yetiştirilmesi

gerektiği düşüncesi doğmuştur. Bu düşünceden yola çıkarak, yöneticilik alanında

lisans düzeyinin üstünde eğitim sağlamak ve nitelikli kamu yöneticisi yetiştirmek

amacıyla 1953 yılında Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü faaliyete

geçirilmiştir.

Enstitü ile bir yandan gelecekte yöneticilik görevlerine gelmeleri umulan

genç kamu görevlilerinin lisansüstü düzeyde akademik bir eğitime tabi

tutulmaları, öte yandan, kamu yönetiminin en çok ihtiyaç duyduğu bazı uzmanlık

alanları (Organizasyon ve Metod, Planlama, Araştırma, Personel Yönetimi, Eğitim

Yönetimi ve Hizmet İçi Eğitim) için eleman yetiştirilmesi planlanmıştır. İleride

TODAİE ile ilgili daha geniş bilgi verilecektir.

1960’lı yıllara gelindiğinde, 160 Sayılı Kanun’la Devlet Personel Dairesi’nin

kurulması ve 657 Sayılı Kanun’la ayrı bir yönetici sınıf kurulması hükmü

getirilmiş, ancak daha sonra bu hüküm yürürlüğe girmeden kaldırılmıştır. Bu

hükmün kaldırılması bir üst düzey yöneticiliği eğitim programının

geliştirilmemesinin ana nedeni olarak gösterilmektedir. Bu dönemde eğer bir

yönetici sınıf kurulabilseydi memuriyete giriş ve yükselme sınavla olacak, bu da

kariyere başlayanlar için hazırlık eğitimini şart kılacaktı. 81 Bir başka deyişle,

bugün görevde bulunan üst düzey yöneticilerin tamamı bir hazırlık eğitimi görmüş

olacaktı. Ancak, yönetici sınıfın kurulamaması, üst düzey yönetici eğitiminin

bugün bile istenen düzeyde sağlanılmasını yetersiz kılmıştır.

b) Planlı Dönem

1961 Anayasası ülkemizde planlı kalkınma serecinin başlangıç noktasını

oluşturmuş ve Anayasa ile Devlet Planlama Teşkilatı kurularak planlı kalkınma

dönemi başlamıştır. Yöneticilik alanında köklü bir geçmişe ve geleneklere sahip

___________________________________________________________

81 Cemal MIHÇIOĞLU, a.g.e., 1968, s. 199.

olan ülkemizde profesyonel bir yönetici sınıf oluşturma düşüncesi, ancak planlı

kalkınma dönemine geçişle ağırlık kazanmıştır.

Planlı döneme geçişle birlikte, dikkatler kalkınma planlarını hazırlayacak ve

uygulayacak olan kamu yönetimine çevrilmiştir. Yöneticilerin bu önemli görevi

yerine getirebilecek bilgi, beceri, tutum ve davranışları kazanabilmeleri onların

yetiştirilebilmeleri ile mümkündür. Türkiye’de yöneticilerin yetiştirilmesi

konusunda hizmet öncesi eğitim faaliyetleri gelişmemiştir. Özellikle yöneticilik

konumları için eleman yetiştiren hizmet öncesi eğitim kurumları yoktur. Bu

durumda yöneticilik görevleri için gerekli bilgi, beceri, tutum ve davranışların

hizmet sırasında kazandırılması gerekmektedir. 82 Bu da yöneticilerin hizmet

içinde eğitilmeleri anlamına gelmektedir. İşte bu nedenle planlarda hizmet içi

eğitim hükümlerine yer verilecektir.

Devlet Personel Dairesi kurulması ve 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu

ile eğitim konusunda bazı düzenlemeler getirilmeye çalışılmıştır. Personelin

yetiştirilmeleri, daha üst düzey kadrolara hazırlanmaları için uygun usul ve

vasıtaların tespit edilmesi görevi Devlet Personel Dairesi’ne verilmiştir. Kanun

hükmünde yapılan bu düzenlemenin başında, daha önce kararlaştırılan ancak

1983 yılında gerçekleştirilebilen “Devlet Memurları Eğitim Planı”nın hazırlanış

amacı, kamu kurum kuruluşlarınca yerine getirilecek eğitim faaliyetleri için

standart bir düzen ve koordinasyon sağlama, kurumların ortak bir anlayış içinde

topluma yararlı, yurt çıkarlarına uygun ve milli kalkınmamıza yardım edici bir

ortamda, ekonomik imkanlara da uyularak eğitim faaliyetlerinin

gerçekleştirmesidir.

Plan, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu ile Devlet Personel Dairesi

Kurulması Hakkında Kanun’un uygulama alanına giren kurum ve kuruluşların

personelin yetiştirilmesinde uygulanacak hizmet öncesi, hizmet içi ve diğer eğitim

ilkelerini belirmekte, öncelikleri sıralamaktadır. Ayrıca kamu kurum ve

kuruluşlarına eğitim konusunda önemli görevler yüklenmektedir. Bu görevler,

___________________________________________________________

82 Doğan CANMAN, “Türkiye’de Kalkınma Gereklerine Uygun Olarak Yüksek Yöneticilerin

Yetiştirilmesi”, AİD, C. 1, S. 3., Eylül 1978, s. 9

hizmet için eğitim yönetmeliklerinin hazırlanması, yurtiçi ve yurtdışı yıllık eğitim

programlarının tespit edilmesi, eğitim merkezleri, eğitim birimleri ve eğitim

kurallarının oluşturulması gibi görevlerdir.

Çeşitli kademelerdeki memurların eğitimini göz önünde bulunduran bu

plan, üst düzey yöneticiler konusunda, “üst kademe yöneticilerin yetiştirilmeleri

bu konudaki mevzuat hükümlerine göre yapılır” hükmü ile bu konunun ayrıca

düzenleneceğine işaret etmektedir.

657 Sayılı Kanunun 212. maddesi ve daha sonraki maddeleri hizmet içi

eğitim konusunda bazı düzenlemeler getirmiştir. Ancak bu düzenlemeler üst

düzey yöneticilerin eğitimini içine almamış dolayısıyla üst düzey yöneticilerin

eğitim konusu yine açıkta kalmıştır.

1963 yılında hazırlanan Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda eğitim,

istenilen yaşam düzeyine ulaşmak çabası olan kalkınmanın en etkili araçlarından

biri olarak görülmüş, kalkınma çabasının gerçekleşmesi için gerekli nitelikte ve

sayıda elemanların yetiştirilmesi 83 vurgulanmıştır. Ancak bu plan döneminde

personelin yetiştirilmesi hususunda önemli bir çalışmanın yapılmadığı

gözlenmekle birlikte, bu planda üst düzey yöneticilerin yetiştirilmesine de yer

verilmiştir.

1968 yılında yürürlüğe konulan İkinci Beş yıllık Kalkınma Planı’nda ise,

hizmet içi eğitime geniş yer verilmiştir. Hizmet içi eğitimin iş veriminin artırılması,

üretilen mal ve hizmetlerin yükseltilmesi için gerekli olduğu belirtilerek, bu plan,

“çalışanlara okul süresi içinde kazanamadıkları işler ile ilgili bilgi ve kabiliyetleri

vermek ve geliştirmek, iş gücünün kademeler arasındaki dikey hareketliliğini

sağlamak, teknolojik gelişmelere göre çalışanları bilgi sahibi kılmak amacıyla

bütün sektörlerde ve her kademede hizmet içi eğitim verilecek” hükmü yer

almıştır. Hizmet içi eğitim konusunda uzun süredir devam eden uygulamalara

___________________________________________________________

83 Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, Ankara, 1963 , s. 441

rağmen etkili bir sistem kurulamadığı, kamu kuruluşları ve işverenlerin

çoğunluğunca metodlu ve programlı bir hizmet içi eğitim zorunluluğunun

benimsenmediği sonucuna varıldığı84 da ayrıca belirtilmiştir.

Bu planda, Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü’nün kamu

kesiminde mezuniyet sonrası eğitim vererek üst düzey yönetici yetiştirme

imkanları sağlanacağı ve enstitünün buna göre destekleneceği belirtilerek bu

sorun için kesin bir çözüm yolu hükme bağlanmış bulunmaktadır.

İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planında, hizmet içi eğitime gerekli önem

verilmekle birlikte, ancak plan döneminde hizmet içi eğitimle ilgili nelerin

yapılacağı somut olarak belirtilmemiş, ayrıca somut önerilerde getirmemiştir. Bu

durum önemli bir eksiklik olarak görülmektedir. 1973 yılında hazırlanan Üçüncü

Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda ilk defa yöneticilerin eğitimlerinden bahsedilerek,

kamu kesiminin her kademesindeki insan gücünün mesleki bilgi ve becerilerinin

artırılmasını sağlayacak, özellikle de her kademedeki sevk ve idarecilere nitelik

kazandıracak hizmet içi eğitim programlarının geliştirilip uygulanacağı

önerilmektedir. 85

Bu planda, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü’ne önemli

görevler verilmiştir. Enstitü, Kamu Kurum ve Kuruluşlarında her kuruluş için ortak

olan (planlama, araştırma, bütçe, personel idaresi ve eğitim, teknik destek

hizmetleri gibi) konularda yöneticiler için hizmet içi kurslar düzenleyecek, yüksek

nitelikli yöneticiler için akademik olmayan fonksiyonel eğitim programlarını

doğrudan uygulayacak, bakanlıkların alanlarına giren yönetim konularında hizmet

içi eğitim programlarını ortak çabalarla sürdürecektir. Ayrıca bu amaçla

Enstitü’nün bir kamu hizmet içi eğitim kurumu olacak biçimde yeniden

düzenlenmesi öngörülmüştür.86 Planda belirtilen öneriler hizmet içi eğitim

konusunda bazı çalışmaların yapılmasını sağlamış, ancak istenilen düzeye

ulaşılmamıştır.

___________________________________________________________

84 İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, Ankara, 1967 , s. 181-182.

85 Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı, Ankara, 1973 , s. 88.

86 Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı, Ankara, 1973 , s. 778.

Dördüncü Beş Yıllık kalkınma Planı’nda da kamu yöneticilerinin eğitimine

yer verilerek, kamu yöneticilerinin, çağdaş yönetimi ve yöntemlerini bilen ve bu

bilgileri uygulamaya aktarılabilecek nitelikte bir eğitim almaları için, merkezi

düzeyde gerekli önlemlerin alınacağını ve Türkiye Orta Doğu emme İdaresi

Enstitü’nün bu görevi yerine getirecek şekilde yeniden düzenleneceği

belirtilmiştir. 87

Bu plan döneminden önce üst düzey yöneticilerin yetiştirilmesi konusunda

yasal bir yaptırım bulunmamaktaydı. Her ne kadar 657 Sayılı Devlet Memurları

Kanunu, yüksek yöneticilerle ilgili köklü değişiklikleri içermekteyse de, bir

yönetici sınıf kurulması ve bu sınıf mensuplarının çeşitli bakanlık ve kurumlar

arasında yer değiştirmesi konusundaki hükümlerine, bugüne kadar işlerlik

kazandırılamamıştır. 88 657 Sayılı Devlet Memurları Yasası 31.07.1970 tarih ve 1327

sayılı yasa ile %55’i uğradıktan ve böylece uygulamaya konabildikten sonra çeşitli

tarihlerde çıkarılan çok sayıda yasa ve yasa gücünde kararnamelerle büyük

ölçüde değişiklikler geçirerek, hemen hemen özgün biçimini yitirmiştir.

Ancak, bu plan döneminde diğerlerinden farklı olarak yönetici eğitimi

kavramı ilk defa Anayasa kapsamına alınmıştır. 1982 Anayasa’ sının

128.maddesinin 3.bendinde üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve

esaslarının kanunla düzenleneceği hükmüne yer verilmiştir. Bu hükümle,

ülkemizde ilk defa yöneticilerin eğitimlerinin kanun kapsamına alınması

sağlanmıştır. 1983 yılında da Devlet Memurları Genel Eğitim Planı yürürlüğe

konmuştur.

Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda yöneticilerin eğitimlerinden çok genel

olarak personelin eğitim ve yetiştirilmesi üzerinde durulmuştur. Sadece, okul içi

yaygın eğitim yoluyla yüksek nitelikli sevk ve idareci yetiştirilmesine önem

verileceği genel olarak vurgulanmıştır.

___________________________________________________________

87 Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı, Ankara, 1979 , s. 299

88 Ayda KÖPRÜLÜ,”Üst Yöneticilerin Eğitim Sorunu”, Kooperatif Dünyası Dergisi, Y. 16., S. 184.,

Temmuz 1986, s. 11

Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda ise yine yaygın eğitim ele alınarak,

hizmet içi eğitim programlarının uygulanabilmesi için, bir eğitim ve insan gücü

planlaması sistemi kurulacağı belirtilmekte, eğitimin basın ve yayın yolu ile

verileceği, yönetici ve çalışanlar içinse işbaşı ve diğer eğitim çalışmalarının

başlatılacağından bahsedilmektedir.

Kamu yönetimimize ilişkin en son ve kapsamlı araştırma olan KAYA (Kamu

Yönetimi Araştırması) 1991’de yayımlanmıştır. Yönetim sistemimizi geliştirmek

için yapılan çalışmaları, bunların uygulanmasını, sorunların saptanmasını ve

gerekli yönetsel düzenlemeleri belirlemeyi amaçlayan KAYA, yönetimin yapı ve

işleyişine bütünsel açıdan yaklaşarak, sistem içi yönetsel tutarlığı sağlamaya

çalışmış, etkili ve verimli yönetimi gerçekleştirmeye yönelik bir genel rapor ortaya

koymuştur.

KAYA’da personel sisteminin sorunlarının hizmete alma aşamasında ortaya

çıktığı belirtilmektedir. Personelin sınıflandırılması, yükselme, ölçüt ve olanakları,

kadro,iş analizi, kamu görevlilerinin iş başarılarını değerlendirecek nesnel

ölçütlerin bulunması, hizmet içi eğitimin yetersizliği, DPB’nin işlevsizliği başlıca

sorun alanları olarak sıralanmaktadır.

Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında ise yönetici sınıfta yer alacak devlet

memurlarının üst düzeyde eğitimden geçirilip, yönetici formasyonu

kazandırılması temin edilmelidir, denilmektedir.

Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı çerçevesinde oluşturulan “Kamu

Yönetiminin İyileştirilmesi ve Yeniden Yapılandırılması” Özel İhtisas Komisyonu

Raporunda ise Devlet Personel Başkanlığı ve Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali

Kontrol Genel Müdürlüğü’nün personel politikası ile ilgili bölümleri müsteşarlık

bünyesine alınmalı, TODAİE tüm kamu yönetimine eleman yetiştirecek şekilde

Kamu Yönetimi Akademisi’ne dönüştürülmeli ve Müsteşarlıkla

ilişkilendirilmektedir, denilmektedir.

B- MÜLKİ İDARE AMİRLERİNİN YÖNETİCİ SINIF İÇİNDEKİ YERİ[]

Klasik Osmanlı yönetim sisteminde vilayet yöneticilerinin aynı anda hem

askeri komutan, hem de mülki amir olmaları (bu durum 19.yy’da son bulacaktır)

esas itibariyle, yönetenlerin eğitim biçiminden gelmektedir. Nitekim

imparatorluğun merkez ve eyaletlerdeki yöneticilerine baktığımızda, maliye ve

ilmiye sınıfının sivil eğitim kurumlarından, askeri-sivil ayırımı yapmaksızın tüm

yöneticilerin de askeri eğitimden geçtiklerini görüyoruz. 14. yy’dan başlayarak

devşirme, acemioğlanlık ve Endurun kurumları, bu amaca uygun olarak Osmanlı

Mülki Amirlik sisteminin ana kaynakları olmuştur.

Enderun Mektebinde, Osmanlı medrese eğitiminin aksine, eğitim hem daha laik

hem de uygulamaya dönüktü. Protokol bilgisi, müzik, güzel yazı, Kur’an, temel

islam ve fıkıh, bilgisi, spor ve silah çalışmaları başlıca dersler arasında yer alırdı.

Enderun eğitimi, 17. yy’dan sonra imparatorluğun Türk asıllı unsurlarının da geniş

çapta katılabildikleri bir sisteme dönüşmüştür. Bu gelişme sürecinin uzantısı 19.

yy’da başlatılan yönetsel yenileştirme çabalarının vazgeçilmez gereği olarak,

Enderun’un biçimsel devamı olmasa bile içerik ve amaç bakımından onu sürdüren

Mektebi Sultanı (Galatasaray) ve Mekteb-i Mülkiyye’nin kurulduğunu görüyoruz.

Askeri ve mülki amir eğitiminin, dolayısıyla askeri ve mülki yapıların birbirlerinden

soyutlamaya başladıklarının göstergesi sayılması gereken bu gelişmeler,

imparatorluğun yenilenen bürokratik yapının gereksinmelerini cevap verecek

kadroları yetiştirip denetlemedeki kararlılığını yansıtmaktadır.89

18. yy’ın sonlarına kadar Enderun Mektebi’nden ;89 sadrazam, 3 şeyhülislam,

36 kaptan-ı derya yetişmiştir. Fakat bu eğitim kurumundan yetişenler, halka

hizmet yerine saraya hizmet etmeye başlamış ve vali, vezir olmuşlardır. Yönetici

kadroları yetiştiren bu kurum giderek yozlaşmıştır. 1825’te yeniçerilik dolayısıyla

acemi oğlanlar mektepleri kaldırıldı. Askeri ve mülki

___________________________________________________________

89 K.FİŞEK, a.g.e., s.16.

okullar açılmasına rağmen, Enderun Mektebi yalnız saray hizmetleri için eleman

yetiştirmeye devam etti. Nihayet 1908’de ll. Meşrutiyet’in ilanı ile bu kurumda

tarihi misyonunu tamamladı. 90

Osmanlı İmparatorluğu, parlak ve mükemmel devirler yaşadıktan sonra, çeşitli

tesirler ve sebepler yüzünden gerilemeye, çökmeye başlayınca devletin

yönetimini elinde bulunduranlar, aydın ve yurtsever bir düşünüşle, bu

gerilemenin önüne geçmek, çöküntüyü durdurmak istediler. İmparatorluğun

kurtuluş esaslarını “sistem” ve “adam sorunu” nun çözümlenmesinde aramak

gerekiyordu.

lll. Selim’le (1789-1807) başlayan Batılılaşma Hareketi, ll. Mahmut tarafından

içte ve dışta bütün sıkıntı ve sarsıntılara rağmen, cesaretle devam ettirilmiştir. ll.

Mahmut’un oğlu Abdülmecit babasının açtığı yolda ilerlemiş, Osmanlı Devletinin

teokratiklikten çağdaşlığa yönelişinin başlangıç tarihi olan Gülhanei Hatt-ı

Hümayunu ile Tanzimat-ı Hayriye’yi 1839’da tahta çıkışından 4 ay sonra ilan

etmiştir.

Tanzimat Fermanından sonra girişilen bütün hareketlerin başlıca üç amacı

vardır:

1- Devleti çöküntüden kurtarmak için hukuka bağlı devleti meydana getirmek,

2- Çağdaş uygarlığa yöneltmek, dolayısıyla sistem meselesini çözmek,

3- Bu sistemi yürütecek “adam” yetiştirmek.

Her alanda büyük hareketlere girişilmesi ve hareketleri yürütmek içinde çağın

ve Tanzimat Fermanı’nın İlkelerine uygun idareciler yetiştirilmesi de en başta ele

alınacak meselelerdendir. ll. Mahmut devrinde has, tımar, zeamet teşkilatı

kaldırılmış, Abdülmecit zamanında da önce Dahiliye Nezareti ( İçişleri

___________________________________________________________

90 Ergun TEZEL, “Mülki İdare Amirlerinin Yetiştirilmesi, Ankara, TODAİE, Kyup Tezi, 1983, s.2-3.

Bakanlığı) kurulmuş, daha sonra valilerin, mutasarrıfların, kaymakamların ve kaza

müdürlerinin görev ve yetkilerini belirten kanun 1858’de (Kaymakamlıkların ve

Müdürlerin Vezaifini Şamil Talimat) yürürlüğe konmuştur. 91

İmparatorluğun yönetici kadroları başlangıçta asker kökenli ve eğitimli kişiler

iken, yönetimin bozukluğunun düzeltilmesi için gerekli sistem değişikliği yanı sıra

yöneticilerin sivil kişilerden olması gereği doğmuş ve asker-sivil ayrımı sonunda

mülki idare mesleği giderek önem kazanmıştır.

1. Mülki İdare Amirlerinin Yetiştirilmesinin Önemi[]

Kamu yönetiminin en temel sorunlarından biri, yöneticilerin yetiştirilmesidir.

Çağdaş düşünceyle, herşeyde olduğu gibi yöneticilikte de, doğuştan mevcut olan

özelliklerin ve yeteneklerin geliştirilmesi, yönetici adaylarına yararlı bilgiler

verilmesi deneyim ve beceriler kazandırılması, eğitimle mümkündür.

Yöneticilerin sistemli biçimde yetiştirilmesi zorunluluğu kabul edilince,

yöneticiliği oluşturan temel öğelere (niteliklere) ilişkin bazı varsayımlar üzerinde

durmak gereklidir. Buna göre, yöneticilik şu özellikleri gerektir.

1- Kişilik: Yöneticinin zeka, kavrayış, çözümleme ve yargılama yeteneği,

uyum ve dürüstlük gibi özel nitelikleri olması.

2- Genel Kültür: Sorunlara geniş açıdan bakabilme alışkanlığını yöneticiye

kazandırır.

3- Yöneticilik Becerisi: Yöneticilik, herşeyden önce girişkenlik, karar verme

ve kararların yerine getirilişini izleme ve öngörü yeteneklerini gerektirir.

4- Hizmet Alanı Konusunda Bilgi: Bu özellik, yöneticinin yürüteceği işlerin

niteliği, başında bulunacağı kuruluş veya kurumun özellikleri ve fonksiyonları

hakkında bilgi sahibi olmasıdır.

Bu dört özelliğin ilk ikisi, yöneticinin hizmete alınması aşamasında, diğer

ikisi de hizmete alındıktan sonra, yetiştirme aşamasında göz önünde tutulur. 92

___________________________________________________________

91 E. TEZEL, a.g.e.,s.4

92 Doğan CANMAN, “Personel Yönetimi Notları”, s.109.

Yönetici yetiştirmek ciddi bir konudur. Topluma yol gösterecek, toplumun

önüne geçerek, lokomotif görevi üstlenmeye aday insanların, bildiklerini

öğretmeleri ve uygulayabilmeleri için özellikle kendilerinin öğrenmeleri ve bunları

özümsemeleri gerekmektedir. Bu da sistemli ve çağdaş tekniklerle mümkündür.

Genel anlamda eğitimin üç temel unsuru vardır. Eğitimden söz edebilmek

için şu üç temel unsurun bir arada düşünülmesi gerekir.

1) İşle ilgili becerilerin kazandırılması.

2) İşe ilgili teorik ve pratik bilgilerin verilmesi.

3) Davranışların olumlu yönde geliştirilmesi.

Bunlara bağlayıcı nitelikte bir dördüncü unsur daha eklemek gerekir ki, o da

çalışmaların gerçek işyeri şartları içinde yapılması gerektiğidir.

Eğitimin amaçları üzerinde de durmak gerekecektir.

- Eğitim görenler, yönetim sorunları hakkında bilgi vermek, gördükleri

eğitim neticesinde bu görevlilerden en iyi şekilde istifade edilmesini sağlamak.

- Eğitim alanların görevlerini daha verimli yapmaları ile yeni maharetler

kazandırmak ve maharetleri geliştirmek için fırsat ve imkan sağlamak.

- Daha fazla sorumluluk gerektiren görevlere yükselmelerine yardımcı

olmak.

- Yönetici, icracı ve diğer personel tarafından yapılmakta olan işlerin nitelik

ve nicelik olarak artışını sağlamak.

- Açık görevleri uzun süre boş bırakmamak ve boşluğu doldurmak amacıyla

hazırlıklı bulunmak ve muhtemel açıklar için yetiştirilmiş personel bulundurmak.

- Personele fikir ve bilgi alışverişinin önemini benimseterek kurum içinde ve

dışında daha etkili ve daha şumullu bir haberleşme, koordinasyon ve işbirliğini

sağlamak.

- Eğitimin kazandıracağı maddi ve manevi faydaların neler olduğunu bütün

personele duyurarak personelin moralini yükseltmek ve kuruma bağlılığını

arttırmak.93

_________________________________________________________

93 Özdemir ÖZKAYA, “Hizmetiçi Eğitimde Temel İlkeler ve Teknikler”, s.13-14.

Mülki idare amirlerinin yetiştirilmesinin gerekli ve önemli olması sorunu önce

Türk toplumunun yapısıyla ilgilidir. Toplumsal değişme süreci çeşitli

değişkenlerin ürünü olabilmektedir. Örneğin küçük aile işletmelerinin, büyük

İşletmeler tarafından yutulmaya başlaması, kırdan kente göç, sanayileşme ve

kentleşme süreçleri toplumsal yapının değişmesinde rol oynayan öğelerdir.

Ayrıca teknolojik gelişmeler içinde, kitle iletişim araçları, tarımın makinalaşması

da hızlı değişmelere neden olmuştur. Öte yandan devletin üstlendiği klasik

görevlerin (güvenlik, adalet, vergi) yanında sosyal, kültürel ve ekonomik konulu

görevler üstlenmesi, üstlenmeyi zorunlu kılan nedenlere ilgi duymak gereği ister

istemez toplumsal yapıyı şekillendirmekte devleti ve özellikle bürokrasiyi de

etkilemektedir. Nitekim Osmanlı Türk toplumunda sınıf yapısını inceleyen bir

çalışmada, klasik Osmanlı sınıf yapısında, yönetenlerin (bürokrasinin) en fazla

toplumsal ağırlığa sahip olduğu, İttihat ve Terakki dönemiyle, Cumhuriyetten

sonra tek parti döneminde bunun sürdüğü, 1950’den sonra ve günümüzde ise

büyük kentli sanayi ve ticaret burjuvazisi ile tarım ve taşra burjuvazisinden sonra,

yönetenlerin ikinci planda ağırlık taşıyan bir kategori olduğu belirtilmektedir. 94

1945’lerde başlayan toplumsal değişmeyle beraber, mülki idare amirlerinin,

klasik görevleri yanında ekonomik ve sosyal görevlerinin de arttığı görülür. Bu

yapının doğal ürünü ve birikimi açıkladığı ölçüde mülki idare amiri yetiştirmenin

neden gerekli olduğu kolay vurgulanabilir. Toplumsal değişmenin yönetim

yapısını ilgilendiren iki boyutu üzerinde durulacak olursa; ilki, küçük mülkiyet

yapısındaki çözülmenin 1945’li yıllarda daha belirgin olmasıdır. İkinci boyut ise

teknolojik gelişmedir.

Küçük aile işletmelerinin büyüklerce yutulması, tarım sermayesinin

yoğunlaşıp, merkezleşmesi, eski merkezcilik anlayışının ve uygulamasının

toplumsal dayanaktan giderek uzaklaşmasına neden olmuştur. Güçlenen

burjuvazi siyasal sistemini de değiştirmiş, böylece önce ticaret ve tarımda

sonrada sanayide bütünleşmeye başlamıştır. Osmanlı dönemindeki benzer bir

___________________________________________________________

94 E. TEZEL, a.g.e., s.6.

bütünleşme nasıl demiryollarının gelişmesiyle temelleniyor ise aynı şekilde

Cumhuriyet dönemindeki bütünleşme de karayolları ağının yayılmasında

somutlaşmaktadır.95

Türkiye’nin yönetim yapısında değişmelere yol açan ikinci etken, yeni

hizmetlerin gereği olarak belirlenen ve uygulanan yeni teknolojiyle ilişkilidir.

Devlet hizmetlerinin geleneksel görevlerden, büyük alt yapı yatırımlarına kayması

ile paralel olarak yönetimin elindeki personel, araç ve örgüt biçimlerinin yetersiz

kaldıklarını, büyük yatırımlarda yeni teknoloji kullanma zorunluluğunun ise

daraltılmış il esasına dayanan mülki idare yapısını zorladığını söyleyebiliriz.

Sosyal yapıdaki değişiklikler, halkın beklentilerinin artması ve çeşitlenmesi,

mülki idare amirlerinin değişik görevler üstlenmesi, mülki idare amirlerinin

yetiştirilmesi sorununun önemini ortaya koymaktadır.

2. Mülki İdare Amirlerinin Görevleri ve İş Yükleri[]

İçişleri Bakanlığı İç Düzen Çalışmaları çerçevesinde yapılan bir saptamaya

göre, mülki amirin yasalarca belirtilen görevlerinin sayısı 821’dir. Bunların büyük

çoğunluğunun rutin yani küçük bir düzenlemeyle kolayca astlara devredilecek

nitelikte oldukları düşünülürse bugün mülki amirlik sisteminin karşılaştığı en

önemli sorunlardan birinin mülki amirlerin gereksiz yere ve başkalarınca

yapılabilecek işlerle gün tüketmek durumunda bırakılmaları olduğu görülür. Bir

mülki amirin günlük iş yükü hangi öğelerden oluşmaktadır? Bunu açalım.

Sosyo-ekonomik ve kültürel öğeler, büyük ağırlıkla ilk sıradadır. Onu %71’le

mahalli idarelere ilişkin görevler, %55’le asayiş ve kolluk gibi geleneksel

görevler ,%51 ile personel ve haberleşme gibi görevler izlemektedir.

___________________________________________________________

95Gencay ŞAYLAN, “Türkiye’de Mülki İdare Amirliği”, T.İ.D Bilimsel Araştırma Dizisi: 1, s.33

Mülki amirliğin hangi kademesinde bulunulduğuna bağlı olarak belli

görevlerin ağırlıklarının daha doğrusu önem derecelerinin değiştiğini görüyoruz.

Kaymakamlarda sosyo-ekonomik (%92) ve mahalli idarelere ilişkin (%73) görevler

ön plana çıkarken, valilerde sosyo-ekonomik işlevler %91 ve asayiş-kolluk

görevleri (%78) ilk sırayı tutmaktadır. Protokol işleriyle, mali görevlerin vali

yardımcılarının yetki alanına kaymak eğiliminde olduğunu da belirttikten sonra,

bu konuda sonuç olarak mülki amirlerin görev yüklerinin son tahlilde mahalli

idarelerle ilişkiler ve toplumsal, ekonomik ve kültürel işlerce belirlendiğini

sayabiliriz. Bu durum aslında yeni dönem koşulların mülki amirlere “yerel

ekonomik güç ve kaynakları seferber etmesi” görevini yüklemesi ve eski

yönetsel alışkanlıkların, idare ve siyaset kurumunun birlikte işletilmesi olgularının

uzantısıdır.

Mülki amirlerin en önemli saydıkları görevlerle en çok zaman ayırdıkları işler

aynı olmayabilir, başka ifadeyle yapılması gerekli ve önemli görülenlerle yapılan

arasında bir fark bulunabilir. Kaymakamlar, arazi anlaşmazlıkları ile mahalli

idarelere ilişkin konuların zamanlarının büyük bölümünü aldığını söylerken,

mülkiye müfettişleri, görevliler hakkındaki ihbar ve şikayetlerle mahalli idareler

sorunları, hukuk işleri müdürlükleri, görevliler hakkındaki ihbar ve şikayetler, vali

yardımcıları, mahalli idareler ile ilgili sorunlar, valiler ise asayiş konularının ön

plana çıktığını söylemişlerdir.

Mülki amirlerin günlük iş yükleri geçerli bir ölçü sayılabilirse, en önemli ve

ivedi sorunlar, yerel yönetim organlarıyla ilişkilerde somutlaşan idari vesayet,

kamu iktisadi kuruluşlarıyla ilişkilerde somutlaşan bölgesel örgütlenme ve askeri

yapıyla ilişkilerde somutlaşan kolluk güçlerinin kullanımıdır.96

3. Kişi ve Kuruluşlarla İlişkilerin Nitelik ve Araçları[]

Günlük iş yükünden de anlaşılacağı gibi, çeşitli kişi ve kuruluşlarla ilişki

kurulmakta, bu da ilişkilerin düzenlenmesinde belli yol, yöntem ve araçlardan

yararlanılmasını gerektirmektedir.

___________________________________________________________

96 K. FİŞEK , a.g.e., s.204.

Mülki amirlerin görevleri sırasında yoğun ilişkide bulundukları kişi ve kümeler

sırasıyla yurttaşlar (%96), başka bakanlıkların görevlileri (%41), özlük sorunları

nedeniyle başvuran astlar (%39), parlamenterler ve başka siyasetçiler (%11), iş

adamları ve müteahhitler (%9). İlçelerin %93’ündeki başvuruların %50’den fazlası

doğrudan yurttaşlarca yapılmaktadır. Bunu yurttaşlarla mülki idari amirleri

arasındaki ilişkinin yoğunluğuna bağlayabiliriz.

4. Halk İstekleri, Olanaklar ve İsteklerin Gerçekleşme Ölçüsü

Görev bölgesindeki halkın mülki amirden istedikleriyle, mülki amirin ısrarla

halka vermek istedikleri her zaman uyuşmaz. Sözgelimi, her üç kaymakamdan

ikisi köylülerin öncelikle eğitime gereksinim duyduklarını söylerken, her üç erkek

köylüden ikisi yol, su, elektrik ve toprak gereksinimlerinin öncelikle karşılanması

gerektiğini savunmaktadır. Yine eğitim eksikliği ve yoksulluk önemli iki sorundur.

Halkın mülki amirden istedikleriyle mülki amirin halka vermek istedikleri arasında

belirgin bir çelişkinin bulunduğunu, ikisi arasındaki sürtüşmenin de esas

itibarıyla bu kaynaktan çıktığını söyleyebiliriz.

Halkın, mülki amirlerden beklediklerini yerine getiremediklerini söyleyenlerin

oranı, hukuk işleri müdürlükleri ve mülkiye müfettişleri arasında en yüksek (%63-

%67), valiler arasında da en düşüktür (%12). Halk kitleleriyle doğrudan ilişkisi

daha yüksek ve yoğun olan kaymakamlarda olumsuz cevap oranının Türkiye

ortalamasını aşarak %48’i bulduğu, olumlu cevap oranınınsa %27 ile ortalamanın

altına düşmektedir. Halka yaklaştıkça halkın isteklerine daha duyarlı olunacağı ve

bu isteklerin daha kolay yerine getirileceği varsayımı ile çelişir görünen bu ilginç

eğilim, herhalde;

1- Halkın valilerle, kaymakamlardan farklı şeyler istedikleri.

2- Tabandaki konumları nedeniyle kaymakamların, uygulama sonuçlarını daha

iyi değerlendirdikleri biçiminde açıklanabilir.

Halkın isteklerinin karşılanması konusunda, mülki amirlerin yarıya yakınının

(%44) halkın isteklerinin karşılanmadığında birleştiklerini ama kaymakamlara göre

valilerin, gençlere göre ileri yaştakilerin, mülki amirlik dışı görevlerden gelenlere

göre meslekten gelenlerin bu konuda kendilerini daha başarılı saydıkları

görülmektedir.

Görevde başarısızlığın hangi nedenlere bağlandığı ise yetki azlığı, maddi

olanak azlığı, bölgesel olanaksızlıklar, dış çevrenin müdahaleleri, güvence

eksikliği, yararlı olunamadığı kaygısı ve ailevi nedenlerle açıklanmıştır.

II. BÖLÜM :TÜRKİYE’DE MÜLKİ İDARE AMİRİ YETİŞTİRİLMESİ VE ÜST DÜZEY YÖNETİCİ YETİŞTİREN DİĞER KURULUŞLAR[]

A- KAYMAKAM ADAYLIĞI[]

1. Türkiye’de Mülki İdare Amirliği Mesleğine Giriş:[]

Kaymakam Adaylığı[]

Mülki idare amirliği mesleğinin ilk aşaması “maiyet memurluğu” olarak

adlandırılan ve 90’lı yıllarda yapılan düzenlemeyle “Kaymakam Adaylığı” olarak

anılan süreçle başlamakta ve mülki idare amirliği hizmetleri sınıfı valiler,

kaymakamlar, kaymakamlık sıfatını kazanmış olup İçişleri Bakanlığı merkez ve

iller kuruluşlarında çalışanlar ve kaymakam adaylarından oluşmaktadır.

Mesleğe giriş ve gerekli eğitim ve yönetim kültürünün kazanılması için

Kaymakam Adaylığı döneminin nelerden oluştuğu, nitelik olarak değerlendirilmesi

ve muadili sayılabilecek yabancı örneklerle karşılaştırılması, Türkiye’de, en

iyimser ifade ile, Cumhuriyet döneminde, idareciliğin bir meslek, kariyer haline

geldiğinin ve “idareciliğin okulu”nun olması gereği vurgulamalarına katkıda

bulunabilir.

2. Kaymakam Adaylığına Giriş[]

Türk kamu yönetiminde kaymakam adaylığı, üst düzey yöneticilik görevlerinin

kapısını açan kamu görevleri arasında her zaman özel bir öneme sahip olmuştur.

Kaymakam adaylarının seçiminde Cumhuriyet dönemi boyunca değişik

uygulamalar olmuş, buna koşut olarak da göreve alınacak adaylarda aranan

niteliklerde bir takım değişiklikler yapılmıştır.

Kaymakam adaylarında bulunması gereken niteliklere bakıldığında; yasada

sayılan yüksek öğretim kurumlarını bitirmiş olmak, yaş, sağlık ve altı aylık adaylık

süresi sonunda valilerce ehliyetin onaylanması aranmaktadır. Aranan bu özellikler

yönetmeliklerde ayrıntılandırılmıştır.

Kaymakam Adayı olarak atanacakların aşağıdaki genel ve özel niteliklere

sahip olmaları, yapılacak yazılı ve sözlü sınavları kazanmaları şarttır.

a) Genel Nitelikler

1- Türk vatandaşı olmak,

2- Kamu haklarından mahrum bulunmamak,

3- Taksirli suçlar hariç, ağır hapis veya 6 aydan fazla hapis veya affa uğramış

olsalar bile devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla, zimmet, ihtilas, irtikap,

rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi

yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı suçtan veya istimal ve istihlak

kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlarına fesat karıştırma, devlet

sırlarını açığa vurma suçlarından dolayı hürriyeti bağlayıcı ceza ile hükümlü

bulunmamak,

4- Askerlikle ilgili bulunmamak; askerlik hizmetini yapmış yahut ertelenmiş

veya yedek sınıfına geçirilmiş olmak. (Ancak yazılı sınav tarihinde askerlik

hizmetinde bulunanlardan terhislerine en çok 3 ay kalanlar yazılı sınava kabul

edilebilirler.)

b) Özel Nitelikler

1- Üniversitelerin siyasal bilgiler, hukuk, iktisat, işletme, iktisadi ve idari

bilimler fakülteleri ile bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul

edilen yurt dışındaki en az dört yıl süreli fakültelerden mezun olmak.

2- Giriş sınavının yapıldığı Ocak ayının birinci günü itibariyle 30 yaşını

bitirmemiş olmak. (Ancak fiili askerlik ödevine çağrılıpda, yukarıda belirtilen yaş

sınırını askerlik ödevleri sırasında geçirmiş bulunanların terhislerini müteakip

açılacak ilk sınava müracaat etmeleri şartı ile bu yaş durumları aday olarak

alınmalarına engel teşkil etmez.)

3- Mülki İdare Amirliği görevini devamlı yapmasına engel olabilecek vücut

ve akıl hastalığı veya vücut sakatlığı ile özürlü bulunmamak; memleketin her

ikliminde iş görmeye engeli olmadığı, tam teşekküllü devlet hastanelerindeki

sağlık kurullarından alınacak raporla belirtilmiş olmak.

4- Yaptırılacak tahkikata göre Mülki İdare Amiri olmaya engel teşkil edecek

kişisel veya ailevi bir kötü sanı bulunmamak.

5- 5442 sayılı İl İdare Kanununun 31 ve 32. maddelerinde sayılan yetki,

görev ve sorumluluğu yerine getirebilecek, Mülki İdare Amirliğine yaraşır kültüre,

bilgi birikimine, yeteneğe, Anayasa’nın başlangıç hükümleri ile 2. maddesinde

ifadesini bulan demokratik, laik ve sosyal hukuk devletinin gerektirdiği çağdaş

yaşam ve yönetim anlayışına sahip olmak.

6- Özel Yarışma Sınavına Tabi Tutulmak Suretiyle Girilen Meslekler İçin

Yapılacak Eleme Sınavından (KMS) Bakanlıkça belirlenen asgari puanı almış

olmak.

Bugün yürürlükte olan Kaymakam Adayları Yönetmeliğinden önceki Maiyet

Memurları Yönetmeliği, “Yapılacak tahkikata göre mülki idare amir olmaya engel

teşkil edecek kişisel veya ailevi bir kötü sanı bulunmamak” ve yapılacak yazılı ve

sözlü sınavlarda başarılı olmak koşullarını getirmiştir. Mevcut yönetmelik de

“5442 Sayılı İl İdaresi Kanununun 31 ve 32. maddelerinde sayılan yetki, görev ve

sorumlulukları yerine getirebilecek Mülki İdare Amirliğine yaraşır kültüre, bilgi

birikimine, yeteneğe, Anayasa’nın başlangıç hükümleri ile 2. maddesinde ifadesini

bulan demokratik, laik ve sosyal hukuk devletinin gerektirdiği çağdaş yaşam ve

yönetim anlayışına sahip olmak” koşulunu getirmiştir.

Mülki İdare Amirleri arasında da meslektaşlarında görmek istedikleri

özelliklerin başında zeka, yetenek, bilgi, kişilik, davranış gelmektedir.97

___________________________________________________________

97 E.TEZEL, a.g.e.,s.15-20.

Belirtmek gerekir ki sayılan bu özelliklerden aslında olması gereken

anlaşılmakta ise de bunların zamana ve kişiye bağlı olarak değiştiği ve nesnel

ölçülerinin olmadığı su götürmez.

Yönetici adaylarında hangi niteliklerin aranacağı sorunu aslında doğrudan

doğruya benimsenen yöneticilik modeliyle ilgilidir. Yönetim yazınında tartışmalı

olmakla birlikte iki ana yöneticilik modelinden söz edilebilir. Bunlardan biri genel

yöneticilik, diğeri ise uzman yöneticilik modelleridir. Her iki modelin de çeşitli

ülkelerde uygulamaları bulunmakta ve her iki modele de çeşitli eleştiriler

yöneltilmektedir. Ülkemizde genel yöneticilik modelinin geçerli olduğu tek

mesleğin Mülki İdare Amirliği mesleği olduğunu belirtmek gerekir. Genel

yöneticilikte, özellikle kamusal yöneltilerin belirlenmesi ve uygulanmasında

uzmanlık alanlarının dar bakış açısı yerine, kamu yararını ön sıraya çıkaran genel

bakış açısının egemen olmasının sağlayacağı yarardır.98

1700 sayılı Dahiliye Memurları Kanunu Osmanlı döneminden beri

sürdürülmekte olan geleneği koruyarak Mülki İdare Amirliği mesleğini yalnızca

Siyasal Bilgiler ve Hukuk Fakültelerini bitirenlere açmıştı. Bu uygulama 1991’de

yapılan değişikliğe değin sürmüştür. İlk düzenleme 1986 yılında yapılmış, İstanbul

Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesinin adı “Siyasal Bilgiler Fakültesi” olarak

değiştirilmiş ve bu fakülteyi bitirenlerin de kaymakam adaylığı sınavına

girebilmeleri sağlanmıştır. İkinci ve daha kapsamlı düzenleme ise 1991 yılında

yapılmıştır. 435 sayılı KHK 99 ile 1700 sayılı Dahiliye Memurları Kanununun 2.

maddesinde değişiklik yapılarak kaymakam adaylığına girişte Siyasal Bilgiler ve

Hukuk Fakültelerinin tekeli kaldırılmış, mesleğe giriş yolu yalnızca siyasal bilgiler,

hukuk, işletme, iktisat ve İİB fakültelerini değil, herhangi bir dört yıllık yüksek

öğretim kurumunu bitirip de bu fakültelerde yüksek lisans çalışması yapmış

olanlara da açılmış ancak 435 KHK TBMM ’de değiştirilerek kabul

___________________________________________________________

98 Cahit EMRE, Karşılaştırmalı Kamu Yönetimi Birleşik Krallık, ABD, Fransa, Almanya ve

Japonya’da Kamu Yönetiminin Yapısı ve İşleyişi, Ankara SBF. Yayınları, 1997, s.58.

99 R.G.: 9/8/1991: 20955 Mükerrer.

edilmiş ve madde metni “Bu kanunun 1.’nci maddesinde yazılı 4’üncü ve daha

yukarı sınıflardaki memuriyetlere geçebilmek ve tayin olunmak için üniversitelerin

siyasal bilgiler, hukuk, iktisat, işletme, iktisadi ve idari bilimler fakülteleri ve

bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilen yurt dışındaki en

az dört yıl süreli fakültelerden mezun olmak şarttır” 100 biçiminde kesinlik

kazanmıştır.

Yasadaki bu değişiklik mülki idare amirleri topluluğu içinde farklı

değerlendirmelere konu olmuştur. Ahmet Başsoy İdarecinin Sesi Dergisinde

yayımladığı yazısında bu değişikliğin çok sayıda yeni ilçe kurulmasıyla artan

kaymakam gereksinmesini karşılamada doğru bir yol olmadığını belirterek, “Bu

ihtiyaç mesleğe girişteki kaynağı genişletip, yaygınlaştırmak suretiyle

karşılanamaz... kariyer olarak kabul edilen mesleklerde belirli kaynaklardan

yararlanmak hizmet gereğidir. İhtiyacı karşılamak için değişik kaynaklardan

öğretmen, ya da polis almanın sıkıntısını yaşadık” 101 demektedir. Başsoy, bu

değişiklik ile yöneticiliğin bir yaşamuğraşı (kariyer) olmaktan çıkarıldığını ileri

sürmektedir. “Kaymakam yetiştiren öğretim kurumlarında yöneticilik için gerekli

bilimsel bilgiler yanında öğrencilere en az bu bilgiler kadar yararlı ve önemli idare

gelenekleri, değer yargıları ve davranış biçimleri aktarılır. Kişi için yöneticilik özel

ilgi alanı haline gelmelidir. Yönetimle ilgili sorunlar henüz üniversite eğitimi

sırasında tartışılır hale gelmeli, böylece yöneticilik formasyonu kazanılmalıdır. Bu

okullarda kişi kendisini bilgi, davranış ve psikolojik olarak yöneticiliğe hazırlar.

Hedef belirlenmiştir; meslek seçilmiştir. Bir iş edinmek kaygısıyla girilen meslekte

asıl sorunların sonradan başlayacağı unutulmamalıdır.” 102 Benzer bir

değerlendirme Mehmet Aldan tarafından da yapılmıştır. Aldan, mesleğin

kaynağının bu denli genişletilmesini yarasız, dahası yönetsel bütünlüğümüzü

zedeleyici nitelikte görmektedir.

___________________________________________________________

100 1700 sayılı Dahiliye Memurları Kanununun 26/2/1992 günlü, 3778 sayılı yasayla değiştirilmiş 2.

Maddesinin B Bendi.R.G.: 5/3/1992: 21162

101 Ahmet BAŞSOY, “Kaymakamlığa Giriş”, İdarecinin Sesi Dergisi, C.5, S.6, Kasım 1991, s.7

102 A. BAŞSOY. a.g.e., s.8

Aldan’a göre “kişiler gibi köklü kurum ve kuruluşların da belleği, birikimleri ve

yerleşik gelenekleri vardır. Bunlar mensuplarını başarılı kılan rehber, bir hazine

değerindedir.” 103

Yapılan bu değişiklikle ilgili mülki idare amirlerinin yaklaşımlarını konu alan ve

yakın bir zamanda yapılan bir çalışmaya göre, mülki idare amirlerinin %65’i

mesleğin öbür fakülteleri bitirenlere açılmasının yararlı olmadığı görüşündedir. Bu

değerlendirmenin görevlere göre dağılımına baktığımızda yalnızca kamakam

adaylarının %51,6’sının bu uygulamayla ilgili olumlu değerlendirme yaptığını

görüyoruz. Bu da çok açıktır ki, son yıllarda kaymakam adayları arasındaki diğer

üniversite mezunlarının oranının fazlalığından kaynaklanmaktadır.104

Mülki idare amirlerinin olumlu ya da olumsuz değerlendirmelerinin nedenleri,

mesleğin başka fakülteleri bitirenlere açılmasının olumsuz sonuçlar doğurduğunu

ileri sürenlerin tamamına yakını (%90,7) bu uygulamanın yol açtığı olumsuzluklar

arasında ideolojik ve siyasal kayırmacılığı artırdığını, meslekte gruplaşmalara

neden olduğunu düşünmektedir. Bu uygulamaya olumlu bakanlar ise, bu

uygulama ile geniş bir yelpazeden daha iyi seçim yapıldığını, fırsat eşitliğinin ve

rekabetin sağlandığını, mesleğe zenginlik kazandırıldığını düşünmektedirler.

Yüksek yöneticilik görevlerine belli yüksek öğretim kurumlarını bitirenlerin

ağırlıklı olarak getirilmesi yalnızca bize ve yalnızca da Mülki İdare Amirliği

mesleğine özgü değildir. Toplumun kaderini etkileyecek kararlar alabilecek,

uygulamalar yapabilecek önemli kamu görevlerine eleman alınırken, o toplumun

en seçkin öğretim kurumlarını bitirenlerin yeğlenmesi yaygın bir uygulamadır.

Birleşik Krallık’ta Oxford ve Cambridge Üniversitelerini, ABD Ivy League’i

oluşturan seçkin üniversiteleri, Jabonya’da Tokyo Üniversitesi Hukuk Fakültesini,

Almanya’da hukuk fakültelerini bitirenlerin yüksek yöneticilik görevlerinde

ağırlıklı olarak yer

___________________________________________________________

103 Mehmet ALDAN, “Mülki İdare Amirliği Üzerine”, İdarecinin Sesi Dergisi, C.5, S.5, Eylül 1991 s.

27.

104 Cahit EMRE, Tayfur ÖZŞEN, Metin ÖZUĞURLU, Koray KARASU, “İyi Yönetim Arayışında

Türkiye’de Mülki İdarenin Geleceği”, Türk İdari Araştırmalar Vakfı, Ankara 2002, s.85. ( MİAR )

almaktadır. Kadınların mesleğe girişi konusunda olumlu tutuma sahip olan mülki

idare amirlerinin hemen hemen tümü, bunun “eşitlik“ ya da “çağdaşlık“ ilkelerinin

bir gereği olduğunu düşünmektedir.105

Kaymakam adaylığı sınavı ile ilgili düzenlemeler, Kaymakam Adayları

Yönetmeliğinde biçim ve içeriğe ilişkin olarak yer almaktadır. Buna göre adayların

bilgi, yetenek ve kişiliklerini ölçecek şekilde yazılı ve sözlü sınavlar yapılır.

Personel alımlarına ilişkin son değişikliklerle uyumlu olması bakımından

kaymakam adayları sınavı da iki basamaktan üç basamağa çıkarılmış: ÖSYM

tarafından yapılan KMS (Özel Yarışma Sınavına Tabi Tutulmak Suretiyle Girilen

Meslekler İçin Yapılacak Eleme Sınavı) eleme sınavı olarak birinci aşamayı

oluşturmuş, ÖSYM tarafından yapılan ve test biçiminde uygulanan sınav ikinci

aşamayı, nihayet İçişleri Bakanlığı Müdürler Encümenince yapılan sözlü sınav

üçüncü aşamayı oluşturmuştur.

c) Sınavlar[]

Sınavlar adayların bilgi, yetenek ve kişiliklerini ölçecek şekilde ayrı ayrı üç

aşamalı olarak yapılır.

Eleme Sınavı (KMS): Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM)

Başkanlığınca, 17.01.2001 tarih ve 2001/2031 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla

yürürlüğe konulan Özel Yarışma Sınavına Tabi Tutulmak Suretiyle Girilen

Meslekler İçin Yapılacak Eleme Sınavı Hakkında Yönetmelik gereğince yapılan;

Kurumlar İçin Merkezi Eleme Sınavıdır. Bu sınavda başarılı sayılmak için gereken

asgari puan Bakanlıkça tespit edilir.

Yazılı Sınav: ÖSYM’ce yapılan KMS’da başarılı sayılan adaylar arasında

Bakanlıkça yapılan sınavdır. Bu sınava, sınava giriş belgesi almış olan bütün

adaylar katılır. Sorular, İnkılap Tarihi, Anayasa, İdare Hukuku, Ekonomi,

Türkiye’nin İdari Yapısı ve Sorunları, Türkiye’de Mahalli İdareler gibi idareciyi

yakından ilgilendiren konularda hazırlanır.

___________________________________________________________

105 MİAR, s.86 - 88.

Bakanlık gerek duyarsa bu arada adayların yabancı dil bilgilerini de tespit

eder. Sınav sonuçları en geç sınav tarihini takip eden 30 gün içinde Bakanlıkça

liste halinde asılarak ilan edilir.

Bakanlıkça uygun görüldüğü takdirde yazılı sınav Öğrenci Seçme ve

Yerleştirme Merkezi (ÖSYM)’ne veya bu hizmeti verebilecek diğer kamu

kuruluşlarına yaptırılır. Bu takdirde, ÖSYM veya diğer kamu kuruluşlarının

sınavlara ilişkin usul ve esası uygulanır. Ancak, sınavın hazırlanması,

organizasyonu, başvuruların kabulü, giriş belgelerinin dağıtımı, sınav konuları,

sınavın şekli, değerlendirme usulü, sınav sonuçlarının bildirilmesi, sınav ücreti

gibi hususlar Bakanlık ile ilgili kuruluşlar arasında imzalanacak bir protokol ile

belirlenir. Sınav masrafı, adaylarca sınav ilanında belirtilen banka hesabına

yatırılır.

Sözlü Sınav: İçişleri Bakanlığı’nda mülakat şeklinde yapılır. Yeri, başlama gün

ve saati yazılı sınavı kazanan adaylara, yazılı olarak duyurulur. Adayların bu

sınava alınmaları alfabetik soyadı sırasına göre olur. Sözlü sınav sonuçları

sınavın bitiş tarihini takip eden 15 gün içinde, Bakanlıkta liste halinde asılmak ve

yazılı sınavı kazanmış sayılan tüm adaylara tebligat yapılmak suretiyle bildirilir.

Bu tebligatta sözlü sınavı kazanmış olanların atanması için gerekli belgeler ve

işlemler ile bunların Bakanlığa teslimi için tanınan süreler belirtilir.

Sınav Komisyonları[]

Sınavlar, sınav komisyonlarınca yapılır.

Yazılı sınav komisyonu, bir başkan ile en az 2, en çok 4 üyeden oluşur. Başkan

ve üyeler sınav tarihinden en çok bir hafta önceden Personel Genel Müdürünün

teklifi üzerine Bakanlık onayı ile görevlendirilirler. Komisyon Başkanlığının İçişleri

Bakanlığı Merkez Kuruluşu’nda ve en az Genel Müdür seviyesinde bir görevli

olması esastır.

Sözlü sınav komisyonu bir başkan ile iki üyeden oluşur. Başkan ve üyeler

Personel Genel Müdürünün teklifi üzerine Bakanlık onayı ile görevlendirilirler.

Sınavlarda Değerlendirme

Yazılı Sınavlarda Değerlendirme;[]

Yazılı sınavlarda değerlendirme 100 (yüz) tam not üzerinden; klasik sınavlar

için, komisyon başkan ve üyelerinin ayrı ayrı takdir edecekleri notlar toplamı

ortalaması alınarak, test usulü ile yapılan sınavlarda ise önceden hazırlanan

cevap anahtarına göre yapılır.

Değerlendirme sonucunda; 70 (yetmiş ) puanın altına düşülmemek

kaydıyla en yüksek nottan başlamak üzere, sınav ilanında belirtilen kadronun dört

katı kadar aday yazılı sınavı kazanmış sayılır. Yazılı sınavı kazanmış sayılan en

son adayla aynı puanı almış bulunan diğer adaylarda kontenjan gözetilmeksizin

yazılı sınavı kazanmış olarak kabul edilirler.

Sözlü Sınavlarda Değerlendirme:

Sözlü sınavlarda değerlendirme komisyon başkan ve üyelerinin 100

üzerinden ayrı ayrı takdir edecekleri notlar toplamının ortalaması alınarak yapılır.

Bu ortalama notu 70’den aşağı olanlar yetersiz sayılarak elenirler.

Kesin başarı notu sözlü sınavda alınan nottur. Sözlü sınav komisyonu,

sınav sonuçlarını sözlü sınavda en yüksek not alandan başlayıp sıralandırmak

suretiyle bir liste haline getirip, imzalayarak diğer sınav evrakı ile birlikte Personel

Genel Müdürlüğüne teslim eder. Sözlü sınavda eşit not alanların

sıralandırılmasında yazılı sınavdaki başarı sıraları esas alınır.

Personel Genel Müdürlüğü, komisyonca teslim edilen sözlü sınav başarı

listesindeki sıralamayı esas alarak sınav ilanında belirtilen kadro sayısı kadar

adayı sınavı kazanmış olarak ilan eder. Ayrıca, yedek başarı listesi ilan edilmez

Sınavlarda başarılı olmuş, aynı zamanda güvenlik soruşturması

tamamlanmış olan adaylar mesleğe kabul edilmiş sayılır ve üç yıllık kaymakam

adaylığına başlamış olurlar.

3. Kaymakam Adaylarının Yetiştirilmesi[]

Geleneksel usullerle işbaşında yetiştirilen kaymakam adaylarının staj

programları ile kaymakamlık kursu ilk kez 1941 yılında düzenlenmiştir. Altı aylık

adaylık dönemini izleyen iki yıllık bir kaymakamlık stajı, ardından da altı aylık

kaymakamlık kursu öngörülmüştü. İki yıllık staj süresi 1949’da bir buçuk yıla

düşürülmüştür.

a) Kaymakamlık Stajı

Adaylık dönemi de içinde olmak üzere kaymakam adaylarının bakanlıkça

tespit edilen esaslar dahilinde illerin çeşitli idari şubelerinde, mülkiye müfettişleri

ve ilçe kaymakamları refakatinde, kaymakamlık vekaletinde, buralardaki

belediyelerde fiilen çalıştırılması öngörülmüştür. Kaymakam Adayları Yönetmeliği

ile yürürlükten kaldırılmış olan Maiyet Memurları Yönetmeliği, altı aylık adaylık

döneminin ildeki kuruluşlar ve il belediyesinde belli sürelerle çalışılarak

geçirilmesini, çalışılan birimlerin işleri ve mevzuatı konusunda bilgi edinilmesini

ve her birimdeki staj tamamlandıktan sonra hazırlanacak bir raporun valiye

sunulmasını, valilerinde bu raporları staj rapor dosyasına koymasını

öngörmekteydi. Asaleti onaylanan maiyet memurlarının sırasıyla üç ay Kaymakam

refikliği stajı, yedi ay il merkezi stajı, on ay Kaymakam vekilliği stajı ve üç ay da

Mülkiye Müfettişi refakatinde teftiş stajı yapması öngörülmüş ve her staj aşaması

sonunda ilgili vali, kaymakam ve mülkiye müfettişinin maiyet memurunun

gösterdiği gelişmeyle ilgili bir değerlendirme raporu yazarak, bunun da staj

dosyasına konulması yönetmelik tarafından öngörülmüştü.106 Her maiyet

memuru yönetim konuları ile ilgili bir tez hazırlamakla yükümlü idi. Hazırlanan

tezler önceleri illerde değerlendiriliyordu, daha sonra tezlerin Bakanlık

merkezinde oluşturulan kurullarca değerlendirilmesi sağlandı. Bütün bu

aşamaları başarıyla tamamlayanlar kaymakamlık kursuna davet ediliyorlardı.

Görüldüğü gibi hemen hemen tamamı iş başında eğitim anlayışıyla oluşturulmuş

bir staj programı söz konusudur.

___________________________________________________________

106 Maiyet Memurları Yönetmeliği.

Bu program ilk bakışta taşra yönetiminde görev alacak bir genel yöneticinin

yetişmesi için ideal bir görüntü ortaya koymaktadır ancak bu staj programının

uygulanması için aynı değerlendirmeyi yapmak güç görünmektedir. Staj

programının amacına uygun bir biçimde yürütülebilmesi esas olarak valilerin

göstereceği ilgi ve özene bağlıdır. Geçmişteki uygulama ile ilgili yapılan

değerlendirmeler bunun bütünüyle bir şans işi olduğunu, çoğu kaymakam

adayının yalnızca göreve başlarken ve ilden ayrılırken valiler ile bir araya

gelebildiklerini, tezlerin de ciddiyetten uzak bir anlayışla hazırlanıp

değerlendirildiğini, sonuç olarak bu staj programının yetiştirici ve eleyici bir

niteliğinin kalmadığını ortaya koymaktadır. Gerçekten de mülki idare amirleri

üzerinde çeşitli dönemlerde yapılmış olan araştırmalar bu durumu açık bir

biçimde ortaya koymaktadır.107 Staj programından istenen veriminin alınamaması

mülki idare amirlerini ve İçişleri Bakanlığını bu konuda sürekli bir arayışa itmiş,

staj programının aksayan yönlerinin düzeltilmesi için çeşitli önlemler alınmıştır;

tezlerin iller yerine merkezde değerlendirmeye alınması bu tür çabalara örnektir.

Bunlara ek olarak, Bakanlık bünyesinde çok sayıda komisyonda, kaymakam

adaylarının yetiştirilmesi sorunun ele alındığını ve çeşitli düzeltim önerileri

hazırlandığını E. Tezel’den öğreniyoruz.108 Bu öneriler arasında dikkati çeken

nokta, yukarıda eleştiri konusu olduğunu belirttiğimiz il merkezi stajının süresinin

azaltılması ya da tümüyle kaldırılması, yabancı dil öğretimi ile yönetim alanında

yüksek lisans çalışmasının programlarına eklenmesidir.

1994 yılında yayımlanan Kaymakam Adayları Yönetmeliği ile Maiyet

Memurları Yönetmeliği kaldırılmış, 1994-2001 yılları arasında yeni yönetmelikte de

beş değişiklik yapılmış, staj süreleri ve aşamalarında değişiklik olmuştur.

___________________________________________________________

107 E.TEZEL, a.g.e., s. 58.

108 E. TEZEL, a.g.e., s. 18-20.

Staj aşamalarında ve sürelerinde yapılan düzenlemeler tarihleri itibariyle

karşılaştırmalı olarak şöyledir.

Stajın Türü

1973

Yönetme.

1994

Yönetme.

Değ.

1997

Yönetme.

Değ.

1999

Yönetme.

Değ.

2001

Yönetme.

Değ.

İl Merkez

Stajı

7 ay 6 ay 2 ay 1ay 1 ay

Bakanlık

Merkez 1

- 3 ay 3 ay 3 ay 3 ay

Kaymakam

Refikliği

3 ay 1,5 ay 1,5 ay 1 ay 1 ay

Teftiş Stajı 3 ay 1,5 ay 1,5 ay 1,5 ay 1,5 ay

Bakanlık

Merkez 2

- - 4 ay 4 ay 4 ay

Yurtdışı Stajı - 12 ay 12 ay 12 ay 12 ay

Milli

Güvenlik

Stajı

- - - 4,5 ay 1,5 ay

Kaymakam

Vekilliği

10 ay 7 ay 7 ay 5 ay 8 ay

Kaymakamlık

Kursu

6 ay 5 ay 5 ay 4 ay 4 ay

TOPLAM 29 ay 36 ay 36 ay 36 ay 36 ay

Kaymakam Adaylığı staj evreleri ve süreleri[]

1994 yılında çıkarılan Kaymakam Adayları Yönetmeliği öncekinden farklı olarak,

1986 yılından bu yana uygulanmakta olan yurt dışı stajını da staj aşamaları

arasına almıştır. Bakanlık merkez stajı yabancı dil öğretim programı ve yüksek

lisans programı olarak tamamlanmış, yüksek lisans sonunda hazırlanacak tezin

Kaymakamlık tezi olarak kabul edileceği, ancak tez hazırlamayan veya tezi kabul

edilmeyen adayların staj programlarının ve tez konularının bakanlıkça

belirleneceği, kaymakam adaylarının tezlerini kaymakam adayı olarak atandıkları

tarihten itibaren iki yıl içinde bakanlığa teslim etmek zorunda oldukları

belirtilmiştir.

1. İl Merkez Stajı[]

İl Merkez stajı, kaymakam adayının göreve atanmasıyla beraber başladığı ilk

stajdır. Adayın tercih ettiği üç il arasından Bakanlıkça belirlenen il’e

gönderilmesiyle başlar. Uygulamada son yıllarda tercih edilecek üç il’e Ankara,

İzmir ve İstanbul İlleri dahil değildir. Nedeni ise bu illerin büyüklüğü ve valiliklerin

iş yükleri göz önünde bulundurularak, adaya yeterli zaman ayıramayabilecekleri

ihtimalidir. Gerçekte bu uygulamanın haklılığı da kabul görmektedir.

Yönetmelikteki staj aşamaları tablosunda yer almamakla beraber daha önceki

düzenlemelerde yer alan il merkezi stajı aynı esaslar çerçevesinde 6 aylık adaylık

programını kapsayacak şekilde ve Birinci İl Merkezi Stajı adıyla olduğu gibi

korunmuştur. Ancak 1994’teki değişiklikle bu süre 6 aya, 1997’de 2 aya, 2001

yılında da 1 aya düşürülmüştür.

İl Merkezi Stajında kaymakam adayı Valinin gözetiminde mesleğe ilk adımını

atmış olur. Çoğunlukla Vali tarafından görevlendirilen bir vali yardımcısı

kaymakam adayının staj programını hazırlayarak, ilgili kurum ve kuruluşlarda

yapacağı tanıma-inceleme gezilerini organize eder. Önce valilik yazı işleri

müdürlüğünde resmi yazışmanın ve valiliğin diğer kurumlar ile olan ilişkisinin ne

olduğu öğrenilir. Program dahilinde ildeki kurum ve kuruluşlara giden aday, bu

kurumların yapısı, işleyişi ve görevleri ile ilgili olarak hem mevzuat hem de

uygulamayı yerinde görerek bilgi sahibi olur. İlde bulunan belediye, milli eğitim,

sağlık, emniyet, jandarma ve diğer kurumları bir veya birkaç gün boyunca ziyaret

eder. Bu kurum amirleri, adayın yetişmesi için gerekli hazırlık ve kolaylığı

gösterirler.

Aday her kurumu ziyaretinden sonra yaptığı çalışmaları, gördüğü manzarayı,

varsa eksiklikler için önerileriyle beraber bir rapor halinde yazar ve Valiye sunar.

Vali bu raporları inceleyerek, adayla görüşür, durum değerlendirmesi yapar. Bu

raporlar adayın dosyasında muhafaza edilir.

Vali ve vali yardımcılarının yaptıkları toplantı ve gezilere de aday katılır. Bunda

amaç yeni mülki idare amirinin daha sonraki dönemde yalnız yapacağı toplantı,

gezi ve protokol işlerine aşinalığının kazandırılmasıdır.

Staj sonunda vali, aday hakkındaki görüşünü bir raporla Bakanlığa bildirir. Bu

rapordaki kanaat aday için çok önemlidir. Bir bakıma adayın devam edip

edemeyeceğinin kararıdır.

İl Merkezi stajının, adayın ilk adımda yetişmesi için önemi tartışmasız çok

fazladır. Ancak yıllar itibariyle 7 aydan 1 aya düşürülmesinin sebebi ne olabilir?

Burada şu tespiti yapabiliriz: Adayın valinin yanında ve gözetiminde olması ve bu

sayede en iyi biçimde yetişmesi amaçlanırken, uygulamada bunun çeşitli

nedenlere bağlı olarak her zaman gerçekleşmediği bilinmektedir. Yeni aday, valiyi

çok az görebilmekte, ya vali yardımcılarının inisiyatifinde staj tamamlamakta ya

da daha kötüsü ilgisiz kalınarak adayın bireysel çabasına bırakılmaktadır. Bu

durum meslek içinde bilindiğinden, Bakanlık tarafından staj süresi gittikçe

azaltılmıştır. Aslında belirtmek gerekir ki yapılması gereken staj süresinin

azaltılması değil, valilerin bu konu ile ilgilenmelerini sağlayacak gelişmenin

yakalanmasıdır.

2. Bakanlık Merkez Stajı 1 – 2[]

Yüksek Lisans Programı : Kaymakam adaylarının yetiştirilmesinde köklü

değişiklik 1997 yılında yapılan kapsamlı yönetmelik değişikliği ile

gerçekleştirilmiştir. Bu yönetmelik değişikliği ile staj aşamaları arasına 3 ve 4

aylık sürelerle iki Bakanlık Merkez stajı konulmuş ve şu biçimde tanımlanmıştır.

Bakanlık Merkez Stajı (1-2); Bu staj döneminde Kaymakam Adayları ,

Bakanlıkça belirlenen kurumda yüksek lisans eğitimine tabi tutulurlar. Aynı staj

dönemi içinde yabancı dil eğitimi de verilir.

Yüksek lisans programı, programın uygulanacağı kurumun belirleyeceği esas

ve usuller çerçevesinde kurumun çalışma takvimine uygun dönemleri kapsayacak

şekilde uygulanır.109

Kaymakam Adayları Yönetmeliğinin 21. maddesinde yapılan değişiklikle, kaymakam

adaylarının yüksek lisans programı sonunda hazırlayacakları tezin “Kaymakamlık Tezi”

olarak kabul edileceği, ancak yüksek lisans programı sonunda tez hazırlamayan ya da

hazırladıkları tez kabul edilmeyen kaymakam adaylarının kaymakamlık tezlerini

kaymakam adayı olarak atandıkları tarihten itibaren iki yıl içinde teslim edeceği

belirtilmiştir.

Bu düzenlemeler 1996-1997 öğretim yılının 2. yarıyılında İçişleri Bakanlığı ile Ankara

Üniversitesi arasında imzalanan bir protokolle uygulamaya konulmuş, bu öğretim yılından

itibaren kaymakam adayları AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Yönetim Bilimleri Yüksek

Lisans Programına devam etmeye başlamışlardır. Ancak, yukarıda özetlediğimiz

yönetmelik hükümlerinden de açıkça anlaşılacağı gibi, Bakanlığın yıllardır özlemi çekilen

“yüksek lisans eğitimi” konusunda tam bir kararlılık içinde olmadığı, biraz çekingen bir

havada bu uygulamayı başlattığı görülmektedir. Yönetmeliğe de yansımış olan bu hava,

daha başlangıçta yüksek lisans eğitimini gölgelemiştir. Çünkü, yönetmelikte “yüksek lisans

tezi hazırlamayan kaymakam adayları” için bir yaptırım uygulamaktan çok ödüllendirme

anlamına gelen “Kaymakamlık tezi” hazırlama olanağının tanınması, akademik disiplin

içine girmek istemeyen kaymakam adayları üzerinde olumsuz bir etkide bulunmuş,

yalnızca tez aşamasının değil, ders aşamasının da “ ciddiye alınmaması ” gibi bir sonuç

doğurmuştur. Yukarıda özetlenen yönetmelik değişikliğinde yer alan “iki yıllık süre içinde

kaymakamlık tezini Bakanlığa teslim etme zorunluluğu” yüksek lisans programını

ciddiyetle yürüten adaylar bakımından da bir çıkmaza dönüşmüştür.

___________________________________________________________

109 Kaymakam Adayları Yönetmeliğinin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Yönetmelik R.G.:17.

1997,23052, Md.1

İl Merkezi stajı ve yüksek lisans ders aşamasının tamamlandığı Bakanlık Merkez

Stajı (1-2) aşamaları zaten 1 yılı doldurmaktadır; bunun ardından 12 ay süreli yurt dışı

stajına gönderilen kaymakam adayları, bu staj dönüşünde 2 yıllık sürelerini doldurmuş ve

yüksek lisans tez aşamasına yeni başlamış bulunmaktadırlar. Bu noktada 2 yıllık süre

dolduğu ve hiçbiri henüz yüksek lisans tezi yazmadığı için kısa bir sürede kaymakamlık

tezi hazırlayarak Bakanlığa sunmak durumunda kalmışlardır.

Programa ilk başlayan kaymakam adaylarından başarılı tezler hazırlayanlar

bulunduğu gibi, henüz tezini savunmamış kaymakam adaylarının varlığı da dikkat çekici

bir durum olarak görülmektedir. Aslında yurt dışı stajından döndükten kısa bir süre sonra

ilçelere vekalete gönderilen kaymakam adaylarından tezlerini tamamlamalarını beklemek

de büyük haksızlık olmaktadır. Ağır çalışma koşulları altında ve yeterli kitaplık vb.

olanaklardan yoksun oldukları bir ortamda, isteseler de başarılı tezler hazırlamaları güç

görünmektedir. Bu durum ister istemez tezlerin değerlendirilmesinde bu öznel koşulların

da göz önünde bulundurulması sonucunu doğuracaktır. Bu da yüksek lisans eğitiminden

beklenen yararın sağlanamaması demektir.

Yüksek lisans programının ders aşamasında da birtakım sorunlar ortaya çıkmıştır.

Kaymakam adayları 60’ar kişilik kümeler halinde Yönetim Bilimleri yüksek lisans

programına devam etmişlerdir. Yönetim Bilimleri yüksek lisans olağan öğrenci sayısı

15’tir. Toplam 75 öğrenciyle, küçük sınıflarda yapılması zorunlu olan yüksek lisans

programının sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi için ders seçeneklerinin artırılması

zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Bu da programa devam eden her kaymakam adayının

birtakım temel dersleri alamaması sonucunu doğurmuştur. Örneğin programın temel

derslerinden biri olan “Yönetim Kuramları” ya da “ Yönetimde İnsan Davranışları”

derslerinin 75 kişiyle yapılması olanaklı olmadığına göre, derse konulan kontenjanlar

çerçevesinde öğrencilerin ancak bir bölümü bu dersleri alabilmiştir. Siyasal Bilgiler

Fakültesinin zengin öğretim üyesi kadrosu, yan dallardan da destek alarak geniş bir

program sunma konusunda zorlanmamış olmakla birlikte, yukarıda değindiğim sorunu

aşma olanağı da bulunamamıştır.

Kaymakam adaylarının yabancı bilgi düzeylerinin farklılığı ve yüksek lisans

programına ek olarak aynı dönemde yabancı dil eğitimi alan kaymakam adaylarının

bulunması, kaymakam adaylarından bir bölümünün programı verimli bir biçimde

sürdürmesini de güçleştirmiştir.110

Kaymakam adaylarının yetiştirilmesiyle ilgili olarak buraya kadar aktardıklarımız,

uygulamanın ve işbaşında eğitimin ağırlıklı olduğu bir yetiştirme sürecinden, ağırlığı

akademik eğitime veren bir yetiştirme sürecine geçildiğini açık bir biçimde ortaya

koymaktadır.

Son yıllarda uygulamaya konulan adaylık eğitimi programı ile mülki idari

amirlerinin konuya bakışı arasındaki belirgin farklılaşmayı açık bir biçimde

göstermektedir. Bu soru, “adaylık döneminde yüksek lisans çalışmasının yararlı olup

olmadığı” sorusudur. Soruya yanıt veren mülki idare amirlerinin yaklaşık %68’i adaylık

döneminde yüksek lisans çalışmasını yararlı bulmaktadır; bu çalışmanın gerekli ama erken

olduğunu düşünenlerin oranı ise %20’dir. Bu konudaki yanıtların göreve göre dağılımına

baktığımızda, kaymakam adaylarının (%78,7) ve kaymakamların (%74,5) öbür meslek

kümelerine göre adaylık döneminde yüksek lisans çalışması yapılmasını daha çok

desteklerini görüyoruz. Buradan çıkan sonuç, mülki idare amirlerinin %88’nin yüksek

lisans çalışmasının gerekli olduğuna inandığıdır.

Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yönetim Bilimleri Yüksek Lisans

Programına devam etmiş kaymakam adaylarının bu programla ilgili değerlendirmeleri ve

alınan sonuçlar ise şöyledir: Bu programa başladığından bu yana üç öğretim yılında 60’ar

kişilik üç grup kaymakam adayı devam etmiştir.

104 mülki idare amirinden 30’u (%28,8) yüksek lisans derecesi aldığını belirtmiştir.

Programa devam etmiş olan mülki idare amirlerinden bir bölümü tezlerini teslim etmiş tez

savunması beklerken, bir bölümü de tez çalışmalarını sürdürmektedir.

___________________________________________________________

110 MİAR, s. 96-97

Bu programa devam eden mülki idare amirlerinin çoğunluğunun katıldığı iki

olumsuz değerlendirme bulunmaktadır. Bunlar , programın yürütülmesi konusunda

Bakanlık Personel Genel Müdürlüğü ile AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü (Kamu Yönetimi ve

Siyaset Bilim Anabilim Dalı) arasında etkili bir eşgüdümün kurulamamış olması ve sınıf

sorununun çözülmesi için yapılması gereken ders seçeneklerinin daha çok arttırılamaması

ve derslere belli kotalar koyarak sınıfların küçük tutulmasıdır. Gösterilen bütün çabalara

karşın, kaymakam adayları için açılmış olan özel derslerde sınıftaki öğrenci sayısının 60

kişinin üzerine çıktığı olmuştur. Programın olağan derslerinde de sınıf mevcudu

kaymakam adaylarının katılımıyla 30’a yaklaşabilmektedir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi

yüksek lisans düzeyinde sınıf mevcudunun bu sayılara ulaşması hem öğrencilerin, hem de

dersleri veren öğretim üyelerinin yakınmasına konu olmaktadır. Kimi öğretim üyeleri bu

sorunu aşabilmek için grubu ikiye bölerek çalışmak yoluna gitmektedir.

Programa devam eden mülki idare amirlerinin yakındıkları ikinci sorun olan

eşgüdümsüzlük büyük ölçüde hem Bakanlıkta hem de Fakültede programın yürütülmesi

sorumluluğunun belirli bir kişiye verilmemiş olması ve Bakanlık içinde kaymakam

adaylarının yetiştirilmesi sorumluluğunun iki birim arasında paylaştırılmış olmasından

kaynaklanmaktadır. Kaymakam adaylarının diğer stajları belirlenirken, yüksek lisans

programının akademik takvimi göz önünde bulundurulmamakta, bu da kimi zaman

kaymakam adaylarını gerilime sokmakta, kimi zamanda gönülgüçlerinde belirgin bir

azalmaya neden olmaktadır. Bunların dışındaki konularda programla ilgili olarak

belirtilen eleştirilerin programa devam eden mülki idare amirlerinin çoğunluğunca

paylaşılmadığı görülmektedir. Özetlemek gerekirse, ders içerikleri yeterli bulunmakta

(%52,38), ders seçenekleri yeterli görülmekte, kaynaklara ulaşmada sıkıntı çekmedikleri

anlaşılmakta, öğretim üyelerinin tutumlarında da (katılık-aşırı hoşgörü eleştirilerine

katılmamaktadırlar) bir denge olduğu mülki idare amirlerinin çoğunluğunca

paylaşılmaktadır.

Mülki idare amirlerinin en çok tez aşamasında zorlandıkları, üniversiteyi bitirip bir

işe girdikten sonra yeniden öğrenciliğe dönme duygusunun onları hatırı sayılır bir ölçüde

zorladığı anlaşılmaktadır. Çoğunluk yabancı dilde yayın izleme ve genel olarak da ders

aşamasında zorlanmadıklarını ifade etmektedirler.

Kaymakam adaylarına Merkez Stajı 1-2 çerçevesinde son dört yıldır yaptırılan

yüksek lisans çalışmasının yeniden düzenlenmesi gerekip gerekmediği değerlendirildiğinde

programa devam etmiş olan mülki idare amirlerinin %72’si programın yeniden

düzenlenmesi gerektiğini düşünmektedirler. Yeniden düzenlenme önerilerine en çok

yandaş toplayanın “kuramsal derslerin ağırlığının azaltılarak, mesleki derslere ağırlık

verilmeli” önerisi olması dikkat çekicidir. En az yandaş toplayan önerinin “yüksek lisans

öğretimi adaylık staj programından çıkarılmalı” olması da yukarıda yapılan

değerlendirmelerle bütünleşmektedir.

Sonuç olarak adaylık döneminde yüksek lisans programına devam etmiş olsun

olmasın mülki idare amirlerinin çoğunluğu, adaylık döneminde yüksek lisans öğretiminin

yer alması gerektiği görüşünde birleşmektedir. Yine mülki idare amirlerinin çoğunluğu bu

yüksek lisans programının mesleki konularla desteklenmiş bir program olması gerektiğini

düşünmektedirler. Bu veriler aslında bize çözümün, özel bir biçimde kaymakam

adaylarının yetiştirilmesine yönelik olarak hazırlanmış bir “tezsiz yüksek lisans

proğramını”nı işaret etmektedir. Kuşkusuz genel yönetim bilimleri yüksek lisans

programının kaymakam adaylarına önemli katkıları olmaktadır, ancak, adaylık eğitiminin

amacının, kaymakam adaylarını kaymakamlığa hazırlamak olduğu hiçbir zaman gözden

uzak tutulmamalıdır. Tezli yüksek lisans programının özellikle tez aşamasında taşradaki

görevine dönen kaymakam adaylarının ne denli zorlandıklarını öğrendik. Zor koşullarda

yetersiz bir yüksek lisans tezi hazırlama sıkıntısına kaymakam adaylarını sokmak yerine,

Ankara’daki öğrenimleri sürerken tezsiz yüksek lisans çalışmasının bir uzantısı olarak

hazırlayacakları “dönem projeleri”yle daha iyi yetişmeleri sağlanabilir. Üstelik tezsiz

yüksek lisans programlarına mesleki konulardaki derslerin eklenmesi hem daha kolay,

hem de kaymakam adaylarının yetişmesi bakımından daha yararlı olacaktır. Dahası,

gerekli düzenlemeler yapılarak “Kaymakamlık Kursu”nun da bu programla

bütünleştirilmesi, “Kaymakamlık Kursu”yla ilgili yakınmaları da ortadan kaldıracaktır.

Tezsiz yüksek lisans programı olağan koşullarda 3 yarıyıl sürmektedir. Bu üç yarıyıllık

öğretim diğer staj aşamalarıyla bütünleştirilerek değişik dönemlerde tamamlanabilir.

Böylece adaylık eğitimindeki parçalı ve kopuk görüntü ortadan kaldırılabilir ve adaylık

eğitiminin tümü birlikte programlanabilir.111

3. Kaymakam Refikliği[]

Kaymakam refikliği başlangıçta yani uygulamalı eğitimin ağırlıklı olduğu dönemde

3 ay iken şimdi 1 aya düşmüştür. Adayın deneyimli bir kaymakamın refakatinde “ağabeyçırak”

ilişkisi içinde, staj görerek ilçe yönetimi hakkında bilgi ve deneyim sahibi olması

amaçlanmaktadır. Burada aday, kaymakamla sürekli beraber olarak vatandaşla,

personelle, iş sahipleriyle, il yöneticileri ve vali ile ilişkilerin nasıl olduğunu ilk elden görme

fırsatı bulacak, toplantılara katılımla karar mekanizmalarının nasıl işlediğine tanık

olacaktır. Bu arada kaymakamın kendisine vereceği işleri de yaparak, kendisini yönetimin

bir parçası gibi hissetme imkanı bulacaktır. Asıl önemlisi bir kaymakamı gözlemleyerek,

belli davranış kültürünü edinme olanağıdır. Burada değinilmesi gereken başka bir husus,

amaca ulaşılabilmesi yani iyi bir yönetici yetiştirilmesi için adayla birlikte, örnek kişi olan

kaymakamın da işin gereği ve ciddiyetine olan inancıdır. Bu bakımdan refakat stajlarında

adayların gönderilebilecekleri yerler bakanlıkça saptanmaktadır. Kaymakam refikliği

süresinin uzatılması yönünde mülki idare amirleri arasında ciddi bir talep olduğunu

araştırmalar ortaya koymaktadır.112

4. Teftiş Stajı[]

Mülkiye müfettişi yanında teftiş stajı, kaymakam adayının olayları bir de müfettiş

gözünden görmesini sağlayacak bir tecrübedir. Yapılan işlerin denetimi sırasında

önceliklerin nelere verildiğini, nelere dikkat ve önem verilmesi gerektiğini mesleğin

başında iken öğrenmenin sağlayacağı yararlar tartışma götürmez. Ayrıca mülkiye

müfettişlerinin kaymakamlar arasından sınavla alındığının öğrenilmesi de meslekle ilgili

başka bir pencerenin açılması anlamına gelebilecektir.

___________________________________________________________

111 MİAR, s.106.

112 MİAR, s. 99.

5. Yurtdışı Stajı

Kaymakam adaylığı süresince önemli bir yer tutan yurtdışı stajı 1986 yılından

bu yana uygulanmaktadır. Yurtdışına gönderilen adayların bilgi ve görgüsünü

arttırmak amaçlanmıştır. Staj çerçevesinde adaylar gittikleri ülkede hem yabancı

dil eğitimi almakta hem de o ülkenin idari yapısını inceleme ve ziyaretlerle yerinde

görme imkanı bulmaktadırlar.

Yurtdışı stajı uygulaması başlangıcından beri kaymakam adayları önceleri ABD

ve İngiltere’ye, son yıllarda ise yalnızca İngiltere’ye 12 aylık bir süre için

gönderilmektedir. Ancak uygulamanın 1994’ten beri 12 ay yerine 9 ay bazen de 8

ay olarak gerçekleştiği, yalnız yabancı dil düzeyi yüksek adayların yurtdışında

ikinci bir yüksek lisans yapmaları sırasında 12 ay kaldıklarını belirtmek gerekir.

Yine 2002’de yapılan uygulamada yurtdışının süresinin, adayların yabancı dil

seviyesine göre 2 ay ile 12 ay arasında değiştiğini görüyoruz.

Aslında yüksek yönetici yetiştirmenin ruhuna uygun olarak düşünülmüş olan

yurtdışı stajının, kanuni ifadesiyle adayların bilgi ve görgüsünü arttırmak amaçlı

olduğu düşünüldüğünde, yurtdışında kalma süresinin bütün adaylarda eşit olması

gerektiği değerlendirilebilir. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, bu uygulamanın

adaylarda yabancı dil öğrenme uğraşını motive etme gayesi de arka planda

düşünülmektedir.

Yurtdışı stajı ile ilgili olarak mülki idare amirlerinin değerlendirmelerine

baktığımızda, adayların gönderildiği ülkelerin çeşitlendirilmesi ile her adayın

mutlaka yurtdışına gönderilmesi ancak yabancı dil bilgisi yüksek olanlara daha

uzun süre yurtdışında kalma olanağının tanınması önerileri en çok benimsenen

öneriler arasında yer almıştır. Son birkaç yıldır, belli bir düzeyin üstünde dil puanı

alan adaylara yutdışında da yüksek lisans çalışması yapma olanağının tanınması,

bu önerinin Bakanlık yetkililerince de benimsenerek uygulamaya konulduğunu

göstermektedir. En çok karşı çıkılan öneri ise yurtdışında yabancı dil öğrenimine

son verilmesidir. Yurtdışı stajı maliyeti yüksek yada istenilen düzeyde verimli

olmasa da, şu da bir gerçektir ki, adaylık dönemindeki bu staj aşaması,

çekiciliğini giderek yitirmiş olan mesleği, üniversiteyi yeni bitirmiş gençler

arasında çekici kılan etmenlerden biridir. Konuyla ilgili olarak atılabilecek en

doğru adım, yurtdışına gitmeden önce verilen dil eğitiminin adaylarca daha çok

ciddiye alınmasını sağlayarak özendirici öğelerin sisteme yerleştirilmesidir.113

Yurtdışı stajı içinde, Bakanlığın anlaşma yaptığı üniversiteler aracılığı ile o

ülkenin kurumlarını ziyaret etme, işleyiş hakkında bilgi alma, ülkemizle

karşılaştırma yapma imkanı sağlamaktadır. Örneğin Londra’da parlamento, BBC,

polis teşkilatı, belediye, üniversite ziyaret edilen yerler arasındadır.

Ayrıca kaymakam adayları yalnız eğitim aldıkları ülkede değil diğer ülkelere de

tatiller sırasında gidebilmekte, yani 7-8 ülkeyi görmüş olmaktadırlar. Kuşkusuz bu

genç yaşta kazanılan önemli bir tecrübedir. Ülkemiz şartları göz önünde

bulundurulduğunda çok az vatandaşımızın yabancı ülkeleri görme şansı olduğu

su götürmez. Bu durum genç adayın yetişmesinde, hayata bakışında farklı

perspektiflere sahip olmasına yardımcı olmakta, devletler ve kültürler arası

diyalogun anlaşılmasında yardımcı olmaktadır. Hatta kaymakam adaylarının

bulundukları ülkeye eşlerini, çocuklarını da belli sürelerle götürdükleri bu

duyguyu ailece yaşadıkları görülmektedir.

6. Milli Güvenlik Stajı[]

1999 yılında staj aşamaları arasına 4.5 ay süreli Milli Güvenlik Stajı eklenmiştir.

Ulusal güvenliğe ilişkin konular, başlangıcından beri Kaymakamlık kurslarının

temel konuları arasında yer aldığı için, bu staj programı kısmi bir tekrar niteliği

taşımaktaydı. 2001’de yapılan değişiklik ile bu stajın süresi 1,5 aya

düşürülmüştür. Milli Güvenlik Stajının mülki idare amirleri için mesleki bilgiden

çok, devlet kültürü, asker-sivil ilişkisi ve askerin düşüncelerini tanıma bakımından

yararlı olduğu ifade edilmiştir.114

___________________________________________________________

113 MİAR, s. 101

114 MİAR, s. 203

7. Kaymakam Vekilliği

Kaymakamı olmayan ilçelerde kaymakam vekaleti yapmak, hiç kuşkusuz staj

döneminin en heyecanlı aynı zamanda en riskli bölümüdür değerlendirilmesi

meslek mensuplarınca paylaşılmaktadır.

Adayın kaymakamlık kursundan önceki bütün staj evrelerinde görüp,

öğrendiklerini uygulama şansı bulacağı ve yetki ve sorumluluklarının asil

kaymakam ile aynı olduğu bir dönemdir. Her ne kadar uygulamada meslek

büyüklerinin bu dönemde müsamahalı olduğu bir gerçek ise de sahada adayın

kendisiyle başbaşa kaldığı da bir gerçektir. Vekalet görevi bazen bir ilçede

tamamlanabilirse de zaman zaman birden fazla ilçede de yapılabilmektedir.

8. Kaymakamlık Kursu[]

Kaymakamlık kursu, kaymakam adaylarının yetiştirilmesi sistemine 1941

yılında girmiş ve ilk kurs Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Okulu bünyesinde 15

Ocak 1942 tarihinde düzenlenmiştir. Siyasal Bilgiler Okulu Müdürü daha sonraları

da Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanları aynı zamanda kurs müdürü ünvanını da

taşımışlar, kursun günlük işleri de bir müdür yardımcısı tarafından yürütülmüştür.

Kaymakamlık kursu 1953 yılına değin Siyasal Bilgiler Fakültesi bünyesinde

sürdürülmüş daha sonra bakanlık bünyesine alınmış ve o zamanki Özlük İşleri

Genel Müdürlüğü kursun sorumluluğunu üstlenmiştir. 1966 yılında bakanlığın

talebi üzerine TODAİE bünyesinde düzenlenen kurslar, 1973 yılında Maiyet

Memurları Yönetmeliğinin çıkarılmasıyla birlikte tekrar bakanlık bünyesine

alınmıştır.115

İlk kaymakamlık kursunda o dönemde yürürlükte olan yönetmeliğe uygun

olarak tarım, sanayi, ticaret, maliye, gümrük ve tekel, milli savunma, emniyet,

jandarma, köy ve nüfus işleri, bayındırlık, ulaştırma, sağlık, milli eğitim,

___________________________________________________________

115 Sezai TAŞKELİ, “Elli Yılda İçişleri Bakanlığı Personelinin Hizmetiçi Eğitimi”, Türk İdare Dergisi,

Ekim 1973, s. 179

propaganda, din, particilik, sosyal sorunlar ve dosya tutma konuları üzerinde

toplam 277 konferanslık bir program uygulanmıştır. Haftada bir, yarım gün de

binicilik ve motorlu araç kullanımı çalışmaları yapılmıştır.

Programa dikkat edildiğinde, merkezi yönetim dolayısıyla mülki idarenin görev

alanı ve bakanlıkların kuruluşunun kursta verilecek konferans konularının

belirlenmesinde ana etmen olduğu görülür.

1960’lı yılların ikinci yarısında TODAİE bünyesinde yürütülen kaymakamlık

kurslarında görülen kısmi bir değişiklik dışında kursun içeriğinin

düzenlenmesindeki temel anlayış değişmemiştir. 1966 yılında TODAİE ve

bakanlıkça ortak düzenlenen kursun iki aylık ilk bölümünün TODAİE’de yönetim

tekniği ve psikolojisi, personel idaresi, mahalli idarelerle ilişkiler konuları ile

Türkiye’nin idari, ekonomik ve toplumsal yapısı ve sorunları konularını kapsadığı,

bakanlıkta geçen iki aylık ikinci bölümü ise DPT ve DPD uzmanları, ODTÜ İdare

İlimler Fakültesi ve Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyeleri, Milli Güvenlik Kurulu

Genel Sekreterliği, Adalet, İçişleri, Milli Savunma, Milli Eğitim, Köy İşleri, İmar ve

İskan, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlıkları, Ticaret ve Sanayi Odaları ile Ziraat

Odaları Birlikleri yönetici ve uzmanlarınca verilen çeşitli yurt sorunlarını kapsayan

konferanslardan oluştuğu görülüyor.

Kaymakamlık kursunun içeriği esas olarak o günlerden bugüne değişmediği

gibi, kursun düzenleniş biçiminde de önemli bir değişiklik olmamıştır. Yöntem,

kursun düzenlendiği dönemde İçişleri Bakanlığı ile diğer kamu kurum ve

kuruluşlarıyla üniversitelerden davet edilen konferansçıların esas olarak

mevzuata dayalı konferanslar vermesi biçimindedir.

1966 yılında yapılan şu değerlendirme, son yıllarda Kaymakamlık Kursuna

katılanlarca da onaylanacak niteliktedir:

“ …Kursun “istenilen amacı sağlamadığı”, “bazı bakanlık ve kurumlardan

tecrübesiz ve çok genç elemanların konferans için görevlendirildiği ve

bunların kursa katılanlar üzerinde bilgi, tecrübe ve eğitim tekniği

bakımından gerekli otoriteyi tesis edemedikleri” İçişleri Bakanlığının yetkili

yöneticileri tarafından çeşitli vesilelerle belirtilmiştir. Yıllardan beri, Kurs

tamamen takrir metoduna göre yürütülmekte ve sabahtan akşama kadar

birbirini kovalayan ve büyük çoğunluğu mevzuatın tekrarından ibaret

bulunan konferanslar kursa katılanlar için hayli yorucu ve sıkıcı

olmaktadır.” 116

1966 Yılında yapılan bu değerlendirmenin 1992 yılında yapılan aşağıdaki

değerlendirme ile karşılaştırılması yukarıda söylediklerimizi pekiştirmektedir:

“Bazı kamu kurum ve kuruluşları, kendilerini ilgilendiren konferanslara

tecrübesi az uzman veya uzman yardımcısı unvanları altındaki personeli

göndermektedir. Bu ilgili teşkilatların konuya önem vermedikleri anlamına

gelmese bile, Kaymakam Adayları açısından çok fazla verimli olmamakta,

sorulan bazı sorular nedeniyle konferansçıyla nerdeyse münakaşaya varan

hoş olmayan sonuçlar ortaya çıkmaktadır.” 117

Kaymakamlık kursuyla ilgili olarak yukarıda anlatılanlardan da açıkça

anlaşılacağı gibi, Kaymakamlık kursunun içeriğinin ve kursta kullanılan eğitim

yönteminin bir türlü hoşnutluk verici bir düzeye çıkarılamadığı görülmektedir.

1997 yılından bu yana programda yer alan ve yukarıda ayrıntılı bir biçimde

değerlendirilen yüksek lisans programı staj aşamalarına eklendikten sonra da

Kaymakamlık kursunun niteliğinde her hangi bir değişiklik yapılmamıştır. Aynı

anlayış, aynı sürelerle devam etmektedir. Oysa “yönetim bilimleri” yüksek lisans

programında ele alınan konuların kurs programından çıkarılması gerekirdi. Bir

başka ilginç nokta 1999 yılından başlayarak kaymakam adaylarının Milli Güvenlik

Staj adı altında Milli Güvenlik Akademisi programına devam etmeleriyle ortaya

çıkan durumdur. Milli Güvenlik ve Asayişe ilişkin konuların hem Kaymakamlık

kursunda, hem de Milli Güvenlik Akademisi’nde üstelik aynı kişilerce verilmesi

yakınma konusu olmuştur.

___________________________________________________________

116 ”Kaymakamlık Kursu”, Amme İdaresi Bülteni ,Sayı 5, Nisan 1966, s.7.

117 Y.ARSLAN, Türk İdare Dergisi,Sayı 395, Haziran 1992, s.238.

Milli Güvenlik Akademisi programı yalnızca milli güvenlik ve asayişe

sorunlarını kapsayan bir program değildir; bu konuların yanı sıra çeşitli yönetim

bilimi ve kamu yönetimi konularında da konferanslar düzenlenmektedir. Böylece

son yıllarda adaylık eğitimine katılmış olan kaymakam adayları, yüksek lisans

programı, Kaymakamlık kursu ve Milli Güvenlik Akademisi programının kesişme

noktalarında sıkılmanın ötesinde bunalmaktadır.

Buraya değin yapılan tartışmalar, bir yeniden düzenlenme gereksinmesini açık

bir biçimde ortaya koymaktadır. Bizim bu konudaki değerlendirmemiz, yalnızca

Kaymakamlık kursunun ya da yalnızca yüksek lisans programın değil, bütün

adaylık eğitimi sürecinin tekrarları ortadan kaldıracak ve birbirini bütünleyecek bir

biçimde ve tek bir birimin sorumluluğunda yürütülmesidir.

Kaymakamlık kursu halen, kurs programı ile uygulama tarzı İçişleri

Bakanlığınca tespit olunur hükmüne istinaden, Kaymakam Adayları

Yönetmeliğinde belirlenen esaslara göre İçişleri Bakanlığı Eğitim Dairesi

Başkanlığının sorumluluğunda yürütülmektedir. Yönetmeliğe göre kurs

programının, her dönem kurs için Müdürler Encümenince kararlaştırılacak esaslar

içerisinde idare ile ilgili konularda tartışmalı konferanslara, seminerlere, önemli

konu ve sorunlara değişik açıdan bakılması imkanı sağlayacak panel ve açık

oturumlara, şehir içi ve dışı inceleme ve uygulama gezilerine, belli bir süre

Danıştay, Devlet Planlama Teşkilatı, Türkiye Kalkınma Bankası, Turizm Bakanlığı,

Çevre Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı

ile seçilecek bir Organize Sanayi Bölgesi, Serbest Bölge, Sınır Ticareti ve KOBİ,

ASELSAN, TAİ gibi yerlere gidilerek uygulamaların yerinde görülmesini

sağlayacak şekilde düzenlenmesine öngörmektedir. Ancak kurs esas itibariyle

belirlenen konuların, Eğitim Dairesi Başkanlığının girişimleriyle ilgili

kuruluşlardan görevlendirilen konferansçılar tarafından anlatılması biçiminde

verilmektedir.

Kurs sırasında düşük yoğunluklu da olsa gezilere ve yerinde görmeye

gidilmektedir.

Son yıllarda kurs programına sözü edilmeden geçilemeyecek bir değişiklik ve

farklı bir renk ve atmosfer katan dans dersleri de eklenmiştir. Burada

kaymakamlar modern ve latin dansları öğrenmektedirler. 1940’larda binicilik ve

motorlu araç kullanmayı öğrenen kaymakam adayları 2000’li yıllarda bilgisayar ve

dans dersleri almaktadırlar. Bu noktada bakanlığın çağdaş yaşam tarzına verdiği

önem ve yaklaşımı son derece önemlidir.

B- TÜRKİYE’DE ÜST DÜZEY YÖNETİCİ YETİŞTİREN KURULUŞLAR[]

1. Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü (TODAİE)[]

a) TODAİE’ nin Kuruluşu, Görevleri ve Yapısı[]

TODAİE, 8 Mayıs 1952’de Türkiye ile Birleşmiş Milletler arasında imzalanan ve

6319 sayılı yasa ile onaylanan bir Teknik Yardım Anlaşması uyarınca kurulmuş ve

özerk bir kuruluş olarak, 24 Mart 1953’de göreve başlamıştır. Beş yıl süren bu

statü 1958’de çıkarılan 7163 sayılı kuruluş yasası ile bilimsel, yönetsel, mali

özerklik ve tüzel kişilik kazanmıştır. Kuruluş yıllarında Ortadoğu bölgesinde bu

alanda görev yapacak benzeri kurumlar olmadığı için Enstitü, Birleşmiş Milletler

bursu ile çevre ülkelerden gönderilen öğrencileri de kabul etmiştir. Ancak daha

sonraki yıllarda Ortadoğu ülkelerinin çoğunun kendi yönetici eğitimine ilişkin

kurumlarını kurmaları sonucu TODAİE bütünüyle ulusal bir nitelik kazanmıştır.

Enstitünün genel amacı, kamu yönetiminin çağdaş düşüncelere ve

yaklaşımlara uygun olarak gelişmesine yardımcı çalışmalarda bulunarak,

yönetime eleman yetiştirmek ve memurların yönetim alanında olgunlaşıp,

uzmanlaşmalarını sağlamaktır. Enstitü bu öncül amaçlara ulaşmak için üç tür

görev yüklenmiştir. Bunlar öğretim ve geliştirme, araştırma ve yardım, derleme ve

yayın görevleridir. 118

Öğretim ve yetiştirme görevi, kamu yönetimi öğretimini geliştirmek, kamu

görevlilerinin bilgilerini artıracak, gelişimini sağlayacak önlemler almak ve bu gibi

önlemleri desteklemek ve kamu yönetimi alanı için öğretim elemanları yetiştirmek

fonksiyonlarını kapsamaktadır. Araştırma görevi ise yönetsel sorunlar üzerinde

doğrudan yada kurumların istemi üzerine inceleme ve araştırmalar yapmak ve

sonuçları sunmak biçiminde olmaktadır. Üçüncü temel görevi derleme ve yayın

ise, kamu yönetimi ile ilgili yurt içindeki ve yurt dışındaki gelişmeleri izleyerek

derleme, araştırma ve incelemeleri yayımlamak ve kamu yönetimi öğretimini

yapan kurumlarla birlikte öğretim materyali hazırlamaktır.

TODAİE, üçlü bir yönetsel yapıya sahiptir. Yönetim Kurulu, Yürütme Kurulu ve

Genel Müdür. Enstitünün en üst karar organı olan Yönetim Kurulu, TODAİE,

üniversite ve çeşitli Bakanlık temsilcilerinden oluşmaktadır. Kurul 24 üyeden

oluşmaktadır.

Yürütme Kurulu, genel müdür, genel müdür yardımcısı, şube müdürleri ve

yönetim kurulunun seçtiği iki temsilciden oluşur. Enstitü yönetim birimlerinin

başında yer alan genel müdür, yönetim kurulunca üniversite profesörleri

arasından 3 yıl süre ile seçilir.

TODAİE’ in kuruluşundan beri çalışmalarının ağırlık merkezini öğretim ve

yetiştirme hizmeti oluşturmaktadır. İlk dönemlerde başlıca programın,

yöneticilerinin yetiştirilmesi amacıyla düzenlenen program olduğunu

görmekteyiz. Bu eğitim çalışmalarına 24 Mart 1953’de açılan üç aylık dönem

programı ile başlamış, bunu 1954 - 1955 yıllarına yayılan iki yıllık program

___________________________________________________________

118 A. Fikret AR, Fransa ve Türkiye’de Yönetici Yetiştiren Başlıca Kurumlar ENA; IIAP ve TODAİE,

Amme İdaresi Dergisi, Cilt 19, Sayı 4, Aralık 1986, s.19.

izlemiştir. 1955-1956 döneminde Enstitü öğretimi bir yıla indirilmiştir. Bunda

gerek öğrencilere iki yıl için izin vermeye yanaşmayan kurumların, gerek yüklü bir

eğitim programı için öğretim üyesi bulamamasının rolü olduğu ileri

sürülmüştür.119 Bu program 1976-1977 yılına kadar düzenli olarak yinelenmiştir.

1976-1977 ders yılından bu yana Enstitünün yönetici yetiştirme programı “Kamu

Yönetimi Lisans Üstü Uzmanlık Programı” (KYUP) adı verilen bir master

programına dönüştürülerek, süresi yeniden iki yıla çıkarılmıştır.

b) Kamu Yönetimi Lisans Üstü Uzmanlık Programı (KYUP)

KYUP’ a katılmak için adaylarda bulunması gereken nitelikler şunlardır:120

a) En az 4 yıllık lisans öğrenimi veren bir öğretim kurumu ya da bunlara

denkliği ilgili makamlarca onanmış yabancı ülkelerdeki benzerlerini bitirmiş

olmak,

b) Kamu görevlisi olmak,

c) Yüksek öğrenimden sonra en az beş yıl kamu kesiminde (askerlik dahil)

eylemli olarak çalışmış olmak,

d) Program başladığı tarihte 45 yaşını geçmemiş olmak,

f) Son üç yıl olumlu sicil almış olmak ve bu süre içinde uyarma, kınama,

cezalarından daha ağır bir disiplin cezasıyla cezalandırılmış bulunmamak

gerekmektedir.

Programa yılda 80 dolayında öğrenci katılmaktadır. KYUP’a giriş sınavları,

birinci aşama yazılı, ikinci aşama sözlü sınavı olmak üzere iki aşamalı olarak

yapılmaktadır. Geçmişte yazılı sınavlar Enstitü tarafından yapılırken, bugün ÖSYM

tarafından test biçiminde düzenlenmektedir. Bu sınavda adaylara Türkçe,

anayasa, yönetim, siyasal ilişkiler, kamu yönetiminin işleyişi ve

___________________________________________________________

119 Kenan SÜRGİT, Nabi DİNÇER ve Ülker KÖKSAL, Türkiye Orta Doğu Amme İdare Mezunları

Hakkında Bir Araştırma, Ankara, TODAİE, 1968, s.62

120 TODAİE, Kamu Yönetimi Lisans Üstü Uzmanlık Programı 1999-2000 Tanıtım Broşürü.

sorunlarına ilişkin seçmeli sınavlardan oluşan bir test uygulanmaktadır. Bu sınav

eleme niteliğinde olmaktadır.

Yazılı sınav sonuçlarına göre, programa kabul edileceklerin sayısının iki katı

kadar aday, diğer bir deyişle yazılı sınava girenlerden en yüksek puan alan 150

dolayında aday, sözlü sınava çağrılmaktadır. Sözlü sınavlar TODAİE tarafından

yapılmakta ve adaylara yazılı sınav konularına ilişkin sorular yöneltilmektedir.

Adayların son değerlendirilmesi ve sıralaması yazılı ve sözlü sınavlarda alınan

puanların toplamına göre yapılmakta, başarılı adaylar bu sıraya göre

belirlenmektedir.

Programın amacı, kamu görevlilerinin yönetim bilimi alanında uzlaşmasını

sağlamak ve Türk kamu yönetiminin gelecekteki yönetici gereksinmesinin

karşılanmasına katkıda bulunmaktır. Programın süresi daha önce belirtildiği gibi

iki akademik yıldır. Birinci akademik yıl, iki dönemden oluşur ve Enstitü’de

geçirilir. Her dönem 15 haftalık süreyi kapsamaktadır. Birinci akademik yılın

sonunda öğrenciler, kurumlarına dönerler, programın ikinci akademik yılı, tez

hazırlama ve sunma yılıdır. Öğrenciler birinci akademik yılda tüm ders ve

seminerlerde başarılı olduklarında tez yazma hakkını elde ederler.

Programda yer alan dersler şöyle sıralanabilir.121 Kamu Yönetimi, Yönetimi

Geliştirme, Araştırma Yöntemleri, Örgütsel Davranış, Yerel Yönetimler,

Türkiye’nin Yönetim Yapısı, Türkiye’nin Toplumsal Yapısı, Türkiye’nin Ekonomik

Yapısı, Türkiye’nin Siyasi Yapısı, Türkiye’ de Çalışma İlişkileri, seçimlik dersler

olarak Yönetim Hukuku, Yönetsel Yargı, İnsan Hakları, Karşılaştırmalı Kamu

Yönetimi, Anayasa Hukuku, Ekonomik Kalkınma, Çağdaş Düşünce Akımları,

Siyasi Davranış, Çevre Sorunları, Yönetimde Nicel Yöntemler, Kentleşme, Halkla

İlişkiler, Kamu Maliyesi, Uluslararası İlişkiler, Bilgi Sistemleri, Avrupa Birliği,

Eğitim Yöntemleri.

___________________________________________________________

121 TODAİE Tanıtım Broşürü.

Program her öğretim yılı sonunda değerlendirmeye tabi tutularak, güncelliği

korunmaya çalışılmıştır. Programdaki dersler genellikle Enstitünün kendi öğretim

üyeleri tarafından verilmektedir. Ancak üniversite öğretim üyeleriyle, yönetimden

bilgi deneyim ve eserleriyle tanınan kişilerden de yararlanılmaktadır. Dersler

ağırlıklı olarak, düz anlatım biçiminde olmakta görsel eğitim olanaklarından

yararlanma çok sınırlı düzeyde kalmaktadır. Program sırasında, seminer yöntemi

başvurulan bir diğer eğitim yöntemi olmaktadır.

Akademik yılı sonunda katılanların başarı derecesini saptamak amacıyla

bitirme sınavları yapılmaktadır. Bu sınavlar genellikle kuramsal dersler için

yapılan bilgi sınavları ile öğrencilere çeşitli kuruluşlarda yaptırılan araştırma ve

araştırma sonunda hazırlattırılan raporların değerlendirilmesi biçiminde

olmaktadır.

Programın ikinci akademik yılında öğrenciler, Enstitünün saptadığı alanlarda

seçtikleri konularda ilgili öğretim üyelerinin gözetiminde hazırlayacakları tezlerin,

Tez Kurulunca yeterli bulunması sonucunda programı başarı ile bitirmiş olurlar.

Öğrencilerin “Kamu Yönetimi Lisans Üstü Uzmanlık Diploması” alabilmeleri için

ders ve seminerlerden en az 33 kredi, tezden 6 kredi olmak üzere 39 krediyi

tamamlamaları gereklidir. Böylece kamu yönetimi alanında, bilim uzmanı (master)

ünvanı kazanırlar. Bu kişilere, 657 sayılı yasanın 36-12/C ve 7163 sayılı TODAİE

kuruluş yasasının 15. maddeleri gereğince iki kademe ilerlemesi uygulanmaktadır.

Programı çeşitli yönlerden araştırmak olasıdır. Öncelikle programa

katılacakların belirlenmesinde kişisel başvurudan çok, kurumların aday

göstermesine önem verilmesi gerekir. Bu yöntemin önerilmesinin altında,

kurumların gelecekte yüksek yönetici olması beklenen bu yönde ümit veren

yetenekli memurlarını KYUP’a gönderebilecekleri varsayımı yatmaktadır. Ancak

kurumların bu konuya bir ölçüde titizlik gösterdikleri veya gösterebilecekleri

tartışma götürmektedir. Çünkü kurumlarımızda bilinçli bir insan gücü

planlamasının yapıldığını söylemek güçtür.

Programa katılacakları belirlemek için düzenlenen giriş sınavlarında sorular,

daha çok toplumsal bilimler çıkışlı adayların kolaylıkla yanıtlayabileceği türdendir.

Bu yüzden yöneticilik açısından yetenekli ve istekli, ancak fen bilimleri ve teknik

alanlardan mezun olan adayların başarılı olabilme şansı azalmaktadır. Böylece

toplumsal bilimler çıkışlı adaylara öncelik verilmiş olmaktadır. Giriş sınavlarında

yabancı dil konusunun yer almaması büyük bir eksikliktir. Çünkü geleceğin

yöneticilerinin, en az bir yabancı dili özellikle İngilizce’yi bilmesi söz konusu

dildeki literatürü izlemesi gerekmektedir.

Programa katılanların çalıştıkları kurumlara bakıldığında, dağılımda büyük

dengesizlikler olduğu görülmektedir. 1965-1985 yılları arasında programa

katılanların çoğunluğu Milli Eğitim Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünde

çalışmaktadırlar. Yine aynı yıllar arasında Enstitüye yapılan başvurular

incelendiğinde giderek artan bir oranla (%55.4) iki kurumun ilk sırayı aldığı, bunun

yanında diğer bakanlıklar ve kuruluşların, Enstitü eğitimine düşük oranda katıldığı

görülmektedir.122 Bu durumun Enstitünün ve kurumların ortak bir öğrenci alma ve

gönderme politikasının olmaması, Enstitünün bugünkü öğrenci alma sisteminden

ve kurumların eğitime ilişkin bir planlama yapmamış olmalarından

kaynaklandığını söylemek olasıdır.

Programda okutulan derslerin teorik ağırlığının fazla olduğu, bu yüzden

derslerin teorik ağırlığının azaltılarak, uygulamalı derslere ağırlık verilmesi

gerekliliği programa katılanlar tarafından belirtilmektedir. Program sırasında

çoklukla kullanılan eğitim yönteminin düz anlatım olduğu, tartışma ve grup

çalışmalarına sınırlı olarak yer verildiği katılanlarca dile getirilmektedir.123 Bilindiği

gibi yetişkinler eğitiminde, grup çalışmaları tartışmalar daha etkili olan eğitim

yöntemleridir. Bu bakımdan ağırlığın, bu yöntemlere ve uygulamalı çalışmalara

kaydırılması yararlı olacaktır.

___________________________________________________________

122 Cevat ÖZER, Mezunlar Araştırması, 1965-1985, basılmamış KYUP Uzmanlık Tezi, Ankara

TODAİE, 1988, s.199-200.

123 C.ÖZER, a.g.e., s. 210

Programı bitirenlerin belli yöneticilik kadrolarına atanmaları konusunda yasal

bir zorunluluk bulunmamaktadır. Programa katılanlara yalnızca iki kademe

ilerlemesi verilmektedir. Bu yüzden enstitü mezunları kurumlarında çoğu kez

yöneticilik konumlarına gelememektedirler. Durum böyle olunca da eğitime

ayrılan kıt kaynaklar boşa gitmektedir.

c) TODAİE’ in Diğer Etkinlikleri ve Enstitüye İlişkin Eleştiriler[]

TODAİE ve KYUP dışında çok çeşitli konularda kısa süreli eğitim programları

düzenlenmektedir. Bunlar kamu yönetiminin çeşitli alanlarda kurslar, seminerler,

sempozyumlar ve benzeri kısa süreli ulusal ve uluslararası yetiştirme ve eğitim

programları (KSEP) olmaktadır. Bu programlar orta ve üst düzey yöneticileriyle,

kuruluşların destek ve yardımcı birimlerinde görevli uzman elemanlara yöneliktir.

Yönetim disiplinin belli konularında kısa süreli olarak yürütülmekte olan bu

programlar ya doğrudan Enstitü tarafından düzenlenir ya da kurumlardan gelen

isteme bağlı olarak kurumların orta ve üst düzey yöneticileri için düzenlenir.124

Ayrıca enstitü içinde yer alan Yerel Yönetimler Araştırma ve Eğitim Merkezi de

yerel yönetim personeline seminerler düzenlenmektedir. Kısa süreli eğitim

programları ücretli olmakta ve bu ücretler katılanların kurumlarınca

karşılanmaktadır.

Enstitü araştırma ve yardım görevleri kapsamında da çeşitli çalışmalar

yapmaktadır. Kamu yönetiminin reform gereksinimi karşılamak üzere 1963 yılında

Merkezi Hükümet Teşkilatı Araştırma Projesi (MEHTAP), 1971 yılında İdari

Reform Danışma çalışmaları gerçekleştirilmiş ve hazırladığı raporları

___________________________________________________________

124 Enstitünün 1994 yılında düzenlediği eğitim programlarından bazıları şunlardır. Yönetimi

Geliştirme, Norm Kadro Teknikleri, Araştırma Teknikleri Semineri, Çağdaş Personel Yönetimi,

Avrupa Kurumları, İşletmelerde Etkinlik Denetimi, Hizmet İçi Eğitim, Yöneticilerde Stres ve Stres

Yönetimi,Personeli Değerlendirme, Kamu Kesiminde İnsangücü Planlaması, Yönetimde Önderlik,

Halkla İlişkiler, İşi Basitleştirme Teknikleri ve Teftiş Hizmetlerinin Geliştirilmesi, Memur

Sendikacılığı, Uluslar arası Çalışma Örgütü ve Türkiye (TODAİE; 1994 Eğitim Programları ; s.11-

36).

dönemin hükümetlerine sunmuştur. 1988 yılında başlatılan Kamu Yönetimi

Araştırma Projesi (KAYA) adıyla bir araştırma sonuçlandırılarak yayımlanmıştır.

Bunun yanında kamu kurum ve kuruluşlarından istek olduğunda yeniden

düzenleme ve norm kadro çalışmaları da yapılmaktadır. Enstitü öğretim üyeleri

tarafından Türk Kamu Yönetiminin çeşitli yönlerine ilişkin özel akademik

çalışmalarda yapılmaktadır.

Enstitü, üçüncü grupta yer alan derleme ve yayın görevine ilişkin çabalar da

gerçekleştirmektedir. Enstitü bugüne kadar yönetim ağırlıklı olmak üzere 253

kitap yayınlamıştır. Amme İdaresi Dergisi, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi ve

İnsan Hakları Yıllığı (Türkçe ve İngilizce) yayınlanmaktadır. Bunların yanısıra 1963,

1972,1976, 1986 ve 1988 yıllarında yayınlanmış olan Devlet Teşkilatı Rehberinin

kamu kurum ve kuruluşlarındaki değişiklikleri içerecek biçimde 1992 yılında yeni

basımı yapılmıştır.

Enstitünün kendi akademik kadrosu sayıca yeterli değildir. Enstitü’de ilerleme

olanaklarının sınırlı olduğunu gören akademik ve idari personel kurumdan

ayrılmaktadır. Bu ayrılmalar, Enstitünün güçlü bir kurum olmasını engelleyen

nedenler arasında sayılabilir. Enstitü’ deki yardımcı araç ve gereçler eğitimi

olumsuz yönde etkileyecek biçimde eski, gerek sayıca gerekse içerik olarak

eksiktir. Bilgisayar kullanımı da yeterli düzeyde değildir.125

Sonuç olarak Enstitü yönetimle doğrudan ilişki içinde ve yönetimin

gereksinmeleri doğrultusunda eğitim, araştırma, derleme, yayın konularında Türk

Kamu Yönetimine özgün bir hizmet sunmaya çalışmaktadır. Ancak akçal

kaynakları ve sınırlı sayıdaki eğitim kadrosu, bu hizmetlerin istenilen düzeyde

yerine getirilmesini güçleştirmektedir. Bu nedenle, kurumun akçal kaynaklarının

arttırılması ve öğretim elemanları için çekici hale getirilmesi yararlı olacaktır.

___________________________________________________________

125 Ahmet YAVUZ, TODAİE’nin Yapısı, İşleyişi ve Sorunları, basılmamış KYUP Uzmanlık Tezi,

Ankara, TODAİE,1993, s.192

2. Devlet Personel ( Dairesi ) Başkanlığı[]

a) Kuruluş ve Amacı[]

Kurumlar öteden beri kendi ihtiyaçlarına göre eğitim düzenlemekteyseler

de, bunlar dağınık ve ihtiyaçları karşılamaktan uzaktır. Ayrıca aralarında bir

eşgüdüm de yoktur. Oysa bu faaliyetlerde yol gösterecek, ihtiyaçları tespit edip

genel bir plan yaparak eğitimi geliştirecek, kurumların çoğunda ortak olan yada

kurumlarca düzenlenemeyecek eğitim ihtiyacını karşılayacak bir merkezi eğitim

dairesine ihtiyaç vardır.126 İşte bu ihtiyacın da bir sonucu olarak 27 Mayıs

1960’dan sonra iktidar tarafından personele ilişkin tüm problemlerin uzmanlardan

kurulu tarafsız bir heyet tarafından düzenlenmesi gerekli görülerek Maliye

Bakanlığı’nı Devlet Personel Dairesi Kurulması Hakkında Yasa Tasarısı

hazırlamakla görevlendirmiştir. 13.08.1960 tarihli Bakanlığa sunulan bu kanun

tasarısının genel gerekçesinde Devlet Personel Dairesi’nin kurulmasını gerektiren

nedenler şu şekilde sıralanmıştır.127

a) Amme sektöründe çalışanlara ödenecek ücretin, gördüğü hizmetle

mütenasip olması ve objektif kıstaslara istinat ettirilmesinin temini,

b) Kadroların bitaraf ve salahiyetli bir merci’nin tetkikinden sonra tasdike

tabi tutulmak suretiyle, mahiyeti bakımından yek diğerinin aynı olan vazifeler için

farklı derecelerin tespitinin önüne geçilmesi,

c) Ücretlerin, fiyat konjonktürünü takip etmelerini mümkün kılacak

hükümlerin getirilmesi,

d) Bakanlıkların muvazene ve adalet hislerini bir tarafa bırakarak, kendi

mensuplarının vazifesini ıslah için ilave menfaatler temini maksadı ile bozduğu

ücret hiyerarşisinin düzeltilmesi.

___________________________________________________________

126 Oguz ONARAN, Yönetici Sınıfın Eğitimi, TODAİE Yayını, Ankara, 1967, s. 81

127 Selçuk KANTARCIOĞLU, Devlet Personel Rejimi, Ankara, 1977 s. 9

Görüldüğü gibi konu, ücret boyutu ile ilgili olarak hazırladığı görüşünde;

gerekçenin ücret sorununu temelinde oluşturulmasının sakıncasına dikkat çekmiş

ve Merkezi Personel Dairesi’nin kurulmasına yol açan sebepler şöyle

özetlenmiştir.128

a) Personel tedarikinin siyasi, ailevi, şahsi ve sair tesislerinden kurtarılarak,

liyakat esasına ve demokratik prensiplere bağlanması,

b) Devlet Personeli miktarında kaydedilen büyük artışlar karşısında çeşitli

idari teşekküller zarureti,

c) Girişilmek istenen geniş çapta idari reformların gerçekleştirilmesini

kolaylaştırmak ihtiyacı,

d) Devlet hizmetlerini gereği gibi ifa edecek bir idare mekanizması kurma

arzusu.

Milli Birlik Komitesi, hükümetçe hazırlanan Devlet Personel Dairesi

Kurulması Hakkındaki Kanun Tasarısı’nı 13.12.1960 tarihinde kabul etmiştir.

160 sayılı Devlet Personel Dairesi Kurulması Hakkında Kanun’da bu

dairenin eğitim ve yetiştirme hakkındaki görevleri, personelin yetiştirilmeleri

ileriki kadrolara hazırlanmaları için uygun usul ve vasıtaları tesbit etmek olarak

belirtilmiştir. Her ne kadar bu sözlerden dairenin görevi kesin olarak

anlaşılmıyorsa da bu hükümle, devlet, personel eğitimini bu kuruma mal etmiş

bulunmaktadır. Ancak 160 sayılı kanunun uygulamada, özellikle personelle ilgili

kanun tasarılarını, tüzük ve yönetmeliklerini hazırlamak ve personelin

yetiştirilmesi, ileriki kadrolara hazırlanmaları için uygun usul ve vasıtaların tesbit

edilmesi görevlerinde aksamalar meydana gelmiştir. İşte bu aksamaların ortadan

kaldırılabilmesi için Devlet Personel Dairesi’ne 657 sayılı Devlet Memurları

Kanunu ile ayrıca görevler verilmiştir. Bu görevlerin eğitimle ilgili olanlar

şunlardır:

___________________________________________________________

128 Cemal MIHÇIOĞLU, Devlet Personel Dairesinin Kuruluş Yılları: Anımsamalar, Düşünceler,

AÜSBF Dergisi, C.11, Ocak-Aralık, s. 1-4

• Devlet Memurları Eğitimi Genel Planı’nı hazırlamak.

• Eğitilecek kurumlar arası ve kurumsal sınıfların eğitim

yönetmeliklerini, genel eğitim planına göre ilgili kurumlarla birlikte

hazırlamak.

• Kurumların yurt içi ve yurt dışı eğitim programlarının

hazırlanmasında ve uygulamasında yol göstermek, yardımcı olmak

ve uyarmak; kurumlardaki eğitim merkez ve birimlerin kuruluş ve

işleyişleriyle ilgili yönetmeliklerin hazırlanmasında yol göstermek.

• Kurumlardaki çeşitli eğitim faaliyetleri arasında eşgüdüm sağlamak

ve denetlemek.

Devlet Personel Dairesi 1984 yılında 217 Sayılı Kanun Hükmünde

Kararname ile Devlet Personel Başkanlığı olarak yeni bir yapıya

kavuşturulmuştur.

b) Faaliyetler

Devlet Personel Dairesi, faaliyetlerine 1962 yılında “Devlet Personel Rejimi

Hakkındaki Ön Rapor” adı altında geniş bir rapor hazırlayarak başlamıştır. Bu

rapor, Bakanlıklar, Daireler, Üniversiteler, İktisadi Devlet Teşekkülleri ve Valilikler

ile Türk Basının da görüşleri alınarak “Devlet Personel Rejimi Hakkında Teklifler”

olarak Bakanlar Kurulu’na sunulmuş ve Bakanlık Kurulunca da “Yeni Personel

Rejimi Hakkında Bakanlar Kurulu Tarafından Kararlaştırılan Prensipler” başlığı

altında 1963 yılında Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.

Bu prensiplerde sınıflandırma ve liyakat sistemleri üzerinde durularak kamu

görevine girişin, açık yarışma sınavı ile yapılacağı ve sınavın tüm hazırlık, yönetim

ve denetim işlerinin Devlet Personel Dairesi’nce yapılacağı belirtilmiştir. Ayrıca,

memuriyet statüsüne girmenin, adaylık süresi sonunda yapılacak sınavda başarılı

olmaya bağlı olduğu, yükselmede temel ilkenin “yeterlilik” olduğu, hizmet içi

eğitim çalışmalarının bu dairenin yardımı, koordinasyonu ve denetimi ile

yapılacağına da yer verilmiştir.

Bu prensiplerin ışığı altında Devlet Personel Dairesi yeni bir kanun tasarısı

çalışmalarına başlamış ve hazırlanan tasarı daha öncede belirtildiği gibi

14.07.1965 tarihinde kabul edilerek 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu adıyla

23.07.1965 tarihinde Resmi Gazete yayınlanmıştır.

657 Sayılı Kanun, ihtiyaç doğrultusunda hizmet içi eğitime özel bir önem

vermiş, konuyu düzenleyen 12 madde ile (214-255) hemen hemen bir eğitim

kanuna dönüşmüştür.129 Halen uygulamada bulunan hükümlerine göre bu

kanunda hizmet içi eğitim; devlet memurlarının yetişmelerini sağlamak,

verimliliklerini artırmak ve daha ileri ki görevlere hazırlanmalarını sağlamak

amacına yöneliktir. Bu amaçların gerçekleştirilmesi içinse öncelikle bir devlet

memurları genel eğitim planı hazırlanacaktır. Bu görev diğer kurumlarla birlikte

Devlet Personel Dairesi’ne verilmiştir.

Devlet Memurları Eğitimi Genel Planı, 657 sayılı kanunun

yayımlanmasından sonra Devlet Personel Dairesince hazırlanmaya başlanmış,

ancak uygulamalarda karşılaşılabilecek güçlükler öne sürülerek çıkarılmamıştır.

1978 yılında yeniden eğitim planı çıkarılması girişiminde bulunulmuş, plan bir dizi

araştırma yapılmasını gerektirdiği için iki yıllık geçici “aksiyon” planı hazırlanmış

ancak bu da sonuca ulaştırılmamıştır. Genel Eğitim Planı 1983 yılında bir kez daha

ele alınmış ve bu kez sonuçlandırılabilmiştir. Devlet Personel Dairesi bu plan

yanında kurumların eğitim yönetmeliklerini de hazırlamıştır.

Günümüzde hizmet içi eğitim uygulamaları bu plana göre yürütülmektedir.

Hizmet içi eğitime ilişkin yetkiler, Devlet Personel Başkanlığı ile kurumlar

arasında paylaştırılmıştır. Başkanlığın görevleri, eğitim yöneltisinin belirlenmesi,

etkinliklerin eş güdümü, denetimi ve uygulayıcı kurumlara danışmanlık etmektir.

Devlet Personel Başkanlığı adını aldıktan sonra Başkanlık, biraz

araştırmacı, biraz danışman, biraz uygulayıcı ama kesinlikle yürütme gücü

___________________________________________________________

129 Birgül GÜLER, “Devlet Personel Başkanlığı Üzerine Bir İnceleme (II)” , AİD, C.21., S.2, Haziran

1988, s. 70-72

olmayan teknik donanımı yetersiz bir teknik örgüt kimliğine büründürülmüştür.130

Bu kısıtlı duruma rağmen, Devlet Personel Başkanlığı, Türkiye ve Orta Doğu

Amme İdaresi Enstitüsü ile birlikte, eğitim ihtiyaçlarının tesbiti ve eğitim

faaliyetlerinin planlanması, eğitim faaliyetlerinin koordinasyonu, eğitim

birimlerine yardımcılık ve rehberlik, eğitim faaliyetlerinin takibi ve

değerlendirilmesi, eğitim birimleri için eğitici eleman yetiştirilmesi, merkez eğitim

faaliyetlerinin yürütülmesi görevlerini hala sürdürmektedir.131

3. Milli Prodüktivite Merkezi (MPM)

Milli Prodüktivite Merkezi (MPM) 14.06.1953 tarihinde kurulmuştur. Ancak

kuruluş kanunu 1965 yılında çıkarılmıştır. Kamu ve özel kesime hizmet götüren

özel hukuk hükümlerine tabii olan bir kamu kurumudur.

Merkezin kuruluş amacı, ülke ekonomisinde verimliliği artırıcı önlemleri

araştırmak, bu konudaki çalışmaları desteklemektir. Ayrıca ülkenin gelişmesine

yardımcı olacak tedbirlerin kamu ve özel sektörde uygulanmaya konulmasını

sağlayacak çalışmalarda bulunmaktır.132

Milli Prodüktivite Merkezi’ne kamusal ve özel kesim kuruluş ve iş yerlerinde

verimi artıracak yöntemleri tesbit etmek ve bunların uygulanabilme imkanlarını

incelemek, uygulamayı izleyerek gerekli eğitim ve danışma çalışmalarında

bulunmak gibi görevler verilmiştir.

___________________________________________________________

130 Birgül GÜLER,”Devlet Personel Başkanlığı Üzerine Bir İnceleme (I)”,AİD, C.21, S.1, Mart 1988,

s.95-96

131 Alim Şerif ONARAN, “Devlet Personel Eğitimi”, TİD, Y.35,S.289, Temmuz-Agustos 1964, s.62

132 Milli Prodüktivite Merkezi; 580 Sayılı Kuruluş Kanunu, Madde 2

III. BÖLÜM :DİĞER ÜLKELERDEKİ ÜST DÜZEY YÖNETİCİ YETİŞTİRME YAKLAŞIMLARI[]

A- FRANSA[]

1- Fransız Kamu Personel Sisteminin Gelişimi[]

Fransa için 1789 her yönden bir dönüm noktasıdır. Fransız Devriminin

etkileri yalnız politik ve toplumsal alanla sınırlı kalmamış, kamu personeli

açısından da bir değişimin başlangıcı olmuştur.

1789’dan önce krallar kamu görevlerini parayla satmışlar ya da yandaşlarına

nüfuz için onlara bağışlamışlardır. Ayrıca kamu görevleri, miras yoluyla da

kazanılabilmiştir. Devrimden sonra ilk kez liyakata göre hizmete alma, Napolyon

tarafından başlatılmıştır. Aynı dönemde “corps” lar oluşturmuştur. Corps, aynı

eğitimi almış, aynı yöntemle hizmete alınan aynı uzmanlık alanında benzer

hizmetleri yerine getiren, ortak çıkarları ve yükselme sistemleri olan meslek

birlikleridir.

1794’te kamu yönetiminde ve orduda teknik personel gereksinimi karşılamak

üzere, Ecole Polytechnique kurulmuştur. Okul bir bakıma liyakata dayalı hizmete

almayı sağlamak yönünden de Fransız personel sistemi için ilk adım olmuştur. Bu

okullarda öğrencilere teknik alanlarına ilişkin uzmanlık bilgileri yanında bir

yönetici için gerekli olabilecek bilgilerde verilmektedir. Çünkü bu okullardan

mezun olanlar kendi corps’larının en üst düzeylerine gelebilme şansına

sahiptirler.

Fransa’da büyük teknik corps’lardan bir süre sonra yönetsel corpslar

oluşturulmuş ve bu corps’lara giriş, sınavladır. Yönetsel büyük corps’lara

girebilmek büyük ölçüde Ecole Politiques diploması taşımaya bağlıydı, bu okul

özel ve paralıydı. Bu nedenle toplumun ekonomik olarak üst düzeyinden gelenler

bu okula devam edebilmekteydiler, dolayısıyla yönetsel corpslara söz konusu

kişiler girebilmekteydi. 1945’lere değin bu süreç, Fransa kamu yönetiminde

seçkincilik eğilimlerinin (elitizm) de doğmasına neden olmuştur.

ll. Dünya Savaşı’nın sonunda Fransız yöneticiler kamu personel sistemini

düzenlemek üzere bir komite kurdular komitenin amacı; bakanlıkların üst

düzeylerinde standardı yükseltmek, hizmete alma yöntemlerinde birlik sağlamak,

sınıfları standart bir duruma getirmek, meslek sınıfları ile üst düzey memuriyetlere

yükselme arasındaki engelleri kaldırmak ve hizmete almayı demokratikleştirmek

idi.133

Alınan kararlar ile,

a) Ecole Diplomatiques kaldırılarak, politik ve toplumsal bilimler öğrenimi

için Paris’te ve taşra üniversitelerine bağlı olarak Siyasal Bilgiler Enstitüsü

(Intitud d’Etudes Politiques) kuruldu.

b) Üst düzey görevler için yapılan sınavlar kaldırılarak, bu görevlere

geçecekleri belirlemek ve geliştirmek için Ulusal Yöneticilik (Ecole Nationale

d’Administration) ENA kuruldu.

c) Yöneticilere hizmet içi eğitim için Yüksek Yönetim İncelemeler Merkezi

(Centre de Hautes Etudes Administratives) kuruldu.134

d) Merkezi bir personel dairesi kuruldu.

___________________________________________________________

133 Brian CHAPMAN, Avrupa’da İdare Mesleği, Çev. Cahit TUTUM. Ankara, TODAİE. 1970, s.74

134 Oğuz ONARAN, Yönetici Sınıfının Eğitimi Belçika, Fransa, İngiltere ve Türkiye’de., Ankara,

TODAİE, AÜ Basımevi, 1967, s.4-5

2. Siyasal Bilgiler Enstitüsü[]

Siyasal Bilgiler Enstitülerinin (Institut Etudes Politiques) geçmişi, 1871 yılında

kurulan Ecole Libre des Science Politiques’e dayanmaktadır. Ecole Libre des

Science Politiques’in kuruluş amacı üst düzey devlet hizmetine girişte

hukukçuların tekelini kırmak ve ekonomik, politik konularda daha iyi eğitim

vermekti. Ancak daha sonra kendisi de tekelleşti. Çünkü ücretini varlıklı ailelerden

gelen kişilerin ödeyebildikleri özel bir kurumdu ve Paris’te kurulduğundan

öğrencileri genellikle Paris burjuvasının üst kesimlerinden geliyordu. Bu

bakımdan 1945 reformları sırasında üst düzey kamu hizmetlerine girişi

demokratikleşme amacıyla bu okul kamulaştırıldı. Adı da Siyasal Bilgiler

Fakültesi olarak değiştirildi. Ücreti düşürülerek, öğrencilere burslar sağlandı.

Taşrada da benzer kurumlar oluşturuldu. Teorik olarak, onlarda Paris’te bulunan

Enstitü ile aynı eğitimi vermektedirler. Ancak uygulamada, Paris’teki Enstitü

(Institut d’Etudes Politiques de Paris- IEPP) mezunları ENA giriş sınavlarında

daha başarılı olmaktadırlar. Örneğin 1964 ile 1975 yılları arasında Paris dışındaki

Enstitülerden mezun olan 1167 kişiden ancak 46’sı, diğer bir deyişle %3.94’ü ENA

giriş sınavlarını kazanabilmiştir. Aynı dönemde 4602 IEPP mezunun 736’sı

(%15,99) giriş sınavını başarabilmiştir.135 ENA’ya girenlerin büyük bir bölümünün

Siyasal Bilgiler Enstitüsü çıkışların oluşturduğu düşünülecek olursa, giriş

sınavını başaranların çoğunluğunu, Paris kökenlilerin oluşturduğu sonucuna

varmak olasıdır. Bu bakımdan IEPP’ nin eğitim programı ve çalışmaları üzerinde

durmak yararlı olacaktır.

Orta öğrenimi bitiren bir genç IEPP giriş sınavını geçtikten sonra Enstitüye

girebilir. Genellikle IEPP’ye girenler hazırlık okullarına devam etmişlerdir.

Öğrenciler IEPP’de iki yada üç yıl öğrenim görürler. Eğer yüksek okul

diplomasına sahip iseler iki yıl, değilse üç yıl öğrenim görürler.136

___________________________________________________________

135 George VERNARDAKIS, “ The Natıonal School of Administratıon and Public Policy-Making in

France “, Internatıonal Reviev of Administrative Sciences, Vol: 54, No: 3,1988, s.442.

136 J.L. BODİGUEL, Political and Administrative Traditions and the French Senior Civil Service,

Internatıonal Journal of Public Administration, 1990, s.721.

Enstitü eğitim programını, kamu hizmetine giriş sınavlarına göre

ayarlanmıştır. Enstitüde iki yıl, orta öğrenimden gelenler için hazırlık yılı

(annéepréparatoire) olmaktadır. Bu ilk yılda öğrencilerin tüme varımsal

sorgulamaları, sentez yapabilme, gerçeği kavrayabilme yetenekleri geliştirilmeye

çalışılır. Çoğunluğu büyük corps’ların üyesi olan grup yönetmenleri

(maitresconferences) öğrenciler açısından bir model olmaktadırlar.

Enstitüde tarih, hukuk, ekonomi, siyaset ve yönetim bilimi, bilgisayar bilimi,

istatistik, yabancı diller okutulur. Ayrıca yönetimde ve yaşamın her yanında

gerekli olan, yazılı ve sözlü iletişim becerileri uygulamaları yoğun kurslar

biçiminde yer alırlar.137 Enstitüde eğitim, grup yönetmenleri liderliğinde konferans

yöntemiyle olur. Konferans yöntemi kişisel dikkat ve öğrenci çalışmasının

vurgulandığından yararlı görülmektedir.

3. ENA’nın Kuruluşu ve Amaçları[]

1945 yılında Fransız Devlet Başkanı Gn.de Gaulle tarafından kurulan ENA’nın

amacı, üst düzey yöneticilerin seçilmelerini ve yetiştirilmelerini sağlamaktır. Daha

önce her bakanlık için ayrı yarışma sınavlarının olması, işe alınanlardan farklı

nitelikler aranması sonucu doğuruyordu. Bu nedenle ortak özelliklere sahip bir

yönetici sınıf oluşturulamamıştı. ENA’nın kurulmasıyla üst düzeyler için eleman

alma, tek bir yöntemle birleştirilmiş oldu. Bütün bunların yanında Fransız üst

düzey yönetimindeki seçkincilik eğilimlerinin bu yolla kırılması ve

demokratikleştirilmesi, ulaşılmak istenen başka bir amaçtı.

ENA bir üniversite kurumu olmasından çok, yönetimin içinde ve onun bir

parçasıdır. ENA, Kamu Hizmetleri Genel Müdürlüğü (Direction the Generale de

Fonction Publique) kanalıyla başkanlığa bağlıdır. Siayasal Bilgiler Enstitüleri

geleceğin yöneticilerine genel kültür temeli verirken, ENA daha çok uygulamaya

yönelik eğitim vermektedir. ENA’da verilen eğitimin amaçları şöyle belirlenmiştir:

___________________________________________________________

137 Turgay ERGUN, Kamu Yöneticilerinin Yetiştirilmesi, Ankara TODAİE 1988, s.19.

“Okul, kamu hizmeti duygusunu geliştirmeyi, görevlerini yürütürken ulusun ve

devletin hizmetinde olmanın gerektirdiği nitelikleri kazandırmayı amaçlar. Burayı

bitirenler göreve atanmış, çıkarları olmayan, cesur, durumu kolay kavrayan,

sabırla dinlemesini bilen, entelektüel kibiri olmayan, takım çalışmasını bilen,

yalnız haklarına karşı değil, görevlerine karşı da duyarlı kişiler olmalıdırlar. Bunlar

sahip olunması ve geliştirilmesi gerekli bir takım nitelikler ve ne kadar yararlı

olursa olsun salt teknik bilgiden daha önemlidirler.” 138

Kısaca belirtmek gerekirse ENA’da amaçlanan yetenekli, çok yönlü, değişen

koşullara uyum gösterebilen, kendisine verilen farklı görevleri başarabilecek,

olaylara tarafsız bakabilen ve kamu yararını herşeyden önce tutabilen yöneticileri

yetiştirmektedir.

4. ENA’da Eğitim[]

ENA’daki eğitime geçmeden önce Okulun örgütsel konumu ve işleyişi

konusunda bilgi vermek yararlı olacaktır. Daha önce, Kamu Hizmeti Genel

Müdürlüğü yoluyla Başbakanlığa bağlı olduğu belirtilmiştir. Okul, Danıştay

başkan yardımcısı tarafından başkanlık edilen bir yönetim organına sahiptir. Bu

yönetim organına Okul eğitim programı (conseil d’orientation) ilgilenen özel bir

komite bağlanmıştır. ENA’ya yönetsel kadro desteğinde çalışan, bir müdür

başkanlık eder. Denetlenmesi ise bir genel sekreter (secrétaire général) tarafından

yapılır. ENA’nın çalışmaları çoğunlukla, sürekli olmayan (non-permanent)

personel tarafından yerine getirilir. Eğitim çalışmaları, tamamıyla yarı zamanlı

öğretim kadrosunun sorumluluğundadır.139 Öğretim görevlileri genellikle yüksek

ve orta öğrenimden, emekli yada çalışmakta olan devlet memurları arasından

yönetim kurulunca seçilirler. 140

ENA giriş sınavını başararak giren öğrenciler devlet memurluğuna girmiş

sayılırlar, devlet memuru olanların ise memur statüleri devam eder. Bu bakımdan

öğrenciler belli bir maaş alırlar.

___________________________________________________________

138 T.ERGUN, a.g.e., s.21.

139 G.VERNARDAKİS, a.g.e., s.431

140 O.ONARAN, a.g.e., s.42.

ENA’ya Giriş Sınavı

Fransa’da yönetici adaylarının hizmete alınabilmeleri ENA giriş sınavlarını

kazanmalarına bağlı olduğundan, bu sınavları incelememiz gerekmektedir.

ENA’ya yarışma sınavıyla (concours) giriş, Fransız eşitlik düşüncesine

göre, bütün adayların en iyisini seçmeyle sonuçlanan tek yöntemdir.141 ENA’ya

giriş için iki çeşit sınav yapılmaktadır. Bunlardan ilki, üniversite mezunu, 27

yaşından küçük olanlara açık olan birinci yarışma sınavı (concours externe),

diğeri ise 36 yaşından küçük, en az 5 yıl devlet hizmetinde çalışmış memurlar için

düzenlenen ikinci yarışma sınavıdır (concours interne). Her iki sınavla, yılda 140

kişi alınmaktadır. Okula girenlerin yarısı ile üçte ikisi arasında değişen oranda

öğrenci, birinci yarışma sınavıyla alınmaktadır. Kalanlar devlet memurlarından

(ikinci yarışma sınavıyla) seçilmektedir.142

Üniversite mezunu olmayıp da ikinci yarışma sınavı ile ENA’ya girecek olan B,

C ve D sınıflarından gelen devlet memurları için hazırlık okulları kurulmuştur.

Okullara giriş, yarışma sınavlarıyla olmaktadır. Yılda 200 dolayında memur bu

okullara girmekte, iki yıl boyunca ENA sınavlarına hazırlanmaktadır. Bu okulların

sayısı beşi bulmaktadır. İkisi Paris’te diğerleri taşradaki illerde kurulmuştur.

Ayrıca 1980’de, daha önce teknik eğitim görmüş olanların, ENA sınavlarına

hazırlanması için Paris’te bir eğitim programı açılmıştır.143

1971 yılında yapılan bir reformda, ENA yarışma sınavlarına giriş için iki yol

oluşturuldu. Bu yollardan biri hukuk, diğeri ise ekonomi olmaktaydı. Bunda amaç,

farklı akademik kökenlerden gelen adayların, etkili bir biçimde yarışmalarını

sağlamaktı. Ancak 1982 yılında yapılan değişiklikle, hukuk ve

___________________________________________________________

141 G. VERNARDAKİS, a.g.e.,1988, s.431

142 Anne STEVENS, The Government and Politics of France, New York, St. Martin’s Press, 1992,

s.125.

143 George VERNARDAKİS, The National School of Administration : Training for the Higher Levels

of the French Civil Service, International Journal of Public Administration, Vol:12, No:2, 1989, s.

563

ekonomi ayrımı kaldırılarak, iki yol birleştirildi ve seçmeli konuların alanı

genişletildi.144

1983 yılında Mitterand Hükümeti döneminde çıkarılan yasayla, belediye başkan

ve yardımcılarına, belediye meclisi üyelerine, yerel yönetimlerin ve sendikaların

seçilmiş üyelerine de ENA’ya giriş olanağı tanıyan, özel bir yarışma sınavı

(troisieme concours) getirildi.

Bu adayların ENA’ya seçilebilme oranları da onüçte bir (1/13) olarak

belirlenmiştir. Amaç ENA’ya giriş farklılaştırılarak, demokratikleştirilmeyi

sağlamaktı. Ancak hükümet karşıtları tarafından, bu üçüncü yol, komünist

sendika delegelerinin ENA’ya girişini sağlamak için bir arka kapı olduğu yolunda

eleştiriler yöneltildi. Sonuçta, 1986 yılında üçüncü yol Chirac Hükümeti tarafından

kaldırıldı.145 Böylece ENA’ya giriş demokratikleştirmek ve farklılaştırmak amacıyla

yapılan girişimler sonuçsuz kaldı.

ENA’ya giriş sınavlarının her ikisi de oldukça zordur. Birinci yarışma sınavı

içinde dört yazılı sınav, dört sözlü sınav ve bir de beden eğitimi sınavı yer alır.

Yazılı sınavların her biri dört saat sürer. Yazılı sınavlardan ikisi ve yabancı dil

konuları seçilmelidir.146 Yazılı sınavlar genellikle kompozisyon tipi sınavlardır. Bu

sınavlarda sorular, 18’inci yüzyıl ortalarından beri siyasal, toplumsal ve ekonomik

gelişmelerle ilgili düşünceler tarihinde147 olabildiği gibi, uluslar arası ilişkilerle,

yönetim hukuku, mali hukuk, sosyal ekonomi ve diğer toplumsal konularla da

ilgili olabilir. Sözlü sınavlarda ise aday, sınav kuruluna çıkmadan önce genel bir

konu verilerek, bu konuda konuşması istenir ve daha sonra sınav kurulu, bu

konuşmasına ilişkin adaya sorular sorulabilir. Yine sözlü sınavlarda, adaya yazılı

sınavlarda seçmiş olduğu konularla ilgili sorular yöneltilir. Ayrıca yabancı dil

sınavının sözlüsü de yapılmaktadır.

___________________________________________________________

144 Decree No 82-812 of September 27, 1982

145 A.STEVENS, a.g.e, s.125

146 G.VERNARDAKIS, a.g.e., 1989, s. 567

147 T.ERGUN, a.g.e.,s.19

İkinci yarışma sınavında, birinci yarışma sınavından farklı olarak, birinci

yarışma sınavında seçmeli olan yazılı sınavların yerine ya adayın deneyimleri ile

ilgili ya da herhangi bir dosya üzerinde yazılı sınav ve aday tarafından seçilen bir

konu üzerinde yazılı sınav yapılır. İkinci yarışma sınavında olduğu gibi sözlü

sınavı yoktur.

Sınav kuralları, birinci yarışma ve ikinci yarışma sınavları için ayrı ayrı

oluşturulur. Sınav kurul üyelerinin birkaçı her iki kurulda da yeralır. Bunda amaç,

iki sınav kurulunda da belli ölçütlerin değişimi önlemektir. Geleneksel olarak

sınav kurulları çok sayıda devlet memurundan, üç üniversite profesöründen ve

büyük corps’ları üyelerinden oluşur. Yazılı sınav sorularının hepsi anonimdir.

Adayların sınav kağıtları, iki değerlendirici tarafından derecelendirilir. Bunlardan

biri uzman, diğeri ise sınav kurulunun üyesidir. Sözlü sınavlar ve yabancı dil

sözlü sınavları, benzer şekilde değerlendirilir. Yalnızca büyük sözlüde (grand oral)

aday, sınav kurulunun bütün üyeleri ile yüzleştirilir.

ENA Sınav (seçme) kurulları, önceden belirlenmiş ilkeler doğrultusunda

çalışır. Kurullar, entelektüel yeterlilik, seçilen teknik konularda sağlam bir bilgi,

tümdengelim uslamlamasında açıklık, ayrıntıya dikkat, yazılı ve sözlü anlatım

üstün bir nitelik ararlar.148

ENA’da öğretim süresi otuz aydır. Okul uygulamalı öğretime (programme

d’application) önem vermektedir. Bu nedenle öğretim süresinin yarısı, diğer bir

deyişle onbeş ayı stajla geçer. Stajyer yalnızca ilk üç haftayı Okulda

değerlendirdikten sonra ilk yılı bir préfet’in (Vali) yanında stajla geçirirler. Bu

stajın bir bölümü yurt dışında, Fransız elçiliklerinde ya da İngiltere, Kanada ve

Almanya gibi ülkelerde yerel yönetimlerde geçebilir. Staj sırasında stajyerler

préfet’lerin denetiminde ve onun yanında, onunla yakın iş birliğinde bulunarak

çalışırlar. Bu yüzden préfet’lerin iyi birer yönetici ve eğitici olmaları

gerekmektedir.

___________________________________________________________

148 G.VERNARDAKİS, a.g.e, 1989, s. 567-568

Préfet yanında stajın (stage de préfecture) amacı, daha az karmaşık bir

ortamda, ama örneksel (temsili) düzeyde, yönetsel yaşamın farklı yönlerine ilişkin

olarak adayların ilk elden bilgilendirmektir. Stajın aday açısından verimli ve etkili

geçmesi stajyerle préfet arasındaki ilişkiye bağlıdır. Préfet’ler verilen değişik

ve yüksek düzeyde sorumluluklar nedeniyle aday kendini Fransız kamu

yönetiminin en tepesinde yönetime katıldığını hissedecektir. Fransız kamu

yönetiminde yerinden yönetimi sağlamak amacıyla yapılan reformlara karşın

merkezin taşra örgütlenmeleri önemini korumakta ve Préfet taşra

örgütlenmelerinde hükümeti temsil eden en tepedeki yönetici olmaya devam

etmektedir.

Staj sırasında öğrenciden, yerel bir konu ile ilgili olarak tez hazırlaması istenir.

Öğrenciler tez için ayrı bir not alırlar. Ayrıca yine staj sırasında adayların

çalışmaları ile ilgili raporlar hazırlayıp okul yönetimine göndermeleri gereklidir.

Eğitimin ikinci yılı ENA’da geçmektedir. ENA’daki eğitime ilişkin uygulamaların

temelini oluşturan 1971 reformları içerikten çok yöntem üzerinde

odaklanmaktadır. Öğrencilerin çağdaş yönetimi herhangi bir yönü hakkında

uzman olması beklenmiyor. Ancak yönetsel eylemin dört alanı- vergilendirme ve

bütçe, çalışma ilişkileri, yönetsel düzenlemeler ve uluslararası ilişkiler-üzerinde

problem çözme ve örnekolay çalışmaları,seminerler, konuşmacılar, alan

çalışmaları, yabancı dil labarotuvar çalışmaları, şeçimlik projeler ve seminerler

için raporlar hazırlama, okulun başlıca öğretim yöntemleridir.

İçerik yönünden ENA programı iki bölüme ayılır: genel yönetim ve ekonomik

(iktisadi) yönetim.149 Bazı dersler her iki bölümde de ortaktır. Programın özünü

şunlar oluşturmaktadır:

1. Yönetsel karar verme, grup yaklaşımı ve örnek olay yöntemiyle bütçesel

kavramlar ve mali yönler vurgulanarak incelenir.

___________________________________________________________

149 Howard MACHİN, “France”, Government and Administratinon in Western Europe, ed. F.F.

Ridley, New York: St. Martin’s Press, 1979, s.93

2. Görüşme (negotiation) konusunda deneyimli diplomatların ve kamu

görevlerinin sunuşları temel alınarak uluslararası ve ulusal çerçevede görüşme

uygulamaları. Örnekolay, grup çalışması ve rol oynama teknikleri kullanılır.

Örgütlü gruplararası görüşmeler bir öğrencinin işletme stajı ile ilişkilendirilir.

3. Bir yabancı dil üzerinde çalışma, diplomatik bir kariyer isteniyorsa iki

yabancı dil üzerinde çalışma. Konuşmaya, gazete okumaya, hükümet kararlarını

anlamaya önem verilir.

Genel yönetim bölümünde, modern yönetim tekniklerine uygulamalı

matematik, istatistik, işletme muhasebesi gibi araçlara ve bilgisayar kullanımına

önem verilir. Ekonomi bölümünde ulusal gelir ve ekonomik konularda ve ilgi

alanlarında yoğun eğitim verilir.

Her iki bölümde de, öğrencilere pratik yönetsel deneyim vermek amacıyla

grup seminerleri yoluyla uzmanlık konularında ek çalışma sunulur. Bu

çalışmalarda öğrenciler bir yöneticinin önderliğinde, bir raporun hazırlanmasını

da içeren, yönetsel organın fonksiyonlarını canlandıran gruplar içinde çalışırlar.

Öğrencilerin katıldığı bir genel seminer ve iki seçimlik seminer vardır. Genel

seminer, yedi ay sürerken seçimlik seminerlerde beş ay devam eder. Seminer

Yönetimi, yönetsel bir kamu probleminin disiplinlerarası çalışmasında olduğu

kadar, çözümlenmesinde de nesnel olma özelliğine sahip olması nedeniyle tercih

edilmektedir. Bir seminer grubu benzer kökenden ve eğitimden olmayan on

kişiden oluşur. Genel seminer konusu okul tarafından belirlenir. Konu, seminer

grubunun her elemanına alt başlıklar biçiminde dağıtılır. Grubun son raporu

bütün öğrencilere dağıtılır. Bazen bu raporlar yayınlanabilir.

ENA programının özelliklerinden biri de seçmeli dersleridir. Daha önce

belirtildiği gibi, her öğrencinin grup raporu ile grup çalışması için iki konu

seçmesi gerekmektedir. Bazı konular ENA tarafından belirtilir, diğerleri öğrenciler

tarafından belirlenir. Grup projeleri ve çalışmaları için ilk elden bilgilere, örneğin

ziyaretlere, mülakatlara ve resmi dökümanlara sık sık başvurulur.

Okul yöneticileri, öğrencilerin akademik eksikliklerini tamamlayacak

biçimde belli oranda akademik öğretime ağırlık vermektedirler. Okul, öğrencilerin

çağdaş yönetim teknikleriyle tanışmalarına da önem vermektedir. Yönetime

doğrudan yararlı olacak araştırmalar yaparak çözümler oluşturma, yenilikçi ve

gelişmeye açık bir ruh ve gerçekçi bir tutum geliştirme çabasındadır.150

ENA’daki ikinci yılın sonunda öğrenci on haftayı özel bir işletmede veya

kamulaştırılmış bir firmada geçirir. Bu işletme, madencilik, üretim veya havacılık

sektöründe olabileceği gibi başka bir alanda da olabilir. Bu stajla ulaşılmak

istenen, öğrencilerin koşullarının değişmesi çok güç olan, iş dünyasını ve

yönetsel sorumluluk alacakları çevrenin sorunlarını çok az farkla da olsa

anlamalarını yardımcı olmak, yönetsel yeterlilik ve yetişkinliklerini sağlamaktır.151

Stajdan sonra öğrenciler ENA’ya geri dönerler. Grup çalışmaları

düzenleyerek, öğrencilerin farklı işletmelerde yapmış oldukları staj ve

deneyimlerini karşılıklı olarak tartışmaları ve değerlendirmeleri sağlanır. Bundan

sonra geri kalan sürede öğrenimle geçer. Daha çok toplumsal sorunlar, yönetim

tekniği ile ilgili konularda, ayrıca öğrenciler için yeni konularda grup çalışmaları

düzenlenir.

ENA’nın önemli özelliklerinden biri, yalnız eğitim kurumu olmayıp, aynı

zamanda öğrencilerin hangi kurum ve bakanlıkta çalışacaklarını belirleyen bir

araç olmasıdır. Bu yüzden eğitimin sonunda öğrencilerin, çeşitli dönemlerde

aldıkları notlara göre sıralamaları yapılır. Bu sıralamadan önce her bakanlık ne

kadar elemana gereksinim olduğunu belirler. Atamalar bu kontenjanlara göre

yapılır.

Başarı sırasının belirlenmesinde öğrencilerin birinci ve ikinci stajlar sonunda

aldıkları notlar, birinci stajdan sonra öğrencilerin hazırladıkları rapora

___________________________________________________________

150 T.ERGUN, a.g.e., s.21

151 J.L.BODİGUEL, a.g.e., s.723

göre almış oldukları notlar, eğitiminin ikinci yılında almış oldukları derslerden,

seminerlerden, grup çalışmalarından, yazılı ve sözlü sınavlardan almış oldukları

notlar ve öğrencilerin yabancı dil sınavlarından almış oldukları notlar, belli

katsayılarla çarpılarak derecelendirilir. Bu derecelendirmeye göre öğrencilerin

başarı sırasını gösteren liste hazırlanır.152 Listenin başında bulunan öğrenci

öncelikli olarak istediği kurumu veya bakanlığı seçme hakkına sahiptir. Öğrenciler

tarafından en çok istenen yerler, saygınlığı yüksek olan Danıştay, Sayıştay ve

maliye müfettişliğidir. Öğrencilerin atandıkları kurumda on yıl hizmet etme

zorunlulukları vardır.

4. ENA İle İlgili Eleştiriler[]

ENA’ya bir çok yönden eleştiriler yöneltilmiştir. Bilindiği gibi okulun

kuruluş amaçlarından en önde gelenlerinden birisi üst düzey kamu hizmetine

girişi demokratikleştirerek, toplumun farklı kesimlerinin eşit oranda kamu

yönetimini üst düzeylerde temsilini sağlamaktı. Ancak bu amacın

gerçekleştirilemediği, ENA’ya girenlerin daha çok toplumun orta ve üst

kesimlerinden geldiklerinden ve Paris kökenli olduklarından söz edilmişti.

Bu başarısızlığın nedeni arandığında bunun birazda Fransız toplumunun

tarihsel geçmişinden bu güne uzanan değerler ve kurumsal yapılar yanında eğitim

sisteminden de kaynaklandığı görülmektedir. Fransa’da Napolyon döneminden

gelen grand corps geleneği devam etmektedir. Grand corpslar alışılmış

bölümleşmeden farklıdırlar. Pratikte devletin bölümleri (şubeleri) oldukları kadar,

aynı zamanda meslek birlikleridir.153 ENA mezunlarının en başarılıları en saygın

corpslara girerek, yalnızca kendilerinin, üyeleri sürekli birbirini destekleyen bir

klubün üyesi olmalarına yol açmıyorlar, aynı zamanda Okulla corpslar arasında

kurumsal bir bağın kurulmasına neden oluyorlar.154

_____________________________

152 G.VERNARDAKİS, The National School of Administration: Training for the Higher Levels of

the French Civil Service , Internatıonal Journal of Public Administration,1989, s.570

153 John ARMSTRONG, The European Administrative Elite, Princeton University Press 1973, s.214

154 Ezra N. SULEİMAN, From Right to Left, Bureaucracy and Politics in France Bureaucracts and

Policy Making, Ed. E.N., Suleiman New York: Holmess and Meier, 1984, s.116

Böylece iki yönlü olarak birbirlerinin saygınlıklarını artmasına, aralarındaki bağın

kuvvetlenmesine neden oluyorlar. Buradan corps üyelerinin yönetsel seçkinleri

oluşturdukları ve bu olgunun, ENA tarafından güçlendirildiği sonucuna varmak

olasıdır.

Suleiman da ENA konusunda düş kırıklığını belirtirken okulun amacını

gerçekleştiremediğini, ENA’nın hem geleceğin üst düzey memurlarını, hem de

seçkinlerini yetiştiren bir okul olduğunu ifade etmektedir.155 Suleiman daha da

ileri giderek devletin bu durumu destekleyerek üst düzey yöneticilerin diğer

memurlardan ve toplumdan uzaklaşmasına neden olduğunu vurguluyor. Bu

bakımdan ENA’nın son yirmi yılı aşkın bir süredir. Daha çok bir seçkinleri seçme

okulu olduğunu buna karşın azalan bir ölçüde geleceğin yöneticilerine teknik

yönden eğitim verme amacına yönelik okul olduğunu dile getiriyor.

Alt düzeylerdeki devlet memurlarının üst düzeylere gelebilmeleri, ENA’yı

bitirmelerine bağlı ancak devlet memurlarına uygulanan sınavların gittikçe

zorlaşması ve uzun bir hazırlık gerektirmesi, memurların yarışma sınavlarına

girmeye pek istekli olmamalarına neden olmaktadır. Bu durum da gerek ENA’da

gerekse Fransız kamu yönetiminin üst düzeylerinde seçkincilik eğitimini arttıran

bir diğer etmen olmaktadır.

Okul giriş sınavlarında, hizmet içinden gelenlere ayrı bir sınav (ikinci yarışma

sınavları) yapılıyor olması, memur adaylarının sayısını artırmadığı gibi

demokratikleşmeyi de sağlamamaktadır. Çünkü ikinci yarışma sınavı ile ENA’ya

girenlerin, birinci yarışma sınavı ile girenlerin daha geniş tabandan olmalarına

karşın, yine de birinci yarışma sınavı ile gelenlerin %47,9’u üst düzey ailelerden

gelmektedir.156

ENA, Ecole Libres des Sciences Politiques’in genel kültüre önem veren

entelektüel yaklaşımını izlemekle ve eğitimde ekonomik ve Keynesyen felsefeye

___________________________________________________________

155 E.N.SULEİMAN, a.g.e. , s.109

156 J.L.BODİGUEL, a.g.e., s.733

ağırlık vermekle suçlanmaktadır. Yine konformist bir yaklaşımı teşvik etmesi,

bilimsel doğruluk üzerinde fazlasıyla durması, diğer bir deyişle teknokratik

yaklaşımı eleştirilmektedir.157

ENA eğitim programı da çeşitli yönlerden eleştirilmiştir. Öncelikle ENA’ da

verilen eğitimin IEPP’ de verilen eğitimden çok farklı olmadığı belirtilmiştir.

Eğitim programının, çeşitli bakanlık ve corpsların gerçek görev gereklerini temel

alarak yapılmadığı ileri sürülmektedir. Eğitim programlarında çeşitli reformlar

yapılmış ancak geleneksel yaklaşım ve yöntemlerde çok az değişiklik olmuştur.

Okuldan mezun olanların istedikleri bölüm yada bakanlıkları seçememeleri,

görevlerin okuldaki başarı sıralamalarına göre belirlenmesi de çok eleştirilen

bir konudur. Bu durum iki açıdan sakınca doğurmaktadır. Birincisi, öğrenciler

yoğun bir yarışma ortamına itilmektedirler. Diğeri ise öğrenciler, başarı

sıralamasına göre, hiç ilgi duymadıkları görevlere atanabilmektedirler.

ENA’ya yöneltilen bir başka eleştiri de administrateurs civils grubuyla ilgilidir.

Bu yüzden kısaca bu gruptan söz etmek yararlı olacaktır. 1945 reformları ile

corpslar kaldırılmadı ama üyelerinin genel sınıflar içinde toplanması umuldu. Bu

amaçla varolan corpsların yerini alması için iki yeni grup oluşturuldu. Bunlar

administrateurs civils (A kategori) ve secretaires d’administration (B kategori)

gruplarıdır. Bu grupların bakanlıklarda üst düzey ve orta düzey teknik olmayan

görev yerlerini doldurmaları düşünüldü. İlke olarak administrateurs civils grubu

üyeleri en üst konumdaki görevlere gelebileceklerdi. Ancak onlar kendilerinden

beklenen bu fonksiyonları yapamayarak corpsların yerine geçemediler. Bu

yüzden administrateurs civils grubu tek başına ayrı bir corps olamadı.158 ENA

mezunları administrateurs civils grubuna, ancak diğer büyük corpslara girmeyi

başaramadıklarında girmektedirler. 159 Bu yüzden genellikle, daha zayıf

durumda olan ENA

___________________________________________________________

157 G.VERNARDAKİS, a.g.e., 1988 s.442

158 F.RİDLEY and J. BLONDEL, Public Administration in France, London, Butler and Tanner

Ltd.Frame 1969, s.33-34

159 A. STEVENS, a.g.e., s.126

mezunlarının bu gruba girmesine yol açarak , administrateurs civils grubunun

saygınlık ve öneminin azalmasına, buna karşın diğer büyük corpsların öneminin

artmasına neden olmuştur. Bu bakımdan ENA dolaylı da olsa corpsların güç

kazanmasını sağlarken, administrateurs civils grubunun amaçlanan işlevini

yerine getirmesine engel olmuştur.

Bugün administrateurs civils grubuna giren ENA mezunlarının çoğunluğunu,

ikinci yarışma sınavı ile okula giren devlet memurları oluşturmaktadır. Çünkü

ikinci yarışma sınavı ile giren ENA mezunları, ancak diğer meslektaşları (birinci

yarışma sınavı ile girenler) tarafından tercih edilmeyen kariyerlere atanma

durumunda kalıyorlar ve çok azı üst düzey görevlere ulaşabiliyorlar.

B. İNGİLTERE[]

1. İngiliz Kamu Personel Sisteminin Gelişimi[]

İngiltere’de 1850’lere kadar kamu hizmetlerine katılmada “kayırma”

(patronage) yöntemi uygulanmıştır. Bu yönetimde etkili kişilerin tanıdıkları ve

önerileri ile kişiler devlet hizmetine alınıyordu. Bu yöntemle kamu yönetimine

yeterli kişilerin alınamaması, etkili ve verimli işleyen bir sistemin gelişmesini

engellemiştir. Bu sırada endüstri devriminin de etkisiyle devletin görev yetki ve

sorumluluk alanları genişlemiş iyi ve verimli bir devlete olan gereksinim artmıştır.

Hindistan kamu yönetiminde gerçekleştirilen reformlardan da esinlenerek

1854’te Northcote-Trevelyan Raporu yayınlanmıştır. Rapor modern İngiliz kamu

yönetiminin kurulmasını ve şekillenmesini sağlamıştır.

Raporun önerileri doğrultusunda 1855 yılında kamu hizmetine almayı

düzenlemek üzere Merkezi Personel Komisyonu ( Civil Service Commission )

kurulmuştur. 1870’te ilk kez personel alımında yarışma sınavları düzenlenmiştir.

Kamu yönetiminin denetimide Maliye Bakanlığına bırakılmıştır. Kamu yönetiminin

yeniden kurulması kamu yönetiminin politik açıdan tarafsızlığını da sağlamıştır.

1960’lara kadar İngiliz kamu personel yönetiminde Northcote Raporu ile konan

ilkelerden önemli bir sapma olmamıştır.

1966’da hazırlanan “Fulton Raporu “ ile kamu yönetiminde yeniden düzenleme

yoluna gidilmiştir. Bu çalışma özellikle yönetici sınıfının amatör olduğunu, kamu

yönetiminin uzman yöneticiye ihtiyacı olduğu görüşünü ortaya koymuştur. Bu

değerlendirmeler görevde olan yüksek yöneticilerin tepkisiyle karşılaştı.160

1968’te “devlet personel dairesi “ kuruldu, yönetici sınıf ile yürütücü sınıf

arasındaki ayırımın azaltılmasına çalışıldı. Ancak sadece terminoloji değiştirildi,

gruplar arası değişkenlik yönünden çok az gelişme oldu. 1969’ da (Civil Service

College) Kamu Yönetimi Koleji kuruldu ve Devlet Personel Dairesinin denetimine

verildi.

1981 yılında Devlet Personel Dairesi kaldırılarak görevlerinin bir bölümü Maliye

Bakanlığına, bir bölümü de Başkanlığa verildi. 1979 sonrasında kamu

yönetiminin maliyetini ve hacmini küçültmek için özelleştirmeler ve bazı

hizmetlerde kesintiler yapılmaya başlandı. İngiltere’de bugün amaçlanan küçük

ama etkili ve verimli bir kamu yönetimidir.

2. İngiltere’de Hizmete Hazırlık Eğitimi

İngiltere’de yönetici tipi öteden beri genel yönetici tipinin en belirgin

örneğini oluşturmuştur. “Yöneticilerin yalnız genel bir üniversite öğrenimine

sahip olmalarının yeterli olduğu, kültürlü açık zihinli, düşünüp tartma yeteneği

bulunan herkesin işbaşına yetişerek iyi bir yönetici olabileceği” 161 görüşü uzun

yıllar baskın bir görüş olmuştur. Bu yüzden yöneticilik mesleği kitaplardan

öğrenilen bir bilim alanından çok, işbaşında yaparak öğrenilebilecek bir

___________________________________________________________

160 Cahit TUTUM, “ Fulton Raporu” Amme İdaresi Dergisi Cilt 2, Sayı. 1, Mart 1969 , s.59

161 O.ONARAN, a.g.e., s.13.

sanat olarak görülmüştür. İşbaşında eğitiminin de işi öğretmekten çok bir

sosyalleştirme işlemi olduğu, diğer bir deyişle belli bir tutum, davranış yapısı

geliştirme, belli düşünce kalıbına yönelik olduğu belirtilmiştir.162 İngiliz

geleneklerinin yönetici eğitime yönelik bu anlayış biçimi, eğitim olgusunun diğer

ülkelerden farklı algılanmasına neden olmuştur.

1944 yılında yayınlanan Assheton Komitesi Raporu devlet memurlarının eğitimi

konusunda ilk çalışmadır. Raporun yönetici sınıfla ilgili bölümünde bu sınıf

elamanlarının eğitim yönünden gereksinimlerinden birinin “bilginin geliştirilmesi”

olduğu ve bu işlemin , bir üstün gözetiminde çalışma sırasında sağlandığı,

diğerinin ise “yaptığı işlerin sonuçlarını bilinçli olarak kavrama” olup, bunun da

ancak özel bir eğitimle elde edilebileceği belirtilmiştir. Bu öngörülere göre

yönetici sınıfa girebilen kişilerin, önce deneyimli üstlerin gözetimine verilmesi,

sonra da merkezi bir eğitime katılmaları gerekmektedir.

Bu amaçla Assheton Raporuna göre, Maliye Bakanlığı içinde Eğitim ve

Öğretim Müdürlüğü kurulmuş, bu müdürlüğe eğitim konusunda ve bakanlıklara

yol göstermek, eşgüdüm sağlamak ve bakanlıkların düzenleyemeyecekleri eğitim

etkinliklerini düzenlemek yetkisi vermiştir.163 Bu müdürlük 1964 yılında “ Yönetsel

İncelemeler Merkezi” (Center for Administrative Studies ) kuruluncaya kadar

etkinliklerini sürdürmüştür. Bu merkez müdür yardımcılarının (assistant principal)

adaylık dönemlerinde üç haftalık bir merkezi eğitim düzenlemekteydi. Müdür

yardımcılarının, bu eğitim kurumlarında geçirdikleri iki yıllık adaylık çalışmasıyla

yönetimin yapısal öğeleri ve işleyişleri konularında bilgi ve becerilerinin

geliştirilmesi amaçlanmaktaydı. Merkezde, ayrıca iki yıllık adaylıklarını

tamamlamış müdür yardımcıları için yirmi hafta süreli bir eğitim

düzenlemekteydi.164 Merkezdeki eğitim 1970 yılında Kamu Yönetimi Koleji (Civil

Service College) kuruluncaya kadar devam etmiştir.

___________________________________________________________

162 Richard.A. CHAPMAN, The Higher Civil Service in Britain, London, Constable, 1970, s.73

163 Turgay ERGUN,“Yüksek Yöneticilerin Yetiştirilmesi Sorunu” Amme İdaresi Dergisi C.16, S.2,1983, s.27

164 Geoffrey KİNGDON, Fry. Statesman İn Disquise –the Changing Role of the Administrative of

British Home Civil Service 1853 –1966 London: Macmillan and Co, Ltd, 1969, s.133

3. Kamu Yönetimi Koleji’nin Kuruluşu ve Gelişimi

Kamu Yönetimi Koleji önerisi Fulton Raporu’nda belirtilmiştir. Fulton

Raporunda sistemin hala “amatör memur” felsefesine dayandığı, ideal

yöneticilerin yönetsel deneyim ve bilgisine dayanarak, niteliği ne olursa olsun her

olay ve soruna pratik açıdan bakabilen ve görevi sık sık değişen, doğuştan

yetenekli amatör bir kişi olarak tanımlanması eleştirilmiştir. Fransa’da olduğu gibi

kendi alanında uzman ayrıca yöneticilik becerilerini de kazanmış bir “uzmanyönetici”

tipin henüz geliştirilemediğinden yakınılmıştır.165 Kurulacak olan Kamu

Yönetimi Koleji’nin, özellikle yöneticilerin hizmet sonrası eğitim gereksinmelerini

karşılayarak modern kamu yönetiminin gereklerine uygun birer yönetici olmalarını

sağlayacağı belirtilmiştir.

Kolej kurulması İngiliz kamu yönetimi açısından radikal bir tekliftir. Çünkü

İngiltere 1806 yılında kurulan Haileybury College’den beri ilk defa “okul”

düşüncesine yanaşmıştır.

Fulton Raporuna göre kolej, şu üç önemli işlevi yerine getirecektir:166 a)

Hizmete alınan yüksek öğrenim görmüş kişilerin (Yönetsel Stajyer –AT) ve uzman

olarak hizmete alınanların yönetim konusunda eğitimi, aynı zamanda yüksek

yöneticilik görevlerine aday olanlar (30-40 yaşları arasında bulunanlar ) için özel

yetiştirme programları düzenlenmesi. b) Hizmete genç yaşta alınmış olanlara,

yüksek öğrenimli olanlarla yarışabilmeleri amacıyla mesleksel ve yönetsel

konularda kısa eğitim programlarının düzenlenmesi. c) Yönetim ve hükümet

mekanizmasının sorunlarını araştırmak.

Kolej 1970 yılında üç merkezde ( Sunnigdale, London, Edinburgh) eğitime

başlamıştır. Kuruluşundan günümüze Kolej Fulton Raporu’nda öngörülen

hedeflere ulaşmak ve değişken koşullara yanıt verebilmek amacıyla

çalışmalarında, yapısında değişimler ve gelişimler yaşamıştır. Kolej uzun süre

Fulton Raporunda öngörülen bağımsız bir kurum olabilme özelliğine kavuşamadı.

___________________________________________________________

165 C.TUTUM, a.g.e., 1969, s.63-64

166 Gavin DREWRY and Tony BUTCHER, The Civil Sevrice Today, Oxford, 1988, s.112

Devlet Personel Dairesine (Civil Service Department) bağlı, onun

gözetiminde işlev yapan bir kurum olarak kaldı. 1976 yılında Devlet Personel

Dairesinin Eğitim Grubunun bir parçası oldu ve müdürün görev derecesi

Müsteşar yardımcılığından ( deputy secretary), alt müsteşar yardımcılığına (under

secretary) indirildi. 1981 yılında Devlet Personel Dairesinin kaldırılmasıyla,

görevlerinin bir bölümü Maliye Bakanlığına, bir bölümü de Başbakanlıkta yeni

kurulan Yönetim ve Personel Dairesi’ne ( Management and Personnel Office)

devredildi. Böylece eğitim görevi de bu yeni daireye geçmiş oldu. Ancak 1987

yılında bu dairenin de dağıtılmasıyla, hizmete alma, eğitim gibi görevler

Başbakanlığa bağlı Kamu Yönetiminden sorumlu Devlet Bakanlığına ( Office of

the Minister for Civil Service) aktarıldı. Böylece Kamu Yönetimi Koleji de bu

Bakanlığa ve dolayısıyla Başbakanlığa bağlanmış oldu. 1989 yılında Kolej

açısından önemli bir gelişme yaşandı. Kolej’in kamu iktisadi girişimi (Executive

Agency) olması kararlaştırılarak, özerklik ve belli ölçüde bağımsızlık elde etmesi

sağlandı.167 Bu bakımdan Kolej benzeri kurumlarla rekabet ederken aynı zamanda

devlet memurlarının eğitim kurumu olmaya da devam etmektedir.

Kolej Müdürü kurumun etkili yönetiminden, işletilmesinden ve Bakan

tarafından Kolej için kunulan hedef ve amaçların başarılmasından Bakana karşı

sorumludur. Kolejin yönetimi, doğrudan doğruya Müdüre karşı sorumlu dört

Çalışma Müdürü (Ekonomi, Maliye Yönetimi ve İstatistik Müdürü, İşletme Müdürü,

Politika ve Yönetim Müdürü, Sistem Eğitim Müdürü) Planlama ve Pazarlama

Müdürü, Kolej Sekreteri ve Kolej Saymanından oluşan Kolej Yönetim Kurulu

tarafından sağlanır. Kolej Müdürü Başkanlığında toplanan yönetim kurulu ,

müdüre yönetim, kaynak dağılımı ve kolej programı ile ilgili konularda önerilerde

bulunurlar.168

Kolejin öğretim kadrosunun bir bölümünü tam zamanlı çalışan kendi

elemanları, diğer bölümünü yarı zamanlı çalışan devlet memurları ve geri kalanını

üniversitelerden, endüstriyel ve ticari yaşamdan gelen kişiler oluşturur.

___________________________________________________________

167 Civil Service College, Framework Document, June 1989, s.5-6

168 Civil Service College, Charter For Customers, 1994, s.4

Öğretim kadrosu teorik yönden eğitimi sağlamak amacıyla

akademisyenlerden, pratik açıdan eğitimi sağlamak amacıyla da belli ölçüde

devlet memurlarından oluşturulmuştur. Kolejin devlet memurlarına vermiş olduğu

eğitim, kamu yönetiminde verilen eğitimin ancak %5’ini oluşturmaktadır. Eğitimin

%75’ i hala kurumlarca verilmektedir.169 1980’lerde kurumların Kolej ve diğer

eğitim kuruluşlarından yararlanma oranlarının artmasına karşın, kurumlar bu

alandaki geleneksel ağırlıklarını bırakmada yavaş davranmaktadırlar.170

Kurumlarda, Kolejde alınan eğitime göre yükselme olanağı sağlanmadığından

memurların eğitime olan istek ve ilgileri azalmaktadır.

Kolej bugüne kadar araştırma işlevlerini yerine getirememiştir. Oysa Fulton

Raporunda Kolejin yönetim ve hükümet mekanizması ile ilgili konularda araştırma

görevini de yerine getirmesi önerilmiştir.

Koleje yönetilen eleştirilerden biri, Kolejin , alt düzeylerdeki memurlara

rutin işlerde uzmanlık becerisi kazandırmaya yönelik eğitimle (örneğin bilgisayar

kullanımı gibi) fazlasıyla ilgilenmesine karşın, kamu yönetiminin üst düzeylerine

yönelik eğitimin geliştirilmesi ile o denli ilgilenmediğidir.171 Bu açıdan bakıldığında

Kolej ENA’dan oldukça farklıdır. ENA tamamıyla üst düzey kamu görevlerinin

eğitimi için hizmet veren bir kuruluşken, Kolej daha geniş bir kesime (özel sektör,

kamu sektörü, üst düzeydekiler, alt düzeydekiler, uzmanlar.....vb.) hizmet

götürmektedir. Bu yüzden Kolejde ENA ve Personel Kolejlerinde (Staff College)

olduğu gibi seçkincilik eğilimi bulunmamaktadır. Kolejin en önemli amacı

memurların etkililiğini ve verimliliğini arttırmaktır. Bu yolla kamu kurumlarında

yönetim iyileştirilerek, profesyonelleşmenin de gelişimi sağlanacaktır.

ENA’da eğitimin tümü zorunlu iken, İngiliz Kamu Yönetimi Koleji’nde verilen

eğitimin çok küçük bir bölümü zorunlu, büyük bir bölümü isteğe bağlıdır.

___________________________________________________________

169 John GREENWOOD and David WİLSON,” Public Administration in Britain Today “, 1989 s.115

170 G.DREWRY and T.BUTCHER, a.g.e., s. 113

171 Max BELOFF and Gillian PEELE, The Government of the UK: Political Authority in a Changing

Society New York: W:W Norton and Company, 1985, s.101

ENA kamu yönetimi dışından öğrenci kabul etmemektedir. Kolej ise özerk bir

kurumdur. Bu bakımdan benzer kuruluşlarla rekabet etmektedir. Kurumlar ( Kamu

ve Özel Kurumlar) eğitim için koleje belli bir ücret ödemek durumundadırlar. Oysa

ENA için özerklik söz konusu olmadığı gibi, yönetimin yakın gözetimi altındadır.


4. Hızlı Yükselenler Eğitim Programı (The Fast Stream Training Programme)[]

Kamu Yönetimi Koleji’nin kuruluş ve gelişimini inceledikten sonra, Kolejin

yönetsel stajyerler (AT) için zorunlu olan ”hızlı yükselen”ler eğitim programının

işleyişi ve içeriği üzerinde durabiliriz.

Fulton Komitesinin yönetici sınıfa alınanlara hizmet sonrası eğitimin

yetersiz olduğu yolunda eleştiriler getirmesi üzerine, 1971 yılında yönetsel

stajyerlere (AT) Kamu Yönetimi Koleji’nde AT programı düzenlenmesine karar

verildi. İlk önce bu program iki 15 haftalık disiplinlerarası (multi-disciplinary)

bloklar biçiminde planlamıştı. Daha sonra program iki blok biçiminde sekizer

haftalık olarak düzenlendi. Bu bloklar arasında AT’ ler belirli sürelerle

bölümlerinde görevlendiriliyor ve böylece staj dönemleri tamamlanmış oluyordu.

Ancak bölümler, oldukça uzun bir süre stajyerleri eğitime göndermekte istekli

olmuyorlar ve eğitim dönemlerinin daha kısa olmasını istiyorlardı. Bunun üzerine

Kolej ve bölümler arasında görüşmeler sonrasında, 1981 yılında yeni bir

“modüler sistem” geliştirildi. Modüler sistem, daha çok işle ilgili ve stajyerlerin

formal eğitimlerini desteklemek ve artırmak üzere planladı. Şimdi bu sisteme göre

eğitim 5, 10 veya 15’er günlük oniki modülden oluşmaktadır. Bu eğitimi, bütün

yönetsel stajyerlerin alması ve ortalama dört yıl (en çok altı yıl) içinde

tamamlamaları gerekmektedir.

Modüler sisteme geçilmesi, uygulama yönünden hem stajyerlere, hem de

stajyerlerin çalıştıkları kurumlara yararlar ve kolaylıklar sağlamıştır. Modüler

sistemde kısa dönemler için stajyerlerin ayrılması, bölümlerin çalışmasını daha az

etkilemektedir. Yine modüler sistemin bir yararı da, eğer stajyer almak zorunda

olduğu bir modül konusunda kendini yeterli buluyorsa bu modülü atlayıp, diğer

bir modüle geçme olanağına sahip olmasıdır. Modüler sistem planlanırken,

stajyerlerin bölümlerinde yapmış oldukları görevlerle, alacakları eğitim arasında

bir bağlantı kurulmasına çalışılmıştır.172 Bu bakımdan Kolej’de verilen eğitim,

eğitim programının formal yönünü kurumlarda stajyerlere verilen görevler de

eğitimin uygulama yönünü oluşturmaktadır.

“Hızlı yükselen”ler eğitim programı üç aşamadan meydana gelmektedir. Her

aşamada modül sayısı farklıdır. İlk aşamayı Yönetime Giriş Modülleri (

Introduction to Administration Modules) oluşturmakta, ikinci aşamadakilere

Temel Modüller ( Foundaditon Modules) adı verilmektedir. Son aşamada ise

Kaynak Yönetimi Modülleri ( Resource Management Modules) yer almaktadır.173

Bir stajyer ortalama olarak , hizmete başlamasının ilk aylarında Yönetime Giriş

Modüllerini almakta, ikinci ve üçüncü yıllarında Temel Modüllerini almakta ve

izleyen yıllardada, görevlerinde yönetim sorumluluklarının artmaya

başlamasıyla birlikte, kaynak yönetimi modüllerini almaktadırlar. Böylece

kariyerlerinin ilerlemesine ve sorumluluklarının artmasına bağlı olarak formal

eğitim programı da ilerlemektedir.

Giriş Modülleri üç modülden oluşturmaktadır. Bunlardan ilki beş gün süren

yazılı ve sözlü iletişim için bilginin aktarımı konusunda beceriler kazandırılmaya

çalışılan “ İletişim Becerileri” (Communication Skills) modülüdür.

İkincisi on gün süren, katılanları hükümetin, kamu yönetiminin işlevleri ve

bu işlevleri yerine getirdikleri politik çevre konusunda aydınlatmayı amaçlayan

“Parlamento, Hükümet ve Kamu Yönetimi” (Parliment, Government and the Civil

Service) modülü olmaktadır. Üçüncü modül ise beş gün sürmekte, “Maliye ve

Kamu Harcamalarının Denetimi” (Finance and Control of Public Expenditure)

adını taşımakta, bu modülde katılanlara kamu harcamaları ve denetimi içinde

___________________________________________________________

172 G.VERNARDAKİS, The Civil Service College of the United Kingdom Training for the Fast

Stream , International Journal of Public Administration, 1987, s.83

173 Civil Service College, The Fast Stream Training Programme, London: 1985

yer alan örgütlerin ve mali sistemlerin işlevlerine ilişkin bilgiler verilmektedir.

Giriş modüllerinin amacı katılanlara hükümet ve kamu yönetiminin uğraş alanını

tanıtmak, kamu yönetimi ve hükümet çalışması içerisinde, anayasanın, yasaların,

politikanın, ekonominin ve maliyenin yerini ve rolünü öğretmektedir.174

“Hızlı yükselenler” eğitim programının ikinci aşamasını oluşturan Temel

Modüller , toplam altı modülü kapsamaktadır. İlk modül “Temel Nicel Beceriler”

(Essential Quatative Skills) adını taşımakta on gün sürmektedir. Bu süre

içerisinde politik ve yönetsel problemlerin analizi ile ilgili nicel bilgilerin

yorumlanması, istatiksel araştırma ve uygulamaların rolü üzerinde durulmaktadır.

İkinci modül “ Ekonomi ve Devlet” ( Economic and Government) konulu modül

olup on gün sürmektedir. Bu modülde ekonomik kavramlar, piyasa sürecinin

işleyişi, piyasalara devlet müdahalesinin etkileri ve İngiliz ekonomisinin

performansı gibi konular üzerinde durulmaktadır. Bu aşamanın üçüncü modülü

olan “Muhasebenin İlkeleri” (Principles of Accounts) beş gün sürmekte ve

katılanlara ticari muhasebenin kavram ve temel ilkelerinin verilmesi yanında

muhasebe bilgilerinin yorumlanması da öğretilmeye çalışılmaktadır. Böylece

diğer “Temel Modüller” de ve “ Kaynak Yönetimi Modülleri”nde gerekli olan,

ekonomik analizler için esas oluşturacak bilgiler verilmiş olmaktadır.

İkinci aşamanın diğer üç modülü devletin sosyal, endüstriyel ve uluslar

arası alanda rolü ile ilgili olup kısa stajları da içine almaktadır. Bunlardan ilki “

Devletin Sosyal Rolü”( The Social Role of Government) konulu modül olmakta

onbeş gün sürmektedir. Bu modülü izleyen “ Devlet ve Endüstri” (Government

and Industry) modülü olmakta ve on beş gün sürmektedir. Bu modülde ve bir

önceki modülde çeşitli kamu ve özel sektör işletmelerine ziyaretler, ayrıca her iki

modülün son haftası bir sosyal yardım örgütünde ve işletmede stajla geçer.

Böylece sosyal, ekonomik süreç ve değişimleri yakından tanıma olanağını elde

___________________________________________________________

174 Civil Service College, Prospectus 1994 to 1995, s.76.

ederler. Bu aşamanın son modülü Uluslar arası ilişkiler ve İngiltere’nin Çıkarları”

(International Relations and United Kingdom Interest) adını taşımaktadır.

İngiltere’nin ekonomik ve politik açıdan dünya sahnesindeki yeri, İngiliz dış

politikası ve üye olduğu uluslar arası örgütlere ilişkin bilgiler verilir.

Eğitim programının son aşaması Kaynak Yönetimi Modülleri olmakta ve üç

modülden oluşmaktadır. Bunlardan ilki, katılanları, bilgi teknolojisi ve bunun

kamu yönetiminde kullanımına ilişkin olarak aydınlatmayı amaçlayan “Bilgi ve

Bilgisayarlar” (Informatıon and Computers) modülüdür. Diğer modül “ Personel

Yönetimi” (Staff Management) konuludur ve katılanlara etkili ve yeterli personel

yönetim için gerekli bilgi ve beceriler kazandırılmaktadır. Bu aşamanın ve modüler

eğitim programının son modülünü “Kaynak dağılımı ve Mali Yönetim” (Resource

Allocation and Financial Management) adını taşımakta, bu bölümdeki diğer

modüller gibi on günlük bir süreyi kapsamaktadır. Modülde katılanlara, kaynak

dağılımına ilişkin kararlar, örgütsel birimlerin, projelerin planlanması ve

denetimine ilişkin işlemler, teknikler konusunda bilgiler verilmektedir.

Modüler sistemde, grup tartışmaları grup raporları, ziyaretler gibi grup

çalışmalarının yanı sıra örnek olay çalışmaları, kısa stajlar gibi eğitim

yöntemlerinden de yararlanılmaktadır.

Ancak tartışma yönteminden çok konferans yöntemi ağırlıklı olarak

kullanılmaktadır.175 Görsel yöntemler, konuk konuşmacılar gibi yöntemler,

konferans ve tartışma yöntemine göre daha az başvurulan yöntemlerdir.

5. Hizmete Hazırlık Eğitimine Eleştiriler

İngiltere yönetici adaylarının hizmete alınmalarından sonra herhangi bir

formal eğitime gerek olmadığı, yönetimin işbaşında öğrenilecek bir sanat olduğu

yolundaki geleneksel yaklaşımını, yakın zamana kadar sürdürmüştür. Bu açıdan

___________________________________________________________

175 G.VERNARDAKIS, a.g.e., 1987, s.85.

bakıldığında AT Eğitim Programı İngiltere’deki yönetici eğitimi konusundaki

geleneklerin değişimini ve gelişimini göstermektedir. Ancak yönetici adaylarının

yetiştirilmesinde formal eğitimden çok sosyalleştirmenin yoğun olduğu

yolundaki eleştiriler devam etmekte, genç bir yönetsel stajyere yalnız kendisinden

ne yapmasının beklendiğinin ve yapması bekleneni en iyi biçimde nasıl yerine

getirebileceğinin öğretildiği ileri sürülmektedir. Kamu Yönetiminin, yöneticilerin

profesyonelleşmesini cesaretlendirmediği ve Fulton Komitesinin eleştirdiği genel

yöneticilere olan inanç ve güvenin hala geçerli olduğu belirtilmektedir.176 Bu

bakımdan İngiltere’de yönetici adaylarına verilen eğitimin yeterli olmadığı

yolundaki eleştiriler sürmekte, özellikle ENA eğitim programı ile

karşılaştırılmaktadır.

ENA ve AT programları karşılaştırıldığında benzerlikler yanında karşıtlıklar

da söz konusudur. Öncelikle eğitim programlarını veren kurumlar

karşılaştırıldığında, ENA’nın eğitim hizmetinin yalnızca üst düzey yöneticilerine

yönelik olmasına karşın, İngiliz Kamu Yönetimi Koleji’nin daha geniş bir

personele eğitim hizmeti götürdüğü, AT programının, eğitim hizmetinin küçük bir

bölümünü oluşturduğu görülmektedir.

ENA ve AT programlarına toplumun orta ve üst kesimlerinden gelen

yetenekli ve üstün nitelikli kişiler katılmaktadır. ENA’ya girenlerin büyük

çoğunluğunu Paris Siyasal Bilimler Enstitüsü çıkışlar oluştururken, AT

programlarına katılanları da benzer biçimde ülkenin seçkin okulları Oxford ve

Cambridge çıkışlılar oluşturmaktadır. İkisinde de hizmet içinden ve dışından

gelen yönetici adayları katılmaktadır.Yine her ikisinde de hizmet içinden gelen

aday (memur) sınırlıdır.

Gerek ENA eğitimi, gerekse AT eğitimi yönetici adayları için zorunlu

olmaktadır. ENA’ daki eğitim, AT eğitim programı ile karşılaştırıldığında oldukça

uzundur ( 30 ay ) ve doktora derecesindedir. AT programı ise kısa ( 22 hafta) ve

___________________________________________________________

176 Antony H. BİRCH, The British System of Government , London, Unwın Hyman Ltd, 1990 ,

s.141.

yoğun kurslar biçiminde olmaktadır. Bu açıdan AT programının yöneticilerin

yetişmesi için yeterli uzunluk ve yoğunlukta olmadığı ileri sürülmektedir. Ancak

eğitim sırasında izlenen yöntemler ve verilmek istenen bilgiler yönünden

benzerlikler bulunmaktadır. Konferans, grup çalışmaları, ziyaretler gibi yöntemler

her iki eğitim programında da kullanılmaktadır. ENA eğitim programında

seminerler önemli bir yer tutmaktadır. AT programında da konferans yöntemi

ağırlıktadır. İstatistik, muhasebe, maliye , ekonomi, bilgisayar uygulamaları,

uluslar arası ilişkiler gibi konular her iki programda da yer almaktadır. ENA

programında akademik konular ağırlıkta olmasına karşın, AT programı ise belli

yetenek ve beceriler kazandırmaya yönelik yoğun kurslar biçimindedir. AT

programını görevlendirmelerle birlikte ele aldığımızda, ENA’daki stajlara benzer

biçimde deneyimli üstün yanında ve liderliğinde yaparak öğrenmenin, her ikisinde

de bulunduğu görülür.

Ancak İngiliz deneyiminde, görevlendirmeler yoluyla stajyerlere artan

ölçüde ve farklı alanlarda sorumluluklar kullandırılarak ENA’daki geleneksel

stajlardan daha direkt bir yol izlenmektedir.177 Fransa’daki stajların olumlu bir

yanı, çoğunluğunun Paris dışında olmasından, stajyerler ülkenin farklı

bölgelerinin sorunlarını tanıma ve anlama fırsatı bulmaktadır.

Gerek ENA gerekse Kamu Yönetimi programında ele alınan konular, herbiri

kendi sosyo-kültürel çevrelerinde genel yöneticilerin etkili görev yapabilmeleri

için gerekli bilgi ve beceriler kazandırma amacına yöneliktir. Bu bağlamda

vurgulanan ve adaylardan istenen beceriler, değişen çevresel güçleri ve

gelenekleri yansıttıklarından farklıdır. Örneğin ENA programında politik uzlaşma

uğraşında teknik doğrular ve mantıksal çözümlere ulaşma çabası

ödüllendirilirken, İngiliz AT programında uyumsal çözümler üzerinde

durulmaktadır.178

___________________________________________________________

177 G. VERNARDAKIS, a.g.e., 1987, s.91

178 G. VERNARDAKIS, a.g.e., 1989, s.581

İngiltere’deki modüler sistem esnekliğinden dolayı, değişen kişisel

gereksinimlere yanıt verebilmesi ve uyumlaştırılabilmesi olası gözükmektedir.

Yeterli bilgisi olanlar modül de atlayabilmektedir. ENA eğitiminde ise böyle bir

esneklik yoktur ve seçmeli dersler de sınırlıdır.

İngiltere’de yöneticilerin hızlı bir biçimde yükselebilmeleri Kolejde aldıkları

eğitimde gösterdikleri başarıdan çok, işbaşında sergiledikleri beceri ve başarıya

bağlıdır. ENA’daki eğitim sonunda öğrencilerin aldıkları notlar, onların hangi

büyük corpslara gireceklerini belirleyen bir araç olmaktadır. Bu yöntemle, bir

bakıma seçme işlemi hazırlık eğitiminin sonuna ertelenerek uzatılmış olmaktadır.

Çünkü en iyiler, en saygın büyük corpslara girebilmektedir. Bu bakımdan ENA

eğitimi bir hizmet öncesi eğitim gibi olmakta, yönetici adaylarının çalışacağı

corpslar bu eğitimdeki başarıya bağlı kalmaktadır. İngiltere’de ise AT programına

girenler belli bir bakanlığa alındıklarından, Fransa’da olduğu gibi bir ayrışma

olmamaktadır. Yine ENA eğitiminin uzunluğu, grup çalışmaları (özellikle

seminerler), okuldaki çeşitli etkinlikler, kişisel ilişkiler ve hizmete alma sırasında

aynı kökenden gelen adayların seçilmesi gibi etkenler ENA öğrencileri arasında

birlik ruhunun (esprit de corps)da doğmasına neden olmaktadır. İngiliz üst düzey

yönetici adaylarında böyle bir eğilim gözükmüyor. Bunda eğitimin kısa modüler

olması da etken olmaktadır.

Kamu görevlileri, dünyanın her yerinde olduğu gibi hiyerarşik bir yapıda

istihdam edilmektedir. Merkezi yönetim görevlileri 11 kategori içinde

sınıflandırılmıştır: 1. Genel Kategori ( yönetici, ekonomist, istatistikçi,

enformasyon görevlisi ve kütüphaneci ), 2. Bilim Kategorisi, 3. Mesleki ve Teknik

Kategori ( mimar, araştırmacı, mühendis ), 4. Eğitmenler Kategorisi ( öğretmen

değil ), 5. Hukuk, 6. Polis, 7. Sekreterlik, 8. Araştırmacılık, 9. Sosyal Güvenlik, 10.

Güvenlik ve 11. Müze kategorileri.

Her sınıf kendi içinde gruplara ayrılmıştır. Sınıflandırmanın sert çekirdeği,

genel kategori içinde bulunan ve sayıları yaklaşık 2000 olan “ yöneticilik grubu

“dur. 1970’li yıllara kadar kendisi başlıbaşına bir kategori olan bu grup, genel

olarak merkezi personel örgütü olan Civil Service Commission tarafından sınava

tabi tutularak işe alınmaktadır. Çok yüksek akademik mezuniyet puanlarına sahip

olması öngörülen adaylar yeterlik ve yarışma sınavları ile sözlü görüşmelere tabi

tutulmaktadır. Diğer kategorilerde yer alanlar ise yukarıdan aşağıya doğru aşama

sayısı ve yoğunluğu azalan sınav-görüşmelerle ilgili bakanlıklarca işe

alınmaktadırlar.

Yirminci yüzyılın başından özelliklede 1945’lerden bu yana üretim sürecinin,

uzmanlık bilgisini vazgeçilmez kılmasına karşın, bürokrasinin “ çekirdeği “

uzmanlığa açılmaya karşı direnmiştir. Genel formasyon veren Oxford ve

Cambridge okullarının mezunları yöneticilerin yüzde 80’ini oluşturmaktadır. Bu

oran 1890’lı yıllarda da 1980’li yıllarda da aynıdır.

Bu durumun fırsat eşitsizliği yaratmasına ek olarak, devlet aygıtının generalist

ya da uzmanlık dışı bir elit tarafından yönetilmesi nedeniyle yetersizliklere yol

açtığı, katı sınıf sisteminin diğer toplumsal sınıf ve tabakaları devlet yönetiminin

dışında tuttuğu, gelişmeyi engellediği biçiminde eleştirilere hedef olmuştur.179

C. PAKİSTAN

1. Pakistan Kamu Personel Sisteminin Gelişimi

Pakistan, İngiliz Hindistan’ından ayrılarak 1956 yılında bağımsızlığa

kavuşmuş yeni bir devlettir. İlk anayasası 1956 yılında oluşturulmuştur. 1962,1972

ve 1973 yıllarında yeni anayasalar yapılarak yürürlüğe girmiştir. En son anayasal

değişiklik 1985 yılında yaşanmıştır. Pakistan kuruluşundan

___________________________________________________________

179 Turgay ERGUN, Birgül Ayman GÜLER, Filiz DEMİRCİ, “ Karşılaştırmalı Kamu Yönetimi “

TODAİE Kamu Yönetimi Uzmanlık Proğramı Ders Notları, 1994

günümüze, anayasal yönden olduğu kadar siyasal, kültürel, ekonomik ve

bürokratik yönden de hızlı bir değişim ve gelişim yaşamaktadır. Fransa ve

İngiltere gibi uzun bir yönetim geleneğine sahip olmaması yanında, ülkenin

ekonomik ve siyasi koşulları da Pakistan’ın kararlı bir yapıya kavuşmasını

engellemektedir.

Pakistan kamu personel sisteminin kökenlerine inildiğinde karşımıza İngiliz

uygulamaları çıkmaktadır. İngiliz Kamu Personel isteminin tarihçesini anlatırken

gördüğümüz gibi, İngiltere 19’uncu yüzyılın ikinci yarısında kamu yönetimine ve

dolayısıyla hizmete almaya ilişkin reformları öncelikli yönetimi altındaki

Hindistan’da uygulamış, daha sonra benzerlerini ülkesinde de uygulamıştır.

Örneğin devlet memurluğu için hizmet almada merkezi sistem uygulaması ve

genel yöneticilere ağırlık verilmesi gibi uygulamalar öncelikle Hindistan’da geçerli

olmuştur. Pakistan kurulduğunda da İngiliz Hindistan’ındaki özellikler korunmuş,

benzer uygulamalar sürdürülmüştür. Bu yüzden Pakistan Bürokrasisi, kurumsal

önde gelenlerinden yoğun bir biçimde etkilemiştir. İngiliz mirası derin ve

kararlıdır.180

Pakistan dört eyaletten oluşan federal bir devlettir. Anayasasına göre iki

meclisi bulunmaktadır. Bunlardan ilki, üyeleri genel oyla seçilen Ulusal Meclis

diğeri üyeleri Eyalet Meclisleri tarafından seçilen Senatodur. Yürütmenin anayasal

başı, Ulusal Meclis ve Senato tarafından seçilen Cumhurbaşkanıdır. Ancak

yürütmenin sorumlusu Başbakan olmaktadır. Başbakan, bakanlarını Ulusal Meclis

ve Senato üyeleri arasından seçmektedir. Benzer yönetsel yapı eyaletlerinde de

bulunmaktadır. Eyaletler, anayasa tarafından kendilerine tanınan özerklikten

yararlanırlar. Eyaletler yönetsel birimlere ayrılmıştır.

Pakistan kuruluşundan beri, belki de çözümsüz olan üç temel sorunla

uğraşmaktadır. Bunlardan ilki İslami Devlet istemleri ile secular, modern devlet

istemlerinin uzlaştırılmasıdır. Çünkü Pakistan İslami devlet kurma yolundaki

ideolojik istemlerden doğmuştur. Bu nedenle 1956 Anayasası, gerekse yürürlüğe

giren diğer anayasal İslami devlet kurma istemlerini yeterli ölçüde

___________________________________________________________

180 Charles H. KENNEDY,” Bureaucracy in Pakistan “, Oxford University Press,1987,s.14

yanıtlamadığından, İslam yanlısı liderler ve muhalefet tarafından tepkiyle

karşılanmış, bu yönde baskılarını arttırmışlardır. 1985 yılında, 1973

Anayasası’ında yapılan değişiklikler, İslami reformları, Pakistan Anayasal

yapısına yerleştirme amacına yöneliktir.

Pakistan’da ikinci sorun alanı bölgesel ayrıklardır. Pakistan farklı dil, ırk ve

kültürel kökenden gelen etnik gruplardan oluşmaktadır. 1971 yılında Bangladeş’in

Pakistan’dan ayrılıp, bağımsızlık kazanmış olması bu sorunu çözümlemiştir. Sind,

Kuzey Batı Sınır Eyaleti, Balucistan gibi eyaletlerde bölgesel ve etnik ayrılıklar

devam etmektedir. Bu durumu, bölgeler arasındaki ekonomik gelişme

düzeylerindeki farklılıklar ve uluslar arası bağlantılar da (Afganistan, İran,

Hindistan) şiddetlendirmektedir.

Pakistan’ın bütünlüğünü etkileyen üçüncü önemli sorun, kurumsal

gelişimini dengeli bir biçimde başaramamış olmasıyla ilgilidir. Pakistan siyasal

sistemi, sömürge imparatorluğunun gereksinimlerine yanıt vermek üzere

kurulmuş olan İngiliz Yönetiminden miras kalmıştır. İngilizler egemenlikleri

altındaki uyrukların denetimi üzerinde önemle durmuşlardır. Yönetsel sistemde

bu denetimi kurmak ve yürütmek için bir araç olarak görülmüştür. Bu nedenle

yeni devlete miras kalan yönetsel sistem, önemli ölçüde kuramsal otoritesini

başarmış, bir hayli karmaşık örgütsel yapı sergilemekteydi. Halkın istemlerini

yanıtlayacak olan diğer kurumlar (yasama,çıkar grupları, siyasi partiler, yerel

yönetim kurumları) yönetsel sistemi dengeleyecek güçte değildir. Kurumların

gelişimindeki bu açık Pakistan’ın kuruluşundan sonra da genişlemeye devam

etmiştir. Yapılan seçimlerde kaybedenler, sürekli bir biçimde, seçimlerin geçersiz

olduğunu ileri sürmüşler, muhalefet ve siyasal partiler önemli bir güç olmayı

başaramamışlardır. Böyle parçalanmış ve çekişmeli siyasal kültür ordunun devlet

yönetiminde, baskın bir rol oynaması sonucunu doğurmuştur. Pakistan uzun

yıllar asker liderlerin yada sivilleşmiş asker liderlerin başkanlığında yönetilmiştir.

Kışladayken bile ordu siyasal sistemi üzerinde veto gücünü kullanabilmiştir.

Ordunun bu üstünlüğü, sivil bürokrasi ile siyasal kurumların güçleri arasındaki

dengesizliği arttırmıştır. Pakistan’da peşi sıra gelen hükümetler, siyasal

kurumların güçleri arasındaki dengesizliği artırmıştır. Pakistan’da peşi sıra gelen

hükümetler, siyasal sürecin tüm aşamalarında bürokrasiye fazlasıyla bağlı

kalmışlardır. Buna karşın siyasal kurumların büyümeye ve güç kazanmaya

başlaması, bürokratlar tarafından geleneksel otoritelerine meydan okunması

olarak algılanmaktadır. Kısaca belirtmek gerekirse Pakistan bürokrasisi uzun süre

siyasal sonuçları belirleyici olmuştur. Pakistan Bürokrasisi de parçası olduğu

siyasal çevreden geniş ölçüde etkilenmektedir. Bürokratlar siyasal sürecin

tarafsız seyircileri değil, daha çok etkin katılımcıları olmaktadır.

Pakistan bürokrasisinin üç temel özelliği olduğu söylenebilir. Bunlardan

ilki, bürokrat otoritesinin genel müdürlükler sistemi biçiminde düzenlenmiş

olmasıdır. Bu nedenle Pakistan bakanlık tipi örgütlenmeye sahiptir. Pakistan

bürokrasisinin ikinci özelliği genel yöneticilerin tercih ediliyor olmasıdır. Buna

bağlı olarak kamu yönetiminde hizmet grupları biçiminde örgütlenme geçerli

olmaktadır. Pakistan bürokrasisinin son özelliği ise kati bir rütbe tipi hiyerarşik

düzenin uygulanıyor olmasıdır.

1973 yılı Pakistan Bürokrasisi için reformların yaşandığı bir yıl olmuştur.

Reformların gerçekleştirilmesinde Bangladeş’in bağımsızlığına kavuşup,

Bangladeş’li bürokratların Pakistan kamu yönetiminden ayrılmaları ve aynı

zamanda Pakistan kamu yönetiminin etkili, yeterli olmadığı, bozulmanın olduğu

yolunda kamuoyuna oluşan kanı da rol oynamıştır. Hizmet alanları “ meslek

grupları “na (occupatinoal groups ) ayrılmıştır. Kamu personel sisteminde birliğin

sağlanması amacıyla bütün meslek grupları için geçerli bir ücret sistemi

getirilmiştir.

1973 reformları kamu yönetimine geç dönemlerde girişin ve kadrolar

arasında dikey hareketliliğin arttırılmasını da öngörüyordu. Yine bu reformlar ile

üst düzey görevler için hizmete alınanların tümünün katıldığı hizmete hazırlık

eğitim programının düzenlenmesi de kararlaştırıldı.

İlerleyen yıllarda özellikle geç dönemlerde Pakistan kamu yönetimine sivil

bürokratların hizmete alınması uygulanmasına son verilirken askeri personelin

kamu yönetiminde görevlendirilmesine ilişkin uygulamalar genişletilerek

sürdürülmüştür.

3. Pakistan Kamu Hizmetleri Akademisi (Pakistan Civil Services Academy)[]

Pakistan’da hizmete hazırlık eğitiminin başlangıcı ülkenin kuruluş

dönemlerine denk düşmektedir. Ülke kurulurken Hindistan kamu yönetiminden

yalnızca 82 devlet memuru, Pakistan kamu yönetiminde devredilmiştir. Bu

durumun da dayatmasıyla 1948 yılında Pakistan Kamu Yönetimine giren genç

memurların eğitim gereksinimlerini karşılamak amacıyla o zamanki adıyla

Pakistan Yönetsel Hizmetler Akademisi (Pakistan Admistrative Services

Academiy) kurulmuştur. Akademi o zamandan beri kurumsal yeri ve yapısında

birçok değişiklikler yaşamıştır. Kuruluşundan yaklaşık bir yıl sonra Pakistan

Kamu Hizmetleri Akademesi (Pakistan Civil Services Academy) adını almıştır. İlk

önceleri, Akademi yalnızca merkezi hükümetin taşra örgütlerinin başlarında görev

alacak, yönetici stajyerlere (Assistant Commissioner, Deputy Commissioner ve

Commissioner), Federal ve eyalet yönetimlerinde görev alacak olan yönetici

adaylarına ( Civil Service of Pakistan Probationary Officers-CSP Probationary)

eğitim vermekteydi.

1964 yılında Akademi Pakistan Dışişleri (Pakistan Foreign Service- PFS)

stajyerlerinin de eğitimini üstlenmiştir.

1972 yılında ise Bangladeş’in bağımsızlığa kavuşmasından sonra Polis

Akademisi’nin Bangladeş’te kalmasından dolayı Akademi, Pakistan Polis

Örgütüne (Police Service of Pakistan-PSP) yeni katılanlara da eğitim vermeye

başlamıştır.Aynı yıl Pakistan Gizli Servisi’ne ( Information Service of Pakistan-

ISP) katılanlar da eğitim için Akademi’ye gelmişlerdir.

1950’lerin ortasında hükümet çeşitli mali hizmetlerde çalışacak olan

stajyerlerin eğitimi için Mali Hizmetler Akademisi’ni ( Finance Services AcademyFSA)

kurmuştur. Burada mali müfettiş, gümrük müfettişi, hesap uzmanları ve

vergi kontrollerinin hizmete hazırlık eğitimlerinin gerçekleştirilmesi planlanmıştır.

1973 yılında Merkezi Yüksek Hizmetlere (yeni adı meslek gruplarıoccupational

groups) yeni girenlerin tümü için bir Ortak Eğitim Programı (

Common Training Programme- CTP) düzenlenmesi kararlaştırıldı. Aynı yıl Kamu

Hizmetleri Akademisi ile Mali Hizmetler Akademisi birleştirildi ve bu yeni kuruma

Yönetsel Eğitim Akademisi ( Academy for Administraive Trainin) adı verildi.

Ancak 1 Kasım 1981 tarihinde Pakistan Cumhurbaşkanı’nın Akademiyi ziyareti

sırasında, adı yeniden Kamu Hizmetleri Akademisi olarak değiştirilmiştir.181

CSP stajyerlerine verilen uzmanlık eğitimine 1973 yılında son verilmiştir.

CSP görevlerini yerine getirmek üzere yeni bir District Yönetim Grubu182 (District

Management Group-DMG) oluşturuldu.

DMG stajyerleri, diğer hizmet gruplarının da katıldığı, yeni düzenlemeye

başlayan Ortak Eğitim Programını tamamladıktan sonra districtlere commisssier

yardımcılarının gözetiminde çalışmak üzere asistan commissioner (assistant

commissioner) olarak atandılar.

Ancak atananların DMG görev gereklerini yerine getirmede, temel eğitim

eksikliğinin olumsuz etkileri görülünce, 1979 yılında eğitim programı gözden

geçirilerek, DMG stajerleri Ortak Eğitim Programını tamamladıktan sonra Kamu

Hizmetleri Akademisi tarafından düzenlenmesi kararlaştırılan, yeni Uzmanlık

Eğitim Programı’na (Specialised Training Programme) devam etmeleri öngörüldü.

Bugün Akademi’nin iki ayrı yerde (Walson ve Shahrah-e-Quaid-i Azam) kampüsü

bulunmaktadır. Bunların birinde Ortak Eğitim Programı, diğerinde de Uzmanlık

Eğitim Programı düzenlenmektedir.

___________________________________________________________

181 Handbook Civil Services Academy, Lahore, 1993-1994, s.3-4

182 Pakistan eyaletlere bölünmüştür. Eyaletler de yönetsel birim olarak “ division” ve “district”lere

bölünmüştür. Bu yönetsel birimlerin başında “Commissioner” ve “Commissioner Yardımcısı”

(Deputy Commissioner) bulunur. District Yönetim Grubu terimi söz konusu yönetsel birim

yöneticilerine verilen genel ad olmaktadır. Türkiye’deki “Mülki Amirler”e benzer bir anlam

taşımaktadır.

Akademi örgütlenme olarak Personel Dairesi’ne (Establishment Division)

bağlı olmakla birlikte, özerkliği olan bir kurumdur. Akademi, başkanlığını Pakistan

Cumhurbaşkanı’nın ve başkan yardımcılığını Personel Dairesi Başkanı’nın yaptığı

bir Yönetim Kuruluna sahiptir. Bunlar dışında İslami Araştırmalar Merkezi

Başkanı, Akademi Genel Müdürü, çeşitli Bakanlık Müşteşarları ve daire

başkanlarından oluşan dokuz üyesi daha vardır. Akademi’ye bir genel müdür

başkanlık etmektedir. Akademi’nin yönetime ilişkin işleri yönetim müdürü

tarafından yerine getirilir. Eğitime ilişkin işleri ile program müdürü ilgilenmektedir.

Benzer biçimde araştırma çalışmaları da araştırma bölüm müdürü yürütmektedir.

3. Ortak Eğitim Programı (The Common Training Programme-CTP)[]

Akademi’nin vermiş olduğu eğitim programlarından birisi Ortak Eğitim

Programı diğeri ise Uzmanlık Eğitim Programı’dır. ( District Yönetim Grubu Eğitim

Programı). CTP üst düzey hizmetlere giren bütün stajyerlerin katılmak durumunda

olduğu, bir eğitim programıdır. Eğitim programı güz ve bahar dönemi olarak

toplam sekiz aylık bir süreyi kapsamaktadır. Programın öncelikli amacı stajyerleri

kamu hizmetine hazırlama, toplum refahını artırılmasında, karar verici konumunda

olan üst düzey memurların rolleri, işlevleri konusunda katılanların

aydınlatılmasıdır. Bu bakımdan program, hizmet grupları arasında ayrım

yapmaksızın, Federal Devletin üst düzey memurlarının tümüne yönelik bilgi ve

beceri kazandırmak üzere düzenlenen temel eğitim niteliğindedir. Hizmet

gruplarının uzmanlık alanlarına ilişkin becerilerinin arttırılması ve bilgilerinin

derinleştirilmesi amacıyla ikinci tür eğitim, çeşitli uzmanlık eğitimi veren,

kurumlarda yapılmaktadır. Eğitim programında, yönetim ve modern işlemecilik

konularında (özellikle Pakistan açısından yararlı olabilecek bilgiler), Pakistan’ın

devlet yapısı ve işleyişi, yine Pakistan’a ilişkin ekonomik, sosyal planlama,

kalkınma konularında, temel bilgisayar teknolojisi ve uygulamaları konusunda

bilgiler verilmeye çalışılmaktadır. Bu amaçla programda yer alan dersler

şunlardır:

1. Pakistan çalışmaları ( Pakistan Studies);

2. Kamu Yönetimi;

3. Ekonomi;

4. İslamda Çağdaş Konular (Contemporary Issues in Islam);

5. Bilgi Yönetim Sistemi ve Bilgisayarlar (Management Information System

and Computers);

6. Büro ve Dilbilgisi Becerileri (Office and Linguistic Skills);

7. Mali Yönetim ve İşletmecilik Çalışmaları ( Financial Administitraiton and

Management Studies).

Pakistan Çalışmaları başlığı altında, katılanlar öncelikle Pakistan’ın politik

sistemi ve politika yapma süreci arasındaki ilişki konusunda bilgilendirilmektedir.

İkinci olarak stajyerlerin Pakistan’ın karşı karşıya olduğu sorunlar ve konulara

ilişkin duyarlılıkları artırılmaya çalışılarak ve bu sorunların, Güney- Asya politikekonomik,

sosyo-kültürel ve tarihi kapsam içerisinde analizine çalışılmaktadır.

Üçüncü olarak politik sorunların olası çözümlerinin aranması için ve

geliştirilebilecek seçeneklere ilişkin stajyerlerin düşünmeleri, tartışmaları

istenmektedir. Son olarak Pakistan’ın potansiyel ve gelecek için politikaları, uzun

dönemde amaçları ve perspektifleri konusunda katılanların fikir yürütmeleri ve

tartışmaları sağlanmaktadır.

Kamu Yönetimi dersi üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümdü Pakistan

devlet örgütü ve çalışması konusunda başlangıç bilgileri verilmektedir. İkinci

bölümde kamu yönetiminin temel kavramları üzerinde durulmaktadır. Son

bölümde Pakistan’ın politik yapı ve kültürünün demokratikleştirilmesinde, devlet

bürokrasinin rolüne ilişkin bilgiler verilmektedir. Burada amaçlanan stajyerlerin

devlet yönetiminde karşı karşıya olunan özellikle güncel konu ve sorunları

tanımalarını sağlamaktır.

Ekonomi derslerinde, mikro ekonomi, makro ekonomi teori ve uygulamaları

ele alınmaktadır. Stajyerlere Pakistan ekonomisine ilişkin bilgiler verilmektedir.

Büro ve dilbilgisine ilişkin derste ise resmi yazışmalarla ilgili form ve kurallar

konusunda temel bilgiler verilmektedir. Mali yönetime ilişkin derste ise gerek özel,

gerekse kamu kesiminde mali yönetim ve işletmecilik üzerinde durulmaktadır.

Eğitim programı yürütülürken konferans yöntemi, panel tartışmaları, konuk

konuşmacılar, grup çalışmaları gibi çeşitli yöntemlerden yararlanılmaktadır.

Stajyerlerin her birinin toplum karşısında önceden hazırlandıkları veya hazırlıksız

olarak bir konu üzerinde konuşmaları istenmektedir. Gruplar arası çeşitli

akademik ve spor etkinlikleri konusunda yarışmalar düzenlenmektedir. Böylece

stajyerlerin bir yarışma ortama içerisinde güdülenmelerinin sağlanması

amaçlanmaktadır. Akademi stajyerleri için ülkenin farklı bölgelerine ve yönetim

birimlerine 10-12 günlük geziler düzenlenmekte, gezi sonunda stajyerlerin bu

deneyim ve gözlemlerine ilişkin, rapor yazmaları istenmektedir. Benzer biçimde

kamu ve özel kesim kurum ve kuruluşlarına, devlet dairelerine stajyerler

tarafından ziyaretler yapılmaktadır. Eğitim programı kapsamında stajyerlerin dört

hafta süreyle orduda çalışmaları gerekmektedir.

Grup çalışmalarında stajyerler sekiz gruba ayrılmaktadır. Grupların herbiri

bir konunun farklı bir yönü üzerinde çalışmaktadır. Grupların her birinde konular

tartışıldıktan sonra dönem sonunda bütün gruplar çalışmalarını rapor halinde

hazırlayıp, sunuş yapmaktadırlar.

Eğitim programının sonunda stajyerler sınavlara girmektedirler. Her dersin

belli bir puanı olmakta ve stajyerlerin başarılı sayılabilmesi için her dersten söz

konusu puanının %40’ını almaları gerekmektedir. Stajyerler değerlendirilirken

akademik çalışmaları yanında spor etkinlikleri, konuşmaları, grup çalışmaları,

eğitim elamanlarının kendilerine ilişkin düşünceleri, ziyaretlerine ilişkin raporları

ve ordudaki çalışmaları göz önünde bulundurulur.

Ortak Eğitim Programına ilişkin, yıllar içerisinde çeşitli değişimler yaşansa

da temelde iki yönden değişiklik olmamıştır. Bunlar stajyerlerin eğitim ve

sosyalleştirilmesi amaçlarıdır.183

___________________________________________________________

183 C.H.KENNEDY, a.g.e. ,s.116

Eğitim açısından, programın içerik ve kapsamından da anlaşılacağı üzere

katılanlara, Pakistan kamu yönetiminin yapı ve işleyişi yanında çevresel etmenler,

çağdaş yönetim teknik ve uygulamalarına ilişkin bilgiler de verilmektedir. Söz

konusu eğitim programına sosyalleştirme açısından bakılacak olursa stajyerlerin

kendi hizmet gruplarına ayrılmadan önce, böyle bir ortak eğitim programı, onların

birbirlerini tanımaları, sosyal ilişkiler kurmaları yönünde olumlu etkiler

yapmaktadır. Çeşitli meslek grupları arasında katı ayrımların, statü ve saygınlık

farklılıklarının önlenerek kamu yönetiminin üst düzeylerinde daha eşitlikçi bir

havanın esmesine neden olmaktadır. Stajyerlerin, ortak deneyimler kazanmaları

ve bilgilenmeleri onlarda birlik ruhunun da (esprit d’corps) doğmasına yol

açmaktadır.

4. District Yönetim Grubu Eğitim Programı (DMG Eğitim Programı)[]

Hizmete alınanların, on iki hizmet grubundan birine alındıkları ve bunların

Ortak Eğitim Programından sonra yetiştirilmelerine, uzmanlık alanlarına ilişkin

kurulan eğitim kurumlarında devam edildiğini belirtmiştik. Kamu Hizmetleri

Akademisi bu hizmet gruplarından yalnızca bir tanesine, District Yönetim

Grubuna Uzmanlık Eğitim Programı düzenlemektedir. Bu programa, Federal

devletin ve üst düzeylerinde ve asistan commissioner, commissioner yardımcısı

ve commissioner gibi genel yönetici sınıfını oluşturacak olanlar katılmaktadır.

1958 yılında ilk kez düzenlemeye başlanan eğitim programına, 1973 yılında

son verilmiştir. Ancak 1979 yılında bu karardan dönülerek 1980 yılının başlarında

District Yönetim Grubu için yeniden Uzmanlık Eğitim Programına başlanmıştır. İlk

önceleri 15 haftalık olan program, zaman içerisinde, bu süre uzatılarak, bugün

dokuz aylık bir süreyi kapsamaktadır. Her eğitim dönemine ortalama 30 stajyer

katılmaktadır.

Eğitim programının amacı, katılanlara uzmanlık (professional) bilgisi

kazandırmak ve bu bilgiyi kamu yararı ve çıkarı için kullanmaları yönünde,

değerler ve duygular aşılamaktır. Bu bakımdan stajyerlerin, bir mülki amir ve

modern kamu yöneticisi olarak görevlerini etkili bir biçimde yerine getirebilmeleri

için, yönetsel işlemleri (özelde district yönetimi) anlamalarını ve onların maliye,

medeni hukuk, ceza ve İslam hukuku gibi konularda bilgilenmelerini sağlamaktır.

Eğitim programı sonrasında, stajyerler commissioner yardımcıları gözetiminde

districtlerde görevlendirileceklerinden, eğitim programında bu görevlendirme

sırasında öğrenebilecekleri beceriler, ayrıntılı işlem ve uygulamalar üzerinde

durulmaktadır. Eğitim programında ele alınan konular şunlardır.184 Pakistan Ceza

Hukuku, Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu, Vergi Hukuku, Medeni Hukuk, Yerel

Yönetim Yasaları, Anayasa ve Temel Haklar, Yerel Yönetim ve Kırsal Kalkınma,

Eyalet ve District Yönetimi, Tapulama, Yerel Diller ve Modern Yönetim.

Eğitim sırasında konferanslar, paneller, tartışmalar, konuşmalar, geziler,

ziyaretler, grup çalışmaları gibi eğitim yöntemlerinden yararlanılır. Özellikle hukuk

derslerinde örnek olay yöntemine sıkça başvurulmaktadır. Çeşitli gezi ziyaretler

sonrasında, stajyerlerin gözlemlerini analiz etmeleri, rapor biçiminde yazım

sunmaları istenir. Stajyerlerin ceza ve mali davalarda, avukatları izleyip bu

davalara ilişkin mahkeme kararı yazmaları gerekmektedir. Stajyerler çeşitli

konularda paneller düzenleyip, sunuş ve konuşmalar yaparlar. Grup

çalışmalarında, Ortak Yönetim Programında olduğu gibi, gruplar belli konular

üzerinde çalışıp, raporlar hazırlayıp sunarlar.

Akademi’de stajyerlerin çeşitli spor etkinliklerine katılmaları gerekmektedir.

Binicilik ve yüzme sporları bütün stajyerlerin öğrenmesi gereken zorunlu spor

dallarıdır.

Program sonunda stajyerler değerlendirilirken dört ayrı ölçüt, göz ününde

bulundurulmaktadır: a) Düzen ve dakiklikleri (akademik ve spor etkinliklerinde;

çalışmalarda ), b) Katılımları (sınıf çalışmaları, geziler, konuşmalar, grup

çalışmaları vb.); c) Sınavlarda ve testlerdeki başarılar ve d) Genel tutum ve

davranışları.

___________________________________________________________

184 Civil Services Academy, District Management Group Training Session 1993-1994,Lahore, s.18-

24

Stajyerler değerlendirilirken akademik konularda almış oldukları notlar

yanında, mahkeme kararı yazımları, grup çalışmaları ve spor etkinliklerinde

göstermiş oldukları başarılar da belli oranda göz önünde bulundurulur. Böylece

stajyerlerin eğitim sonundaki başarı notu belirlenmektedir.

District Yönetim Grubu için düzenlenen eğitim programında, hukuk

derslerinin ağırlıklı olmasına karşın, diğer konuların özellikle modern yönetim

teknik ve uygulamaların o denli ağırlıklı olmaması dikkat çekicidir. Ortak Eğitim

Programında ise konular sürekli Pakistan bağlamında ele alınmaktadır. Ancak her

iki programda da İslamiyet ve İslam hukukuna ilişkin konular yer almaktadır.

Eğitim programlarında ideolojik bir yaklaşım, göze çarpmaktadır. Diğer ülkelerin

eğitim programlarında, böyle bir yaklaşım bulunmamaktadır.

Bu durumun Pakistan’ın bir İslam Cumhuriyeti olmasından kaynaklandığı

düşünülebilir.Pakistan hizmete almada İngiltere’ye birçok yönden benzemesine

karşın, hizmete hazırlık eğitimi konusunda Fransa ile daha çok benzerlikler

göstermektedir. Fransa’nın ENA’yı kurduğu tarihten çok kısa bir süre sonra

Pakistan da Kamu Hizmetleri Akademisini kurmuştur.

Ortak Yönetim Programında bütün üst düzey hizmetlere girenler için birlikte

eğitim verilmesi ve birlik ruhunun doğmasına çaba gösterilmesi gibi özellikler

ENA’daki eğitim programını çağrıştırmaktadır. Yine Fransa’da olduğu gibi

Pakistan’da da hizmete hazırlık eğitimine, hizmet içi eğitimden daha çok önem

verilmekte ve daha yoğun bir eğitim olmaktadır. Bu bakımdan Pakistan ve

Fransa’da hizmete hazırlık eğitimi oldukça uzun bir süreyi kapsamaktadır.

Pakistan’da diğer ülkelerde olmayan bir özellik, hizmete hazırlık eğitiminin

iki ayrı eğitim programını içine almasıdır. Pakistan’daki eğitim programları

içerisinde Fransa’da olduğu gibi uzun süreli stajlar yer almamakta, ancak eğitim

programının bitiminde stajyerler bir üstün gözetim denetiminde çalışmak üzere

görevlendirilmektedirler. Bu yönüyle de Pakistan’da izlenen yöntem, İngiltere’deki

yönetici stajyerlerin işbaşında deneyim kazandırma amacına yönelik,

görevlendirilmeleri ile benzerlik göstermektedir.

IV.BÖLÜM : TÜRKİYE’DE MÜLKİ İDARE AKADEMİSİ AKADEMİ KAVRAMI185[]

5. Akademi Nedir? Neden Akademi Kurulur?

Çalışmamızda Türkiye’de Mülki İdare Akademisi kurulması fikrini işlerken,

neden başka bir oluşum değil de “akademi” şeklinde olması gerektiğini, bu

bölümün girişinde ifade etmeye çalışıyorum. Şöyle ki; akademiyi kavramsal,

olarak tarihsel gelişimi ve örnekleriyle beraber hatırlarken bir yandan da

akademiye duyulan özlem ve ihtiyacın doğrulanmışlığını arttırmak gayesi de söz

konusudur. Bu bakımdan önce, sözlük anlamıyla akademi kavramını ele alıp, aynı

zamanda tarihsel örnekleriyle beraber günümüz Türkiye’sinde de akademi olarak

kurulmuş yapılara değineceğiz.

Prof. Dr. Halil İnalcık’ın Türkiye Bilimler Akademisi’nde, “Tarih ve Akademi”

başlıklı konferansında, akademiye ilişkin değerlendirmeleri şöyledir:

Eflatun’un Atina Akademisi, bugün anladığımız anlamda bir akademi ve aynı

zamanda, matematik ve doğa ilimlerinde tedrise önem veren bir üniversite idi;

Ortaçağda İslam uygarlığı, Batı Hıristiyanlığından çok önce Eflatun’un

akademisine yakın topluluk ve kurumlara sahip olmuştur. Hıristiyanlığa aykırı

sayılan Eflatun’un akademisi, 529 tarihinde Doğu-Roma (Bizans) imparatoru

Justinian tarafından kapatıldıktan sonra, İslam ülkelerinde, İspanya’da, Mısır’da,

Irak’ta, Semerkand’da matematik, doğal ilimler ve felsefe ile uğraşan benzeri

kurumlar ortaya çıkmıştır.

___________________________________________________________

185 Halil İNALCIK, Tarih ve Akademi, Türkiye Bilimler Akademisi, Tübitak, Ankara, 2002, s.12-47

Bunların içinde en ünlüsü İhvan al-Safa’dır. Basra’da, X. Yüzyılın ikinci

yarısında, Şi’i –İsmaili eğilimli İhvan al-Safa Saf Ruhun Dostları Derneği- Özel bir

topluluk halinde çalışma göstermiş, eski Yunan, İran ve Hint ilim ve felsefesinden

esinlenen seri halinde ansiklopedik 52 risale yazmışlardır.

Avrupa’da ikinci Atina sayılan hümanizmin, akılcılık ve aydınlanmanın beşiği

Floransa’da 1442’de Akademia Platonica’nın açılışı, Osmanlı-Türk tarihiyle ilişkisi

olan bir olaydır.

Roma’ya giden ve kardinalliğe yükseltilen Bessarion da Roma’da 1498’de

Akademia Romana idi Storia Archeologia’yı kurdu. İstanbul’un fethinden hemen

sonra, Fatih Sultan Mehmet İtalya’ya kaçan Grek bilimci ve filozoflarını İstanbul’a

davet ediyor ve sarayında kadim Grek ve Latince eserlerden bir kütüphane

kuruyor.

Türk tarihinin son iki yüzyıllık gelişimi, Türk devletini cumhuriyet ve laik devlet

rejimine getirmiştir; bu tarihi gelişim ona Müslüman ve aynı zamanda çağdaş bir

karakter kazandırmıştır.

Tanzimat’ın 1851 Şubatı’nın 11’inde kurduğu Encümen-i Daniş, Türkiye’de ilk

modern akademi girişimi sayılabilir. Tanzimat’ın çağdaşlaşma kurumları

arasındaki bu bilim kurumunun o zaman belirlenen başlıca görevi fen bilimleri

alanında kitaplar hazırlamaktı. Encümen amacına ulaşamamıştır. Bir önemli

nedeni üyeleri arasına iltimasla sivil ve asker bürokratların yerleştirilmesi, bir

yemlik haline getirilmiş olmasıdır. 1862’den sonra Encümen hakkında resmi bir

kayıt yoktur. Batı bilimlerini yaymak için ikinci girişim, 1861’de Cemiyyet-i İlmiyyei

Osmaniye’nin kuruluşudur. Cemiyet, Münif Paşa idaresinde Mecmua-i Fünun

adıyla bir dergi yayınlamaya başlamıştı. Dini ve siyasi konulardan uzak kalmayı

ilke olarak benimsemişti. Cemiyet, devlet kontrolünde muhafazakar Encümen-i

Daniş’e rakip olarak kuruldu, müspet bilimlerle uğraşan 38 üyesi vardı, 1866’da

kapandı.

ll. Meşrutiyetin ilanı üzerine 1909’da kurulan Tarih-i Osmani Encümeni (TOE),

dar bir alanda olmakla birlikte Türkiye’de ciddi bilimsel yayınları ve örgütlenmesi

bakımından bir akademi niteliği gösterir. Hükümetçe seçilen ve maaş verilen 12

üyesi tarih alanında en yetkili kimselerdi ve Müze-i Hümayun müdürü Halil Edhem

(Eldem) Bey’in çabaları sayesinde Encümen’in çıkardığı Mecmua, Avrupa’daki

bilimsel dergiler düzeyinde bir bilim organı niteliğini korumuştur. 1922’de

Encümen, Türk Tarih Encümeni adını alır. Bunun yanında, Sultan Reşad’ın

işaretiyle 14 Mart 1914’te bir Türk Bilgi Derneği kurulur; bu derneğin, “akademinin

tesisine doğru bir hatve olması” temenni olunur. Akademi kurulmasını devrin

fikir adamı Ziya Gökalp hararetle destekliyordu. Onun önerisiyle ilmi terimleri

tespit için bir İstilahat Encümeni kuruldu. Cumhuriyetin ilk yıllarında Akademi fikri

hararetle tartışılmağa devam etti.

TOE, Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti adı altında faaliyetine devam eder. Bu arada

Atatürk’ün girişimiyle Türk Ocakları’na bağlı Türk Tarih Heyeti seçilir. Bu heyet,

12 Nisan 1931’de yaptığı toplantısında yerini Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti’ne

bırakır. Heyete yeni üyelerin katılmasıyla üye sayısı 16’ya çıkar. Kuruluş, 3 Ekim

1935’te Türk Tarih Kurumu adını alır. 13 Temmuz 1932’de de Türk Dil Kurumu

Kurulur. Bu iki kurum, milli Türkiye Cumhuriyeti’nin dayandığı iki temel kurum

olarak algılanıyor, Atatürk’ün ve hükümetin faaliyetlerinde önemli bir yer alıyordu.

Üyeleri, Türk tarih ve dilinde uzmanlıkları tanınmış kimselerden oluşmakla

beraber, profesör ve milletvekili olan Atatürk’ün onayladığı kişilerden oluşuyordu.

1943 tarihinde başlayarak, yeni yetişen tarihçiler ve tahsilini Almanya’da yapmış

arkeolog ve tarihçi gençler, TTK’ya üye seçilmiş ve kurumun 40 kişilik heyeti,

Batıda yetişmiş tarihçi ve arkeologlarla daha profesyonel bir heyet halini almıştır.

Atatürk, tarih ve dil tezlerini ilmi bir zemine oturtmak için Dil Tarih Coğrafya

Fakültesini kurduğu gibi, TTK ve DK’yı da aynı amaçla kurmuş, örgütlemiş ve bu

kurumların ileride, “bir akademinin nüvesi” olarak kurulduğunu belirterek az

zaman içinde ulusal akademiler halini almasını temenni etmiştir.

Akademi ilmin toplayıcı, yaratıcı ve yükseltici ocağıdır. Toplayıcı ve yaratıcı

diyorum, çünkü akademinin başlıca fonksiyonları bunlardır. Başka tabirle

akademi, ilim adamlarını, ilmin buluşlarını, ilmin çalışma ve araçlarını bir araya

toplayan, böylece ilme en yüksek ve en şümullü çalışma imkanlarını sağlayan

yerdir. İlim bir bütündür; bir bütün olarak realitenin çeşitli yönlerini araştırma

konusu yapanlar, ancak bir arada görüş ve buluşlarını devamlı bir şekilde bilme

ve bildirme yoluyla en geniş ve semereli çalışmayı yapabilir ve böylece yeni

araştırma yönlerini tayin edebilirler. Her devirde ilimlerin veya ilim gruplarının

yöneldiği ortak problemler vardır. İlmi araştırmaların son derece genişlediği,

ihtisaslaştığı ve her ihtisas kolunda yayınların akla durgunluk verir bir sayıya

ulaştığı günümüzde, bu araştırmaların neticelerini toplamak, değerlendirmek artık

odasında kendi başına çalışan alimin kudret ve imkanlarıyla başarabilecek bir iş

olmaktan çıkmıştır. Bugün bir fizikçinin çalışabilmesi için gereken alet ve

makineler artık okul laboratuarı ile geliştirilemez. İçtimai ilimler alanında da

araştırmalar, bir grup çalışmasıyla yıllarca süren anketlere ve IBM makinelerine

dayanmaktadır. Modern ilim, her zamandan ziyade araştırma araçlarının,

mütehassısların ve mali kaynakların bir araya toplanmasını ve planlı faaliyetini

gerekli kılmaktır. Modern ilim adamı dünyanın dört köşesinde yapılan

araştırmaların neticelerini en kısa zamanda ve en tam şekilde eli altında

bulmalıdır. Bunu sağlayacak bir organizasyondan yoksun milletler daima geride

kalmaya mahkumdur. Artık bugün, İlimde ve teknikte geri kalma çağların değil,

birkaç yıllık gecikmelerin sonucu haline gelmiştir. Bu yalnız fizikte ve tıpta değil,

hayati bir ehemmiyet kazanan içtimai ilimlerde de öyledir. Bu toplama ve izleme

çalışmaları yalnız yayınlarda değil, ilim adamı mübadelesi, milletler arası toplantı

ve kongreler tertibi ile at başı gitmekte, dünyanın her tarafından ihtisas adamları

birbirlerinin bulduklarını zamanında yetkili ağızlardan duymak ve zaptetmek için

sık sık toplanmak ihtiyacını duymaktadırlar. Tabii, gerçek bir ilim ve araştırma

atmosferi olmayan cemiyetlerde bu faaliyetlere istek bile duyulmaz. İşte

akademiler, modern cemiyetlerde bu gibi faaliyetlerin hemen hemen daima

başında bulunurlar. Akademi, antenlerini bütün ilim dünyasına çevirmiş muazzam

bir alıcıdır. Geri kalmış cemiyetle modern cemiyetin en mühim ayırt edici vasfı,

dünya ile uyanık bir ilgi ve ona ayak uydurarak gelişme temposundaki hızdır.

Akademi, memleketimize bu hızı getirecek müessesedir.

Akademi, çeşitli ilim dallarında en yetkili kişileri bir araya toplayan,

“korporasyon” halinde bu birliğe bağımsız çalışma imkanı veren bir kurumdur.

Başka bir deyişle akademi, ilmi otoriteyi temsil eder ve ilmi faaliyetinde tam

manasıyla hürdür. İlmin anayasa mahkemesi akademidir. Akademi, her ihtisas

kolunda en yüksek başarı göstermiş olanları akademisyen payesine çıkararak

onun şahsında ilme saygısını gösterir, otoritesini tanır. Akademinin bu görevi en

mühim görevlerinden biridir. Bu yüksek payeye erişme arzusu ilim adamları

arasında asil bir yarışma çabası yaratır.

Akademi, mühim ilmi çalışmalarının ve buluşların sahipleri tarafından ilim

dünyasına sunulduğu, kayıt ve tescil edildiği bir şeref kürsüsü teşkil eder. İlim

tarihinde en büyük buluşlar ilk defa birer tebliğ olan ilim adamları huzurunda

akademilerin kürsülerinde dünyaya duyurulmuştur. İlimde rekabet, milletlerarası

bir rekabettir ve bu yarışma ilmi ilerlemenin en kuvvetli manivelalarından biridir.

İleri memleketlerde ilmi tebliğler, akademinin genel kurul toplantılarında ve

komisyonlarda okunur ve değerlendirilir. Bugün dünya kütüphanelerinin en

değerli koleksiyonları, ünlü akademilerin tebliğ ve tartışmalarını içine alan yayın

serileridir.

Akademi korporasyon halinde bağımsız çalışan bir müessesedir demiştik.

Başka tabirle, kendi tüzük ve yönetmeliklerini, mümkünse kendi kanununu kendi

yapan, idare heyetini, başkanını, yardımcılarını kendi seçen, teşkilatını ve faaliyet

programını kendi çizen, hiçbir dış tesire tabi olmayan bağımsız bir kuruluştur.

Akademinin gerçek manasında akademi olabilmesi için başta gelen şartlardan biri

budur. Akademi, modern medeniyetin temel kurumlarından biri olarak işlediği her

ülkede ancak ve ancak bilimsel hüviyetle ortaya çıkmıştır. Tabii bu, akademiyi

devlet içinde devlet haline getirmek değildir. Akademi, parçası olduğu Türk

cemiyetinin milli menfaatleri ve davalarıyla yakından ilgilenmek, aynı yöndeki

gayretleri desteklemek ve onlarla işbirliği yapmak zorundadır. Hatta

hükümetlerden belli projeler alması ve onları gerçekleştirmede ilmi çalışmalar

yapması gerekir. Bu ihtiyaçtır ki, bazı Batı ülkelerini, köhneleşmiş kadroları içinde

katılaşmış eski akademiler yerine, tamamıyla yeni araştırma merkezleri kurmaya

götürmüştür. Fransa’da beşeri ilimleri ve tabii ilimleri içine alan geniş bir teşkilat

–Centre National de la Recherche Scientifique- modern Fransa’nın dinamik

gelişmesinin temel taşlarından biri olarak ortaya çıkmıştır ve hükümetle çok sıkı

işbirliği halinde çalışmaktadır.

Akademilerin siyasi kuvvetle münasebetinde iki tip göze çarpar: İlim

adamlarının kendi teşebbüsleriyle kurdukları ve mali kaynaklarını bağışlarla

sağladıkları akademiler; hükümetlerin kurdukları ve mali kaynakları devlet

bütçesinden ayrılan akademiler. Birinci tipte akademiler, serbest üniversitelerin

ve ilim kurumlarının çok gelişmiş olduğu, özel büyük bağışlar sağlanması güç

olmayan belli bir içtimai seviyeye ulaşmış ileri memleketlerde görülür.

Akademilerin büyük çoğunluğu Batı memleketlerinde de devlet eliyle

kurulmuştur. Avrupa akademilerinin ilki olan Floransa Akademisi, Cosimo

de’Medici’nin Marsilio Ficino’ya yaptığı bağışlardan sonra ilkin, Ficino’nun kendi

malikanesinde zaman zaman topladığı yakın fikir arkadaşlarından meydana

gelmiştir. Floransa devletin başında bulunan Cosimo de’Medici ilim ve felsefeden

anlar bir hümanist idi. İlk Alman akademisinin kurulması da hükümdar tarafından

devrin büyük ilim ve fikir adamı Leibniz’in eline bırakılmıştır. Devlet eliyle de

kurulsa, ilk Avrupa akademisinin kuruluşundan bu yana akademiye bu iki sıfat,

yani ilmi yetki ve düşünce serbestliği gelenekleri hakim olmuştur. Akademinin

değişmeyen ruhu ve temeli budur. Aslında bu prensipler, modern medeniyeti

doğuran ana şartlardan başka bir şey değildir.

2. Türkiye’deki Akademi Örnekleri

a) Milli Güvenlik Akademisi186

Tarihçe

1845’te Osmanlı İmparatoru Sultan 2 nci Abdülmecit Harp Akademilerinin

kurulmasını emretmiş ve yapılan çalışmalar sonucunda, 1848’de Kara Harp

Akademisi kurulmuş ve ilk kurmay subaylarını 1849’da mezun etmiştir. Aynı yıl iki

yıllık bir müfredat ve bilahare 1880’de üç yıllık bir müfredat tatbikine başlanmıştır.

___________________________________________________________

186 http://www.harpak.tsk.mil.tr

1863’te ise Sultan Abdülaziz’in emirleri ile Deniz Harp Akademisi eğitimöğretime

başlamıştır. 1911-1923, Türk-İtalyan Savaşları, Balkan Savaşları ve I.

Dünya savaşları sebebiyle Harp Akademilerindeki eğitime ara verilmiştir.

Cumhuriyetin ilanından sonra 1923’de Kara Harp Akademisi, 1930’da Deniz Harp

Akademisi, 1930’da Deniz Harp akademisi YILDIZ (İstanbul) da eğitimlerine tekrar

başlamıştır. Hava Harp Akademisinin kurulması ise 1937 yılında gerçekleşmiştir.

II. Dünya Savaşı esnasında, Harp Akademileri, eğitime Ankara’da devam etmiş,

savaşın bitmesini müteakip 1946 yılında tekrar İstanbul’a taşınmıştır.

1950’de ise eğitim süreleri 3 yıldan 2 yıla indirilmiştir. Müteakiben, 1953 yılında

Silahlı Kuvvetler Akademisi kurulmuştur.

1952 yılında 1960 yılına kadar değişik adlarla eğitim-öğretim veren Milli

Güvenlik Akademisi 27 Mayıs 1960 tarihinden 1964 tarihine kadar eğitimine ara

vermiş, bilahare “Milli Güvenlik Akademisi” adını alarak ve eğitim süresi 6 aya

indirilerek, yeniden faaliyete geçmiştir.

Milli Güvenlik Akademisi, 1977 yılında Yenilevent’teki yeni tesislere taşınmış

ve 1980 yılından itibaren “Silahlı Kuvvetler Akademisi” ile birleştirilmiştir. Bu

oluşumdan sonra “Milli Güvenlik ve Silahlı Kuvvetler Akademisi” adını almış

ancak 12 Eylül 1980 tarihinde eğitimine 2 yıl ara vermiştir. 21 Aralık 1994 tarihinde

ise Silahlı Kuvvetler Akademisinden ayrılarak “Milli Güvenlik Akademisi” adı

altında eğitimine devam etmesi kararlaştırılmış ve 27 Şubat 1995 tarihinden

itibaren Ankara’da Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği binasında eğitim

vermeye başlamıştır. Şu an her biri 5 ay süreli olmak üzere yılda iki kurs

şeklindedir.

Misyon

Silahlı Kuvvetlerde, kamu kurum ve kuruluşlarında ve gerektiğinde de özel

kesimde üst kademede görevli veya görev almaya aday yöneticilere milli

güvenlik konularında bilgi ve yetenek kazandırmak ve bünyesinde açılan kurslar

ile Milli güvenlikle ilgili sempozyum ve seminerleri düzenlemek ve yürütmektir.

Komutanlık

Milli Güvenlik Akademisi Harp Akademileri Komutanlığı’na bağlıdır.

Akademik Kurul

Milli Güvenlik Akademisinin kuruluşunda yer alan Akademik Kurul Akademi

Komutanı başkanlığında; Öğretim Başkanı, Öğretim Elemanları ve Plan Program

Şube Müdüründen teşkil edilir. Eğitim-Öğretim’in düzenlenmesi ile ilgili konularda

kurula, akademide daimi görevli üniversite öğretim üyeleri de katılır.

Araştırma ve İnceleme Kurulu

Milli Güvenlik Akademisi Komutanı tarafından, muayyen bir konunun

incelenmesini sağlamak üzere uygun görülen öğretim elemanlarından teşekkül

ettirilen geçici bir kuruldur. Verilen görev tamamlandığında kurulun faaliyeti sona

erer.

Öğretim Başkanlığı

Eğitim-Öğretimden ve idari faaliyetlerin yürütülmesinden sorumludur.

Öğretim Elemanları

Komutanlık Emirleri ve Seminer Sistemi Uygulama Esasları Özel Yönergesine

göre ders dosyalarını hazırlar ve Eğitim-Öğretim planında yer alan öğretim hedef

ve prensiplerini destekleyecek şekilde ders konusunu uygularlar.

Plan Program Şube Müdürlüğü

Eğitim-Öğretim ile ilgili ve idari faaliyetlerin dışında kalan diğer tüm

faaliyetlerin karargah çalışmasını yapar ve yaptırır.

Eğitim Öğretim

a. Milli Güvenlik Akademisi’nde Öğretimin Amacı

- Yüksek seviyedeki hem askeri hem sivil kurumlardan olan üst düzey

bürokratları akademik seviyede eğitmek,

- Milli Güvenlik açısından sosyo kültürel, ekonomik, politik ve askeri

konuları incelemek,

- Türkiye’nin topyekün savunmasına yönelik değerlendirmeler yapmaktır.

b. Planlama Esasları

Aşağıdaki hususları kapsar:

- Genkur Direktifleri

- Harp Akademileri Komutanlığı Eğitim ve Öğretim Uygulama Emri

- MGK Görüşleri

- Bir dönem/yıl önceki görüşler

- Uzun dönemi içeren geri besleme bilgileri

c. Temel Öğretim Konuları (Genel olarak her dönem için)

- Ekonomi, %20

- Politik Dış İlişkiler, %45

- Sosyo Kültürel Konular, %20

- Askeri-Askeri Politik Konular, %15

d. Eğitim Metodları : (Genel olarak her dönem için)

- Konferans/Takdim, %15

- Seminer, %19

- Sempozyum, %44

- Tatbikat ve Gezi, %13

- Diğer Faaliyetler, %9

e. Öğretim İcra Tarzı

Öğrenime katılan Müdavimler mesai günleri öğleye kadar asli görevlerini

yapmakta öğleden sonra yarım gün Akademiye devam etmektedirler. Milli

Güvenlik Akademisinde yazılı sınav yapılmaz. Katılımcılar aşağıdaki konu

başlıkları altında değerlendirilir.

- Akademinin kurallarına uyum

- Çalışma isteği ve arzusu.

- Konulara nüfuz kabiliyeti

- Akademik çalışmalara katılım

- Eğitime katılım devamlılığı

- Makale çalışmaları

Bu değerlendirmeyi esas alarak, bir “Kanaat-Belgesi” hazırlanır. Bu belge Harp

Akademileri Komutanlığı’na, ilgili bakanlık ve kuruluşlara gönderilir.

f. Öğretim Elamanı/Üyesi İhtiyacının Karşılanması

MGA Komutanlığı ihtiyaç duyduğu çeşitli dallarda kadrolu, sözleşmeli veya ek

görevle öğretim görevlisi temin edebilmektedir.

Müdavimler

a. Sivil Müdavimlerin Nitelikleri

Müdavimlerin;

- Genel ve katma bütçeli daireler ile kamu kurum ve kuruluşlarında

müsteşar, büyükelçi, müsteşar yardımcısı, vali, vali yardımcısı, bölge

müdürü, daire başkanı ve emsal görevlerde bulunmak veya sayılan bu

görevlere aday durumda olamsı,

- En az bir yabancı dil bilmesi gerekmektedir.

b. Müdavim Seçmeleri

Sivil müdavimler Başbakanlıkça, asker müdavimler ise Genelkurmay

Başkanlığınca seçilmektedir.

c. Değerlendirme

Sivil müdavimler MGA’ndeki öğrenimi takip edip ve katkıda bulunabilmeleri

için, kendi bakanlık, kurum ve kuruluşlarının, Milli Güvenlik ve Milli Güvenlik

Siyasetini ilgilendiren hedefleri, ilkeleri, politikaları ve planları ile eğitim ve

öğretim gerektirdiği diğer bilgilere sahip olmaları beklenmektedir.

b) Harp Akademileri187

Harp Akademileri Komutanlığı Genel Kurmay Başkanlığına bağlı olup

aşağıdaki birimlerden oluşur:

___________________________________________________________

187 Harp Akademileri Kanunu, Madde 3-8.

a) Kuvvet Harp Akademileri;

1- Kara Harp Akademisi,

2- Deniz Harp Akademisi,

3- Hava Harp Akademisi,

b) Silahlı Kuvvetler Akademisi;

c) Milli Güvenlik akademisi;

Harp Akademilerin görevleri aşağıda belirtilmiştir.

- Kuvvet Harp akademilerinde; Atatürkçü görüşü tam olarak benimseyen,

özellikle askeri faaliyet alanlarında uygun hareket tarzını bulma, doğru

karara ulaşma ve verilen kararı en etkin şekilde uygulama yeteneği olan,

komutanlık ve karargah subayı tekniklerine sahip, muhakeme ve

planlama becerisi gelişmiş kurmay subay yetiştirmek.

- Silahlı Kuvvetler Akademisinde; kurmay subaylara müşterek ve birleşik

karargah ve birlikler seviyesinde planlama, yönlendirme ve kontrol

teknikleri ile bu karargah ve birliklerin faaliyetlerini yönetecek tarzda

eğitim-öğretim yaptırmak.

- Silahlı Kuvvetlerin İhtiyacı dikkate alınarak, Genel Kurmay Başkanlığının

yapacağı plana göre, Harp Akademileri bünyesinde açılacak çeşitli

kurslara katılan subayların mesleki bilgilerini, sevk ve idare

kabiliyetlerini geliştirmek.

- Müşterek talimnameleri tetkik etmek, değerlendirmek, gerektiğinde yeni

talimnameler hazırlamak ve mevcut talimname değişiklik tekliflerini

yetkili makama sunmak

Öğretim Elemanı İhtiyacının Karşılanması

Harp Akademileri Komutanlığı, eğitim-öğretim yılı içinde çeşitli dallarda ihtiyaç

duyacağı üniversite öğretim elemanlarını, yükseköğretim kurumlarıyla koordinede

bulunarak, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu esaslarına göre yükseköğretim

kurumlarından temin edebilir.

Gerektiğinde, Harp Akademilerinin öğretim elemanı ihtiyacı için kadrolu veya

sözleşmeli üniversite öğretim üyesi alınarak ihtiyaç karşılanır. Bu şekilde

görevlendirilen öğretim üyeleri ile 2547 sayılı Kanun uyarınca öğretim üyesi

unvanını kazanmış askeri öğretim üyelerinin Harp Akademilerinde geçen hizmet

süreleri aynı bilim dalında çalıştığı takdirde, üniversitede geçmiş sayılır.

Harp Akademileri Komutanlığı, ihtiyaç duyduğu çeşitli dallarda kadrolu,

sözleşmeli veya ek görevle öğretim üyesi temin edebilir. Harp akademilerinde

ihtiyaç halinde yabancı uyruklu öğretim elemanları da istihdam edilmektedir.187

a- Harp Akademilerine Giriş

Türk Harp Akademileri’nin, Subay kaynağı 4 yıl süreli Harp Okullarıdır.

Harp Okullarını bitiren subaylar, lisans eğitimi yapmış kabul edilmekte ve

mezuniyetlerini müteakip 1 (bir) yıl süre ile sınıf okullarında eğitim öğretime tabi

tutulmaktadır. Asgari 6 (altı) yıl kıta hizmetini bitirmiş, 12. hizmet yılını bitirmemiş

subaylar Kuvvet Harp Akademileri giriş sınavlarına girmeye hak kazanmaktadırlar.

Bir subayın azami 6 defa giriş sınavına katılma hakkı bulunmaktadır.

Harp Akademilerine girmeye hak kazanan subayların aşağıda belirtilen

sınıflardan birine mensup olmaları gerekmektedir.

“Türk Silahlı Kuvvetleri personel kanunda belirtilen muharip sınıflar ile

yardımcı sınıf olarak ulaştırma, ordudonatım, levazım (Deniz Kuvvetlerinde ikmal)

harita, (harita mühendisi, harita yüksek mühendisi,harita pilot) personel ve maliye

sınıfında olmak”.

Harp Akademileri giriş sınavları 1 nci günü hazırlık olmak üzere 5 gün

sürmektedir. 1 nci sınav Genel Kültür, 2 nci sınav Askeri Kültür, 3 ve 4 ncü

sınavlar ise Taktik Meselelerden yapılmaktadır. Dört sınavın not ortalamasına,

sınava giren subayın nitelik notu eklenerek genel not toplamı bulunmakta ve

subaylar en yüksek nottan itibaren sıralanmaktadır. Genelkurmay Başkanlığınca

belirlenen kontenjana giren subaylar Kuvvet Harp Akademilerine kabul

edilmektedirler.

Kuvvet Harp Akademileri giriş sınavlarını kazanan subaylar akademi öncesi

Özel Tekamül Kurslarını müteakip iki yıl süre ile Kuvvet Harp Akademilerinde

eğitim görmektedirler.

Türk Silahlı Kuvvetlerinde üst komuta seviyesini teşkil eden Korgeneral ve

Orgeneral rütbelerine yükselmek Harp Akademilerinden mezun kurmay subay

olmakla mümkündür.188

b- Kuvvet Harp Akademileri ( Kara, Deniz ve Hava Harp Akademileri)

Kuvvet Harp Akademilerinde; öğrenci subayların; Atatürkçü görüşü tam olarak

benimseyen ahlak ve karakteri yüksek, inisiyatif ve yaratıcı güce sahip, özellikle

askeri faaliyet alanlarında;

• Uygun hareket tarzını bulma,

• Doğru karara ulaşma,

• Verilen kararı en etkin şekilde uygulama yeteneği olan

• Komutanlık ve karargah subayı niteliklerine sahip,

• Muhakeme ve planlama becerisi gelişmiş

Kurmay subay olarak yetiştirmek eğitimin ana hedefini oluşturmaktadır.

Kara Harp Akademisinde, 1 nci sınıfta Tugay, Tümen, 2 nci sınıfta Kolordu,

Ordu. Deniz Harp Akademisinde, 1 nci sınıfta Görev Grubu, Deniz Bölge ve

FİK.K.lıkları, 2 nci sınıfta Görev Kuvveti, Saha, Donanma ve Dz.K.K.lığı. Hava Harp

Akademisinde, 1 nci sınıfta üs, Taktik Hava Kuvveti, 2 nci sınıfta Milli ve Müttefik

Hava Kuvveti seviyesinde öğrenim yapılmaktadır.

Kuvvet Harp Akademilerinde müşterek olarak icra edilen dersler oranı %60’a

ulaşmıştır. Müşterek ders oranındaki artış, öğrenci subaylarımızın birbirlerini

yakından tanımalarını, Kuvvetler arasında işbirliği ve koordinasyonu tesisi

kolaylaştırmaktadır.

__________________________________________________________

188 http://www.harpak.tsk.mil.tr

Kuvvet Harp Akademilerini başarı ile bitirenler kurmay subaylığa

nasbedilmekte ve iki yıl kıdem almaktadırlar. Kuvvet Harp Akademilerinden

mezun olan kurmay subaylar yüksek öğretim kurulunun 13 Kasım 1998 tarihli

kararı ile;

• Atatürk ilkeleri ve İnkılap Tarihi,

• Uluslar Arası İlişkiler,

• Personel Yönetimi,

• Uluslar Arası İşbirliği,

Ulusal Güvenlik dallarında master yapmış kabul edilmekte ve

Üniversitelerde doktora yapmaya hak kazanmaktadırlar.

Öğrenci subaylara, her yıl akademik öğretimin içinde Türkiye’nin ekonomik,

sosyo-kültürel yapısını yerinde tetkik etmek ve tanımak, ulusal güce katkıda

bulunan kamu ve özel sektöre ait önemli kuruluş ve tesisleri tanımak maksadıyla

yurtiçi gezileri, mensup olduğu Kuvvet dışından Kuvvetlere ait Komutanlık,

Karargah ve Kurumların çalışmalarını yerinde izleyerek o Kuvvetler hakkında bilgi

sahibi olmalarını sağlamak maksadıyla da müşahade gezileri planlanmaktadır.

Eğitim Öğretim İlkeleri

Eğitim – öğretimde disiplini görev bilen Atatürkçü görüşün temel esaslarını

kavrayıp tam olarak benimseyen, milli kültür, gelenek, görenek ve özelliklerimize

dayalı ve genele yönelik bir düşünce yapısına sahip personel yetiştirilmesi esas

alınmaktadır.

Eğitim-öğretim; öğretim elemanlarını, müdavimleri, öğrenci ve kursiyer

subayları araştırmaya ve öneride bulunmaya teşvik edecek şekilde planlanıp

yürütülmektedir.

Eğitimde, temelde seminer sistemi ve aktif metodlar kullanılmaktadır. Öğrenci

subaylar müdavimlere görüşlerini irticalen açıklama yeteneğini kazandıracak

tecrübe alınmaktadır.

Liderlik, komutanlık prensipleri ve Atatürkçülüğün askeri değerleri özenle

işlenmektedir.

Eğitim-öğretimde, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerinde taktik, operatif ve

stratejik düzeyde koordinasyon ve işbirliğini sağlayacak bilgi ve becerilerin elde

edilmesine yer verilmektedir.

Eğitim-öğretime katılan personelin kalıplaşmadan kurtarılarak bulucu, yaratıcı

ve üreticisi olarak geliştirilmesine özen gösterilmekte, statükonun muhafazasının

gelişim ve değişim düstur olarak kabul edilmektedir. Kaliteyi yakalamak ve çağa

uygun vizyon sahibi lider yetiştirmek amaç edinilmektedir.

Harp Akademileri Komutanlığında;

  • Düşünüp teklifte bulunabilecek
  • Araştırıp fikir üretebilecek ve proje geliştirebilecek,

Bir satranç oyuncusu gibi birkaç hamle ilerisini görebilecek, ezbercilikten

sorunlara çözüm bulabilecek yaratıcı düşünceye sahip personel yetiştirme gayreti

21 nci yüzyılın vizyonuna sahip, teknolojiyi kullanabilen ve bilgi çağının

gereklerini karşılayabilecek bir eğitime ulaşma çabaları aralıksız

sürdürülmektedir.

c- Silahlı Kuvvetler Akademisi

Kuvvet Harp Akademilerinden mezun olan kurmay subaylar asgari iki yıl

karargah ve kıt’a hizmetinden sonra süresi 5 (beş) ay olan Silahlı Kuvvetler

Akademisinde öğrenim görmektedirler.

Stratejik düzeydeki birlik ve karargah ile milli ve uluslar arası karargah ve

organizasyonlar seviyesinde ağırlık olarak birleşik / müşterek harekat öğretimi

yapılmaktadır. Silahlı Kuvvetler Akademisini bitiren kurmay subaylara bir yıl daha

kıdem verilmektedir.

Kurmay subaylara müşterek ve birleşik karargah ve birlikler seviyesinde

planlama, yönlendirme ve kontrol teknikleri ile bu karargah ve birliklerin

faaliyetlerini yönetecek tarzda eğitim verilmektedir.189

c) Polis Akademisi190

Öğrencilerini; Atatürk ilke ve İnkılaplarına, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, Türk

milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini taşıyan, Türk olmanın

şeref ve mutluluğunu duyan, toplum yararını şahsi menfaatlerinin üstünde tutan,

aile, ülke ve millet sevgisiyle dolu, Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı görev ve

sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getiren, beden, zihin, ruh, ahlak

ve duygu bakımından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş, hizmetin kanunlara

uygun olarak yapılması ve arzu edilen neticeye ulaşması için inançlı ve şuurlu bir

şekilde meslek disiplininin gerektirdiği tavır ve davranışları gösteren, polis

olmanın şeref, gurur, ve şuurunu taşıyan ve polis üniformasının gerektirdiği

saygınlığı yaratabilen, Emniyet Teşkilatının ilerlemesine yardımcı olabilecek

nitelikte ilmi, mesleki, teknik bilgi ve beceriye sahip kişi ve meslek mensubu

olarak yetiştirmektir.

Türk Devletinin ülkesi ve Milletiyle bölünmez bir bütün olarak huzur ve

sükununu sağlamak için, Emniyet Teşkilatının geliştirilmesi ve hizmetlerindeki

etkinlik ve verimliliğin artırılması yönünde bilimsel çalışma ve araştırmalar

yapmak, sonuçlarını teşkilata yaymak, yurt içi ve dışı kurumlarla bilimsel ve

teknik işbirliği yapmak suretiyle çağdaş mesleki gelişmelere katkıda bulunmaktır.

Akademinin Organları

Polis akademisi Başkanlığı Merkez teşkilatı içinde doğrudan genel müdüre

bağlıdır. Akademinin eğitim-öğretim ve yönetim işleri;

___________________________________________________________

189 http://www.harpak.tsk.mil.tr

190 Milletimizin Hizmetinde 150 Yıl, Emniyet Genel Müdürlüğü Basımevi Şube Müdürlüğü s.9-13.

a) Başkan

b) Dekan

c) Akademi Yönetim Kurulu

d) Enstitü Müdürü

e) Eğitim ve Öğretim Yüksek Kurulu

f) Bilimsel Denetleme Kurulu

g) Polis Meslek Yüksek Okulu Müdür

h) Fakülte Öğretim Kurulu

i) Fakülte Yönetim Kurulu

j) Disiplin Kurulları

k) Genel Yönetim Birimleri

Polis Akademisinde Eğitim-Öğretim Durumu

a) Eğitim-Öğretim Şekli ve Süresi

Polis Akademisi Giriş Yönetmenliğine göre alınan, Polis Koleji ve Lise

mezunları için lisans eğitimi, Yüksekokul mezunları için ise mesleki formasyon

kazandırmaktan ibaret olan özel eğitim yapılır.

Akademide öğretim süresi, ders geçme esası ile 8 yarıyıl, sınıf geçme esası ile

4 öğretim yılıdır. Öğrencilere 2 yarıyıl veya 1 öğretim yılı, sağlık sebebiyle olursa

iki öğretim yılı ek süre daha tanınmaktadır.

b) Öğrenci Kaynakları

1) Polis koleji mezunları

2) Lise ve Dengi Okul mezunları

3) Dört yıllık Yüksekokul mezunları

4) Yabancı uyruklu öğrencilerden oluşmaktadır.

c) Polis Akademisine Giriş Şartları ve Giriş Sınavları

Emniyet Genel Müdürlüğünce tespit edilecek Akademi kontenjanı, Polis

Kolejleri ile lise ve dengi okul mezunları arasında yapılacak yazılı ve sözlü

sınavlarda en yüksek puanları alanlarla doldurulur. Kontenjanın en az %25’i lise

ve dengi okul mezunlarına ayrılır.

Ancak mevcut Polis kolejlerinin her birinden ilk on dereceye girerek mezun

olanlar sınavsız olarak Akademiye kabul edilirler.

Üniversite mezunlarından Akademiye girmek isteyenler, bir yıllık özel eğitime

tabi tutulurlar. Bunlardan başarı gösterenler, Akademi mezunlarına tanınan bütün

hak ve yetkilerden aynen yararlanma hakkı verilmiştir.

Polis kolejlerinden mezun olanlar, mezuniyeti takip eden üç yıl içinde en çok

üç defa sınava girebilirler.

İlgili devletlerle yapılacak ikili anlaşmalara bağlı olarak yabancı uyruklu

öğrencilerin Akademiye kabul edilmeleri, eğitim ve öğretimi izleyebilecek Türkçe

dil yeterliliklerinin sınav ile tespit edilmesinden sonra, İçişleri Bakanının oanyı ile

olur. Ayrıca;

“2330 sayılı Nakdi Tazminat Verilmesi ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun”

kapsamına giren şehit çocukları ile görevi sebebiyle sakatlanan veya sürekli bir

hastalığa yakalanan görev malulü Emniyet Teşkilatı mensuplarının çocukları da

yapılan mülakat, beden eğitimi ve yazılı sınavlarına tabi tutulur ancak, aldığı

puana bakılmaksızın Akademiye alınırlar.

d) Dersler ve Müfredat

Lisans eğitiminde;

Birinci sınıfta: anayasa Hukuku, Hukuk Başlangıcı, İktisat, Türk Siyasi Tarihi,

Polis Disiplini, Silah Bilgisi, Yabancı Dil, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, Türk Dili,

Beden Eğitimi, Yakın Savunma, İnsan Hakları ve Hürriyetleri ile Genel Sosyoloji

dersleri,

İkinci sınıfta: Silah Bilgisi, Yabancı Dil, Atatürk İlke ve İnkılapları, Türk Dili,

Beden Eğitimi, Yakın Savunma, İdare Hukuku, Ceza Genel Hukuku, Borçlar

Hukuku, Toplum Psikolojisi, Kamu Yönetimi, Adli Tıp, Devletler Umumi Hukuku,

Polis Meslek Hukuku dersleri,

Üçüncü sınıfta: Silah Bilgisi, Yancı Dil, Atatürk İlke ve İnkılapları, Türk Dili,

Beden eğitimi, Yakın Savunma, Polis Meslek Hukuku, Devletler Hususi Hukuku,

Ceza Muhakemeleri Usul Hukuku, Kriminoloji, Personel Yönetimi, Trafik Hukuku,

İstatistiğe Giriş, Ceza Özel Hukuku dersleri,

Dördüncü sınıfta: Silah Bilgisi, Yancı Dil, Atatürk İlke ve İnkılapları, Türk Dili,

Beden Eğitim, Yakın Savunma, Adalet Psikolojisi, Polis Taktiği ve Sorgulama,

Devlet Güvenliği ve Haberalma, Mesleki Teknik Yazışma, Kriminalistik , Polis ve

Halkla İlişkileri, Trafik Kayıt ve Kontrolleri ve 1994-1995 Eğitim Öğretim yılından

itibaren müfredata konulan Bilgisayar dersi olmak üzere toplam 37 ders

okutulmaktadır.

Eğitim-öğretim süresince Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, Türk Dili, Yabancı

Dil, Beden Eğitimi ve Yakın Savunma zorunlu ders olarak verilir. Diğer zorunlu

dersler ile seçmeli dersler ve anabilim dallarında, mesleki ağırlıklı olanlar Emniyet

Genel Müdürlüğünce belirlenir.

Lisans öğretiminde okutulacak derslerin günlük ve haftalık saatleri, çeşitli

öğrencilere yaptırılacak seminer ve uygulama çalışmaları, verilecek konferanslar

bir programla düzenlenir.

e) Uygulamalı Eğitim

Bu eğitime, Polis Kolejlerinden mezun olarak, Akademi birinci sınıfına

başlayan öğrenciler ile birinci sınıftan ikinci sınıfa ve ikinci sınıftan üçüncü sınıfa

geçen veya bu sınıfları tekrarlayan öğrenciler zorunlu olarak katılırlar. Emniyet

Genel Müdürlüğünce aksine bir karar verilmedikçe, Aydın-Didim Uygulamalı

Eğitim Merkezi Tesislerinde, en az bir en çok iki ay süreyle uygulamalı eğitim

verilir.

Uygulamalı Eğitimde Öğretilecek ve uygulamalı eğitim yerinde yaptırılacak

dersler, Akademi Yönetim Kurulu’nca tespit edilmektedir.

Uygulamalı Eğitimde; Silah Bilgisi ve atış, Beden Eğitimi, Yakın Savunma ve

Yüzme dersleri, uygulamalı olarak ve beceri kazandıracak şekilde yaptırılır.

Programların tespiti ve uygulamalı yapılmasında; çetin şartlarda ve her türlü

ahvalde, soğukkanlılığını muhafaza edecek bir iradeye, kuvvetli, atılgan, ruhen ve

bedenen dayanıklı bir yapıya sahip olmaları ve bu kabiliyet ve sağlıklarını devamlı

korumaları hedefi gözetilir, öğretim yılı içerisindeki uygulama eksiklikleri giderilir.

Mesleki disiplinin benimsetilmesi, arkadaş ve meslek sevgisinin aşılanması,

taşıdığı üniformanın gerektirdiği vakar ve ciddiyetin kazandırılması için gerekli

eğitim ortamı yaratılır.

Öğrencilere uygulamalı eğitim süresince, nöbet hizmetleri uygulamalı olarak

öğretilir, her gün yanaşık düzen eğitimi yaptırılır.

Öğrenciler, uygulamalı eğitim sonunda, uygulamalı eğitim konularının her

birinden, görevli öğretim elemanlarınca değerlendirmeye tabi tutulurlar. Başarılı

sayılan öğrenci “yeterli”, başarısız sayılan öğrenci “yetersiz” olarak

değerlendirilir ve sonraki uygulamalı eğitimde, yetersiz durumdan yeterli duruma

gelmedikçe sınıfta kalmış sayılır.

f) Staj (Görevbaşı) Eğitimi

Yıl içi eğitimleri ile uygulamalı eğitimlerini başarıyla bitirerek son sınıfa

geçmeye hak kazanan öğrenciler, 3. sınıfın yaz tatilinde (Temmuz ayında), mezun

olduktan sonra görev alacakları birimlerde, görevleriyle ilgili olarak yapılan

işlemleri öğrenmek, amirlik vasıflarını kazanmalarını sağlamak amacıyla, kendi

istekleri doğrultusunda ve Emniyet Genel Müdürlüğünün uygun göreceği il ve

ilçelerde, bir ay süreyle “uygulamalı mesleki eğitime” tabi tutulurlar.

Ayrıca; 4.sınıfa geçen öğrencilere, yıl içinde, Ankara Emniyet Müdürlüğü ile

yapılan koordine doğrultusunda, Ankara Emniyet Müdürlüğü şubeleri, Emniyet

amirlikleri ve Emniyet amirliklerine bağlı karakollarda, her hafta Çarşamba günü

öğleden sonraları Görev Başı Eğitimi yaptırılır.

g) Seminer Çalışması

4. sınıftaki öğrenciler; mezun olabilmeleri için, yıl içerisinde, danışman öğretim

üyeleriyle birlikte tespit edecekleri konular üzerinde bir seminer çalışması

yapmak zorundadırlar.

Söz konusu çalışmaların, seminer danışmanları tarafından onaylanması

gerekmektedir. Onaylanmayan seminer çalışmaları ve öğrenciler, görevlilerce

idareye bildirilerek öğrencilere ek süre tanınır ve eksiklikleri giderilen seminer

çalışmaları görevli öğretim üyelerinde tekrar incelenerek başarılı olanlar idareye

bildirilir.

h) Öğretim Elemanları

• Emniyet Teşkilatı Kanunun 13. maddesinde 3,4,5,6,7,8,9 meslek

derecesinde sayılanlar,

• Akademi kadrosuna atanacak öğretim elamanları,

• İhtiyaç halinde sözleşmeli veya ek ders ücretli olarak görevlendirilen

üniversite öğretim üye ve yardımcıları, yüksek öğrenim görmüş meslek

mensupları ile diğer kamu görevlileri ve okutacakları ders konusunda

uzman olan serbest meslek sahibi kişiler,

• Akademide görevli öğretim elemanları, talep halinde öğretim elemanının

isteği ve başkanın onayı ile diğer polis yüksek öğretim kurumlarında veya

diğer Türk ya da yabancı yüksek öğretim kurumlarında ek ders vermek

üzere,

Görevlendirilebilir.

d) Adalet Akademisi191

23 Temmuz 2003 tarihinde 4954 sayılı Kanunla Türkiye Adalet Akademisi

kurulmuştur. Merkezi Ankara’da, Adalet Bakanlığı ile ilişkilendirilmiş, tüzel kişiliğe

sahip, bilimsel, idari ve mali özerkliği olan akademinin görev alanı şöyle

belirlenmiştir.

___________________________________________________________

191 http://www.e-akademi.org, “Türkiye Adalet Akademisi Kanunu”

1. Eğitim

• Adli, idari ve askeri yargı hakim, savcıları ve noterler ile adalet hizmetlerine

yardımcı personelin ve talep halinde avukatların, meslek öncesi ve meslek

içi eğitimi ve gelişmesi için kurslar açmak; belli alanlarda uzmanlık

programları, seminer, sempozyum, konferans ve benzeri etkinlikler

düzenlemek; sertifika ile değerlendirecek eğitim ve öğretim programlarını

uygulamak; hukuk ve adalet alanında ilgili kurum, kuruluş kuralların

hazırlayacakları eğitim planlarının ve araştırma projelerinin yapılmasına ve

yürütülmesine yardımcı olmak.

• Hukuk ve adalet alanını ilgilendiren eğitim ve öğretim çalışmaları hakkında

ilgili kurum, kuruluş ve kurullara görüş bildirmek

2. Danışma ve yardım:

Ulusal ve uluslar arası hukuk ile adli ve mesleki konular hakkında danışmanlık

hizmeti vermek ve görüş bildirmek.

3. İnceleme, araştırma ve yayın

• Toplumun ihtiyaçlarına uygun olarak mevzuatın geliştirilmesi ve bu yönde

çalışmaların yürütülmesi bakımından araştırmalar yapmak, araştırmalara

dayanan önerilerde bulunmak, yayınlar yapmak, gerekirse taslaklar

hazırlamak.

• Hukuk ve adalet alanını ilgilendiren konularda inceleme ve araştırmalar

yapmak, yaptırmak; bu konularda seminer, sempozyum , konferans ve

benzeri etkinlikler düzenlemek; yayınlar yapmak ve bu gibi çalışmaları

desteklemek.

• Uluslar arası kurum ve kuruluşların hukuk ve adalet alanındaki gelişmelerle

ilgili yayınlarını takip etmek, gerekli görünenleri tercüme ettirerek

yayımlamak; Türk hukuk ve adalet alanında faydalı olan yabancı eserler için

hukuk fakülteleri, Türkiye Barolar Birliği, Türkiye Noterler Birliği ve diğer

ilgili kurum, kuruluş ve kurullarla işbirliği yaparak çeviri plan hazırlamak ve

bu planın gerçekleştirilmesine yönelik tedbirler almak.

4. Dokümantasyon:

Türkiye ve diğer devletlerdeki hukuk ve adalet alanını ilgilendiren belgelerin,

mevzuatın, mahkeme karalarının ve yayınların ilgililerin faydalanmasına

sunulmasını sağlamak üzere bir bilgi ve belge merkezi, bilgi bankası ve

kütüphane kurmak; Türk hukuk ve adalet bibliyografyalarını hazırlamak,

hazırlatmak ve bunları yayımlamak.

1. Meslek öncesi eğitim ve staj:

• Adli ve idari yargı hakim ve savcılarının meslek öncesi eğitimlerinin

hazırlık ve son dönemlerini yürütmek.

• Askeri yargı hakim ve savcıları ile noterleri ve talep halinde

avukatların stajlarında meslek öncesi eğitim programları düzenlemek

Akademi Teşkilatı

Akademinin organları şunlardır.

a) Başkanlık

b) Genel Kurul

c) Yönetim Kurulu

d) Denetim Kurulu

Başkanlık

Başkanlık, Başkan ile iki başkan yardımcısı ve Genel Sekreterden oluşur.

Başkan ve başkan yardımcıları, Yönetim Kurulunca ve az beş üyenin olumlu oyu

ile Yargıtay ve Danıştay üyeleri, birinci sınıf adli ve idari yargı hakim ve savcıları

ile bu sınıftan ayrılanlar, hukuk profesörleri, en az yirmi yıl filen mesleği icra etmiş

avukatlar veya en az yirmi yıl fiilen mesleği icra etmiş birinci sınıf noterlerden

kendilerinin muvafakatları alınarak ve her biri için gösterilen üçer aday arasından

Bakanlık Kurulunca dört yıl süre ile seçilip görevlendirilir veya atanırlar. Süresi

biten Başkan ve başkan yardımcıları, iki dönem daha aynı usulle yeniden seçilip

görevlendirilebilir veya atanabilir.

Genel Kurul

Genel Kurul; Bakan, Bakanlık Müsteşarı, Ceza İşleri Genel Müdürü, Hukuk

İşleri Genel Müdürü, Kanunlar Genel Müdürü, Avrupa Birliği Genel Müdürü,

Personel Genel Müdürü, Eğitim Dairesi Başkanı ile dört yıl için seçilen aşağıdaki

üyelerden oluşur:

• Yargıtay Büyük Genel Kurulunun ikisi hukuk daireleri, ikisi ceza daireleri

üyeleri arasından seçeceği dört üye.

• Danıştay Genel Kurulunun üyeleri arasından seçeceği üç üye.

• Askeri Yargıtay Genel Kurulunun kendi üyeleri arasından seçeceği bir üye.

• Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Genel Kurulunun hakim sınıfından olan

kendi üyeleri arasından seçeceği bir üye.

• Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun kendi üyeleri arasından seçeceği

bir üye.

• Yükseköğretim Kurulunun Türkiye’deki hukuk fakültelerinin öğretim üyeleri

arasından seçeceği iki üye.

• Türkiye Barolar Birliğinin yönetim kurulunun en az onbeş yıl fiilen mesleği

icra etmiş avukatlar arasından seçeceği bir üye.

• Türkiye Noterler Birliği Yönetim Kurulunun birinci sınıf noterler arasından

seçeceği bir üye.

• 22 ve 23 üncü maddeler ile 24 üncü maddenin ikinci fıkarsı kapsamında

olanların kendi aralarından seçeceği dört üye.

Başkan ve Akademinin önceki başkanları, Genel Kurulun tabii üyeleridir.

Yönetim Kurulu

Yönetim Kurulu, Başkan ile altısı asil ve üçü yedek olmak üzere aşağıdaki

üyelerden oluşur:

a) Bakanlık Personel Genel Müdürü.

b) Genel Kurulun kendi üyeleri veya 9 uncu maddenin birinci fıkrasında

yazılı niteliklere sahip diğer kimseler arasından seçeceği beş asıl ve üç

yedek üye.

Seçimle gelen üyelerin görev süresi dört yıldır. Ancak Yönetim Kurulunun

seçimle gelen asıl üyelerinden önce ikisi, sonra üçü sırayla her iki yılda bir

yenilenir.

Denetim Kurulu

Denetim kurulu, Genel Kurulun kendi üyeleri arasından seçtiği üç üyeden

oluşur. Üyelerin görev süreleri iki yıldır. Gerektiği hallerde Denetim Kurulu, kamu

kurum ve kuruluşların denetim elamanlarından yardım isteyebilir.

Öğretim Elamanları

Akademide yüksek öğretim kurumlarıyla işbirliği yapılarak, 04.11.1981 tarihli

ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunun 38 inci maddesi hükümlerine göre geçici

olarak öğretim elemanı görevlendirilebilir. Bunlar hakkında bu Kanun ile

Yükseköğretim Kanunu hükümleri uygulanır. Akademide, sözleşmeli olarak

yabancı uyruklu öğretim elemanları çalıştırılabilir.

Akademide, Başkanın talebi üzerine yetkili kurul ve organlarınca uygun

görülen yeteri kadar Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare

Mahkemesi üyesi, meslekte fiilen on yılını tamamlamış; adli, idari ve askeri yargı

hakim ve savcıları, avukatlar, noterler ile alanında uzman kişiler ders vermekle

görevlendirilebilirler.

Eğitim Öğretim Planı

Akademi; adli, idari ve askeri yargı hakim ve savcıların, avukat ve noterler ile

adalet hizmetlerine yardımcı personelin, meslek öncesinde ve meslek içinde

yetişmeleri için Bakanlık, Milli Savunma Bakanlığı, Hakimler ve Savcılar Yüksek

Kurulu, Türkiye Barolar Birliği ve Türkiye Noterler Birliği ile işbirliği yaparak,

kalkınma planlarında belirtilen genel esaslara uygun olarak, kısa ve uzun vadeli

eğitim ve öğretim planları hazırlar. Bu planın hazırlanmasında Yargıtay, Danıştay,

Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve hukuk fakültelerinin görüşü

alınır.

Eğitim öğretim planlarında, üniversitelerde veya yabancı ülkelerde hukuk

alanında yüksek lisans ve doktora öğrenimi yapmak için izin verilecek hakim ve

savcıların sayısı da belirlenir.

Akademi, bu planların uygulanması için eğitim ve öğretimle ilgili her çeşit

tedbiri almak ve ilgili kurum, kuruluş ve kurullarla işbirliği yapmakla görevlidir.

Adli ve İdari Yargı Hakim ve Savcı Adaylarının Meslek Öncesi Eğitimleri

Adli ve idari yargıda hakim ve savcı adaylığına atananların meslek öncesi

eğitim süresi iki yıldır. Bu süre, hazırlık eğitimi, staj dönemi ve son eğitim dönemi

olmak üzere üç dönemi kapsar. Staj döneminin son altı ayında adaylar, yabancı

dil eğitimi için yurt dışına gönderilir.

Hazırlık eğitimi ve son eğitim, Eğitim Merkezinde yapılır. Eğitim sonunda

adaylar, eğitim süresi içinde kendilerine öğretilen konularla ilgili olarak yazılı

sınava alınırlar. Eğitim sonunda yazılı sınavda başarı gösterenlerin mesleğe

kabulleri ile atanmaları 24.02.1983 tarihli ve 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar

Kanunu hükümlerine göre yapılır. Eğitim sonunda yazılı sınavda başarı

gösteremeyenlere iki ay içinde bir sınav hakkı daha tanınır; bu sınavda da başarılı

olamayanlar, talepleri halinde Bakanlıkça merkez veya taşra teşkilatında genel

idare hizmetleri sınıfında bir kadroya atanabilir, aksi halde bunların adaylığına

Bakanlıkça son verilir.

Meslek İçi Eğitim ve Uzmanlık

Akademi, adli,idari, ve askeri yargı hakim ve savcılarının, avukatların ve

noterlerin meslek içi eğitimi ile belli alanlarda uzmanlık kazanmaları için uzmanlık

eğitim ve öğretimi yapar, seminer, sempozyum, konferans ve benzeri etkinlikler

düzenler. Uzmanlık programına kaydolma hakkını kazanan adli, idari ve askeri

yargı hakim ve savcılarına, kamu kurum, kuruluş veya kurullarında çalışan hukuk

müşaviri veya avukatlara ve noterlere öğrenim süresince izin verilir. Kendi

hükümetleri tarafından Akademinin uzmanlık programı veya diğer eğitim

çalışmaları için adaylığı teklif edilecek yabancılar, yönetmenlikle belirlenecek

esaslar çerçevesinde öğrenci olarak kabul edilebilirler.

Personel İçin Mesleki Kurslar

Akademi; icra müdürleri, yazı işleri müdürleri, zabıt katipleri ve noter katipleri

ile adalet hizmetlerine yardımcı diğer görevliler için hizmet öncesi ve hizmet içi

çeşitli mesleki kurslar açar.

B- NEDEN MÜLKİ İDARE AKADEMİSİ

Türk kamu yönetiminde üst düzey yöneticilerin yetiştirilmesi çok eskiden beri

tartışılagelen ana sorunlar arasında yer almaktadır. Bu amaçla bir eğitim kurumu

da kurulamamış, yakın zamana kadar üst düzey memurların eğitimi, çalıştıkları

kurumun politikasına bağlı kalmıştır. Kimi kurumlar işbaşında öğrenmeyi yeterli

görmüş, kimi de kısa dönemli veya yarı zamanlı eğitim programlarını yeterli

görmüştür.

Söz konusu uğraşlarla ilgili olarak kurulmuş olan TODAİE 1953 yılından beri

varlığını sürdürmekle birlikte, bazı bakanlık ve kamu kuruluşlarının kendi

yöneticilerini yetiştirmeye yönelik birimler ve kurumlar oluşturma çabası da eksik

olmamıştır. Bazı dönemlerde de bütün üst düzey yöneticilerini yetiştirmeye

yönelik Fransa’daki ENA benzeri kurumların oluşturulması önerilmiştir. Sözgelişi,

Kamu Yönetimi Akademisi, Milli Eğitim Akademisi kurma önerileri ile DPB’ nın

öteden beri kurumlar arası Eğitim Merkezi kurma çabaları anılabilir.

Türkiye’de idari yapılanmaya uygun olarak mülki idare amirlerinin

görevlendirilmesi yoluna gidilmiştir. Mülki idare amirliği mesleğinde de

kaymakam adayları için adaylık süresince eğitim verilmesi geleneği, istenen

düzeyde gerçekleşmese de uzun zamandır uygulanan bir yoldur. Mülki idare

amirlerinin seçiminden, atanıp göreve başlamasına, eğitim sürecinden asaleten

göreve atanmalarına ve görevleri süresince uygulamalarıyla gösterecekleri

performansa kadar etkili olan eğitsel formasyonun niteliği, ülke idaresinin de

rengini almasında önemli rol oynamaktadır.

Kaymakam adaylarına verilen eğitim süre ve biçimsel yönden Fransız örneği

ENA programını anımsatmaktadır. Her iki eğitim programında da uzun dönemli ve

uygulamaya yönelik stajlar önemli yer tutmaktadır. Ancak iki program arasındaki

benzerlik biçimsel düzeyde kalmaktadır. ENA’ daki eğitim, içerik yönünden daha

yoğun olması yanında, eğiticilerinde alanlarında daha uzman ve yetişmiş oldukları

görülmektedir. Bu noktada belirtmek gerekir ki, 1966 yılında yapılan bir

değerlendirme bugünde geçerliliğini korumaktadır.

“Kursun istenilen amacı sağlamadığı, bazı bakanlık ve kurumlardan tecrübesiz

ve çok genç elemanların konferans için görevlendirildiği ve bunların kursa

katılanlar üzerinde bilgi, tecrübe ve eğitim tekniği bakımından gerekli otoriteyi

tesis edemedikleri, İçişleri Bakanlığının yetkili yöneticileri tarafından çeşitli

vesilelerle belirtilmiştir. Yıllardan beri, kurs tamamen takrir metoduna göre

yürütülmekte ve sabahtan akşama kadar birbirini kovalayan ve büyük çoğunluğu

mevzuatın tekrarından ibaret bulunan konferanslar, kursa katılanlar için hayli

yorucu ve sıkıcı olmaktadır.”192

Ancak yine belirtmek gerekir ki söz konusu ifade adaylık sürecinin tamamı için

değil, sürecin en sonunda yer alan kaymakamlık kursu ile ilgili bir

değerlendirmedir.

Pakistan’da bizdeki mülki idare amirlerine karşılık gelen District Yönetim

Grubuna özgü eğitim programı bulunmaktadır. Bu eğitimde hukuk ve yönetime

ilişkin derslerin ağırlıkta olduğu, bu yönüyle bir anlamda uzmanlık eğitimi

verilmeye çalışıldığı söylenebilir. Ülkemizde kaymakam adaylarının eğitiminde

hukuk ve yönetime ilişkin konulara yer verilmesine karşın, genel yönetici tipine

uygun olarak daha geni alanda bilgi ve deneyim kazandırılmasının amaçlandığı

görülür. Pakistan’da eğitim programının sonunda, kaymakam adaylarının vali

yanında görevlendirilmelerinde olduğu gibi, stajyerler mesleklerine ilişkin beceri

ve deneyim kazanmaları amacıyla districtlerde belli bir süre çalıştırılmaktadır. Bu

yönüyle üç eğitim programı benzerlik göstermektedir.

İngiltere’deki collegenin eğitim süresinin kısa olması ve özel sektöre de açık

olması nedeniyle farklılaşmasına rağmen genel yönetici tipine yönelik eğitimi ile

uygulamaya da yer vermesi itibarıyla bizdeki yönetici eğitimi ile ortak noktalarının

olduğu görülmektedir.

Türkiye’de kaymakam adaylarının eğitiminde önemli yer tutan stajlar, onların

mesleklerini daha iyi tanımaları, işbaşında deneyim kazanmalarını

___________________________________________________________

192 “Kaymakamlık Kursu”, Amme İdaresi Bülteni, S. 5, Nisan 1966, s.7

sağlamak yönünden yararlı olurken, stajlar sonundaki kursta mesleğe ilişkin

yasal metinleri ve işlemleri tanımaları, değişim ve gelişmeleri yakalamaları, kamu

yönetimine ilişkin konularla ve modern yönetim teknikleri ile tanışmalarını

sağlayarak eğitimlerinde sistematik bir bütünlüğe ulaşmasının en azından

amaçlandığı görülmektedir. Bu bağlamda kaymakam adaylarının eğitiminde belli

bir mesafe kat edildiğini, ilkeler ve hedeflerin belirlendiğini söylemek mümkün

görünmektedir.

Mülki idare amirlerinin yetiştirilmesi konusunda bugünkü mevcut eksikliklerin

giderilmesi ihtiyacı ile beraber üst yöneticiler yetiştiren, nitelikli ve dünya

ölçeğinde kabul gören bir kuruma “Mülki İdare Akademisi”ne duyulan ihtiyaç dile

getirilmelidir. Mülki İdare Akademisi düşünülürken, farklı uygulamalar, gelenekler

ve anlayışlar nedeniyle her ülke için geçerli, kesin bir reçete sunmak olanak

dışıdır, ayrıca buna gerek de yoktur. Farklı ülkelerdeki uygulamaların ortak

yönlerini, göreli üstünlükleri üst yöneticilerden beklenen görevler göz önünde

bulundurularak bir perspektif kazanılabilir.

1. Mülki İdare Akademisinin Gerekliliği

Kaymakam adaylarının yetiştirilmesi ile ilgili yetersizliklerin giderilmesi,

eleştirilen hususların düzeltilmesi ayrıca eğitimde verimli bir yöntem olmayan

mevcut yöntemin terk edilerek, eğitime katılacakların seçiminden başlamak üzere,

eğitime katılanların işlenen konulara daha aktif katılımını sağlayan modern

yöntemlerin uygulanması, çağdaş yöneticinin yetiştirilmesi ihtiyacına yönel

inmesi dolayısıyla uygulamanın her safhasında bulunan mülki idare amirlerinin

yönetimi şekillendirirken sahip olmaları gereken niteliklerle donanmalarının

sağlanması amaçlanmaktadır. Bütün bu erekler için yapılan tartışmalar, bir

bakıma mevzuat, uygulama bilgisi, devlet adabı, karar verme eğitimi, akademik

eğitim gibi başlıklar altında toplanabilecek, uygulamalı eğitim-akademik eğitim

dengesini gözeten bir staj ve eğitim programı ihtiyacını ortaya koymaktadır. Bu

ihtiyaç, mesleğin önceki uygulamadan farklılaşarak daha geniş bir zeminden

beslenmesi yolunun da açılmasıyla, adayların belli bir ortak kültür almaları adına

ve aralarında bir duygu ve anlayış birliği oluşması bakımından, daha gelişmiş bir

ortak eğitime tabi tutulmaları gereğini ortaya çıkardığı yolundaki tespitlerle

birlikte çok daha belirginleşerek zorunluluk arz eden bir ihtiyaç haline gelmiştir.

İçişleri Bakanlığınca da bu eleştiri ve önerilerin dikkate alındığı ve kursa, kamu

yönetimi alanındaki yeni gelişmeleri katabilmek, yeni bir biçim ve nitelik

verilmesini sağlamak, adayları eğitim ve araştırma faaliyetleri yürüten, örgütlü

eğitim kurumlarını imkanlarından yararlandırarak eğitmek yolunda yıllardır bir

arayış içinde bulunulduğu anlaşılmaktadır. Ancak samimiyetle kabul etmek

gerekir ki, İçişleri Bakanlığının günlük bürokratik işlemler arasında ayrılan

zamanla, yönetim bilimi ve çağdaş eğitim tekniklerine uygun bir staj ve eğitim

programı planlamasının ve bunun amaca uygun olarak yürütülmesinin mümkün

olmadığını deneyimler açıkça ortaya koymuştur. Bu nedenle sorunun köklü

çözümü, uygulayacağı modern eğitim teknikleri ile mezunlarının çağın gereklerine

göre yetiştirerek, üstlenecekleri hayati görevlere hazırlamakla kalmayıp, görevleri

sırasında ihtiyaç duyacakları özgüveni de verecek, kuruluş biçimiyle gerek

hizmete hazırlık gerekse hizmet sırasında ortaya çıkacak yenileme eğitimi

programlarını hazırlayarak, uygulayabilecek bir üst düzey eğitim kurumunun, bir

Mülki İdare Akademisinin kurulmasından geçmektedir.

Mensuplarının % 100’ü üniversite mezunu, % 20’si yüksek lisans eğitimi almış

olan, bunlarında % 10’u doktora derecesine sahip, yine mensuplarından % 12’si

alt düzeyde, % 41’i orta düzeyde, % 27’si orta-üst düzeyde ve % 10’u üst düzeyde

olmak üzere % 90’ı çeşitli düzeylerde yabancı dil bilen ve tamamına yakını bir yıl

kadar yurtdışı tecrübesi olan ve bu formasyonlarıyla nitelikli bir meslek grubu

olma özelliği sergileyen Mülki İdare Amirleri, Mülki İdare Akademisi kurulmasını

hak etmişlerdir. Mülki İdare Amirleri ülkenin geleceği ile kendi geleceklerini ortak

gören anlayışları içerisinde, Mülki İdare Akademisinin kurulmasına % 86 ile

taraftar olduklarını belirtmişlerdir.193

Kurulacak bu Akademi, yetiştirdiği yöneticilerle uluslararası alanda haklı bir

saygınlığa erişmiş örneklerinde olduğu gibi, bilimsel ve mali özerkliğe sahip,

___________________________________________________________

193 Miar, s.108-109.

uygulama deneyimi yanında akademik unvan ve kariyere sahip üst düzey

yöneticiler ile yönetim bilimi dalında ders veren akademisyenlerin eğitici olarak

görev alacakları, Mülki İdare Amirlerinin seçimi, hizmete hazırlık ve yenileme

eğitimi vermekle kalmayıp, dünya literatürünü takip ederek mülki amirlere devamlı

bilgi akışı sağlayacak, yapacağı özgün çalışmalar ve mülki amirlere sağlayacağı

çalışma ve araştırma olanaklarıyla düşünsel gelişmelerine katkıda bulunacak,

muhtemel idari sorunları önceden tespit ederek geliştireceği stratejiler ile

sorunlar ortaya çıkmadan önce çözüm önerilerini tartışmaya açabilecek bir

hüviyette olmalıdır.

Böyle bir eğitim kurumunun oluşturulması, 1942 yılından beri aralıksız olarak

uyguladığı özel ve sistemli eğitim programıyla mülki idare amirlerini en iyi şekilde

yetiştirmeyi görev bilen İçişleri Bakanlığı için yeni bir atılım olmakla kalmayacak,

Anayasamızın 128. maddesi uyarınca üst kademe yöneticilerinin yetiştirilmesi ile

ilgili esas ve usulleri düzenleme arayışları içindeki yöneticilerimiz içinde bu

arayışlarında model teşkil ederek yararlı olabilecektir.

Mülki İdare Akademisi kurulması ihtiyacına, bir de mevcut uygulamanın su

üstünde olan olumsuz noktaları ve kaymakam adayları üzerindeki etkisini göz

önünde bulundurarak yaklaşmak gerekirse;

Stajların bir kısmı Personel Genel Müdürlüğünün, bir kısmı ise Eğitim Dairesi

Başkanlığının sorumluluğunda bulunmaktadır. Bu durum stajların yürütülmesi ve

değerlendirilmesinde üslup farklılıklarına sebep olmaktadır.

Stajların kaymakam adaylarının alacakları temel eğitimin önüne alınması, çok

değişik birimlerdeki bürokratik sıkıntılarla henüz formasyon almamış genç bir staj

erin karşı karşıya kalması sebebiyle olumlu tesir uyandırmamakta aksine adayın

mesleğe inancını kırmaktadır.

Yüksek lisans uygulaması ve tez uygulaması gibi iki farklı akademik çalışmada

lisans eğitimini tamamlamış bir kaymakam adayının stajla birlikte yaptığı ve

kendisini çalışmaya zorlamak yerine farklı anlayışlar arasında kalmasına sebep

olmaktadır.

Kaymakamlık kursu dört aylık bir süre olarak belirlenmiştir. Bu süreç,

kaymakamlık ön formasyonu ile kurum kültürü vermekten yoksundur. Bu tarz

eğitimlerde aday en iyi ve ideal ölçülere göre eğitilir, sonra uygulamaya gider.

Genç kaymakam gördüğü ideal ölçülerin uygulamaya çalışarak, sistemin

işletilmesinde çok önemli bir görev üstlenebilir. Oysa birbirinden çok farklı

kaynaklardan gelen adayların birden bire uygulamanın içinde staja gitmesi ve en

alttaki olumsuzluklar, bürokratik problemlerle karşı karşıya kalması ve çözüm

yollarını bilememesi sebebiyle daha mesleğe attığı ilk adımda hırpalanmakta ve

mesleğe duyduğu inanç sarsılmaktadır.

Kaymakam adaylarının kurs aldıkları Eğitim Dairesi Başkanlığı binası, eğitim

öğretim açısından son derece yetersizdir. Farklı eğitim kurumlarından ve çok

farklı misyonlar için, örneğin bankacı, müfettiş, hakim v.b. olabilme şansına sahip

ve bunlardan birini tercih edebilecek biçimde yetiştirilmiş olan adayların birden

bire kaymakamlık misyonunu kazanması kolay değildir. Bunun içinde adayların

eğitimi sırasında ortak duyuş ve düşünüşe ulaşmaları gerekir. Bu, çağımızın

önemli ifadelerinden olan “kurum kültürünü” oluşturmaktadır. Kurum kültürü ise

meslek aşkını yaratmaktadır. Kaymakam adaylarının, staja başlamadan bir arada

yaşayabilecekleri, fiziken orada kalmayı tercih edecekleri nitelikte bir ortamda,

meslek kültürü alacakları bir eğitim merkezine ihtiyaç vardır.

2. Anayasa Hükmü Gereği Üst Düzey Yönetici Yetiştirilmesi

Devletin gittikçe karmaşıklaşan yapısı, gelişen dünyada insan gücünün ve

kaynakların daha etkili kullanılmasını zorunlu kılmıştır. Dünyada ve ülkemizde

zamanla örgütlerin büyüdüğü personel sayılarının arttığı görülmektedir. Hal böyle

olunca hem örgütlerin verimli işlemesi için hem de hükümetlerin siyasetinin

sağlıklı yürütülmesi için yetenekli yöneticilere ihtiyaç duyulmaktadır.

Gelişmiş ülkelerde gelişmişlik seviyesindeki başarıda yetenekli ve eğitimli

yöneticilerin payı büyüktür. Aynı şekilde geri kalmışlığın sorumlularından biri de

yöneticilerdir. Kuşkusuz burada en büyük pay üst düzey yöneticilere

düşmektedir. Bu nedenle üst düzey yöneticilerin seçilmesi eğitimi ve

yetiştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Ancak bu konu bu kadar önemli olmasına

rağmen, çözümü istenilen düzeyde gerçekleştirilememiştir.

Yönetim: Belirli insani amaçlara erişmeye yarayan planlı faaliyetlere yönetim

denmektedir. Başka bir ifade ile insan ve materyallerin mal ve hizmet üretmek için

örgütlenmesi ve yönetilmesi belli amaç yada amaçları, insan, para, zaman ,

malzeme, yer ve tesisler, metod ve mevzuat gibi kaynaklardan en iyi biçimde

yararlanmak suretiyle gerçekleştirme bilim ve sanatıdır. Yani amaç az kullanıp,

çok verim elde etmektir.

Yönetici ise başkaları vasıtasıyla iş gören, başkalarına iş gördürüp hedefe

ulaşmaya çalışan kişidir. Yönetici, amacı gerçekleştirme faaliyetine düzenleme,

yol gösterme ve izleme yolu ile aracılık ve önderlik eden kişidir.194

Yönetici, yönetimin unsurları olan planlama, organizasyon, komuta

koordinasyon ve denetleme unsurlarını en iyi şekilde uygulamalıdır.

Üst düzey yönetici; örgütlerin uzun vadeli planlarının, programlarının

hazırlanmasından, kaynaklarının düzenlenmesinden, örgüt modelinin değişen

ihtiyaçlara uydurulmasından sorumlu olan kişidir.

Türkiye’de 657 sayılı devlet Memurları Kanununa göre 1,2,3,4. derecelerde yer

alan ve taşıdıkları yönetim sorumluluğu nedeniyle kendilerine ek gösterge hakkı

tanınan kişi üst düzey yönetici sayılmaktadır.195

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu tasarısının 36. maddesinin gerekçesinde

müsteşar kademesinden genel müdür yardımcılıklarına kadar olan idari karar

mevkiinde bunanlar, Mülki İdarede Kaymakamlık ve Valilik makamlarını işgal

edenler üst düzey yönetici sınıfının tabii unsurlarıdır.

___________________________________________________________

194 İlknur USTA, SSK Bülteni, S. 83, 2003, s.11

195 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu mad. 36.

Başka bir ifadeyle üst düzey yöneticiler, bulunduğu görev yerine belli bir

atama biçimiyle atanan, taşıdığı nitelikler ve gördüğü işlerin önemi ile orantılı

özlük haklarına sahip, yüksek öğrenim görmüş kişilerdir.

Öteden beri iyi yönetici olmanın mevcut yeteneklerle mi yoksa eğitim yoluyla

yetiştirmeye mi bağlı olduğu tartışıla gelmiştir. Bu aynı zamanda yönetimin bilim

mi, sanat mı olduğu tartışmasına da yol açmıştır. Yöneticilerin başarılı olmak

için doğuştan bazı yeteneklere sahip olmaları gerektiği bir gerçektir. Ancak bu

yeteneklerin yeni teknikler ve bilgilerle geliştirilmesi gerekmektedir. Kısaca

yetenekli olmak gerekli ancak yeterli değildir.

Yönetici eğitimi, hem yöneticilik davranışlarını kazandırma açısından hem de

değişen şartlara uyum yeteneği açışından önemlidir.

Yöneticilik okullarının bulunmadığı ülkelerde, yönetici eğitimi kendi

kuruluşlarında yapılan yetiştirme şeklinde olmaktadır. Yüksek öğretimin amacı

asgari bilgileri yöneticilere kazandırmaktır. Yani amaç yalnız belli bir meslek için

adam yetiştirmek değil, kişilere geniş bir kültür, düşünce ve eleştirme yeteneği

kazandırmaktır.

Aslında ülkemizde üst kademe yöneticilerin yetiştirilmesine duyulan ihtiyaç en

üst düzeyde, anayasal çerçevede ifade edilmiştir,

a) 1982 Anayasasında Üst Düzey Yönetici Yetiştirilmesi Çalışmaları

Planlı kalkınma dönemine rastlayan 1982 Anayasasının 128. maddesinde; “Üst

kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve esasları, kanunla özel olarak

düzenlenir.” hükmü yer almaktadır.

Anayasanın bu düzenlemesinin ardından yapılan ilk çalışma Ekim 1984

tarihinde TBMM’ye sunulan üst kademe yöneticilerinin yetiştirilmesi hakkındaki

kanun tasarısıdır. Kanun tasarısı bazı değişikliklerle beraber 14 Kasım 1984

tarihinde kabul edilmiş ancak çeşitli gerekçelerle Cumhurbaşkanı tarafından

tekrar görüşülmek üzere geri gönderilmiştir. Tasarı tekrar aynen kabul edilmiş ve

bu kez Cumhurbaşkanının başvurusu üzerine kanunla düzenleneceği öngörülen

hususların tüzük yada yönetmelikle düzenlenmesinin Anayasaya aykırılık teşkil

etmesi nedeniyle kanun Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.

Anayasa Mahkemesince iptal edilen 10 Ocak 1985 günlü ve 3149 sayılı Üst

kademe Yöneticilerinin Yetiştirilmesi Hakkında Kanun, yedi maddeden

oluşmaktaydı.

3149 Sayılı Kanun

Amaç

“Madde 1. –Bu Kanunu amacı, üst kademe yöneticilerinin yurt içinde ve yurt

dışında yetiştirilme usul ve esaslarını düzenlemektedir”.

Kapsam

“Madde 2.- Bu Kanun , kamu kurum ve kuruluşlarında Müsteşar, Müsteşar

Yardımcısı, Genel Müdür, Başkan, Kurul Başkanı, Genel Müdür Yardımcısı, Daire

Başkanı, Büyükelçi, Vali, Kaymakam, Bölge Müdürü olarak atanabilecek kamu

görevlileriyle Devlet Personel Başkanlığının teklifi ve Bakanlar kurulu kararıyla

tespit edilecek diğer üst kademe yöneticilerini kapsar”.

Adalet Bakanlığı personelinin bu Kanun kapsamına alınması Adalet

Bakanlığının teklifi üzerine, Silahlı Kuvvetler personelinin bu Kanun kapsamına

alınması ise Genelkurmay Başkanlığının teklifi üzerine, Bakanlar Kurulu kararı ile

olur.

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği ile Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanlığı İdari Teşkilatı Üst kademe yöneticilerinin yurt içinde ve yurt dışında

yetiştirilme usul ve esasları, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği ile Türkiye

Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı tarafından düzenlenir.

Eğitim

“Madde 3.- Eğitimin yapılacağı yerler, eğitime katılacakların tespiti, eğitim süresi,

eğitimde uygulanacak programlar ile eğitimle ilgili diğer usul ve esaslar Devlet

Personel Başkanlığı ile Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsünün görüşü

alınarak Başbakanlıkça çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.”

Eğitime katılma şartları

“Madde 4.- Üst kademe yöneticilik eğitim programına katılacaklarda aranacak

şartlar aşağıda belirtilmiştir.”

a) Kamu kurum ve kuruluşlarında askerlik süresi dahil, yükseköğretimden sonra

en az 4 yıl fiilen çalışmış olmak,

b) Müracaat tarihinde 40 yaşını geçmemiş bulunmak,

c) Üst kademe yönetici olabileceğine dair olumlu sicil almış olmak ve üçüncü

maddede belirtilen yönetmelikteki diğer şartları taşımak,

Eğitime katılacakların özlük ve mali hakları

“Madde 5.- Bu Kanuna göre eğitim programlarına katılacaklar eğitim süresince

izinli sayılırlar. Aylık, ücret, yan ödeme, ek gösterge, konut tahsisi gibi mali ve

sosyal hak ve yardımlarını kısıntısız olarak kendi kurum ve kuruluşlarından

alırlar.”

“Geçici Madde 1.- Halen üst kademe yönetici olarak çalışanlarla daha önce bu

görevlerde çalışmış olanlar bu kanunda öngörülen eğitimi görmüş sayılırlar.”

Yürürlük

“Madde 6.-Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.”

“Madde 7.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.”

b) Cumhurbaşkanın Söz Konusu Kanunun İptali İçin Öne Sürdüğü

Gerekçeler

İptal Davasının Konusu: 10 Ocak 1985 günlü, 3149 sayılı “Üst Kademe

Yöneticilerinin Yetiştirilmesi Hakkında Kanun’un Anayasa’nın 7., 8., 128. ve 140.

maddelerine aykırılığı nedeniyle iptali istemidir.

1- İptal İsteminin Gerekçesi:

Dava dilekçesinde açıklanan gerekçe aynen şöyledir:

“Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 128 nci maddesinin son fıkrasında, “Üst

Kademe Yöneticilerinin Yetiştirilme Usul ve Esasları, kanunla özel olarak

düzenlenir.” Hükmü yer almaktadır. Kanunun (Genel Gerekçe) bölümünde de

açıklandığı gibi, Anayasanın bu amir hükmünü yerine getirmek üzere hazırlanan

Tasarı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda 14 Kasım 1984 tarihinde

3077 Sayılı Kanun olarak kabul edilmiş, ancak Anayasanın 89 uncu maddesi

gereğince bir defa daha görüşülmek üzere 28/11/1984 tarihinde Türkiye Büyük

Millet Meclisi Başkanlığına geri gönderilmiş ise de, İkinci defa görüşmede de

aynen kabul edildiğinden 10 Ocak 1985 tarih ve 3149 Sayılı Kanun olarak

yayımlanmıştır.

10 Ocak 1985 tarih ve 3149 Sayılı Kanun aşağıda açıklanan nedenle, Anayasaya

aykırı bulunduğundan, Anayasanın 104 ve 150 nci maddeleri gereğince esas

yönünden iptali için dava açılmış bulunmaktadır.

İptal Gerekçesi: Devletin görevleri her geçen gün nüfus artışı, şehirleşme,

uzmanlık dallarının çoğalması, ekonomik ve teknolojik, gelişmeler, uluslar arası

ilişkilerin yoğunlaşması nedeniyle artmaktadır. Devlet, aynı zamanda milletin

huzurunu sağlamak ve fertlerini mutlu kılmak görevi ile de mümkündür.

Bu görev ve hizmetlerin yerine getirilebilmesi için yetişmiş elemana ihtiyaç vardır.

Bu elemanların üst düzeyine de, yönetici sınıf oluşturmaktadır.

İkinci Dünya Savaşından sonra, Üst Kademe Yöneticilerinin yetiştirilmesine özel

önem verilmiş; Belçika, Fransa, İngiltere ile birlikte ülkemiz de dahil olmak üzere

bir çok ülkede bununla ilgili eğitim müesseseleri açılmıştır.

Yasa Koyucu bu görüşlerin ışığı altında 1982 anayasasının 128 nci maddesinin

üçüncü fıkrası ile üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve esaslarının

kanunla özel olarak düzenlenmesi gerektiği kabul edilmiştir.

Böylece 1982 Anayasasının birçok maddelerinde yer alan “...kanunla

düzenlenir...” “...kanunda gösterilir...”, “...kanunda belirtilir.” Biçimindeki genel

ilkelerden ayrılarak, 128 inci maddenin üçüncü fıkrası için iradesini değişik bir

biçimde ortaya koymuştur.

Diğer taraftan üst kademe yöneticilerinin yetiştirilmesine ait fıkranın da yer aldığı

Anayasanın 128 inci maddesi, kamu hizmeti görevlileriyle ilgili (GENEL İLKELER)

düzenlemektedir.

3149 sayılı Kanunu da yakından ilgilendiren bu ilkelerden en önemlisi, memur

statülerinin kanunla düzenlenmesi, mecburiyetidir.

Tarihi gelişim içinde kabul edilen bu ilke; 1924 Anayasasının 93, 1961

Anayasasının 117 ve 1982 Anayasasının 128 nci maddelerinde yer almıştır.

Başlangıçta memur statüsünün, düzenleyici idari işlemlerle yönlendirilmesi yolu

benimsenmiş ise de; memur güvencesi açısından bu yol sakıncalı görülmüş ve

memurların siyasi iktidarlara karşı korunması amacıyla, yukarıda da belirtildiği

gibi memur statüsünün kanunla düzenlenmesi yolu benimsenmiştir.

Kısaca özetlenen bu temel ilkeler karşısında, 10 Ocak 1985 tarih ve 3149 sayılı

Kanunun Anayasanın emrettiği hususları yerine getirip getirmediğini

saptayabilmek için, kanunda öngörülen usul ve esaslarla ilgili hükümleri gözden

geçirmekte yarar vardır.

1. Kanunda, üst kademe yöneticilerin tanımı yapılmadığı gibi kesin sınırları da

belirlenmemiştir.

2. Kanunun (Kapsam) ile ilgili 2 nci maddesinde, üç grup üst yönetici türü

oluşturulmuştur.

a) Birinci grupta; Kamu kurum ve kuruluşlarında Müsteşar, Müsteşar

Yardımcısı, Genel Müdür, Başkan, Kurul Başkanı, Genel Müdür Yardımcısı, Daire

Başkanı, Büyükelçi, Vali, Kaymakam, Bölge Müdürleri doğrudan kanun

kapsamına alınmıştır.

b) İkinci Grubu oluşturan görevliler ise, ilgili kuruluşların teklifi ve Bakanlar

Kurulunun Kararı ile Kanun kapsamına alınacaklardır.

(1) Birinci grubu oluşturan kamu görevlileri dışında bir kamu görevlisinin Kanun

kapsamına alınması için, Devlet Personel Başkanlığının teklifi ve Bakanlar

Kurulunun Karar vermesi gerekecektir.

Yukarıda da açıklandığı gibi, üst kademe yöneticilerinin tanımı yapılmadığı için,

bu teklif ve karar, takdire dayanacak, memurlar arasındaki eşitlik ilkesini bozacak

ve sık sık değişikliğe tabi tutulmak suretiyle istikrarsızlığa neden olacaktır.

Kaldı ki, 13 Ağustos 1984 tarih ve 18488 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de, 190

Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 2 nci maddesi uyarınca sınıf, unvan,

derece ve sayıları belirlenmek suretiyle bütün kuruluşlara ait Bakanlar Kurulunca

tespit edilen memur kadroları yayımlanmış ve bu Kanun Hükmünde Kararnamenin

6 ncı maddesi gereğince Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Kadrolarının kanunla

ihdas edileceği hüküm altına alınmıştır,

(2) İkinci grup içinde yer alan Adalet Bakanlığı Personeli, Adalet Bakanlığının

teklifi üzerine, Bakanlar Kurulu Kararı ile bu Kanun Kapsamına alınabilecektir.

Bilindiği gibi Anayasanın 140 ncı maddesinin 3 ncü fıkrasında, hakim ve

savcıların bütün özlük işlerinin mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı

esaslarına göre düzenleneceği hükmü yer almaktadır. Ayrıca aynı maddenin 7 nci

fıkrasında, “Hakim ve savcı olup da adalet hizmetlerindeki idari görevlerde

çalışanlar, hakimler ve savcılar hakkındaki hükümlere tabidir. Bunlar, hakimler ve

savcılara ait esaslar dairesinde sınıflandırılır ve derecelendirilirler, hakimler ve

savcılara tanınan her türlü haklardan yararlanırlar.” Hükmü getirilmiştir.

Anayasanın 140 ıncı maddesinin gerekçe bölümünde 7 nci fıkra ile ilgili, “Adalet

hizmetindeki idari görevlerin yargı hizmetinin yürütülmesi ile yakın ilişkisi

nedeniyle bu görevlerde hakim ve savcı mesleğinden olanların çalıştırılmalarını ve

bunlara tanınan haklardan aynen yararlanmalarını sağlayan bir fıkra maddeye

eklenmiştir.” Görüşü açıklanmıştır.

Esasen Anayasanın 19 uncu maddesine göre, hakim ve savcıların özlük hakları

üzerinde tekrar karar verme yetkisi Anayasal bir kuruluş olan “Hakimler ve

Savcılar Yüksek Kurulu”na aittir. Bu konuda Adalet Bakanına tanınan tek yetki,

Adalet Bakanlığının merkez kuruluşunda geçici veya sürekli olarak çalıştırılacak

hakim ve savcıların muvafakatlarını alarak atamaya ilişkindir.

Buna göre, hakim ve savcıların özlük işleri arasında yer alan eğitim konusunda

idari tasarruflarla düzenlemeye gidilmesi Anayasaya aykırı olacaktır.

(3) Üçüncü grubu Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği ile Türkiye büyük Millet

Meclisi Başkanlığı idare teşkilatı üst kademe yöneticileri oluşturmaktadır.

Kanunda, bu yöneticilerin yetiştirilmesinin usul ve esasları bu kuruluşlara

bırakılmıştır.

3. Üst kademe yöneticilerinin eğitimi için öngörülen 4 üncü maddesinde

belirtilmiştir. Buna göre; üst kademe yöneticilik eğitimine kabul edilebilmek için:

a) Yükseköğrenim görmüş olmak,

b) Yükseköğrenimden sonra kamu kurum ve kuruluşlarında, askerlik dahil dört yıl

çalışmış olmak,

c) Başvuru tarihinde 40 yaşını geçmemiş olmak,

d) Üst kademe yöneticisi olabileceğine dair olumlu sicil almış olmak,

e) Yönetmelikle belirtilecek diğer şartlara sahip olmak gerekir.

4. Kanunun 3 üncü maddesi ile aşağıdaki hususların yönetmelikle düzenleneceği

öngörülmüştür. Bunlar:

a) Eğitim yerlerinin belirlenmesi,

b) Eğitime katılacakların tespiti,

c) Eğitim süresi,

d) Eğitim programları,

e)Eğitim ile ilgili diğer usul ve esaslar.

5. Kanunun 3 üncü maddesinde sıralanan ve yönetmeliğe bırakılan hususlar

incelendiğinde görülür ki; bunlardan bazıları, Anayasanın emrine uygun olarak

ancak kanunla düzenlenmesi ve yönetmeliğe bırakılmaması gereken hususlardır.

6. Kanun, eğitime katılacakların tespiti usulünü yönetmeliğe bırakmıştır. Üst

kademe yönetimi eğitime katılacakların tespitinin yönetmeliğe ve idarenin

takdirine bırakılması, Anayasanın öngördüğü memur güvencesi ile bağdaşmaz.

Anayasa memur güvencesine o kadar önem vermiştir ki, 128 inci maddesinde

kamu görevlilerinin niteliklerinin, atanmalarının, görev ve yetkilerinin, hakları ve

yükümlülüklerinin, aylık ve ödeneklerinin ve diğer özlük işlerinin ancak kanunla

düzenleneceğini (başka bir deyişle, bu konunun idarenin takdirine

bırakılmayacağını açıkça) belirtmiştir.

7. Yine kanunla düzenlenmesi gereken hususlardan biri de, eğitim süresinin

saptanması ile ilgili olanıdır. Kanun, sürenin saptanmasını yönetmeliğe

bırakmıştır. Üst kademe yöneticileri eğitiminin, memur güvenliğini olumsuz

yönde etkilememesi için, hiç değilse, eğitim süresinin taban ve tavanının

belirtilmesi gerekir. Anayasa üst kademe yöneticilerinin yetiştirilmesini, basit bir

hizmet içi eğitim olarak düşünmemiş, buna ilişkin usul ve esasların özel kanunla

saptanacağını belirtmekle konuya verdiği önemi göstermiştir.

8. Üst kademe yöneticilerinin yetiştirilmesi ile ilgili olan, önemli usul ve esas

kurallarından bir diğeri de, üst kademe yöneticisi olabilmek için eğitimden

geçmenin bir önkoşul olup olmadığı sorunudur. Kanun, eğitime katılabilmek için

bazı koşullara değinmiş, fakat eğitimin zorunlu olup olmadığını açıkça

düzenlememiştir. Bu konuya yönetmelikle açıklık getirilmesi düşünülebilirse de,

Anayasaya göre, bu konu, memurların özlük hakları ile ilgili bir konudur. Bunun

düzenlenmesi yönetmeliğe bırakılacak konulardan değildir.

9. Kanunda, yukarıda açıklandığı üzere eğitime katılacakların tespiti, eğitimin

mecburi olup olmadığı ve eğitim süresi belirlenmediği gibi;

a) Eğitimi yapacak kurum,

b) Eğitime katılacakların yarışma sınavına tabi tutulup tutulmayacakları,

c) Başarılı ve başarısız olanlar hakkında uygulanacak esaslar,

d) Eğitimin geri bırakılması veya süresinin kısaltılması, düzenlenmemiştir.

Ülkemizde bu tür eğitim yapan kuruluşların kanunları incelendiğinde; örneğin

5/8/1971 tarih ve 1467 sayılı “Harp Akademileri Kanunu” ve 5/7/1958 tarih ve 7163

sayılı “Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Teşkilat Kanunu” nda; eğitimin

mecburi olup olmadığı, eğitimi yapan kurum, eğitim süresi, eğitimin geri

bırakılması, veya sürenin kısaltılması, eğitime katılacakların yarışma sınavına tabi

tutulup tutulmayacakları, başarılı ve başarısız olanlar hakkında uygulanması

gereken hükümlerin ayrıntılı olarak düzenlendiği görülmektedir.

10. Yukarıda da açıklandığı gibi Kanun Koyucu özel bir düzenlemeye giderek,

Anayasanın 128 inci maddesi ile üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve

esaslarının kanunla özel olarak düzenleneceğini amir bir hüküm olarak getirmiştir.

Mahkemenizin birçok kararlarında da ifade edildiği gibi, Kanun Koyucu belli

konularda gerekli kuralları eksiksiz olarak çıkaracağı kanunla düzenleyecek,

ancak uygun ve zorunlu görürse sınırlarını belirlemek suretiyle idareyi o alan

içerisinde b,ir takım kurallar koyup; kanunların uygulanmasını sağlayacaktır.

Yasama yetkisi Türk Milleti Adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki

devredilemez.

Yasama yetkisinin devredilmezliği; belli konuda ilk düzenlemenin veya hukuk

kaidesi koyma yetkisinin, Yasama organına ait olduğunu ifade eder. Esasen

yasama yetkisi yapıcı, yürütme yetkisi ve görevi ise tamamlayıcı niteliktedir. Kaldı

ki, Kanun konusu olan bir hususun idarenin yönetmelikle düzenleme yetkisi

yoktur. Ancak, kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak amacıyla

yönetmelik çıkarılabilir.

Yürütme organının düzenleyici işlemleri ile yapılacak sınırlamaların muteber

olabilmesi için Mahkemenin kararlarında da açıklandığı gibi, “Kanun Koyucunun

esaslı hükümleri tespit ettikten sonra ihtisas ve idare tekniği ile ilgili noktaların

düzenlenmesi için hükümete yetki verebilir.

“Kanun Koyucu hükümete yetki verirken, bunun sınırlarını ve çerçevesini de

kanunla belirlemelidir.”

Kanunun emrine dayanılarak yürütme organınca alınacak tedbirler, umuma şamil

(objektif) nitelik taşımalı ve idareye keyfi uygulamalara sebep olmayacak çok

geniş takdir yetkisi verilmemelidir.

Açıklamaya çalıştığımız Mahkemenizin bu tür kararları, hukuk devleti anlayışına

uygun görüşler olarak değerlendirilmiştir.

Sonuç:

Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında da belirtildiği gibi, anayasanın bir

konunun veya bir konuya ilişkin usul ve esasların kanunla düzenleneceğini açıkça

belirtmesi halinde, konu Bakanlar Kurulu Kararı veya yönetmelik yahut tüzükle

düzenlenemez. (Anayasa Mahkemesinin 23-25/10/1969 gün ve E:67/41, K:69/57

sayılı ve 29-30/05/1969 gün ve E:87/43, K:69/31 sayılı kararları.) Yukarıda açıklanan

nedenler, ilgili Anayasa hükümleri ve ilişikte sunulan deliller karşısında, 10 Ocak

1985 tarih ve 3149 sayılı “Üst Kademe Yöneticilerinin Yetiştirilmesi Hakkındaki

Kanun” bütünü ile 7, 8, 11,128 ve 140 ncı maddelerine aykırı olduğundan, esas

yönünden iptaline karar verilmesi Anayasanın 104 ve 150 nci maddeleri gereğince

arzolunur.

c) Anayasa Mahkemesinin, 3149 Sayılı Üst Kademe Yöneticilerinin

Yetiştirilmesi Hakkında Kanun İle İlgili Verdiği Gerekçeli Kararı:

10/01/1985 günlü, 3149 sayılı Üst Kademe Yöneticilerinin Yetiştirilmesi Hakkındaki

Kanun:

A - 1., 5., Geçici 1., 6., 7. maddelerinin ve 4. maddesinin (a) ve (b) bendlerinin,

Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin reddine oybirliğiyle;

B – 2. maddesinin birinci fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal

isteminin reddine, Yekta Güngör ÖZDEN, Muammer TURAN, Servet TÜZÜN ve

Mahmut C. CUHRUK’un “Devlet Personel Başkanlığının teklifi ve Bakanlar Kurulu

Kararıyla tespit edilecek diğer üst kademe yöneticilerini” ibaresinin Anayasa’ya

aykırı olduğu yolundaki karşı oylarıyla ve oyçokluğuyla,

C – 2. maddesinin ikinci fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin

reddine, Muammer TURAN’ın sözkonusu fıkranın tümüyle; Hasan Semih

ÖZMERT, Yekte Güngör ÖZDEN, Selahattin METİN ve Mahmut C. CUHRUK’un

“Adalet Bakanlığı’nın teklifi üzerine” biçimindeki ibaresinin Anayasa’ya aykırı

olduğuna dair karşı oylarıyla ve oyçokluğuyla;

D – 2. maddesinin üçüncü fıkrasının ve 3. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna

ve iptaline oybirliğiyle;

E – 4. maddesinin (c) bendinde yer alan “ve üçüncü maddede belirtilen

Yönetmelikteki diğer şartları taşımak” biçimindeki ibarenin Anayasa’ya aykırı

olduğuna ve iptaline H. Semih ÖZMERT, Mehmet ÇINARLI ve Mustafa ŞAHİN’in

karşı oylarıyla ve oyçokluğuyla;

F – 10/11/1983 günlü, 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama

Usulleri hakkındaki Kanun’un 29. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, uygulama

olanağı kalmayan dava konusu Kanun’un 1. maddesinin ve 2. maddesinin birinci

ve ikinci fıkralarının, 4. maddesinin (a) ve (b) bendlerinin ve (c) bendinin “Üst

kademe yöneticisi olabileceğine dair olumlu sicil almış olmak” hükmünün, 5.,

Geçici 1., 6. ve 7. maddelerinin de iptaline oybirliğiyle;

18/6/1985 gününde karar verildi.196

Anayasa Mahkemesinin belirtilen gerekçelerle iptal ettiği kanundan sonra,

işaret edilen eksikliklerin giderilmesi için bir komisyon oluşturulup, ciddi bir

çalışmadan sonra tekrar kanunlaştırma yoluna gidilmesi gerekirdi. Bu durum,

hem ülkenin geleceği ve idaresi bakımından hayati önem taşıyor hem de böyle

önemli bir konuda devletin en yüksek yasama, yürütme ve yargı organlarının

ortak çabası ile sonuca ulaşma şansı yakalanabilirdi. Ne yazık ki konunun

üzerinde durulmamış ve ülkemizin elzemle ihtiyaç duyduğu yüksek yönetici

yetiştirilmesi konusu bir Anayasa Mahkemesi iptal dosyası olarak raflardaki

muhkim yerini almıştır.

___________________________________________________________

196 http://www.anayasa.gov.tr/Kararlar/İptalitiraz/K 1985/ K 1985-08.htm

3. Mülki İdare Akademisi Nasıl Olmalıdır

Mülki idare amirliği ile ilgili değerlendirmelere kaynaklık eden sorunlar

mesleğin başında, kaymakam adaylarının seçimi ile başlamakta, geleneksel

olarak kabul edilebilecek yöntemlerle mesleğe kabul ediş, zaman zaman eleştiriler

almaktadır. Nitelikli adaylarla beslenememesi, diğer hususlarda göz önünde

bulundurulduğunda mesleğin saygınlığı ve çekiciliğinin yitirildiği

değerlendirilmesinde bulunulmasına yol açabilmektedir. Bu durumda kaymakam

adaylığı seçim ve yetiştirme sürecinin yeniden düzenlenerek, adaylarda aranacak

niteliklerin belirlenmesi, bu nitelikleri ölçme kapasitesi olan bir “seçme” sürecinin

oluşturulması ve yetiştirme sürecinin ciddileştirilerek, uluslararası emsalleri gibi

haklı bir güvenilirliği olan bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir, bunun yolu

da Mülki İdare Akademisi kurulmasından geçmektedir.

4. Mülki İdare Akademisinin Yapısı ve İşleyişi

Bu bölümde kurulması düşünülen Mülki İdare Akademisinin yapısı, işleyişi,

görevleri ele alınmaktadır. Neden akademi olması gerektiğinden bahsetmiştik,

şimdi yapının nasıl olacağı ile ilgili önerilerimiz “kanun metni tasarısı” biçiminde

formüle edilmiştir. Burada bizdeki çeşitli akademilerin, TODAİE’nin kuruluş

kanunlarından ve Fransız ENA’dan yararlanılmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki

önerilen hususlarla ilgili açıklama ve değerlendirmelerde beraberinde ifade

edilmiştir.

a) AMAÇ:

Mülki İdare Akademisinde amaç; başta mülki idareye, geniş ölçekte de ülke üst

yönetimine yetenekli, çok yönlü, değişen koşullara uyum gösterebilen, kendine

verilen farklı görevleri başarabilecek, olaylara tarafsız bakabilen, kamu yararına

önde tutabilen, muhakeme, planlama ve denetim becerisi gelişmiş üst düzey

yöneticilerin seçilmelerini ve yetiştirilmelerini sağlamaktır.

Akademi ile bir yandan devlete üst düzey yönetici yetiştirirken, bir yandan da

önce başka ülkelerde, örneğin Fransa’da, yaşanmış olan yönetimdeki seçkinlik

eğilimlerinin kırılması ve yönetimin demokratikleşmesi, hatta “yönetişim”

ulaşılmak istenilen bir başka hedeftir.

b) KAPSAM:

Mülki İdare Akademisinin kuruluşunu, görevlerini, organlarını ve bunların

işleyişini, görevlendirilenleri, Akademiden yararlananları ve eğitim-öğretim

ilkelerini kapsamaktadır.

c) KURULUŞ:

Mülki İdare Akademisi amaçlarına uygun bir üniversite kurumu olmaktan çok,

yönetimin içinde ve yönetimle uyum halindedir. Tüzel kişiliğe sahip. bilimsel, idari

ve mali özerkliği olan akademinin ilgili olduğu bakanlık İçişleri Bakanlığıdır.

Akademinin merkezi Ankara’dadır.

Akademinin mali, yönetsel ve akademik özerkliğinin olması elzemdir çünkü,

üniversitelerde olduğu, daha doğrusu olması gerektiği, gibi özerkliğin tam olması

demek, yapılacak çalışmaların bilimsel ve akçal dengelerinin korunmasını

sağlayacaktır. İçişleri Bakanlığı ile ilişkilendirilmiş olması, idari ve bürokratik

işlemler bakımındandır; mülki idare amirlerinin özlük ve atama işleri bakanlıkça

yürütüldüğü içindir. Ancak akademi bakanlıkça ilişkisi olmasına rağmen, bilimsel

yönü ağırlıklı bir yapılanma içinde olacaktır.

d) AKADEMİNİN GÖREVLERİ:

1. Eğitim ve Yetiştirme:

Mülki İdare Amirlerinin seçimi, adaylık süresince eğitimi ve yetiştirilmesi,

hizmet içi eğitimlerinin verilmesi akademinin birinci görevidir.

Akademi mülki idare amirliği mesleğine giriş için yapılacak sınav, kazanan ve

kaymakam adaylığı kazananların üç yıllık staj döneminde alacakları eğitimi

(yabancı dil eğitimi dahil) ve sonunda yapılacak yeterlilik sınavını, aynı zamanda

mülki idare amirlerinin hizmet içi eğitimlerini programlar ve takibini üstlenir.

2. Araştırma ve Yayın:

a) Yönetim ve ilgili diğer sosyal alanlarda mensuplarının ve toplumun

ihtiyaçlarına uygun olarak mevcut ve hukuki yapının geliştirilmesi ve bu yönde

çalışmaların yürütülmesi bakımından araştırmalar yapmak, araştırmalara dayanan

önerilerde bulunmak, yayınlar yapmak, gerektiğinde taslaklar hazırlamak.

b) Yönetim alanını ilgilendiren konularda inceleme yapmak, yaptırmak bu

konularda seminer, sempozyum, konferans, ve benzeri etkinlikler düzenlemek,

yayınlar yapmak ve bu gibi çalışmaları desteklemek.

c) Uluslararası kurum ve kuruluşların yayınlarını takip etmek, gerekli

görülenleri tercüme ettirerek yayımlamak.

3. Danışma ve Yardım:

İdari ve mesleki konularda, hem mülki idare amirlerinin hem de yurtiçi ve

yurtdışındaki kurumların talepleri üzerine görüş bildirmek, doküman ve yayın

desteğinde bulunmak araştırmacılara yardımcı olmak.

4. Dokümantasyon:

Türkiye ve diğer devletlerdeki yönetim bilimi alanını ilgilendiren belgelerin,

mevzuatın, mahkeme kararlarının ve yayınların ilgililerin faydalanmasına

sunulmasını sağlamak üzere bir bilgi ve belge merkezi, bilgi merkezi ve

kütüphane kurmak.

e) İŞBİRLİĞİ:

Akademi görevlerini yerine getirebilmek için, özellikle adayların eğitim

sürecinde, İçişleri bakanlığı başta olmak üzere diğer bakanlıklar, kamu kurum ve

kuruluşları, yurtdışı stajı için yurtdışındaki kurumlar ve üniversitelerle işbirliği

yapar; bunlarla ortak çalışma, araştırma, eğitim programları uygular, danışma

kurulları ve komisyonlar oluşturabilir. Yurtiçindeki uzmanlardan faydalanabilir.

İlgili uluslararası kurumlarla mesleki ve bilimsel ilişkiler kurabilir.

f) AKADEMİNİN ORGANLARI:

• Başkanlık

• Genel Kurul

• Yönetim Kurulu

• Denetim Kurulu

1. Başkanlık:

Başbakanlık, başkan ile iki başkan yardımcısı ve genel sekreterden oluşur.

Başkan ve başkan yardımcıları, yönetim kurulunca en az beş üyenin olumlu

oyu ile mülki idare sınıfından meslekte 15 yılını tamamlamış ve yalnız başkan için

gerekli olan vali unvanını almış kişiler arasından, kendilerinin muvafakatlarını

alınarak, üçlü kararname ile 3 yıl için görevlendirilirler, süresi bitenler aynı usulle

bir dönem daha atanabilirler.

Görev süresinin 3 yıl olarak belirlenmesinin nedeni, kaymakam adaylığı

süresinin 3 yıl olmasındandır. Adayların yetiştirme süreci tamamlanmadan

akademi yönetiminde herhangi bir değişikliğe bağlı olarak bir zafiyetin

yaşanmaması için düşünülmüştür.

Başkanın özürlü veya izinli olması durumunda, başkana ait görev ve yetkiler

başkan tarafından görevlendirilen başkan yardımcısı tarafından yerine getirilir.

Süresinden önce boşalan başkan ve başkan yardımcılıklarına, boş süre için,

aynı usulle atama yapılır.

1. Başkan ve Başkan Yardımcılarının Görevleri:

Başkan, teşkilatın en üst ve ita amiri olup, Akademiyi temsil eder.

Başkan akademinin çalışma programını, çalışma raporunu hazırlayıp, yönetim

kuruluna sunar, bu programın gerçekleştirilmesi için gereken işlemlerin

yapılmasını sağlar, yönetim kurlu kararlarını uygular, akademinin öğretim ve

araştırma kadrosu için yönetim kuruluna tekliflerde bulunur.

Başkan, akademinin yönetiminden, eğitim ve araştırma faaliyetlerinin çalışma

programına uygun olarak yürütülmesinden, akademide görev alan yönetim,

öğretim ve araştırma personelinin görevlerini gereği gibi yerine getirmesinden ve

denetiminden sorumludur.

Başkan yardımcıları, başkan tarafından verilen görevleri yaparlar.

Genel sekreter, mülki idare amirliği sınıfından meslekte 10 yılını tamamlamış

kişiler arasından, başkan tarafından önerilir ve üçlü kararname ile atanır.

Genel sekreter, akademinin tahakkuk memurluğunu yapar; gerekli hesapların

ve demirbaş kayıtlarının tutulmasını sağlar, başkanın verdiği diğer görevleri

yerine getirir. İdari işlerin teşkilatlandırılmasından, kayıt ve dosyaların

tutulmasından, idari personelin çalışmasından sorumludur.

2. Genel Kurul:

Genel kurul; İçişleri Bakanı, bakanlık müsteşarı, Mahalli İdareler Genel Müdürü,

İller İdaresi Genel Müdürü, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürü, Personel

Genel Müdürü, Teftiş Kurulu Başkanı, Eğitim Dairesi Başkanı, Ankara, İzmir,

İstanbul Valileri ile 3 yıl için seçilen aşağıdaki üyelerden oluşur.

a) İçişleri Bakanlığıca merkez valileri arasından seçilen 2 üye.

b) Yükseköğretim kurulunun, Türkiye’deki fakültelerden yönetim bilimi

alanındaki öğretim üyeleri arasından seçeceği 3 üye.

c) Akademide görevli öğretim elemanlarının kendi aralarından seçeceği 2 üye.

d) Danıştay genel kurulunun, üyeleri arasından seçeceği 1 üye.

e) TODAİE’nin kendi öğretim üyeleri arasından seçeceği 1 üye.

Başkan ve akademinin önceki başkanları genel kurulun tabii üyeleridir.

Kurum, kuruluş ve kurullarında görevleri sona ermiş üyeler, yerlerine yeni

üyeler seçilinceye kadar görevlerine devam ederler.

1. Genel Kurulun Toplantı Esasları:

Genel kurul her yıl Ocak ayı içinde toplanır. İdareciler günü olan 10 Ocak’a

yakın bir zaman içinde bu toplantının yapılması amaçlanmıştır.

Yönetim kurulu veya başkan gereken hallerde genel kurulu toplantıya

çağırabilir. Genel kurulun en az 10 üyesinin görüşülecek konuyu da belirten yazılı

istemi üzerine başkan, genel kurulu olağanüstü toplantıya çağırır.

Genel kurul üye tam sayısının salt çoğunluğu ile toplanır, çoğunluk

sağlanamazsa ikinci toplantı katılan üyelerle yapılır. Kararlar, toplantıya katılan

üyelerin çoğunluğu ile alınır, bu çoğunluk üye tam sayısının 1/3’ ünden az olamaz.

2. Genel Kurulun Görevleri:

a. Yönetim kuruluna katılacak asıl ve yedek üyeleri seçmek.

b. Yönetim kurulu tarafından sunulan yıllık çalışma raporu ile denetim kurulu

raporunu inceleyerek karara bağlamak.

c. Yönetim kurulu tarafından sunulan kısa ve uzun vadeli eğitim ve öğretim

planı ile yıllık çalışma programını görüşerek karara bağlamak.

d. Yönetim kurulu tarafından teklif edilen yıllık bütçeyi ve personel ihtiyaçlarını

inceleyerek karara bağlamak.

e. Başkan ile yönetim ve denetim kurullarının ibrası hakkında karar vermek.

f. Akademide verilen hizmetler karşılığında alınacak ücretler için yönetim

kurulunca hazırlanan tarifeyi onaylamak.

3. Yönetim Kurulu:

Yönetim kurulu, başkan ile altısı asıl ve üçü yedek olmak üzere aşağıdaki

üyelerden oluşur.

a. Bakanlık personel genel müdürü.

b. Genel kurulun kendi üyeleri arasından seçeceği 5 asıl ve 3 yedek üye.

Seçimle gelen üyelerin görev süresi 3 yıldır. Görev süresi sona eren üyeler

yeniden seçilebilirler. Seçimle gelen üyelerin herhangi bir sebeple üyelikten

ayrılması halinde yedek üyeler, yerini aldığı üyenin süresini tamamlar. Bakanlık

personel genel müdürü bulunmadığı zaman kendisine vekalet eden, yönetim

kuruluna katılır.

1. Yönetim Kurulunun Toplantı Esasları:

Akademi başkanı, yönetim kurulunu en az beş üye ile en az ayda bir defa

toplanır, katılan üyelerin salt çoğun ile karar verir.

2. Yönetim Kurulunun Görevleri:

a) Başkan ve başkan yardımcıları adaylarını belirlemek.

b) Başkanlık tarafından hazırlanmış olan yıllık çalışma raporu ve programı ile

yıllık bütçeyi ve personel ihtiyaçlarını inceleyip genel kurula sunmak.

c) Başkanlık tarafından hazırlanmış olan yönetmelik ve benzeri düzenlemeleri

incelemek ve kabul etmek.

d) Kısa ve uzun vadeli eğitim ve öğretim planları hazırlamak, eğitim ve öğretim

hizmetlerine ilişkin kararları almak.

e) Akademinin görev alanına giren konularda taşınır ve taşınmaz mal satın

almak, yaptırmak, satmak, kiralamak, rehin ve ipotek tesis etmek üzere gerekli

işlemleri yapmak.

f) Akademice verilen hizmetler karşılığında alınacak ücretleri gösteren tarifeyi

hazırlayıp, genel kurula sunmak.

4. Denetim Kurulu:

Denetim kurulu, genel kurulun kendi üyeleri arasından seçtiği üç üyeden

oluşur. Üyelerin görev süresi 3 yıldır. Gerektiği hallerde denetim kurulu, kamu

kurum ve kuruluşlarının denetim elemanlarından yardım isteyebilirler.

1) Denetim Kurulunun Görevleri:

Akademinin idari ve mali denetiminden sorumludur. Yıl içinde gerekli gördüğü

hallerde her zaman denetleme yapabilir. Her yılın sonunda denetim raporu

düzenleyerek, genel kurula Ocak ayında sunar.

g) ÖĞRETİM GÖREVLİLERİ:

Akademide yüksek öğretim kurumlarıyla işbirliği yaparak geçici olarak öğretim

elamanı görevlendirilebilir. Yine yarı zamanlı olarak yani hem üniversitede hem de

akademide görev alabilecek şekilde öğretim üyeleri ile sözleşme yapılabilir.

Yükseköğretim kanununa göre sözleşmeli olarak yabancı uyruklu öğretim

elemanları çalıştırılabilir.

Akademide yukarıda belirtilenlerin dışında emekli veya çalışan mülki idare

amirlerinden görevlendirilir.

Kamu kurum ve kuruluşların uzmanlarından, sivil örgütlerden, alanında yetkin

sanatçı ve yazarlardan akademi başkanının talebi üzerine yeteri kadarı ile yine

sözleşme ile istifade edilebilir.

İdari personel ihtiyacı, naklen veya memuriyet sınavını kazananlar arasından,

başkanlığın talebi üzerine Bakanlıkça atanır. Bunlar hakkında memurlara

uygulanan hükümler uygulanır.

Görevlendirilenler; kamu kurum kuruluş ve kurullarda çalışanlar, ilgili kurumun

uygun görmesi ve ilgilinin kabul etmesi şartı ile yönetim kurulu tarafından,

yapılacak çalışmanın kapsamı ve süresi de dikkate alınarak, ücretleri ödenmek

üzere görevlendirilirler.

h) AKADEMİYE GİRİŞ:

Akademinin amaçlarında da belirtildiği üzere, kaymakam adaylarının seçimi ve

yetiştirilmeleri birinci amaçtır. Kaymakam adaylığı sınavı akademi tarafından

yapılacak ve aynı zamanda akademi giriş sınavı olacaktır.

1. Mülki İdare Akademisi Sınavına Giriş:

1. Devlet memurluğu için aranan genel şartları taşımak.

2. Üniversitelerin siyasal bilgiler, hukuk, iktisat, işletme, iktisadi ve idari

bilimler fakülteleri ile bunlara denkliği Yüksek Öğretim Kurulunca kabul edilen

yurtdışındaki en az dört yıl süreli fakültelerden mezun olmak.

3. Sınav tarihinde 30 yaşını bitirmemiş olmak. (Yaş sınırını fiili askerliği

sırasında geçirenler ilk sınava müracaat edebilirler)

4. Mülki idare amirliği görevini yapabilecek sağlık durumunu raporla

belgelendirmek.

5. Yaptırılacak araştırmaya göre, mülki idare amiri olmaya engel teşkil edecek

kişisel veya ailevi bir kötü sanı bulunmamak.

6. 5442 sayılı İl İdare Kanunun 31 ve 32. maddelerinde sayılan yetki, görev ve

sorumluluğu yerine getirebilecek, mülki idare amirliğine yaraşır kültüre, bilgi

birikimine, yeteneğe, Anayasanın başlangıç hükümleri ile 2. maddesinde ifadesini

bulan demokratik, laik ve sosyal hukuk devletinin gerektirdiği çağdaş yaşam ve

yönetim anlayışına sahip olmak.

7. Özel yarışma sınavına tabi tutulmak suretiyle girilen meslekler için yapılacak

eleme sınavından, Akademice belirlenen asgari puanı almış olmak.

8. daha önce memuriyete girmiş olanlar için, bahsi geçen fakültelerin ilgili

bölümlerinden mezun olmaları ve olumsuz sicil ve disiplin cezası almamış olmak.

2. Akademi Sınavı:

Akademiye alınacak öğrenciler, geleceğin üst düzey yöneticileri olacakları

anlayışıyla sınav usulü ile seçilerek alınacaklardır.

SINAVLAR

1) Test Sınavı

Akademi ile ÖSYM arasında yapılan bir protokole göre yapılacaktır. Sınav

Anayasa hukuku, idare hukuku, mahalli idareler, iktisat, Türkiye’nin idare ve

ekonomi yapısı, Atatürk İlke ve İnkılap tarihi, genel kültür ve aktualite ile ilgili,

ayrıca akademi tarafından yabancı dil de eklenebilir, çoktan seçmeli sorulardan

oluşmaktadır. Sınav baraj niteliğindedir. Ve baraj puanı Akademi tarafından tesbit

edilir ve önceden belirlenmiş olan aday sayısının 4 katı kadar aday, en yüksek

puandan sıralamak üzere sıraya konur ve sınavı kazanmış sayılır.

2) Yazılı Sınav

Test sınavını geçen adaylar yazılı sınava kabul edilir. Yazılı sınavda adayların

bilgi, muhakeme ve yazılı ifade kabiliyetleri ölçülür. Adaylık seçiminde yazılı

sınavın gerekliliğine olan inanç mülki idare amirleri arasında % 80’dir.197

Yazılı sınav kompozisyon tipi bir sınavdır. Bu sınavda sorular 18. yy

ortalarından beri siyasal, toplumsal ve ekonomik gelişmelerle ilgili düşünceler

tarihinde olabildiği gibi, uluslar arası ilişkilerle, yönetim bilimi, mali, sosyal

ekonomi, çevre ve diğer toplumsal konularla da ilgili olabilir. Adaylar sınavda üç

seçmeli sorudan yalnız birini yanıtlarlar. Sınav süresi 3 saattir. Yazılı sınavda

komisyonun her üyesi tarafından ayrı ayrı okunup, değerlendirilir. Genel toplamın

ortalaması adayın yazılı sınav notunu oluşturur.

Yazılı sınav komisyonu akademi başkanı, akademi öğretim üyelerinden üç kişi

ve soruyla ilgili bir uzmandan oluşur. Sınav komisyonunun teşkilinden Akademi

yönetim kurulu sorumludur.

Yazılı sınava giren adayların notları yüksekten başlayarak sıralanır. Bu sınav

baraj niteliğinde olmadığından adayların tamamı sözlü sınava alınırlar.

3) Sözlü Sınav

Sözlü sınav komisyonu 7 kişiden oluşur; Akademi başkanı ve yönetim

kurulunun kendi arasından seçeceği bir üye, İçişleri Bakanlığı Personel Genel

Müdürü , Mahalli İdareler Genel Müdürü , Eğitim Dairesi Başkanı , İller İdaresi

Genel Müdürü ve bir psikiyatr veya psikolog, İçişleri Bakanlığı Müsteşarı

istediği her zaman komisyona katılabilir. Sözlü sınavda adaylar soyadı sırasına

göre çağrılırlar ve adayın fiziki yapısı, sözlü ifade yeteneği, kişisel ve psikolojik

___________________________________________________________

197 MİAR, s. 93

durumu değerlendirilir. Sınav sırasında adaya öncelikle kişisel bilgileri ile ilgili

sorular yöneltilir, günlük olaylar ve aktualite ile ilgili konuşmalar yapılır.

Yöneticilerde bulunması gereken niteliklerden yola çıkılarak, mülki idare

amirlerinin karşılaştıkları tipik sorunlarla ilgili bir örnekolayla ilgili önceden

yapılan hazırlık çerçevesinde aday tarafından yapılan sözlü sunuş ve tartışma

yöntemiyle aday değerlendirilir.

Sınav komisyon üyelerinin her bir adayla ilgili değerlendirmesini yapar ve

verilen puanların ortalaması sözlü notu olarak kabul edilir.

Adayların yazılı ve sözlü sınav notlarının ortalaması her adayın kesin puanını

oluşturur ve en yüksek nottan başlanarak sıralama yapılır. Kaç kişinin adaylığa

kabul edileceği önceden ilan edildiğinden bu sayı kadar aday sınavı kazanmış

sayılır. Ayrıca yedek liste ilan edilmez.

Adayların değerlendirilmesi heyet tarafından titizlikle ve aynı oranda

demokratik ve şeffaf yapılacaktır. Akademiye giriş sınavlarının güvenirliği ve

gerçekliği bilimsel olduğu kadar, ileride halkla birebir ilişkiye girecek yöneticiler

açısından hem vatandaşlar hem de kurumlar nezdinde kabul edilir olmalıdır. Bu

aynı zamanda Akademinin iç ve dış kamuoyu nazarında meşruiyetini

güvenilirliğini sağlayacaktır. Böyle bir kurumdan yetişmiş olmanın psikolojik

yoğunluğu, yöneticinin kendine olan güvenini arttıracaktır.

İ) EĞİTİM-ÖĞRETİM:

Akademide verilecek eğitimin amaçları: Kamu hizmeti duygusunun

geliştirilerek görev yürütülürken ulusun ve devletin hizmetinde olmanın

gerektirdiği nitelikleri kazandırmak hedeftir. Amaçlar konusunda ortak bir

anlayışa sahip, ileriyi görebilen vizyon sahibi, sorunları çözebilen, karar alabilen,

güdülen siyaseti çözümleyebilen, örgütün varlığını sürdürebilen, kaynakları etkili

ve verimli kullanabilen sabırla dinlemesini bilen, entelektüel kibiri olmayan, takım

çalışmasını bilen, yalnız haklarına değil görevlerine karşı duyarlı bir üst düzey

yönetici yetiştirmektir. Bunlar sahip olunması ve geliştirilmesi gerekli bir takım

niteliklerdir ve ne kadar yararlı olursa olsun salt teknik bilgiden daha önemlidirler.

Hatta sadece kendi ülkemizle sınırlı olmayıp, uzak planda, dünya ölçeğinde

devletlerin yönetiminde, uluslar arası örgütlerde ve özel sektörde söz sahibi

olabilecek yöneticiler yetiştirmektir.

Akademi giriş sınavını başararak giren adaylar devlet memurluğuna girmiş

sayılır, devlet memuru olanların ise statüleri devam eder. Bu bakımdan öğrenciler

maaş alırlar ve disiplin yönünden memurlar gibidirler.

a) Eğitim Süresi:

Akademide eğitim süresi 3 yıldır. Kaymakam adaylığı süreci akademi

tarafından yönlendirilir ve adayların yetiştirilmesi akademinin sorumluluğundadır.

Eğitim süresi boyunca;

1. 1 ay İl merkezi stajı

2. 7 ay Akademi merkez stajı ( Bakanlık Merkezi stajı yerine)

3. 1 ay Kaymakam refikliği

4. 1,5 ay Teftiş stajı

5. 12 ay Yurtdışı stajı

6. 1,5 ay Milli Güvenlik stajı

7. 8 ay Kaymakam vekilliği

8. 4 ay Kaymakamlık kursu

stajları yapılır.

Eğitim süresince uygulamalı eğitim ile akademik eğitim dengesi gözetilmeye

çalışılmıştır. Aday uygulamada yaklaşık 1 yılını geçirmektedir; il merkez stajı,

kaymakam refikliği, teftiş stajı, ve kaymakam vekilliği yaparak, Yedi ay Akademi

stajı, 4 ay kaymakamlık kursu ile de hem mevzuat bilgisini hem akademik

çalışmasını yine 1 yıllık bir süreyle tamamlamaktadır. Bir yıllık yurtdışı stajı hem

yabancı dil öğrenmede bilgi, görgü arttırmada hem gidilen ülkenin kurumlarını

yerinde görme bakımından son derece faydalıdır. Ayrıca yurtdışında yüksek

lisans imkanı bulan yabancı dil seviyesi yüksek adaylar için ekstra artıları olan,

prestijli bir stajdır.

Akademide fiilen geçirilen zaman 7 ay akademi merkez stajı ile 4 ay

kaymakamlık kursu olarak toplam 11 aydır.

b) Yüksek Lisans Derecesi:

Akademi, üniversite sonrası 3 yıl süren teorik çalışmaların uygulama ve

örnekleme katılımlarla desteklendiği, yabancı dil öğretiminin olduğu bir yapılanma

içindedir. Yükseköğretim Kurulu ile yapılacak olan protokolle, harp

akademilerinde olduğu gibi, yönetim bilimleri alanında yüksek lisans derecesine

sahip olabilir. Üniversite üzerine yapılacak üç yıllık akademik ve uygulama

dengesini gözeten bir eğitim programında, kuruluşun sistemli ve akademik

boyutuda olan bir eğitim anlayışıyla bu hak elde edilebilir.

c) Eğitim Merkezi:

Ankara’da Akademi bünyesinde oluşturulacak eğitim merkezi aynı zamanda

yatılıdır. Kaymakam adayları ve diğer zamanlarda hizmet içi eğitim görenler eğitim

merkezi misafirhanesinde konaklayabileceklerdir.

Eğitim merkezinin yataklı olmasındaki maksat; hem adayların barınma

ihtiyaçlarına cevap vermek hem de ortak bir kurum kültürüne katkıda bulunmaktır.

Eğitim merkezi, öğretim için gerekli her türlü araç gerece sahip, bilgisayar

laboratuarı, kütüphanesi, konferans salonu, modern derslikleri ve etüt salonu

olan bir yapıda olacaktır. Genç adayların kalmayı tercih edecekleri ayrıca “gurur

duyacakları” sosyal ve sportif tesisleriyle beraber ortak kültürün oluşmasını

sağlayacak konumda olmalıdır. Burada kaymakam adaylarının sağlıkları, düzenli

beslenmeleri ile ilgili uygulamalar planlı, bu plan sebep ve sonuçlarıyla

kendilerine anlatılmalıdır. Ayrıca beden sağlıklarını bekleyen, ileride

karşılaşabilecekleri meslek hastalıklarına karşı eğitimden geçirilmelidirler. Bu

noktada vurgulamak gerekir ki, Türkiye gibi bölgeler arası gelişmişlik farkının çok

olduğu ülkelerde, değişik yerlerde görev yaparken, içilen suyun bile ciddi riskler

taşıdığı bilinmektedir. İçişleri Bakanlığının son yıllarda, uygulamaya çıkacak olan

kaymakam adaylarını çeşitli kan tahlillerinden geçirdiği ve değişik hastalıklara

karşı aşı yaptırdığı memnuniyetle görülmektedir.

d) Eğitim Konuları:

Akademide ilk 7 aylık dönemde adayların, yöneticilerin asıl uğraş alanı olan

yönetim konusunda bilgilenmeleri amaçlanır. Son dönemde 4 aylık kaymakamlık

kursunda ise ağırlık, uygulamaya hazırlık olması bakımından, mevzuat

bilgisindedir. Yine bu dönemde resmi kurumlara geziler olmaktadır. Bizim

üzerinde duracağımız akademik yoğunluğun olduğu ilk yedi aylık dönem içinde

verilen eğitimdir.

Adayların, çağdaş yönetimin ve yönetsel eylemin dört alanı olan çalışma

ilişkileri, yönetsel düzenlemeler, bütçe ve maliye politikası ve uluslararası ilişkiler

üzerinde problem çözme, örnek olay çalışmaları, seminerler, konuşmacılar, alan

çalışmaları, yabancı dil laboratuar çalışmaları, seçimlik projeler ve seminerler için

raporlar hazırlama ve serbest okumalar akademinin başlıca öğretim yöntemleridir.

Yönetsel karar verme, grup yaklaşımı ve örnek olay yöntemiyle yönetim ile

ilgili kavramlar ve mali yönler vurgulanarak incelenir. Görüşme konusunda,

deneyimli diplomat ve meslektaşların ve kamu görevlilerinin sunuşları örnek

alınarak ulusal ve uluslararası görüşmeler yapılır. Örnek olay olarak, grup

çalışması ile örgütlü gruplararası görüşmelerde bir adayın stajı konu edilir.

Yabancı dil eğitimi önemli bir yer tutar. İngilizce eğitimi verilir. Uluslararası

mobiliteyi izlemek, kültürel, sportif ve sanatsal faaliyetleri takip etmek için,

yabancı temsilcilerle ilişkilerde rahat davranabilmek için yabancı dil öğrenimine

önem verilir. Bunun için akademide yabancı öğretim elemanları da görevlendirilir.

Ayrıca her adayın yurtdışına gitmeden belli bir seviyeye gelmesi

amaçlanmaktadır.

Bütün adayların bilgisayar kullanabilir duruma gelmesi için, bilgisayar

laboratuarında sistemli bir çalışma yapılır.

Akademide yönetim kuramları, yönetim psikolojisi, kamu yönetimi, personel

yönetimi, mali yönetim, insan ilişkileri, çevre ve mahalli idareler, planlama ve

denetim ile örgüt geliştirme konularına eğitim sisteminin koymak gerekecektir.

Ayrıca çağdaş yönetim teknikleri ile istatistik konusunda beceriler kazandırılmaya

çalışılmaktadır.

Adaylara pratik yönetsel deneyim vermek amacıyla grup seminerler yoluyla,

uzmanlık konularında ek çalışma sunulur. Bu çalışmalarda adaylar bir yöneticinin

önderliğinde, bir raporun hazırlanmasını da içeren, yönetsel organın

fonksiyonlarını canlandıran gruplar içinde çalışırlar. Seminer yöntemi, yönetsel

bir kamu probleminin disiplinler arası çalışmasında olduğu kadar,

çözümlenmesinde de nesnel olma özelliğine sahip olması nedeniyle tercih edilir.

Bir seminer grubu on kişiden oluşur, konu seminer grubunun her üyesine alt

başlıklar biçiminde dağıtılır. Grubun son raporu bütün üyelere dağıtılır. Bazen bu

raporlar yayınlanabilir.

Programın özelliği de seçmeli derslerdir. Özellikte grup çalışmalarında gruplar

akademi tarafından belirlenen başlık ve çerçeve biçiminde seçim yapabilirler. Bu

durum hem adayın ilgi duyduğu bir alana daha fazla zaman ayırabilmesi hem de

psikolojik olarak tercih yapabilmenin verdiği pozitif enerjinin yakalanması içindir.

Yöneticilerin yaşadıkları ülkenin siyasi, ekonomik ve toplumsal yapısına ilişkin

bilgilenmelerini sağlamak amacıyla siyaset bilimi, siyasal bilgiler tarihi, sosyoloji

ve sosyal psikoloji konularında eğitim sırasında yer verilmektedir.

Yöneticilerin formal yönleri dışında, öncelikle derin bir genel kültüre sahip

olmaları gerekir. Bir yazarın dediği gibi “genel kültür, herşey unutulduğunda

geriye kalandır.” Bu nedenle tarih, coğrafya, felsefe, matematik ve doğa

bilimlerine ayrıca sanat, spor ve edebiyata yabancı olmamak gerekir. Ancak

bunlar kimi zaman tarihi yerlere yapılan toplu gezilerle, beraber gidilecek

izlenceler ve konserlerle kazanılabilir. Kaymakam adaylarının son yıllarda

beraberce gittikleri tiyatro, bale ve opera gösterileri, Cumhurbaşkanlığı senfoni

orkestrası konserleri güzel örneklerdir. Yine özellikle belirtmek gerekir ki alınan

dans dersleri kaymakam adaylarının en çok sevdikleri ve ulusal basın ve

toplumumuz tarafından da ilgiyle karşılanan etkinliklerdir. Bunlar aslında bir

neslin yetişme tarzını da ifade etmektedir.

Akademinin eğitim uygulamaları ile ilgili olarak bir avantajını belirtmek

gerekirse, hedef kitlesinin zaten üniversite mezunu, belli zorluk derecesindeki

sınavları başarmış, nitelikli bir aday grubu olması, hem işin gereği hem de başarı

için gerekli malzemenin hazır bulunması şeklinde ifade edilebilir. Adayların

nitelikli oluşu Akademiyi, Akademinin kaliteli oluşu da adayları olumlu yönde

etkileyecektir.

Akademi adayların, akademik çalışmalar için gerekli olan, eksikliklerini

tamamlayacak biçimde belli oranda akademik öğretime de ağırlık vermektedir.

Adayların çağdaş araştırma teknikleriyle tanışmalarını sağlamakta, yönetime

doğrudan yararlı olacak araştırmalar yaparak, çözümler oluşturma, yenilikçi ve

gelişmeye açık bir ruh ve gerçekçi bir tutum geliştirme çabasındadır.

e) Yeterlilik Sınavı:

Kaymakam adayları Akademi stajı ve en son dört aylık kaymakamlık kursunun

sonunda yani üç yılın sonunda yeterlilik sınavına girerler. Yeterlilik sınavı, sözlü

bir sınavdır ve sözlü sınav komisyonunca yapılır. Yeterlilik sınavında adaylar

soyadı sırasına göre çağrılırlar. Adaya mevzuat ve uygulamaya ilişkin sorular

sorulur, adaylık döneminin değerlendirilmesi istenir. Adaylık dönemine ilişkin

eleştirilerini aday komisyonla paylaşabilir. Burada yalnız adayın verdiği cevaplar

değil, bütün stajlar boyunca adayla ilgili valilerin, kaymakamların ve mülkiye

müfettişinin, akademi başkanının kanaatlerinin olduğu dosyası göz önünde

bulundurulur. Varsa almış olduğu takdirname ve cezalara bakılır. Komisyon

üyelerince verilen notların ortalaması adayın yeterlilik notu ve aynı zamanda

derecesini belirler.

Dönem birincisi, ikincisi ve üçüncüsü ilk görev yerlerini tercih hakkına sahip

olurlar. Diğer adaylar kura ile atanacakları ilçeleri belirlerler.

Başarısız bulunanlar genel idare hizmetleri sınıfından bir kadroya atanırlar.

Eğitimin herhangi bir sebeple tamamlamaması durumunda (mücbir sebeplerle)

eğitime devam edilip edilmeyeceğine, tekrar başlanıp başlanmayacağına Akademi

Genel Kurulu karar verir.

J) AKADEMİNİN GELİRLERİ:

Akademinin gelir kaynakları şunlardır:

a) Her yıl genel bütçeden konulacak ödenek .

b) Akademi tarafından yapılacak araştırma, eğitim, öğretim, danışma ve

diğer hizmetlerden alınacak ücretler.

c) Yayın gelirleri.

d) Akademiye ait taşınır ve taşınmaz malların gelirleri.

e) Akademiye yapılacak her türlü yardım ve bağışlar.

f) Yukarıdaki gelirlerin nemalandırılması suretiyle elde edilecek gelirler.

Mali Kolaylıklar:

Akademiye yapılacak ayni, nakdi ve sair yardım ve bağışlar her türlü vergi,

resim ve harçtan muaftır. Gelir veya kurumlar vergisine tabi mükellefler tarafından

Akademiye makbuz karşılığında yapılacak nakdi bağışlar, yıllık beyanname ile

bildirilecek gelirlerden ve kurum kazancından indirilir.

Akademinin tesis, bina ve arazileri her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.

Akademi faaliyetlerinden elde edilecek kazançlar, kurumlar vergisine tabi değildir.

SONUÇ

Çalışmalarda staj ve teorik hazırlığın sıra ve süreleri zamana ve diğer kurum ve

kuruluşlarla işbirliği çerçevesinde esneyebilmeli ancak iskelet yapı bundan

etkilenmemelidir. Bugünkü Kaymakam adayları eğitim sürecinin çerçevesini çizen

yönetmelikte olduğu gibi, esnekliğin amaçların önüne geçmemesine dikkat

edilmelidir. Akademi düşünülürken TODAİE örneğinde olduğu gibi başlangıç

amacından zaman içinde uzaklaşılmamasına dikkat edilmeli, yapı geliştirilmeye

çalışılmalıdır. Bilindiği gibi TODAİE yalnız kamu personelini yetiştiren bir kurum

değil, aynı zamanda kamu yönetimine ilişkin konularda araştırma ve yayın yapan

bir kurumdur. Ancak bugüne kadar bu görevlerini istenen düzeyde yerine

getirememiştir. Enstitünün amaçlarından en önemlisi olan yüksek yönetici

yetiştirilmesinden uzaklaşılmış, daha çok orta düzey yöneticilerinin ve yürütücü

düzeydeki personelin eğitimi üzerinde durularak, sınırlı olan eğitim kaynakları

gereği gibi kullanılmamıştır.

Mülki İdare Akademisi çalışmalarını yürütürken, ulusal ve uluslararası bilimsel

ve akademik çevrelerle ilişki içinde olmalı, aynı zamanda uygulama sahalarına

inerek güncel siyasal, ekonomik ve toplumsal hareketliliği analitik tarzda

öğrencileri ile paylaşmalı, diğer personel içinde bunun zemini olmalıdır.

Akademinin kurulabilmesi için dünyadaki örneklerinden, geleneksel yapının

özgün denemelerinden faydalanılmalı, üniversite kadrolarının, mülki idare

amirlerinin ( % 86’sı kurulmasına taraftardır ) memurların, çalışanların,

öğrencilerin, vatandaşların görüşleri, önerileri ve eleştirileri alınarak ciddi

istatistiki değerlendirmelerle, devletin gerekleri de göz önünde bulundurularak,

kapsamlı bir fizibilite çalışmasına dayandırılması, uygulanabilirliğini artıracaktır.

Akademi ayrıca mülki idare amirlerinin, hizmet içi eğitim ihtiyaçlarında

danışma, bilimsel ve akademik çalışmalarında da yardımcı olacak şekilde

yapılanmalı, “mülki idare ekolü” oluşturulması yolunda inisiyatif sahibi olmalıdır.

Ülkemiz kamu yönetiminde ulaşılmak istenen perspektif için yapılan

değerlendirmeler ve uluslararası karşılaştırmalarla ilgili olarak Amerikalı siyaset

bilimcisi Robert Dahl’ın şu sözleri ifade edilmelidir: “ Ulusal sınırları ve seçkin

tarihsel deneyimleri aşan ilkelerden ve genelleştirmelerden elde edilebilecek

karşılaştırmalı çalışmalar yapılmadıkça, kamu yönetimi biliminden söz edilemez”.

Türkiye’de uzun yıllardır düşünülen ve değişik çalışmalar yapılan ancak

yapılan planların uygulanabilir programlarla beslenmemesi, siyasal irade

desteğinden yoksunluk, geleneksel yapının korunması içgüdüsünün daha risksiz

görülmesi ve eklenebilecek daha başka iç ve dış kaynaklı sebepten dolayı istenen

düzeyde gerçekleşemeyen idari reform çalışmaları kapsamında ele alınması

gereken Kamu Yönetimi Akademisi ile Mülki İdare Akademisi ve Kamu Yönetimi

Bakanlığı veya Müsteşarlığı konuları bir bütünün parçaları olarak ele alınmalıdır.

Bu bütüncü yaklaşım içinde mülki idare amirlerinin daha geniş perspektifte ülke

idarecilerinin seçimi, programların bilimsel ilkelere uygun, ulusal ve uluslararası

kamuoyunun güvenini kazanmış, profesyonel anlayışla ekonomik, teknik ve

sosyal altyapısının sağlam örüldüğü bir kurumla yapılması ihtiyacı önemle

hissedilmektedir.

Bu çerçevede kurulması düşünülen Mülki İdare Akademisi, mülki idarede bir

“ekol” olma misyonunu da yüklenmiş olacaktır. Akademi mezunu idareciler hem

uygulamalarında bu güveni hissedecekler hem de toplum hayatında önemli olan

sosyal onayı, halkın beklentilerini en üst düzeyde karşılayarak alabileceklerdir.

Ayrıca Akademi uzun vadede dünya uluslarına yönetici yetiştiren bir nitelik de

kazanabilecektir.

KAYNAKÇA

AKKUTAY Ülker, Enderûn Mektebi, Ankara, Gazi Üniversitesi, 1984

ALDAN Mehmet, “Mülki İdare Amirliği Üzerine”, İdarecinin Sesi Dergisi C.5, S.5,

Eylül 1991

AR A.Fikret, ”Fransa ve Türkiye’de Yönetici Yetiştiren Başlıca Kurumlar ENA; IIAP

ve TODAİE” Amme İdaresi Dergisi Cilt 19. Sayı 4 Aralık 1986

ARMSTRONG John, “The European Administrative Elite“,Princeton University

Press 1973

ARSLAN Y., Türk İdare Dergisi Sayı 395, Haziran 1992

AYVERDİ S., Edebi ve Manevi Dünyası içinde Fatih, İstanbul 1974

BALTACI C, XV. – XVI Asırlarda Osmanlı Medreseleri, İstanbul 1976

BAŞSOY Ahmet, “Kaymakamlığa Giriş”, İdarecinin Sesi Dergisi C.5, S.6, Kasım

1991

BAYKAL İ.H., Enderun Mektebi Tarihi, İstanbul 1953

BEHLÜLGİL Mefahir, “İmparatorluk ve Cumhuriyet Döneminde İllerimiz“ İstanbul,

1992

BEY Ali Seydi, Teşrifi Teşkilatımız, Tercüman 1001 Temel Eser, No : 17

BİRCH Antony H., The British System of Government, 1990

Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, Ankara, 1963

201

BODİGUEL J.L., Political and Administrative Traditions and the French Senior

Civil Service, Internatıonal Journal of Public Administration, 1990

CAHİT Emre, Karşılaştırmalı Kamu Yönetimi Birleşik Kırallık, ABD,

Fransa,Almanya ve Japonya’da Kamu Yönetiminin Yapısı ve İşleyişi, Ankara SBF.

Yayınları, 1997

CAHİT Emre, Tayfur ÖZŞEN, Metin ÖZUĞURLU, Koray KARASU, “İyi Yönetim

Arayışında Türkiye’de Mülki İdarenin Geleceği”, Türk İdari Araştırmalar Vakfı,

Ankara 2002 (MİAR)

CANMAN Doğan, “Personel Yönetimi Notları”

CANMAN Doğan, “Türkiye’de Kalkınma Gereklerine Uygun Olarak Yüksek

Yöneticilerin Yetiştirilmesi”, AİD, C. 1, S. 3., Eylül 1978

CENKMEN E., Osmanlı Sarayı ve Kıyafetleri, İstanbul 1948

CEVAD A., Tarih-i Askeri Osmani, İstanbul, 1977

CHAPMAN Brian, Avrupa’da İdare Mesleği, Çev. Cahit TUTUM. Ankara, TODAİE.

1970

CHAPMAN Richard.A., “ The Higher Civil Service in Britain, London Constable,

1970

Civil Service College, Charter For Customers, 1994

Civil Service College, Framework Document, June 1989

Civil Service College, Prospectus 1994 to 1995, s.76.

202

Civil Service College, The Fast Stream Training Programme, London: 1985

Civil Services Academy, District Management Group Training Session 1993-

1994,Lahore, s.18-24

ÇANKAYA Ali, Mülkiyeliler Tarihi, Ankara, SBF,1955

Dahiliye Memurları Kanunun (1700 sayılı) 26/2/1992 günlü, 3778 sayılı yasayla

değiştirilmiş 2. Maddesinin B Bendi.R.G.: 5/3/1992: 21162

Devlet Memurları Kanunu (657 sayılı) mad. 36.

Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı, Ankara, 1979

DREWRY Gavin and Tony Butcher, The Civil Cevrice Today, Oxford, 1988

Enç, M., Üstün Beyin Gücü, Ankara1973

Ergin, O., Türk Maarif Tarihi, C. 1-2., İstanbul 1977

ERGUN Turgay, “Yüksek Yöneticilerin Yetiştirilmesi Sorunu” Amme İdaresi

Dergisi (C.12, S.2,1983)

ERGUN Turgay, Birgül Ayman GÜLER, Filiz DEMİRCİ, “ Karşılaştırmalı Kamu

Yönetimi “ TODAİE Kamu Yönetimi Uzmanlık Proğramı Ders Notları, 1994

FİŞEK Kurthan, “ Toplumsal Yapıyla İlişkileri Açısından Türkiye’de Mülki İdare

Amirliği, Sistem ve Sorunlar “ Türk İdareciler Derneği Bilimsel Araştırma Dizisi

GREENWOOD John and WİLSON David, ” Public Administration in Britain Today

“, 1989

203

GÜLER Birgül, ”Devlet Personel Başkanlığı Üzerine Bir İnceleme (I)” , AİD, C.21,

S.1, Mart 1988

GÜLER Birgül, “Devlet Personel Başkanlığı Üzerine Bir İnceleme (II)” , AİD, C.21.,

S.2, Haziran 1988

Handbook Civil Services Academy, Lahore, 1993-1994,

Harp Akademileri Kanunu, Madde 3-8.

HEPER Metin, “Tanzimattan Cumhuriyete Devlet Yapısı ve Yönetimi”, Türkiye

Ansiklopedisi, 2.Cilt

İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, Ankara, 1967

İNALCIK Halil, Tarih ve Akademi, Türkiye Bilimler Akademisi, TÜBİTAK, Ankara,

2002

İSFENDİYAROĞLU F., Galata Sarayı Tarihi, İstanbul 1952

KANTARCIOĞLU Selçuk, Devlet Personel Rejimi, Ankara, 1977

Kaymakam Adayları Yönetmeliğinin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında

Yönetmelik (R.G.:17(1997,23052)Md.1

Kaymakamlık Kursu, Amme İdaresi Bülteni (Sayı5, Nisan 1966)

KENNEDY Charles H., Bureaucracy in Pakistan, Oxford University Press,1987,

KİNGDON Geoffrey, Fry. Statesman İn Disquise –the Changing Role of the

Administrative of British Home Civil Service 1853 –1966 (London: Macmillan and

Co, Ltd, 1969)

204

KÖPRÜLÜ Ayda,”Üst Yöneticilerin Eğitim Sorunu”, Kooperatif Dünyası Dergisi, Y.

16., S. 184., Temmuz 1986

KUBİLAY Metin, “ Türkiye’de Mülki İdare Sistemi “ Türk İdare Dergisi, Eylül 1998

LYBYER, A.E., The Goverment of the Ottoman Empire in the time of Suleiman the

magnificent Cambridge, 1913

MACHİN Howard, “France”, Government and Administratinon in Western Europe,

ed. F.F. Ridley (New York: St. Martin’s Press, 1979)

Maiyet Memurları Yönetmeliği.

Max Beloff ve Gillian Peele, The Government of the UK: Political Authority in a

Changing Society ( New York: W:W Norton and Company, 1985)

MIHÇIOĞLU Cemal, “Devlet Personel Dairesinin Kuruluş Yılları: Anımsamalar,

Düşünceler” AÜSBF Dergisi, C.XL.11, Ocak-Aralık

MIHÇIOĞLU Cemal, Türkiye’de Yüksek Kadem Yöneticilerinin Eğitimi, ALİSBE,

Haziran 1968

MİLLER, B, The Palace School of Muhammad the Congueror, Cambridge 1931-

1941

MİLLER B, Beyond the Sublime Porte The Grand Sesaglro of Stambaul, New

Hawen, 1931

Milletimiz Hizmetinde 50 Yıl, Emniyet Genel Müdürlüğü Basımevi Şube Müdürlüğü

205

Milli Prodüktivite Merkezi; 580 Sayılı Kuruluş Kanunu, Madde2.

Mülkiye Mecmuası, Birinci Kanun 1935, 57. sayı, S. 9., Prof Emin ERİŞİRGİL nutku

ONARAN Alim Şerif , “Devlet Personel Eğitimi”, TİD, Y.35,S.289, Temmuz-Agustos

1964

ONARAN Oğuz, “Yönetici Sınıfının Eğitimi Belçika, Fransa, İngiltere ve Türkiye’de

ONARAN Oğuz, Yönetici Sınıfın Eğitimi, TODAİE Yayını, Ankara, 1967

ORTAYLI İlber, “Osmanlı Kadısının Taşra Yönetimindeki Rolü“ Amme İdaresi

Dergisi, C.9, Mart 1976

ORTAYLI İlber, ”Tanzimattan Sonra Mahalli İdareler” , TODAİE , Ankara 1974

OSMAN F., Edirne Sarayı, Anakara 1957

ÖKTEN M.Kemal, Türk Kamu Personeli Yönetim Gelişimi, Amme İdaresi Dergisi,

Haziran 1992,C.25

ÖZER Cevat, “Mezunlar Araştırması”, 1965-1985, basılmamış KYUP Uzmanlık Tezi

Ankara TODAİE, 1988

ÖZKAYA Özdemir, “Hizmetiçi Eğitimde Temel İlkeler ve Teknikler”

PAKALIN M.Z, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, 1 Cilt İstanbul, 1971

R.G.: 9/8/1991: 20955 Mükerrer.

206

RİDLEY F. and J. BLONDEL, Public Administration in France, London, Butler and

Tanner Ltd.Frame 1969

SAYLAN Gencay, “Türkiye’de Mülki İdare Amirliği” ,T.İ.D Bilimsel Araştırma

Dizisi: 1

Siyasi İlimler Mecmuası, Sayı 107

STEVENS Anne, The Government and Politics of France, St.Martins Pres,1992

SULEİMAN Ezra N., “From Right to Left, Bureaucracy and Politics in France “

Bureaucracts and Policy Making, Ed. E.N., Suleiman New York: Holmess and

Meier, 1984

SUREYYA M., Sicill-i Osmani, 4 Cilt, İstanbul, 1895

SÜRGİT Kenan, DİNÇER Nabi ve KÖKSAL Ülker, Türkiye Orta Doğu Amme İdare

Mezunları Hakkında Bir Araştırma Ankara, TODAİE, 1958

TAŞKELİ Sezai, “Elli Yılda İçişleri Bakanlığı Personelinin Hizmetiçi Eğitimi”, Türk

İdare Dergisi, Ekim 1973

TAYYARZADE A.A, Tarihi Ata, 1 Cilt, İstanbul

TEKELİ İlhan, Bölge Planlama Üzerine, İstanbul, 1972

TEZEL Ergün,“Mülki İdare Amirlerinin Yetiştirilmesi” Ankara,TODAİE,Kyup

Tezi,1983

TEZEL Ergün,”Kamu Yöneticilerin Yetiştirilmesi” Anakara, TODAİE,1988

TODAİE Tanıtım Broşürü

207

TODAİE, 1994 Eğitim Programları

TODAİE, Kamu Yönetimi Lisans Üstü Uzmanlık Programı 1999-2000 Tanıtım

Broşürü.

TÖNÜK Vecih, Türkiye’de İdare Teşkilatının Tarihi Gelişimi ve Bugünkü durumu ,

Ankara, Kanaat Basım ve Ciltevi, 1945

TUTUM Cahit, “ Fulton Raporu” Amme İdaresi Dergisi Cilt 2, Sayı 1 Mart1969

USTA İlknur, SSK Müfettişi, SSK Bülteni Sayı: 83, 2003

UZUNÇARŞILI İ.H, Osmanlı Devleti Teşkilatından Kapıkulu Ocakları, Ankara, 1943,

C.1.

UZUNÇARŞILI İ.H, Osmanlı Devletinin Saray Teşkilatı, Ankara 1945

Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı, Ankara, 1973

VERNARDAKİS George, “ The Civil Service College of the United Kingdom

Training for the Fast Stream “, International Journal of Public Administration,

1987

VERNARDAKİS George, “ The Natıonal School of Administratıon and Public

Policy-Making in France “, Internatıonal Reviev of Administrative Sciences, 1988

VERNARDAKİS George, “The National School of Administration : Training for the

higher Levels of the Frenvh Civil Service”, International Journal of public

Administration (Vol.12,No2,1989).

YAVUZ Ahmet ,” TODAİE’nin Yapısı, İşleyişi ve Sorunları “, basılmamış KYUP

Uzmanlık Tezi, Ankara, Todaie,1993

208

http://www.anayasa.gov.tr/KARARLAR/İPTALİTİRAZ/K 1985/ K 1985-08.htm.

http://www.e-akademi.org, “Türkiye Adalet Akademisi Kanunu”

http://www.harpak.tsk.mil.tr

TAŞDAN, Hayati, Türkiye’de Mülki İdari Akademisi, Yüksek Lisans Tezi, Danışman

Prof.Dr.Tayfur ÖZŞEN, 209 s.

ÖZET

Bu çalışmada gelişen şartlara uygun olarak, çeşitli ülkelerdeki

üst düzey yönetici yetiştirme deneyimlerini göz önünde

bulundurarak, ortak ve örnek alınabilecek noktaların saptanması ve

bunlardan yararlanılması ile ülkemizdeki Mülki İdari Amirlerinin

şeçimi, yetiştirilmesi ve hizmet içi eğitimlerinin akademik bir

ortamda yapılarak, geniş anlamda Türkiye’de ve uluslar arası

alanda söz sahibi olacak yöneticiler yetiştiren, daha önemlisi bir

ekol olabilecek Mülki İdare Akademisinin kurulması

amaçlanmıştır.

Çalışmanın kapsamı, Türkiye’de idari yapının ayrılmaz bir parçası olan ve ülke

yönetiminde aldıkları rolle anılan mülki idare amirlerinin mesleğe alımları ve yetiştirilmeleri

yolunda, Mülki İdare Akademisi kurulması fikri ile Türkiye’de yönetim ve yöneticiliğin

tarihsel gelişimi, dünya ölçeğindeki üst düzey yönetici yetiştirmeye örnek olan Fransa,

İngiltere ve Pakistan’daki yönetici yetiştiren kurumlar ele alınmıştır. Ayrıca ülkemizdeki

akademi örnekleri kapsama dahil edilmiştir.

Çalışmanın birinci bölümünde Mülki İdare tarihi ve Mülki İdare Amirlerinin yönetici

sınıf içindeki yeri ele alınırken, tarihsel önemi ve eğitim alanındaki orijinalliği ile dikkat

çeken Enderun Mektebi ile Mülki İdare Amirleri ile özdeşleşen Mektebi Mülkiye’ye özellikle

geniş yer ayrılmıştır.

İkinci bölümde Türkiye’de kaymakam adaylarının eğitimi sürecine bugünkü haliyle bakılmış,

aslında Mülki İdare Akademisi’nin neden gerektiğine vurgu yapılmak istenmiştir. Bu

bölümde ayrıca TODAİE, Devlet Personel Başkanlığı ve Milli Prodüktivite Merkezi’nden de

bahsedilerek ülkemizde yönetici yetiştirilmesi çabalarına değinilmiştir.

Üçüncü bölümde çalışmanın karşılaştırmalı olmasını sağlayan yabancı örneklere,

bunların tarihi gelişimi, işleyişi ve bunlara yöneltilen eleştirilere bakılmıştır.

Son bölümde ise akademi kavramsal olarak ele alınmış, Türkiye’deki örnekler olan

Milli Güvenlik Akademisi, Harp Akademileri, Polis Akademisi ve yeni kurulan Adalet

Akademisinin tarihsel gelişimi ve yapısı konu edilmiştir. Ayrıca anayasa hükmü gereği üst

düzey yönetici yetiştirilmesi için bir yapılanmaya gidilmesi gerekirken yine bir Anayasa

Mahkemesi kararıyla iptal edilen yüksek yönetici yetiştirilmesi ile ilgili kanuna ve o günden

bu yana bu önemli eksikliğin giderilememesine değinilmiştir. Çalışmanın amacını teşkil eden

Mülki İdare Akademisi kurulması için öngördüğümüz yapı, bir kanun tasarısı biçimiyle ifade

edilmiştir.

TAŞDAN, Hayati, Türkiye’de Mülki İdari Akademisi, Yüksek Lisans Tezi Danışman

Prof.Dr.Tayfur ÖZŞEN, 209 p.

CONCLUSION

In this study, the common points that we can take as examples are

tried to be found out respecting the high-position maneger training

exeriences in different countries due to the changing conditions,

Academy of State Administration in Turkey that will run the choice

and training of the administration chiefs, who will be top in Turkey

and international field, is aimed.

The content of the study is the opinion engaging and training of the civilian

administration chiefs who are inseparable parts of the administrative structure and identified

with the role they have in the state management. Moreover, the historical process of

management and manager ship in Turkey and the manager training institution in France,

England and Pakistan which are models in training high-position managers in the world are

discussed. In addition, the academy samples are included.

In the first part, the Civilian Administration history and the

place of the Civilian Administration chiefs in the management

class is considered. Besides, Mektebi Mülkiye, which is identical

with Civilian Administration chiefs and Enderun Mektebi, whics

draws attention with its historical importance and originality in

th training field had a wide range. In the second part, today’s

conditions of the training process candidate governors in

Turkey is considered and the question of why the Academy of

State Administ in Turkey is needed is tried to be emphasized. In

this chapter TODAİE, State Personal Presidency and National

Productivity Center is also considered and the maneger

training effort is expressed. In the third part, the foreign

samples that will lead a comparative study are used with their

historical development, systems and the critics they face.

In the last part the academy is considered conceptually. The samples in Turkey such as

Academy of National Security, War Academies, Police Academy and the new established

Justice Academy are scanned with their historical backgrounds and structure. Moreover in

spite of the need of undergoing a change to train high-position managers due to the

costitutional legistlations, the agreement of Constitution Court that canceled it and not

supplying this lack is also considered. The structure we provide for Academy of State

Administration in Turkey is expressed in a form of draft of law.

Advertisement