←Dirvâs | Safahat Mehmet Akif Ersoy |
Köse İmam→ |
Kardeşim Hüseyin Avni'ye
Şiir Metni
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Mahalle kahvesi!" Osmanlılar bilir ne demek? Tasavvur etme sakın "Görmedim nedir? diyecek. |
Mahalle kahvesi!" Osmanlılar bilir ne demek?Tasavvur etme sakın Görmedim nedir? diyecek.
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Dilenci şekline girmiş bu sinsi caniler,
Bu, gündüzün bile yol vermeyen, haydutlar, |
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
| |
Adımda bir, dikilir, azminin, gelir, önüne...
Zavallı yolcunun artık kıyar bütün gününe! |
Adımda bir dikilir, azminin gelir önüne...
Zavallı yolcunun artık kıyar bütün gününe! |
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Evet, dilenci sanır seyr eden kıyâfetini;
Fakat bir onluğa âgûş açan sefâletini, |
Evet, dilenci sanır seyreden kıyafetini;
Fakat bir onluğa kucak açan sefilliğini |
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Acımaya layık görüp de biraz sokulsa, hemen,
Vurur avını tâ kalbinin en derin yerinden! |
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
| |
Mahalle kahvesi hâlâ niçin kapanmamalı?
Kapansın elverir artık bu perde pek kanlı! |
Mahalle kahvesi hâlâ niçin kapanmamalı?
Kapansın elverir artık bu perde pek kanlı! |
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Hayır, bu perde, bu Şark'ın bakılmıyan yarası;
Bu, çehresindeki levsiyle yurda yüz karası |
Hayır, bu perde, bu Doğu'nun bakılmayan yarası;
Bu, çehresindeki pisliğiyle yurda yüz karası; |
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Hayâtımızda gediktir "gedikli" nâmıyle,
Açık durur koca bir kavmin ihtimâmıyle! |
Hayatımızda gediktir "gedikli" (2) adıyla;
Açık durur koca bir milletin özenmesiyle! |
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Sakınfirengiye benzetmeyin fecâ'atini:
Bu karha milletin emmekte rûh-i gayretini. |
Sakın firengiye benzetmeyin bu feci durumu,
Bu yara milletin emmekte gayret ruhunu. |
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Mahalle kahvesi Doğu'yu öldüren bir unsurdur;
Eski batakhanelerin tam bir benzeridir. |
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
| |
Acımaya lâyık zavallı ümmet ölmeden gömülür;
Söner bu çukurda anlayışı, sonra kendi ölür... |
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
| |
Muhît-i levsine dolmuş ki öyle manzaralar: Girince nûr-i nazar simsiyâh olur da çıkar!
|
Pis ortamında öyle manzaralar görünür ki:Bakışların ışığı buraya yöneldiğinde kapkara olup çıkar.
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Yatar zemîn-i sefilinde en kesîf eşbâh, Yüzer havâ-yı sakîlinde en habîs ervâh.
|
Yatar sefil zemininde ağırlaşmış bedenler,
Yüzer ağır havasında en kötü ruhlar. |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Dehân-ı lâ'nete benzer yarıklarıyle tavan, Kusar içinde neler varsa hâtırâtından!
|
Lanetli ağızlara benzer yarıklarıyla tavan,
Kusar içinde neler varsa hatıralarından! |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
O hâtırâtı sakın sanmayın: meâlîdir; Bütün rezâil-i târîhimizle mâlîdir.
|
O hatıralar sanmayın ki yüksek manâlar taşır;
Bunlarda hep tarihimizin kötü tarafları vardır. |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Neden mefâhir-i eslâfa kahr edip, yalınız, Mülevvesâtına mâzîmizin sarılmadayız?
|
Neden eskilerin övünülecek taraflarını yok sayıp yalnız,
Geçmişimizin çirkinliklerine sarılmadayız? |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Kış uykusunda mı geçmişti ömrü ecdâdın? Hayır, o nesl-i necîbin, o şanlı evlâdın
|
Kış uykusunda mı geçmişti ömrü atalarımızın?
Hayır o soylu neslin, o şanlı evladın, |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Damarlarında şehâmet yüzerdi kan yerine; Yüreklerinde ölüm şevki vardı can yerine.
|
Damarlarında zekâ ve yiğitlik akardı kan yerine;
Yüreklerinde ölüm şevki vardı can yerine. |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Fakat biz onlara âid ne varsa elde, yazık, Birer birer yıkarak kahvehâneler yaptık!
|
Fakat biz onlara ait ne varsa elde, yazık,
Birer birer yıkarak kahvehaneler yaptık! |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Bütün heyâkil-i san'at yetiştiren Şark'ın, Zemîn-i feyzi nasıl şûre-zâra döndü bakın!
|
Bütün sanat âbideleri yetiştiren Doğu'nun,
Bereketli toprağı nasıl kuraklaştı bakın! |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Ne hastahânesi kalmış zavallı eslâfin, Ne bir imâreti, bitmiş elinde ahlâfın.
|
Ne hastahanesi kalmış zavallı eski neslin,
Ne bir hayır kurumu, bitmiş elinde yeni neslin. |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Kanalların izi yok köprüler harâb olmuş; Sebillerin başı boş, çeşmeler serâb olmuş!
|
Kanalların izi yok, köprüler harap olmuş;
Sebillerin başıboş, çeşmeler serâb olmuş! |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
O kahraman babalardan doğan bu nesl-i cebîn Ne gîrûdâr-ı maîşet bilir, ne kedd-i yemîn
|
O kahraman babalardan doğan bu yüreksiz nesil
Ne geçim kavgasını bilir ne de el emeğinden anlar. |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Azâb içinde kalır sa'yi görse rü'yâda. Niçin yorulmalı zâten "ölümlü dünyâ "da?
|
Ona işkence gelir, çalışmayı görse rüyada!
Niçin yorulmalı zaten "ölümlü dünya"da? |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Vücud emânet-i Hak doğru, hem de cennetlik. Bu kahveler gibi Cennet de müslimîne gedik!
|
Vücut Allah'ın emaneti, doğru, hem de cennetliktir.
Bu kahveler gibi Cennet de müslümanların imtiyazıdır. |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
"Hayât-ı âile" isminde bir ma'îşet var; Sa'âdet ancak odur... dense hangimiz anlar ?
|
"Aile hayatı" diye bir hayat tarzı var;
Mutluluk ancak odur... Dense hangimiz anlar? |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Hayât-ı âile dünyâda en safâlı hayat, Fakat o âlemi bizler tanır mıyız? Heyhât! Sabahleyin dolaşıp bir kazanca hizmetle; Evinde akşam otursan kemâl-i izzetle;
|
Aile hayatı dünyada en huzurlu hayat,
Fakat o âlemi bizler tanır mıyız? Yazık! Sabahleyin dolaşıp bir kazanca hizmetle; Evinde akşam otursan büyük bir hürmetle; |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Karın, çocukların, annen, baban, kimin varsa, Dolaşsalar; seni kat kat bu hâleler sarsa,
|
Karın, çocukların, annen, baban, kimin varsa,
Etrafında bulunsalar; seni kat kat bu hâleler sarsa; |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Sarây-ı cenneti yurdunda görsen olmaz mı? İçinde his taşıyan kalb için bu zevk az mı?
|
Cennet köşkünü yuvanda görsen olmaz mı?
İçinde duygu taşıyan kalp için bu zevk az mı? |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Karın nedîme-i rûhun; çocukların rûhun Anan, baban birer âgûş-i ilticâ-yı masûn.
|
Karın ruh yoldaşın, çocukların ruhun,
Anan, baban korunmak için sığındığın kucağın. |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Sıkıldın öyle mi! Lâkin, biraz alışsan eğer Fezâ kadar sana vâsi' gelir bu dar çember.
|
Sıkıldın öyle mi?Fakat biraz alışsan eğer,
Feza kadar geniş gelir sana bu dar çember. |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Ne var şu kahvede bilmem ki sığmıyorsun eve? Gelin de bir bakalım... Buyrun işte bir kahve:
|
Ne var şu kahvede bilmem ki sığmıyorsun eve?
Gelin de bir bakalım... Buyrun işte kahve! |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Çamurlu bir kapı, üstünde bir değirmi delik; Önünde tahta mı, toprak mı? Sorma, pis bir eşik.
|
Çamurlu bir kapı, üstünde yuvarlak bir delik; Önünde tahta mı, toprak mı?Sorma, pis bir eşik. |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Şu gördüğüm yer için her ne söylesem câiz; Ahırla farkı: O yemliklidir, bu yemliksiz!.
|
Şu gördüğüm yer için her ne söylesem caiz;
Ahırla farkı: O yemliklidir, bu yemliksiz! |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Zemîni yüz sene evvel döşenme malta imiş.. "İmiş "le söylüyorum. Çünkü anlamak uzun iş,
|
Zemini yüz sene önce döşenme malta taşı imiş...
"İmiş"le söylüyorum. Çünkü anlamak uzun iş, |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
O bir karış kirin altında hângi mâden var? Tavan açık kuka renginde; sağlı sollu duvar,
|
O bir karış kirin altında hangi maden var?
Tavan açık kuka renginde; sağlı sollu duvar, |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Maun cilâsına batmış tütünle nargileden; Duman ocak gibi çıkmakta çünkü her lüleden.
|
Maun cilasına batmış tütünle nargileden;
Duman ocak gibi çıkmakta çünkü her lüleden. |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Dikilmiş ortaya boynundan üstü az koyu al, Vücûdu kapkara, leylek bacaklı bir mangal.
|
Dikilmiş ortaya boynundan üstü az koyu al,
Vücudu kapkara, leylek bacaklı bir mangal. |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Şu var ki bilmeyen insan görürse birden eğer, "Balıkçılın kara saçtan yapılma heykeli!" der:
|
Şu var ki bilmeyen insan görürse birden eğer.
"Balıkçılın kara saçtan yapılma heykeli!" der. |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Kenarda, peykelerin alt başında bir kirli Tomar sürükleniyor, bir yatak ki besbelli:
|
Kenarda, tahta sedirlerin alt başında kirli bir
Tomar sürükleniyor, bir yatak ki besbelli: |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Çekilmiş üstüne yağmurluğumsu bir pırtı, Zavallının, güveden, liyme liyme hep sırtı.
|
Çekilmiş üstüne yağmurluğumsu bir pırtı,
Zavallının, güveden, lime lime hep sırtı. |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Kurur bu örtünün üstünde yağlı bir mendil; Ki "bir tependen inersem!" diyen hasır zenbil;
|
Kurur bu örtünün üstünde yağlı bir mendil;
Ki "bir tependen inersem!" diyen hasır zenbil; |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Onun hizâsına gelmez mi, bir döner şöyle, Sicimle kulpuna ilmikli çifte mestiyle!
|
Onun hizasına gelmez mi, bir döner şöyle;
Sicimle kulpuna ilmikli çifte mestiyle! |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Duvarda eski ocaklar kadar geniş bir oyuk, İçinde camlı dolap var ya, raflarında ne yok!
|
Duvarda eski ocaklar kadar geniş bir oyuk,
İçinde camlı dolap var ya, raflarında ne yok! |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Birinci katta sülük beslenen büyük kavanoz; Onun yanında, kan almak için, beş on boynuz.
|
Birinci katta sülük beslenen büyük kavanoz;
Onun yanında kan almak için beş on boynuz. |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
İkinci katta bütün kerpetenler, usturalar... Demek ki kahveci hem diş tabîbi, hem perukâr!
|
İkinci katta bütün kerpetenler, usturalar...
Demek ki kahveci hem diş doktoru, hem berber! |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
İnanmadınsa değildir tereddüdün sırası; Uzun lâkırdıya hâcet ne? İşte mosturası;
|
İnanmadınsa değildir tereddüdün sırası;
Uzun söze ne gerek var? İşte örnekleri: |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Çekerken etli kemiklerle ayrılıp çeneden, Sonunda bir ipe, boy boy, onar onar, dizilen,
|
Çekerken etli kemiklerle ayrılıp çeneden,
Sonunda bir ipe, boy boy, onar onar, dizilen, |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Şu kazma dişleri sen mahya belledinse, değil; Birer mezâra işâret düşün ki, her kandil!
|
Şu kazma dişleri sen mahya belledinse, değil;
Birer mezara işaret düşün ki her kandil! |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Üçüncü katta durur sâde havlu bohçaları. Sağında cam dolabın hücre hücre bitpazarı.
|
Üçüncü katta durur sadece havlu bohçaları.
Sağında cam dolabın hücre hücre bitpazarı. |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Duvarda türlü resimler: alındı Çamlıbeli, Kaçırmış Ayvaz'ı ağlar Köroğlu rahmetli!
|
Duvarda türlü resimler:Alın işte Çamlıbeli ,
Kaçırmış Ayyaz'ı ağlar Köroğlu rahmetli! |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Arab Üzengi'ye çalmış Şah İsmail gürzü; Ağaçta bağlı duran kızda işte şimdi gözü.
|
Arap Üzengi'ye çalmış Şah İsmail gürzü;
Ağaçta bağlı duran kızda işte şimdi gözü. |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Firaklıdır Kerem'in "Of?" der demez yanışı, Fakat şu "Âh mine'l-aşk"a kim durur karşı?
|
Acıklıdır Kerem'in "Of!" der demez yanışı, Fakat şu "Ah mine'l-aşk"a kim durur karşı?
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Gelince Ezrakabânû denen acûze kadın Külüngü düşmüş elinden zavallı Ferhâd'ın!
|
Gelince Ezrakâbânu denen acuze kadın,
Kazması düşmüş elinden zavallı Ferhad'ın |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Görür de böyle Rüfâî'yi: Elde kamçı yılan, Beyaz bir arslana binmiş; durur mu hiç dede can?
|
Görür de böyle Rüfâî'yi: Elde kamçı yılan,
Beyaz bir arslana binmiş; durur mu hiç dede can? |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Bakındı bak Hacı Bektâş'a: Deh demiş duvara! Resim bitince gelir şüphesiz ki beyte sıra.
|
Bakındı bak Hacı Bektaş'a : Deh demiş duvara!
Resim bitince gelir şüphesiz ki beyte sıra. |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Birer birer oku mümkünse, sonra ma'nâ ver... Hayır, hülâsası kâfi, yekûnu ömre sürer:
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Bedâhaten kusulan herze pâreler ki düşün, Epey zaman daha lâzımdı herze olmak için!
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Oturmadan içi yağ bağlamış bodur masanın, Yayılmış üstüne birçok kâğıt ki, oynayanın,
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Elinde yağlı meşin zanneder görünce adam. Ya tavlanın kiri? Kâbil değildir, anlatamam.
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Harîta-vâri açılmış en orta yerde dama; Beyaz mı taşları, yâhud siyah mı? hiç sorma?
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Hutûtu: Gâyr-i muayyen hudûdu memleketin: Nazarda haylice idman gerek ki fark etsin;
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Deliklerindeki pislik lebâleb olsa, yine, Bakınca bunlara gâyet temiz kalır domine.
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Delikli çekmece var ha! Demirbaş eşyâdan; Yanında bir de kulaksız Tekir.. Unutma aman!
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Asıldı bey koza! - Besbelli, bak sırıttı aval;
- Bacak elinde mi? - Kır, Hamdi sen de dağlıyı al. |
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
- Ulan! Kapakta imiş dağlı... Hay köpoğlu köpek! - Köpoğlu kendine benzer, uzun kulaklı eşek!
- Sekizli, onlu, ne çektinse ver de oryayı tut. - Halim, ne uğraşıyorsun bu çıkmaz işte: Kaput! |
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
- Cihâr ü yek mi o taş? - Hiç sıkılma öldü dü-şeş!
- Elimde yok mu diyor? Çek babam! - Aman şeş-beş! |
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
- Hemen de buldu be? Gelsin hesaplayıp durma! - Bi parti yendi ya akşam, dikiz gelin kuruma!
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
- Dü-beşle bağlıyorum. - Yağma yok!- Elindeki ne? - Se-yek.
- Aman durun öyleyse: Penc ü yek domine! - Mızıkçı dendi mi, sensin diyor, bakın ağalar: Kırık mı söyleyin Allâh için Şu cânım zar? - Kırık! - Değil! - Alimallah kırık! - Değil billâh - Yeminsiz oynıyamazlar ki, ah çocuklar ah! - Karışmasan için olmaz değil mi? Sen de bunak! - Gelirsem öğretirim şimdi... - Ay şu pampine bak! |
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Gelip de öğretecekmiş... Mezarcı Mahmud'a git! Bir üflesen gidecek ha... Tirit mi sâde tirit!
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
- Zemâne piçleri! Gördün ya, hepsi besmelesiz... Ne saygı var, ne hayâ var. Eğer bizim işimiz,
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Bu kaltabanlara kalmışsa vay benim başıma! - Herif belâya sokarsın dırıldanıp durma!
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
- Mezarcı Mahmud'a git ha? Bakın it oğluna bir! Küfürbaz alçak, edepsiz, Bu söylenir mi Bekir?
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
- Yolunca terbiye verdin ya âferin Hasan Ağa?. - Bıraksalar beni, çoktan marizlemiştim ya!
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Mezarcı Mahmud'a ha? Vay babasının canına. Bunun yaşında iken biz büyüklerin yanına, Okur da öyle girer, hem ayakta beklerdik; "Otur", demezseler elpençe sâde dinlerdik;
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
"Hayır, bu böyle değildir" demek, ne haddimize! "Evet", desek bile derlerdi: "Sus behey geveze"
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
- Otuz yaşında idim belki; annesiz, dışarı Kolay kolay çıkamazdım: Döverdi çünkü karı!
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Bugün, onaltıyı doldurmamış yumurcaklar, Odun yemez iyi bil ha! Geberse karşı koyar.
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Geçende dövmek için yoklayım dedim Kerim'i... Bırak! Eşek değilim ben, deyip dikilmez mi?
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Dayak eşekler içinmiş, adam dövülmezmiş.. - Ya biz, sözüm ona, merkeb miyiz Bekir, bu ne iş?
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Döverdiler bizi hergün de karşı koymazdık... Ben öyle terbiye oldum... Kolay mı insanlık?
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
-Dokundurur mu, ne mümkün, eloğlu hiç adama? O müslümanları sen şimdi, hey kuzum arama!
Gürültüsüz oyun isterseniz gelin damaya: Zavallı, açmaza düşmüş... Bakın hesaplamaya! |
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Oyuncunun biri dalgın, elinde taş duruyor; Rakîbi halbuki lâ yenkâtı' bıyık buruyor.
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Seyirciler mütefekkir, güzîde bir tabaka; Düşünmelerdeki şîveyse büsbütün başka:
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Kiminde el, filân aslâ karışmıyorken işe, Kiminde durmadan işler benân-ı endîşe.
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Al işte: "Beyne burundan gerek, demiş de, hulûl" Taharriyât-ı amîkayla muttasıl meşgûl!
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Mühendis olmalı mutlak şu ak sakallı adam: Zemîne dâire şeklindeki yaydı bir balgam;
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Abanmış olduğu bir yamrı yumru değnekle, Mümâslar çekerek soktu belki yüzşekle!
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Ayak teriyle cilâlanma tahta peykelere, Külâhlı, fesli dizilmiş yığın yığın çehre: |
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Nasîb-i fikr ü zekâdan birinde yok gölge; Duyulmamış bu beyinlerde his denen meleke!
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
- Aman canım, şu bizim komşu amma uğraşıcı! - Ne belledin ya efendim? Onun bir ismi Hacı!
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
-Çocuğ', ha mektebe verdim, ha vermedimdi diye,Sokak sokak geziyor... - Koymuyor mu medreseye?
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
- Koyar mı hiç? Arabî şimdi kim okur artık? - Evet, gâvurcaya düştük de sanki iş yaptık! |
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
- Binâ'ya üç sene gittimdi hey zamanlar hey İlim de kalmadı...
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
- Zâten ne kaldı? Hiç bir şey.
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
- Mahalle mektebi lâzımdır eski yolda bize; Sülüs, nesih bitiyor yoksa hepsi... Keyfinize!
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
- On üç yaşında idim aldığım zaman ketebe.Geçende, sen ne bilirsin? demez mi bir zübbe?
Dedim, "Ulan seni gel ben bir imtihân edeyim, Otur da yap bakalım şöyle bir kıyak temmim." |
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
- Nasıl, becerdi mi?- Kâbil mi! Rabbi yessir'i ben, Tamam beş ayda değiştimdi kalfamız sağ iken.
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
- Nedir elindeki yâhuu?- Ceride.
- At şu pisi. - Neden? - Yalan yazıyor, oğlum, onların hepisi. |
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
- Ya doğru yazsa asarlar... Ne oldu Volkan'cı,Unuttunuz mu?
- Bırak boşboğazlık etme Hacı! |
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Şu karşıdan gözeten fesli, zannım ağzıkara...- Hayır, demem o değil...
- Durma sen belânı ara! |
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
- Canım lâtife yapar, bilmiyor musun Ömer'i?
- Biraz rahatsızım Ahmed, yakın benim feneri! |
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Duyuldu bir iri ses, arkasından istiğfâr... Meğer geğirti imiş. - Pek şifâlı şey şu hıyar. |
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Cacık yedin mi, ne hikmet, hazır hemen teftîh... - Evet şifâlı yemiştir... - Yemiş mi? Lâ-teşbîh. |
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
- Günâha girme. Tefâsîrde öyle yazmışlar...Dayım demişti ki: Gördüm, hıyar hadiste de var:
- Hasan, bizim yeni dâmad ne oldu anlamadık Görünmüyor? - Karı koyvermiyor. Herif, kılıbık. |
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
- Evinde çan çan eden erkeğin de aklına şaş... Laf anlamaz dişi mahluku, durma sen uğraş
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
- Kim uğraşır a babam, bunca yıllık ehlim iken,
Adem hesabına koymam bizim köroğlunu ben. |
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Tavanın pervazı altındaki toprak yuvadan,
Bakıyor bunlara, yan yan, iki çift ince nazar: |
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
"Ya sizin bir yuvanız yok mu?" diyor anlaşılan, Dişi erkek çalışan yavrulu kırlangıçlar...
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Aslı
|
Güncel Türkçesi Buraya
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Aslı
|
Güncel Türkçesi Buraya
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Aslı
|
Güncel Türkçesi Buraya
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Aslı
|
Güncel Türkçesi Buraya
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Aslı
|
Güncel Türkçesi Buraya
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Aslı
|
Güncel Türkçesi Buraya
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Aslı
|
Güncel Türkçesi Buraya
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Aslı
|
Güncel Türkçesi Buraya
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Aslı
|
Güncel Türkçesi Buraya
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Aslı
|
Güncel Türkçesi Buraya
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Aslı
|
Güncel Türkçesi Buraya
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Aslı
|
Güncel Türkçesi Buraya
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Aslı
|
Güncel Türkçesi Buraya
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Aslı
|
Güncel Türkçesi Buraya
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Aslı
|
Güncel Türkçesi Buraya
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Aslı
|
Güncel Türkçesi Buraya
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Kardeşim Hüseyin Avni'ye
Muhît-i levsine dolmuş ki öyle manzaralar:
Girince nûr-i nazar simsiyâh olur da çıkar!
Yatar zemîn-i sefilinde en kesîf eşbâh,
Yüzer havâ-yı sakîlinde en habîs ervâh.
Dehân-ı lâ'nete benzer yarıklarıyle tavan,
Kusar içinde neler varsa hâtırâtından!
O hâtırâtı sakın sanmayın: meâlîdir;
Bütün rezâil-i târîhimizle mâlîdir.
Neden mefâhir-i eslâfa kahr edip, yalınız,
Mülevvesâtına mâzîmizin sarılmadayız?
Kış uykusunda mı geçmişti ömrü ecdâdın?
Hayır, o nesl-i necîbin, o şanlı evlâdın
Damarlarında şehâmet yüzerdi kan yerine;
Yüreklerinde ölüm şevki vardı can yerine.
Fakat biz onlara âid ne varsa elde, yazık,
Birer birer yıkarak kahvehâneler yaptık!
Bütün heyâkil-i san'at yetiştiren Şark'ın,
Zemîn-i feyzi nasıl şûre-zâra döndü bakın!
Ne hastahânesi kalmış zavallı eslâfin,
Ne bir imâreti, bitmiş elinde ahlâfın.
Kanalların izi yok köprüler harâb olmuş;
Sebillerin başı boş, çeşmeler serâb olmuş!
O kahraman babalardan doğan bu nesl-i cebîn
Ne gîrûdâr-ı maîşet bilir, ne kedd-i yemîn.
Azâb içinde kalır sa'yi görse rü'yâda.
Niçin yorulmalı zâten "ölümlü dünyâ "da?
Vücud emânet-i Hak doğru, hem de cennetlik.
Bu kahveler gibi Cennet de müslimîne gedik!
"Hayât-ı âile" isminde bir ma'îşet var; Sa'âdet ancak odur... dense hangimiz anlar ?
Hayât-ı âile dünyâda en safâlı hayat,
Fakat o âlemi bizler tanır mıyız? Heyhât!
Sabahleyin dolaşıp bir kazanca hizmetle;
Evinde akşam otursan kemâl-i izzetle;
Karın, çocukların, annen, baban, kimin varsa,
Dolaşsalar; seni kat kat bu hâleler sarsa,
Sarây-ı cenneti yurdunda görsen olmaz mı?
İçinde his taşıyan kalb için bu zevk az mı?
Karın nedîme-i rûhun; çocukların rûhun
Anan, baban birer âgûş-i ilticâ-yı masûn.
Sıkıldın öyle mi! Lâkin, biraz alışsan eğer
Fezâ kadar sana vâsi' gelir bu dar çember.
Ne var şu kahvede bilmem ki sığmıyorsun eve?
Gelin de bir bakalım... Buyrun işte bir kahve:
Çamurlu bir kapı, üstünde bir değirmi delik; Önünde tahta mı, toprak mı? Sorma, pis bir eşik.
Şu gördüğüm yer için her ne söylesem câiz;
Ahırla farkı: O yemliklidir, bu yemliksiz!.
Zemîni yüz sene evvel döşenme malta imiş..
"İmiş "le söylüyorum. Çünkü anlamak uzun iş,
O bir karış kirin altında hângi mâden var?
Tavan açık kuka renginde; sağlı sollu duvar,
Maun cilâsına batmış tütünle nargileden;
Duman ocak gibi çıkmakta çünkü her lüleden.
Dikilmiş ortaya boynundan üstü az koyu al,
Vücûdu kapkara, leylek bacaklı bir mangal.
Şu var ki bilmeyen insan görürse birden eğer,
"Balıkçılın kara saçtan yapılma heykeli!" der:
Kenarda, peykelerin alt başında bir kirli
Tomar sürükleniyor, bir yatak ki besbelli:
Çekilmiş üstüne yağmurluğumsu bir pırtı,
Zavallının, güveden, liyme liyme hep sırtı.
Kurur bu örtünün üstünde yağlı bir mendil;
Ki "bir tependen inersem!" diyen hasır zenbil;
Onun hizâsına gelmez mi, bir döner şöyle,
Sicimle kulpuna ilmikli çifte mestiyle!
Duvarda eski ocaklar kadar geniş bir oyuk,
İçinde camlı dolap var ya, raflarında ne yok!
Birinci katta sülük beslenen büyük kavanoz;
Onun yanında, kan almak için, beş on boynuz.
İkinci katta bütün kerpetenler, usturalar...
Demek ki kahveci hem diş tabîbi, hem perukâr!
İnanmadınsa değildir tereddüdün sırası;
Uzun lâkırdıya hâcet ne? İşte mosturası;
Çekerken etli kemiklerle ayrılıp çeneden,
Sonunda bir ipe, boy boy, onar onar, dizilen,
Şu kazma dişleri sen mahya belledinse, değil;
Birer mezâra işâret düşün ki, her kandil!
Üçüncü katta durur sâde havlu bohçaları.
Sağında cam dolabın hücre hücre bitpazarı.
Duvarda türlü resimler: alındı Çamlıbeli,
Kaçırmış Ayvaz'ı ağlar Köroğlu rahmetli!
Arab Üzengi'ye çalmış Şah İsmail gürzü;
Ağaçta bağlı duran kızda işte şimdi gözü.
Firaklıdır Kerem'in "Of?" der demez yanışı,
Fakat şu "Âh mine'l-aşk"a kim durur karşı?
Gelince Ezrakabânû denen acûze kadın
Külüngü düşmüş elinden zavallı Ferhâd'ın!
Görür de böyle Rüfâî'yi: Elde kamçı yılan,
Beyaz bir arslana binmiş; durur mu hiç dede can?
Bakındı bak Hacı Bektâş'a: Deh demiş duvara!
Resim bitince gelir şüphesiz ki beyte sıra.
Birer birer oku mümkünse, sonra ma'nâ ver...
Hayır, hülâsası kâfi, yekûnu ömre sürer:
Bedâhaten kusulan herze pâreler ki düşün,
Epey zaman daha lâzımdı herze olmak için!
Oturmadan içi yağ bağlamış bodur masanın, Yayılmış üstüne birçok kâğıt ki, oynayanın,
Elinde yağlı meşin zanneder görünce adam.
Ya tavlanın kiri? Kâbil değildir, anlatamam.
Harîta-vâri açılmış en orta yerde dama;
Beyaz mı taşları, yâhud siyah mı? hiç sorma?
Hutûtu: Gâyr-i muayyen hudûdu memleketin:
Nazarda haylice idman gerek ki fark etsin;
Deliklerindeki pislik lebâleb olsa, yine,
Bakınca bunlara gâyet temiz kalır domine.
Delikli çekmece var ha! Demirbaş eşyâdan;
Yanında bir de kulaksız Tekir.. Unutma aman!
Asıldı bey koza!
- Besbelli, bak sırıttı aval;
- Bacak elinde mi? - Kır, Hamdi sen de dağlıyı al.
- Ulan! Kapakta imiş dağlı... Hay köpoğlu köpek!
- Köpoğlu kendine benzer, uzun kulaklı eşek!
- Sekizli, onlu, ne çektinse ver de oryayı tut. - Halim, ne uğraşıyorsun bu çıkmaz işte: Kaput!
- Cihâr ü yek mi o taş?
- Hiç sıkılma öldü dü-şeş!
- Elimde yok mu diyor? Çek babam! - Aman şeş-beş!
- Hemen de buldu be? Gelsin hesaplayıp durma!
- Bi parti yendi ya akşam, dikiz gelin kuruma!
- Dü-beşle bağlıyorum.
- Yağma yok!
- Elindeki ne? - Se-yek.
- Aman durun öyleyse: Penc ü yek domine! - Mızıkçı dendi mi, sensin diyor, bakın ağalar:
Kırık mı söyleyin Allâh için Şu cânım zar? - Kırık! - Değil!
- Alimallah kırık! - Değil billâh
- Yeminsiz oynıyamazlar ki, ah çocuklar ah! - Karışmasan için olmaz değil mi? Sen de bunak!
- Gelirsem öğretirim şimdi... - Ay şu pampine bak!
Gelip de öğretecekmiş... Mezarcı Mahmud'a git!
Bir üflesen gidecek ha... Tirit mi sâde tirit!
- Zemâne piçleri! Gördün ya, hepsi besmelesiz...
Ne saygı var, ne hayâ var. Eğer bizim işimiz,
Bu kaltabanlara kalmışsa vay benim başıma!
- Herif belâya sokarsın dırıldanıp durma!
- Mezarcı Mahmud'a git ha? Bakın it oğluna bir!
Küfürbaz alçak, edepsiz, Bu söylenir mi Bekir?
- Yolunca terbiye verdin ya âferin Hasan Ağa?.
- Bıraksalar beni, çoktan marizlemiştim ya!
Mezarcı Mahmud'a ha? Vay babasının canına.
Bunun yaşında iken biz büyüklerin yanına,
Okur da öyle girer, hem ayakta beklerdik;
"Otur", demezseler elpençe sâde dinlerdik;
"Hayır, bu böyle değildir" demek, ne haddimize!
"Evet", desek bile derlerdi: "Sus behey geveze"
- Otuz yaşında idim belki; annesiz, dışarı
Kolay kolay çıkamazdım: Döverdi çünkü karı!
Bugün, onaltıyı doldurmamış yumurcaklar,
Odun yemez iyi bil ha! Geberse karşı koyar.
Geçende dövmek için yoklayım dedim Kerim'i...
Bırak! Eşek değilim ben, deyip dikilmez mi?
Dayak eşekler içinmiş, adam dövülmezmiş..
- Ya biz, sözüm ona, merkeb miyiz Bekir, bu ne iş?
Döverdiler bizi hergün de karşı koymazdık...
Ben öyle terbiye oldum... Kolay mı insanlık?
-Dokundurur mu, ne mümkün, eloğlu hiç adama?
O müslümanları sen şimdi, hey kuzum arama!
Gürültüsüz oyun isterseniz gelin damaya: Zavallı, açmaza düşmüş... Bakın hesaplamaya!
Oyuncunun biri dalgın, elinde taş duruyor;
Rakîbi halbuki lâ yenkâtı' bıyık buruyor.
Seyirciler mütefekkir, güzîde bir tabaka;
Düşünmelerdeki şîveyse büsbütün başka:
Kiminde el, filân aslâ karışmıyorken işe,
Kiminde durmadan işler benân-ı endîşe.
Al işte: "Beyne burundan gerek, demiş de, hulûl"
Taharriyât-ı amîkayla muttasıl meşgûl!
Mühendis olmalı mutlak şu ak sakallı adam:
Zemîne dâire şeklindeki yaydı bir balgam;
Abanmış olduğu bir yamrı yumru değnekle,
Mümâslar çekerek soktu belki yüzşekle!
Ayak teriyle cilâlanma tahta peykelere,
Külâhlı, fesli dizilmiş yığın yığın çehre:
Nasîb-i fikr ü zekâdan birinde yok gölge;
Duyulmamış bu beyinlerde his denen meleke!
- Aman canım, şu bizim komşu amma uğraşıcı!
- Ne belledin ya efendim? Onun bir ismi Hacı!
-Çocuğ', ha mektebe verdim, ha vermedimdi diye,
Sokak sokak geziyor...
- Koymuyor mu medreseye?
- Koyar mı hiç? Arabî şimdi kim okur artık?
- Evet, gâvurcaya düştük de sanki iş yaptık!
- Binâ'ya üç sene gittimdi hey zamanlar hey
İlim de kalmadı...
- Zâten ne kaldı? Hiç bir şey.
- Mahalle mektebi lâzımdır eski yolda bize;
Sülüs, nesih bitiyor yoksa hepsi... Keyfinize!
- On üç yaşında idim aldığım zaman ketebe.
Geçende, sen ne bilirsin? demez mi bir zübbe?
Dedim, "Ulan seni gel ben bir imtihân edeyim,
Otur da yap bakalım şöyle bir kıyak temmim."
- Nasıl, becerdi mi?
- Kâbil mi! Rabbi yessir'i ben,
Tamam beş ayda değiştimdi kalfamız sağ iken.
- Nedir elindeki yâhuu?
- Ceride.
- At şu pisi.
- Neden?
- Yalan yazıyor, oğlum, onların hepisi.
- Ya doğru yazsa asarlar... Ne oldu Volkan'cı,
Unuttunuz mu?
- Bırak boşboğazlık etme Hacı!
Şu karşıdan gözeten fesli, zannım ağzıkara...
- Hayır, demem o değil...
- Durma sen belânı ara!
- Canım lâtife yapar, bilmiyor musun Ömer'i?
- Biraz rahatsızım Ahmed, yakın benim feneri!
Duyuldu bir iri ses, arkasından istiğfâr...
Meğer geğirti imiş.
- Pek şifâlı şey şu hıyar.
Cacık yedin mi, ne hikmet, hazır hemen teftîh...
- Evet şifâlı yemiştir...
- Yemiş mi? Lâ-teşbîh.
- Günâha girme. Tefâsîrde öyle yazmışlar...
Dayım demişti ki: Gördüm, hıyar hadiste de var:
- Hasan, bizim yeni dâmad ne oldu anlamadık
Görünmüyor?
- Karı koyvermiyor. Herif, kılıbık.
- Evinde çan çan eden erkeğin de aklına şaş...
Laf anlamaz dişi mahluku, durma sen uğraş.
- Kim uğraşır a babam, bunca yıllık ehlim iken,
Adem hesabına koymam bizim köroğlunu ben.
Tavanın pervazı altındaki toprak yuvadan,
Bakıyor bunlara, yan yan, iki çift ince nazar:
"Ya sizin bir yuvanız yok mu?" diyor anlaşılan,
Dişi erkek çalışan yavrulu kırlangıçlar...
|
TÜRKÇE Kardeşim Hüseyin Avni'ye (1)
Pis ortamında öyle manzaralar görünür ki:
Bakışların ışığı buraya yöneldiğinde kapkara olup çıkar.
Yatar sefil zemininde ağırlaşmış bedenler,
Yüzer ağır havasında en kötü ruhlar.
Lanetli ağızlara benzer yarıklarıyla tavan,
Kusar içinde neler varsa hatıralarından!
O hatıralar sanmayın ki yüksek manâlar taşır;
Bunlarda hep tarihimizin kötü tarafları vardır.
Neden eskilerin övünülecek taraflarını yok sayıp yalnız,
Geçmişimizin çirkinliklerine sarılmadayız?
Kış uykusunda mı geçmişti ömrü atalarımızın?
Hayır o soylu neslin, o şanlı evladın,
Damarlarında zekâ ve yiğitlik akardı kan yerine;
Yüreklerinde ölüm şevki vardı can yerine.
Fakat biz onlara ait ne varsa elde, yazık,
Birer birer yıkarak kahvehaneler yaptık!
Bütün sanat âbideleri yetiştiren Doğu'nun,
Bereketli toprağı nasıl kuraklaştı bakın!
Ne hastahanesi kalmış zavallı eski neslin,
Ne bir hayır kurumu, bitmiş elinde yeni neslin.
Kanalların izi yok, köprüler harap olmuş;
Sebillerin başıboş, çeşmeler serâb olmuş!
O kahraman babalardan doğan bu yüreksiz nesil
Ne geçim kavgasını bilir ne de el emeğinden anlar.
Ona işkence gelir, çalışmayı görse rüyada!
Niçin yorulmalı zaten "ölümlü dünya"da?
Vücut Allah'ın emaneti, doğru, hem de cennetliktir.
Bu kahveler gibi Cennet de müslümanların imtiyazıdır.
"Aile hayatı" diye bir hayat tarzı var;
Mutluluk ancak odur... Dense hangimiz anlar?
Aile hayatı dünyada en huzurlu hayat,
Fakat o âlemi bizler tanır mıyız?
Yazık! Sabahleyin dolaşıp bir kazanca hizmetle;
Evinde akşam otursan büyük bir hürmetle;
Karın, çocukların, annen, baban, kimin varsa,
Etrafında bulunsalar; seni kat kat bu hâleler sarsa;
Cennet köşkünü yuvanda görsen olmaz mı?
İçinde duygu taşıyan kalp için bu zevk az mı?
Karın ruh yoldaşın, çocukların ruhun,
Anan, baban korunmak için sığındığın kucağın.
Sıkıldın öyle mi?Fakat biraz alışsan eğer,
Feza kadar geniş gelir sana bu dar çember.
Ne var şu kahvede bilmem ki sığmıyorsun eve?
Gelin de bir bakalım... Buyrun işte kahve!
Çamurlu bir kapı, üstünde bir değirmi delik;
Önünde tahta mı, toprak mı?Sorma, pis bir eşik.
Şu gördüğüm yer için her ne söylesem caiz;
Ahırla farkı: O yemliklidir, bu yemliksiz!
Zemini yüz sene önce döşenme malta taşı imiş...
"İmiş"le söylüyorum. Çünkü anlamak uzun iş,
O bir karış kirin altında hangi maden var?
Tavan açık kuka renginde; sağlı sollu duvar,
Maun cilasına batmış tütünle nargileden;
Duman ocak gibi çıkmakta çünkü her lüleden.
Dikilmiş ortaya boynundan üstü az koyu al,
Vücudu kapkara, leylek bacaklı bir mangal.
Şu var ki bilmeyen insan görürse birden eğer.
"Balıkçılın kara saçtan yapılma heykeli!" der.
Kenarda, peykelerin alt başında bir kirli
Tomar sürükleniyor, bir yatak ki besbelli:
Çekilmiş üstüne yağmurluğumsu bir pırtı,
Zavallının, güveden, lime lime hep sırtı.
Kurur bu örtünün üstünde yağlı bir mendil;
Ki "bir tependen inersem!" diyen hasır zenbil;
Onun hizasına gelmez mi, bir döner şöyle;
Sicimle kulpuna ilmikli çifte mestiyle!
Duvarda eski ocaklar kadar geniş bir oyuk,
İçinde camlı dolap var ya, raflarında ne yok!
Birinci katta sülük beslenen büyük kavanoz;
Onun yanında kan almak için beş on boynuz.
İkinci katta bütün kerpetenler, usturalar...
Demek ki kahveci hem diş doktoru, hem berber!
İnanmadınsa değildir tereddüdün sırası;
Uzun söze ne gerek var? İşte örnekleri:
Çekerken etli kemiklerle ayrılıp çeneden,
Sonunda bir ipe, boy boy, onar onar, dizilen,
Şu kazma dişleri sen mahya belledinse, değil;
Birer mezara işaret düşün ki her kandil!
Üçüncü katta durur sadece havlu bohçaları.
Sağında cam dolabın hücre hücre bitpazarı.
Duvarda türlü resimler:Alın işte Çamlıbeli (3),
Kaçırmış Ayyaz'ı (4) ağlar Köroğlu rahmetli!
Arap Üzengi'ye (5) çalmış Şah İsmail (6) gürzü;
Ağaçta bağlı duran kızda işte şimdi gözü.
Acıklıdır Kerem'in "Of!" der demez yanışı,
Fakat şu "Ah mine'l-aşk"a (7) kim durur karşı?
Gelince Ezrakâbânu (8) denen acuze kadın,
Kazması düşmüş elinden zavallı Ferhad'ın (9)
Görür de böyle Rüfâî'yi: Elde kamçı yılan,
Beyaz bir arslana binmiş; durur mu hiç dede can?
Bakın, bakm Hacı Bektaş'a (10): Deh demiş duvara!
Resim bitince gelir şüphesiz ki beyte sıra.
Birer birer oku mümkünse, sonra anlam ver...
Hayır, hepsini açıklamak bir ömür sürer, özetini vermek yeter:
Bunlar birdenbire kusulmuş saçma sapan lakırdılardır ki, düşün,
Epey zaman daha gerekir bir lakırdı olmak için!
Oturmaktan içi yağ bağlamış bodur masanın,
Yayılmış üstüne bir çok kağıt ki, oynayanın,
Elinde yağlı meşin zanneder görünce adam.
Ya tavlanın kiri? Mümkün değildir, anlatamam.
Harita gibi açılmış en orta yerde dama;
Beyaz mı taşları, yahut siyah mı, hiç sorma!
Çizgileri, belirsiz sınırlarına benzer memleketin:
Gözün epeyce uğraşması gerek ki fark etsin!
Deliklerindeki pislik tepeleme olsa bile yine de,
Bakınca bunlara gayet temiz kalır domine.
Delikli çekmece var ha!Demirbaş eşyadan;
Yanında bir de kulaksız tekir...Unutma aman!
-Asıldı bey koza!
-Besbelli, bak sırıttı aval;
-Bacak elinde mi?
-Kır, Hamdi sen de dağlıyı (11) al.
-Ulan kapakta imiş dağlı... Hay köpoğlu köpek!
-Köpoğlu kendine benzer, uzun kulaklı eşek!
-Sekizli, onlu, ne çektinse ver de oryayı (-1-) tut.
-Halim, ne uğraşıyorsun bu çıkmaz işte: Kaput! (-2-)
-Cihar ü yek mi o taş?
-Hiç sıkılma öldü dü-şeş!
-Elimde yok mu diyor? Çek babam!
-Aman şeş-beş!
-Hemen de buldu be! Gelsin hesaplayıp durma!
-Bi parti yendi ya akşam, dikiz gelin kuruma!
-Dü-beşle başlıyorum.
-Yağma yok!
-Elindeki ne? Se-yek.
-Aman durun öyleyse: Penc ü yek domine!
-Mızıkçı dendi mi, sensin diyor, bakın ağalar:
Kırık mı söyleyin Allah için şu canım zar?
-Kırık!
-Değil!
-Alimallah kırık!
-Değil billah!
-Yeminsiz oynayamazlar ki, ah çocuklar ah!
-Karışmasan işin olmaz değil mi?Sen de bunak!
-Gelirsem öğretirim şimdi...-Ay şu pampine bak!
Gelip de öğretecekmiş...Mezarcı Mahmud'a git!
Bir üflesen gidecek ha...Tirit mi sade tirit!
-Zemâne piçleri!Gördün ya, hepsi besmelesiz...
Ne saygı var, ne haya var. Eğer bizim işimiz,
Bu kaltabanlara kalmışsa vay benim başıma!
-Herif belaya sokarsın dırıldamp durma!
-Mezarcı Mahmud'a git ha? Bakın it oğluna bir!
Küfürbaz, alçak, edepsiz...Bu söylenir mi Bekir?
-Yolunca terbiye verdin ya aferin Hasan Ağa.
-Bıraksalar beni, çoktan marizlemiştim ya!..
-Mezarcı Mahmud'a ha? Vay babassının canına!
Bunun yaşında iken biz büyüklerin yanma,
Okur da öyle girer,
hem ayakta beklerdik;
Hayır, bu böyle değildir demek, ne haddimize!
Evet, desek bile derlerdi: Sus behey geveze!
-Otuz yaşında idim belki; annesiz dışarı
Kolay kolay çıkamazdım: Döverdi çünkü karı!
Bugün, on altıyı doldurmamış yumurcaklar,
Odun yemez iyi bil ha! Geberse karşı koyar.
Geçende dövmek için yoklayım dedim Kerim'i...
Bırak! Eşek değilim ben, deyip dikilmez mi?
Dayak eşekler içinmiş, adam dövülmezmiş...
-Ya biz, sözüm ona, merkep miyiz Bekir, bu ne iş?
Döverdiler bizi her gün de karşı koymazdık...
Ben öyle terbiye oldum... Kolay mı insanlık?
-Dokundurur mu, ne mümkün, eloğlu hiç adama?
O Müslümanları sen şimdi, hey kuzum arama!
Gürültüsüz oyun isterseniz gelin damaya:
Zavallı, açmaza düşmüş... Bakın hesaplamaya!
Oyuncunun biri dalgın, elinde taş duruyor;
Rakibi halbuki durmadan bıyık buruyor.
Seyirciler bir düşünür gibi fikre dalmış seçkin bir tabaka;
Düşünmelerindeki şîveyse ise büsbütün başka:
Kiminde el filan asla işe karışmıyorken işe,
Düşünen parmaklar durmadan işler kiminde.
Al işte: Demiş "Beyne burundan girmek gerekli";
Derin araştırmalarla uğraşıyor sürekli!
Mühendis olmalı mutlak şu ak sakallı adam:
Yere daire şeklinde yaydı bir balgam;
Abanmış olduğu bir yamrı yumru değnekle,
Orasından burasından çekerek soktu belki yüz şekle!
Ayak teriyle cilalanma tahta peykelere,
Külahlı, fesli dizilmiş yığın yığın çehre:
Fikir ve zekâdan nasibin gölgesi yok birinde;
Duyulmamış bu beyinlerde his denen meleke!
-Aman canım, şu bizim komşu amma uğraşıcı!
-Ne belledin ya efendim? Onun bir ismi Hacı!
-Çocuğu, ha modern okula verdim, ha vermedimdi diye,
Sokak sokak geziyor...
-Koymuyor mu medreseye?
-Koyar mı hiç? Arapça şimdi kim okur artık?
-Evet, gâvurcaya düştük de sanki iş yaptık!
-Binaya (12) üç sene gittimdi hey zamanlar hey!
İlim de kalmadı...
-Zaten ne kaldı? Hiç bir şey.
Mahalle mektebi lazımdır eski yolda bize;
Sülüs (13), nesih (14) bitiyor yoksa hepsi...Keyfinize!
-On üç yaşında idim aldığım zaman ketebe (15);
Geçende, sen ne bilirsin demez mi bir züppe?
Dedim, ulan seni gel ben bir imtihan edeyim,
Otur da yap bakalım şöyle bir kıyak temmim. *(1)
-Nasıl, becerdi mi?
-Mümkün mü! Rabbi yessir'i ben,
Tamam beş ayda değiştimdi kalfamız sağ iken.
-Nedir elindeki yahu?
-Gazete.
-At şu pisi.
-Neden?
-Yalan yazıyor, oğlum, onların hepisi.
-Ya doğru yazsa asarlar... Ne oldu Volkancı *(2),
Unuttunuz mu?
-Bırak, boşboğazlık etme Hacı?
Şu karşıdan gözeten fesli, sanırım ağzıkara... *(3)
-Hayır, demem o değil...
-Durma sen belanı ara!
-Canım latife yapar, bilmiyor musun Ömer'i?
-Biraz rahatsızım Ahmet, yakın benim feneri!
Duyuldu bir iri ses, arkasından istiğfar...
Meğer geğirti imiş.
-Pek şifalı şey şu hıyar:
Cacık yedin mi, ne hikmet, hazır hemen geğirti...
-Evet şifalı yemiştir...
-Yemiş mi? Bu yanlış bir benzetme.
-Günaha girme. Tefsirlerde öyle yazmışlar...
Dayım demişti ki: Gördüm, hıyar hadiste de var.
-Hasan, bizim yeni damat ne oldu anlamadık,
Görünmüyor?
-Karı koyvermiyor: Herif kılıbık.
Evinde çan çan eden erkeğin de aklına şaş...
Laf anlamaz dişi mahlûku, durma sen uğraş.
-Kim uğraşır a babam, bunca yıllık karım iken,
Adam hesabına koymam bizim köroğlunu ben.
Tavanın pervazı altındaki toprak yuvadan,
Bakıyor bunlara iki çift göz, yan yan:
Anlaşılan: "Ya sizin bir yuvanız yok mu?" diyorlar.
Dişi erkek çalışan yavrulu kırlangıçlar...
(1) Hüseyin Ayni Ulaş: (1887-1948) Akif in yakın dostlanndandır.
Akifle birlikte milli mücadeleye katılmış ve
Birinci Büyük Millet Meclisi'nde muhalefet grubunda yer almıştır.
1946'dan sonraki çok partili dönemde ilk muhalif partilerden olan
Milli Kalkınma Partisi'nin kurucularındandır.
(2) Gedikli: Gedik, Osmanlı Devleti'nde ticaret ve sanayide
belli kişilere verilen imtiyaz veya tekel hakkı demek olup
bu hakkı elinde bulunduranlara "gedikli" denirdi.
Bu usûl sonradan devletin ticaret ve sanayiinde gerilemeye
sebep olmuştur. Burada şair, kahvahenelerin sosyal
hayatımızdaki tahribatı ile gedik usûlünün zararları
arasında bir benzerlik bulmaktadır.
(3) Çamhbel: Doğusunda Köroğlu Dağı bulunan, bugün
Tokat'ın Artova ilçesine bağlı bir bucak Köroğlu hikayesine göre,
Köroğlu burada bir kale yaptırmış ve
adamlarıyla birlikte yerleşmiştir.
(4) Ayvaz: Köroğlu hikayesinin kahramantanndandır.
Hikayenin bazı varyantlarında Ayvaz,
Köroğlu'nun hususi işlerine bakan yaveri olarak görülürken,
diğer boa varyantlarda manevi evladı ve
veliahdı olarak görülmektedir.
(5) Arap Vzengi: Şah İsmail ile Gülizar adlı
halk hikâyesinin kahramanlanndandır.
Hikâyede erkek kılığına girmiş kız olarak görülmektedir.
(6) Şah İsmail: Şah İsmail ile Gülizar adlı
halk hikâyesinin erkek kahramanı ve hikâyeye göre
Kandehar padişahının oğludur.
(7) Ah mine 1-ask: Üzerinde "Ah bu askın elinden!"
anlamına gelen bu sözün yazılı olduğu levha kastedilmektedir.
(8) Ezrakâbânu: Ferhat ile Şirin adlı halk
hikayesindeki arabozucu yaşlı kadın.
(9) Ferhâd: Ferhat ile Şirin adlı
halk hikayesindeki erkek kahramanı.
Hikâyeye göre Şirin 'e kavuşabilmesi için kazma ile dağı
delerek su çıkarması gerekmektedir.
(10) Hacı Bektaş: 1210-1271 yıllan arasında yaşamış olan,
Bektaşîlik tarikatının kurucusu Hacı Bektaş-ı Veli.
Şair burada Hacı Bektaş-ı Veliye ait bir menkıbeyi,
bir hikayeyi anlatan bir tabloyu kastetmektedir.
Hacı Bektaş Velayetnamesi'nde anlatıldığına göre;
Akşehir'de yaşayan Seyyid Mahmud-ı Hayrani adındaki bir
tarikat şeyhi bir arslana binip, yılanı da eline kamçı gibi
alarak Hacı Bektaş 'ı ziyarete gider.
Bunu haber alan Hacı Bektaş, duvar büyüklüğünde bir kayaya
binerek Seyyid Mahmud'u karşılamaya çıkar.
Bu keramet karşısında yaptığından utanan
Seyyid Mahmud, Hacı Bektaş 'tan özür diler.
(11) Dağlı: İskambil oyunundaki kâğıtlardan papaz.
(12) Bina: Eskiden medreselerde okutulan, fiillerin anlam
bakımından çeşitliliğini konu alan dil bilgisi kitabı.
(13) Sülüs: Arap harfleriyle yazılan bir tür kalın ve süslü yazı.
(14) Nesih: Eskiden daha çok kitaplarda kullanılan bir yazı çeşidi.
(15) Ketebe almak: Eskiden hat (yazı) hocasının,
öğrencisine güzel yazı yazmasını öğrendiğine dair verdiği belze.
- (1). Temmim yapmak: "Rabbi yessir" diye başlayan duayı okumak.
- (2). Volkancı: 11 Aralık 1908-20 Nisan 1909 tarihleri arasında
çıkan Volkan gazetesinin sahibi Derviş Vahdeti.
Gazetedeki yazılan dolayısıyla kışkırtıcılık yaptığı
ve eski takvime göre 31 Mart 1909'da (13 Nisan 1909)
meydana geldim için tarihlerde 31 Mart Olayı olarak bilinen
olaya sebep olduğu gerekçesiyle
19 Mayıs 1909 da idam edilmiştir.
- (3) Ağzıkara: Sivil polis.
(-1-) Otya: İskambil oyununda karo.
(-2-) Kaput: İskambil oyununda rakip oyuncuya hiç el vermeden oyunu kazanmak
| style="vertical-align: top"|
"The neighborhood coffee house!"
Ottomans knows what does this mean?
Do not to imagine "What I have not?" say.
Dont ever imagine ,what is the mean of i dont see?
This insidious form of beggar entered the thugs,
These bandits dont even let you to go in daytimes
Step one is erected, before the tenacity of income ...
Poor passengers all day now to commit suicide !
Yes,it think its a beggar bacause of his dress
But leading a lap poor for a pence.
a worthy of pity to see a little bit, just,
Strikes its pray from the deep of your hearth
Why dont neighborhood coffee house stil close?
Shutdown this very bloody scenes now
No, this screen, this taken care of wounds of the East;
This home in dirty disgrace;
Breach in our lives, "warrant" (2) the name;
On keen on stops a nation!
Don’t think it is frengi this disastrous situation,
In this wound the soul of the nation's to exploit effort.
Coffee house East is a factor that killed the neighborhood;
barrel house exactly similar to the old.
Pity a poor nation, worthy of death is buried;
This understanding goes out the pit, and then their own dies ...
- Dirty environment, it appears that the views of:
Black light and looks headed out here.
Heavy lies the basis of abject bodies,
Floating in the heavy air of evil spirits.
Similar to the cursed mouths splitceiling,
If you have memories within to vomit what!
- She carries the memories do not think that the higher meaning;
In these, the parties always have a bad history.
Why ignore aspects of the ancients only be proud,
posses dirty our past?
Is the life of our ancestors had passed the winter in his sleep?
No, that noble generation, the glorious womb,
Veins instead of blood flowed through intelligence and bravery;
There was enthusiasm for life instead of death in their hearts.
But if we get what belongs to them, alas,
We made one at a time by destroying coffeehouses!
All the monuments of art training of the East,
Fertile soil, see how unfruitfull!
What's up my poor old generation's Hospital,
What is a charitable organization, the new generation of hand-finished.
No traces of canals, bridges destroyed;
Dispensers adrift, fountains have been the mirage!
He was born hero of the fathers of this generation of gutless
What the hand knows what the labor fight of living moments.
Is torture to him, sees in the dream work!
Why fatigue is already "mortal world"?
Body of God entrusted the right, as well as in Paradise.
This privilege for Muslims in Heaven, such as coffee house.
"Family life" he has a way of life;
But he is happy to ... Says moments bunny?
Family life, the world's most peaceful life,
But we recognize that kingdom are we?
Pity! Wandering in the morning service, a gain;
Evening at home live in a great reverence;
Your wife, children, your mother, your father, who, you
Around're located, your house make this wrapped in layers;
Paradise Mansion you see, is not it?
Less pleasure in the feeling with the heart to do
Your wife comrade soul, the soul of children,
your mother, your father had taken refuge to avoid lap.
So bored? However, if a little Alissa,
sky this narrow circle large enough to come to you.
But I do not know this coffee house why can’t you stay ?
Let’s look at ... Here coffee here!
Muddy door, above a round hole;
Board in front of you, the earth is? Ask a dirty threshold.
I see what I say on every permissible to place;
difference: it thereis food this there isn’t food!
Hundred years ago, the stone floor decoration it was malta ...
"ıt was with" I'm saying. I long to understand the business,
I got mine which is under an inch of dirt?
Skittle-colored roof open; provided from the left to the wall,
Hookah tobacco steeped in mahogany polish;
Emerging, such as smoke cooker because each nozzle.
Get over the neck of planted less deep,
Body black, stork-legged in a brazier.
We do not know, however, if more than one human sees.
"Heron statue made of black hair!" he says.
On the edge, at the beginning of the bottom of the dirty
It is obviously a bed:
a thing like raincoat drawn on it
Loser back always in taters moth clothes
a fatty tissues dries on the hood
Does not level with her, like a rotary;
String loops, double shoes handle!
The wall of a cavity large enough to the old quarries,
There in the glass cabinet in shelves or not in
arge jar of leeches fed on the first floor;
His next five to ten horn to get the blood
On the second floor all the pincers, razors ...
So, coffeehouse and dentist, and barber!
The order is not you don’t blieve hesitation;
What you need in a long word? İşte örnekleri: Here are examples:
When you leave the meat and bones from the chin,
Finally, a rope, boy, tens, lined up,
digging teeth on the ridge you, is not
Think of each candle one by pointing to the grave!
The towel only stops on the third floor
Glass cabinet to the right of the cell-cell flea shop.
, Any pictures on the wall: get the job Camlibel (3),
Missed Ayyaz'ı (4) networks Koroglu late!
Arab Üzengi'ye (5) stolen from Shah Ismail (6) mace;
Love with her eyes fixed on the tree work right now.
Kerem sad "Oh!" not say says burning,
But these "Oh mine'l-love" a against who stops?
As for the Ezrakâbânu , called tabby female,
Ax dropped his poor Ferhad'ın
Sees such Rüfâî'yi: The whip snake,
Riding on a white lion; stops grandfather can not do?
Look, the maintenance Haci Bektaş (10): Deh said the wall!
Image is finished, no doubt as couplet.
One by one more, if possible, give meaning to the ...
No, it takes a lifetime to explain all of them, enough to give a summary:
These seams that suddenly vomited nonsense, think,
When you need a lot more to be a noise!
Dwarf the table to sit tied in the oil,
Spread on top of that a lot of paper, playing,
Oiled leather in his hand finds the sight of man.
Dirt or backgammon?. It is not possible, I can not explain.
Map the most central location, such as Checkers opened;
Is the White pieces, or is black, never ask!
Lines, similar to the vague boundaries of the country:
The difference in the eye have to deal with a lot of me!
holes heaping dirt, even though,
Looking at them is very clean dominate.
Holes have a drawer ha! Asset goods;
Oh ... Do not forget you also not ear mullet!
Cocoon-hung guys!
-Obviously, look, grinned bill;
- Leg-hand?
-Rural, mountainous Hamdi you (11) take.
- Highlander imiş-Ulan-cover ... Hay köpoğlu köpek! Hay ıt’s son dog!
- It’s son self-similar, long-eared donkey!
- -Octal, decimal, in what if you pull Give Orya hold.
- -Halim, what this deal does not work: Hood!
- Ü yek-Cihar that stone?
- Died of boredom-button-no sound!
- Do not have a say-in my hand? Çek babam! Czech father!
-Oh, my audio-five!
- -Just be found at! Calculate stopping come!
-Bi defeated party or evening, the rear-view point drying!
-Dü-fives starting.
-No Loot!
-Hand what? Se-yek. Se-ace.
- -Oh, wait, then: Pence ü dominated yek!
-Protestor was said, you, he says, see the Chiefs:
Do you say broken dear to God on the dice?
- -Broken!
-Not!
- I’m sure broken!
-Not Billah!
- I can not play-unsworn, oh, oh boys!
-! 2s none of your business? You senile!
-If you come teach these pampine now ...- Visit Month!
Mahmud is going to teach come and go ... gravedigger!
A simple sop Tirit üflesen go ... huh!
bastards! You see, it's all not believe...
When there is respect, what have testicle. If our job,
Has been kaltabanlara wow this happen to me!
Dırıldamp slow in stopping trouble-guy!
Go-gravedigger Mahmud, huh? Look, it's a son!
Foul-mouthed, low, dirty ... This Bakr said that?
|
|}
Safahat besteleri - Safahat | |
---|---|
Şiirlere göre | Ezelden Aşinanım - Hüseyni Ney Taksimi - Nihavend Marşı -Acem Asiran Tambur Taksimi - Acem Asiran Istiklal Marsı -Nihavend Violonsel Taksimi Nihavend Istiklal Marsı Rast Keman Taksimi Rast Istiklal Marsi
Rast Marş Istiklal Marsi (Acemsiran) Istiklal Marsi (Nihavend) Istiklal Marsi (Rast1)Istiklal Marsi (Rast2) Cenk Marşı Ey Bu Topraklar İçin Toprağa Düşmüş AskerBağlantı başlığı |
Makamlara göre | x |
Dosyalar | Mehmet Akif Ersoy/Bestelenen şiirleri (→Cenk Marşı)
Mehmet Akif Ersoy/Bestelenen şiirleri Istiklal Marsi (Rast2) Istiklal Marsi (Rast1) Istiklal Marsi (Nihavend) Istiklal Marsi (Acemsiran) Rast Marş Rast Keman Taksimi Nihavend Istiklal Marsı Nihavend Istiklal Marsı Nihavend Violonsel Taksimi Acem Asiran Istiklal Marsı Acem Asiran Tambur Taksimi İstiklal Marşı/Nihavend Ezelden Aşinanım Ey Bu Topraklar İçin Toprağa Düşmüş Asker Bütün Dünyaya Küskündüm Mehmet Akif Ersoy/Bestelenen şiirleri |
Tasnif et:
Türk Halk Müziği Vurmalı Çalgılar Dosya:Anadolu ateşi davul Türk Halk Müziği Vurmalı Çalgılar Dosya:Davul Oyunlari-1 Dosya:Anadolu Atesi Davul Show Dosya:DAVUL & DARBUKA SHOW Türk Halk Müziği Telli Çalgılar 'DIVAN SAZI Okan Murat Öztürk - Nihavend Saz Semaisi […') Dosya:DIVAN SAZI (added video DIVAN SAZI) Dosya:Okan Murat Öztürk - Nihavend Saz Semaisi (added video Okan Murat Öztürk - Nihavend Saz Semaisi) Dosya:Okan Murat Öztürk - Kaytağı Şablon:Türk Müziği Türk Halk Müziği Vurmalı Çalgılar Dosya:Daff.jpg Dosya:Daf-isfahan.jpg Dosya:Pandei inter.jpg Dosya:Rhythm Tech tambourine.jpg Vurmalı Çalgılar Dosya:Kudum.jpg Dosya:Koltukdavul.jpg Dosya:Davul.jpg Dosya:Darbuka.jpg Şablon:Türk Müziği Dosya:Zils.jpg Vurmalı Çalgılar Zil Dosya:İstanbul Vurmalı Çalgılar Topluluğu |
II.Kitap (1912): Süleymaniye Kürsüsünde
Süleymaniye Kürsüsünde 2 - Süleymaniye Kürsüsünde 3 - Süleymaniye Kürsüsünde 4 - Süleymaniye Kürsüsünde 5 - Süleymaniye Kürsüsünde 6 - Süleymaniye Kürsüsünde 7 - Süleymaniye Kürsüsünde 8 - Süleymaniye Kürsüsünde 9 - Süleymaniye Kürsüsünde 10 | |
---|---|
Safahat/II. Kitap ( Süleymaniye Kürsüsünde ) | Süleymaniye Kürsüsünde adlı tek bir şiirden oluşmaktadır.(Süleymaniye Kürsüsünde 32 kb.büyük olduğu için 10 bölüme ayrılmıştır.) Süleymaniye Kürsüsünde 2 - Süleymaniye Kürsüsünde 3 - Süleymaniye Kürsüsünde 4 - Süleymaniye Kürsüsünde 5 - Süleymaniye Kürsüsünde 6 - Süleymaniye Kürsüsünde 7 - Süleymaniye Kürsüsünde 8 - Süleymaniye Kürsüsünde 9 - Süleymaniye Kürsüsünde 10 |
Video | [[Dosya:Süleymaniye kürsüsünde2 2. bölüm - mehmet akif ersoy - safahat]] - |
Şablon:Mehmet Akif Ersoy |
IV. Kitap (1913) : Fatih Kürsüsünde İki Arkadaş Fatih Yolunda - Vaiz Kürsüde | |
---|---|
Safahat/IV. Kitap (Fatih Kürsüsünde) | Fatih Kürsüsünde: İki Arkadaş Fatih Yolunda - Vaiz Kürsüde |
Şablon:Mehmet Akif Ersoy |
V.Kitap: (1917) Hatıralar Mehmet Akif'in kaybedilen vatan karşısında isyanlarını ve tevbelerini cem eden şiirleri....Koca Osmanlı Çınarının yıkılışı ve şairin ÇIĞLIKLARI.... Ey bunca zamandır bizi te'dib eden Allah - UYAN - Ne irfandır veren ahlâka yükseklik. Ne vicdandır - Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile - Nihayet neyse idrak ettiğin şey ömr-i fânîden - Biz ki yarmıştık şu unun büyük ummanını - Şehamet dini, gayret dini ancak Müslümanlıktır - El-Uksur'da - Berlin Hatıraları - Necid Çöllerinden Medine'ye | |
---|---|
Safahat/V. Kitap ( Hatıralar ) | Hatıralar:Ey bunca zamandır bizi te'dib eden Allah-UYAN-Ne irfandır veren ahlâka yükseklik. Ne vicdandır-Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile-Nihayet neyse idrak ettiğin şey ömr-i fânîden-Biz ki yarmıştık şu unun büyük ummanını-Şehamet dini, gayret dini ancak Müslümanlıktır-El-Uksur'da-Berlin Hatıraları-Necid Çöllerinden Medine'ye |
Şablon:Mehmet Akif Ersoy |
VI.Kitap (1924) Asım Çanakkale şehitlerine şiiri de bu şiir içinde yer alır. Şair Asım'ın neslini ordumuzda görmektedir. Entellektüel ama bir o kadarda duası göklerden çevrilmeyecek kadar maneviyatlı bir gençlik ister. Oğlunun adınıda zaten Asım koyar. (Bakınız: Hz. Asım) | |
---|---|
Safahat/VI. Kitap ( Asım ) | Asım şiiri olup uzunca bir şiirdir Çanakkale şehitlerine şiiri de bu şiir içinde yer alır: Asım(I.Bölüm)- Asım II.Bölüm - Asım III.Bölüm - Asım IV.Bölüm - Asım V.Bölüm - Asım VI.Bölüm - Asım VII.Bölüm (Çanakkale şehitlerine şiirini içerir) - Asım VIII.Bölüm |
Şablon:Mehmet Akif Ersoy |
VİDEO SAFAHAT : Safahatın Audio Video Sunumu Projesi Milli Şairimizin Safahat adlı eserinin Video olarak sunumu projesinde 1.aşama: güzel okuma çalışmaları; 2.aşama: alt yazılı şiirlerin sunumu; 3.aşama;tercümelerinin sunumu ; 4. aşama: görsel konuyu anlatacak ögelerle video çalışması; 5.aşama: Videoların youtube yüklenmesi; 6.aşama; | |
---|---|
Yusuf Ziya Özkan'ın Safahat okumaları | * Cenk Marşı [2]
|
Adnan Özçelik AL okumaları | x |
Yenişehir SBAL okumaları | x |
Safahat Tercümeleri Safahat/İngilizce - Safahat/Almanca - Safahat/Azerice | |
---|---|
* Safahat'ın ingilizceye tercümesi projesi -
|
İstiklal Marşı Oratoryosu - İstiklal Marşı - Safahat - Şablon:İMO
İstiklal marşı online döküman | |
---|---|
İMO/Ekibi | Proje sahibi:Eyüp Sabri Kartal - Mersin Yenişehir Kaymakamı
genel koordinatör:murat çınarlı nevit kodallı gssl. md. yrd. görsel uygulamalar: murat çınarlı nevit kodallı gssl. md. yrd. metin ve canlandırma: murat çınarlı nevit kodallı gssl md. yrd. nimet kabur nevit kodallı gssl edb. öğrt. bayram özfırat ö. yıldırımhan lisesi edb. öğrt. demet gürbüz dumlupınar lisesi edb. öğrt. muhammet benli sabancı lisesi edb. öğrt. müzikler:n. kodallı gssl ibrahim özişler koro öğrt. |
İMO/Proje oluşumu | İMO - İstiklal Marşı Oratoryosu Projesi |
İMO/İcraları | İstiklal Marşı Oratoryosu/2011-
İstiklal Marşı Oratoryosu/2011 - Yenişehir İstiklal Marşı Oratoryosu/2011 metin İstiklal Marşı Oratoryosu/2010 İstiklal Marşı Oratoryosu/2009 İstiklal Marşı Oratoryosu/Yenişehir Müftülüğü İstiklal Marşı Oratoryosu/Yenişehir Kaymakamlığı
İstiklal Marşı Oratoryosu/Nevit Kodallı Güzel Sanatlar ve Spor Lisesi İstiklal Marşı Oratoryosu/Şevket Pozcu Lisesi İstiklal Marşı Oratoryosu/Yenişehir Dumlupınar Lisesi İstiklâl Marşı Oratoryosu/Yenişehir Mehmet Adnan Özçelik Anadolu Lisesi |
İMO/Tasarımları | İstiklal Marşı Oratoryası/Kitapçık - İstiklal Marşı Oratoryası/A4 |
Kaynak | *İstiklal Marşı Oratoryosu/linkler
|
Yapılacaklar | *İstiklal Marşı Oratoryosu/Yenişehir Güzel Sanatlar Lisesi Performans videosu youtube ve dailmotion sitelerine yüklenerek bu sayfaya konacaktır . Slaytlar google documanda ise webde yayınlanarak konmalıdır. Slayt resimleri de bu siteye eklenmelidir.
|
Yapılanlar | x |
Yorumlar | İMO/Öğretmen tepkileri |
Kavramlar | *Ortam: Sevr anlaşması ve sevr mağarası kıyaslaması. En korkulacak 2 hal.
|
İstiklal marşı oratoryosu
İstiklal Marşı Oratoryosu İstiklal Marşı/Oratoryo İstiklal Marşı Istiklal Marsi (Acemsiran) Şablon:İMO |
İstiklal Marşının Dünya Dillerine Tercümesi Projesi (Şimdilik sadece 24 dile çevrildi...) | |||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
İstiklal Marşı/Arapça - İstiklal Marşı/Çince - İstiklal Marşı/Belarusça - İstiklâl Marşı/İngilizce -
|
Safahat Tercümeleri Safahat/İngilizce - Safahat/Almanca - Safahat/Azerice | |
---|---|
* Safahat'ın ingilizceye tercümesi projesi -
|
Safahat dışı şiir ve nesirleri İstiklâl Marşı - Sadi - SA'Dî - DESTÛR - GAZEL - KUR'ÂN'A HİTÂB - EL-HAKKU YA'LÛ | |
---|---|
http://tr.yenisehir.wikia.com/wiki/Safahat_D%C4%B1%C5%9F%C4%B1nda_kalm%C4%B1%C5%9F_%C5%9Eiirler | |
Safahat dışı şiirleri | İstiklâl Marşı - Sadi - SA'Dî - DESTÛR - GAZEL - KUR'ÂN'A HİTÂB - EL-HAKKU YA'LÛ - |
Tercüme ve makaleleri | x |
Tercüme çalışmaları[25] | Kur'an meali çalışması - Müslüman Kadını (1909) - Hanoto’nun Hücumuna Karşı Şeyh Muhammed Abduh’un Müdafaası (1915) - İçkinin Hayat-ı Beşerde Açtığı Rahneler (1923) - Anglikan Kilisesine Cevap (1924) - İslâmlaşmak (1919) - İslâm’da Teşkilât-ı Siyasiye (1922). |
Şablon:Mehmet Akif Ersoy |
Safahat Alfabetik Sıraya Göre Şiirler | |
---|---|
A | *Acem Şahı - Âhiret Yolu - Alınlar Terlemeli - Âmin Alayı - Âsım - Âtiyi Karanlık Görerek Azmi Bırakmak - Azim - Azimden Sonra Tevekkül - |
B | *Bayram - Bebek Yâhud Hakk-ı Karâr . Berlin Hatıraları . Bir Ariza - Bir Gece - Bir Mersiye - Bir Mezar Taşına Yazılmış İdi - Bir Resmin Akasına Yazılmış İdi - Bu Da Bir Mezar Taşı İçin Yazılmış İdi - Bir yığın kundakçıdan yangın görenler milleti - Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz - Biz ki yarmıştık şu'unun büyük ummanını - Bülbül - |
C | * Cânan Yurdu - Cenk Marşı |
Ç | Çanakkale Şehidlerine - Çanakkale Şehitlerine - Çık da bir seyret baharın cuş-i rengârengini - Çocuklara - |
D | *Derviş Ahmed - Dirvâs - Durmayalım - Dur Yolcu (Bu şiir bizde yok bakalım |
E | *Edirne - El Uskur'da . Ezanlar - Ey bunca zamandır bizi te'dib eden Allah - Ey milletimin lahzada halkettiği ordu |
F | *Fatih camii . Fatih Camii Şiiri . Fatih Kürsüsünde . İki Arkadaş Fatih Yolunda - Firavun İle Yüzyüze |
G | *Gece - Geçinme Belâsı - Gül,Bülbül - |
H | *Hakkın Sesleri . Hakkın Sesleri/Mehmet Akif Ersoy . Hatıralar . Hasta - Hasır - Hasbihal - Hayat Arkadaşıma - Hicran - Hüsâm Efendi Hoca - Hüsran - Hüsran-ı Mübin -Pek Hazin Bir Mevlid Gecesi - |
İ | İmam : Köse İmam (Akif'in örnek imam modeli) |
J - K | *Japon'lar
|
L | * |
M | *Mahalle Kahvesi - Mahalle Kavgası - Meal-i Celili - Mehmet Ali'ye - Mehmer Ali'ye - Meyhane - Mevlid-i Nebi - Mezarlık - Müslümanlık nerde, bizden geçmiş insanlık bile -Pek Hazin Bir Mevlid Gecesi - |
N | *Ne Eser, Ne de Semer - Necid Çöllerinden Medine'ye . Nefs-i Nefis - Nevruz'a - Nerdesin? - Nihayet neyse idrak ettiğin şey ömr-i fânîden |
O | *Ordunun Duası İstiklal Marşı gibi bu da millete ve orduya ait olduğundan Safahata alınmamıştır.
|
Ö | * |
P | *Pek Hazin Bir Mevlid Gecesi - |
R | *Resim İçin - Resmim İçin - Ressam Haklı - |
S | Şark |
Ş | *Şair Huzurunda Münekkid - Şark- Şehitler Abidesi İçin - Şeytan |
T | *Tebrik - Tek Hakikat - Tevhid Yâhud Feryâd- Umar mıydın? - - Tercümedir - tercümedir1 (İkinci tercümedir) |
U | *Uyan |
V | *Vahdet - Vaiz Kürsüde . |
Y | *Yâ Râb Bu Uğursuz Gecenin Yok Mu Sabâhı? . Ya Rab Bu Uğursuz Gecenin Yok Mu Sabahı? . Yaş Altmış - Yeis Yok! - Yemişçi İhtiyar |
Safahat konu indeksi | |
---|---|
Safahat kelime indeki | |
A | *Acem şahı
|
B | *Balkanlar : Cenk Marşı
|
C | Cehalet : Olmaz ya... Tabii... Biri İnsan, Biri Hayvan!
|
Ç | *Çalışmak :Küfe - Durmayalım -Uyan
|
D | * |
E | * Edirne - Edirne kal'esi (Edirne)
|
F | * |
G | * |
H | Akif'in manzum hikayeleri: Kocakarı ile Ömer(Hz. Ömerin idareciliği) - Köse İmam (Karı boşama derdindeki adama karşı köse imamın itabı ve halden dertlenmesi)
|
İ | İmam : Köse İmam (Akif'in örnek imam modeli)
|
J - K | *Japon'lar -
|
L | *Lala Şahin (Edirne) - |
M | Mahkeme Asım şiiri içinde
|
N | * |
O | *Ordu:Ey milletimin lahzada halkettiği ordu - Ordunun duası -Cenk Marşı - İstiklâl Marşı |
Ö | * |
P | * |
R | Ramazan Vak'ası(Asım'dan)
|
S | Şark - Acemi Semerci |
Ş | Şeriat :Köse İmam
|
T | *Tosunum (Köse İmam)
|
U | *Utanma :Durmayalım
|
V | * |
Y | *Yediği Herze :Köse İmam |
Z | *Zalim idareci : Acem şahı |
MAE Mevzuat | |
---|---|
Mehmet Akif Ersoy - Mehmet Akif Ersoy kitapları - Mehmet Akif Ersoy mevzuatı | |
MAE hakkında | MAE/Hakkında vecizeler |
Wiki linkleri | x |
Kabulü | İstiklal Marşının Kabülü Hakkında Kanun |
Anma günü | İstiklal marşının kabul edildiği gün ve Mehmet Akif Ersoy'u anma günü hakkında kanun İstiklâl Marşının kabul edildiği günü ve Mehmet Akif Ersoy'u anma günü hakkında yönetmelik |
Yenişehir Kaymakamlığı Safahat Çalışma Grubu | |
---|---|
Yahya Günsür Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi/TL11CW | |
Organize Safahat Grubu | Kullanıcı:Vahit - Kullanıcı:Semiha
Kullanıcı:Kayadelen Kullanıcı:Ayse ER Kullanıcı:Eylem GÜNER Kullanıcı:Ragıp ALKAN |
Bilgisayar Lisesi | *Kullanıcı:Elif Aydemir - Müd. Yrd.(Edebiyat öğretmeni)
|
Sosyal Bilimler Lisesi | *Mürşit Tekin
|
M.Adnan Özçelik Lisesi | xxx |
Safahat okulararası görev dağılımı | *Safahat/I. Kitap 'ı Sosyal Bilimler Lisesi,Yahya Günsür Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi, Şevket Pozcu Lisesi
|
Diğer Safahat Çalışanları | Kullanıcı:Cagriorki
Kullanıcı:İkizlerim Kullanıcı:Ayhankaya1971 Kullanıcı:M.Murşit Tekin Kullanıcı:Msbl düzgün Kullanıcı:Çiğdem bilir Kullanıcı:Sait Yılmaz Kullanıcı:Sibel inan Kullanıcı:Elifköse Sevilşen Kullanıcı:Metinkilic1975 Kullanıcı:Kimsesizseyyah GSL md yd Murat Çınarlı Kullanıcı:Abdulvahap Müftülük Kullanıcı:Muhammet altan Kullanıcı:Mehmet Boz Kullanıcı:Mehmet Ömer Kesilmiş Kullanıcı:Aysegultokdemir Kullanıcı:Çevlik Kullanıcı:Gunay sendilmen Kullanıcı:Betul Demır Kullanıcı:Mehmet KAVACIK Kullanıcı:Ayşeüncücan Kullanıcı:Elifaydemir Kullanıcı:Halim bozkurt Kullanıcı:Atik77 Kullanıcı:Mustafa Ekici |
Mehmet Akif Ersoy Şablon:Mehmet Akif Ersoy |
Safahat çalışmaları | |
---|---|
Makaleler | x |
Basım çalışmaları | *Gençler için safahat - Mersin Yenişehir Kaymakamlığınca
|
Safahat sunuları | * Safahat AV sunumu - Mersin Yenişehir Kaymakamlığınca |
Safahat Tasarım Çalışmaları | *Safahat Kitap tasarımları
|
Safahat programları | *Safahat Kutlamaları -
|
Safahat okumaları | *Adnan Özçelik AL Safahat Okumaları
|
Şablon:Mehmet Akif Ersoy |
Şablon:Düz liseler için safahat projesi
Şablon:Anadolu liseleri için safahat projesi
Şablon:Sosyal Bilimler Liseleri için safahat projesi
Şablon:Türki Dillerde Safahat Projesi
Şablon:Safahat İngilizceye Tercüme Projesi