Yenişehir Wiki
Advertisement

Melhame-i Kübra



Hadislerde geçen Melhame-i Kübra hakkında bilgi verir misiniz?

Cevap:

Melhame-i bübra, kelime manası olarak çok büyük ve kanlı savaş anlamına gelmektedir.

Bu konuda değişik tasvirleri ihtiva eden hadis rivayetleri vardır.

Diğer kıyamet alametleri gibi bu da müteşabihtir, kesin olarak tayin edilmesi kolay değildir.

Melhame-i Kübra, kıyametin bir alameti olarak değişik zaman dilimlerinde farklı şekillerde boy gösteren farklı versiyonları olan bir kavram da olabilir.

Hadislerin farklı rivayetleri bu farklı olaylara da işaret etmiş olabilir.

Hadis kaynaklarında geçen özellikleri nazara alındığında bu olayın Osmanlı topraklarında gerçekleşeceği anlaşılabilir. Biz konuyu fazla uzatmadan kendi kanaatimizi de pekiştiren şu hadislere bakabiliriz.


Abdullah b. Büsr anlatıyor; Resulullah (a.s.m) şöyle buyurdu:

“Melhame-i Kübra ile Kostantıniyye´nin fethi arasında altı sene vardır. Yedinci de Mesih Deccal çıkar.”(Ebu Davud, Melahim, 4).


Muaz b. Cebel anlatıyor; Resulullah (a.s.m) şöyle buyurdu:

“Melhame-i Kübra, Kostantin’in fethi ve Deccalin ortaya çıkması (olaylarının hepsi) yedi ay içerisinde meydana gelir.”(Ebu Davud, a.g.e; Tirmizî, Fiten, 58).

Ebu Davud, yukarıdaki hadis rivayetinin bu hadisten daha sahih olduğunu söylemiştir. Tirmizî de bu hadis için “garip” olduğunu söylemiştir.(bk. ilgili yerler).

Buna göre, Melhame-i Kübra’yı zaman itibariyle şöyle anlayabiliriz: Önce Melhame-i Kübra olacak, ardından Konstantiniye fethedilecek, ardından da Deccal çıkacaktır. İşte bu hadis rivayetinden hareketle denilebilir ki;

1. Melhame-i Kübra, Birinci Cihan Harbidir. Osmanlı topraklarının yedi düvel tarafından işgal edildiği bu savaş, İslam aleminde gerçekleşen en büyük savaştır.

2. Konstantiniye/İstanbul’un fethi ise, aynı savaşta İngilizler tarafından işgal edildikten birkaç yıl sonra yeniden kurtulmuş ve yeniden fethedilmiştir.

3. Deccal'in çıkması ise, aynı savaşla bağlantılı olarak belli din düşmanı şahısların ortaya çıkması yanında, materyalist bir düşünce akımını temsil eden Avrupa ve Sovyetler Birliğinde genel olarak meydana gelen semavî dinlerin karşıtı cereyanlar da bu deccali simgelemektedir.

Hadiste ifade edildiği gibi, bu olayların hepsi altı-yedi yıl içerisinde gerçekleşmiştir.

Tabii ki bu da nihayet bir yorumdur; isteyen katılır, isteyen katılmaz.

MUHYİDDİNİ ARABİ, 800 (SEKİZ YÜZ) SENE ÖNCESİNDEN ŞUNLARI HABER VERİYORDU:

Büyük İslam alimi ve Tasavvuf Piri Şeyhül Ekber Muhyiddini Arabi Hazretleri (1164-1240), yazdığı "Dürri Meknun" kitabında, tam 250 (iki yüz elli) sene öncesinden Kostantin şehrinin Müslümanların eline geçip İstanbul'a dönüşeceğini, hem de 800 sene sonra zuhur edecek Hz. Mehdi'nin doğum tarihini vererek büyük bir keramet ve beşaret göstermiştir.

"(Hz. Mehdi Batıdan zuhur eder.. "Rahim"in "mim"i tarihinde doğmuş olur. Lakin, Kamer Tulu' ettiği (doğduğu) zamanda talii (Yıldızı) Saadet burcunda iken...... "Beni Asferi" helak edip İstanbul'a girecek....."

Cümel-i Ekbere göre: Ra:502, Ha:606, Ye:575, Mim:333 değerine sahiptir. Bu değerleri toplarsanız 2016 değerini verir.

"Beni Asfar",Yahudiler değildir. Rum suresinin tefsirine bakarsanız "Ben-i asfar"ın rumlar yani romalılar olduğunu görürsünüz. Yine Bizans üzerine yapılan Tebük seferini incelerseniz bir kısım münafıkların neden sefere katılmadıklarını izah için "Kadınlara zaafiyetim var. Ben-i Asfarın kadınlarını görüp fitneye düşerim" şeklinde bahaneler ileriye sürdüğünü görürsünüz.

"Tulu etmek" fiili "birden bire zuhur etmek, doğmak" anlamındadır. "Doğmak" fiilinin bildiğimiz "doğum" fiili ile ilgisi yoktur. Zuhur etme anlamındadır.

Şeyhül Ekber Muhyiddin-i İbn-i Arabi -kuddise sırruh-’nin Fütuhat’ül Mekkiye’sinin 66. babında Mehdi şöyle anlatılmaktadır:

“Allah’ın bir halifesi daha vardır ki, yeryüzü zulüm ve haksızlıklarla dolu olduğu zaman zuhur edecektir. Yeryüzünü adalet ve sükûnetle dolduracaktır. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-’in yolundan gidecektir. O hiç yanılmayacaktır. Çünkü onun, görmediği yerde doğrultan meleği vardır. Hakkı ayakta tutanlara yardım edecek, dediğini yapacak, bildiğini söyleyecek,

Allah ona o kadar güç verecek ki, bir gece içinde zulmü ve ehlini ortadan kaldıracak, dini ikâme edecek, İslâm’ı ihya edecek, önemsenmez bir hale geldikten sonra ona tekrar kıymet kazandıracak, onu ihya edecek.

Asrında cahil, bahil ve korkak olan bir adam, hemen âlim, cömert ve cesûr olacak. Kendisine karşı geleni ve kafa tutanı perişan edecek. Dini, Resulullah’ın -sallallahu aleyhi ve sellem- zamanında olduğu gibi aynen tatbik edecek. Halis ve hakiki dinden başka hiçbir mezhep kalmayacak.

Mehdi İstanbul şehrini Süfyan’ın elinden alacak. Düşmanları, ehli içtihad alimlerinin mukallidleri olacak. Çünkü onlar, Mehdi’nin kendi imamlarının tersine hükmettiğini gördüklerinde bundan hoşlanmayacaklar, fakat karşı da gelemeyecekler. Onun kılıncı kardaşlarıdır. Kılıncından korktukları için ister istemez hâkimiyetine boyun eğecekler.

Onun açık düşmanları fukaha olacak. Elinde kılıncı yani kardaşları olmasa idi katliyle fetva verirlerdi. Lâkin Cenâb-ı Hak, onu keremiyle ve kılınç ile tathir edecek, onlar ona itaat edeceklerdir. Çünkü halk arasında imtiyazları kalmayacak, hatta ahkam hususunda ilimleri de azalacak. Mehdi’nin gelişiyle alimlerin hükümlerindeki ihtilâflar da giderilecek. Ondan hem korkacaklar hem de birşeyler umacaklar. Kalben ondan nefret edecekler, fakat buna rağmen ister istemez hükmünü kabul edecekler.”

Muhyiddin İbnül Arabi ks hz. mehdi zuhur ettiğinde ilk işinin yanaklarında sakal olmayan Arabistana hakim olan bir taifenin kökünü kazımakla işe başlayacağını haber vermiştir. Bu taife şu anda Vehhabilerdir. Yanaklarında sakal yoktur. Kılıçtan geçirme işlemine Mekkeden başlayacak

Asıl adı Muhammed b. Ali. b. Muhammed b. Ahmed b. Abdullah Hatem Tai olan İbn-i Arabi (h.k. 560-638) Muhyiddin diye meşhur olmuş, künyesi İbn-i Arabi, lakabı Şeyh-i Ekber’dir.

Muhyiddin Arabi, büyük ariflerdendir. İrfani ilimlerin ve teorik irfanın temellerini atmıştır. İslam dünyasının en çalışkan bilginlerinden biridir. O irfancıların içinde eşsiz biridir. İrfanla uğraşanların içinde şimdiye kadar kimse onun gibi olamamıştır. Eserlerinin asıl konuları irfan, haller, kazanımlar ve kalbi tecrübelerdir. Aynı zamanda hadis, tefsir, siret, fıkıh, simya, cifr, astronomi, hesap, cümel ve şiir alanlarında da eserleri vardır. Şimdiye kadar beş yüzden fazla eseri belirlenmiştir.[1]

Çok boyutlu kişiliği ve derin düşünceleriyle asırlarca bir çok ilim ve din adamını kendine çekmiştir. Mihrap şehidi Ayetullah Kadı, Enis-ul Muvahhidin adlı eserinin dip notunda şöyle yazar: Şii ve Sünni alimlerinin içinde onun hakkında üç görüş vardır. Bazıları -Allame Taftazani gibi- onu tekfir ettiler, bazıları evliyanın büyüklerinden hatta kamillerin arifi ve müçtehitlerin a’zamı sayıyor, bazıları da onun veli olduğuna inanmış, ama kitaplarını okumayı haram etmişlerdir.[2]

Ayetullah Cevadi Amuli şöyle diyor: İbn-i Arabi meşhur olduğu zamandan günümüze kadar muhtelif mezhep ve fırkalar tarafından hakkında çeşitli hükümler verilmiştir. Herkes kendi zannına dayanarak onu sevmiş ya da reddetmiştir… Kimileri onu en üst derecede ve ismet haddinde görürken, kimileride zındık olduğunu söylüyor.[3]

Allame Şehid Mutahhari’de şöyle yazıyor: Muhyiddin Arabi, Endülüs’lüdür. Endülüs halkı Sünni’ydi ve Şia’ya karşı inatları vardı. Onlardan nasibi kokusu geliyor. Ehl-i Sünnet alimlerinden nasibi olanlar Endülüslüdürler. Endülüs’te Şia yoktur, olsa da çok azdır. Muhyiddin, Endülüslüdür, ama irfani yönü olduğu için yeryüzünün veli ve hüccetsiz olamayacağı inancına sahiptir. O Şianın görüşünü kabul ediyor. Masum İmamlarla (a.s) Hz. Zehra’nın isimlerini saygı ile anmış ve on iki İmam’ı Hz. Mehdi’ye (a.s) kadar saymıştır ve altı yüz küsur senesinde Onu (a.s) gördüğünü iddia ediyor.[4]

Allame Hasanzade Amuli şöyle yazar: İbn-i Arabi, ed-Dürr-ül Meknun ve’s Sırrul Mektum adlı kitabında yazıyor ki: ‘Kur’an’ın sırları Peygamberden sonra Emir-ul Müminin’de idi.’ Sonra Masum İmamların (a.s) isimlerini tek tek sayarak Hz. Mehdi Bakiyetullah’a kadar geliyor.[5] İbn-i Arabi, Ankau Mağribin Fi Hatmi-l Evliya ve Şems-ul Mağrib adlı eserinde Hatem-ul Velayet’in özellik, şart ve kemallerini anlatmaktadır; bunlar Hz. Hüccet ve Şiilerin on ikinci imamının (a.f) dışında kimsede yoktur. O bu kitabın sonlarında Hatem-ul Evliya’yı açıkça belirleyerek şöyle diyor: ‘Kuşkusuz İmam Mehdi, Resul-u Ekremin soyundandır.’[6]

Fütuhat-ı Mekkiyye’nin 366. babında ahir-uz zamanda gelecek olan Hz. Mehdi’nin (a.s) asker ve komutanları hakkında da şöyle diyor: ‘Allah’ın sonradan zuhur edecek yeryüzünde yaşayan halifesi vardır. Onun zuhuru, dünya zulüm ve kötülükle dolduğu zaman gerçekleşecek ve O dünyayı adaletle dolduracaktır. Dünyanın ömründen bir günden fazla kalmasa da Allah o günü öyle uzatacak ki o halife veli ve yönetici olacak. Mehdi, Resulullah’ın (s.a.a) ıtratından ve İmam Hüseyin b. Ali b. Ebi Talib’in (a.s) soyundandır.

Şeyh-i Ekber İbn-i Arabi’nin el-Via-ul Mahtum Ala’s Sırr-il Mektum adlı risalesi vaat edilmiş Mehdi’nin (a.f) mutlak velayetinin işleri ve zuhurunun ne şekilde olacağı hakkındadır.[7]

İbn-i Arabi’nin Hz. Mehdi (a.s) hakkındaki görüşü Şianın görüşü gibidir. O bu konuda diyor ki: ‘Mehdi (a.s), İmam Hasan Askeri’nin (a.s) oğludur. Hicri 255 yılının Şaban ayının yarısında (15’inde) dünyaya gelmiştir. İsa b. Meryem Onunla buluşuncaya kadar baki kalacaktır.’[8]

Yine O, İmam Mehdi’nin (a.s) ismetine ve ilmini ilahi tenzilden (Kur’an’dan) aldığına inanır.[9]

Hatırlatmak gerekir ki birçok büyük Şii alimi kitaplarında Muhyiddin Arabi’nin sözlerinden deliller getirmiştir. Örneğin, Allame Emini el-Gadir adlı eserinde Nebevi hadisler başlığı altında İmam Ali’nin (a.s) faziletleri bölümünde Ehl-i Sünnet kaynaklarında gelen ‘Ben ilmin şehriyim Ali’de kapısıdır.’ hadisini İbn-i Arabi’nin ed-Dürr-ül Meknun kitabından nakletmiştir.[10]


[1] - Bkz: Muhyiddin Arabi, s.572-576 [2] - Mehdi Neraki, Enis-ul Muvahhidin, (Dipnot), s.170 [3] - Abdullah Cevadi Amuli, Avay-ı Tevhid, s.83-84 [4] - Murtaza Mutahhari, Mecmuay-ı Asar, c.4, s.944 [5] - Muhammed Bedii, Goftegu Ba Allame Hasanzade, s.202 [6] - Muhyiddin Arabi, Hidayet-ul Ümem, Mukaddime, s.25 [7] - Seyyid Celaluddin Aştiyani, Tefsir-u Fatihat-il Kitap, Mukaddime. [8] - Muhyiddin Arabi, Hidayet-ul Ümem, Mukaddime, s.24 [9] - Muhyiddin Arabi, Futuhat-il Mekkiyye, c.6, s.50-66 [10] - Allame Emini, el-Gadir, c.6, s.93

atatürk, sakarya muharebesini mecliste bu şekilde adlandırmıştır.

kübra: ulu, yüce melhame: çok büyük kanlı savaş

(bkz: armageddon)


yahudiler ve evanjeliklerin megiddo'da çıkacaklarına inandıkları büyük savaş.

kitabı mukaddes'te (16/16): "ve o, onları hep birlikte ibranicede armagedon denilen bir yerde topladı" denilmektedir.

revelation'da. bu savaşı nükleer savaş şeklinde yorumlayanlar da vardır, ezekiel 38 ve 39. bölümleri temel alarak: "çok şiddetli yağmurlar ve dolu, yangınlar ve kükürdün kaynaması, dağların düşmesi ve yüksek kayaların çöktüğü depremler.."

islam eskatolojisinde ise ahir zamanda gerçekleşeceğine inanılan deccal ile isa arasındaki savaşa verilen isimdir. hristiyan inanışında bu savaşa armageddon adı verilmektedir.

islam'da deccal denilen büyük fitneden bahsedilirken, muhammed'den önceki bütün peygamberlerin ümmetlerine bundan bahsettiğini bildirmiştir. deccal dünyaya şerri hakim kılmak için savaşacak ve rablık iddiasında bulunacaktır.

islam kaynakları 70.000 yahudinin deccala tabi olacağını yazar. isa ikinci defa avdet edecek ve deccalle savaşarak onu yenecektir. bu savaşın gerçekleşeceği yer ise atların diz kapaklarına kadar kana gömüleceği haber verilen amik ovası'dır.

kaynak: (bkz: vikipedi)

(bkz: mahkeme-i kübra)

ben bu tamlamayı ilk defa ortaokul sıralarında gerçekleştirilen bir atatürk köşkü ziyaretinde kocaman harflerle duvara asılan ve atatürk tarafından 15 eylül 1924 yılında okunan trabzon nutkunun arasında görmüştüm. o zamanlar tabii mana verememiştim bu kelimelere. nereden bilsin melhameyi kübrayı menkuşu gariban. sonradan sakarya savaşı için nutukta da kullanmış bu tamlamayı mustafa kemal.

"arkadaşlar; 5 sene evvel ilk defa samsun'a ayak bastığım zaman bana kuvvet-i kalb veren vatandaşlarımın ilk safında kahraman trabzonluların bulunduklarını asla unutmayacağım. sakarya melhame-i kübrasına üçüncü fırka ile yetişen trabzon evlatlarının meydan-ı muharebede gösterdikleri fedakarlıklarının kıymetli hatırası daima dimağımda menkuş kalacaktır." "... sonra 23 ağustos : sakarya melhamei kübrâsı ki devamı 13 eylül gününe kadardır. bizim kırk bin piyademiz, dört bin beş yüz atlımız, düşmanın seksen sekiz bin piyadesi, üç yüz topu vardır. harp meydanının kuzey yanı sakarya ve dağlardır : keskin ve dik yamaçlarıyla ve kireçli toprakları ve kayalarında tek başlarına birbirinden uzak haşin ve münzevi çam ağaçlarıyla abdülselâm-dağı, gökler-dağı, dağlar. ..."

(bkz: nazım hikmet) (bkz: kuvayi milliye destanı)


gazi mustafa kemal atatürk'ün sakarya meydan muharebesine verdiği isimdir.


son yaşananlarla artık sanki geldi dedirtir.

kıyamet savaşı.


Şeyh_Nazım_Hazretleri_-_Amik_Ovası_-_DECCAL_-_Hz._Mehdi_VİDEO

Şeyh Nazım Hazretleri - Amik Ovası - DECCAL - Hz. Mehdi VİDEO

Bir fırka mürted, bir fırka efdalul şüheda, bir fırka muntasırdır.

Melhame-i Kübra (Büyük Kıyım), kelime manası olarak "çok büyük ve çok kanlı" anlamına gelmektedir.

İbranicede har-megido, Megido dağıdır. Burası Yahudiler ve Evanjeliklerin kıyamet savaşının kopacağına inandıkları yerdir. Akdeniz'den 15 mil içeride, Telaviv'den 55 mil kuzeydedir. Kitabı Mukaddes'te (16/16): "ve o, onları hep birlikte İbranicede Armagedon denilen bir yerde topladı" denilmektedir Vahiy'de. Bu savaşı nükleer savaş şeklinde yorumlayanlar vardır, Ezekiel 38 ve 39. bölümleri temel alarak: "Çok şiddetli yağmurlar ve dolu, yangınlar ve kükürdün kaynaması, dağların düşmesi ve yüksek kayaların çöktüğü depremler.."

Hıristiyan inanışında bu savaşa Armagedon adı verilmektedir.

İslam eskatolojisinde ise ahir zamanda gerçekleşeceğine inanılan, Mehdi'nin ilk zuhurunun olacağı, Amik Ovasında başlayacak, çok büyük ve çok kanlı geçecek olan ve "Büyük Kıyım" anlamına gelen savaştır. Ahir zaman savaşlarının ilki ve en büyüğüdür.[1] Muhammed şöyle demiştir: "Siz Yahudilere karşı savaşmadıkça, ve bu savaşları, Gargat Ağacı gerisine saklanan bir yahudi -'Ey müslümanlar benim arkamda yahudi var, öldürün onu-' deyinceye kadar sürdürmedikçe hüküm günü gelmiş olmayacaktır"[2]

İslam'da Deccal denilen büyük fitneden bahsedilirken, Muhammed'den önceki bütün peygamberlerin ümmetlerine bundan bahsettiğini bildirmiştir. Deccal dünyaya şerri hakim kılmak için savaşacak ve “Rablık” iddiasında bulunacaktır.

İslam kaynakları 70.000 yahudinin Deccal'e tabi olacağını yazar. Deccal'in çıkışı ve İsa'nın ikinci defa avdet etmesinden önce Mehdi'nin çıkışı olacaktır. Bu çıkışın hemen öncesinde çok büyük ve çok kanlı bir savaş olacaktır. Bu savaşın gerçekleşeceği yer atların diz kapaklarına kadar kana gömüleceği haber verilen Amik Ovası'dır.[1] Burada 80 tümen İslam ordusu ile 80 tümen küfür ordusunun yani bir milyona bir milyonluk iki ordunun birbirine gireceğine inanılmaktadır.[3][4][5] 80 tümenlik İslam ordusunun 17 tümeninin tamamen Türkler'den oluşacağı belirtilmiştir.[6] 80 tümenlik İslam ordusunun komutanlığını Mehdi yapacak ancak kendisinden çok az kişi haberdar olacak; herkesçe bilinmeyecektir.[1] Amik Ovası Torosların eteklerinde yer almaktadır.

Kurtuluş Savaşı'ndaki Sakarya Meydan Muharebesi Mustafa Kemal Paşa tarafından bu isimle anılmıştır.[7]

ABD başkanı Ronald Reagan, 1980 ve 1983'deki konuşmalarında Armageddon'u telaffuz etmiş, "Armageddon'u yaşayacak nesil biz olabiliriz" demiştir. Ünlü Nakşibendi şeyhi Muhammed Nazım Kıbrısi ise Armageddon'un Hicri 1433 yılından sonra olacağının beklendiğini açıklamıştır.[8]

Melhame-i Kübra ile Armageddon arasındaki ilişki

İslam'da Melhame-i Kübra olarak bilinen savaş ile Hristiyanlık ve Musevilik'te Armageddon olarak bilinen savaş terminolojide aynı şeyi ifade etmektedir. Aralarındaki temel fark beklenen bu savaşın genel içeriği ile ilgili üç farklı dinin yaklaşımıdır.

İslam'da bu savaşın Amik ovasında; Hristiyanlık ve Musevilik'te ise Megiddo dağının eteklerinde olacağına inanılmaktadır. "Megiddo dağının etekleri"nden Amik ovasının kastedilip kastedilmediği ise net değildir. Ancak net olan husus İslam'da savaşın gerçekleşeceği yer Amik ovası ile referans verilirken; Hristiyanlık ve Musevilik'te Megiddo dağı ile referans verilir.

İslam inancında bu savaşın Mehdi'nin ilk zuhurunun olacağına ve Mesih'in bu savaşta yer almayacağına inanılırken; Hristiyanlık ve Musevilik'te savaşın Mesih'in önderliğinde yapılacağına inanılmaktadır.Şablon:Cn

Hadislerde Melhame-i Kübra ve bir site yorumu

Son Amerikan askerleri Irak'tan çekilir. Tarih, 2010-2012 yılları. Muhtemelen(!) hadislerde bahsedilen Araplarla Sulh dönemi başlar. Sizinle Rumlar arasında dört sulh olacak, dördüncü sulh, Heraklius ehlinden (Âl-i Harun'dan ) bir adam vasıtası ile olur ve bu yedi yıl devam eder. Bir adam, “Ya Resullullah (sav) O gün (7. yılda) insanların imamı kimdir?” dedi. Buyurdu ki: Evladımdan kırk yaşında Mehdi’dir.(Ahirzaman Mehdisi,Suyuti,2.15 ve Ramuz El-Ehadis,299/8)

Fitnelerle beraber Suriye kontrolden çıkar. Türkiye ve Nato müdahale etmek zorunda kalır. Araplar Suriye'yi yalnız bırakır. Suriye saldırısı sonrasında İran karşılık verir. Misilleme olarak Amerika, Körfez ülkeleri (Araplar) ile beraber İran'a saldırır.

Köşeye sıkışan Ruslar sıcak denizlere inme hayali tehlikeye girer. Umulmayan bir zamanda Türkiye, Ruslar tarafından işgal edilir. Ruslar Akdeniz'e kadar inerler. “Sovyet Rusya gün gelir dağılıp yıkılır. Amerika tek başına güç olarak kalır. Gelir Ortadoğu'ya yerleşir. Savaşlar olur.

Müslüman devletler dahi birbiriyle savaşır. Çok kanlar akar, savaşlar, saldırılar olur. Sonra hepsinin arkasına bir barış dönemine girilir. Batı ile doğu, Araplarla İsrail barış sağlarlar. Herkes, bundan sonra artık savaş olmaz dediği bir zamanda Türkiye'nin komşusu Rusya Türkiye’ye saldırır, Amuk (Antakya Amik) ovasında, Amerikan ve müttefikleri güçlerine de saldırır, savaş çıkarır. Rusya'ya karşı birleşirler ve mukavemet gösterirler...

Melheme-i Kübra (Büyük Savaş, Armageddon) budur. Ardından korkunç bir dünya savaşına dönüşür. Savaş dünyanın tamamına yayılır. İnsanlardan çoğu ölür. Büyük bir felaket olacaktır. (Geçen yüzyılda yaşayan Şeyh-i Kamil Abdullah Dağıstani efendi sohbetinden)

Bu durumdan üsleri tehlikeye girdiğine şahit olan Amerika, Türkiye ile beraber Rusya'yı güneyde mağlup eder.Rusya aynı anda Avrupaya da cephe açtığı için gücü zayıflamış ve yenilmesi kolay olmuştur. Yakında siz Rumlar'la (Batılılar) emin bir sulh yapacaksınız. Sonra siz gaza edeceksiniz (savaşacaksınız). Onlar da gerinizde sizin gaza ettiğinize (Rusya'ya) düşman olacaklar. O harpten muzaffer çıkacak ve ganimet alacaksınız. (Ramuz El-Ehadis, 298/1)

Bu zaman dilimi içinde Süfyan ortaya çıkar, kimi batılı ülkelerin ve İsrail'in desteği ile Suriye'de kontrolü alır. Güneyde Karkısa bölgesinde Rusya ile savaşmaktan yorgun düşen Türkiye ve Nato ile çarpışıp savaşı kazanır ve güç bulup Irak'a doğru hareket eder. Artat bin El-Munzir dedi ki:Süfyan Karkısada Türkleri ve Rumları öldürür hatta o topraklarda vahşi hayvanlar onların etleriyle açlıklarını giderirler.(Naim bin Hammad, el-Fiten ve'l-melâhim kitabı).

Sonra Irak'ta katliamlar yapar. İran'ın sınırında Farslarla savaşır. Mekke'de Hz.Mehdi zuhur eder ve Süfyan'la çarpışmaya gider. Süfyan'ı kısa sürede (9 ayda) yener ve Suriye ile Irak'ın kontrolünü alır. (Ek bilgi: Süfyanı destekleyen ve ölümü ile perişan olan İsrail halen ayaktadır. İsrail devleti 2022-2023 yılında son bulacaktır.En doğrusunu Allah bilir)

Rusya'nın yenilmesinden sonra bölgeye konan ve çıkmak istemeyen Amerikan komutan savaşın kendileri kazandığı iddia eder ve sahiplenir. Tabi ki durumu kaldıramayan Türk askeri onu öldürür. Sonra yeşil bir ovaya konacaksınız. Orada bir Rum neferi salibini kaldıracak ve diyecek ki: "Haç galip geldi." Ona müslümanlardan biri karşı koyup, kendisini öldürecek. Bunun üzerine Rumlar muahedeyi bozacak ve gadredecek. Büyük muharebeler olacak. Sizin için toplanacaklar ve seksen sancak halinde üstünüze gecekler. Her bir sancak altında on bin (on iki bin) kişi olarak.(Ramuz El-Ehadis, 298/1)

Bu durumu bahane eden Batılılar Amik ovasına yığın yaparken fırsatı bulan İsrail, desteklediği Süfyan'ın yenilgisinden sonra Türkiye'yi Hatay'dan vurur. Yunanistan destek verir. "İsrail(Süfyan ile beraber), Suriye’yi almadıkça Mehdi çıkmayacak. Daha sonra İsrail Hatay’dan vuracak.

Orada bulunan Amik Ovası kan gölüne dönecek. Türkler önce Yahudi’den tarafa olacaklar sonra Yahudiler tarafından Müslümanlar tarafına geçecekler. Türkiye’nin çeşitli yerlerinden insanlar; 'Biz de Yahudi’yi ülkemizden çıkaralım' deyip orada toplanacaklar. Tam bu esnada Yunan Türkiye’yi vuracak. Hatta Boğaz köprülerini ve Marmara'daki büyük sanayi tesislerini hep vuracaklar.

Amik Ovasında savaşmaya gelen Türklerden bazıları; Aman İstanbul’u vurmuşlar. İstanbul elden gidiyor. Eyvah! Malımız mülkümüz elden gidiyor deyip savaşı terk edecek. Bir kısım ise kalıp Yahudileri yok etmek için savaşacaklar. Afganistan’dan siyah bayraklılar gelip Mehdi As'a yardım edecekler."(Abdullah Gürbüz Hazretleri sohbetinden alıntı)

Hz.Mehdi, Süfyan ölümü sonrası kurduğu ilk orduyu Amik'te Batılılarla çarpışmak için Suriye'deki Guta karargahında toplatır.Melhame-i Kübra gününde (3.Dünya savaşı esnasında Amik cephesinde) merkezi Şam şehrinde Guta denilen yerdedir. O gün müslümanların menzillerinin en hayırlısı orasıdır.(Ramuz El-Ehadis, 322/10)

Mehdi ilk kurduğu orduyu da Türk (tarafından düşmanlara)’e gönderir.(Ahirzaman Mehdisi,Suyuti,4.67)

Böylece savaş başlar. Rumlar, Benim soyumdan ve ismi ismime uygun bir Vali (Mehdi)’ye gadr ettikten sonra Amak (Amik) denilen yerde sizinle savaşacaklardır. Burada Müslümanların üçte bir kadarı öldürülür, sonra bir gün yine o kadar insan öldürülür. 3. gün (seferde) ise savaş Rumlar aleyhine döner(yenilir). Müslümanlar böylece savaşa devam eder (kazanır). (Ahirzaman Mehdisi,Suyuti,8.6)


Celaleddin Suyutî Eserleri

"El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alameti'l-Mehdiyyi'l-Muntazar" ve "Kitabü'l-Burhan Fi Alameti'l-Mehdiyyi'l-Ahir Zaman" eserlerinin yazarı kimdir

El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alameti’l-Mehdiyyi’l-Muntazar” adlı kitap, İbn Hacer el-Mekkî’nindir.

Kitabü’l-Burhan Fi Alameti’l-Mehdiyyi’l-Ahir Zaman” adlı eser ise, Celaleddin Suyutî’nindir.

Bu iki yazar da İslam aleminde tanınmış büyük alimlerdendir.

Söz konusu kitaplardaki hadislerin bir kısmı, sahih, bir kısmı hasen, bir kısmı da zayıf olabilir. Ancak genel olarak, Hz. Mehdi’nin geleceğine dair hadisler sahihtir. Sahavî gibi büyük hadis alimlerine göre, Mehdi ile ilgili hadis rivayetleri mütevatir olup sıhhatinde şüphe yoktur.

Kaynak:http://www.gaybihadisler.com/2014/01/3dunya-savas-cephesi-olan-amik-ovas_8725.html


Ayrıca bakınız

Dipnotlar

  • Grace Hallsell, Tanrıyı Kıyamete Zorlamak, Çev. Mustafa Acar-Hüsnü Özmen, Kim Y., Ankara 2002.

Kaynakça

  1. 1,0 1,1 1,2 Kıyamet Alametleri - Râmûz el-Ehàdîs'ten Dersler - http://dervisan.com/kitap/kiyamet/
  2. http://dergi.altinoluk.com/index.php?sayfa=yillar&MakaleNo=d244s040m1
  3. Ravi: Ebud-Derdâ - Râmûz el-Ehàdîs, 74/3, Ahmed Ziyâeddîn Gümüşhanevî
  4. Ravi: Avf ibn-i Mâlik - Râmûz el-Ehàdîs, 296/7, Ahmed Ziyâeddîn Gümüşhanevî
  5. http://www.hikem.net/download/ramuz%20el-ehadis/index.html
  6. http://www.facebook.com/video/video.php?v=122080061172720
  7. Şablon:Haber kaynağı
  8. Berat Gecesinin Tecellisi


Dış linkler

https://tr.wikipedia.org/wiki/melhame-i_kübra

Advertisement