←Selma | Safahat Mehmet Akif Ersoy |
Azim→ |
(İbrâhim Bey merhum ki tabâbet-i baytariye ulemâsındandır, hâk-i pâk-i, Şark´ın yetiştirdiği nevâdir-i irfân ü faziîletin biridir: Merhûmu yakından tanıyanlar dört sene evvelki fecîa-i irtihâlinin millet için ne elîm bir zıyâ ; hükûmet için ne azîm bir hacâlet olduğunu teslimde tereddüt etmezler. Şark´ın, Garb´ın bedâyi´i-i ilm ü fennini toplayıp hâfızasına doldurmuş; mahfûzâtını muhâkemâtıyle, meşhûdâtıyle şâyân-ı hayret bir sûrette tevsi´ etmiş; Şark´ın her tarafını defeât ile dolaşmış; Garb´ın en medenî memâlikini görmüş, gezmiş; elsine-i Şarkıyeyi edebiyâtıyle bilir; Fransız, Rus lisanlarını hakkıyle öğrenmiş olan bu büyük adam fıtraten mahviyyete âşık, iştihâra düşman olmasaydı, emînim ki, hükümet-i sâbıkanın o sâbıkalı ricâli yüzünden gurebâ hastahânelerinde ölen öyle birhakîm-i zû fünûnu tanımak için kâriîn-i kirâm benim gibi bir âcizin delâletine müftekkir kalmazdı!) |
Bakınız: Merhum İbrahim Bey/4, Merhum İbrahim Bey/1 , Merhum İbrahim Bey/2 , Merhum İbrahim Bey/3 , Merhum İbrahim Bey/İngilizce , Merhum İbrahim Bey/Osmanlıca , Merhum İbrahim Bey/Farsça , Merhum İbrahim Bey/Arapça , Merhum İbrahim Bey/Azerice |
Şiir Metni
|
Güncel Türkçesi
|
Dönen muhît-i nigâhımda yâl ü bâlindir; Bütün hayâlim o fevka'l-hayâl hâlindir!
|
Gözümün önünden gitmeyen biçimli endamındır,
Bütün hayâlim senin o olağanüstü hâlindir. |
Zalâm-ı hayrete düşmüş, batar çıkarken ümîd, Önünde rehber olan meş'alem hayâlindir.
|
Şaşkınlığın karanlığına düşmüş, batıp çıkarken ümit, Önümde kılavuz olan ışık senin hayâlindir. |
Semâ-güzîn olarak gittin ey İlâhî nûr, Peyinde şimdi ufuktan geçen zılâlindir. Bu kâinât senin hâtıranla hep lebrîz: |
Gökyüzünü isteyerek gittin ey ilâhî nur, Ufuktan süzülüp geçen gölgelerin şimdi arkandadır. Bu kâinat senin hatıranla dopdoludur. |
Zemîn, zaman banâ yâd-âver-i cemâlindir. Bütün cihâtta akseyliyen hemâlindir.
|
Zemin, zaman bana senin yüzünü hatırlatır. Bütün her tarafta benzerlerin yansımaktadır. |
Esîr, sanki bir âyîne-i celâlindir! Nücûm-i lâmia-zâ bârikât-ı irfânın, Leyâl, ihâta-i eşyâdaki kemâlindir! |
Esir sanki senin büyüklüğünün aynasıdır!
|
Seher o nâsiyeden bir nişân-ı feyzâ-feyz Şafakta dalgalanan renk reng-i âlindir.
|
Sabah, o çehreden feyizli bir nişan, Şafakta dalgalanan renk senin al rengindir. |
Ulüvv-i kâ'bını tasvîr eder nigâhımda Semâ, olanca vuzuhiyle bir misâlindir.
|
Gözümde yücelik dereceni anlatmak ancak
Gökyüzüyle mümkündür o senin apaçık misalindir. |
Cibâl, heykel-i sâhib-vekâr-ı azmindir, Suhûr, hıffete düşman olan hısâlindir.
|
Dağlar, azminin ağırbaşlı heykelidir. Kayalarsa hafifliğe düşman ahlâkını temsil ederler. |
Bulut yemîn-i leâl-î-nisâr-ı cûdundur, Güneş müfekkire-i herdem- iştiâlindir.
|
Bulut inciler saçan cömertlik elindir, Güneş sürekli parlayan düşünme gücündür. |
Tulû' ; levha-i rengîn-i ibtisamındır, Gurûb, safha-i gamkîn-i infiâlindir.
|
Güneşin doğuşu, gülümseyişinin güzel tablosudur,
|
Havâda mevcelenir sânihat-ı kudsiyyen, Riyâh, rûhumu pür-cûş eden mekâlindir.
|
Havada kutsal fikirlerin dalgalanır,
|
Çemende cilveler eyler bahâr-ı dîdârın, Sabâ nüvîd-i ümîd-âver-i visâlindir.
|
Çemende oynaşır yüzünün baharı,
|
Şitâ, peyinde hurûşan kıyâmet-i kübrâ, Rebî ; hâtıra-i şi'r-i lâ yezâlindir.
|
Kış, ardında coşan büyük kıyamettir,
|
Hülâsa, nazra-i im'ânımın önünde cihan Senin sahîfe-i zâtın, senin meâlindir.
|
Kısacası, sorgulayan bakışımın önünde dünya
|
Senin hayâl-i sabîhin -ki bir zaman ey yâr,
Edince leyle-i rûhumda bin emel bîdâr; |
Senin güzel hayalin -ki bir zaman ey dost, Geceye benzeyen ruhumda binlerce arzu uyandırdığı sırada; |
Kıyâs ederdim açılmış sabâh-ı istikbâl Bu gün bulutların altında eylemekte karâr!
|
Bana gelecek sabahının doğuşu gibi gelirdi
|
Garîb, şâm-ı garîban kadar hazîn oluyor, Nigâh-ı rikkatimin karşısında fecr-i bahâr.
|
İncelikleri gören gözlerime bahar sabahı
|
Birer bürehne kadîd-i mehîbi andırıyor Hayât hulle-i sebzinde cilveger eşcâr.
|
Yeşil hayat elbisesini giymiş oynaşan ağaçlarsa,
|
Bütün bu sâha-i hadrâ, bu nev-demîde çemen Yeşil bir örtünün altında bir amîk mezâr!
|
Bütün bu yeşil alan, bu yeni bitmiş çimen
|
Sımâh-ı cânıma bin uhrevî sadâ geliyor Neşîdeler okuyorken gusûn-i terde hezâr.
|
Taze dallarda şarkılar söylüyorken bülbül,
|
Temevvüc eyliyerek gözlerinde jale-i nûr Şükûfe-zârda gûyâ ki ağlıyor ezhâr.
|
Dalgalanarak gözlerinde ışıklı çiğ damlaları,
|
Senin sahîfe-i zâtın senin meâlin iken Bütün cihân-ı bedâyi'de müncelî âsâr
|
Bütün güzellikler cihanmda parlayan eserler
|
Samîm-i rûhumu pür-cûş ü bîkarâr ediyor Bugün o sîne-i hilkâtte inleyen eş'âr!
|
Ruhumu derinden coşturup kararsız bırakıyor,
|
Muhît şimdi şebistan-ı iğtirâbındır: Bugün uyanmıyor artık o nâzenîn eshâr!
|
Dünya şimdi senin batışınla karanlığa gömülmüştür,
|
Sen ey semâları işrâk eden ziyâ-yı ezel, Bu hâkdânı bıraktın peyinde zulmet-zâr
|
Sen ey gökleri aydınlatan ezeli ışık,
|
Gerildi bir ebedî perde beynimizde, senin Açıldı pîş-i celâlinde âlem-i dîdâr.
|
Seninle aramıza bir ebedî perde gerildi,
|
Cihan cihan dolaşırsın fezâ-yı lâhûtu, Nasıl ki yâd-ı hazînin gezer diyar diyar!
|
Hüzünlü hatıralarının diyar diyar karşıma çıkması gibi, Cihan cihan dolaşırsın öteler âlemini! Nasıl ki hüzünlü hatıran gezer diyar diyar! |
Hayât varsa senin sermedî hayâtındır, Azâb, yoksa, bu fânî hayât-ı velveledâr.
|
Gerçek hayat ancak senin sonsuz hayatındır, Şu geçici gürültülü hayat bir azaptan ibarettir.
|
Sükûnu nerde bulur âh kalb-i mehcûrum? Derûn-i sînede bin herc ü merc-i dâim var!
|
Rahatı nerede bulur âh bu terk edilmiş kalbim?
Göğsümün derinliğinde binlerce bitmeyen kargaşa var! |
Demek, görünmiyeceksin ile'l-ebed bana sen, Demek, uzaktasın ey yâr-ı mihriban benden!
|
Demek, görünmeyeceksin ebediyen bana sen,
|
Hayâta sen beni rabteylemiş iken, şimdi
Aceb nasıl yaşarım söyle, âh sensiz ben? |
Hayata sen beni bağlamış iken, şimdi Acaba nasıl yaşarım, söyle, âh sensiz ben? |
"Günün birinde gelirsin de eski âlemler Devâm eder yine birlikte öyle şâtır, şen...
|
"Günün birinde gelirsin de eski âlemler
|
Bu gîrûdâr-ı maîşetten el çeker, ararız Seninle sîne-i uzlette gizli bir me'men...
|
Bu geçim kavgasından el çeker, ararız Seninle tenhalığın kucağında gizli bir sığınak... |
Karışmayız şu cihânın nebûd ü bûduna hiç, Nasıl ki bunca zamandır karışmadık zâten!
|
Karışmayız şu dünyanın varına yoğuna hiç,
Nasıl ki bunca zamandır karışmadık zaten! |
Uzakta aksede dursun o hây ü hûy-i mehîb... Sükûn içinde biz ,ey dost, yek-revan, yek-ten,
|
Uzakta aksede dursun o korkunç kargaşa..
|
Devâm eder gideriz her zamanki âhenge, Döner muhîtimiz üstünde hep senin nağmen...
|
Devam eder gideriz her zamanki âhenge.
|
Beyân-ı ukde-güdâzınla mübhemât-ı şu'ûn Yavaş yavaş açılıp bir vuzûh olur rûşen.
|
Düğümleri çözen sözlerinle olayların örtüleri
Yavaş yavaş sıyrılıp apaçık bir aydınlık görülür. |
Verâ yı perde-i kudrette gizlenen râzın Önünde feyz-i beyânın açar da bin revzen
|
Kudret perdesinin ötesinde gizlenen sırrın Önünde manâlı sözlerin bin pencere açar da, |
İyân olur o zaman karşımızda âlem-i rûh Düşüp gider gözümüzden bütün kuyûd-i beden!
|
Görünür o zaman ruh âlemi karşımızda,
|
Birer terâne-i ilhâm olan neşâidini Kemâl-i vecd ile tekrâr dinlerim... " derken
|
Birer ilham nağmesi olan şiirlerini
|
Bugün emellerimin hepsi ser-nigûn oldu... Meğerse olmıyacakmış ne bir gelen, ne giden!
|
Bugün emellerimin hepsi yerle bir oldu... Meğerse olmayacakmış ne bir gelen, ne giden! |
Meğer açılmıyacakmış müebbeden artık O perde perde hakâik o ukdeler, o dehen!
|
Meğer açılmayacakmış sonsuza dek artık
|
Yazık ki yükselerek matla'ında etti karar O lem'a lem'a sünûhât... Hem de pek erken!
|
Yazık ki yükselerek doğduğu yerde karar kıldı
|
Niçin gurûb ediverdin sen ey sitâre-i şark, Henüz kemâlini derk etmeden zavallı vatan?
|
Niçin batıverdin sen ey doğunun yıldızı,
|
Şu son zamanda zıyâ'ın kadar zıyâ-ı elîm İsâbet etmedi âfâk-ı Şark'a, İbrâhîm!
|
Şu son zamanda kaybın kadar acı bir kayıp İsabet etmedi Doğu'nun ufuklarına, İbrahim! |
Eğerçi milletin ümmîd-gâh-ı ikbâli Olan beş on büyük âdem, beş on vücûd-ü kerîm
|
Gerçi milletin kendini yükselteceğini ümit ettiği
|
Birer birer heder olmuştu senden evvelce... Senin peyinde fakat kaldı bin ümîd-i akîm.
|
Birer birer kaybedilmişti senden evvelce
|
Yarım asırda uyanmış çerâğ-ı feyze bakın: Bir anda oldu sönüp perde pûş-i hâk-i remîm!
|
Yarım asırda uyanmış şu feyz meş'alesine bakın:
|
Tasavvur eyliyemezdim ki ansızın dursun Felâh-ı ümmet için çarpınan o kalb-i rahîm!
|
Tasavvur edemezdim ki ansızın dursun,
|
Tahayyül eyliyemezdim ki seyrden kalsın Muhît-i şarkta cevlân eden o fikr-i hakîm!
|
Hayal edemezdim ki temaşadan geri kalsın,
|
Ridâ-yi hâke büründün sen ey sirâc-i edeb, Fakat o lem'a ki yâdımdadır... Zevâli adîm!
|
Toprağın örtüsüne hüründün ey edep ışığı,
|
Durup mezârının üstünde ağladıkça sehâb; Gelip başında enîn eyledikçe rûh-u nesîm;
|
Durup mezarının üstünde ağladıkça bulut; Gelip başında inledikçe ruhu rüzgârın; |
İnip melâik-i rahmet cihân-ı bâlâdan Harîm-i kabrine ettikçe her zaman ta'zîm;
|
Rahmet melekleri yüce âlemden, Mezarına inip senin büyüklüğünü andıkça; |
Bahâr vakti çiçeklerde yâd-ı enfâsın Meşâm-ı câna duyurdukça bin lâtîf şemim;
|
Bahar vakti çiçeklerde nefeslerinin hatırası Ruhuma bin güzel koku duyurdukça; |
Döner hayâlimin en muhterem harîminde Senin o tayf-ı lâtîfin ey âşinâ-yı kadîm!
|
Döner hayalimin en derin yerlerinde Senin o güzel görüntün ey eski dost! |
Musâb olan yalınız âilen midir? Heyhât, Bıraktın arkada binlerce hânümânı yetîm!
|
Acıya uğrayan yalnız ailen midir? Heyhat, Bıraktın arkanda binlerce ocağı yetim! |
Olurdu dest-i tesellî-medâr-ı lûtfunla Sirişk içinde yüzen çehreler bir anda besîm;
|
Senin lûtfunun teselli edici eliyle,
|
Ederdi cûd-i merâhim-nümûd-i feyyâzın Hazâin olsa bütün ehl-i fâkaya taksîm.
|
Hazinelere sahip olsan, bunları merhametle dolu,
|
O bir cihân-ı fezâildi, mahvolup gitti... Nedir? Niçindir İlâhî bu inkılâb-ı azîm?
|
O bir erdemler dünyasrydı, yok olup gitti... Nedir? Allah'ım bu büyük değişiklik ne içindir? |
Ey yâd-ı güzîn-i ihtirâmı, Rûhumda hayâtının devâmı;
|
Ey çok değerli, seçkin hatırasıyla,
|
Ey lem'a-i feyzinin tamâmı,
Subh-i ezelînin ihtişâmı;
|
Ey bereket dolu bütün parıltısında,
|
Bakmaz da bu dâr-ı ibtilâya
Rûhun can atardı i'tilâya; En sonra o nûr-i arş pâye Yükseldi civâr-ı Kibriyâ'ya... |
Bu imtihan yerine bakmaz da,Ruhun can atardı yükselmeye;
En sonra o Arş'a dayanmış olan nur,Yükseldi Allah katına... |
Dem şimdi dem-i saâdetindir.· Ervâh, nedîm-i hazretindir.
|
Zaman şimdi mutluluğunun zamanıdır: Ruhlar, saygı dolu sohbet arkadaşlarındır. |
Tevfik olarak yolunda hem-râh,
Aştın şu fezâ-yı tân nâgâh; Tâ fecr-i bekâda oldun âgâh... |
Allah'ın yardımı yolunda yoldaş olarak,
|
Hâlâ gidiyorsun, Allah Allah!
Pervâzına yok mudur tenâhî? Ey tâir-i gülşen-i İlâhî! |
Hâlâ gidiyorsun, Allah Allah!
|
Her gül dibi medfen-i hayâlin,
Her gonca kitâbe-i kemâlin
Her yerde iyân olan meâlin; |
Her gülün dibinde hayalin gömülü,
Her gonca olgunluğunun kitabesi; Kaybolup giden yüzün her yerde, Aşikâr olan manâların her yerde; |
Bir yerde görünmüyorsun amma;
Her yerde bedâyi'in hüveydâ! |
Bir yerde görünmüyorsun ama,
|
Ey sen ki harîm-i Hakk'a mahrem
Oldun da yabancın oldu âlem; Yâd eyliyecek misin ki bilmem? |
Ey sen ki Allah'ın sırlarına ortak oldun da yabancılaştı sana âlem Hatırlayacak mısın ki bilmem?
|
Dünyâ denilen bu sicn-i mâtem
Hâlâ bana dâr-ı imtihandır... Kurtulmadım işte an bu andır! |
Dünya denilen bu matem dolu zindan
Benim için hâlâ bir imtihan yeridir... Ve şu ana dek kurtulmamışımdır. |
Ey yar-ı aziz-i gam-küsarım, Mahvoldu Huda bilir kararım;
|
Ey dert ortağı sevgili dostum,
|
Sarsıldı olanca ıstıbarım; Bi-zar peyinde ruh-i zarım!
|
Sarsıldı olanca sabrım;
|
Gittin, beni kimsesiz bıraktın, Yaktın beni hasretinle yaktın.
|
Gittin, beni kimsesiz bıraktın, Yaktın beni hasretinle yaktın |
3'lü Tablo[]
'Latin harflerine transkriptli metin | Sadeleştirilmiş metin | İngilizce Tercümesi |
(İbrahim Bey merhum ki tabâbet-i baytariye ulemâsındandır, hâk-i pâk-i Şark'ın yetiştirdiği nevâdir-i irfan ü fazületin biridir. Merhumu yakından tanıyanlar dört sene evvelki fecîa-i irtihâlinin millet için ne elim bir zıya', hükümet için ne azîm bir hacâlet olduğunu teslimde tereddüt etmezler. Şark'ın, Garb'ın bedâyi'i-i Um ü fennini toplayıp hafızasına doldurmuş; mahfâzâtını muhâkemâtıyle, meşhûdâttyle sâyân-ı hayret bir surette tevsi' etmiş; Şark'ın her tarafını defeât ile dolaşmış; Garb'ın en medenî memâlikini görmüş, gezmiş; elsine-i Şarkıyeyi edebiyâtıyle bilir; Fransa, Rus lisanlarını hakkıyle öğrenmiş olan bu büyük adam fıtraten mahviyyete âşık, iştihara düşman olmasaydı, eminim ki, hükümet-i sabıkanın o sabıkalı ricali yüzünden gu-rebâ hastahânelerinde ölen öyle bir hakîm-i zû-fünûnu tanımak için kâriîn-i kiram benim gibi bir âcizin delâletine müftekır kalmazdı!)
Bütün hayâlim o fevka´l-hayâl hâlindir! Zalâm-ı hayrete düşmüş, batar çıkarken ümîd, Önünde rehber olan meş´alem hayâlindir. Semâ-güzîn olarak gittin ey İlâhî nûr, Peyinde şimdi ufuktan geçen zılâlindir. Bu kâinât senin hâtıranla hep lebrîz: Zemîn, zaman banâ yâd-âver-i cemâlindir. Bütün cihâtta akseyliyen hemâlindir. Esîr, sanki bir âyîne-i celâlindir! Nücûm-i lâmia-zâ bârikât-ı irfânın, Leyâl, ihâta-i eşyâdaki kemâlindir!
Şafakta dalgalanan renk reng-i âlindir. Ulüvv-i kâ´bını tasvîr eder nigâhımda Semâ, olanca vuzuhiyle bir misâlindir. Cibâl, heykel-i sâhib-vekâr-ı azmindir, Suhûr, hıffete düşman olan hısâlindir. Bulut yemîn-i leâl-î-nisâr-ı cûdundur, Güneş müfekkire-i herdem-iştiâlindir. Tulû? ; levha-i rengîn-i ibtisamındır, Gurûb, safha-i gamkîn-i infiâlindir. Havâda mevcelenir sânihat-ı kudsiyyen, Riyâh, rûhumu pür-cûş eden mekâlindir. Çemende cilveler eyler bahâr-ı dîdârın, Sabâ nüvîd-i ümîd-âver-i visâlindir. Şitâ, peyinde hurûşan kıyâmet-i kübrâ, Rebî ; hâtıra-i şi´r-i lâ yezâlindir. Hülâsa, nazra-i im´ânımın önünde cihan Senin sahîfe-i zâtın, senin meâlindir.
Senin hayâl-i sabîhin -ki bir zaman ey yâr, Edince leyle-i rûhumda bin emel bîdâr; Kıyâs ederdim açılmış sabâh-ı istikbâl- Bugün bulutların altında eylemekte karâr! Garîb, şâm-ı garîban kadar hazîn oluyor, Nigâh-ı rikkatimin karşısında fecr-i bahâr. Birer bürehne kadîd-i mehîbi andırıyor Hayât hulle-i sebzinde cilveger eşcâr. Bütün bu sâha-i hadrâ, bu nev-demîde çemen Yeşil bir örtünün altında bir amîk mezâr!
Neşîdeler okuyorken gusûn-i terde hezâr. Temevvüc eyliyerek gözlerinde jale-i nûr Şükûfe-zârda gûyâ ki ağlıyor ezhâr. Senin sahîfe-i zâtın senin meâlin iken Bütün cihân-ı bedâyi´de müncelî âsâr, Samîm-i rûhumu pür-cûş ü bîkarâr ediyor Bugün o sîne-i hilkâtte inleyen eş´âr! Muhît şimdi şebistan-ı iğtirâbındır: Bugün uyanmıyor artık o nâzenîn eshâr! Sen ey semâları işrâk eden ziyâ-yı ezel, Bu hâkdânı bıraktın peyinde zulmet-zâr Gerildi bir ebedî perde beynimizde, senin Açıldı pîş-i celâlinde âlem-i dîdâr. Cihan cihan dolaşırsın fezâ-yı lâhûtu, Nasıl ki yâd-ı hazînin gezer diyar diyar! Hayât varsa senin sermedî hayâtındır, Azâb, yoksa, bu fânî hayât-ı velveledâr. Sükûnu nerde bulur âh kalb-i mehcûrum? Derûn-i sînede bin herc ü merc-i dâim var!
Demek, görünmiyeceksin ile´l-ebed bana sen, Demek, uzaktasın ey yâr-ı mihriban benden! Hayâta sen beni rabteylemiş iken, şimdi Aceb nasıl yaşarım söyle, âh sensiz ben? "Günün birinde gelirsin de eski âlemler Devâm eder yine birlikte öyle şâtır, şen... Bu gîrûdâr-ı maîşetten el çeker, ararız Seninle sîne-i uzlette gizli bir me´men...
Nasıl ki bunca zamandır karışmadık zâten! Uzakta aksede dursun o hây ü hûy-i mehîb... Sükûn içinde biz ey dost, yek-revan, yek-ten, Devâm eder gideriz her zamanki âhenge, Döner muhîtimiz üstünde hep senin nağmen... Beyân-ı ukde-güdâzınla mübhemât-ı şu´ûn Yavaş yavaş açılıp bir vuzûh olur rûşen. Verâ yı perde-i kudrette gizlenen râzın Önünde feyz-i beyânın açar da bin revzen İyân olur o zaman karşımızda âlem-i rûh Düşüp gider gözümüzden bütün kuyûd-i beden! Birer terâne-i ilhâm olan neşâidini Kemâl-i vecd ile tekrâr dinlerim... " derken Bugün emellerimin hepsi ser-nigûn oldu... Meğerse olmıyacakmış ne bir gelen, ne giden! Meğer açılmıyacakmış müebbeden artık O perde perde hakâik o ukdeler, o dehen! Yazık ki yükselerek matla´ında etti karar O lem´a 1em´a sünûhât... Hem de pek erken! Niçin gurûb ediverdin sen ey sitâre-i şark, Henüz kemâlini derk etmeden zavallı vatan?
Şu son zamanda zıyâ´ın kadar zıyâ´-ı elîm İsâbet etmedi âfâk-ı Şark´a, İbrâhîm! Eğerçi milletin ümmîd-gâh-ı ikbâli Olan beş on büyük âdem, beş on vücûd-i kerîm Birer birer heder olmuştu senden evvelce... Senin peyinde fakat kaldı bin ümîd-i akîm. Yarım asırda uyanmış çerâğ-ı feyze bakın: Bir anda oldu sönüp perde pûş-i hâk-i remîm! Tasavvur eyliyemezdim ki ansızın dursun Felâh-ı ümmet için çarpınan o kalb-i râhîm! Tahayyül eyliyemezdim ki seyrden kalsın Muhît-i şarkta cevlân eden o fikr-i hakîm! Ridâ-yı hâke büründün sen ey sirâc-ı edeb, Fakat o lem´a ki yâdımdadır... Zevâli adîm! Durup mezârının üstünde ağladıkça sehâb; Gelip başında enîn eyledikçe rûh-i nesîm; İnip melâik-i rahmet cihân-ı bâlâdan Harîm-i kabrine ettikçe her zaman ta´zîm; Bahâr vakti çiçeklerde yâd-ı enfâsın Meşâm-ı câna duyurdukça bin lâtîf şemim; Döner hayâlimin en muhterem harîminde Senin o tayf-ı lâtîfin ey âşinâ-yı kadîm! Musâb olan yalınız âilen midir? Heyhât, Bıraktın arkada binlerce hânümânı yetîm! Olurdu dest-i tesellî-medâr-ı lîtfunla Sirişk içinde yüzen çehreler bir anda besîm; Ederdi cûd-i merâhim-nümûd-i feyyâzın Hazâin olsa bütün ehl-i fâkaya taksîm. O bir cihân-ı fezâildi, mahvolup gitti... Nedir? Niçindir İlâhî bu inkılâb-ı azîm?
Ey yâd-ı güzîn-i ihtirâmı, Rûhumda hayâtının devâmı; Ey lem´a-i feyzinin tamâmı, Subh-i ezelînin ihtişâmı;Âmâline dargelince nâsût İkbâline sîne açtı lâhût.
Bakmaz da bu dâr-ı ibtilâya Rûhun can atardı i´tilâya; En sonra o nûr-i arş pâye Yükseldi civâr-ı Kibriyâ´ya... Dem şimdi dem-i saâdetindir.· Ervâh, nedîm-i hazretindir.
Tevfik olarak yolunda hem-râh, Aştın şu fezâ-yı tân nâgâh; Tâ fecr-i bekâda oldun âgâh... Hâlâ gidiyorsun, Allah Allah! Pervâzına yok mudur tenâhî? Ey tâir-i gülşen-i İlâhî! Her gül dibi medfen-i hayâlin, Her gonca kitâbe-i kemâlin Her yerde nihân olan cemâlin, Her yerde iyân olan meâlin; Bir yerde görünmüyorsun amma; Her yerde bedâyi´in hüveydâ!
Ey sen ki harîm-i Hakk´a mahrem Oldun da yabancın oldu âlem; Yâd eyliyecek misin ki bilmem? Dünyâ denilen bu sicn-i mâtem Hâlâ bana dâr-ı imtihandır... Kurtulmadım işte an bu andır! Ey yar-ı aziz-i gam-küsarım, Mahvoldu Huda bilir kararım; Sarsıldı olanca ıstırabım; Bi-zar peyinde ruh-i zarım! Gittin, beni kimsesiz bıraktın, Yaktın beni hasretinle yaktın. |
(İbrahim Bey merhum ki veterinerlik âlimlerindendir, Doğu'nun temiz toprağının yetiştirdiği seçkin bilgi ve erdem sahiplerinden biridir. Rahmetliyi yakından tanıyanlar dört sene önceki feci ölümünün millet için ne acı bir kayıp, hükümet için ne büyük bir u-tanç olduğunu kabulde tereddüt etmezler. Doğu'nun, Batı'nın i-lim ve fendeki güzelliklerini toplayıp hafızasına doldurmuş; bilgilerini muhakemesiyle, gördükleriyle hayret edilecek bir şekilde genişletmiş; Doğu'nun her tarafını defalarca dolaşmış; Batı'nın en medeni ülkelerini görmüş, gezmiş; Doğu dillerini edebiyatlarıyla birlikte bilir; Fransız, Rus dillerini hakkıyla öğrenmiş olan bu büyük adam yaratılıştan alçakgönüllülüğe aşık, şöhrete düşman olmasaydı, eminim ki eski idarenin o sabıkalı yöneticileri yüzünden gariplerin yattığı hastanelerde ölen böyle derin bilgi sahibi bir âlimi tanımak için okuyucular benim gibi bir âcizin kılavuzluğuna muhtaç kalmazlardı.) Gözümün önünden gitmeyen biçimli endamındır, Bütün hayâlim senin o olağanüstü hâlindir. Şaşkınlığın karanlığına düşmüş, batıp çıkarken ümit, Önümde kılavuz olan ışık senin hayâlindir. Gökyüzünü isteyerek gittin ey ilâhî nur, Ufuktan süzülüp geçen gölgelerin şimdi arkandadır. Bu kâinat senin hatıranla dopdoludur: Zemin, zaman bana senin yüzünü hatırlatır. Bütün her tarafta benzerlerin yansımaktadır. Esir sanki senin büyüklüğünün aynasıdır! Şu parlayan yıldızlar irfanının şimşekleri, Geceler, eşyayı kavrayıştaki olgunluğundur.
Şafakta dalgalanan renk senin al rengindir. Gözümde yücelik dereceni anlatmak ancak Gökyüzüyle mümkündür o senin apaçık misalindir. Dağlar, azminin ağırbaşlı heykelidir. Kayalarsa hafifliğe düşman ahlâkını temsil ederler. Bulut inciler saçan cömertlik elindir, Güneş sürekli parlayan düşünme gücündür. Güneşin doğuşu, gülümseyişinin güzel tablosudur, Batışı ise kırgın ve kederli zamanındır. Havada kutsal fikirlerin dalgalanır, Sular ruhumu coşturan sözlerindir. Çemende oynaşır yüzünün baharı, Sabah rüzgârı sana kavuşma ümidinin müjdeleri, Kış, ardında coşan büyük kıyamettir, Bahar, sonu gelmeyen şiirinin hatırasıdır. Hülasa, araştıran bakışımın önünde dünya Senin zâtına ait bir sayfadır, senin anlamını taşır.
Geceye benzeyen ruhumda binlerce arzu uyandırdığı sırada; Bana gelecek sabahının doğuşu gibi gelirdi- Bugün artık bulutların altını mekân tutmaktadır! İncelikleri gören gözlerime bahar sabahı Garip, gariplerin akşamı kadar hazin gelmektedir! Yeşil hayat elbisesini giymiş oynaşan ağaçlarsa, Örtüsünden soyulmuş heybetli iskeletler gibidir. Bütün bu yeşil alan, bu yeni bitmiş çimen Yeşil bir örtünün altında bir derin mezar!
Can kulağıma ahiret sesleri gelmektedir. Dalgalanarak gözlerinde ışıklı çiğ damlaları, Çiçek bahçesinde sanki şarkı söylüyor çiçekler. Bütün güzellikler cihanmda parlayan eserler Senin zâtına ait şeyler, senin anlamın iken, Ruhumu derinden coşturup kararsız bırakıyor, Bugün o yaratılışın kucağında inleyen şiirler. Dünya şimdi senin batışınla karanlığa gömülmüştür, Bugün doğmuyor artık o nazlı sabahlar! Sen ey gökleri aydınlatan ezeli ışık, Bu dünyayı bıraktın ardında kapkaranlık! Seninle aramıza bir ebedî perde gerildi, Açıldı senin büyüklüğünün önünde Allah'ın zât âlemi. Hüzünlü hatıralarının diyar diyar karşıma çıkması gibi, Cihan cihan dolaşırsın öteler âlemini! Nasıl ki hüzünlü hatıran gezer diyar diyar! Gerçek hayat ancak senin sonsuz hayatındır, Şu geçici gürültülü hayat bir azaptan ibarettir. Rahatı nerede bulur âh bu terk edilmiş kalbim? Göğsümün derinliğinde binlerce bitmeyen kargaşa var!
Demek, uzaktasın ey sevgili dost benden! Hayata sen beni bağlamış iken, şimdi Acaba nasıl yaşarım söyle, âh sensiz ben? "Günün birinde gelirsin de eski âlemler Devam eder yine birlikte öyle neşeli, şen... Bu geçim kavgasından el çeker, ararız Seninle tenhalığın kucağında gizli bir sığınak...
Nasıl ki bunca zamandır karışmadık zaten! Uzakta aksede dursun o korkunç kargaşa.. Sessizlik içinde biz ey dost, tek ruh, tek beden, Devam eder gideriz her zamanki âhenge. Döner çevremiz üstünde hep senin nağmen... Düğümleri çözen sözlerinle olayların örtüleri Yavaş yavaş sıyrılıp apaçık bir aydınlık görülür. Kudret perdesinin ötesinde gizlenen sırrın Önünde manâlı sözlerin bin pencere açar da, Görünür o zaman ruh âlemi karşımızda, Kaybolup gider gözümüzden bütün varlık bağları! Birer ilham nağmesi olan şiirlerini Tam bir vecd içinde tekrar dinlerim..." derken, Bugün emellerimin hepsi yerle bir oldu... Meğerse olmayacakmış ne bir gelen, ne giden! Meğer açılmayacakmış sonsuza dek artık O perde perde gerçekler, o düğümler, o ağzın! Yazık ki yükselerek doğduğu yerde karar kıldı O pırıl pırıl ilhamlar...Hem de pek erken! Niçin batıverdin sen ey doğunun yıldızı, Henüz kemâlini anlayamadan zavallı vatan?
isabet etmedi Doğu'nun ufuklarına, İbrahim! Gerçi milletin kendini yükselteceğini ümit ettiği Beş on büyük adam, beş on yüce varlık Birer birer kaybedilmişti senden evvelce Fakat senin ardından binlerce ümit sonuçsuz kaldı. Yarım asırda uyanmış şu feyz meş'alesine bakın: Bir anda sönüp çürümüş toprakla örtüldü. Tasavvur edemezdim ki ansızın dursun, Milletin kurtuluşu için çırpınan o merhametli yürek. Hayal edemezdim ki temaşadan geri kalsın, Doğu ufuklarında dolaşan o hikmet dolu fikir! Toprağın örtüsüne hüründün ey edep ışığı, Fakat o parıltı ki hatırımdadır... Asla sönmez! Durup mezarının üstünde ağladıkça bulut; Gelip başında inledikçe ruhu rüzgârın; Rahmet melekleri yüce âlemden, Mezarına inip senin büyüklüğünü andıkça; Bahar vakti çiçeklerde nefeslerinin hatırası Ruhuma bin güzel koku duyurdukça; Döner hayalimin en derin yerlerinde Senin o güzel güzel siluetin ey eski dost! Acıya uğrayan yalnız ailen midir? Yazık, Bıraktın arkanda binlerce ocağı yetim! Senin lûtfunun teselli edici eliyle, Göz yaşı içinde yüzen çehreler bir anda gülerdi; Hazinelere sahip olsan, bunları merhametle dolu, Çok bereketli cömertliğin yoksullara paylaştırırdı. O bir erdemler dünyasrydı, yok olup gitti... Nedir? Allah'ım bu büyük değişiklik ne içindir?
Ruhumda hayatını sürdüren; Ey bereket dolu bütün parıltısında, Ezel sabahının görkemini taşıyan; Dünya dar gelince isteklerine,
Bu imtihan yerine bakmaz da, Ruhun can atardı yükselmeye; En sonra o Arş'a dayanmış olan nur, Yükseldi Allah katma... Zaman şimdi mutluluğunun zamanıdır:
Allah'ın yardımı yolunda yoldaş olarak, Şu karanlık fezayı bir anda geçtin; Bekanın şafağına vardığında göründü gözlerine hakikat. Hâlâ gidiyorsun, Allah Allah! Ey Allah'ın gül bahçesine kanat açan dost, Uçuşuna bir son olmayacak mı? Her gülün dibinde hayalin gömülü, Her gonca olgunluğunun kitabesi; Kaybolup giden yüzün her yerde, Aşikâr olan manâların her yerde; Bir yerde görünmüyorsun ama, Her yerde besbelli güzelliklerin!
Oldun da yabancılaştı sana âlem Hatırlayacak mısın ki bilmem? Dünya denilen bu matem dolu zindan Benim için hâlâ bir imtihan yeridir... Ve şu ana dek kurtulmamışımdır. Ey dert ortağı sevgili dostum, Mahv oldu, Allah bilir, kararım, Sarsıldı olanca sabır ve tahammülüm; Bitkindir ardından inleyen ruhum! Gittin, beni kimsesiz bıraktın, Yaktın beni hasretinle yaktın! |
The late Mr. İbrahim that the profesor veterinary , Virtue is one of his characteristics French, Russian languages, having learned of this great man the right to I am sure that rogue managers because of the weird old administration hospitals dying of a scholar to know such a deep knowledge Your beautiful dream-that time, O friend, Awakened the desire in my soul like the night when thousands; I would like the birth of the next-morning- Today, space is no longer keeps the bottom of the clouds! On the morning of my eyes sees hints of spring Strange, strange as the evening is sad! Can play wearing a green dress with trees life, Peeled sheets to skeletons are as imposing. All this green space, this new grass-finished Green is a deep grave under a blanket! Fresh branches nightingale sing songs, Campbell comes from the sounds in my ear the Hereafter. Fluctuating light dew drops in her eyes, Flower garden of flowers if they are singing. All works of beauty shining to my world Find your person things, while your meaning, Enthuse my soul deeply unstable leaves, Today, that poetry of creation groaning in his lap. World is now buried in the darkness with your sinking Today, it is not out is no longer coy morning! You, O heavens, illuminating the eternal light, Leave behind the darkness of this world! Eternal with you in a curtain stretched between us, Person kingdom of God was opened in front of your greatness. Come meet me sad memories clime such as land, The world realm of the universe shifts travels! How sad that the memory overhead realm Real-life, but your eternal life, Current temporary noisy life consists of a punishment. Where my heart finds comfort uttering this abandoned? There are thousands of deep turmoil did not end my chest! I mean, you don’t seem me forever, So, far away from me, O my dear friend! While you have connected me to life, now I wonder how I live, tell me without uttering? "One day, you come all the old worlds Continues to be together again so cheerful, merry ... This living hand takes beating, we look for Solitude with you a secret shelter in her arms ... Do not interfere in the world currently not available or available How all this time that not meddle already! Reflecting the distance let alone the terrible chaos .. In silence we, O friends, one soul, one body, Will continue to go to the usual chime. Turning all your tunes on our environment ... Nodes covers events in your words to solve Gradually, the light is an obvious wriggle. Power is hidden beyond the veil of mystery Opens a window in front of thousands of words meaning, Apparent mental world of that time in front of us, Ties being lost in all our eyes go! Tuneless poems inspired by one of the I listen to a full back in ecstasy ... "he said, Today my purpose all was destroyed ... Apparently from what one will not have, what you going! Apparently not open forever now He revealed to the facts, then nodes, then the mouth! Unfortunately, he was born raised to decide where He brilliantly ... It's very early inspiration! Why do you sink O star of the east, Purpose Not understanding The poor country? We recently lost a bitter loss to did not hit outlook of the East, Abraham! Though I hope to raise the nation's self- Five-ten big man, five-ten supreme being One by one you previously lost But I hope, and then thousands have been unsuccessful. Half a century of enlightened awakened see the following: Fall down a rotten time was covered with earth. I could not imagine that all of a sudden, let Compassionate heart for the salvation of the nation is strugg it. I could not keep back matter of show, It is full of wisdom, ideas circulating in the Eastern horizon! O decorum light cover of soil, But then I remember that glow ... Never eternal! When they stop and when she cried over the grave of the cloud; Moan come at the beginning of the wind spirit; Angels of mercy lofty realm, Commemorate down the size of your grave; Spring time flowers memorial of breaths Announce thousand beautiful fragrance to my soul; Rotating the deepest parts of my fantasy She beautiful silhouette that your old friends! Is your family suffered the pain alone? Pity, left behind thousands of orphans Stove! Consolatory grace you with his hand, Laughed faces floating in tears in a moment; Treasures you're having them filled with compassion, Very fertile shared generosity to the poor. He is a his world virtues, is not gone ... What is it? God, what is this big change? O great value, outstanding memories, Maintain the life of my soul; O full of all the flashes in abundance, Ezell with the glory of the morning; As to the narrow demands of the world, Dignity of shifts embraced. This test also does not look at instead of, Life used to throw the soul to rise; Most of the light after it withstood Res He rose to the added ... Time is now time for happiness: |
4'lü Tablo[]
Merhum İbrahim Bey(Hayatı-Orjinal Metin)
|
Merhum İbrahim Bey(Hayatı-Güncel Türkçesi)
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca مرحوم باراهيم بك |
İbrâhim Bey merhum ki tabâbet-i baytariye ulemâsındandır,
|
İbrahim Bey merhum ki veterinerlik âlimlerindendir,
|
The late Mr. İbrahim that the profesor veterinary ,
|
ابراهيم بك مرحوم كه طبابت بيطر يه عاماسندندر ،
|
Doğu'nun temiz toprağının yetiştirdiği seçkin bilgi ve erdem sahiplerinden biridir.
|
Clean soil knowledge and trained elite of the East Virtue is one of his characteristics
|
خاك پاك شرقك يتيشديرديكى نوادر عرفان و فضيلتك بريدر. | |
Merhûmu yakından tanıyanlar dört sene evvelki fecîa-i irtihâlinin millet için ne elîm bir zıyâ ;
|
Rahmetliyi yakından tanıyanlar dört sene önceki
feci ölümünün millet için ne acı bir kayıp, |
Those who know closely the previous four years late What a sad loss for the nation's death tragic,
|
مرحومى ياقيندن طانيانلر درت سنه اولكى فجيعۀ ارتحالنك ملت |
hükûmet için ne azîm bir hacâlet olduğunu teslimde tereddüt etmezler.
|
hükümet için ne büyük bir utanç olduğunu
kabulde tereddüt etmezler. |
How big shame
do not hesitate to admission. İngilizce Tercüme Buraya |
'örnek osmanlıca مقدمة
|
Şark´ın, Garb´ın bedâyi´i-i ilm ü fennini toplayıp hâfızasına doldurmuş;
|
Doğu'nun, Batı'nın ilim ve fendeki güzelliklerini toplayıp
hafızasına doldurmuş; |
East, West, picking up the beauty of in the science
memory are completed; information, |
örnek osmanlıca مقدمة
|
mahfûzâtını muhâkemâtıyle, meşhûdâtıyle şâyân-ı hayret bir sûrette tevsi´ etmiş;
|
bilgilerini karar vermek için iyice düşünerek gördükleriyle hayret edilecek bir şekilde genişletmiş;
|
be amazed to see on an expanded;
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Şark´ın her tarafını defeât ile dolaşmış;
|
Doğu'nun her tarafını defalarca dolaşmış;
|
Repeatedly circulated in every part of the East;
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Garb´ın en medenî memâlikini görmüş, gezmiş;
|
Batı'nın en medeni ülkelerini görmüş, gezmiş;
|
Have been the most civilized countries of the West, traveled;
Eastern languages he knows; |
örnek osmanlıca مقدمة
|
elsine-i Şarkıyeyi edebiyâtıyle bilir;
|
Doğu dillerini edebiyatlarıyla birlikte bilir;
|
Eastern languages he knows;
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Fransız, Rus lisanlarını hakkıyle öğrenmiş olan bu büyük adam fıtraten mahviyyete âşık,
|
Fransız, Rus dillerini hakkıyla öğrenmiş olan bu büyük adam
yaratılıştan alçakgönüllülüğe aşık, |
Have been the most civilized countries of the West, traveled;
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
iştihâra düşman olmasaydı, emînim ki, hükümet-i sâbıkanın o sâbıkalı ricâl yüzünden gurebâ hastahânelerinde ölen öyle bir hakîm-i zû fünûntanımak için kâriîn-i kirâm benim gibi bir âcizin delâletine müftekır kalmazdı!)
|
şöhrete düşman olmasaydı, eminim ki eski idarenin o sabıkalı yöneticileri yüzünden gariplerin yattığı hastanelerde ölen böyle derin bilgi sahibi bir âlimi tanımak için okuyucular benim gibi bir âcizin kılavuzluğuna muhtaç kalmazlardı.
|
the creation is love, fame had not been hostile, French, Russian languages, having learned of this great man the right to I am sure that rogue managers because of the weird old administration
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Şiir Metni
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Dönen muhît-i nigâhımda yâl ü bâlindir; Bütün hayâlim o fevka'l-hayâl hâlindir!
|
Gözümün önünden gitmeyen biçimli endamındır,
Bütün hayâlim senin o olağanüstü hâlindir. |
your beauty shaped out of my sight, Exceptional case that all all my dreams
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Zalâm-ı hayrete düşmüş, batar çıkarken ümîd, Önünde rehber olan meş'alem hayâlindir.
|
Şaşkınlığın karanlığına düşmüş, batıp çıkarken ümit, Önümde kılavuz olan ışık senin hayâlindir. |
Fallen into the darkness of bewilderment, while promising Once the sun sets,
You dreamed of the light guide in front of me. |
örnek osmanlıca مقدمة
|
Semâ-güzîn olarak gittin ey İlâhî nûr, Peyinde şimdi ufuktan geçen zılâlindir. Bu kâinât senin hâtıranla hep lebrîz: |
Gökyüzünü isteyerek gittin ey ilâhî nur, Ufuktan süzülüp geçen gölgelerin şimdi arkandadır. Bu kâinat senin hayalinle dopdoludur. |
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Zemîn, zaman banâ yâd-âver-i cemâlindir. Bütün cihâtta akseyliyen hemâlindir.
|
Zemin, zaman bana senin yüzünü hatırlatır.
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Esîr, sanki bir âyîne-i celâlindir! Nücûm-i lâmia-zâ bârikât-ı irfânın, Leyâl, ihâta-i eşyâdaki kemâlindir! |
Esir sanki senin büyüklüğünün aynasıdır!
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Seher o nâsiyeden bir nişân-ı feyzâ feyz Şafakta dalgalanan renk reng-i âlindir.
|
Sabah, o çehreden feyizli bir nişan,
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Ulüvv-i kâ'bını tasvîr eder nigâhımda Semâ, olanca vuzuhiyle bir misâlindir.
|
Gözümde yücelik dereceni anlatmak ancak
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Cibâl, heykel-i sâhib-vekâr-ı azmindir, Suhûr, hıffete düşman olan hısâlindir.
|
Dağlar, azminin ağırbaşlı heykelidir.
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Bulut yemîn-i leâl-î-nisâr-ı cûdundur, Güneş müfekkire-i herdem-iştiâlindir.
|
Bulut inciler saçan cömertlik elindir, Güneş sürekli parlayan düşünme gücündür. |
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Tulû' ; levha-i rengîn-i ibtisamındır, Gurûb, safha-i gamkîn-i infiâlindir.
|
Güneşin doğuşu, gülümseyişinin güzel tablosudur, Batışı ise kırgın ve kederli zamanındır. |
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Havâda mevcelenir sânihat-ı kudsiyyen, Riyâh, rûhumu pür-cûş eden mekâlindir.
|
Havada kutsal fikirlerin dalgalanır,
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Çemende cilveler eyler bahâr-ı dîdârın, Sabâ nüvîd-i ümîd-âver-i visâlindir.
|
Çemende oynaşır yüzünün baharı,
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Şitâ, peyinde hurûşan kıyâmet-i kübrâ, Rebî ; hâtıra-i şi'r-i lâ yezâlindir.
|
Kış, ardında coşan büyük kıyamettir,
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Hülâsa, nazra-i im'ânımın önünde cihan Senin sahîfe-i zâtın, senin meâlindir.
|
Hülasa, araştıran bakışımın önünde dünya
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Senin hayâl-i sabîhin -ki bir zaman ey yâr,
Edince leyle-i rûhumda bin emel bîdâr; |
Senin güzel hayalin -ki bir zaman ey dost, Geceye benzeyen ruhumda binlerce arzu uyandırdığı sırada; |
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Kıyâs ederdim açılmış sabâh-ı istikbâl- Bu gün bulutların altında eylemekte karâr!
|
Bana gelecek sabahının doğuşu gibi gelirdi-
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Garîb, şâm-ı garîban kadar hazîn oluyor, Nigâh-ı rikkatimin karşısında fecr-i bahâr.
|
İncelikleri gören gözlerime bahar sabahı
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Birer bürehne kadîd-i mehîbi andırıyor Hayât hulle-i sebzinde cilveger eşcâr.
|
Yeşil hayat elbisesini giymiş oynaşan ağaçlarsa,
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Bütün bu sâha-i hadrâ, bu nev-demîde çemen Yeşil bir örtünün altında bir amîk mezâr!
|
Bütün bu yeşil alan, bu yeni bitmiş çimen
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Sımâh-ı cânıma bin uhrevî sadâ geliyor Neşîdeler okuyorken gusûn-i terde hezâr.
|
Taze dallarda şarkılar söylüyorken bülbül,
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Temevvüc eyliyerek gözlerinde jale-i nûr Şükûfe-zârda gûyâ ki ağlıyor ezhâr.
|
Dalgalanarak gözlerinde ışıklı çiğ damlaları,
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Senin sahîfe-i zâtın senin meâlin iken Bütün cihân-ı bedâyi'de müncelî âsâr
|
Bütün güzellikler cihanmda parlayan eserler
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Samîm-i rûhumu pür-cûş ü bîkarâr ediyor Bugün o sîne-i hilkâtte inleyen eş'âr!
|
Ruhumu derinden coşturup kararsız bırakıyor,
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Muhît şimdi şebistan-ı iğtirâbındır: Bugün uyanmıyor artık o nâzenîn eshâr!
|
Dünya şimdi senin batışınla karanlığa gömülmüştür,
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Sen ey semâları işrâk eden ziyâ-yı ezel, Bu hâkdânı bıraktın peyinde zulmet-zâr
|
Sen ey gökleri aydınlatan ezeli ışık,
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Gerildi bir ebedî perde beynimizde, senin Açıldı pîş-i celâlinde âlem-i dîdâr.
|
Seninle aramıza bir ebedî perde gerildi,
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Cihan cihan dolaşırsın fezâ-yı lâhûtu, Nasıl ki yâd-ı hazînin gezer diyar diyar!
|
Hüzünlü hatıralarının diyar diyar karşıma çıkması gibi, Cihan cihan dolaşırsın öteler âlemini! Nasıl ki hüzünlü hatıran gezer diyar diyar! |
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Hayât varsa senin sermedî hayâtındır, Azâb, yoksa, bu fânî hayât-ı velveledâr.
|
Gerçek hayat ancak senin sonsuz hayatındır, Şu geçici gürültülü hayat bir azaptan ibarettir.
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Sükûnu nerde bulur âh kalb-i mehcûrum? Derûn-i sînede bin herc ü merc-i dâim var!
|
Rahatı nerede bulur âh bu terk edilmiş kalbim?
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Demek, görünmiyeceksin ile'l-ebed bana sen, Demek, uzaktasın ey yâr-ı mihriban benden!
|
Demek, görünmeyeceksin ebediyen bana sen,
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Hayâta sen beni rabteylemiş iken, şimdi Aceb nasıl yaşarım söyle, âh sensiz ben?
|
Hayata sen beni bağlamış iken, şimdi
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
"Günün birinde gelirsin de eski âlemler Devâm eder yine birlikte öyle şâtır, şen...
|
"Günün birinde gelirsin de eski âlemler
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Bu gîrûdâr-ı maîşetten el çeker, ararız Seninle sîne-i uzlette gizli bir me'men...
|
Bu geçim kavgasından el çeker, ararız
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Karışmayız şu cihânın nebûd ü bûduna hiç, Nasıl ki bunca zamandır karışmadık zâten!
|
Karışmayız şu dünyanın varına yoğuna hiç,
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Uzakta aksede dursun o hây ü hûy-i mehîb... Sükûn içinde biz ,ey dost, yek-revan, yek-ten,
|
Uzakta yansıya dursun o korkunç kargaşa..
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Devâm eder gideriz her zamanki âhenge, Döner muhîtimiz üstünde hep senin nağmen...
|
Devam eder gideriz her zamanki âhenge.
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Beyân-ı ukde-güdâzınla mübhemât-ı şu'ûn Yavaş yavaş açılıp bir vuzûh olur rûşen.
|
Düğümleri çözen sözlerinle olayların örtüleri
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Verâ yı perde-i kudrette gizlenen râzın Önünde feyz-i beyânın açar da bin revzen
|
Kudret perdesinin ötesinde gizlenen sırrın
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
İyân olur o zaman karşımızda âlem-i rûh Düşüp gider gözümüzden bütün kuyûd-i beden!
|
Görünür o zaman ruh âlemi karşımızda,
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Birer terâne-i ilhâm olan neşâidini Kemâl-i vecd ile tekrâr dinlerim... " derken
|
Birer ilham nağmesi olan şiirlerini
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Bugün emellerimin hepsi ser-nigûn oldu... Meğerse olmıyacakmış ne bir gelen, ne giden!
|
Bugün emellerimin hepsi yerle bir oldu...
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Meğer açılmıyacakmış müebbeden artık O perde perde hakâik o ukdeler, o dehen!
|
Meğer açılmayacakmış sonsuza dek artık
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Yazık ki yükselerek matla'ında etti karar O lem'a lem'a sünûhât... Hem de pek erken!
|
Yazık ki yükselerek doğduğu yerde karar kıldı
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Niçin gurûb ediverdin sen ey sitâre-i şark, Henüz kemâlini derk etmeden zavallı vatan?
|
Niçin batıverdin sen ey doğunun yıldızı,
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Şu son zamanda zıyâ'ın kadar zıyâ-ı elîm İsâbet etmedi âfâk-ı Şark'a, İbrâhîm!
|
Şu son zamanda kaybın kadar acı bir kayıp İsabet etmedi Doğu'nun ufuklarına, İbrahim! |
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Eğerçi milletin ümmîd-gâh-ı ikbâli Olan beş on büyük âdem, beş on vücûd-ü kerîm
|
Gerçi milletin kendini yükselteceğini ümit ettiği
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Birer birer heder olmuştu senden evvelçe... Senin peyinde fakat kaldı bin ümîd-i akîm.
|
Birer birer kaybedilmişti senden evvelce
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Yarım asırda uyanmış çerâğ-ı feyze bakın: Bir anda oldu sönüp perde pûş-i hâk-i remîm!
|
Yarım asırda uyanmış şu zevk meşalesine bakın:
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Tasavvur eyliyemezdim ki ansızın dursun Felâh-ı ümmet için çarpınan o kalb-i râhîm!
|
Hayal edemezdim ki ansızın dursun,
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Tahayyül eyliyemezdim ki seyrden kalsın Muhît-i şarkta cevlân eden o fikr-i hakîm!
|
Hayal edemezdim ki gösterimden geri kalsın,
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Ridâ-yi hâke büründün sen ey sirâc-i edeb, Fakat o lem'a ki yâdımdadır... Zevâli adîm!
|
Toprağın örtüsüne büründün ey edep ışığı,
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Durup mezârının üstünde ağladıkça sehâb; Gelip başında enîn eyledikçe rûh-u nesîm;
|
Durup mezarının üstünde ağladıkça bulut; Gelip başında inledikçe ruhu rüzgârın; |
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
İnip melâik-i rahmet cihân-ı bâlâdan Harîm-i kabrine ettikçe her zaman ta'zîm;
|
Mezarına inip senin büyüklüğünü andıkça;
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Bahâr vakti çiçeklerde yâd-ı enfâsın Meşâm-ı câna duyurdukça bin lâtîf şemim;
|
Bahar vakti çiçeklerde nefeslerinin hatırası Ruhuma bin güzel koku duyurdukça; |
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Döner hayâlimin en muhterem harîminde Senin o tayf-ı lâtîfin ey âşinâ-yı kadîm!
|
Döner hayalimin en derin yerlerinde Senin o güzel güzel görüntün ey eski dost! |
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Musâb olan yalınız âilen midir? Heyhât, Bıraktın arkada binlerce hânümânı yetîm!
|
Acıya uğrayan yalnız ailen midir?Yazık, Bıraktın arkanda binlerce ocağı yetim! |
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Olurdu dest-i tesellî-medâr-ı lûtfunla Sirişk içinde yüzen çehreler bir anda besîm;
|
Senin lûtfunun teselli edici eliyle,
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Ederdi cûd-i merâhim-nümûd-i feyyâzın Hazâin olsa bütün ehl-i fâkaya taksîm.
|
Hazinelere sahip olsan, bunları merhametle dolu,
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
O bir cihân-ı fezâildi, mahvolup gitti... Nedir? Niçindir İlâhî bu inkılâb-ı azîm?
|
O bir erdemler dünyasrydı, yok olup gitti...
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Ey yâd-ı güzîn-i ihtirâmı, Rûhumda hayâtının devâmı;
|
Ey çok değerli, seçkin hatırasıyla,
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Ey lem'a-i feyzinin tamâmı,
Subh-i ezelînin ihtişâmı;
|
Ey bereket dolu bütün parıltısında,
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Bakmaz da bu dâr-ı ibtilâya
Rûhun can atardı i'tilâya; En sonra o nûr-i arş pâye Yükseldi civâr-ı Kibriyâ'ya... |
Bu imtihan yerine bakmaz da, Ruhun can atardı yükselmeye; En sonra o göğe dayanmış olan nur,
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Dem şimdi dem-i saâdetindir.· Ervâh, nedîm-i hazretindir.
|
Zaman şimdi mutluluğunun zamanıdır:
Ruhlar, saygı dolu sohbet arkadaşlarındır. |
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Tevfik olarak yolunda hem-râh,
Aştın şu fezâ-yı tân nâgâh; Tâ fecr-i bekâda oldun âgâh... |
Allah'ın yardımı yolunda yoldaş olarak,
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Hâlâ gidiyorsun, Allah Allah!
Pervâzına yok mudur tenâhî? Ey tâir-i gülşen-i İlâhî! |
Hâlâ gidiyorsun, Allah Allah!
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Her gül dibi medfen-i hayâlin,
Her gonca kitâbe-i kemâlin Her yerde nihân olan cemâlin, Her yerde iyân olan meâlin; |
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
| |
Bir yerde görünmüyorsun amma; Her yerde bedâyi'in hüveydâ!
|
Bir yerde görünmüyorsun ama,
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Ey sen ki harîm-i Hakk'a mahrem
Oldun da yabancın oldu âlem; Yâd eyliyecek misin ki bilmem? |
Ey sen ki Allah'ın sırlarına ortak Oldun da yabancılaştı sana âlemHatırlayacak mısın ki bilmem?
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Dünyâ denilen bu sicn-i mâtem
Hâlâ bana dâr-ı imtihandır... Kurtulmadım işte an bu andır! |
Dünya denilen bu matem dolu zindan Benim için hâlâ bir imtihan yeridir... Ve şu ana dek kurtulmamışımdır. |
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Ey yar-ı aziz-i gam-küsarım, Mahvoldu Huda bilir kararım;
|
Ey dert ortağı sevgili dostum,
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Sarsıldı olanca ıstırabım; Bi-zar peyinde ruh-i zarım!
|
Sarsıldı olanca sabır ve tahammülüm;
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Gittin, beni kimsesiz bıraktın, Yaktın beni hasretinle yaktın.
|
Gittin, beni kimsesiz bıraktın,
|
İngilizce Tercüme Buraya
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Merhum_İbrahim Bey
|
Güncel Türkçesi
|
Deceased İbrahim Beg
|
Osmanlıca مرحوم باراهيم بك |
(İbrâhim Bey merhum ki tabâbet-i baytariye ulemâsındandır, hâk-i pâk-i, Şark´ın yetiştirdiği nevâdir-i irfân ü faziîletin biridir: Merhûmu yakından tanıyanlar dört sene evvelki fecîa-i irtihâlinin millet için ne elîm bir zıyâ ; hükûmet için ne azîm bir hacâlet olduğunu teslimde tereddüt etmezler. Şark´ın, Garb´ın bedâyi´i-i ilm ü fennini toplayıp hâfızasına doldurmuş; mahfûzâtını muhâkemâtıyle, meşhûdâtıyle şâyân-ı hayret bir sûrette tevsi´ etmiş; Şark´ın her tarafını defeât ile dolaşmış; Garb´ın en medenî memâlikini görmüş, gezmiş; elsine-i Şarkıyeyi edebiyâtıyle bilir; Fransız, Rus lisanlarını hakkıyle öğrenmiş olan bu büyük adam fıtraten mahviyyete âşık, iştihâra düşman olmasaydı, emînim ki, hükümet-i sâbıkanın o sâbıkalı ricâli yüzünden gurebâ hastahânelerinde ölen öyle birhakîm-i zû fünûnu tanımak için kâriîn-i kirâm benim gibi bir âcizin delâletine müftekır kalmazdı!)
Dönen muhît-i nigâhımda yâl ü bâlindir; Bütün hayâlim o fevka´l-hayâl hâlindir! Zalâm-ı hayrete düşmüş, batar çıkarken ümîd, Önünde rehber olan meş´alem hayâlindir. Semâ-güzîn olarak gittin ey İlâhî nûr, Peyinde şimdi ufuktan geçen zılâlindir. Bu kâinât senin hâtıranla hep lebrîz: Zemîn, zaman banâ yâd-âver-i cemâlindir. Bütün cihâtta akseyliyen hemâlindir. Esîr, sanki bir âyîne-i celâlindir! Nücûm-i lâmia-zâ bârikât-ı irfânın, Leyâl, ihâta-i eşyâdaki kemâlindir!
Şafakta dalgalanan renk reng-i âlindir. Ulüvv-i kâ´bını tasvîr eder nigâhımda Semâ, olanca vuzuhiyle bir misâlindir. Cibâl, heykel-i sâhib-vekâr-ı azmindir, Suhûr, hıffete düşman olan hısâlindir. Bulut yemîn-i leâl-î-nisâr-ı cûdundur, Güneş müfekkire-i herdem-iştiâlindir. Tulû? ; levha-i rengîn-i ibtisamındır, Gurûb, safha-i gamkîn-i infiâlindir. Havâda mevcelenir sânihat-ı kudsiyyen, Riyâh, rûhumu pür-cûş eden mekâlindir. Çemende cilveler eyler bahâr-ı dîdârın, Sabâ nüvîd-i ümîd-âver-i visâlindir. Şitâ, peyinde hurûşan kıyâmet-i kübrâ, Rebî ; hâtıra-i şi´r-i lâ yezâlindir. Hülâsa, nazra-i im´ânımın önünde cihan Senin sahîfe-i zâtın, senin meâlindir.
Senin hayâl-i sabîhin -ki bir zaman ey yâr, Edince leyle-i rûhumda bin emel bîdâr; Kıyâs ederdim açılmış sabâh-ı istikbâl- Bugün bulutların altında eylemekte karâr! Garîb, şâm-ı garîban kadar hazîn oluyor, Nigâh-ı rikkatimin karşısında fecr-i bahâr. Birer bürehne kadîd-i mehîbi andırıyor Hayât hulle-i sebzinde cilveger eşcâr. Bütün bu sâha-i hadrâ, bu nev-demîde çemen Yeşil bir örtünün altında bir amîk mezâr!
Neşîdeler okuyorken gusûn-i terde hezâr. Temevvüc eyliyerek gözlerinde jale-i nûr Şükûfe-zârda gûyâ ki ağlıyor ezhâr. Senin sahîfe-i zâtın senin meâlin iken Bütün cihân-ı bedâyi´de müncelî âsâr, Samîm-i rûhumu pür-cûş ü bîkarâr ediyor Bugün o sîne-i hilkâtte inleyen eş´âr! Muhît şimdi şebistan-ı iğtirâbındır: Bugün uyanmıyor artık o nâzenîn eshâr! Sen ey semâları işrâk eden ziyâ-yı ezel, Bu hâkdânı bıraktın peyinde zulmet-zâr Gerildi bir ebedî perde beynimizde, senin Açıldı pîş-i celâlinde âlem-i dîdâr. Cihan cihan dolaşırsın fezâ-yı lâhûtu, Nasıl ki yâd-ı hazînin gezer diyar diyar! Hayât varsa senin sermedî hayâtındır, Azâb, yoksa, bu fânî hayât-ı velveledâr. Sükûnu nerde bulur âh kalb-i mehcûrum? Derûn-i sînede bin herc ü merc-i dâim var!
Demek, görünmiyeceksin ile´l-ebed bana sen, Demek, uzaktasın ey yâr-ı mihriban benden! Hayâta sen beni rabteylemiş iken, şimdi Aceb nasıl yaşarım söyle, âh sensiz ben? "Günün birinde gelirsin de eski âlemler Devâm eder yine birlikte öyle şâtır, şen... Bu gîrûdâr-ı maîşetten el çeker, ararız Seninle sîne-i uzlette gizli bir me´men...
Nasıl ki bunca zamandır karışmadık zâten! Uzakta aksede dursun o hây ü hûy-i mehîb... Sükûn içinde biz ey dost, yek-revan, yek-ten, Devâm eder gideriz her zamanki âhenge, Döner muhîtimiz üstünde hep senin nağmen... Beyân-ı ukde-güdâzınla mübhemât-ı şu´ûn Yavaş yavaş açılıp bir vuzûh olur rûşen. Verâ yı perde-i kudrette gizlenen râzın Önünde feyz-i beyânın açar da bin revzen İyân olur o zaman karşımızda âlem-i rûh Düşüp gider gözümüzden bütün kuyûd-i beden! Birer terâne-i ilhâm olan neşâidini Kemâl-i vecd ile tekrâr dinlerim... " derken Bugün emellerimin hepsi ser-nigûn oldu... Meğerse olmıyacakmış ne bir gelen, ne giden! Meğer açılmıyacakmış müebbeden artık O perde perde hakâik o ukdeler, o dehen! Yazık ki yükselerek matla´ında etti karar O lem´a 1em´a sünûhât... Hem de pek erken! Niçin gurûb ediverdin sen ey sitâre-i şark, Henüz kemâlini derk etmeden zavallı vatan?
Şu son zamanda zıyâ´ın kadar zıyâ´-ı elîm İsâbet etmedi âfâk-ı Şark´a, İbrâhîm! Eğerçi milletin ümmîd-gâh-ı ikbâli Olan beş on büyük âdem, beş on vücûd-i kerîm Birer birer heder olmuştu senden evvelce... Senin peyinde fakat kaldı bin ümîd-i akîm. Yarım asırda uyanmış çerâğ-ı feyze bakın: Bir anda oldu sönüp perde pûş-i hâk-i remîm! Tasavvur eyliyemezdim ki ansızın dursun Felâh-ı ümmet için çarpınan o kalb-i râhîm! Tahayyül eyliyemezdim ki seyrden kalsın Muhît-i şarkta cevlân eden o fikr-i hakîm! Ridâ-yı hâke büründün sen ey sirâc-ı edeb, Fakat o lem´a ki yâdımdadır... Zevâli adîm! Durup mezârının üstünde ağladıkça sehâb; Gelip başında enîn eyledikçe rûh-i nesîm; İnip melâik-i rahmet cihân-ı bâlâdan Harîm-i kabrine ettikçe her zaman ta´zîm; Bahâr vakti çiçeklerde yâd-ı enfâsın Meşâm-ı câna duyurdukça bin lâtîf şemim; Döner hayâlimin en muhterem harîminde Senin o tayf-ı lâtîfin ey âşinâ-yı kadîm! Musâb olan yalınız âilen midir? Heyhât, Bıraktın arkada binlerce hânümânı yetîm! Olurdu dest-i tesellî-medâr-ı lîtfunla Sirişk içinde yüzen çehreler bir anda besîm; Ederdi cûd-i merâhim-nümûd-i feyyâzın Hazâin olsa bütün ehl-i fâkaya taksîm. O bir cihân-ı fezâildi, mahvolup gitti... Nedir? Niçindir İlâhî bu inkılâb-ı azîm?
Ey yâd-ı güzîn-i ihtirâmı, Rûhumda hayâtının devâmı; Ey lem´a-i feyzinin tamâmı, Subh-i ezelînin ihtişâmı;Âmâline dargelince nâsût İkbâline sîne açtı lâhût.
Bakmaz da bu dâr-ı ibtilâya Rûhun can atardı i´tilâya; En sonra o nûr-i arş pâye Yükseldi civâr-ı Kibriyâ´ya... Dem şimdi dem-i saâdetindir.· Ervâh, nedîm-i hazretindir.
Tevfik olarak yolunda hem-râh, Aştın şu fezâ-yı tân nâgâh; Tâ fecr-i bekâda oldun âgâh... Hâlâ gidiyorsun, Allah Allah! Pervâzına yok mudur tenâhî? Ey tâir-i gülşen-i İlâhî! Her gül dibi medfen-i hayâlin, Her gonca kitâbe-i kemâlin Her yerde nihân olan cemâlin, Her yerde iyân olan meâlin; Bir yerde görünmüyorsun amma; Her yerde bedâyi´in hüveydâ!
Ey sen ki harîm-i Hakk´a mahrem Oldun da yabancın oldu âlem; Yâd eyliyecek misin ki bilmem? Dünyâ denilen bu sicn-i mâtem Hâlâ bana dâr-ı imtihandır... Kurtulmadım işte an bu andır! Ey yar-ı aziz-i gam-küsarım, Mahvoldu Huda bilir kararım; Sarsıldı olanca ıstırabım; Bi-zar peyinde ruh-i zarım! Gittin, beni kimsesiz bıraktın, Yaktın beni hasretinle yaktın. |
Zemin, zaman bana senin yüzünü hatırlatır. Bütün her tarafta benzerlerin yansımaktadır. Esir sanki senin büyüklüğünün aynasıdır! Şu parlayan yıldızlar irfanının şimşekleri, Geceler, eşyayı kavrayıştaki olgunluğundur.
Şafakta dalgalanan renk senin al rengindir. Gözümde yücelik dereceni anlatmak ancak Gökyüzüyle mümkündür o senin apaçık misalindir. Dağlar, azminin ağırbaşlı heykelidir. Kayalarsa hafifliğe düşman ahlâkını temsil ederler. Bulut inciler saçan cömertlik elindir, Güneş sürekli parlayan düşünme gücündür. Güneşin doğuşu, gülümseyişinin güzel tablosudur, Batışı ise kırgın ve kederli zamanındır. Havada kutsal fikirlerin dalgalanır, Sular ruhumu coşturan sözlerindir. Çemende oynaşır yüzünün baharı, Sabah rüzgârı sana kavuşma ümidinin müjdeleri, Kış, ardında coşan büyük kıyamettir, Bahar, sonu gelmeyen şiirinin hatırasıdır. Hülasa, araştıran bakışımın önünde dünya Senin zâtına ait bir sayfadır, senin anlamını taşır.
Geceye benzeyen ruhumda binlerce arzu uyandırdığı sırada; Bana gelecek sabahının doğuşu gibi gelirdi- Bugün artık bulutların altını mekân tutmaktadır! İncelikleri gören gözlerime bahar sabahı Garip, gariplerin akşamı kadar hazin gelmektedir! Yeşil hayat elbisesini giymiş oynaşan ağaçlarsa, Örtüsünden soyulmuş heybetli iskeletler gibidir. Bütün bu yeşil alan, bu yeni bitmiş çimen Yeşil bir örtünün altında bir derin mezar!
Can kulağıma ahiret sesleri gelmektedir. Dalgalanarak gözlerinde ışıklı çiğ damlaları, Çiçek bahçesinde sanki şarkı söylüyor çiçekler. Bütün güzellikler cihanmda parlayan eserler Senin zâtına ait şeyler, senin anlamın iken, Ruhumu derinden coşturup kararsız bırakıyor, Bugün o yaratılışın kucağında inleyen şiirler. Dünya şimdi senin batışınla karanlığa gömülmüştür, Bugün doğmuyor artık o nazlı sabahlar! Sen ey gökleri aydınlatan ezeli ışık, Bu dünyayı bıraktın ardında kapkaranlık! Seninle aramıza bir ebedî perde gerildi, Açıldı senin büyüklüğünün önünde Allah'ın zât âlemi. Hüzünlü hatıralarının diyar diyar karşıma çıkması gibi, Cihan cihan dolaşırsın öteler âlemini! Nasıl ki hüzünlü hatıran gezer diyar diyar! Gerçek hayat ancak senin sonsuz hayatındır, Şu geçici gürültülü hayat bir azaptan ibarettir. Rahatı nerede bulur âh bu terk edilmiş kalbim? Göğsümün derinliğinde binlerce bitmeyen kargaşa var!
Demek, uzaktasın ey sevgili dost benden! Hayata sen beni bağlamış iken, şimdi Acaba nasıl yaşarım söyle, âh sensiz ben? "Günün birinde gelirsin de eski âlemler Devam eder yine birlikte öyle neşeli, şen... Bu geçim kavgasından el çeker, ararız Seninle tenhalığın kucağında gizli bir sığınak...
Nasıl ki bunca zamandır karışmadık zaten! Uzakta aksede dursun o korkunç kargaşa.. Sessizlik içinde biz ey dost, tek ruh, tek beden, Devam eder gideriz her zamanki âhenge. Döner çevremiz üstünde hep senin nağmen... Düğümleri çözen sözlerinle olayların örtüleri Yavaş yavaş sıyrılıp apaçık bir aydınlık görülür. Kudret perdesinin ötesinde gizlenen sırrın Önünde manâlı sözlerin bin pencere açar da, Görünür o zaman ruh âlemi karşımızda, Kaybolup gider gözümüzden bütün varlık bağları! Birer ilham nağmesi olan şiirlerini Tam bir vecd içinde tekrar dinlerim..." derken, Bugün emellerimin hepsi yerle bir oldu... Meğerse olmayacakmış ne bir gelen, ne giden! Meğer açılmayacakmış sonsuza dek artık O perde perde gerçekler, o düğümler, o ağzın! Yazık ki yükselerek doğduğu yerde karar kıldı O pırıl pırıl ilhamlar...Hem de pek erken! Niçin batıverdin sen ey doğunun yıldızı, Henüz kemâlini anlayamadan zavallı vatan?
isabet etmedi Doğu'nun ufuklarına, İbrahim! Gerçi milletin kendini yükselteceğini ümit ettiği Beş on büyük adam, beş on yüce varlık Birer birer kaybedilmişti senden evvelce Fakat senin ardından binlerce ümit sonuçsuz kaldı. Yarım asırda uyanmış şu feyz meş'alesine bakın: Bir anda sönüp çürümüş toprakla örtüldü. Tasavvur edemezdim ki ansızın dursun, Milletin kurtuluşu için çırpınan o merhametli yürek. Hayal edemezdim ki temaşadan geri kalsın, Doğu ufuklarında dolaşan o hikmet dolu fikir! Toprağın örtüsüne hüründün ey edep ışığı, Fakat o parıltı ki hatırımdadır... Asla sönmez! Durup mezarının üstünde ağladıkça bulut; Gelip başında inledikçe ruhu rüzgârın; Rahmet melekleri yüce âlemden, Mezarına inip senin büyüklüğünü andıkça; Bahar vakti çiçeklerde nefeslerinin hatırası Ruhuma bin güzel koku duyurdukça; Döner hayalimin en derin yerlerinde Senin o güzel güzel siluetin ey eski dost! Acıya uğrayan yalnız ailen midir? Yazık, Bıraktın arkanda binlerce ocağı yetim! Senin lûtfunun teselli edici eliyle, Göz yaşı içinde yüzen çehreler bir anda gülerdi; Hazinelere sahip olsan, bunları merhametle dolu, Çok bereketli cömertliğin yoksullara paylaştırırdı. O bir erdemler dünyasrydı, yok olup gitti... Nedir? Allah'ım bu büyük değişiklik ne içindir?
Ruhumda hayatını sürdüren; Ey bereket dolu bütün parıltısında, Ezel sabahının görkemini taşıyan; Dünya dar gelince isteklerine,
Bu imtihan yerine bakmaz da, Ruhun can atardı yükselmeye; En sonra o Arş'a dayanmış olan nur, Yükseldi Allah katma... Zaman şimdi mutluluğunun zamanıdır:
Allah'ın yardımı yolunda yoldaş olarak, Şu karanlık fezayı bir anda geçtin; Bekanın şafağına vardığında göründü gözlerine hakikat. Hâlâ gidiyorsun, Allah Allah! Ey Allah'ın gül bahçesine kanat açan dost, Uçuşuna bir son olmayacak mı? Her gülün dibinde hayalin gömülü, Her gonca olgunluğunun kitabesi; Kaybolup giden yüzün her yerde, Aşikâr olan manâların her yerde; Bir yerde görünmüyorsun ama, Her yerde besbelli güzelliklerin!
Oldun da yabancılaştı sana âlem Hatırlayacak mısın ki bilmem? Dünya denilen bu matem dolu zindan Benim için hâlâ bir imtihan yeridir... Ve şu ana dek kurtulmamışımdır. Ey dert ortağı sevgili dostum, Mahv oldu, Allah bilir, kararım, Sarsıldı olanca sabır ve tahammülüm; Bitkindir ardından inleyen ruhum! Gittin, beni kimsesiz bıraktın, Yaktın beni hasretinle yaktın |
The late Mr. İbrahim that the profesor veterinary , Virtue is one of his characteristics French, Russian languages, having learned of this great man the right to I am sure that rogue managers because of the weird old administration hospitals dying of a scholar to know such a deep knowledge Your beautiful dream-that time, O friend, Awakened the desire in my soul like the night when thousands; I would like the birth of the next-morning- Today, space is no longer keeps the bottom of the clouds! On the morning of my eyes sees hints of spring Strange, strange as the evening is sad! Can play wearing a green dress with trees life, Peeled sheets to skeletons are as imposing. All this green space, this new grass-finished Green is a deep grave under a blanket! Fresh branches nightingale sing songs, Campbell comes from the sounds in my ear the Hereafter. Fluctuating light dew drops in her eyes, Flower garden of flowers if they are singing. All works of beauty shining to my world Find your person things, while your meaning, Enthuse my soul deeply unstable leaves, Today, that poetry of creation groaning in his lap. World is now buried in the darkness with your sinking Today, it is not out is no longer coy morning! You, O heavens, illuminating the eternal light, Leave behind the darkness of this world! Eternal with you in a curtain stretched between us, Person kingdom of God was opened in front of your greatness. Come meet me sad memories clime such as land, The world realm of the universe shifts travels! How sad that the memory overhead realm Real-life, but your eternal life, Current temporary noisy life consists of a punishment. Where my heart finds comfort uttering this abandoned? There are thousands of deep turmoil did not end my chest! I mean, you don’t seem me forever, So, far away from me, O my dear friend! While you have connected me to life, now I wonder how I live, tell me without uttering? "One day, you come all the old worlds Continues to be together again so cheerful, merry ... This living hand takes beating, we look for Solitude with you a secret shelter in her arms ... Do not interfere in the world currently not available or available How all this time that not meddle already! Reflecting the distance let alone the terrible chaos .. In silence we, O friends, one soul, one body, Will continue to go to the usual chime. Turning all your tunes on our environment ... Nodes covers events in your words to solve Gradually, the light is an obvious wriggle. Power is hidden beyond the veil of mystery Opens a window in front of thousands of words meaning, Apparent mental world of that time in front of us, Ties being lost in all our eyes go! Tuneless poems inspired by one of the I listen to a full back in ecstasy ... "he said, Today my purpose all was destroyed ... Apparently from what one will not have, what you going! Apparently not open forever now He revealed to the facts, then nodes, then the mouth! Unfortunately, he was born raised to decide where He brilliantly ... It's very early inspiration! Why do you sink O star of the east, Purpose Not understanding The poor country? We recently lost a bitter loss to did not hit outlook of the East, Abraham! Though I hope to raise the nation's self- Five-ten big man, five-ten supreme being One by one you previously lost But I hope, and then thousands have been unsuccessful. Half a century of enlightened awakened see the following: Fall down a rotten time was covered with earth. I could not imagine that all of a sudden, let Compassionate heart for the salvation of the nation is strugg it. I could not keep back matter of show, It is full of wisdom, ideas circulating in the Eastern horizon! O decorum light cover of soil, But then I remember that glow ... Never eternal! When they stop and when she cried over the grave of the cloud; Moan come at the beginning of the wind spirit; Angels of mercy lofty realm, Commemorate down the size of your grave; Spring time flowers memorial of breaths Announce thousand beautiful fragrance to my soul; Rotating the deepest parts of my fantasy She beautiful silhouette that your old friends! Is your family suffered the pain alone? Pity, left behind thousands of orphans Stove! Consolatory grace you with his hand, Laughed faces floating in tears in a moment; Treasures you're having them filled with compassion, Very fertile shared generosity to the poor. He is a his world virtues, is not gone ... What is it? God, what is this big change? O great value, outstanding memories, Maintain the life of my soul; O full of all the flashes in abundance, Ezell with the glory of the morning; As to the narrow demands of the world, Dignity of shifts embraced. This test also does not look at instead of, Life used to throw the soul to rise; Most of the light after it withstood Res He rose to the added ... Time is now time for happiness:
|
ابراهيم بك مرحوم كه طبابت بيطر يه عاماسندندر ، خاك پاك شرقك يتيشديرديكى نوادر عرفان و فضيلتك بريدر. مرحومى ياقيندن طانيانلر درت سنه اولكى فجيعۀ ارتحالنك ملت ايچون نه اليم بر ضياع ، حكومت ايچون نه عظيم بر خجالت اولديغنى تسليمده تردد ايتمزلر. شرقك، غربك بدايع علم و فننى طوپلايوب حافظه سنه طولدورمش؛ محفوظاتنى محاكماتيله ، مشهوداتيله شايان حيرت بر صورتده توسيع ايتمش ؛ شرقك هر طرفنى دفعات ايله طولاشمش ؛ غربك اك مدنى ممالكنى كورمش
كزمش ؛ السنۀ شركيه يى ادبياتيله بيلير : فرانسز، روس
لسانلرينى حقيله اوكرنمش اولان بو بويوك آدام فطرة
محويته عاشق، اشتهاره دشمن اولماسه ايدى، امينم كه،
حكومت سابقه نك اوسابقه لى رجالى يوزندن غربا خسته خانه لرنده
أولن، اويله بر حكيم زوفنونى طانيمق ايچون قارئين كرام
بنم كبى بر عاجزك دلالتنه مفتقر قالمازدى]
دونن محيط نكاهمده يال و بالكدر،
بوتون خيالم او فوق اخايال حالكدر.
ظلام حيرته دوشمش، باتار چيقاركن اميد،
اوكنده رهبر اولان مشعله م خيالكدر.
سما كزين اوله رق كيتدك اى الهى نور،
پيكده شيمدى افقدن كچن ظلالكدر.
بو كائنات سنك خاطره كله هپ لبريز:
زمين، زمان بكا ياد آور جمالكدر.
بوتون جها ده عكس ايله ين همالكدر
اشير،صا نكه بر آيينهٔ جلالكدر!
نجوم لامعه زا بارقت عرفانك ،
ليال، احاطهٔ اشياده كى كمالكدر.
سحر او ناصيه دن بر نشان فيضا فيض،
سحر او ناصيه دن بر نشان فيضا فيض،
شفقده دالغه لا نان رمك آلكدر
علو كعبكى تصوير ايدر نكاهمده
سما اولانجه وضوحيله بر مشالكدر.
جبال ، هيكل صاحب وقار عزمكدر،
صخور، خفته دشمن اولان خصالكدر.
بولوط يعمين لا ٔلى نشار جودكدر،
كونش مفكرهٔ هردم اشتعالكدر.
طلو ع، لوحهٔ رنكين ابتسامكدر،
غروب، صفحهٔ غمكين انفعالكدر.
هواده موجه لنير سانحات قدسيه ك،
رياح، روحمى پر جوش ايدن مقالكدر.
چمنده جلوه لر ايلر بهار ديدارك،
صبا نويد اميد آور وصالكدر.
شتا، پيكده خروشان قيامت كبرى،
ربيع، خاطرهٔ شعر لايزالكدر.
خلاصه ، نظرهٔ امعانمك اوكنده جهان
سنك صحيفهٔ زاتك، سنك مألكدر.
سنك خيال صبيحك -كه برزمان اى يار،
ايدنجه ليلهٔ روحمده بيك امل بيدار؛
قياس ايدردم آچيلمش صباح استقبال-
بوكون بولوطلرك آلتنده ايله مكده قرار!
غريب، شام غريبان قدر حزين اوليور،
نكاه رقتمك قارشيسنده فجر بهار.
برر برهنه قديد مهيبى آكديرييور
حيات حلهٔ سبزنده جلوه كر اشجار.
بوتون بوساحهٔ خظرا، بو نودميده چمن
يشيل بر اورتونك آلتنده بر عميق مزار! صماخ جانمه بيك اخروى صداكليور
نشيدهلر اوقويور كن غصون ترده هزار
تموج ايليه رك كوزلرنده ژالهٔ نور
شكوفه زارده كوياكه آغليور ازهار
سنك صحيفهٔ ذاتك سنك نألك ايكن
بوتونجهان بدايعده منجلى آثار
صميم روحمى پرجوش وبى قرار ايديور
بوكون اوسينهٔ خاقتده ايكله ين اشعار!
محيط شيمدى شبستان اغترابكدر:
بوكون اويانميور آرتق اونازنين اسحار!
سن اى سمالرى اشراق ايدن ضياى ازل
بو خاكدانى براقدك پيكده ظلمتزار!
كريلدى برابدى پرده بينمزده، سنك
آچيلدى پيش جلا لكده عالم ديدار
جهان جهان طولا شيرسك فضاى لا هوتى
نصل كه يادحزينك كزرديار ديار!
حيات وارسه سنك سرمدى حياتكدر
عذاب يوقسه بوفانى حيات ولوله دار
سكونى نرده بولور آه قلب مهجورم ?
درون سينه ده بيك هرج ومرج دأم وار
ديمك كورونميه جكسك الى الا بد بكا سن
ديمك اوزاقده سك اى يار مهربان بندن
حياته سن بنى ربط ايلمش ايكن شيمدى
عجب نصل ياشارم سويله آه سنسز بن?
كونك برنده كلير سكده اسكى عالملر
دوام ايدر ينه برلكده اويله شاطر شن
بو كيرودار معيشتدن ال چكر آرارز
سنكله سينهٔ عزلتده كيزلى بر مأمن.. قاريشمايز شو جهانك نبود و بودينه هيچ
نصل كه بونجه زماندر قاريشمادق ذاتاً
اوزاقده عكس ايده طورسون اوهاى وهوى مهيب..
سكون ايچنده بز اى دوست، يكروان، يكتن،
دوام ايدر كيدرز هر زمانكى آهنكه
دونر محيوطمز اوستنده هپ سنك نغمه ك..
بيان عقده كداز كله مبهمات شﺌون
ياواش ياواش آچيلوب بر وضوح اولور روشن
وراى پردهٔ قدرتده كيزلهنن رازك
اوكنده فيض بيانك آچارده بيك روزن
عيان اولور او زمان قارشيمزده عالم روح
دوشوب كيدر كوزيمزدن بوتون قيود بدن
برر ترانهٔ الهام اولان نشاﺌديكى
كمال وجد ايله تكرار ديكلرم... ديركن
بو كون امللريمك هپسى سرنكون اولدى..
مكرسه اولمايه جقمش نه بر كلن نه كيبن
مكر آچيلمايه جقمش مؤبداً آرتيق
او پرده پرده حقاﺌق او عقده لر اودهن
يازيق كه يوكسله رك مطلعنده ايتدى قرار
او لمعه لمعه سنوحات.. همده پك ايركن
نيچون غروب ايديويردك سن اى ستارهٔ شرق
هنوزكمالكى درك ايتمه دن زواللى وطن
شو صوك زمانده ضياعك قدر ضياع اليم
اصابت ايتمه دى آفاق شرقه ابراهيم
اكرچه ملتك اميدكاه اقبالى
اولان بش اون بويوك آدم بش اون وجود كريم يارم عصرده اويانمش چراغ فيضه باقك:
بر آنده اولدى سونوب پرده پوش خاك رميم!
تصور ايليه مزدم كه آنسزين طورسون
فلاح امت ايچون چارپينان او قلب رحىم؛
تخيل ايليه مزدم كه سيردن قالسون
محيطشرقده جولان ايدن او فكر حكيم
رداى خاكه بوروندك سن اى سراج ادب
فقط او لمعه كه يادمدهدر..زوالى عديم
طوروب مزاريكك اوستنده آغلادقجه سحاب؛
كلوب باشنده انين ايلدكجه روح نسيم؛
اينوب ملاﺌك رحمت جهان بالا دن
حريم قبريكه ايتدكجه هرزمان تعظيم؛
بهار وقتى چيچكلرده ياد انفاسك
مشام جانه طويوردقجه بيك لطيف شميم
دونر خيالمك اك محترم حريمنده
سنك او طيف لطيفك اى آشناى قديم
مصاب اولان يالكز عاﺌله كميدر? هيهات
براقدك آرقه ده بيكلر جه خانمانى يتيم
ولوردى دست تسلى مدار لطفكله
سرشك ايچنده يوزه ن چهره لر بر آنده بسيم؛
ايدردى جود مراحم نمود فياضك
خزاﺌن اولسه بوتون اهل فاقه يه تقسيم
او بر جهان فضاﺌلدى محو اولون كيتدى..
نه در ؟ نيچوندر الهى بو انقلان عظيم
اى ياد كزين احترامى
روحمده حياتنك دوامى؛
اى لمعهٔ فيضنك تمامى
صبح ازلينك احتشامى؛ آمالكه طار كلنجه ناسوت
اقبالكه سينه آچدى لاهوت
باقمازده بو دار ابتلايه
روحك جان اتاردى اعتلايه؛
اك صو كره اونور عرش پايه
يو كسلدى جوار كبريايه..
دم شيمدى دم سعادتكدر:
ارواح نديم حضر تكدر
توفيق اوله رق يو لكده همراه
آشدك شو فضاى تارى ناكاه؛
تا فجر بقاده اودلك آكاه...
حالا كيدييو سك اللّه اللّه!
پروازيكه يوقميدر تناهى
اى طاﺌر كلشن الهى
هر كل ديبى مدفن خيالك
هرغنجه كتابهٔ كمالك؛
هر يرده نهان اولان جمالك
هر يرده عيان اولان مألك؛
بر يرده كورونميورسك اما؛
هر يرده بدايعك هويدا
اى سن كه حريم حقه محرم
اولدكده يابانجيك اولدى عالم؛
ياد ايليه جكميسك كه بيلمم?
دنيا دينيلن بوسجن ماتم
حالا بكا دار امتحاندر..
قورتولمدم ايشته آن بو آندر اى يار عزيز غمكسارم
محواولدى خدا بيلير قرارم
صارصلدى اولانجه اصطبارم؛
بيزار پيكده روح زارم
كيتدك بنى كيمسه سز براقدك
ياقدك بنى حسرتكله ياقدك |
Safahat besteleri - Safahat | |
---|---|
Şiirlere göre | Ezelden Aşinanım - Hüseyni Ney Taksimi - Nihavend Marşı -Acem Asiran Tambur Taksimi - Acem Asiran Istiklal Marsı -Nihavend Violonsel Taksimi Nihavend Istiklal Marsı Rast Keman Taksimi Rast Istiklal Marsi
Rast Marş Istiklal Marsi (Acemsiran) Istiklal Marsi (Nihavend) Istiklal Marsi (Rast1)Istiklal Marsi (Rast2) Cenk Marşı Ey Bu Topraklar İçin Toprağa Düşmüş AskerBağlantı başlığı |
Makamlara göre | x |
Dosyalar | Mehmet Akif Ersoy/Bestelenen şiirleri (→Cenk Marşı)
Mehmet Akif Ersoy/Bestelenen şiirleri Istiklal Marsi (Rast2) Istiklal Marsi (Rast1) Istiklal Marsi (Nihavend) Istiklal Marsi (Acemsiran) Rast Marş Rast Keman Taksimi Nihavend Istiklal Marsı Nihavend Istiklal Marsı Nihavend Violonsel Taksimi Acem Asiran Istiklal Marsı Acem Asiran Tambur Taksimi İstiklal Marşı/Nihavend Ezelden Aşinanım Ey Bu Topraklar İçin Toprağa Düşmüş Asker Bütün Dünyaya Küskündüm Mehmet Akif Ersoy/Bestelenen şiirleri |
Tasnif et:
Türk Halk Müziği Vurmalı Çalgılar Dosya:Anadolu ateşi davul Türk Halk Müziği Vurmalı Çalgılar Dosya:Davul Oyunlari-1 Dosya:Anadolu Atesi Davul Show Dosya:DAVUL & DARBUKA SHOW Türk Halk Müziği Telli Çalgılar 'DIVAN SAZI Okan Murat Öztürk - Nihavend Saz Semaisi […') Dosya:DIVAN SAZI (added video DIVAN SAZI) Dosya:Okan Murat Öztürk - Nihavend Saz Semaisi (added video Okan Murat Öztürk - Nihavend Saz Semaisi) Dosya:Okan Murat Öztürk - Kaytağı Şablon:Türk Müziği Türk Halk Müziği Vurmalı Çalgılar Dosya:Daff.jpg Dosya:Daf-isfahan.jpg Dosya:Pandei inter.jpg Dosya:Rhythm Tech tambourine.jpg Vurmalı Çalgılar Dosya:Kudum.jpg Dosya:Koltukdavul.jpg Dosya:Davul.jpg Dosya:Darbuka.jpg Şablon:Türk Müziği Dosya:Zils.jpg Vurmalı Çalgılar Zil Dosya:İstanbul Vurmalı Çalgılar Topluluğu |
II.Kitap (1912): Süleymaniye Kürsüsünde
Süleymaniye Kürsüsünde 2 - Süleymaniye Kürsüsünde 3 - Süleymaniye Kürsüsünde 4 - Süleymaniye Kürsüsünde 5 - Süleymaniye Kürsüsünde 6 - Süleymaniye Kürsüsünde 7 - Süleymaniye Kürsüsünde 8 - Süleymaniye Kürsüsünde 9 - Süleymaniye Kürsüsünde 10 | |
---|---|
Safahat/II. Kitap ( Süleymaniye Kürsüsünde ) | Süleymaniye Kürsüsünde adlı tek bir şiirden oluşmaktadır.(Süleymaniye Kürsüsünde 32 kb.büyük olduğu için 10 bölüme ayrılmıştır.) Süleymaniye Kürsüsünde 2 - Süleymaniye Kürsüsünde 3 - Süleymaniye Kürsüsünde 4 - Süleymaniye Kürsüsünde 5 - Süleymaniye Kürsüsünde 6 - Süleymaniye Kürsüsünde 7 - Süleymaniye Kürsüsünde 8 - Süleymaniye Kürsüsünde 9 - Süleymaniye Kürsüsünde 10 |
Video | [[Dosya:Süleymaniye kürsüsünde2 2. bölüm - mehmet akif ersoy - safahat]] - |
Şablon:Mehmet Akif Ersoy |
IV. Kitap (1913) : Fatih Kürsüsünde İki Arkadaş Fatih Yolunda - Vaiz Kürsüde | |
---|---|
Safahat/IV. Kitap (Fatih Kürsüsünde) | Fatih Kürsüsünde: İki Arkadaş Fatih Yolunda - Vaiz Kürsüde |
Şablon:Mehmet Akif Ersoy |
V.Kitap: (1917) Hatıralar Mehmet Akif'in kaybedilen vatan karşısında isyanlarını ve tevbelerini cem eden şiirleri....Koca Osmanlı Çınarının yıkılışı ve şairin ÇIĞLIKLARI.... Ey bunca zamandır bizi te'dib eden Allah - UYAN - Ne irfandır veren ahlâka yükseklik. Ne vicdandır - Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile - Nihayet neyse idrak ettiğin şey ömr-i fânîden - Biz ki yarmıştık şu unun büyük ummanını - Şehamet dini, gayret dini ancak Müslümanlıktır - El-Uksur'da - Berlin Hatıraları - Necid Çöllerinden Medine'ye | |
---|---|
Safahat/V. Kitap ( Hatıralar ) | Hatıralar:Ey bunca zamandır bizi te'dib eden Allah-UYAN-Ne irfandır veren ahlâka yükseklik. Ne vicdandır-Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile-Nihayet neyse idrak ettiğin şey ömr-i fânîden-Biz ki yarmıştık şu unun büyük ummanını-Şehamet dini, gayret dini ancak Müslümanlıktır-El-Uksur'da-Berlin Hatıraları-Necid Çöllerinden Medine'ye |
Şablon:Mehmet Akif Ersoy |
VI.Kitap (1924) Asım Çanakkale şehitlerine şiiri de bu şiir içinde yer alır. Şair Asım'ın neslini ordumuzda görmektedir. Entellektüel ama bir o kadarda duası göklerden çevrilmeyecek kadar maneviyatlı bir gençlik ister. Oğlunun adınıda zaten Asım koyar. (Bakınız: Hz. Asım) | |
---|---|
Safahat/VI. Kitap ( Asım ) | Asım şiiri olup uzunca bir şiirdir Çanakkale şehitlerine şiiri de bu şiir içinde yer alır: Asım(I.Bölüm)- Asım II.Bölüm - Asım III.Bölüm - Asım IV.Bölüm - Asım V.Bölüm - Asım VI.Bölüm - Asım VII.Bölüm (Çanakkale şehitlerine şiirini içerir) - Asım VIII.Bölüm |
Şablon:Mehmet Akif Ersoy |
VİDEO SAFAHAT : Safahatın Audio Video Sunumu Projesi Milli Şairimizin Safahat adlı eserinin Video olarak sunumu projesinde 1.aşama: güzel okuma çalışmaları; 2.aşama: alt yazılı şiirlerin sunumu; 3.aşama;tercümelerinin sunumu ; 4. aşama: görsel konuyu anlatacak ögelerle video çalışması; 5.aşama: Videoların youtube yüklenmesi; 6.aşama; | |
---|---|
Yusuf Ziya Özkan'ın Safahat okumaları | * Cenk Marşı [2]
|
Adnan Özçelik AL okumaları | x |
Yenişehir SBAL okumaları | x |
Safahat Tercümeleri Safahat/İngilizce - Safahat/Almanca - Safahat/Azerice | |
---|---|
* Safahat'ın ingilizceye tercümesi projesi -
|
İstiklal Marşı Oratoryosu - İstiklal Marşı - Safahat - Şablon:İMO
İstiklal marşı online döküman | |
---|---|
İMO/Ekibi | Proje sahibi:Eyüp Sabri Kartal - Mersin Yenişehir Kaymakamı
genel koordinatör:murat çınarlı nevit kodallı gssl. md. yrd. görsel uygulamalar: murat çınarlı nevit kodallı gssl. md. yrd. metin ve canlandırma: murat çınarlı nevit kodallı gssl md. yrd. nimet kabur nevit kodallı gssl edb. öğrt. bayram özfırat ö. yıldırımhan lisesi edb. öğrt. demet gürbüz dumlupınar lisesi edb. öğrt. muhammet benli sabancı lisesi edb. öğrt. müzikler:n. kodallı gssl ibrahim özişler koro öğrt. |
İMO/Proje oluşumu | İMO - İstiklal Marşı Oratoryosu Projesi |
İMO/İcraları | İstiklal Marşı Oratoryosu/2011-
İstiklal Marşı Oratoryosu/2011 - Yenişehir İstiklal Marşı Oratoryosu/2011 metin İstiklal Marşı Oratoryosu/2010 İstiklal Marşı Oratoryosu/2009 İstiklal Marşı Oratoryosu/Yenişehir Müftülüğü İstiklal Marşı Oratoryosu/Yenişehir Kaymakamlığı
İstiklal Marşı Oratoryosu/Nevit Kodallı Güzel Sanatlar ve Spor Lisesi İstiklal Marşı Oratoryosu/Şevket Pozcu Lisesi İstiklal Marşı Oratoryosu/Yenişehir Dumlupınar Lisesi İstiklâl Marşı Oratoryosu/Yenişehir Mehmet Adnan Özçelik Anadolu Lisesi |
İMO/Tasarımları | İstiklal Marşı Oratoryası/Kitapçık - İstiklal Marşı Oratoryası/A4 |
Kaynak | *İstiklal Marşı Oratoryosu/linkler
|
Yapılacaklar | *İstiklal Marşı Oratoryosu/Yenişehir Güzel Sanatlar Lisesi Performans videosu youtube ve dailmotion sitelerine yüklenerek bu sayfaya konacaktır . Slaytlar google documanda ise webde yayınlanarak konmalıdır. Slayt resimleri de bu siteye eklenmelidir.
|
Yapılanlar | x |
Yorumlar | İMO/Öğretmen tepkileri |
Kavramlar | *Ortam: Sevr anlaşması ve sevr mağarası kıyaslaması. En korkulacak 2 hal.
|
İstiklal marşı oratoryosu
İstiklal Marşı Oratoryosu İstiklal Marşı/Oratoryo İstiklal Marşı Istiklal Marsi (Acemsiran) Şablon:İMO |
İstiklal Marşının Dünya Dillerine Tercümesi Projesi (Şimdilik sadece 24 dile çevrildi...) | |||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
İstiklal Marşı/Arapça - İstiklal Marşı/Çince - İstiklal Marşı/Belarusça - İstiklâl Marşı/İngilizce -
|
Safahat Tercümeleri Safahat/İngilizce - Safahat/Almanca - Safahat/Azerice | |
---|---|
* Safahat'ın ingilizceye tercümesi projesi -
|
Safahat dışı şiir ve nesirleri İstiklâl Marşı - Sadi - SA'Dî - DESTÛR - GAZEL - KUR'ÂN'A HİTÂB - EL-HAKKU YA'LÛ | |
---|---|
http://tr.yenisehir.wikia.com/wiki/Safahat_D%C4%B1%C5%9F%C4%B1nda_kalm%C4%B1%C5%9F_%C5%9Eiirler | |
Safahat dışı şiirleri | İstiklâl Marşı - Sadi - SA'Dî - DESTÛR - GAZEL - KUR'ÂN'A HİTÂB - EL-HAKKU YA'LÛ - |
Tercüme ve makaleleri | x |
Tercüme çalışmaları[25] | Kur'an meali çalışması - Müslüman Kadını (1909) - Hanoto’nun Hücumuna Karşı Şeyh Muhammed Abduh’un Müdafaası (1915) - İçkinin Hayat-ı Beşerde Açtığı Rahneler (1923) - Anglikan Kilisesine Cevap (1924) - İslâmlaşmak (1919) - İslâm’da Teşkilât-ı Siyasiye (1922). |
Şablon:Mehmet Akif Ersoy |
Safahat Alfabetik Sıraya Göre Şiirler | |
---|---|
A | *Acem Şahı - Âhiret Yolu - Alınlar Terlemeli - Âmin Alayı - Âsım - Âtiyi Karanlık Görerek Azmi Bırakmak - Azim - Azimden Sonra Tevekkül - |
B | *Bayram - Bebek Yâhud Hakk-ı Karâr . Berlin Hatıraları . Bir Ariza - Bir Gece - Bir Mersiye - Bir Mezar Taşına Yazılmış İdi - Bir Resmin Akasına Yazılmış İdi - Bu Da Bir Mezar Taşı İçin Yazılmış İdi - Bir yığın kundakçıdan yangın görenler milleti - Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz - Biz ki yarmıştık şu'unun büyük ummanını - Bülbül - |
C | * Cânan Yurdu - Cenk Marşı |
Ç | Çanakkale Şehidlerine - Çanakkale Şehitlerine - Çık da bir seyret baharın cuş-i rengârengini - Çocuklara - |
D | *Derviş Ahmed - Dirvâs - Durmayalım - Dur Yolcu (Bu şiir bizde yok bakalım |
E | *Edirne - El Uskur'da . Ezanlar - Ey bunca zamandır bizi te'dib eden Allah - Ey milletimin lahzada halkettiği ordu |
F | *Fatih camii . Fatih Camii Şiiri . Fatih Kürsüsünde . İki Arkadaş Fatih Yolunda - Firavun İle Yüzyüze |
G | *Gece - Geçinme Belâsı - Gül,Bülbül - |
H | *Hakkın Sesleri . Hakkın Sesleri/Mehmet Akif Ersoy . Hatıralar . Hasta - Hasır - Hasbihal - Hayat Arkadaşıma - Hicran - Hüsâm Efendi Hoca - Hüsran - Hüsran-ı Mübin -Pek Hazin Bir Mevlid Gecesi - |
İ | İmam : Köse İmam (Akif'in örnek imam modeli) |
J - K | *Japon'lar
|
L | * |
M | *Mahalle Kahvesi - Mahalle Kavgası - Meal-i Celili - Mehmet Ali'ye - Mehmer Ali'ye - Meyhane - Mevlid-i Nebi - Mezarlık - Müslümanlık nerde, bizden geçmiş insanlık bile -Pek Hazin Bir Mevlid Gecesi - |
N | *Ne Eser, Ne de Semer - Necid Çöllerinden Medine'ye . Nefs-i Nefis - Nevruz'a - Nerdesin? - Nihayet neyse idrak ettiğin şey ömr-i fânîden |
O | *Ordunun Duası İstiklal Marşı gibi bu da millete ve orduya ait olduğundan Safahata alınmamıştır.
|
Ö | * |
P | *Pek Hazin Bir Mevlid Gecesi - |
R | *Resim İçin - Resmim İçin - Ressam Haklı - |
S | Şark |
Ş | *Şair Huzurunda Münekkid - Şark- Şehitler Abidesi İçin - Şeytan |
T | *Tebrik - Tek Hakikat - Tevhid Yâhud Feryâd- Umar mıydın? - - Tercümedir - tercümedir1 (İkinci tercümedir) |
U | *Uyan |
V | *Vahdet - Vaiz Kürsüde . |
Y | *Yâ Râb Bu Uğursuz Gecenin Yok Mu Sabâhı? . Ya Rab Bu Uğursuz Gecenin Yok Mu Sabahı? . Yaş Altmış - Yeis Yok! - Yemişçi İhtiyar |
Safahat konu indeksi | |
---|---|
Safahat kelime indeki | |
A | *Acem şahı
|
B | *Balkanlar : Cenk Marşı
|
C | Cehalet : Olmaz ya... Tabii... Biri İnsan, Biri Hayvan!
|
Ç | *Çalışmak :Küfe - Durmayalım -Uyan
|
D | * |
E | * Edirne - Edirne kal'esi (Edirne)
|
F | * |
G | * |
H | Akif'in manzum hikayeleri: Kocakarı ile Ömer(Hz. Ömerin idareciliği) - Köse İmam (Karı boşama derdindeki adama karşı köse imamın itabı ve halden dertlenmesi)
|
İ | İmam : Köse İmam (Akif'in örnek imam modeli)
|
J - K | *Japon'lar -
|
L | *Lala Şahin (Edirne) - |
M | Mahkeme Asım şiiri içinde
|
N | * |
O | *Ordu:Ey milletimin lahzada halkettiği ordu - Ordunun duası -Cenk Marşı - İstiklâl Marşı |
Ö | * |
P | * |
R | Ramazan Vak'ası(Asım'dan)
|
S | Şark - Acemi Semerci |
Ş | Şeriat :Köse İmam
|
T | *Tosunum (Köse İmam)
|
U | *Utanma :Durmayalım
|
V | * |
Y | *Yediği Herze :Köse İmam |
Z | *Zalim idareci : Acem şahı |
MAE Mevzuat | |
---|---|
Mehmet Akif Ersoy - Mehmet Akif Ersoy kitapları - Mehmet Akif Ersoy mevzuatı | |
MAE hakkında | MAE/Hakkında vecizeler |
Wiki linkleri | x |
Kabulü | İstiklal Marşının Kabülü Hakkında Kanun |
Anma günü | İstiklal marşının kabul edildiği gün ve Mehmet Akif Ersoy'u anma günü hakkında kanun İstiklâl Marşının kabul edildiği günü ve Mehmet Akif Ersoy'u anma günü hakkında yönetmelik |
Yenişehir Kaymakamlığı Safahat Çalışma Grubu | |
---|---|
Yahya Günsür Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi/TL11CW | |
Organize Safahat Grubu | Kullanıcı:Vahit - Kullanıcı:Semiha
Kullanıcı:Kayadelen Kullanıcı:Ayse ER Kullanıcı:Eylem GÜNER Kullanıcı:Ragıp ALKAN |
Bilgisayar Lisesi | *Kullanıcı:Elif Aydemir - Müd. Yrd.(Edebiyat öğretmeni)
|
Sosyal Bilimler Lisesi | *Mürşit Tekin
|
M.Adnan Özçelik Lisesi | xxx |
Safahat okulararası görev dağılımı | *Safahat/I. Kitap 'ı Sosyal Bilimler Lisesi,Yahya Günsür Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi, Şevket Pozcu Lisesi
|
Diğer Safahat Çalışanları | Kullanıcı:Cagriorki
Kullanıcı:İkizlerim Kullanıcı:Ayhankaya1971 Kullanıcı:M.Murşit Tekin Kullanıcı:Msbl düzgün Kullanıcı:Çiğdem bilir Kullanıcı:Sait Yılmaz Kullanıcı:Sibel inan Kullanıcı:Elifköse Sevilşen Kullanıcı:Metinkilic1975 Kullanıcı:Kimsesizseyyah GSL md yd Murat Çınarlı Kullanıcı:Abdulvahap Müftülük Kullanıcı:Muhammet altan Kullanıcı:Mehmet Boz Kullanıcı:Mehmet Ömer Kesilmiş Kullanıcı:Aysegultokdemir Kullanıcı:Çevlik Kullanıcı:Gunay sendilmen Kullanıcı:Betul Demır Kullanıcı:Mehmet KAVACIK Kullanıcı:Ayşeüncücan Kullanıcı:Elifaydemir Kullanıcı:Halim bozkurt Kullanıcı:Atik77 Kullanıcı:Mustafa Ekici |
Mehmet Akif Ersoy Şablon:Mehmet Akif Ersoy |
Safahat çalışmaları | |
---|---|
Makaleler | x |
Basım çalışmaları | *Gençler için safahat - Mersin Yenişehir Kaymakamlığınca
|
Safahat sunuları | * Safahat AV sunumu - Mersin Yenişehir Kaymakamlığınca |
Safahat Tasarım Çalışmaları | *Safahat Kitap tasarımları
|
Safahat programları | *Safahat Kutlamaları -
|
Safahat okumaları | *Adnan Özçelik AL Safahat Okumaları
|
Şablon:Mehmet Akif Ersoy |
Şablon:Düz liseler için safahat projesi
Şablon:Anadolu liseleri için safahat projesi
Şablon:Sosyal Bilimler Liseleri için safahat projesi
Şablon:Türki Dillerde Safahat Projesi
Şablon:Safahat İngilizceye Tercüme Projesi