Yenişehir Wiki
Advertisement
TÜRKİYE'NİN_EN_YÜKSEK_BİNASIYDI_-_NE_HALDEN_NE_HALE_GELDİ?_-_MERSİN_METROPOL'ÜN_HİKAYESİ-2

TÜRKİYE'NİN EN YÜKSEK BİNASIYDI - NE HALDEN NE HALE GELDİ? - MERSİN METROPOL'ÜN HİKAYESİ-2

Bakınız

Şablon:Mersinbakınız d


Mersin
Mersin/Bilgi Notu

Marsina
Kismet (musical)

MERSİN'S HISTORY,CULTURE AND FOODS.
Mersin (il)
Mersin (Merkez ilçe)
mersin(ağaç)
Mersing, Malaya
Mersin, Mersin
Mersin, Trabzon
Mersinbeleni, Aydın
Mersinli, Manisa

Mersin namaz vakitleri
Bürokrasi
Mersin Milletvekilleri
Mersin belediye başkanları
Mersin valileri
Mersin vali yardımcıları
Mersin ili kaymakamları
Mersin coğrafyası
Mersin'in ilçeleri
Mersin'in iklimi
Mersin yemekleri
Mersin şivesi
Mersin Türküleri
Mersin Tarihi
Antik çağlarda Mersin
Bizans devrinde Mersin
Selçuklular devrinde Mersin
Osmanlılar devrinde Mersin
Mersinin düşman işgalinden kurtuluşu
Mersin'de savaşlar

Mersin'de Turizm
Mersin'de inanç turizmi
Tarihi ve turistik yerler
Mersin'in tarihî mekânları
Mersin turizmi
Yayla turizmi
Mersin kültürü
Mersin'in kültürel mekânları
Şahmaran efsanesi<be> Mersin'in tabii güzellik mekânları
Mersin sanatı
Mersin'de kültür ve sanat kuruluşları
Ekonomi
Mersin ekonomisi
MTSO
2009 Yılı Mersin Ekonomik Raporu
Mersin/Büyük işletmeler
Mersin/Büyük sanayii kuruluşları

Mersin/Deniz suyu analiz sonuçları

Mersin/Emekli
Sağlık
Mersin/En iyi doktorlar
MERSİN'S HISTORY,CULTURE AND FOODS.
MERSİN, MÜFTÜ (EFRENK) DERESİ ve MEZİTLİ DERESİ TURİZMİ
MERSİN - AKDENİZ - AKDENİZ ÖZEL EĞİTİM UYGULAMA MERKEZİ I. KADEME
Mersin/VP
Mersin/WP
Mersin/Videolar
Mersin/Resimler
Mersin/Kaynak
Mersin/ SÖZ
Mersin/Araştırmalar
Mersin/Evliya Çelebi Şablonlar: Şablon:Mersin sayfa başı
Şablon:Mersin

Akdeniz_incisi_Mersin_Mersin!!!!!

Akdeniz incisi Mersin Mersin!!!!!

Akdeniz akşamları şarkısıyla slayt sunumu

Ana madde: Mersin

Antik Çağlar'da Kilikya olarak bilinen bölge için Amasyalı gezgin Coğrafyacı Strabon: Mersin için "Coracesion'dan (Alanya) Kilikya - Suriye kapısına kadar uzanan Küçük Asya'nın güneydoğu kıyılarına verilen bir bölgedir" diye sözeder. Ve tanrılar tanrısı Zeus'un yine de burda doğduğuna inanılır.İşte bu yüzden pek çok kaynakta Zeus'tan Olbalı Zeus diye bahsedilir..

Herodot; bölgenin Hypachoea diye adlandırıldığını, Fenikeli Age-nor'un oğullarından Cilix'in buraya gelip yerleştiğini ve onun adından dolayı bölgenin Kilikya adını aldığını nakleder. Fakat Kilikya adı ilk kez, "Chilakka" şeklinde Asurca yazıtlar üzerinde görülmüştür.

Bu nedenle bugün Kilikya adının Asur kaynaklarında özellikle Dağlık Kilikya için kullanılan "Chilakka" kelimesinden kaynaklandığı kabul edilmektedir.

Aynı Asur kaynaklarında Ovalık Kilikya ise Que olarak adlandırılmaktadır.

Anadolu ile Suriye ve Mezopotamya arasında ulaşımı sağlayan Gülek ve Sertavul (Kilikya kapıları) ile Belen (Suriye kapısı) gibi önemli geçitler nedeniyle stratejik önem taşıyan bölgenin, doğu ve batı kesimleri yeryüzü şekilleri bakımından farklı özellikler gösterir. Bu nedenledir ki Hellenler, batı kesimini Cilicia Tracheia (Dağlık Kilikya), doğu kesimini Cilicia Pedias (Ovalık Kilikya) olarak anmışlardır.

Romalılar ise Dağlık Kilikya'ya Cilicia Aspera, Ovalık Kilikya'ya Cilicia Campestris adlarını vermişlerdi.

Dağlık Kilikya kabaca bugün Alanya ile Mersin arasında kalan, Ovalık Kilikya ise Mersin'den İskenderun Körfezi'ne kadar uzanan kesimlerdir.

İki Kilikya'yı ise Lamas nehrinin birbirinden ayırdığı kabul edilir.

Günümüzde Dağlık Kilikya Taşeli yarımadası, Ovalık Kilikya ise Çukurova olarak adlandırılır.

İlde İnanç Turizmi açısından önemli olan iki merkez vardır. Birincisi İsa'nın Havarilerinden St. Paul'un Tarsus'ta bulunan Evi ve Kuyusu Vatikan tarafından Hac Yeri ilan edilmiştir. Diğeri Müslüman ve Hıristiyan alemince önemli olan ve Silifke/Taşucu'nda yer alan erken Hıristiyan devrinde Hac Yeri olarak kabul edilen Azize Aya Tekla (Meryemlik)(Meryem'inde kabrinin Mersinde olduğu ancak hiç bir zaman bulunamayacağı İncilde acıkca yazılmıstır(kilikya mektupları paftası)) önemli dini ziyaret merkezleridir. Ayrıca dini açıdan önemli ziyaret yerlerinden olan Tarsus Ashab-ı Kehf Mağarası da il sınırları içerisinde bulunmaktadır.

Tarihi ve turistik açıdan görülmesi gereken başlıca yerler; Alahan Manastırı (Mut), Kravga Köprüsü, Kızkalesi, Yumuktepe, Kanlıdivane (Neapolis), Anamuryum Harabeleri, Viranşehir ( Soli), Tarsus - Aziz St.Paul Kilisesi, Silifke-Uzuncaburç, Karaduvar, Ayaş, Namrun Kalesi (Lampron), Alahan (Alacahan) Manastırı, Narlıkuyu, Zeus (Jupiter) tapınağı, Cennet Cehennem mağaraları, Çukurpınar Mağarası, Korikos Kalesi, Mamure kalesi, Aslanköy Kaya Mezarları, Adam Kayalar, Tarsus-Ulu Cami, Tarsus-Eski Cami, Büyükeceli Kaya mezarları sayılabilir. Tabiplerin piri Lokman Hekim Tarsusta yaşamıştır.

Aynı zamanda yılanların padişahı Şahmeran ile ilgili rivayetde şöyledir.Şahmeran yörenin kralının kızına aşık olur,cadının bir tanesi prensesin hamama geleceğini ve görmek isterse onu hamamda bir odaya gizlice alacağını söyler.Şahmeran her nekadar biraz şüphelense de aşk gözünü karartır ve gider.Orada katledilir. Tarsusda halen ayakta olan eski hamamın göbek taşındaki kızıllığın şahmeranın kanı olduğuna inanılır.

MERSİN’İN COĞRAFİ YAPISI

Türkiye’nin 81 ilinden 33 kod numarasıyla anılan, yüzölçümü 15.853 km² ve 2013 yılı sonu

itibariyle toplam 1.705.774 nüfusa sahip, eski adı İÇEL olan MERSİN ili doğusunda Adana,

batısında Antalya, kuzeyinde Niğde, Konya ve Karaman illeri, güneyinde ise Akdeniz ile

çevrili olup, Taşlık Kilikya’nın tümünü ve Ovalık Kilikya’nın Berdan Çayı havzasını kaplar.

Kuzeyden Toros dağlarının en yüksek tepelerine kadar uzanan yaylaları içine alıp, doğu

Akdeniz boyunca güney batıya doğru uzanır. Dağlık alanlar kratase, eosen, miosen ve pliosen

tortularından ibaret kireç taşı tabakalarından, ovalar ise IV.zamanda başlamış olan alüvyon

birikmesiyle oluşmuştur. İldeki Toros Dağları genç dağlardır. Toroslar'ın Mersin bölümünde

kalan kısmı Bolkar Dağları adını alır. Bolkarların en yüksek yeri 3.524 metre ile Medetsiz

Tepesi’dir. Orta Toroslar'ın geçit verebilen yeri Gülek Boğazıdır(1.050 m.). İkinci önemli

geçit ise Mut ilçesi yakınlarındaki Sertavul Geçidi’dir. İl’de birkaç set gölünden başka göl

yoktur. Silifke’deki Akgöl, Keklik Gölü ve Paradeniz gölleri deniz bağlantılı olduklarından

suları tuzlu olup, bol balık yaşamaktadır.

Bitki örtüsü genellikle Akdeniz iklimine uyum sağlayan maki olup Defne, Yabani Zeytin,

Keçi Boynuzu, Mersin, Zakkum, Böğürtlen ve Kuşburnu yetişmektedir. 100-1.000 m.

arasında Meşe, 100-1.200 m. arasında Kızılçam, 1.500 m. Karaçam ve 2.000 m.

yüksekliklerde Sedir ve Ardıç Ağaçları yer alır.

MERSİN’İN TARİHİ

Klasik devirde Klikya olarak adlandırılmış olan Mersin, sırası ile Hititler, Frigler,

Asurlular, Persler, Makedonyalılar, Romalılar ve Bizanslıların, XI. yüzyılda Selçukluların,

XIV. yüzyılda Karamanoğulları ve Ramazanoğullarının XV. yüzyılda da Osmanlı

İmparatorluğunun hâkimiyetine geçmiştir.

            Yumuktepe ve Gözlükulede yapılan kazılarda Mersin’in tarihten önceki devirlerden

beri önemli bir yerleşme merkezi olduğu anlaşılmaktadır. İl Merkezi Mersin’de bulunan

Yumuktepe’de,  1937’de Liverpool Üniversitesi Arkeologlarınca başlatılan kazıda; en alt

tabaka olarak “Neolitik Devri” tespit edilmiştir. Kazı çalışmalarının devamı bu yörenin

Neolitik dönemden sonra Maden Devri ve Tunç Devri arasına bir geçiş yaptığını göstermiştir.

Yumuktepe’deki kalıntılar hemen hemen aynı şekilde Tarsus’taki Gözlükule’de de yer

almaktadır.

            Bir süre yörede Etilerin hüküm sürdüğü görülür. Eti Kralı Hattuşi yöreyi imar ve ıslah

etmiştir. Daha sonra Asur kralı III. Salomossa’ın ele geçirdiği Mersin yöresi, M.Ö.528

tarihinde İran Hükümdarlığına geçer, M.Ö.527 de yöreyi ve Kıbrıs’ı Yunanlılar ele geçirirler.

M.Ö.334 senesinde yöre Büyük İskender’le Makedonyalıların eline geçer.

            M.Ö.261-246 da yöreyi Mısır Hükümdarı Batlenios Ogustos zapt eder. M.Ö.70’li

yıllarda Romalıların eline geçen Mersin Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılmasından sonra

Doğu Roma toprakları içerisinde kalır. 

            İslamiyet’in yayılmasından sonra Halife Osman zamanında Mersin ve civarı Arapların

eline geçer. Daha sonra bölge 718 yılında halifeliğin Abbasilere geçmesiyle 853 yılında

Sultan Mehdi, yöreyi Abbasi’lere katar. Daha sonra Selçukluların eline geçen yöre bu

dönemde kısmi “Haçlı İstilası”na uğrar ve Selçukluların zayıflamasından sonra

Karamanoğulları’na geçer.

            Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt zamanında yöre Osmanlı idaresi altına girer. I.

Dünya Harbinde İtilaf Devletlerinin istilasına uğrayan Mersin, Milli Mücadele ile 3 Ocak

1922’de tekrar Türk hakimiyetine girmiştir. 1924 yılında Mersin Adıyla Vilayet olmuş, 1933

yılında da Mersin İçel ile birleştirilerek İçel adını almıştır. 28  Haziran 2002 tarihli Resmi

Gazete’de  yayımlanan 4764 sayılı Kanunla da İl’in ismi yeniden Mersin olmuştur.

MERSİN’İN İŞGALİ VE KURTULUŞ SAVAŞI

Mersin ve havalisini, Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra İtilâf Devletleri

aralarında yapmış oldukları gizli anlaşmalara dayanarak işgal etmişlerdir.

Yörenin asayiş ve idaresini jandarmaya bırakan II. Ordu’nun karargâhtaki son birliği

de 15 Aralık 1918’de Adana’dan ayrılmıştır. Askerî birliklerin ayrılışından sonra Mersin

Jandarma Taburu, Tarsus’tan katılan jandarma ve emniyet birlikleriyle birlikte şehrin

güvenlik ve düzenini sağlayacak tedbirler almıştır. Bu arada Türkler dışındaki cemaatlerin

bazı hazırlıklar yaptıkları, sabırsızlık içinde bir takım gelişmeleri bekledikleri göze

çarpıyordu. Nihayet 16 Aralık 1918 Pazartesi sabahı ufukta göze çarpan karartı ve

dumanlardan düşman gemilerinin açıkta dolaştıkları ve yakında çıkarma yapacakları

anlaşılmıştı. 17 Aralık 1918 sabahı gelerek Mersin limanına demirleyen düşman gemilerini

gören halk acı gerçekle karşılaştı. Saat 09.00 sularında önünde beyaz, arkasında İngiliz

bayrağı taşıyan filika iskeleye yanaştı. Filikadan inen İngiliz subayı iskele komiser muavinine

bir zarf bırakarak ayrıldı. Mersin Mutasarrıfı Galip Bey’e ulaştırılan ve tercüme edilen bu

mektupta: “ Mondros Mütarekesi’nin 7. maddesi gereğince asayiş ve emniyetin sağlanması

için, Mersin’in işgal edileceği, kargaşaya meydan verilmemesi, herhangi bir karşı koyma

hareketinde, sorumluluğun mahallî yönetime ait olacağı, askerî çıkartmanın istasyon

civarındaki iskeleden yapılacağı ve askerlerin İstasyon İskelesi civarı ile İngiliz fabrikaları

civarına yerleştirileceği ” bildirilmekte idi. Mutasarrıf Galip Bey durumu Adana Valiliği ile

Dâhiliye Nezareti’ne bildirdi. Gerekli talimatı aldı. Ayrıca istasyon civarındaki iskele

çevresinde tedbirler aldırdı.

17 Aralık 1918’de, saat 10.00 – 11.00 arasında İngilizler’in karargâhı Halep’te

bulunan Suriye Ordusu Komutanı Mc. Andrew’in emrindeki Mecusî ve Hintli askerler

Mersin’e çıkarıldı. Çıkış hareketi istasyon civarında bulunan ve savaş öncesi Almanlar’ın inşa

etmiş olduğu havaî hatlı demir iskelede gerçekleştirildi. Karaya ilk çıkan Hintli Müslüman

birliklerden Yüzbaşı Mehmet Selahüddin Han komutasındaki bölüktü. Bu kuvvetlerin bir

kısmı iskele civarına bir kısmı da İngiliz fabrikasına yerleştirildi. Bu sırada Mersin’deki

cemaatler, özellikle Ermeniler, coşkun gösteriler düzenlemek ve çeşitli taşkınlıklar yapmak

niyetindeydiler. Fakat karaya ilk çıkan birliklerin Müslüman Hintli birlikler olması cemaatleri

ve özellikle Ermeniler’i hayal kırıklığına uğrattı. İlk İngiliz işgal birlikleri ve malzemelerinin

çıkışı bir hafta kadar sürmüştü. Amerikan Koleji karargâh olarak seçilmiş, istasyon binası da

Arthur adındaki üsteğmen komutasındaki bir birlikle kontrol altına alınmıştı. İngiliz İşgal

Komutanlığı’nın yayınladığı bir mesajda Mersin Mutasarrıflığı’na verilen nota tekrar edilmiş

halkın heyecana kapılmaması istenmişti. Bu arada işgalin daha ilk başlarında Hintli

Müslüman askerlerle Türk jandarmaları arasında karşılıklı yakınlık sağlanmış, Hintli

Müslümanlar karşılarında Türk jandarmaları gördüklerinde Kelime-i Şahadet getirince,

Türkler’in aynı karşılığı vermesiyle kendiliğinden oluşan bu yakınlık, İngiliz işgali

müddetince devam etmiştir. Ermeniler’in yaptıkları saldırılar Hintli askerlerin müdahalesiyle

önlenmiştir. İngiliz işgalinin sukûnetle geçen ilk haftasından sonra, İngiliz İşgal Komutanlığı

Fransızlar’ın da işgale katılacağını açıkladı. Mutasarrıflıktan Fransız kuvvetlerine kalacak yer

göstermesini istedi. Gösterilen binalar arasında deniz kıyısındaki Taşhanı uygun bulundu.

Fransızlar’ın işgale katılmak üzere Suriye ve Lübnan’da silahlandırıp Fransız üniforması

giydirdikleri ve “ Lejyon Ermeniyan ” adını verdikleri Ermeni askerleri getirecekleri

söylentisi, Türkler’i kötü olayların doğabileceğini düşünerek telaş ve heyecana sevketmişti.

Durumun İngiliz İşgal Komutanlığı’na bildirilmesi üzerine gerekli tertibatın alınacağı ve

olaylara meydan verilmeyeceği hususunda Türk tarafına teminat verildi. Nihayet büyük

çoğunluğu Taşnak ve Hınçak komitelerinden oluşan Ermeni gençlerinden oluşan Ermeni

Gönüllü Alayı 1 Ocak 1919 günü saat 10.00’da Fransız Yarbay Ramiey Komutası’nda

Merkez Gümrük İskelesi’nden karaya çıktı. 1500 kişilik bu kuvvetin 150’si Fransız, diğerleri

Ermeni lejyoneri idi. Bu Ermeni lejyonerler iskeleye ayak basar basmaz naralar atarak, dine

mukaddesata küfretmeye başladılar. Gümrük binasında gördükleri ve ulaşabildikleri

ayyıldızları baltalarla parçaladılar. Fransız çıkartması sırasında, İskele ve çevresi ile Taşhan

yolu ve civarı Hintli Yüzbaşı Mehmet Selahüddin Han emrindeki Müslüman Hintli askerlerle

Jandarma Taburu Komutanı Yardımcısı Binbaşı Kadri’ye bağlı jandarmalar tarafından

kontrol altına alınmış, çıkabilecek olayların önlenmesine çalışılmıştı. Bu tedbirler Ermeni

cemaatinin düzenlediği ilk gösterileri önlemişti. Fakat Ermeniler, kısa bir süre sonra tekrar

zafer takları kurarak sevinç ve coşkularını ortaya koydular. Ermeniler tarafından atılan

naralar, edilen küfürler ve Türklük sembolü ayyıldıza karşı giriştikleri tahrip hareketi ise “

geçici ” olarak nitelenen istilânın, ulaşabileceği boyutların Türkler tarafından bir an önce

kavranmasına ve düşmana karşı duyulan hıncın güçlenerek yenilenmesine yol açmıştı.

Fransız üniformalı Ermeni askerlerle Mersin’deki Ermeni gönüllülerinden oluşan bir tabur

Taşhan’a, ikincibir tabur Araplar köyü, Hristiyan köyü (Osmaniye Mahallesi) çevresi ile

Mesudiye Mahallesi’nin kuzeyindeki zeytinlikte kurulan çadırlara, Fransız asıllı askerlerle

Cezayir ve Tunuslular’dan oluşan üçüncü tabur da, Kışla ile Müftü (Hamidiye)

Mahallesi’ndeki medreseye yerleştirilmişti. Fransız işgali, Mersin’in batısında Alata Çayı

(Erdemli)’na, Pozantı’nın kuzeyinde Akköprü’ye kadar uzanıyordu. Fransız Askerî

Komutanlık Karargâhı ve ikametgâhı, önceleri İngiliz uyruklu Rikards’ın evi, daha sonra ise

İdadi binası ( Yanık Mektep ) idi .Mersin’in işgalinden sonra, 19 Aralık 1918’de Tarsus da,

büyük bir kısmı Ermeni lejyonerlerden oluşan, Yarbay Romieu Komutası’ndaki Fransız

birlikleri tarafından işgal edildi. İşgale uğrayan diğer şehir ve kasabalarda olduğu gibi, Tarsus

Türkler’i de işgalle birlikte çeşitli hakaret ve zulümle karşı karşıya kaldılar. Tarsus’un

işgaline katılan Ermeni birliği I. Dünya Savaşı’nda Türk Kız Okulu olan binaya

yerleştirilmişti. Türk mahallesinde bulunan bu binanın önünden geçebilmek, işgalle birlikte

büyük bir problem haline gelmişti. O civarda evi olanlar ancak başka sokaklardan dolaşarak

evlerine gidebiliyorlardı. Çünkü oradan geçen Türkler’i gören Ermeniler, onlara hakaretler

yağdırıyor, mukaddesata ve ırza küfrediyorlardı .

20 Ekim 1921 tarihinde imzalanan Ankara Antlaşması’ndan sonra oluşturulan Tahliye

Komisyonu’nun kararına göre Fransızlar, Adana ve havalisindeki yerleşim merkezlerinden

Yenice’yi 19 Aralık 1921, Adana’yı 20 Aralık, Tarsus ve Hacıtalip’i 27 Aralık 1921’de,

Mersin’i de 4 Ocak 1922’de tamamen tahliye etmiş olacaklardı.Bu tahliye plânı hemen

hemen uygulandı. 19 Aralık 1921’de Yenice İstasyonu ile Sarıibrahimli köyü, 30. Alayın 2.

Taburu tarafından işgal edildi.21 Aralık 1921 Salı günü saat 13.00’de Adana Muhafız

Taburu’ndan alınan Bando Takımı ve bir bölük askerle birlikte özel bir trene binen Adana

Mebusları Rifat ve Sabit Beyler’le Kars Mebusu Cavit Bey ve Muhittin Paşa Tarsus’a hareket

ettiler. Yenice’de halk ve mücahitler tarafından bayraklarla karşılandılar. Muhittin Paşa,

halka: “Şimdi Tarsus’a şanlı bayrağımızı çekmeye gidiyorum.” dedi. Bu heyet Tarsus’a geldi.

Tarsus halkı, kadın, erkek, yaşlı, genç ve çocuklar elleri bayraklı halde, sevinç ve coşku ile,

müftünün ve herkesin duaları ile heyeti karşıladı. Çok sayıda kurban kesildi. Tarsus halkının

bu sevinç gösterileri arasında, esnaf temsilcilerinin yaptığı geçit resmini takiben, Muhittin

Paşa, bir subayın elindeki sancağı alarak, üç kez saygıyla öptü ve bu şanlı bayrak göndere

çekildi.

Mersin’in Fransızlar tarafından tahliye edileceği gün yaklaşınca, şehirde bir “ Tören

Komitesi ” kurulmuş ve bu komite üç günlük bir program hazırlamıştı. 4 Ocak 1338

(1922)’de kuvvetlerimiz tarafından teslim alınacak olan Mersin, Fransız Tahliye

Komisyonu’nun teklifi üzerine, 3 Ocak 1338 (1922) Salı günü teslim alındı. Mersin Grup

Komutanı Binbaşı Ethem hazırlıklarını tamamlamış, şehrin doğu kapısına yaklaşmıştı. Grup

Karargâhı ile 1. ve 2. Bölükler Bekirde köyüne, 3. Bölük Yalınayak köyüne, Solcenah

Mıntıkası ve Grup süvarileri Karacailyas köyüne gelmişlerdi. Daha sonra bu birliklere,

Adana’nın kurtuluşuna katılan Ankara Muhafız Alayı Bandosu ile Muhafız Alayı 3.

Taburu’ndan Yüzbaşı Fasih (Kayabalı) komutasındaki 9. Bölük de katılacaktı.3 Ocak 1922

günü Sabah saat 07.00’de, Bekirde, Yalınayak ve Karacailyas’daki birliklerimiz yerlerinden

ayrılarak, saat 09.30’da İstasyon civarına geldiler. Saat 10.00’dan önce savaş düzeninde

yerini alan bu birlikler Adana’dan trenle gelecek olan heyet ile askeri bandoyu ve birliği

beklemeye başlamışlardı. Mersin Mutasarrıfı Fahrettin, Merkez Komutanı Demir Ali, Biga

Mebusu Hamdi, Mersin Mebusu Yusuf Ziya ve Millî Kuvvetler Komutanı Hacı Ömer

Beyler’le, Müftü Efendi de gelecek olan heyeti bekleyenler arasındaydı. Mersin halkı da gün

doğarken yola düşmüş, ellerinde bayraklarla gruplar halinde İstasyona gelerek sabırsızlık

içinde trenin gelmesini beklemeye başlamıştı. Nihayet saat 10.30’da tren geldi. Trende

bulunan 3. Tabur 9. Bölük , Mızıka Takımı ile beraber kolun başına alındı. Muhittin Paşa ile

birlikte, kendisine Tarsus’ta katılan Suphi Paşa ve damadı Hakkı Bey, trenden indiler.

Başkomiser Fevzi Bey nezaretinde Tarsus Caddesi’nde düzenlenen törende, halkın

bayraklarla yaptığı coşkulu gösteri ve kesilen kurbanlar arasında, birliklerimiz karargâh

binasına kadar yürüdüler. Burada yapılan konuşmaları takiben Fransız Bayrağı indirildi ve

yerine Türk Bayrağı törenle çekildi. Bunu Muhittin Paşa’nın konuşması ve Müftü Efendi’nin

konuşması izledi. 3-4 Ocak 1922 gecesi, belediye tarafından Ziya Paşa Gazinosu’nda, Fransız

subayları, ordumuz subayları ve eşraf onuruna verilen bir ziyafette Muhittin Paşa, Mersin

Mebusu İsmail Hakkı ve Biga Mebusu Hamit Beyler birer konuşma yaptılar. 4 Ocak 1922’de,

Mersin’in ve bütün Çukurova’nın, Fransız kuvvetleri tarafından işgali fiilen sona ermiş,

Cossard adını taşıyan yolcu gemisi ve limanda bulunan diğer iki gemiye binen Fransız

unsurları, 4 Ocak akşam üzeri saat 16.00’da, deniz yoluyla hareket ederek yörede işgal

altındaki bütün toprakları ve Mersin’i tamamen tahliye etmişlerdir. Adana Havalisi

Kumandanı Muhittin Paşa da maiyetindeki heyetle birlikte 4 Ocak 1922’de Adana’ya

uğurlanmıştır .

   Atatürk’ün Mersin Ziyaretleri
  Atatürk Cumhuriyetin kurtuluşundan önce iki kez (05.11.1918; 17.03.1923), 

Cumhuriyetin ilanından sonra dört kez (20.01.1925; 10.05.1926; 19.11.1936; 20.05.1938)

olmak üzere Mersine altı kez gelmiştir.

               Turistik bir il olan MERSİN’e bağlı ilçeler, Akdeniz, Anamur, Aydıncık, Bozyazı, 

Çamlıyayla, Gülnar, Erdemli, Mezitli,  Mut, Silifke, Tarsus ,  Toroslar ve Yenişehir'dir.

AKDENİZ

Akdeniz’in, 2008 yılında ilçe teşkilatı kurulmuştur. Havayolu ulaşımı Adana  

Havaalanından gerçekleşmektedir. Demiryolu bağlantısı ve Türkiye’nin her yeri ile otobüs

bağlantısı mevcuttur. Mersin Limanı'ndan (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne) feribot ve

Taşucu Limanı'ndan da deniz otobüsü seferi vardır. Nüfusu 2013 yılı ADNKS sonuçlarına

göre 279.383’tür.

İlçede Bulunan Eserler

Mersin Müzesi, Atatürk Evi ve Müzesi, Tırmıl Höyük – (Tumil Kalesi ), Anchıale

(Karaduvar) Örenyeri, Dikilitaş, Bezm-i Alem Valide Sultan Çeşmesi Eski Cami, Müftü

Camisi, Avniye Camisi, Ulu Cami, İtalyan Katolik (Katedral) Kilisesi, Arap Ortodoks

Kilisesi bulunmaktadır.

ANAMUR

İlçe'nin tarihi antik çağlara kadar

uzanmaktadır. Anamur İlçesinin eski adı

"Anemurium" rüzgarlı burun anlamına

gelmektedir.

           İlçenin en önemli Akarsuları: 

Sultansuyu ve Dragon Çayıdır. İlçe

yüzölçümünün %60'ı yani 850 km².lik kısmı

ormanlık alandır. Nüfusu 2013 yılı ADNKS

sonuçlarına göre 63.059 olup İl merkezine

uzaklığı 223 km’dir.

Çoban Kalesi, Titiopolis, Eski Anamur (Anemurium), Pullu Milli Parkı, Demiroluk,

Köristanlık, Boncuklu Kale, Azıtepe, Kızıl Kilise, Anıtlı Gözetleme Kulesi,

Otak Köyü Şapel Binası, Ayvasıl, Kandacık Nekropolü, Arap Çukuru, Şıhardıcı, Halkalı,

Abanoz, Zincirlitepe, Filir Kalesi, Göz Taşı, Ovabaşı, Ninfeum, Zavrak Taş, Kudret Kalesi,

Cennet Koyu bulunmaktadır

AYDINCIK

        Antik çağda Celenderis-Kelenderis- Gilindire olarak bilinen kent Kıbrıs'a en yakın 

bölgede bulunması nedeniyle eski çağlarda önemli bir tarihi liman kenti olarak gelişmiştir.

Fenikeliler zamanında kurulduğu düşünülen Kelenderis sırasıyla, Persler, Selefkoslar,

Romalılar, Bizanslılar, Araplar, Selçuklular, Karamanoğulları ve Osmanlı İmparatorluğu

dönemlerini yaşamıştır.

         Orta Toroslar'ın Akdeniz'e inen kolları üzerinde yerleşmiş olan Aydıncık İlçesi dağ ve 

deniz arasına sıkışmış olması nedeniyle arazi yapısı son derece engebeli ve dağlıktır. Toros

dağlarının batıya uzantıları olan tepeler, İlçenin kıyı kesiminden en yüksek noktalara ulaşır.

Söğüt, Akçam, Dutlu ve Bozdağ İlçenin önemli dağlarıdır.

        İlçe merkezinde tarıma elverişli olan, kıyıdan başlayıp kuzeye doğru devam eden 3-5 

km.lik alan içerisindedir. İlçede çeşitli yaylalar ve dereler bulunmaktadır. Menekşe,

Kızılyokuş, Gözsüzce ve Soğuksu önemli akarsularıdır. Aydıncık'ın iklimi Akdeniz

iklimidir. Nüfusu 2013 yılı ADNKS sonuçlarına göre 11.473 olup İl merkezine uzaklığı 170

km’dir.

BOZYAZI

        Bozyazı'nın çekirdeğini oluşturan Paşabeyleni Tepesi M.Ö. 5 ve 4. Yüzyıllar Rodas 

veya Sisan Kolonisi olarak kurulmuştur. Kurucusu Nagis'e atfen kentin ilk adı Nagidos'tur.

Her dönemde ticaret merkezi olmuştur. Mısır, Bizans, Selçuk dönemlerine ait eserler vardır.

Küçük limanı ticari amaçla kullanılmış antik bir şehirdir. Yer yer sur kalıntılarına sahip

kentin hemen güneyinde daha geç dönemlere ait yapı kalıntıları bulunan Tagiduda Adası

vardır. Tepenin batısındaki düzlükte deniz kıyısında şehir mezarlığı yer almaktadır. Pişmiş

toprak, lahit buluntuları kurtarma çalışmaları sırasında ele geçmiştir. Nüfusu 2013 yılı

ADNKS sonuçlarına göre 26.595 olup İl merkezine uzaklığı 209 km’dir.

İlçede Bulunan Eserler

        Kilise  Burnu,  Maraş Tepesi (Arsione), Softa Kalesi, 

 Çaltı Mağarası bulunmaktadır.

ÇAMLIYAYLA

        Çamlıyayla İlçesinin yerleşim tarihi tam 

olarak bilinmemekle birlikte İlçeye adını

veren Namrun Kalesi, Haçlıların bu bölgeye

geldikleri devirde ve Selçuklular zamanından

başlayarak uzun süre Kilikya Ermeni

Krallığının elinde kalmıştır.

Çamlıyayla ilçesi Külpet Dağı'nın eteğinde

kurulmuş olup, denize olan yüksekliği 1.430

m.dir. İlçenin doğusunda ve güneyinde

Tarsus,batısında Mersin ,kuzeyinde Konya ve

Niğde illeri yer almaktadır.İlçe, Mersin'in en

eski yaylalarındandır. İlçe'nin yüzölçümü 811 km2. olup, iklimi karasal iklim

karakterindedir. Nüfusu 2013 yılı ADNKS sonuçlarına göre 8.781 olup İl merkezine

uzaklığı 90 km’dir.

İlçede Bulunan Eserler

        Namrun (Lampron) Kalesi ve Çiniligöl bulunmaktadır. 

ERDEMLİ

        Türkiye Cumhuriyeti'nin ilanından sonra, Silifke İlçesine bağlı küçük bir yerleşim 

iken, 1 Haziran 1954 tarihinde ilçe olmuştur. Turizmi, tarihi zenginlikleri ve doğal

güzellikleri açısından önemli bir gelişme potansiyeline sahiptir.

        Erdemli, Mersin’in 37 km. batısında ve denizden itibaren 1 km. içeride kurulu bir 

ilçedir. İlçe sınırları içerisinde tarihi ve turistik yerlerin yoğun olması ve narenciye

üretiminin büyük bir bölümünün bu ilçede yetiştirilmesi ilçenin il içerisindeki önemli

konumunu göz önüne sermektedir.

        Doğuda Mersin, batıda Silifke, kuzeyde Karaman İli ve güneyde Akdeniz ile çevridir. 

Mersin-Silifke karayolu üzerinde ve Mersin'e 37km uzaklıktadır. Nüfusu 2013 yılı ADNKS

sonuçlarına göre 130.226’dır.

İlçede Bulunan Eserler

            Elaiussa-Sebaste, Korykos Kızkalesi (Kara 

Kalesi), Liman, Nekropol Alanı, Sur kalıntıları,

Kiliseler, Kızkalesi(Deniz Kalesi), Öküzlü

Örenyeri, Akkale (Tırtar), Paşa Türbesi,

Kanlıdivane bulunmaktadır.

GÜLNAR

  İl merkezine 147 km. mesafede bulunan İlçe Taşeli Platosu üzerindedir. Doğusunda

Silifke, Kuzeyinde Mut,  Kuzeybatıda Ermenek, Batısında Bozyazı-Anamur, Güneyinde

Aydıncık İlçesi ile çevrilidir. Denizden yüksekliği 950 metre olup, yüzölçümü 1769

km²’dir.İlçenin sahil kesiminde iklim Akdeniz iklimi,dağlık alanlarda ise yazları serin ve

kurak , kışları soğuk ve yağışlı geçmektedir. Nüfusu 2013 yılı ADNKS sonuçlarına göre

26.451’dir.

İlçede Bulunan Eserler

Kırshu (Meydancık Kalesi),  Zeyne Türbesi, Şeyh Ömer Türbesi bulunmaktadır.

MEZİTLİ

  2008 yılında ilçe teşkilatı kurulmuştur. Nüfusu 2013 yılı ADNKS sonuçlarına göre

158.482 olup, 119.092 kişi İlçe merkezinde yaşamaktadır.

Mezitli'nin yaklaşık 2 km. güneyindeki Viranşehir semtinde Pompeipolis/ Soloi / Soli

(Viranşehir) Örenyeri bulunmaktadır olup Sütunlu Cadde, Soli Höyük, Antik Liman, Roma

Hamamı bölümlerinden oluşmakatdır.

İlçede Bulunan Eserler

         Fındıkpınarı Kalesi, Kaleburnu Köyü Kalesi, Kuzucubelen Kalesi ve Örenyerleri 

bulunmaktadır.  

MUT


        Mut İlçesi Toros dağları eteklerinde, Göksu Nehri kıyılarında kurulmuştur.Doğusunda 

Silifke, Batısında Erdemli, Kuzeyinde Karaman ve Güneyinde Gülnar topraklarıyla çevrili

Mersin-Karaman Devlet karayolu (D-715) üzerinde ve 250-300 rakımda yerleşimi

bulunmaktadır. Nüfusu 2013 yılı ADNKS sonuçlarına göre 62.693 olup İl merkezine

uzaklığı 158 km’dir.

        İlçenin toplam alanı 2860 km²’dir. Akdeniz iklimi ile karasal iklimin karakteristik 

özelliğini taşıyan İlçede, yazları kurak ve sıcak, kışları ılık ve yağışlı geçer m²' ye düşen

yıllık yağış miktarı 412 kg.dır. Kozlar ve Sertavul yaylaları ile Çınaraltı ve Karaekşi Milli

Parkları mevcuttur.

İlçede Bulunan Eserler

        Mut Kalesi, Alahan Manastırı, Mavga Kalesi, Dağpazarı Kilisesi (Corapissus), 

Balabolu Harebeleri (Adrasos), Lalaağa Paşa Camii, Kümbetler, Sartavul Hanları,

Karacaoğlan ve Heykeli, Dağ Camii, Alaoda (Mağarası) , Söğütözü Köprüsü, Sinobiç

Kalıntıları, Kızıl Minare,   Nure Sofi Türbesi , Yerköprü Şelalesi, bulunmakatadır.

SİLİFKE

        Doğuda Erdemli, batıda Mut ve Gülnar ilçeleri kuzeyde Karaman ili, güneyde 

Akdeniz ile çevrilidir. Toros Dağları’nın eteğinde, Göksu Irmağı’nın iki yakasında

kurulmuş bulunan Silifke; Güneydoğu Anadolu, Doğu ve Batı Akdeniz ile İç ve Batı

Anadolu’yu birbirine bağlayan Devlet Karayolu ağının kavşak noktasında olup, İl merkezi

Mersin’e 83 km mesafededir. Nüfusu 2013 yılı ADNKS sonuçlarına göre 114.675’dir.

         Silifke ilçesi %89’u dağlık, %11’i ovalık olmak üzere 2943 kilometrekarelik 

yüzölçümü ile il yüzölçümünün %18’ini kapsamaktadır.

         Kıyı kesiminde tipik Akdeniz ikliminin hakim olduğu ilçede yazlar sıcak ve kurak; 

kışlar ılık ve yağışlıdır. Sahilden iç kesimlere doğru yükseldikçe iklim değişmekte, yazlar

serin; kışlar ise soğuk ve kar yağışlı geçmektedir.

         Ayrıca, dünyanın en önemli kuş göçü yolu üzerinde bulunan Göksu Deltası, 

Akdeniz’in doğal özelliklerini koruyabilmiş en önemli sulak alanlarından biri olarak, 450

tür olan Türkiye’nin kuşlarından 334 türüne, yine Türkiye’nin 140 ulusal ve uluslararası

öneme sahip kuş türünün 106 türüne; dünya çapında yok olma tehlikesi altında bulunan 24

kuş türünün 12 türüne yaşama, üreme, beslenme ve konaklama imkanı sağlayarak

barındırmaktadır. Bunlardan en önemlileri bölgenin simgesi haline gelen saz horozu, yaz

ördeği, cüce karabatak, tepeli pelikan, dik kuyruk, ala kaz, deniz kartalı, şah kartalı turaç,

toy ve ada martısıdır.

İlçede Bulunan Eserler

        Atatürk Evi Müzesi, Silifke Müzesi, Silifke Kalesi, Taşköprü, Roma Tapınağı, 

Tekirambarı Su Sarnıcı, Mozaikli Alan, Alaaddin Camisi, Reşadiye Camisi, Tevekkül

Sultan Türbesi, Karadedeli Tarihi Kalıntıları, Karakabaklı, Işıkkale, Sinekkale, Susanoğlu

(Corasium), Korkusuz Kral Anıtmezarı (Mezgit Kale), Tekkadın, Narlıkuyu (Porto

Calamie), PoimeniosHamamı Ve Üç Güzeller Mozayiği, Zeus Tapınağı Ve Kilise, Cennet

Çöküğü, Cehennem Çukuru, Astım - Dilek Mağarası, Adamkayalar, Cambazlı Kilisesi,

Ayatekla Yer altı Kilisesi (Meryemlik), Taşucu (Holmi), Liman Kalesi, Boğsak Adası

(Nesulion), Tokmar Kalesi (Castellum Novum), Kilikya Afrodisiası, Frederik Barbarossa

Anıtı, Demircili (Imbriogon) Anıtmezarları, Uzuncaburç (Diocaesarea), Tören Kapısı, Zeus

Tapınağı, Şans Tapınağı (Tychaeum), Jüpiter Tapınağı bulunmaktadır.

TARSUS

        Doğuda Adana, batıda Mersin, kuzeyde Pozantı ve Çamlıyayla, güneyde Akdeniz ile 

çevrilidir. Nüfusu 2013 yılı ADNKS sonuçlarına göre 321.403’tür. İl Merkezine uzaklığı 27

km’dir.

        Tarihi ve coğrafyası ile Neolithik dönemden beri çeşitli kültürlerin kaynaşma noktasını 

oluşturan ve Antik Kilikia’da stratejik bir öneme sahip olan Tarsus, Kilikia’yı İç

Anadolu’ya bağlayan tarihi yolların kavşak noktasındadır. Güneyde Regma Gölü ile

Akdeniz’e bağlantısı nedeniyle, ilk ve orta çağlarda deniz ticaretine açık liman kenti

olmuştur.

          Tarsus Mersin İli'nin doğusunda yer 

alır. İlçenin doğusunda Adana, kuzeyinde

Niğde, batısında Mersin, güneyinde de

Akdeniz yer alır. Coğrafi özellik olarak

34.53 enlem ve 36,56 boylamları arasında bulunan Tarsus, Berdan Nehrinin Alüvyonlu

Ovasında kurulmuştur.

Şahmeran Hamamı, Kleopatra Kapısı, Onur Yazıtı, Justiniaus Köprüsü (Baç Köprüsü),

Makam-ı Şerif Camii ve Danyal Peygamber Kabri, Ulu Cami (Cami-i Nur), Tarsus Şelalesi

ve Roma Mezarları, Cumhuriyet Alanı Antik Kenti, Antik Mezar Kalıntısı, Roma Yapı

Kalıntısı,Bilal-İ Habeş Makamı ve Mescidi, Mencek Baba Türbesi, Duatepe

Türbesi,Mehmet Felah Türbesi, Kubad Paşa Medresesi, Kırkkaşık Bedesteni, Sağlıklı Köyü

Antik Yolu ve Kapısı, Çavuşlu Köyü Gözetleme Kulesi, Gülek Kalesi, Gülek Karboğazı,

Kuvayi Milliye Anıtı, Gülek Yazıtı (İskender Yazıtı), İbrahim Paşa Tabyaları (Gülek), Kızıl

Tabya, Yer Tabyaları, Armutlu Tabya, Beyaz Tabya, Sarışıh Hanı,Tarsus Şehitler Abidesi,

Çam Alan Türk Şehitliği, Eshab-I Kehf Şehitliği, Su Kemeri, Mahmut Ağa Höyüğü,

Aliefendioğlu Köyü Höyüğü, Nacarlı Köyü Höyüğü, Tepe Köyü Höyüğü, Kaklık Taşı Köyü

Nekropol Alanı ve Örenyeri, Karadiken Köyü Mezar Anıtı, Belen Köyü Nekropol Alanı ve

Örenyeri, Keşbükü Köyü Nekropol Alanı ve Örenyeri, Çevreli (Muhat Köyü Kilise

Kalıntısı), Çokak Köyü Han Kalıntısı ve Örenyeri, Nusrat Mayın Gemisi bulunmaktadır.

TOROSLAR

2008 yılında ilçe teşkilatı kurulmuştur. Nüfusu 2013 yılı ADNKS sonuçlarına göre

277.658 olup, 251.838 kişi İlçe merkezinde yaşamaktadır.

İlçede Bulunan Eserler

Yumuktepe Höyüğü, Hebilli Kalesi, Gözne Kalesi, Sinap Kalesi, Çandır (Paperon)

Kalesi, Kızlar Kalesi-Manastır, Belenkeşlik Kalesi, Asar (Hisar) Kale, Gediği Kalesi Ve

Manastır, Evciler Kalesi bulunmaktadır.

YENİŞEHİR

2008 yılında ilçe teşkilatı kurulmuştur. Nüfusu 2013 yılı ADNKS sonuçlarına göre

224.895 olup, 186.967 kişi İlçe merkezinde yaşamaktadır.

Ankara Kocatepe Camii'nden sonra, Cumhuriyet döneminin ikinci büyük cami Muğdat

Semti'nde bulunan Hazreti Mikdat(Muğdat) Camisidir. Cemaat yeri, Ana kubbe, son cemaat

yeri ve mahfil katından ibaret olan ve klasik Osmanlı mimarisi tarzındaki yapı, toplam Üç'er

şerefeli ve 81 metre uzunluğunda 6 adet minaresi, konferans salonu, kütüphane, aşevi, sağlık

ocağı ve diğer birimleriyle külliye özelliği taşımaktadır.

İlçede Bulunan Eserler

Hazreti Mikdat(Muğdat) Cami ve Başnalar Kalesi

bulunmaktadır.

Advertisement