3 lü şablon[]
Şiir Metni
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Hurûşan bâd-ısüfliyyet derûnundan, kenârından; Girîzan rûh-i rûh-i ulviyyet harîm inden, civâr ından. |
Esip coşmakta bayağılık havası içinden, kenarından; Kaçmakta yücelik ruhu içinden, etrafından. |
İngilizce Tercüme Buraya
|
Çıkar bin nâle-i nevmîd hâk-i ra’şe-dârından, İner bin zulmet-i makber fezâ-yı şeb-nisâr ından. |
Çıkar bin ümitsizlik iniltisi titreyen toprağından, İner bin mezar karanlığı geceler yağdıran feza sından. |
İngilizce Tercüme Buraya
|
Gelir feryâdlar ebkem duran her seng-i zârından: Yıkılmış hânümanlar sanki çıkmış da mezârından, |
Gelir feryatlar dilsiz duran inleyen taşlarından: Yıkılmış yuvalar sanki çıkmış da mezarından! |
İngilizce Tercüme Buraya
|
Dehân-ı hasret açmışrahnedâr olmuş cidâr ından! Çöker bir dûd-i mâtem titreyen kandîl-i târından: |
Hasret ağzını açmış çatlak ve yarık duvarlarından! Sönük sönük titreyen kandilinden etrafa bir matem dumanı çökmekte |
İngilizce Tercüme Buraya
|
İçerdeki toz ve dumandan da sanki sönüp gitmiş ocaklar yükselmekte |
İngilizce Tercüme Buraya
| |
Çıkan âvâre dir artık cihân ın kâr ü bâr ından.
|
Çıkan da artık dünya işlerine yabancılaşmıştır. Buraya girenlerin yüzsuyu içkiler gibi yerlere dökülmüş, |
İngilizce Tercüme Buraya
|
Boğulmuş rûh-i insanî şarâbın mevc-i âlinde. |
İnsanlık ruhu şarabın kızıl dalgalarında boğulmuş, |
İngilizce Tercüme Buraya
|
Şu ayyaşa bak, kafasında ne geçmiş ne gelecek düşüncesi var... |
İngilizce Tercüme Buraya
| |
En genç çağında ömrünün bitmesini bekliyor. |
İngilizce Tercüme Buraya
| |
Melal ile sararmış derin buruşuklarla dolu alnında |
İngilizce Tercüme Buraya
| |
Müebbed bir de nisyan nazra-i sengîn-i lâlinde. |
Bir de dilsiz ve donmuş bakışlarında ebedî bir unutkanlık sezilmek; |
İngilizce Tercüme Buraya
|
Sonunda bir yere saptım ki, önce bilmezdim. |
Sonunda bir yere saptım ki, önce bilmezdim. |
İngilizce Tercüme Buraya
|
Dikildi karşıma bir han kılıklı meyhâne. |
Dikildi karşıma bir han kılıklı meyhâne. |
İngilizce Tercüme Buraya
|
İçinde bir masa, yahut civar tabutluktan |
İçinde bir masa, yahut civar tabutluktan Atılma çok ölü görmüş acıklı bir teneşir! |
İngilizce Tercüme Buraya
|
Sakat, bacaksız on, on beş hasırlı iskemle, |
Sakat, bacaksız on onbeş hasırlı iskemle, |
İngilizce Tercüme Buraya
|
Beş on kadeh, iki üç testi... Sonra tezgâhlık |
Beş on kadeh, iki üç testi...Sonra tezgâhlık |
İngilizce Tercüme Buraya
|
Sönük sönük yanıyor rafta isli bir lamba... |
Sönük sönük yanıyor rafta isli bir lamba.. |
İngilizce Tercüme Buraya
|
Kımıldanıp duruyorken, sefîl bir sohbet, |
Kımıldanıp duruyorken, sefil bir sohbet, |
İngilizce Tercüme Buraya
|
- Kuzum Dimitri, bu aksam biraz ziyâdece ver... |
-Kuzum Dimitri, bu akşam biraz fazlaca ver... |
İngilizce Tercüme Buraya
|
- Çizersin... - Öyle mi? Lâkin, silinmiyor çetele! - Bakın tavan tebeşirden görünmez oldu... - Hele! |
-Çizersin... -Öyle mi? Lâkin silinmiyor çetele! -Bakın tavan tebeşirden görünmez oldu... -Hele! |
İngilizce Tercüme Buraya
|
- Bizim peşin paramız... Anladın mı dün kuruşu? - Ayol tükendi mezem... Bari koy biraz turşu. |
-Bizim peşin paramız... Almadın mı dün kuruşu? -Ayol, tükendi mezen... Bari koy biraz turşu. |
İngilizce Tercüme Buraya
|
Arattı kendini ustan... Dinince dinlersin! -Hasan be, sende nasıl nazlı nazlı söylersin! |
Arattı kendini ustan...Dinince dinlensin! -Hasan be, sen de nasıl nazlı nazlı söylersin! |
İngilizce Tercüme Buraya
|
Nedir o türkü... Aman başka yok mu?... Hah, şöyle! - Ömer, ne nazlanıyorsun? Biraz da sen söyle. |
Nedir o türkü... Aman başka yok mu? Hah, şöyle! -Ömer, ne nazlanıyorsun? Biraz da sen söyle. |
İngilizce Tercüme Buraya
|
- Nevâzil olmuşum, Ahmed, bırak sesim yok hiç... - Sesin mi yok? Açılır şimdi: bir imam suyu iç! |
-Nezle olmuşum Ahmet, bırak, sesim yok hiç... -Sesin mi yok? Açılır şimdi: Bir imam suyu iç! |
|
- Yarin ne istesin Osman? - Ne işteyim... Burada! - Dimitri çorbacı, doldur! Ne durmuşun orada? |
Yarın ne iştesin Osman? -Ne işteyim... Burada! -Dimitri çorbacı, doldur! Ne durmuşun orada? |
|
- O kim gelen? - Baba Arif. - Sakallı, gel bakalım... Yanaş. |
-O kim gelen? -Baba Arif. -Sakallı, gel bakalım., Yanaş |
|
- Selamünaleyküm. - Otur biraz çakalım... - Dimitri, hey parasız geldi sanma, işte para! - Ey anladık a kuzum... |
-Selamün aleyküm. -Otur biraz çakalım... -Dimitri, hey, parasız geldi sanma, işte para! -Ey anladık a kuzum... |
|
- Sar be yoldaşım cıgara... - Aman bizim Baba Ârif susuz musuz içiyor! - Onun bi dalgası olmak gerek: tünel geçiyor. |
-Sar be yoldaşım cıgara... -Aman bizim Baba Arif susuz muşuz içiyor! -Onun bi dalgası olmak gerek: Tünel geçiyor. |
|
- Moruk, kaçıncı kadeh? Şimdicik sızarsın ha! - Sızarsa mis gibi yer, yetmemiş adam değil a. |
-Moruk, kaçıncı kadeh? Şimdicek sızarsın ha! -Sızarsa mis gibi yer, yatmamış adam değil a. |
|
Yavaş yavaş kafalar, kelleler kızışmıştı, Ağız, burun hele sesler bütün karışmıştı; |
Yavaş yavaş kafalar, kelleler kızışmıştı, Ağız, burun, hele sesler bütün karışmıştı; |
|
Dikildi ağzına baktım, açık duran kapının, Fener elinde bir erkek, yanında bir de kadın. |
Dikildi ağzına, baktım, açık duran kapının, Fener elinde bir erkek, yanında bir de kadın. |
|
Beş on dakika süren bir düşünceden sonra, Kadın girdi o zulmet-serâ-yi menfûra. |
Beş on dakika süren bir düşünceden sonra, Kadın da girdi o tiksindirici karanlık dünyaya. |
|
Gözünde ebr-i teessür, yüzünde hûn-i hicâb, Vücûdu ra'şe-i nâ-çâr-ı ye's içinde harâb, |
Gözleri acıyla buğulanmış, yüzü utançtan ateş kesilmişti, Çaresiz kederler içinde titreyen vücudu haraptı. |
|
Teveccüh eyleyerek sonradan gelen babaya: -Demek taşınmalı artık çoluk çocuk buraya! |
Sonradan gelen Baba'ya yönelerek dedi ki: -Demek taşınmalı artık çoluk çocuk buraya! |
|
Ayol, nedir bu senin yaptığın? Utan azıcık... Anan da, ben de, yumurcakların da aç kaldık! |
-Ayol, nedir bu senin yaptığın? Utan azıcık... -Anan da, ben de, yumurcakların da aç kaldık! |
|
Ne iş, ne güç, gece gündüz içip zıbar sâde; Sakın düşünme çocuklar acep ne yer evde? |
-Ne iş, ne güç, gece gündüz içip zıbar sade; -Sakın düşünme çocuklar acaba ne yer evde? |
|
Evet, sen el kapısında sürün işin yoksa! Getir bu sarhoşa yutsun, getir paran çoksa! |
-Evet, sen el kapısında sürün işin yoksa; -Getir bu sarhoşa yutsun, getir paran çoksa! |
|
Zavallı ben... Çamaşır, tahta, her gün uğraş da, Sonunda bir paralar yok, el elde baş başta! |
-Zavallı ben...Çamaşır, tahta, her gün uğraş da, -Sonunda bir paralar yok, el elde, baş başta! |
|
O tahtalar, çamaşırlar da geçti, yok hâlim... Ayakta sallanışım zorlanır Hudâ âlim! |
O tahtalar, çamaşırlar da geçti: Yok hâlim... Allah biliyor, zorladır ayakta sallanışım! |
|
Çalışmadın, beni hep bunca yıl çalıştırdın; O yavrucakları çıplak, sefil alıştırdın; |
Çalışmadın, beni hep bunca yıl çalıştırdın; O yavrucakları çıplak, yoksul alıştırdın; |
|
Bilir mahalleli kim, aldığın zamanda beni, Çehiz çimenle donatmıştı beybabam evini. |
Bilir mahalleli ki aldığın zamanda beni. Çeyiz çimenle donatmıştı beybabam evini. |
|
Ne oldu şimdi o eşyâ? Satıp kumarda yedin! Evet, kumarda yedin, hem de Karşılar’da yedin! |
Ne oldu şimdi o eşya? Satıp kumarda yedin. Evet, kumarda yedin, hem de Karşılar'da yedin! |
|
Kızın yetişti, alan yok, nasıl olur ki? Soran “Şu sarhoşun kızı İffet değil mi? Vazgeç aman!” |
Kızın yetişti, alan yok, nasıl olur ki? Soran "Şu sarhoşun kızı iffet değil mi? Vazgeç aman!" |
|
Diyen kadınlara; “Pek doğru, pek” deyip gidiyor. Bu söz zavallıyı bilsen ne türlü incitiyor! |
Diyen kadınlara;"Pek doğru, pek" deyip gidiyor. Bu söz zavallıyı bilsen ne türlü incitiyor. |
|
Benim güzel meleğim, hiç de tâli’in yokmuş: Anan benim gibi sersem; babansa bir sarhoş! |
Benim güzel meleğim, hiç de talihin yokmuş: Anan benim gibi sersem, babansa bir sarhoş! |
|
Necip de minderi koltukta geldi mektepten... Demiş ki kalfa: “Sekiz aydır almadım hele ben |
Necip de minderi koltukta geldi mektepten... Demiş ki kalfa: "Sekiz aydır almadım hele ben |
|
Ne haftalık, ne de aylık... Senin baban olacak Kumarcı, oğlu için az yesin de tutsun uşak!” |
Ne haftalık, ne de aylık... Senin baban olacak Kumarcı, oğlu için az yesin de tutsun uşak! |
|
Koğuldum anne! deyip ağlıyor zavallı çocuk... Ne yapsın annesi? Dünyâda bir güvendiği yok! |
" Kovuldum anne! deyip ağlıyor zavallı çocuk... Ne yapsın annesi? Dünyada bir güvendiği yok! |
|
O bâri bir adam olsun da kalmasın câhil, Demiştim olmadı... Lâkin kabâhat onda değil: |
O bari bir adam olsun da kalmasın cahil Demiştim olmadı...Lâkin kabahat onda değil: |
|
O her sabah okuyordu gürül gürül cüz'ünü; Ayırmıyordu kitaptan ne olsa hiç gözünü. |
O her sabah okuyordu gürül gürül cüzünü; Ayırmıyordu kitaptan ne olsa hiç gözünü. |
|
Üç akşam oldu ki yoksun. Necip: Babam nerde! Ben isterim onu mutlak, demez mi? Bak derde! |
Üç akşam oldu ki yoksun.Necip: Babam nerde? Ben isterim onu mutlak, demez mi? Bak derde! |
|
Sular karardı; bu sâatte hiç gezer mi kadın? O, sarhoşun biri; tut kim sokak sokak aradın... |
Sular karardı; bu saatte hiç gezer mi kadın? O, sarhoşun biri; tut ki sokak sokak aradın... |
|
Nasıl bulursun a yavrum? Yarın gelir belki, Dedim. Fakat çocuğun durmuyordu. Baktım ki |
Nasıl bulursun a yavrum? Yarın gelir belki Dedim. Fakat çocuğun durmuyordu.Baktım ki |
|
Avutmanın yolu yok; komşunun Hüseyn Ağ’yı Alıp dolaşmadayım yatsı vakti dünyâyı. |
Avutmanın yolu yok;komşunun Hüseyin Ağa'yi Alıp dolaşmadayım yatsı vakti dünyayı. |
|
Anam benim gibi evlâd doğurmaz olsaydı, Bu hâli görmeden evvel gözüm yumulsaydı! |
Anam benim gibi evlat doğurmaz olsaydı. Bu hali görmeden evvel gözüm yumulsaydı! |
|
Herif! Şu hâlime bak, merhametli ol azıcık... Bırak o zıkkımı, içtiklerin yeter artık. |
Herif, şu halime bak, merhametli ol azıcık... Bırak o zıkkımı, içtiklerin yeter artık. |
|
Efendiler, ağalar, siz de bir nasîhat edin, Sizin belki var evlâdınız... - Hasan, ne dedin? |
Efendiler, ağalar, siz de bir nasihat edin, Sizin de belki var evladınız... -Hasan, ne dedin? |
|
- Bırak, köpoğlu kadın amma çalçeneymiş hâ! - Benimki çok daha fazlaydı. - Etme! - Elbet ya! |
-Bırak, köpoğlu kadın amma çalçeneymiş ha! -Benimki çok daha fazlaydı. -Etme! -Elbet ya! |
|
Onun için boşadım. Sen işitmedin mi Halim? - Kadın lâkırdısı girmez kulağıma zâti benim. |
Onun için boşadım. Sen işitmedin mi Halim? -Kadın lakırdısı girmez kulağıma zâti benim. |
|
Senin kadın dediğin âdetâ pabuç gibidir: Biraz vakti taşınır, sonradan değiştirilir. |
Senin kadın dediğin âdeta pabuç gibidir: Biraz vakit taşınır, sonradan değiştirilir. |
|
Kadın bu sözleri duymaz, tazallüm eylerdi; Herif mezar taşı tavriyle sâde dinlerdi; |
Açıldı ağzı nihayet, açılmaz olsa idi! Taşıp döküldü içinden şu sonsuz lanet: |
|
Cehennem ol seni hınzır orospu, git: Boşsun! - Ben anladım işi, sen komşu, iyce sarhoşsun; |
-Cehennem ol seni hınzır orospu, git:Boşsun! -Ben anladım işi: Sen komşu, iyice sarhoşsun; |
|
Ayıltınız şunu yahut! - ilişmeyin! - Bırakın! Herif ayıldı mı, bilmem, düşüp bayıldı kadın! |
-Ayıltınız şunu yahu! -İlişmeyin! -Bırakın! Herif ayıldı mı, bilmem, düşüp bayıldı kadın! |