Yenişehir Wiki
Advertisement

Bediüzzaman'ın 12 varisinden birisisidir.

Mustafa_Sungur_Ağabey_ve_Ali_İhsan_Tola_Ağabey-2

Mustafa Sungur Ağabey ve Ali İhsan Tola Ağabey-2

Mustafa Sungur'un Mehmet Kayalar hakkındaki beyanatı 16189279892201471544309

Rahmi Erdem’in “Beyaz Gölgeler” adlı eserinde Sungur 'un Gülen hakkında ki beyanları:[]

“Rahmi bey kardeş, bu zaman da hakikat-i Kur’aniye’de saf tutan kardeşlerimizin manevi hüviyetini bendeniz ihatadan acizim. Bilhassa Fethullah Efendi hakk?nda fikir ve kanaatimi rica ettiniz. Daha önce de “o zatlarla arkadaş olmak, kardeş ve beraber olmak hepimiz için birer mazhariyettir. Bir lütf-u ilahidir. Böyle masum ve yıldız misal zatlarla daima iftihar ederiz. Onlar bizim şeref tacımız” demiştim. Fethullah Hocaefendi, deruhte ettiği hizmet-i Kur’aniye ve imaniyesi, bir ve beraberlik içinde bulundukları kardeşleri ve arkadaşlarıyla âlemşümul bir hizmeti kucaklayan, gençliğin ve nesillerin imdadına maarifi ilahi ile koşan âli himmet ve kerimüssıfat bir mübarek zattır. Hz. Üstadımız, Kastamonu Lahikası’nda bir mübarek talebesi için “kalemi gibi kalbi de harikadır.”dediği bu manaya, Hocaefendi ve mübarek kardeşleri de mazhar ve masadak olduğunu gösteriyorlar. Onlar ahirzamanda âlemi ışıklandıracak bu nur-u Kur’an’ın mübarek, halis hameleleri olarak takdir ve tebrike sezadırlar. Hepimiz ve hep beraber bu nur-u Kur’an ağacının etrafında Rahmet-i ilahiye ile bulunmak nimetine mazhar olmuşuz. Malumunuz böyle hayatlarını İslamiyet’e, milletin saadet ve selametine halisane ve fedakarane bir surette adayanlar o hulus ve vüsat içinde çalışanlar; nihayette Hakk’ın keremi ile bir millet olarak ebediyet ve beka bulacaklardır inşallah. Belki onlar bunu da gaye yapmadan yalnız rıza-i ilahinin hudutsuz fezasında yol almak emelindedirler. Bu öyle bir nimet ve lütuftur ki Allah onu dilediğine verir.”

Cemal Uşak beyefendi 1996 Eylül ayında bir trafik kazası geçiren Sungur ağabeyi hastanede ziyaretinde, Sungur ağabeyin: “Şimdilerde Hocaefendi ve hizmetine birçokları müspet bakıyorlar. Keşke 20 sene önce de böyle bakabilselerdi, ne iyi olurdu.” dediğini nakletmişti. Yine Cemal beyin nakline göre; “1972’li yıllarda Hocaefendiye izafeten; “Hocaefendiye Hazret-İsa (AS) diyorlar” diye bazı kimseler serişte ederek Hocaefendiyi suçluyorlar, itham ediyorlar ve camiadan dışlamaya çalışıyorlardı. O yıllarda Sungur ağabey de Mehmed Feyzi ağabeye gidip; “Hocaefendi hakkında bazıları böyle söylüyor. Ne diyorsunuz?”diye soruyor. Mehmed Feyzi ağabey de tebessüm ederek:

“Kardeşim olur böyle haller. Bana da söylüyorlar. Etrafımdakiler beni de öyle gördüklerini söylüyorlar. Bunun bir fitne yönü, fesat yönü veya zararlı bir yönü yoktur. Velayet makamlarında tıpkı makam-ı Hızır gibi her bir peygamberin makamı vardır. Makam-ı İsa da vardır. Bir takım zatlar ya İsa meşrep olurlar. Veya makam-ı İsa’ya çıkarlar. O zatları sevenler de, kendi kalp ayinelerinde o zatı ayn-i İsa gibi görür. Bu, o zatın ya makam-ı İsa’da olduğuna delalet eder. Veya o zatın İsa meşrep olduğuna delalet eder.” diyor.

Kıymetli yazar Cüneyd Suavi Bey, 2 Kasım 2001 tarihinde Adapazarı’nda görüştüğümüzde Sungur ağabeyin bir mecliste Hocaefendi için: “Kardeşim, büyük evliyadır” dediğini nakletmişti.

‘Nasılki her peygamber ve Alim Zat Allah’ın bir ismine mazhar ise, aynen onun gibi Fethullah Gülen Hocaefendi de:’ Mesih’in sahip olduğu nefese sahiptir’Mustafa Sungur Abiye göre. 1991′de istanbul’da Çamlıca Kuran Kursu üst katında, 6 Mart 1992′de Bakü’de 1 Nolu Komünist Partişkola’da Gülen’in öğrencilerine Sungur ağabey aynı dersi yaptı ve şunları vurguladı: Her Alim Allah’ın bazı isimlerinin ve bazı peygamberlerin sahip olduğu özellikleri, mizaclarında tecellileriyle daha fazla nümayiş ettirir. Mesela Üstad Hazretleri, Allah’ın ‘Rahman’, ‘Rahim’, ‘Sabr’ isimleriyle müsemmaydı. Peygamberimizin kopyasıydı. Alimler peygamberimizin varisidir derler ya, tam bir varisti. Hocaefendi ise, peygamberler içinde diriltici ruh üfleyen, dertlere derman olan sıfatlarıyla en fazla Hz. İsa’ya, Mesih’e benziyordu. (Bahse konu ‘Mesih’e benzeme, sıfat itibari ile kast edilmiştir. Dünya’nın dört bir yanında açılan Eğitim Müesseselerinin hızlı inkişaf etmesi, Hz.İsa (AS) mın ölüleri diriltmesi gibi manevi bir Dirilişe vurgu yapılmıştır.)

Hocaefendi Yol Ayrımında

Üstadın gerçek talabelerinin çoğunluğu ortadan ikiye çatlayan Nur camiasının bu yol ayrımında Gülen Hocaefendi’nin yanında durdu. Mustafa Sungur abi kendi oğlu Muhammed Nur Sungur’u Gülen’e eğitmesi için verdi ve ilk açılan Nur evine kendi elleriyle yerleştirdi. 1974 yılına kadar Nur camiasından ayrılmayı veya farklı bir görüntü vermeyi aklının ucundan bile geçirmeyen Hocaefendi, üstadın talabeleri ile 1966 yılından beri düzenli olarak istişarelere katılıyordu. İzmir’de kalan üstadın en iyi talabelerinden Ahmet Feyzi’nin haftalık dersini hiç ihmal etmezdi. Konyalı öğretmen olan ve üstadın varisim dediği, ancak genç yaşta vefat eden Zübeyir Gündüzalp ve Aralık 2012’de Hakk’a yürüyen Mustafa Sungur ile çok iyi ilişkileri vardı. 40 yıl uğraşarak yazdığı tevafuklu Kur’an’ı Kerim ile gönüllerde taht kuran Hüsrev Altınbaşak, 1977’de vefat edene kadar Gülen Hoca’nın yanında yerini almıştı. 1931 yılında Said Nursi’nin talabesi olan Hacı Hüsrev, 40 yıl boyunca hep Risale yazmış ve yaymıştı. En önde gelen talabelerden Tahiri Mutlu, üstadın Muhammed Mevlana Bağdadi’den kalan cübbesini ve diğer emanetlerini Hocaefendi’ye rüyasında gördüğü üstadım emri üzerine 1980 öncesi teslim etti. Yazar Cüney Süavi, Tahiri Mutlu’nun Hocaefendi’yi çok sevdiğini ve vefatına yakın Hizmet Vakfı Mütevelli Heyeti’ne kendi yerine Gülen Hocaefendi’yi seçtirdiğini doğruluyor. Hocaefendi bir sohbetinde Tahiri ağabeyin kendisine verdiği bir hediyeden bahsediyor: “Yazdığı şeylerden Mesnevi-i Nuriye de vardı, bana hatıra vermişti. 80 ihtilalinde birisi benim evimden almış, onları çatıya koymuş, yağmurda çürüdüler, tamir edilir mi diye çok uğraştım, hatıra kendi el yazısı, fakat maalesef.”


Advertisement