Bu kavram çok tartışmalıdır.İnternette bulunan bir kısım bilgiler buraya alındı. Daha ayrıntı bilgi referans eserlerden olan HDKD Tefsirinden yani meshur Elmalı tefsirinden ilgili ayetlerin kavram izahları alınarak geliştirilebilir. Ben verilen mealleri aşağıda sakat ve keyfi buldum. Belki orijinal elmalidan alıntı meal verilebilir. Peygamber hadislerinin doğruluğuda Çek edilmelidir. Yanlış olabilir. Dikkat lütfen....
Ilgili linkler
- Ayetlerde mustaxaf
- ABD de mustazef uygulaması ; Kisaca şoyle bir şey. ABD deki ozgurluk anitinin bir adi the lady liberty diger adı ise the lady of prisoners dir. Yani mahkumlatin leydisi. Mahkumlarin zayiflarin evsizlerin evlerinden kovulmuslarin ulkesi anlaminda kullanilmaktadir. Hatta özgürlük anitini ziyaret edenlere verdikler heykeli tanitici i ses kaydinda bu husus ozel olarak belirilmektedir. Bu konudauşu soylenebilir. Mrsela benim bildigim Rusyanin en saglam bunyeli ve en Çalışkan ve ayni zamanda en cok zulme ugrayan azinligi olan Akiskaliar ABD ye Dayton bolgesine multeci olarak alinmaktadir. Akiskalilar cok caliskan bir millettir. 1944 lerde Gürcü Stalin tarafindan Gürcistandan surulmusler ve zenginliklerine Gürcüler konmustur. .
Buna ragmen 50 yilda ozbekistanin Fergana bolgesinin en zenginleri haline gelmisler ve bunu ozbekler cekememisler ve en son fergana playlarinda Akiskalilari ferganadan surmusledir. Bu insanlari dunyada ABD almistir. Yani mustszaflarin yani ezilenlerin ulkesi iddiasiyla bunlari almistir. Bu multeciler gelecekte abd yi ayakta tutacak en caliskan unsur olacaklardir. Bu Turkienin onbinlerce hristiyani multeci olarak almasi gibi bir seydir. Korkularin esiri olnayan ülkeler başarılı olur.
Mustaz'af Kimdir?[]
"Size ne oldu da Allah yolunda ve "Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden çıkar. Bize katından bir sahip ve yardımcı yolla" diyen mustaz'af (zavallı) erkek, kadın ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?" (Nisa: 4/75)
Ayetten anlaşıldığına göre:
Mekke'de bulunup da böyle bir istekte bulunan bu kimseler, aslında orada kalmayı istemiyor ve kendilerini oradan çıkarması için Allah'a (c.c.) dua ediyorlardı. Bu sebeple bu kimseler mazeretlidirler.
Ayet, Mekke'de çaresizlik içinde olan bu kimselerin, Mekkeli müşrikler tarafından zulme uğratıldıklarını ve bu zalim kavme karşı kendilerine sahip çıkacak ve koruyup himaye edecek bir veli gönderilmesini istediklerini bildirmektedir. Çünkü bu kimseler gerçekten güçsüzdürler.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Erkek, kadın ve çocuklardan (kafirler yüzünden hicret etmekten gerçekten) aciz kalıp güçleri yetmeyenler ve bir yol bulamayanlar, böyle değildir." (Nisa: 4/98) Bu ayette de aciz ve çaresizlerin durumu ele alınmıştır ki bunlar gerçekten zavallı ve bir yol bulamayan kimselerdir.
İbni Kesir der ki:
"Müşriklerin elinden kurtulamayanlar, güçleri olsa bile nasıl bir yol izleyeceklerini bilemeyenlerdir. Bunun içindir ki haklarında: "Bir çareye güçleri yetmeyenler" buyrulmuştur."
İkrime de:
"Bunlar Medine'ye gidemeyecek durumda olanlar, buna bir yol bulamayanlardır" demiştir.
Mücahid de bunu:
"Yol bulamayanlar" diye yorumlamıştır.
Özetle:
"Mustaz'af; aciz ve güçsüz oldukları için müşriklerin arasından çıkamayıp onlarla birarada yaşamak zorunda olanlar demektir. Bununla birlikte bunlar:
"Rabbimiz! Halkı zalim olan bu şehirden bizi çıkar. Bize katından bir sahip ve yardımcı gönder." (Nisa: 4/75)
diyorlar ve bir yol bulamıyorlar. Durumu böyle olanlar hakkında Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"İşte böylelerini Allah'ın affetmesi umulur. Allah çok affeden ve çok bağışlayandır." (Nisa: 4/99)
Fakat müşriklerin ülkesinde bulunan kimseler, oradan çıkabilecek durumda iseler, buna güçleri yettiği halde bazı sudan sebepler onlara engel oluyorsa, bu mazeret değildir. Allah (c.c.) böylelerini özürlü kabul etmemiştir.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Nefislerine zulmeden kimselerin canlarını alırken melekler "Ne işte idiniz" deyince, bunlar "Biz yeryüzünde mustaz'afdık" diye cevap verirler. Melekler de: "Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!" derler. İşte onların barınağı Cehennemdir; orası ne kötü bir gidiş yeridir." (Nisa: 4/97)
Bu ayet, Celaleyn tefsirinde:
"Müşrikler arasında ikamet edenler" diye tefsir edilmiştir.
İbni Kesir (r.h.) de şöyle diyor:
"Bu ayet geneldir. Güçsüz ve zayıf olmayıp hicret etmeye güçleri yeten; fakat hicret etmeyip müşriklerin arasında ikamet etmeye devam eden herkesi içine alır. Bu kimseler haram işlemektedirler. Orada kalışları dinlerini ayakta tutmak için değildir. Zaten ayetten bunun mümkün olmadığı anlaşılmaktadır:
"Nefislerine zulmeden kimselerin canlarını alırken melekler "Ne işte idiniz" deyince, bunlar "Biz yeryüzünde mustaz'afdık" diye cevap verirler. Melekler de: "Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!" derler. İşte onların barınağı Cehennemdir; orası ne kötü bir gidiş yeridir." (Nisa: 4/97)
Semure b. Cündüp'den Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
İbni Ebu Hatem rivayet eder ki, Abbas, Akil ve Nevfel'in esir düşmeleri üzerine, Rasulullah (s.a.v.) Abbas'a şöyle demiştir:
"Kendin ve kardeşin oğlu için fidye öde:"
"Kim bir müşrikle beraber kalır, onunla birlikte oturursa, o da onun gibidir." (Ebu Davud, Cihad: 170)
"Ey Allah'ın Rasulü! Biz senin kıblene doğru namaz kılmıyor muyuz? Senin getirdiğin şehadeti getirmiyor muyuz?" dedi.
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Ey Abbas! Siz çekiştiniz (kavga çıkardınız), dolayısıyla hasım kabul edildiniz." dedi. Sonra da:
"Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!" ayetini okudu." Burada asıl anlatılmak istenen "Mustaz'af" kelimesinin sınırlarıdır.
"Mustaz'af" : gerçekten çaresiz kalıp bir yol bulamayan ve:
"Rabbimiz! Halkı zalim olan bu şehirden bizi çıkar. Bize katından bir sahip ve yardımcı gönder" (Nisa: 4/75)
diye yakaranlardır.
Vatanını yakınlarını, çoluk çocuğunu ve malını mazeret gösterenlere gelince, bunların geçerli hiçbir mazereti yoktur. Bunların kendilerini mustaz'af kabul etmeleri boş bir kuruntudan ibarettir. Mazeretleri Allah (c.c.) ve Rasulü (s.a.v.) katında geçerli değildir. Nitekim Allah'ın (c.c.) şeriatini gereğince bilen ilim ehli de onların mazeretlerini kabul etmemişlerdir.
MUSTAZAF KİMDİR?[]
Kur’an’da karşımıza çıkan bir insan protipi: Mustaz’af
Mustaz’af ,Arapçada zaaf kökünden türetilmiş bir kelimedir.Za’af,kuvvetli,güçlü olmanın zıddıdır ve güçsüz,kuvvetsiz olmak,bir şeyi yapmaktan aciz olmak anlamlarına gelir.Bu fiili yani zafiyeti yapan kişilere veya zayıf bırakılan ,zayıf duruma düşürülen ,zillet içinde yaşamaya mecbur kılınan kimselere de “Mustaz’af “ denir.
Mustaz’af kavramının zıddı da “Müstekbir”dir.Müstekbir ise;Kibirlenen ,Allah’ın verdiği nimetlerle şımnaran,insanları ezmeye çalışan zorba güç demektir.Bu iki kavramı birbiriyle ilintili olarak anlamamız gerekir.Bir kavramı ortaya koyarken aynı zamanda o kavramın zıddı olanı da anlamış oluruz.
Mustaz’af kavramının kökü olan zaaf kelimesi hangi alanlarda ortaya çıkmaktadır?:
- 1-Bedende,vucütta zaaf olabilir
- 2-Nefiste zaaf olabilir
- 3-Akılda zaaf olabilir
- 4-Fikirde,düşüncede,görüşlerde zaaf olabilir
- 5-Her hangi bir şeyin özelliklerinde,niteliğinde zaaf olabilir
- 6-Her hangi bir şeyde sayısal,nicelik olarak zaaf olabilir
- 7-İktidarda,statükoda,yetkide zaaf olabilir
Bunların zıddının düşündüğümüzde de müstekbir kavramı kendiliğinden tanımlanmış olur.Yani gerek bedende,nefiste,akılda,düşüncede,nitelik ve nicelikte gerekse iktidarda büyüklenme,kibirlenme,zor kullanma,zora koşma,verilen nimetleri başkalarına karşı üstünlük olarak kullanmaya çalışma müstekbirliği meydana getirir.
Mustaz’af kimseler tavırlarına göre 3 sınıfa,bölüme ayrılır:[]
1-Bu grub Mustaz’aflar;İçinde bulundukları zulümlere,baskılara,sindinmeye karşı ellerinden hiçbir şey gelmeyen çoluk çocuk,kadın ve erkeklerdir.Bu mustaz’af grubunu Allah’ın affetmesi umulur.Bu gibi kimseler için Allah,inananları ,onları bu durumdan kurtarmaya davet ediyor. 4/75
2-Bu grub Mustaz’aflar; Müstekbirlerin zulümlerine, baskılarına korku, dünyalık menfaatler,Allah’ın sözüne güvenmeme veya beşeri zaaflar nedeniyle karşı çıkmazlar.Suskunlukları bir anlamda Müstekbirlerin yaptıklarını onaylamak olduğunu idrak etmezler.Hatta Müstekbirlerin kendilerine zarar vermesin diye onlardan taraf gibi görünmeye,onların yardakçılığını yapmaya çalışan kimselerdir.Kur’an’da böyle kimselere ihtar vardır:
“Kendilerine yazık eden kimselere melekler, canlarını alırken: «Ne işde idiniz!» dediler. Bunlar: «Biz yeryüzünde çaresizdik-mustaz’afdık» diye cevap verdiler. Melekler de: «Allah'ın yeri geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!» dediler. İşte onların barınağı cehennemdir; orası ne kötü bir gidiş yeridir.”4/Nisa-97
Bu tür kimseler Ahirette suçu başkalarına atmaya çalışırlar.
“Yine derler ki: «Ey Rabbimiz! büyüklerimize itaat ettik de bizi yanlış yola götürdüler.» Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lânetle rahmetinden kov.”33/Ahzab-67
Bu Mustaz’af grubu suçludur.
3-Bu grub Mustaz’aflar ise vahiyden uzun müddet habersiz yaşamışlar ve bu zamanlarında Müstekbirlere boyun eğmişler,onların yönetimi altında yaşamışlar. Ama kendilerine bir uyarı,davet,elçi geldiği zaman ise tereddüt etmeden Müstekbirleri terk ederek veya onlara karşı çıkarak islama,vahye kulak vermişler, müstekbirlere baş kaldırmışlar,onların yaptıklarını onaylamayıp,elleriyle,dilleriyle karşı koyan kimseler olmuşlardır.Bu kimselere aynı zamanda Müstekbirlerin zulmüne seyirci kalmamışlardır.Onlarla mücadeleye girişmişlerdir. Bu durumdaki Mustaz’aflara Allah liderlik/önderlik vaat ediyor:
“Firavun memleketin başına geçti ve halkını fırkalara ayırdı. İçlerinden bir topluluğu güçsüz bularak(mustaz’af bularak) onların oğullarını boğazlıyor, kadınları sağ bırakıyordu; çünkü o, bozguncunun biriydi.Biz ise, o yerde güçsüz düşürülenlere-Mustaz’aflara lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve onları (mukaddes topraklara) vâris kılmak istiyorduk.28/Kasas-4-5
İşte Mustaz’afların 3 farklı tavrı ve 3 farklı karşılık karşımıza çıkıyor