Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
Disambig Bakınız: Orchan , I Orxan , I Orhan , Orhan I., Orhan 1. , Orhans I , Orchanes I (sultanus Ottomanicus) , Orhán oszmán szultán , אורהן הראשון , Ορχάν , Архан I , オルハン , 오르한 1세, สุลต่านออร์ฮานที่ 1, উসমানীয় সাম্রাজ্যের শাহেনশাহ প্রথম ওরখান


Osmanli-nisani    Orhan Gazi
Dosya:Orhan Gazi.jpg
I. Orhan
Dosya:Tughra of Orhan.JPG
Saltanatı 1326- 1359
Padişahlık Sırası 2
Doğum Tarihi Söğüt, 1281
Ölüm Tarihi Bursa, 1360
Önce Osman Gazi
Sonra I. Murat
Soyu Osmanlı Hanedanı
Babası Osman Gazi
Annesi Malhun Hatun
Dini İslam
Dosya:Tughra orhan I.jpg

Orhan Gazi tarafından kullanılan ilk tuğra

I. Orhan veya Orhan Gazi (Osmanlı Türkçesi: اورخان غازی; d. 1281; Söğüt – ö. Mart 1362; Bursa), Osmanlı Devleti'nin ikinci padişahı. 1326 ile 1359 yılları arasında beylik yapmıştır.[1][2] Babası Osman Gazi'den 16.000 km² olarak aldığı devleti, oğlu I. Murat'a 95.000 km² olarak bırakmıştır.

Osmanlı Beyliği'nin kurucusu Osman Gazi ve Malhun Hatun'un oğludur. Babası Osman Gazi'nin vefatı üzerine 1324'te bey olmuştur. Orhan Gazi'ye dinin kahramanı manasına gelen Şücaeddin lakabı verilmiştir.

Rumeli'ye Geçiş[]

Orhan Gazi'nin hükümdarlığının son döneminde yeni bir strateji ortaya çıkmıştır. Bu strateji Bizans'a yardım etme vesilesiyle Rumeli'ye Osmanlı askeri gönderilmesi ile başlayıp; Osmanlıların ve Turklerin Rumeli'de toprak edinip şehirlere de yerleşmesi ve yeni bir küffar elinden toprak fethetme sürecinin (sonucunda ta orta Avrupa'ya uzanacak olan sürecin) başlaması ile devam etmiştir.[3]

Orhan Bey'in Bizans'a yardım etmesi, bir iç isyan sonrası imparatorluk tahtına geçen VI. Yannis Kantakuzenos'la kurulan yakın ilişkilerle başlamıştır. 1344'de Bizans İmparatoru zor bir durumda bulunuyordu. Selanik'teki valisi olan Yannis Apocausus duruma hakim olamamış ve bağnaz fanatikler (Zealot) olarak anılan bir parti tekrar idareyi eline almıştı. Sırp Kıralı Stefan IV. Duşan tekrar Bizans aleyhine dönmüş ve tüm Makedonya'yı istila etmek niyetiyle Serez kalesini kuşatma altına almıştı. Anadolu'da müttefiki olan ve daha önce askerî yardım sağlayan Aydınoğlu Umur Bey'in donanması Papa'nın kurduğu Lig müttefikleri donanması tarafından İzmir'de yakılmış ve İzmir Papalık müttefiklerinin işgali altına alınmıştı. Saruhan Beyliği asker sağlayabilecek durumda idi; ama bu kuvvetin hem Selanik hem de Sırp Kıralına karşı bir askerî sefer için yeterli olmayacağı gayet açıktı. Onun için 1345'in ilk aylarında VI. Yannis Kantakuzenos Orhan Bey'le yakın ilişkiler kurmak için temaslara başlamıştır. Kendisi tarih yazarı da olan Kantakuzenos bu evlilik hakkında kitabında bir bölüm ayırmıştır. Buna göre Kantekuzanos biraz Türkçe öğrenmiş; iki hükümdar birbirleri ile yakın şahsi bağlantı kurmuşlar ve Orhan Bey'le şahsi görüşmeleri sırasında birbirinden güzel üç kızını da Orhan Bey'le tanıştırmıştır. İkinci kızı olan Teodora'yı Orhan Bey ile evlendirmek için anlaşmışlardır. 1346'da Orhan Bey'i düğün yeri olan Silivri'ye (Salymbria'ya) getirmesi için 30 gemilik Bizans donanması kullanılmış ve 3 gün 3 gece süren düğünden sonra aynı filo Orhan Bey'i ve maiyetini geri götürmüştür. Ertesi yıl Orhan Bey yeni karısı Teodara ile bu sefer Üsküdar'da kayınbabası ile buluşmuştur. [4]

1350'de Selanik'teki bağnaz fanatikleri (Zealot) ortadan kaldırmak için harekete geçen VI. Yannis Kantakuzenos yine damadı Orhan Bey'den Türk süvari kuvveti desteği istemiştir. 20.000 kişilik, Osmanlı süvari kuvveti ile takviyeli, Bizans kuvvetleri ile VI. Yannis Kantakuzenos'un oğlu olan Matthaios Kantakuzenos komutası altında Selanik'e doğru ilerlerken Orhan Bey'in askerlerinin Anadolu'ya geri gitmeleri gerekmiş ve bu askerlerin gitmesi ile gücü çok azalan Matthaios'un şansı yaver gidip Selanik yakınlarında bir Türk asıllı korsan filosu bularak bunları paralı olarak tutup Selanik'e girmeyi başarmıştır.[4]

1352'de VI. Yannis Kantakuzenos'un ortak imparator olan V. Yannis Palaiologos ile arası açılmış ve V. Yannis, Edirne'de hüküm süren Matthaios'a Sırplar yardımı ile hücum edip şehrin idaresini eline almıştır. Buna karşılık Konstantinopolis bulunan VI. Yannis Kantakuzenos damadı Orhan Bey'den askerî destek istemiştir. Orhan Bey bunun üzerine komutanlığını oğlu olan Süleyman Paşa'nın yaptığı bir büyük Osmanlı birliğini VI. Yannis emrine girmek üzere göndermiştir. Bu Osmanlı birliği ile takveyeli Bizans ordusu Bizans İmparatoru VI. Yannis başkomutanlığı altında Edirne'ye yürüyüp bu şehri kurtarmıştır. Aynı Osmanlı birliği birkaç ay sonra bir karışık Sırp-Bulgar ordusunu, donmuş olan Meriç Nehri kıyılarında yenik düşürüp imha etmiştir.[4]

Bazı Türk tarihlerine göre bu başarının sonucu olarak 1353'te Çimpe kalesi Süleyman Bey'e bir askerî üs olarak verilmiştir. Süleyman Bey buraya ve civarına askerlerinin ailelerini ve göçmen Türkmenleri yerleştirmeye başlamıştır ve bu kale Osmanlıların Avrupa'ya bir köprübaşı noktası olmuştur. Bunu önlemeye çalışan İmparator VI. Yannis Kantakuzenos, Çimpe kalesini geri almak için 10.000 altın tazminat vermeyi teklif etmiş ve bunu müzakere etmek için Orhan Bey'le şahsen görüşmek istemiştir. Fakat yaşlılığını ve hastalığını ileri süren Orhan Bey bu görüşmeyi kabul etmemiştir. [5]

Bir başka açıklamaya göre ise 2 Mart 1354'te bütün Trakya büyük bir deprem geçirmiş ve bu afetin hemen arkasından gelen kar tipi fırtınaları ve şiddetli yağmur afetleri hayatı daha da fenalaştırmıştır. Bu afetten önce büyük bir Bizans şehiri olan Gelibolu taş taşın üzerinde kalmayacak kadar zarar görmüş ve tüm halkı tarafından denizden terk edilmiştir. Biga'da bu haberi alan Süleyman Paşa, bir anlatıma göre zaten kendine üs verilen Çimpe'ye gitmek üzere hazır bulunmaktaydı. Diğer bir anlatıma göre, Süleyman Paşa, daha önceki yardım seferinde Rumeli topraklarının zenginliğini görmüş ve Rumeli'ye geçmek için bir böyle bir fırsat kollamaktaydı.

Her nedenle olursa olsun, Süleyman Paşa ve ordusu ile Çanakkale Boğazı'nı geçip ve birlikte getirilen Türkmen göçmenleri bomboş olan Gelibolu'ya yerleştirmiştir. Birkaç ay içinde şehirdeki binalar yaşanacak şekilde onarılıp ve şehrin surları yeniden inşa edilmiş ve Gelibolu nüfusunun hepsi Türk olan bir müslüman şehrine dönüştürülmüştür. Bizans imparatoru resmen Süleyman Paşa'dan Gelibolu'dan orada yerleştirdiği bütün Türklerle birlikte çekilmesini istemiştir. Ancak Süleyman Paşa yanıt olarak buraya Türklerin Allah'ın niyeti ile geldiklerini; geldiklerinde şehrin terkedilmiş olduğunu; burada oturan hiçbir kimsenin evinden zorla atılmadığını ve bu şehri terketmenin Allah'ın inayetini ret etme olacağını bildirmiştir. İmparator bu şehrin boşaltılması masraflarını karşılayacağını ve üstüne tazminat vereceğini bildirdiyse de Süleyman Paşa'yı fikrinden caydıramamıştır. İmparator bu sefer damadı Orhan Bey'e de durumu şikayet etmiştir; Orhan Bey İmparatorla İzmit'te görüşebileceğini bildirmiş ise de görüşmeye hastalık bahanesine gitmemiştir. Bunu bir felaket olarak kabul eden İmparator büyük bir yeise kapılmıştır[4].

Bu sorun daha bir hal yoluna konulmadan Kantakuzenos, ortak imparator olan V. Yannis'le açık mücadeleye girişmiş; önce damadı V. Yannis Palaiologos'u ortak imparatorluktan atıp; Bozcaada'ya (Tenedos'a) sürgüne göndermiştir. Ama oradan Venedikliler yardımıyla Bozcaada'dan kaçan V. Yannis İstanbul'a gelip Konstantinopolis'te idareyi yeniden eline almıştır. V. Yannis ile kayınpederi VI. Yannis Kantakuzenos anlaşma yapıp birlikte imparatorluk yapmayı kabul etmişlerdir. Fakat, büyük bir depresyon içinde bulunan VI. Yannis Kantekuznos birkaç gün sonra, 4 Aralık 1354'te kendi isteği ile tahtından feragat etmiş; bir manastıra keşiş olarak girmiştir. Böylece Osmanlıların Rumeli'ye geçmeleri bir emrivaki olarak kalmış, ama Orhan Bey'in kayınbabası iktidardan ayrılmıştır. [4]

Masallaşmış bir açıklamaya göre ise Süleyman Paşa ve ufak ordusu Rumeli'ye salla geçiş yapmış ve orada ilk yerleşkiyi kurmuşlardır.

Her ne şekilde geçiş ve köprübaşı kurulmuş olursa olsun, Osmanlılar Trakya'da Bizans şehirlerini birer birer zaptetmeye başlamışlardır. Çimpe Kalesi ve Gelibolu kale ve şehirinden başlayarak Bolayır, Keşan ve Rodoscuk (Tekirdağ) 1354'te fethedilmiştir. Bunun yanında fethedilen toprakları korumak amacıyla Rumeli'de geniş bir iskan politikası uygulanmış ve Anadolu'dan Trakya'ya Türkler getirilip yeni fethedilen yerleşkelere iskan edilmişlerdir. Ayrıca, zaten Trakya topraklarında bulunan korsanlık, haydutluk ve çetecilikle geçinen Türkler, Aydınoğulları ve Saruhan orduları kalıntıları da Osmanlılara katılmışlardır. 1356'da Osmanlılar Çorlu'ya kadar ilerlemişlerdir.

Rumeli'deki Osmanlı toprakları üzerinde beylerbeylik görevi yapan Süleyman Paşa, Çorlu civarında bir sürek avı sırasında atından düşerek feci şekilde ölmüştür (1357). Süleyman Bey'in ölümu ile; 1359-1362 arasında Orhan Bey'in oğlu ve veliahtı Murat Bey Rumeli'de Osmanlı ordularına komutaya başlamıştır. Osmanlılar 1361'de Dimetoka'yi ellerine geçirmişlerdir. 1362'de Orhan Bey öldüğünde Osmanlı orduları Edirne kapılarında olup o yıl bu şehir de Osmanlılar eline geçmiştir.Bu sayede Edirne osmanlıya ait olmuştur

Yenilikleri ve Düzenlemeleri[]

Devlet Alanında[]

Orhan Gazi Osmanlı Beyliği'ni yeni yasalar ve düzenlemeler sayesinde devlet yapmıştır. Sultan unvanı ilk kez Orhan Gazi zamanında kullanılmıştır. İlk kez vezirlik teşkilatı kurulmuştur. İlk kadı ve subaşı atamaları bu dönemde yapılmıştır. Sancaklara kadılar gönderilmiştir. Divan Örgütü kurulmuştur. Vakıf sistemi, adli teşkilat kurulmuştur.

Askerlik alanında[]

Yaya ve müsellem olarak ilk düzenli Osmanlı ordusu kurulmuştur. İlk donanma çalışmaları yapılmıştır ve Osmanlı Devleti gücüne güç katmıştır.

Kişiliği ve Fiziki Yapısı[]

Orhan Gazi; mavi gözlü, sarışın, beyaz tenli, geniş göğüslü, iri yapılı bir insandı. Kulağında siyah bir beni vardı. Halk tarafından oldukça sevilirdi. Sık sık halkın arasına karışıp onların dertlerini dinlerdi.Davranışları dengeli ve kararlı idi. Daima tedbirli davranırdı. İyi ahlaklı olarak bilinirdi[6].

Son yılları ve Ölümü[]

Orhan Gazi, son yıllarında Osmanlı Devletinin idaresini, oğlu Murat'a bırakarak Bursa'da sessiz geçirmiştir.

Ölüm nedeni ve yılı hakkında tarihçiler arasında ihtilaf bulunmaktadır. Zamanının tarihçisi olan Aşıkpaşazade, Orhan Bey'in Süleyman Bey'le aynı yılda, 1358'de, öldüğünü yazmaktadır[7] Bazı tarihçiler 1360 yılında 79 yaşında iken vefat ettiğini bildirirler ve diğerleri ise ölümünün 1362'de olduğunu belirtir.[2].

Orhan Bey, Bursa'da, Gümüşlü Kümbet'te babasının türbesine gömülmüştür.

Ailesi[]

Eşleri[]

  1. Asporça Hatun - Bizans İmparatoru III. Andronikos'un kızı, Şehzade İbrahim ve Fatma Hatun'un annesi.
  2. Nilüfer Hatun - Yarhisar Tekfurun kızı, I. Murat ve Şehzade Kasım'ın annesi.
  3. Teodora Kantakouzene - Bizans İmparatoru VI. Yannis Kantakuzenos'un kızı, Şehzade Halil'in annesi.
  4. Eftandise Hatun - Mahmud Alp'in kızı.

Erkek çocukları[]

  1. Süleyman Gazi
  2. Murad Hüdavendigar
  3. İbrahim, Eskişehir valisi (1316 - 1362)
  4. Halil
  5. Kasım
  6. Eyüp

Kız çocukları[]

  1. Fatma Hatun

Kaynakça[]

Genel
  • Kemal, Namık (2005). Osmanlı Tarihi Cilt 1. İstanbul: Bilge Kültür Sanat yayınları. ISBN 9756316470.(İlk Osmanlıca yayın:1908)
  • İnalcık, Halil (2003). Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. ISBN 975 08 0588 7.
  • Sakaoğlu, Necdet (1999). Bu Mülkün Sultanları. İstanbul: Oğlak Yayınları. ISBN 875 329 299 6. say. 33-41.
  • Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (2003). Büyük Osmanlı Tarihi Cilt I. Anadolu Selçukluları ve Anadolu Beylikleri Hakkında Bir Mukaddime İle Osmanlı Devleti'nin Kuruluşundan İstanbul'un Fethine Kadar. Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları. ISBN 975-16-0011-1.
  • Kuşoğlu, Sevinç (2008). Osmanlı Sultanları. İstanbul: Timas Yayınları. ISBN 978-975-263-712-2.
  • Kinross, Lord (1977). The Ottoman Centuries. İstanbul: Sander Kitabevi. ISBN 0 224 01379 8.
  • Shaw, Stanford J. (1976). History of the Ottoman Empire and Modern Turkey: Vo. 1 Empire of Gazis. Cambridge: Cambridge University Press. ISBN 0 521 29163 1. (İngilizce)
Özel
  1. Orhan Bey'in beylik yılları için çok ayrıntılı ve inanılır dış kaynaklar: Gökbilgin, Tayyip, "Orhan", İslam Ansiklopedisi, C.IX say.399-408 Ankara ve İstanbul:Türkiye Cumhuriyeti, Maarif Bakanlığı, 1940 ve sonrası
  2. 2,0 2,1 Sakaoğlu, Necdet (1999), Bu mülkün sultanları, İstanbul: Oğlak yayınları ISBN 975-329-299-6, say.52-62 Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi: "sakaoglu" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış
  3. Çok ayrıntılı ve yeni kaynaklar kullanarak açıklamalar için bakınız: İnalcık, Halil (2009) "Osmanlı Sultanı Orhan (1324-1362) Avrupa'da Yerleşme" TTK Belleten Cilt LXXIII Sayı 226 Nisan 2009, sayfa.77- [1]
  4. 4,0 4,1 4,2 4,3 4,4 Norwich, John Julius (1995) Byzantium: the Decline and Fall (Bizans: Gerileme ve Çöküş), Penguin:Londra. ISBN 0-679-41650-1 (İngilizce) say.302 Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi: "norwich" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi: "norwich" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi: "norwich" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi: "norwich" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış
  5. Aktepe, M.Münir (1950) "Osmanlıların Rumelide ilk fetihleri: Çimpe kalesi", Tarih Dergisi, C.2 say.283-307
  6. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sitesi/E-kitap
  7. Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi; âşıkpaşazade isimli refler için metin sağlanmadı



af:Orhan ar:أورخان غازي az:I Orxan be:Архан I be-x-old:Архан I bg:Орхан I bn:উসমানীয় সাম্রাজ্যের শাহেনশাহ প্রথম ওরখান br:Orhan Gazi bs:Orhan ca:Orhan crh:I Orhan da:Orhan 1. de:Orhan I. el:Ορχάν en:Orhan I es:Orhan I fa:اورخان یکم fi:Orhan I fr:Orhan gl:Orhan I he:אורהן הראשון hr:Orhan I. hu:Orhán oszmán szultán it:Orhan I ja:オルハン ko:오르한 1세 la:Orchanes I (sultanus Ottomanicus) lv:Orhans I mk:Орхан I ms:Orhan I nl:Orhan I no:Orhan I pl:Orchan pnb:اورخان اول pt:Orhan I ro:Orhan Gazi ru:Орхан I sh:Orhan sl:Orhan I. sr:Орхан I sv:Orhan th:สุลต่านออร์ฮานที่ 1 tk:Orhan I tt:Орхан I ur:اورخان اول vi:Orhan I zh:奥尔汗一世

Osmanlının Hz Hamzası Murad Hüdavendigar da Oratoryo da anılmalı. Açıklama aşağıdadır[]

Kosovada Arnavutlar tarafından mezarı hala evlıya makamı gibi ziyaret edilir.

Kosovada Arnavutları bize hala bağlı tutan Muradımız olan Sultan Murad.

Yahya Kemal ismi oratoryoda olmasada konuyla alakalı msıraı anılmalı Özellikle Kosava bahrinde..

Muradınşehit edildiğinde ölmeden önceki son sözüde oratoryoya eklenmeli...:

"Attan inmeyesüz" Evet İstiklal Marşı Oratoryosunda bu söz söylenlenmeli, mutlaka .....

Peace Kartal  (Talk) 05:29, Şubat 19, 2011 (UTC)

Kosova Savaşı ve Murad-ı Hüdavendigâr'ın Şehadeti[]

Daha şehzade iken Rumeli'de birçok akın ve sefere katılarak, bu topraklan yakından tanıyan I. Murad , babası Orhan Gazi'den sonra tahta geçince (1362), yapacağı fütuhat için harekat merkezini Bursa'dan Edirne 'ye nakletti. O sıralarda Akıncılar kuzeyde Tuna , batıda Dalmaçya kıyılarına kadar tüm Balkanlarda faaliyet halindedir. Sultan Murad'ın Balkanlardaki başarıları ve geniş mikyastaki muvaffakiyeti, Avrupa'da hayret ve korku uyandırmıştı. Türkler bu ilk hareketlerinde Batı Avrupa milletleriyle bir hadise çıkarmamağa dikkat etmişler ve bu suretle onların Balkan devletleriyle beraber kendi aleyhlerinde hareket etmeleri ihtimalini önlemişlerdir. Bundan dolayı Batılı tarihçilerin de söyledikleri gibi, Osmanlı fetih plânları pek hesaplı ve muvaffakiyetli olarak tatbik edilmektedir. (1)

Osmanlılar kafi suretle Balkanlarda yerleşme siyaseti takip ettiklerinden Sultan Murad, çok mühim miktarda Türk göçmenini, Anadolu'dan Rumeli'ye nakletti. Türk fütuhat plânı ve istikametinin belli olması, Papa'yı harekete geçirdi. Papanın teşvikiyle Macar, Arnavut, Çek, Leh (Polonyalı), Sırp, Bosna kuvvetleri, Balkanlarda Osmanlı varlığına karşı harekete geçtiler. Düşman ordusuna Sup kralı Lazar komuta ediyordu. Müttefikler 100.000, Türkler 60.000 askerle harbe girmişİerdi. Harp meydanı olan "Kosova Sahrası " Mitroviçe ile Üsküp arasında ve Priştine 'nin batısındadır. I. Murad burada şehid olduğu için sonradan bu ovaya "Meşhed'i Hüdavendigâr " denilmiştir. (2)

Osmanlı öncü kuvvetlerinin başında, Balkanları karış karış tanıyan akına komutanlarından Evrenos Bey olup, ileri harekatın da düşman askerini görmüş ve Hünkara haber vermişti. Hünkar ise "hemen tanışmak gerek" dedi. Evrenuz Bey eytdi "Sultanım... Şimdi gün kızgun-dur ve "leşker yorgundur ve adüv azgundur. Bugün ârâm idelim (dinlenelim.) İrte gün Allah'a tevekkül idüp, tekbir getürüp can ve başoynadırız"dedi.(3)

Bundan sonra Hünkar , oğlu Bayezid le düşmanı kontrol için bir tepeye çıktı. "Gördüler ki ruy-ı zemin güya bir demir deryası olmuş." (4) Sultan Murad : "Bu melun ne çok leşker cerri-eylemiş. Biz ki bu vehide leşker cem'itdük, hiç bunun fevkinde leşker cem' olunmaz sanurdum,(5) diye hayretini izhar etti. Murad, düşman çokluğundan kendi için değil, teb'asına, halkına bir zarar gelir endişesiyle hüzünlüydü.(6) ' Sonra ellerini açtı: “İlahi. Nur-ı Muhammed hürmeti içün bu müminlere sen inayet kıl. Beni müminlerin helakine sebep kılma." dedi.

Toplanan harp meclisinde, takip edilecek plan belirlendikten sonra Murad, komutanlarına şöyle hitap etti: "Tûl-ı ömrümde bunca gazalar itdüm. Gayem bu gazada şehid olup, iyü adla âlemden göçem. Ve her dirliğin ahiri ölmek olduktan sonra ne teşviş çekmek gerek.."

Gece karanlığı basıp, askerler yattıktan sonra İki rekat namaz kılıp, yüzünü toprak üzerine koyup" ol karanlık gicenün içinde naliş ve tazarru idüp eytdi; ilahi..Mülk ve kul senündür. Sen kime istersen virirsin. Ben dahi naçiz bir kulunam. Mülk ve mal benim maksudum değildir. Buraya kul karavaş içün gelmedüm. Heman halis ve muhlis senün rızanı isterem Yarab..Beni bu müslümanlara kurban eyle. Tek bu müminleri küffar elinde mağlub idüp helak eyleme. .Bunları mansur ve muzaffer eyle. Asakir-i İslam içün teslim-i ruha razıyım. Tek bu müminlerin ölümin bana gösterme. Evvel beni gazi kıldun, ahir şehadet nasip et" dedi.(7)

Onun bu isteği ile ilgili olarak Namık Kemal şöyle der: "Murad Gazi, şehid olmak istedi. Fakat aciz insanlar gibi, dünyanın elemlerinden kurtulmak, ahiretin emellerine nail olmak için istemedi. Milletinin şanını, ikbalini ve arşı alaya haysiyet ve şerefi ile yükselmek istedi. Büyük kalp ve ruhların bir hali ve bir zamanı vardır ki her türlü ilgilerinden sıyrılıp yüksek temayülleri ile tenha kalınca, yüksele yüksele, gerçekten Allah'a yaklaşır. İşte, insan vicdanının gaybın inayetlerine mazhar olduğu zamanlar, bu zamanlardır.

Anlaşılan Sultan Murad da o gece öyle bir İncizap devrinde, öyle bir istiğrak zamanında idi.(8)

Başkomutan olan Sultan Murad, mutad üzere ordu merkezinde yer almıştı.

Ordunun içinde "cesetteki ruh" gibi duran hünkârın önünde yeniçeriler ve onların önünde toplar vardı.(9)

Düşman kuvvetinin çok faz¬la olması bir ara hükümdarı tereddüde düşürmüştü. Vezir-i azam Ali Paşa : "Muharebe de çokluğa bakılmaz, yardım ve zafer ancak Allah'ın tevfiki iledir. Ve Allah sabredenlerle beraberdir. Hünkarım, Allah'a şükürler olsun ki, ömrümüz boyunca mansur ve muzaffer ola-geldik. Yine zaferin bizim olması ümit olunur. (9) dedi.

20 Haziran 1389 günü, düşmanın atmış olduğu topla başlayan savaş, Türk ordusunun kahramanlığı ve harp plânının mükemmel suretle düzenlenmiş ve tatbik edilmiş olması sayesinde, üstün kuvvetlere sahip olan düşman bozulmuş ve süratle çekilmeğe başlamışlardı.

Kosova Muharebesi sekiz saat sürmüştür. Sultan Murad, bir şükrane olarak harp sahasını gezerken "ehl-i Islâmın mansur olduklarına mesrur olup, secdei şükür eyledi. Cenkten evvel dergâh-ı Hak'dan şehadet reca eylemişler idi. Bu vaki olmayınca mahzun oldular. (10) Sahrayı gezerken hep bunu düşünüyordu. (11)Bu esnada Miloş Obiliç adında yaralı bir Sırp asilzadesi, Sultan Murad'a birşey söylemek ister gibi yaklaşmış ve Gazi Hünkan hançerlemistir.

Muharebe henüz bitmediğinden ağır yaralı olmasına rağmen savaşın sonuna ve kafi zafere kadar emir ve kumandayı elinden bırakmadı. Az sonra vefat eden Hünkarın iç organları, vefat ettiği yere gömülmüş ve üzerine türbe yapılarak zamanımıza kadar "Meşhed-i Hüdavendigar " adıyla devam etmiştir. (12) 30 yıllık hükümdarlık devresi, durup dinlenmeden hep savaş, meydanlarında geçtikten sonra yine bu maksatla çok uzaklardaki bir meydan savaşında muzaffer olduktan sonra şehid edilen tam manâsıyla memleketi uğrunda ve ordusunun başında canını feda etmiş bulunan Murad Hûdavendigar'ın bu akıbeti dost, düşman herkeste derin akisler bırakmıştır.

Onun hakkında tarihçiler şöyle demektedirler:[]

  • Mehmet NEŞRİ: "Ömrünü hasbeten lillah gazaya sarf etmişti. Ve nesl-i Osmanda bu ittüği gazayı hiç bir padişah itmedi"(14)
  • Joseph Von HAMMER: 1. Murad, Osmanlı tarihinde cihaddan yorulmaz bir muharip ve adil bir padişah olarak anılır.."
  • l.Hakkı UZUNÇARŞILI: "30 sene süren hükümdarlığı zamanında zaferden zafere koşmuş ve hepsinde muvaffak olmuş, mağlubiyet yüzü görmemiştir."
  • A.Cevdet PAŞA: "Halkı çok seven, adil bir padişahtı..."
  • DANİŞMEND: "63 yaşında şehid olan Murad-ı Hüdavendigar'a babası Orhan Gazi, Rumeli yakasında küçük bir köprübaşı bırakmış, o da bu ufak mirasa istinaden Balkan yarımadasının en büyük kısmına hakim olmuştur. Balkan yarımadasında beş asırdan fazla süren Türk hakimiyetini kurmuştur, ömrünü buna adamış ve bu uğurda canını feda etmiştir. Onun için bu büyük adam, Osmanlı tarihinde hem imparatorluğun İlk müessisi, hem Rumelinin hakiki fatihi demektir..."
  • Cepheyi ve meşakkati, rahat ve rehavete tercih eden ve bu uğurda şehid olan Murad-ı Hü-davendigar'ın ölürken söylediği şu son sözleri, aynı zamanda KADİRŞİNAS NESL-İ ATÎYE" bir vasiyet teşkil etmektedir: "ATTAN İNMEYESÜZ

BİBLİYOGRAFYA.[]

  • 1) I. Hakkı Uzunçarsılı, Osmanlı Tarihi, c.l,Ank, 1982. s.177
  • 2)!. Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, c.l, İst. 1947, s.78-79
  • 3)Mehmet Neşri, Kitab-ı Cihannuma, el,Ank, 1987, s.277
  • 4)Mehmet Humdemi Solakzade. Solakzade Tarihi, Ut 1297, s.46
  • 6} Hoca Sadettin Efendi, Tacüt Tevarih. İst, 1279-1280. s.119
  • 7)Neşri, a.g.e.s. 287
  • 8)Namık Kemal, Osmanlı Tarihi (Külliyat-ı Kemal) c.l, tst.

1326

  • 9)A.Cevdet Pasa, Kısası Enbiya, c.6, Ank,1985.S.289
  • 10)Derviş Ahmet Mûneccimbaşı, Sahaffül-Ahbar, c.3, sl 1869.

s.302

  • 11)Solakzade, a.g.e. s.48
  • 12)Ulunçarşılı, a.g.e. s.190
  • 13)Prof.Dr.S.Ismail Gürkan, S-Murad Hûdavendigar'ın Şehadeti Hakkında

İst. 1958,s.3

  • 14)Nesri, a.g.e. s.307
  • 15)Joseph Von Hammor,

Osmanlı Devleti Tarihi, el, İst 1981, ».191

Sultan Murad'ın Hz Peygamberden fazla yaşamamak için 63 yaşında şehadet talebi duası[]

SULTAN I.MURAD'IN DU’ASI
Hz. Peygamber 63 senelik ömür sürdüğünden;
Veliler, 63 yaşından fazla yaşamaktan ar ederler.
63 yaşından sonra yaşamak istemezler.
Hatta 63'den sonra yaş sorulması edebe aykırıdır.
Veli Sultan 'da son nefes ini şehadetle diliyor.
Milletinin yerine kendisinin kurban olmasını Allah 'tan niyaz ediyor.
Kral I. Murad'ın Yakarışı

Ab-ı ruy-i Habib-î Ekrem için,

Kerbelâ'da revan olan dem için,

Ab-ı ruy-i Habib-î Ekrem için,

Kerbelâ'da revan olan dem için,

Şeb-i firkatte ağlayan göz için,

Reh-i aşkında sürünen yüz için,

Şeb-i firkatte ağlayan göz için,

Reh-i aşkında sürünen yüz için

Ehl-i derdin dil-i hazini için,

Cana tesir eden

enini için,

Ehl-i derdin dil-i hazini için,

Cana tesir eden

enini için,

Eyle yâ Rabbi lütfünu hemrah,

Hıfzını eyle bize püşt-ü pâh!

Eyle yâ Rabbi lütfünu hemrah,

Hıfzını eyle bize püşt-ü pâh!

Ehl-i İslâm'a ol mu in-i nasır,

Dest-i âdâyı bizden eyle kasır,

Ehl-i İslâm'a ol mu in-i nasır,

Dest-i âdâyı bizden eyle kasır,

Bakmaya Râb bizim günahımıza,

Nazar et

cân-ı dilden ânımıza'

Bakmaya Râb bizim günahımıza,

Nazar et

cân-ı dilden ânımıza

Etme yâ Râb mücahidini telef,

Tiğ-i âdâya kılma bizi hedef.

Etme yâ Râb mücahidini telef,

Tiğ-i âdâya kılma bizi hedef.

Bunca yıl sa'y-ü içtihadımızı,

Gazavat içre yahşi adımızı,

Bunca yıl sa'y-ü içtihadımızı,

Gazavat içre yahşi adımızı,

Etme yâ Râb kahrın ile tebah,

Yüzümüzü halk içinde etme siyah

Etme yâ Râb kahrın ile tebah,

Yüzümüzü halk içinde etme

siyah

Râh-ı din içre ben feda olayım,

Din yolunda beni

şehid eyle,

Râh-ı din içre ben feda olayım,

Din yolunda beni

şehid eyle,
.

Ahirette beni saki eyle,

Mülk-i İslâmpâyimal etme,

Ahirette beni saki eyle,

Mülk-i İslâmpâyimal etme,

Keremin çoktur ehl-i İslâm’a,

Dilerim kim erişe itmama

Keremin çoktur ehl-i İslâm’a,

Dilerim kim erişe

itmama
Video buraya
Güncel Türkçesinin videosu buraya
Advertisement