Yenişehir Wiki
Advertisement

Rıza Memnunluk, hoşluk, razı olmak.

İstek, arzu. Kendi isteği. RIZA Allah rızası

Sözlükte "hoşnud ve memnun olma, kabul etme, seçme" gibi anlamlara gelen rıza, tasavvufta, kaderin acı tecellileri karşısında kalbin huzur ve sükun halinde bulunması demektir. Genelde rıza, hüküm ve kazaya itirazda bulunmamayı ifade eder. Bâtıl bir şeye rıza göstermek gerekmez. Zira zulme rıza zulüm, küfre rıza da küfürdür. Bazıları rızayı hâl saymışlar, bazıları da makâm olarak görmüşlerdir. (M.C.)

Rıza iki türlüdür; Allah'ın kulundan razı olması, kulun Allah'tan razı olmasıdır. Allah'ın kulundan razı olması; onun inanç, amel, söz, fiil ve davranışlarını kabul edip sevap vermesi, onu affedip cennet ve nimetleriyle mükâfatlandırması demektir. Kulun Allah'tan razı olması ise, Allah'ın emir ve yasaklarını, helal ve haramlarını, kaza ve kaderini iyi, güzel ve hoş karşılamasıdır.

Allah'ın bir kulundan razı olması, o kul için dünya ve âhirette en büyük bahtiyarlık ve en büyük nimettir. Kur'ân-ı Kerîm'de Süleyman (a.s.)'ın; "Rabb'im! Bana ve ana-babama lütfettiğin nimete şükretmemi ve senin razı olduğun sâlih ameller işlememi bana nasip eyle ve beni rahmetinle sâlih kullarının arasına dahil et." diye dua ettiği bildirilmektedir (Neml, 27/19).

Peygamberimiz (a.s.), "...Allah'ım! Gazabından rızana, azabından affına sığınırım." diye dua etmiştir (İbn Mâce, Dua, 3. II, 1263).

Allah'ın rızasını aramak, müminin özelliğidir (Fetih, 48/29). Kur'ân'da; müminler, Allah'ın rızasına uymakla, kâfirler ise Allah'ın gazabına dönmekle nitelenmiştir: "Hiç Allah'ın rızasına uyan (mümin) kimse, Allah'ın gazabına uğrayan ve yeri cehennem olan (kâfir) kimse gibi olur mu?" (Âl-i İmrân, 3/162).

Allah ve Peygamberi razı edilmeye layıktır (Tevbe, 9/62). En büyük nimet Allah'ın rızasıdır (Buhârî, Rikak, 51. VII, 200).

Âyet ve hadislerde Allah'ın; muhacir ve ensardan, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda çalışan, (Tevbe, 9/20-22, 62, 100) Hudeybiye'de Peygamberimize (a.s.) biat eden (Fetih, 48/18) Allah ve Peygambere düşman olanları dost edinmeyen, (Mücadele, 22) özünde, sözünde, fiil ve davranışlarında dosdoğru olan (sâdık) (Mâide, 5/119), kalbi, dili ve uzuvlarıyla nimetlere şükreden (Zümer, 39/7), sâlih ameller işleyen (Beyyine, 98/7-8), Allah'a karşı gelmekten sakınan (muttakî) (Âl-i İmrân, 3/15), kalbi, dili ve uzuvlarıyla Allah'ı daima zikreden (İbn Mace, Edeb, 53, II, 1245), Allah'a ve Peygambere itaat ederek huzura eren (mutmain) (Fecr, 89/27-30), Allah'a ortak koşmadan ibadetlere devam eden, Kur'ân'a sarılan (Müslim, Akdıye, 10. II, 1340), ana-babasını hoşnut eden (Tirmizi, Birr, 3. IV, 311), temizliğe riâyet eden (Buhârî, Savm, 27. II, 234), müminlerden razı olduğu bildirilmiştir. "Allah kendi rızasına uyan kimseleri, Kur'ân vasıtasıyla selamet yollarına eriştirir." (Mâide, 5/16).

Allah'ın rızasını kazanacak söz, fiil ve davranışlar sergilemeye çalışmak müminin en başta gelen görevi ve amacıdır. Söylediği küçük bir sözle insan Rabbinin rızasını kazanabilir. Peygamberimiz (a.s.); "Kul, önem vermediği, (ancak) Allah'ın razı olduğu bir söz söyler, Allah bu söz sebebiyle o kulun derecesini yükseltir. Bir kul da önemsemediği, (fakat) Allah'ın kızdığı bir söz söyler, bu yüzden Allah onu cehenneme atar." buyurmuştur (Buhârî, Rikak, 23. VII, 185).

Allah'tan razı olan ve Allah'ın da kendisinden razı olduğu nefse, nefs-i razıye ve nefs-i marziye denir. En yüce makam ise rıdvânullah'tır. Rab olarak Allah'tan, din olarak İslâm'dan, resûl olarak Hz. Muhammed (s.a.s)'den razı olanlar îmânın tadına ererler. (İ.K.)

Kuranda allah`ın rızası Güzel Kurani kerimimizde geçen allah`ın rızası ile ilgili ayetler. Kuranda geçen allah`ın rızası ile ilgili ayetler tarafmizca seçilip otomatik listelenmekte.

Kuranda allah`ın rızası ile alakali tahmini 25 ayet geçiyor 2:207 - Yine insanlardan kimi de vardır ki, Allah'ın rızasına ermek için kendini feda eder. Allah ise kullarına çok merhametlidir. 2:265 - Allah'ın rızasını aramak, kendilerini veya kendilerinden bir kısmını Allah yolunda sabit kılmak için mallarını Allah yolunda harcayanların hâli ise, bir tepedeki güzel bir bahçenin hâline benzer ki, ona kuvvetli bir sağnak düşmüş de yemişlerini iki kat vermiştir. Böyle bir bahçeye yağmur düşmese bile mutlaka bir çisenti vardır. Allah, yaptıklarınızı görür. 2:272 - Onları yola getirmek senin boynuna borç değildir, ancak Allah dilediğini yola getirir. Yaptığınız her iyilik sırf kendiniz içindir. Siz yalnızca Allah rızasını gözetmenin dışında infak etmezsiniz. İyilik cinsinden ne infak ederseniz o size aynen ödenir. Size hiçbir şekilde haksızlık yapılmaz. 3:15 - De ki, size, o istediklerinizden daha hayırlısını haber vereyim mi? Korunan kullar için Rablerinin yanında cennetler var ki, altlarından ırmaklar akar, içlerinde ebedî kalmak üzere onlara, hem tertemiz eşler var, hem de Allah'dan bir rıza vardır. Allah, o kulları görür. 3:162 - Allah'ın rızasına uyan kimse, Allah'ın hışmına uğrayan ve varacağı yer cehennem olan kimse gibi midir? Varış yeri olarak ne kötüdür orası! 3:174 - Bunun üzerine kendilerine hiç bir kötülük dokunmadan Allah'ın nimeti ve lütfuyla geri döndüler ve Allah'ın rızasına uydular. Allah büyük lütuf sahibidir. 4:114 - Bir sadaka vermeyi yahut iyilik yapmayı veyahut da insanlar arasını düzeltmeyi emreden(ler)inki hariç, onların aralarındaki gizli gizli konuşmalarının çoğunda hiçbir hayır yoktur. Kim bunları sırf Allah'ın rızasını kazanmak için yaparsa, yakında ona büyük bir mükafat vereceğiz. 5:2 - Ey iman edenler! Allah'ın alâmetlerine, haram aya, kurbanlık hediyelere, gerdanlıklarına ve Rablerinden lutuf ve rıza bekleyerek Kabe'ye yönelenlere sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haram'dan çevirdiklerinden dolayı bir topluma karşı olan kininiz, sizi saldırıya sevk etmesin. İyilik ve takva üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı çetindir. 5:16 - Allah o kitabla rızasına uygun hareket edenleri selamet yollarına iletir. Onları izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve onları dosdoğru yola sevk eder. 9:72 - Allah mümin erkeklere ve mümin kadınlara, altlarından ırmaklar akan cennetler vaad buyurdu. Orada ebedi kalacaklardır. Hem de Adn cennetlerinde hoş meskenler vaad etmiştir. Allah'ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte asıl büyük kurtuluş da budur. 9:100 - Muhacir ve Ensar'dan İslâm'a ilk önce girenlerin başta gelenleri ve iyi amellerle onların ardınca gidenler var ya, işte Allah onlardan razı oldu, onlar da Allah'dan razı oldular ve onlara, altlarında ırmaklar akan cennetler hazırladı ki, içlerinde ebedi kalacaklar. İşte büyük ve muhteşem kurtuluş budur. 9:109 - O halde binasını Allah korkusu ve Allah rızası üzerine kurmuş olan mı hayırlıdır, yoksa binasını yıkılmak üzere olan bir uçurumun kenarına kurup da onunla birlikte cehenneme yuvarlanan mı daha hayırlı? Allah, zalimler güruhunu hidayete erdirmez. 13:22 - Rablerinin rızasını kazanmak arzusuyla sabrederler ve namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açıkça Allah yolunda harcarlar ve çirkinlikleri güzelliklerle yok ederler. İşte bunlar, bu hayatın akibeti kendilerinin olacak olanlardır. 18:28 - Nefsince de, sabah akşam rızasını isteyerek Rablerine yalvaranlarla beraber candan sabret. Sen dünya hayatının süsünü isteyerek onlardan gözlerini ayırma. Kalbini, bizi anmaktan gafil kıldığımız, nefsinin kötü arzusuna uymuş ve işi hep aşırılık olan kimseye uyma. 20:84 - Musa: "Onlar benim izimdeler (arkamdan beni takip edip geliyorlar). Ben sana acele ettim (geldim) ki, hoşnud olasın" dedi. 20:109 - O gün, Rahmân'ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnud olduğu kimselerden başkasının şefaatı fayda vermez. 21:28 - Allah, onların önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir. Onlar, Allah'ın hoşnud olduğu kimseden başkasına şefaat etmezler. Hepsi de O'nun korkusundan titrerler. 27:19 - (Süleyman) onun sözüne gülümseyerek dedi ki: "Ey Rabbim! Bana ve ana babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın iyi iş yapmamı gönlüme getir. Rahmetinle, beni iyi kulların arasına kat." 39:7 - Eğer inkâr ederseniz, şüphe yok ki Allah'ın size ihtiyacı yoktur. Bununla beraber kulları hesabına küfre razı olmaz. Eğer şükrederseniz sizin hesabınıza ona razı olur. Hiçbir günahkar da diğerinin günahını çekecek değildir. Sonra dönüşünüz, Rabbinizedir. O vakit, O size bütün yaptıklarınızı haber verecektir. Çünkü O, bütün kalplerin özünü bilir. 48:29 - Muhammed Allah'ın elçisidir. Onun yanında bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûa varırken secde ederken görürsün. Allah'tan lütuf ve rıza isterler. Yüzlerinde secdelerin izinden nişanları vardır. Bu, onların Tevrat'taki vasıflarıdır. İncil'deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ziraatçıların da hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir. Allah inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir. 57:20 - Biliniz ki dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süs ve kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışından ibarettir. Bu, tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Ahirette ise çetin bir azab; Allah'tan mağfiret ve rıza vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir. 57:27 - Sonra bunların izinden ard arda peygamberlerimizi gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik, ona İncil'i verdik ve ona uyanların yüreklerine bir şefkat ve merhamet koyduk. Uydurdukları ruhbanlığa gelince onu, biz yazmadık. Fakat kendileri Allah rızasını kazanmak için yaptılar. Ama buna da gereği gibi uymadılar. Biz de onlardan iman edenlere mükafatlarını verdik. İçlerinden çoğu da yoldan çıkmışlardır. 60:1 - Ey inananlar! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olan kimseleri dost edinmeyin. Onlar size gelen gerçeği inkar ettikleri, Rabbiniz Allah'a inandığınızdan dolayı Resulü ve sizi (yurdunuzdan sürüp) çıkardıkları halde siz onlara sevgi ulaştırıyorsunuz. Eğer benim yolumda savaşmak ve benim rızamı kazanmak için çıktınızsa içinizde onlara sevgi mi gizliyorsunuz? Oysa ben sizin gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz her şeyi bilirim. Sizden kim bunu yaparsa doğru yoldan sapmış olur. 89:28 - Hem hoşnut edici, hem de hoşnut edilmiş olarak Rabbine dön. 92:20 - O ancak yüce Rabbinin rızasını aramak için verir.

Allah Rizasi

Vakti zamanında odunculukla geçinen, çalış kan, dürüst, dindar bir adam vardı O zamanda yaşayan bazı insanlar, yakın bir çevrede bulunan ve nadir yetişen bir ağaca kutsallık izafe etmişlerdi Adaklarını, dileklerini o ağaç aracılığıyla yapıyorlardı Bu oduncu anılan ağacı şirk (Allah'a ortak koşma) sebebi olarak görüyordu ve bunun için kesmeye karar verdi O zamana kadar kimse buna cesaret edememişti Oduncu bir gün baltasını aldı ve verdiği kararı uygulamak üzere yola koyuldu Yolda karşısına acayip görünüşlü, insana güven vermeyen biri çıktı Oduncu "sen kimsin?" diye sordu, o da "Ben şeytanım" diye cevap verdi Oduncu "Vay alçak vay hain demek insanları yoldan çıkaran sensin, şimdi seni geberteyim" diye söylenip üstüne çullandı Bir anda şeytanı altına alıp boğazına abandı "Demek ki insanları kandırıp o ağacı kutsallaştıran da sensin alçak herif" dedi Şeytan, "Boşuna uğraşma, çabalama, beni öldüremezsin, çünkü Allah tarafından kıya mete kadar insanları saptırmak için bana mühlet verildi Sen o ağacı kesmekten vazgeç sana bir öneride bulunacağım" diye karşılık verdi Oduncu "Kabule şayan ne önerin olabilir muzır herif?" diye çıkıştı Şeytan şu öneride bulundu:

- Sen o ağacı kesmekten vazgeçersen sana her sabah bir altın getirir yastığının altına koyarım Böylece seni geçindirmeye bile yetmeyen odunculuktan kurtulmuş olursun

Oduncu biraz yumuşar gibi oldu ve sordu:

- Peki vadettiğin bir altını getirmezsen ne olacak?

- O zaman bana dilediğini yap

Oduncu öneriyi, kabul etti, ağacı kesmeden geri döndü O gece yattı Sabah olunca yastığının altına baktı ve gerçekten bir altın konmuştu Buna çok memnun oldu Merakla ertesi günü bekledi Ertesi gün oldu ama yastığının altına para konmamıştı Belki başka bir yere koymuştur diye her yanı alt üst etti yine altın çıkmadı Buna çok içerleyen oduncu hemen bıçağını baltasını alıp şeytanı bulup öldürmek üzere yollandı Aynı yerde şeytanla yine karşılaştılar Oduncu şeytanı görür görmez hemen üzerine atıldı Ama önceki nin tersine şeytan kendisini bir un çuvalı gibi savurdu Adam kalktı, şeytanın üzerine yeni bir hamle yaptı Ama elini bile süremedi Artık insiyatif şeytana geçmişti Şöyle dedi:

- Boşuna uğraşma arkadaş, sen geçen sefer beni neredeyse haklıyordun, çünkü o zaman Allah rızası için yola çıkmıştın Şimdi ise bana kızgınlığın kendi nefsin için Bundan dolayı artık bana gücünü geçiremezsin, aksine sen mağlup olursun İsmail ÖZCAN - www.ihya.org - KISSADAN HISSELER


Allah rızası ne demek? Nasıl bulunur, nerede aranır?

Çıkış noktası olarak alemlerin varoluş nedenine bakmalı herhalde. Görünen görünmeyen alemleri yoktan yaratan alemlerin Rabbi bir hadis-i kudside gizli bir hazine idim, bilinmek istedim buyuruyor. Anlaşılan; sonsuz hazineler ve güzellikler sahibi, esma-i hüsnasının tecellilerini görmek ve göstermiş, şuurlu varlıklar yaratmış.

Şuurlu mahlukları içinde de insanı intihap etmiş onu bir meydanı imtihana atmış.

Acaba insanın yaratılmaya itirazı olabilir mi? Yani nankörlük damarı ile ne yapayım, yaratmasaydı, beni kendisi için yaratmış zaten diyebilir mi hâşâ?

Kimsenin varlığa, var olmaya bir itirazı yok. Kimse keşke yoklukta kalsaydım, hiç olmasaydım demiyor. Diyenlerin itirazı, var olmaya değil, istediği koşullarda var olamamaya..

Bediüzzaman dünya ile kavgalı olanları dörde ayırıyor:

Şimdi, dünyayı tahkir edenler dört sınıftır:

Birincisi, ehl-i mârifettir ki, Cenâb-ı Hakkın mârifetine ve muhabbet ve ibâdetine sed çektiği için tahkir eder

İkincisi, ehl-i âhirettir ki; ya dünyanın zarûrî işleri onları amel-i uhrevîden men ettiği için, veyahut şuhud derecesinde imân ile Cennetin kemâlât ve mehâsinine nisbeten dünyayı çirkin görür. Evet, Hazret-i Yûsuf Aleyhisselâma güzel bir adam nispet edilse, yine çirkin göründüğü gibi; dünyanın ne kadar kıymettar mehâsini varsa, Cennetin mehâsinine nispet edilse, hiç hükmündedir.

Üçüncüsü, dünyayı tahkir eder; çünkü, eline geçmez. Şu tahkir, dünyanın nefretinden gelmiyor, muhabbetinden ileri geliyor.

Dördüncüsü, dünyayı tahkir eder; zîrâ, dünya eline geçiyor, fakat durmuyor, gidiyor. O da kızıyor. Teselli bulmak için tahkir eder, "Pistir" der. Şu tahkir ise, o da dünyanın muhabbetinden ileri geliyor. Halbuki, makbul tahkir odur ki, hubb-u âhiretten ve Mârifetullâhın muhabbetinden ileri gelir. Sözler, s.572

İşte bu üçüncü ve dördüncüler sözünü ettiğim itiraz ehli olabilirler.

Dolayısı ile en başta bizi yoktan var edip bu güzel dünyada ağırladığı için Rabbimize sonsuz minnettar olmak durumundayız.

Ama dahası var; Rabbimizin bizi burada yaşatması, halden hale çevirmesi, çeşitli imtihanlardan geçirip pişirmesi hep kıvama gelmemiz için. Ne kıvamı? Ona muhatap olma kıvamı, cennete layık olma kıvamı.

O bizi asıl, ebedî olan makkarr-ı saltanatına almak, orada Cemâli ile şereflendirmek istiyor.

Peygamber Efendimizin bildirmesi ile ilmel yakîn biliyoruz ki Onu görmek, her türlü cennet nimetinin fevkinde.

Ey insan! Bilir misin nereye gidiyorsun ve nereye sevk olunuyorsun?

Dünyanın bin sene mesudâne hayatı, bir saat hayatına mukabil gelmeyen Cennet hayatının; ve o Cennet hayatının dahi bin senesi, bir saat rüyet-i cemâline mukabil gelmeyen bir Cemîl-i Zülcelâlin daire-i rahmetine ve mertebe-i huzuruna gidiyorsun. Mektubat, s.223

Öyle ise dünyada ufak tefek sinek ısırması mesâbesinde olup aslında içinde nice rahmet eserlerini barındıran bazı sıkıntılara maruz veya şahid olan şu nazlı insan, hemen itiraza girişmeden, mazhar olduğu nimetleri düşünmeli.

Minnet teşekkürü gerektirir. Bu, kulun yaratanına teşekkürü olduğunda ibadet olarak tezahür eder.

Öyleyse diyebiliriz ki Rabbimizin rızası, öncelikle; onu Rab olarak tanıdığımızın, ona hiç bir şeyi ortak koşmadığımızın, bütün hücrelerimizle minnettar olduğumuzun ifadesi olarak, buyurduğu ibadetleri yapmaya ma'tûfdur. Tabii bu ibadetlere bizim ihtiyacımız olduğu ayrı bir konudur; şimdilik girmeyelim.

Sonra da, Rabbimiz güzeldir, güzeli sever. İşin güzelini, muamelenin güzelini, sözün güzelini, iyiliğin güzelini, ikramın, insanlığın, herşeyin güzelini sever.

Dolayısı ile bizden razı olmasının bir koşulu da onun yarattıkları ile iyi geçinmek, iyilikte bulunmak, en azından zarar vermemektir.

Benim anladığım; Allah rızasınına uygun kul olmak; her anında, hayatının fonunda hep Onu, ne yaparsan senden hoşnut olacağını düşünerek yaşamak halidir.

Ne kadar yapabilirsek artık..

Rabbim rızasına ulaştıracak yolları bize göstersin ve o yollardan gitmeyi de nasip etsin inşaallah.

Advertisement