Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
Refet Bele

Tuğgeneral İbrahim Refet Paşa

İbrahim Refet Bele (d. 1881, Selanik – ö. 3 Ekim 1963, İstanbul), Türk asker ve siyasetçi.

Kurtuluş Savaşını başlatan beş komutandan birisidir (diğerleri Mustafa Kemal Paşa, Ali Fuat Paşa, Kâzım Karabekir ve Rauf Orbay). Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında İçişleri Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı görevlerinde bulunmuştur.

Gazze Savaşı kahramanı olan Refet Paşa, 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal ile Samsun’a çıkarak Kurtuluş Savaşı’nı başlatanlar arasında yer almış ve Atatürk’ün çalışma arkadaşları arasına girmiştir.

Kurtuluş Savaşı'nı sonlandıran Mudanya Mütarekesi'nin imzalanmasından sonra Ankara hükümetinin İstanbul'daki temsilcisi sıfatıyla Saltanatın kaldırıldığını Sultan Vahdettin'e tebliğ eden, 4 Kasım 1922'de İstanbul'un idaresine TBMM namına el koyan, Vahdettin'in İstanbul'dan kaçışından sonra Abdülmecit Efendi ile görüşen ve TBMM tarafından halife seçilmesi üzerine ona uyması gereken şartları tebliğ eden kişi Refet Bey olmuştur.

I. dönem İzmir, II. Dönem İstanbul milletvekilliklerinde bulunan Refet Bele, cumhuriyet döneminde Mustafa Kemal Paşa ile görüş ayrılıklarına düşmüş ve Türkiye'nin ilk muhalefet partisi olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kurucuları arasına yer almıştır. İzmir suikastı sanıklarındandır. Suikast girişimi nedeniyle yargılanıp beraat ettikten sonra Atatürk’ün sağlığında tekrar milletvekili olabilen iki kişiden biridir (diğeri Ali Fuat Paşa). V. dönem İstanbul bağımsız milletvekilliğinin ardından üç dönem Demokrat Parti milletvekili olarak mecliste yer almıştır.

Yaşamı

Ailesi ve öğrenim yılları

1881 yılında Beşiktaş, İstanbul'da doğdu. Babası Mehmet Servi Bey, annesi Emine Hanım’dır.[1] Selanik’te yaşayan Bulgar kökenli bir aileye mensuptu. Soyadı Kanunu’ndan sonra aldığı Bele soyadı, Bulgaristan’da dedesi Beleli Mehmet Bey’in sahip olduğu Bele kasabasından gelmiştir. Balkanlar’daki karışıklılar nedeniyle İstanbul’a gelen ailesi, bebekliğinde Selanik’e geri dönmüşlerdi. İlk ve orta öğrenimini İstanbul ve Selanik’te tamamladıktan sonra girdiği İstanbul’daki Harp Okulu’nda ileride milli mücadelenin lideri olacak kişilerle birlikte okudu.

1898 yılının sonunda piyade teğmen rütbesi ile mezun olup 3. Ordu ermine verildi. 1903 yılındaki Bulgar ayaklanmasının bastırılmasında rol aldı. 1903’te üsteğmen, 1906’da yüzbaşı oldu. 1908’de Hareket Ordusu Jandarma Taburu’nu komuta etti. Bu dönemde İttihat ve Terakki Cemiyeti üyesi oldu. İttihat ve Terakki’nin kurucularından Talat Paşa’nın en yakın arkadaşlarındandı. 31 Mart Vakası’ndan sonra toplanan İttihat ve Terakki Kongresi’nde cemiyetin siyasi parti haline gelmesi ve askerin politikadan çekilmesi gerektiğini savunan Mustafa Kemal’i destekledi.[1]

Ekim 1909’da başladığı Harp Akademisi’ne devam ederken once İtalyan seferberliğine, sonra Balkan Savaşı’na katıldı. 1 Kasım 1912’de Harp Akademisi’ni birincilikle bitirip Genelkurmay Karargahı’na atandı ve 1914’te I. Dünya Savaşı’na katıldı. Savaşta Sina-Filistin Cephesinde, özellikle İkinci Gazze Muharebesi’nde büyük yararlıklar gösterdi, bir çok madalya ve nişan kazandı; savaşın son günlerinde dönemin iç işleri bakanı Sina da başarı göstermiş olan Refet bey'in Jandarma Genel Komutanı olmasını önerdi.Yıldırım Orduları komutanı Liman von Sanders, bir İngiliz saldırısı beklediği için Refet bey'i göndermedi.

Kurtuluş Savaşı

İstanbul'daki Mücadeleler

Refet Bey, Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra İstanbul’a dönebildi. Üstlendiği Jandarma Genel Komutanlığı görevi, ülkeyi birarada tutmaya çalışırken jandarmayı alternatif bir güç olarak gören milliyetçi subaylar için önemliydi.[1] İstanbul’un asayiş sorunu ile ilgilenirken bir yandan da Anadolu’ya silah gönderen Refet Bey, İzzet Paşa Kabinesinin kurulduğu bu günlerde; İstanbul’da kasten bir anarşi ortamı oluşturarak bir asayiş problemi ortaya çıkarmak ve dıştan yapılacak bir müdahaleye zemin hazırlanmak isteniyordu 19 Ocak1919’da [Vahdettin]'in ve Damad Ferit Paşa'nın işine gelmediği için görevinden azledildi.

Jandarma Genel Komutanı olarak görev yaptığı günlerden itibaren, Milli Mücadele planları için Mustafa Kemal’in evinde yapılan toplantılara katılmaktaydı. Mustafa Kemal, Ali Fuat, Rauf, Kazım Karabekir Beyler ile birlikte “Kurtuluş Savaşı’nın İlkleri” diye anılan grubun parçası oldu. Bu toplantılarda Anadoluda ki gücün başına Mustafa Kemal'in geçmesini önerdi. Bir diğer hatıraya göre İstanbul-Erenköy'deki bir toplantıda bu görev için Nuri Paşa seçilmiş fakat bu karar Refet Bey'in de baskısı ile değiştirilmiştir. Refet Bey bu toplantılarda bu savaş kazanılırsa Mustafa Kemal'in liderliği bırakmayacağını da sözlerine eklemiştir.

Anadolu'ya geçiş ve resmi görevden ayrılma

16 Mayıs 1919’da, 9. Ordu Müfettişi göreviyle ve Milli Mücadele’yi başlatma maksadıyla Anadolu’ya giden Mustafa Kemal’i götüren Bandırma Vapuru’na binerek birlikte Samsun’a gitti. Bu yolculuğa katılmasını Mustafa Kemal istemişti. Gidiş izni yoktu 15 Mayıs 1919 da İngilizlerden vize alabildi. Mustafa Kemal'e İngilizlerin gemiyi batıracağını söyledi. 17 Mayıs günü kendisi de 9. Ordu'ya bağlı, merkezi Sivas’ta bulunan 3. Kolordu Komutanlığı ile görevlendirildi.

Samsun’a vardıktan sonra başlatılan Milli Mücadele’nin gerekçesini, amacını, yöntemini açıklayan bir belge niteliğindeki Amasya protokolünün hazırlandığı toplantılara katıldı. 21 Haziran 1919 da gizli bir genelge ile duyurulan protokolde imzası olanlardan birisiydi.

Amasya Protokolü’nün imzalanmasının ardından Mustafa Kemal ve Rauf Bey’lerle Sivas’a giden Refet Bey, diğerleri Erzurum Kongresi’ne katılmak için yola devam ederken Sivas Kongresi hazırlıklarını tamamlamak için bu şehirde kaldı.

İngilizler’in temmuz ayı başında Samsun bölgesine asker çıkarmaları üzerine Refet Bey Kavak civarına topçu birliği koyarak bu harekatı durdurdu. Harbiye Nezareti’nden kendisine gönderilen ve Mustafa Kemal'in emirlerini dinlememesi gerektiğini aksi halde bu durumun İngilizlere işgal hakkı tanıyacağını bildiren telgrafa uzun bir yanıt vererek “Mustafa Kemal'in Erzurum’da olduğunu, onun bu durumla ilişkisi olmadığını, bunun yurtsever herkesin yapacağı bir hareket olduğunu” bildirdi. 13 Temmuz 1919'da Takvim-i Vekayi de yayınlanan yazı ile ordudaki görevinden alındı. Görevden alınacağını hisseden Refet Bey ise 12 Temmuz’da Kavak’tan gönderdiği telgrafla istifasını bildirmişti. Böylece 3. Kolordu Komutanlığı görevini yerine atanan Albay Selahattin Bey’e devretti.

Erzurum ve Sivas Kongreleri

Refet Bey, ordudan ayrıldıktan sonra Erzurum Kongresi’ne ve ardından Samsun delegesi olarak Sivas Kongresi’ne katıldı. Erzurum Kongresi sürerken bölgedeki askeri ve mülki makamlara Mustafa Kemal Paşa ve Refet Bey’in yakalanıp İstanbul’a gönderilmeleri emri iletilmiş ancak Kazım Karabekir Paşa, bu kişilerin tutumlarında kanunlara aykırı bir hal görülmediğini bildiren bir telgrafla yanıt vermişti.

Erzurum Kongresi’nde Milli Mücadele’yi sürdürebilmek için geçici bir hükümet gibi çalışmak üzere 9 kişilik Temsil Heyeti seçilmişti. Sivas’a geldiğinde Refet Bey, Temsil Heyeti tarafından onuncu kişi olarak heyete dahil edildi; onun önerisi ile kongrede temsilcisi olmayan bölgelerden 6 üye daha Kongre tarafından seçilerek heyetin üye sayısı 16’ya çıkarıldı. Refet Bey, Sivas Kongresi'nde Amerikan mandasını savunan grupta yer aldı ve 8 Eylül günü uzun bir konuşma ile mandayı savundu.

Kongre sırasında Konya Valisi’nin İstanbul hükümetine bağlı tutumunu devam ettirmesi üzerine Mustafa Kemal, Temsil Heyeti adına Refet Bey’i Konya’ya gönderdi. Ancak Refet Bey henüz Ereğli’de iken valinin İstanbul’a kaçtığı, halkın seçtiği yeni valinin vali vekili olarak göreve başladığını öğrendi.

Aydın Cephesi Komutanlığı

Batı Anadolu Kuvayı Milliye Ordusunu’nun komutanlığına Ali Fuat Paşa’yı atanmıştı. Ali Fuat Paşa da efeler tarafından idare edilmekte olan Aydın Kuvayı Milliyesi’ni idare edecek bir komutan ihtiyacını hissederek bu göreve Refet Bey’i önerdi. Konya’da bulunan Refet Bey, Heyet-i Temsiliye tarafından Aydın ve Salihli cephesine komutan olarak gönderildi. “Nazilli Komutanı Servet Bey“ kod adı ile Nazilli’ye yerleşti. Cephede Demirci Mehmet Efe’nin Mustafa Kemal ve Heyet-i Temsiliye’ye karşı tereddütlerini giderip Kuvay-ı Milliye taraftarı olmayan danışmanlarını görevden almasını sağladı. 1920 başlarından itibaren fiilen 23. ve 57. tümenleri idare etti. Bu görevi Düzce Ayaklanması’na kadar devam ettirdi. Bir yandan da İstanbul’dan Anadolu’ya silah ve mühimmat kaçırılması; İtalyan işgalindeki Antalya depolarında bulunan silah ve mühimmatın Kuvay-ı Milliye’ye kazandırılması ile ilgilendi.

Milletvekilliği, İçişleri Bakanlığı

Refet Bey, Son Osmanlı Meclis-i Mebusanı seçimleri sırasında İzmir milletvekili olarak seçildi ancak rahatsızlığını ileri sürerek İstanbul’a gitmedi. İstanbul’un işgali ve mebusan meclisinin feshedilmesi üzerine 19 Mart’ta başlayan 1. TBMM seçimlerinde İzmir millletvekili seçildi. İstanbul’un işgalinden sonra Konya valisinin ve komutan Fahrettin Bey’in İstanbul’la ilişkileri kesmemesi üzerine o sırada Nazilli’de bulunan Refet Bey, Konya’ya yöneldi; vali, komutan ve şehrin ileri gelenlerinden oluşan bir heyeti emrivaki ile Ankara’ya götürdü. Buradaki görüşme sonucunda farklı görüşler giderilmiş ve Konya’nın da milletvekili seçmesi sağlanmıştı.

Refet Bey, hilafet yanlıları tarafından Nisan ayında Düzce’de başlatılan ve gittikçe yayılan isyanın bastırılmasında, ardından Haziran ayında başgösteren Yozgat İsyanının bastırılmasında görev aldı; Ağustos ayında Ankara’ya döndü. Bu arada 14 Temmuz günü verilen ve 25 Temmuz’da padişah tarafından onaylanan bir kararla idama mahkum edilmişti.

İzmir milletvekili olarak TBMM’ye takdim edilen Refet Bey, 16 Eylül 1920’de Dahiliye Vekilliğine (İçişleri Bakanlığı) getirildi. İçişleri Bakanı iken Konya’da çıkan Delibaş Mehmet ayaklanmasını bastırmak üzere görevlendirildi, bu görevi başarıyla tamamladıktan sonra Ankara’ya döndü. Bakan sıfatını 18 Mart 1921’deki istifasına kadar taşımıştı ancak sürekli cephede görev yaptığı için bakanlığa Adnan Bey (Adıvar) vekalet etmekteydi.

İçişleri Bakanı olduğu dönemde, Mustafa Kemal'in diktatör olacağından şüphelenen Eyüp Sabri (Akgöl), Adnan Adıvar, Şeyh Servet,Hakkı Behiç, Nazım Abalıoğlu, Yunus Nadi Abalıoğlu gibi Yeşil Ordu'nun mensupları Yeşil Ordu dağıtılınca 1920 Temmuz ayında sol bir oluşum olan Halk Zümresi'ni kurdular. Bunun üzerine Mustafa Kemal’in emriyle 18 Ekim 1920’de kurulan danışıklı bir parti olan Türkiye Komünist Fırkası kuruldu. Mustafa Kemal Halk Zümresi içindeki ılımlıları ikna edip bu partiyi kurdurdu. Milliyetçi hareketin daha Sovyet desteğine ihtiyacı vardı. Bu nedenle sol kanadı bastırma politikası gütmedi. Bu partiyi kontrol altında tutmak için de Refet paşa ve diğer paşaları bu partiye üye yaptırdı. Ancak Refet Bele'nin parti ile ilgili hiç bir faaliyeti olmadı.

Güney Cephesi Komutanlığı ve Ayaklanmalar

22 Haziran 1920’de başlayan Yunan saldırısı ile Balıkesir ve Bursa’nın işgal edilmesi üzerine, ancak düzenli ordunun Yunan kuvvetleri ile başa çıkabileceğine karar verilmiş; Kuvay-i Milliye’nin tasfiye edilip düzenli ordu kurulmasına başlanmıştı. Bu sırada batı cephesi kuzey ve güney olarak ikiye bölündü; kuzey cephesi komutanlığına İsmet Bey (İnönü), güney cephesi komutanlığına Refet Bey getirildi.

Refet Bey, Ankara Genel Kurmayının acilen süvari birliği kurması istemi üzerine Demirci Mehmet Efe, Sarı Efe, Yörük Ali Efe gibi milli müfrezelerden bir süvari birliği kurmaya başladı. Milis kuvvetlerin sona erdirildiğini kendisini de Atlı Takip Kuvvetleri Komutanlığına atadığını Isparta da bulunan Demirci Efe'ye bildirdi. Ankara'daki Genelkurmay'ı, düzenli ordu birliklerine katılmayı reddeden Demirci Efe'nin Çerkez Ethem'in güçleri ile birleşme konusunda mektuplaştıkları konusunda bilgilendirip, Demirci Efe'ye karşı hemen harekete geçilmesi konusunda uyardı. Mustafa Kemal onayı ile Refet Bey, 700 kişilik askeri ile 800 kişiden oluşan Demirci Efe'nin birliğini 16 Aralık 1920 de İğdecik köyün de bastı. Bu çatışma da Demirci Efe yakın adamları ile Uluborlu'ya kaçtı;18 Aralık 1920'ye kadar 700 kadar adamı yakalandı. Bunların suç işlememiş olanları düzenli orduya alındı. Refet bey 1956 da İğdecik baskınını yapan Şerif bey ile yaptığı söyleşide 8 senelik arkadaşını öldürmek istemediğini anlatmıştır. Demirci Efe 30 Aralık 1920’de teslim oldu. Olayın ardından Demirci Efe ’nin servetine el koymakla suçlanıp, bu konuda mecliste yapılan görüşmede kendisini savunmak zorunda kaldı. Savunmasında hazinesini Isparta daki devlet kasasına koymayı düşündüğünü fakat baskın olur diye kendisinin sakladığını belirtti. Sakladığı hazineyi Demirci Efe'ye verdiğini söyledi

Çerkez Ethem ile Refet bey'in arası Yozgat Ayaklanması'nın bastırılması sırasında açılmaya başladı. Çerkez Ethem Yozgat'a 300 kişilik müfrezesi ile giren Refet bey'i isyancılarla çatışmamakla suçladı ve bu konuda Mustafa Kemal'e bir telgraf çekti. Bu arada Refet bey halkın şikayeti üzerine zorla asker için halktan adam toplayan Çerkez Ethem'in adamlarını engelledi. Bu olaydan sonra Ankara'ya giden Refet Bey, Çerkez Ethem'in birliklerine katılmak isteyen kişilere engel oldu. Bu olaya kızan Çerkez Ethem Refet Bey'e hakaret dolu bir mektup yazdı. 23 Ocak 1920’de Salihli yöresinde çetecilik yapan ve düzenli orduya katılmayı reddeden Çerkez Ethem’in birliklerinin büyük kısmını silahlarıyla teslim aldı. Çerkez Ethem Batı cephesinin iki komutanlığa ayrılmasını istemedi ve bu cephenin de komutanlığına İsmet İnönü'nün getirilmesini istedi. Mustafa Kemal ile yaptığı özel görüşmede Refet Bey'e güveni olmadığını söyledi. Aralık 1920 nin başlarında Çerkez Ethem padişaha bağlılığını bildiren bir telgraf çekdi. Ankara daki bakanlar kurulu kardeş kanı akmaması için bir "Nasihat heyeti" gönderilmesine karar verildi. Heyet Refet bey ve Fahrettin bey'in görevden alınmasını isteyince Mustafa Kemal Nasihat heyetinin gönderilmesi engeller ve Çerkez Ethem kayıtsız şartsız Milli kuvvetlere katılırsa affedeceğini bildirir. Çerkez Ethem bu teklifi reddeder. 3 Ocak 1921 de Refet Bey ve İsmet Bey'in kuvvetleri Çerkez Ethem'in kuvvetlerine hucum eder ama fazla dirençle karşılaşmazlar ve asilerin çoğu milli orduya katılır. Çerkez Ethem ve kardeşleri ise Yunanlılar’a sığınıp kaçtılar. Mustafa Kemal, Nutuk’ta Çerkez Ethem ve kardeşlerinin canlarını kurtarabilmelerinden ötürü Refet Bele’yi eleştirdi. Refet Bele sonraki yıllarda yaptığı bir söyleşide Çerkez Ethem'in kaçarken hiçbir asker ve cephaneyi götürmediğini yakalanan askerlerin ifadesine göre Çerkez Ethem'in askerlerine milli orduya katılmalarını nasihat ettiğini söyler.

Çerkez Ethem isyanını fırsat bilen Yunanlılar'ın 6-11 Ocak 1921’de gerçekleştirdiği saldırı harekatının Türk kuvvetleri tarafından püskürtülmesinden sonra rütbesi mirvalığa (tümgeneralliğe) yükseltildi. 18 Mart 1921’de İçişleri Bakanlığı görevinin daha fazla vekaleten idare edilmesi mümkün olmadığından ötürü bakanlıktan çekildi.

Yunan kuvvetlerinin Mart ayında başlattıkları yeni taarruz II. İnönü Zaferi ile sonuçlanmıştı. Ne var ki bu zafer sonrasında Refet Bey komutasında gerçekleşen Aslıhanlar ve Dumlupınar Muharebeleri’nde kesin bir sonuç alınamadı. Mustafa Kemal bu savaşları yenilgi olarak gördü . Batı Cephesi’ni tek komuta altına almaya karar veren Mustafa Kemal Paşa, Güney Cephesi’ni Batı Cephesi’ne bağlayarak İsmet Paşa komutasına verdi. Refet Paşa’ya Milli Savunma Bakanlığı teklif ettiyse de o reddederek Genelkurmay Başkanı olmayı istedi; bu isteği kabul edilmedi. Refet Paşa, cepheden ayrılarak Kastamonu’da bir sayfiye yeri olan Ecevit tesislerinde dinlenmeye çekildi.[1] Refet Paşa’nın bu sırada İnebolu’da İstanbul’daki Müttefik orduları başkomutan General Harrington tarafından görevlendirilmiş bir İngiliz subayı ile yaptığı görüşmeler Anadolu’nun sesini İngiltere’ye duyurmak açısından faydalı olmuştur.

İçişleri ve Milli Savunma Bakanlıkları

Refet Paşa, Kastamonu’daki dinlenme döneminden sonra 30 Haziran 1921'de ikinci defa Dahiliye Vekilliğine seçildi. Yunan taarruzu sırasında meydan gelmiş ve bastırılmış olan Koçigiri ayaklanmasından sonra Dersim halkının ayrı yönetim isteği gündeme gelince şiddetle karşı çıktı.

Mustafa Kemal Paşa’nın Başkumandan olduğu 5 Ağustos 1921'de ek olarak Milli Müdafaa Vekâletini de üstlendi. Ordunun silah ve donatım ihtiyaçlarını süratle karşılamak için çok büyük çaba sarfetti. Kilimlerden asker kaputu, gaz tenekelerinden ilaç kutusu, sapan demirlerinden kılıç yaptırmak gibi fikirleri uyguladı. Bu çabalarıyla ordunun zafere ulaşmasına yaptığı büyük katkı Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ve Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa’dan takdir aldı. 10 Ocak 1922’de sağlık durumunu gerekçe göstererek Milli Müdafaa Vekaleti görevinden ayrıldı.

Refet Paşa, bakanlıktan ayrıldıktan sonra Hilâl-i Ahmer (Türk Kızılay Derneği) Başkanlığını üstlendi. Yeni savaş hazırlığı sırasında kendisine 1. Ordu Komutanlığı önerildiyse de kabul etmedi. Başkomutanlık Meydan Savaşı’nın kazanılmasının ardından gerçekleşen Mudanya Mütarekesi görüşmeleri sırasında gerektiğinde delegasyona yardım etmek için Mudanya’da kalması uygun görüldü.

İstanbul Temsilcisi

Mudanya Mütarekesi gereği Trakya topraklarının teslimi yapılırken Türkiye’yi temsil edecek kişi olarak Mustafa Kemal’in isteği ile Refet Paşa görevlendirildi. 19 Ekim günü TBMM Muhafız Grubu’ndan 100 kişilik bir kuvvetle Gülnihal Vapuru ile Mudanya’dan ayrılıp İstanbul’a geldi. Onun gelişi ile Ankara hükümetinin İstanbul temsilciliği görevi, o güne kadar temsilciliği yürütümüş olan Hamit Bey’den kendisine geçti.

Bu arada İtilaf devletlerinin nota vermesi basına yansımıştı.Bu tartışma konusu olunca Refet Paşa basına ankara hükümetinin bazı isteklerde bulunduğu açıklamasını yaptı. Refet paşa karargahını hazırlanmış olan Şark Mahfili ne kurdu. Daha sonra 8 Kasım da Bab-ı Ali Sadaret dairesine yerleşti. Bu arada İstanbul da ki Felah gurubunu lağvedip burada ki subayları karargahına aldı. Gümrük tarifelerini değiştirdi. Bazı amllarda gümrük vergisini düşürdü veya yükseltti. Bazı kuruluşlarına mal varlığına el koydu. Bazı işgal yasaklarını kaldırdı bazılarını hafifletti. İşgal kuvvetlerinin basın sansürünü kaldırdı ve kendi yeni kurallar koydu. Karargahın da sansür kurulu kurdu. İstanbul basının Ankara hükümeti ile ilgili karşıt yayınları sansürlendi. Ankara dan gelen emirle Renin gazetesini kapattı. Bu gazete eski adı olan Tanin ile yayın hayatına devam etti. İşgal kuvvetlerinin olağanüstü hal mahkemeleri kaldırıldı burada yargılananların yargısı Türk mahkemelerine kaydırıldı. General Harrington takviye kuvvetleri gönderilmemesi konusunda Lord Curzon ve hükümetini eleştirirken Lord Curzon da Harrington'ın Refet Paşa'nın karşısında sıkı duramadığından yakındı.

Mudanya mütarekesi nde olmamasına rağmen Gelibolu'nun Türk idaresi altına alınmasını sağladı. Antlaşmaya göre Türkler asayiş için 8.000 kişilik jandarma çıkarttı. Refet paşa asayiş için bu miktar jandarmanın yetersiz olduğunu itilaf devletlerine kabul ettirip ek jandarma birliği çıkartmıştır. Jandarma iki kıtaya ayrıldı. Sabit jandarma en yüksek yerel mülki amire bağlı kalarak iç güvenliği sağlayacak seyyar jandarma kıtası da eşkiyalık ve çeteciliği önlemekle görevlendirildi.

2 Kasım 1922 de Ankara hükümeti Sağlık Bakanı ve Sinop milletvekili olan Dr. Rıza Nur ve arkadaşlarının saltanatın kaldırılması için verdiği tasarı kabul edilince bu haberi Sultan Vahdettin'e bildirme görevi Refet Paşa'ya verildi. Saraya gidip bu haberi Sultan Vahdettin'e verdi. İstanbul daki işgal kuvvetleri başkomutanı General Harrington Sultan Vahdettin'in ülkeden ayrılışını bir mektup ile Refet Paşa’ya bildirdi. İşgal kuvvetleri komutanlığına da yetkinin Ankara hükümetinde olduğunu bildirdi. Ankara'dan gelen emir ile veliaht Abdülmecit ile görüşüp halifeliği kabul edip etmemesi konusunu görüştü. Bu konuda padişahlık hevesinde olmaması için teminat senedi imzalattı. Ankara ayrıca Kutsal emanetlerin kaçırılmaması için korunması emrini verdi. Veliaht bu görüşmede halife olrak tahta geçmek istediğini söyledi. 4 Kasım 1922 de Ahmet Tevfik Paşa hükümeti istifa etti. Resmi Gazete Takvim-i Vekayi son sayısını çıkardı. 5 Kasım 1922 de Refet paşa İstanbul'daki bakanlıklara görevlerini bırakmaları emrini verdi. Halife Abdülmecid e aşırı saygı göstermesi ve Konya adında bir at hediye etmesiMustafa Kemal'i rahatsız etti. Bu olaydan hemen sonra İstanbul daki görevine son verildi Mustafa Kemal Büyük Nutuk da bu konudan bahsetmiştir. . 29 Kasım 1922’de Doğu Trakya’nın tamamı TBMM hükümeti idaresine alındığında kendisine verilen temsil görevi sona ermişti. İstanbul temsilciliği görevine Adnan Bey getirildi; Edirne valisi Şakir bey de Trakya nın teslim alınmasını gerçekleştirdi. Kendisi ise Trakya’da bir ordu kurmakla görevlendirildi. Karagahını Tekirdağ'a kurdu. Bölgenin işgal hasar raporunu hazırladı. Bu rapora göre 130 000 Türk öldürülmüş çok önemli miktarda mal ve eşya zaiyatı verilmişdi. Bu zararlar Yunanlılar Trakya yı boşaltıp İtilaf devletleri heyetlerine teslim ederken verilmiş çoğu götürülmüşdü. Oysa Mudanya antlaşmasına göre işgal kuvvetleri çekilirken İtilaf devletleri önlem alacaklardı fakat hiçbir şekilde almadılar. Bu arada Genelkurmay başkanı mareşal Fevzi Çakmak Paşa nın emri ile komitacı Fuat Balkan 1923 yılı Ocak ayından itibaren Refet paşa ya bağlandı ve en az haftada bir kez rapor verdi. Lozan antlaşması görüşmeleri başlayınca Refeet paşa Fuat Balkan'a tahsisat verilmeyeceğini ve müfrezesinin lağvedileceğinin karara bağlandığını bildirdi. Aralık 1922 de Lozan konferansının kesilmesinin gündeme gelmesi üzerine 21 Aralık 1922 de askeri tedbirler alınmaya başlandı. Bu harekata göre ordular önce Boğaz'ı tutacak düşman gemilerinin geçişini engelleyecek ve Anadolu yakasındaki İngilizler denize dökülecekler Refet paşa da kuvvetleri ile İngiliz kuvvetlerini imha ve esir edecekti. 23 Nisan 1923 de ikinci dönem müzarekeler başlayınca bu plan durduruldu. Trakya’daki görevini sürdürürken meclis seçimlerine katıldı ve II. dönem meclis seçimlerinde İstanbul milletvekili seçildi. 8 Ekim 1923’te ordudaki görevi sona erdikten sonra milletvekilliği görevine devam etti.

Cumhuriyet Dönemi

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası

Milli Mücadele sonrasında köklü ve hızlı devrim hareketlerinden rahatsızlık duyan Refet Bey, 9 Kasım 1924'te Halk Fırkası’ndan istifa etti.ve 17 Kasım'da kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kurucuları arasında yer aldı. Mustafa Kemal Büyük Nutkunda sık sık İstiklal Savaşını birlikte başlattıkları Ali Fuat Paşa, Kâzım Karabekir ve Rauf Orbay gibi, kendisini de eleştirmiştir. 1922-1923 yıllarındaSovyetler Birliğinin Ankara büyükelçisi Semyon I. Aralov yazdığı kitabında Rauf Orbay ve Refet Bele'nin Sovyetlere karşı olup komprador burjuvazinin temsilcisi olduğunu yazdı.

Partinin kapatılmasından sonra, Atatürk’e karşı yapılan İzmir Suikastı girişimi nedeniyle kendisi de Ali Fuat Paşa, Kâzım Karabekir ve Rauf Orbay ile birlikte tutuklandı, Refet paşanın tutuklanma nedeni suikastın en önemli organizatörlerinden İzmit milletvekili Şükrü bey'in tutuklanmasından hemen sonra Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kurucularının Refet paşa nın evinde buluşmasıdır. Refet paşa mahkemede, Şükrü bey'in milletvekili olarak tutuklanmasının önemli bir konu yüzünden olabileceğini düşündükleri için bu toplantıyı yaptıklarını söyledi. Yargılandığı İstiklal Mahkemesi’nden beraat etti. Refet paşa İstanbul da Kalamışta ki köşkünde oturuyordu.

1 Kasım 1926'da milletvekilliğinden istifa etti. 8 Aralık 1926'da kendi isteğiyle askerlikten emekliye ayrıldı. 1935 yılına kadar politikadan uzak kaldı.

Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekilliği

II.Dünya savaşı başlamadan önce İsmet İnönü, Mustafa Kemal'in siyasetini eleştirdikleri için anlaşmazlığa düştüğü silah arkadaşları ile temasa geçip ılımlı siyaset izlemeye başladı. 1939 genel seçimlerinde Kılıç Ali ve Şükrü Kaya gibi Mustafa Kemal Atatürk'ün yakın çalışma arkadaşları TBMM ye giremezken Kazım Karabekir, Hüseyin Cahit Yalçın, Refet Bele ve Ali Fuat Cebesoy gibi muhalifler İsmet İnönü'nün yeni siyaseti ile TBMM ye girdi. Refet Bele, 1938 yılıV. Dönem seçimlerinde seçime katılan tek partiCHP den İstanbul'dan milletvekili seçilerek yeniden TBMM ye girdi. VI, VII, ve VIII. Dönemlerde de İstanbul Milletvekili seçilerek TBMM'deki yerini 1950'ye kadar korudu.

8 Nisan 1950'de Beyrut'taki Birleşmiş Milletler Ortadoğu Filistin Mültecilerine Yardım ve Bayındırlık Ajansı Türkiye Delegeliğine atandı. 22 Şubat 1961'de bu görevden ayrıldı. Lübnan’da El Pasha lakabı ile tanındı.

1949’da Perihan Hanım ile evlenen Refet Bele’nin Birleşmiş Milletler’de görev yaptığı 1953 yılında dünyaya gelen Zeynep Asuman Begüm adlı bir kızı vardır.

1909`da kurulan Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Locası`nın üyesi idi.1935 yılında Atatürk tarafından kapatılmasıyla üyeliği düşmüştür.

Vefatı

Ölümünden bir kaç gün önce geçirdiği beyin kanaması sonucu 3 Ekim 1963'te İstanbul'da hayatını kaybetti. Kabri İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığı’ndadır. Kendisinin vasiyeti ve ailesinin isteğinden dolayı kabri Devlet Mezarlığı’na nakledilmedi.

Advertisement