Yenişehir Wiki
Register
Advertisement

Önceki Risale: Bakara 4: Kitaplara ve Ahirete İmanİşarat-ül İ'caz (Badıllı)Bakara 6: Küfrün Mahiyeti: Sonraki Risale

Bakınız

D. {{Alıntı|konum=sağ|{{RNK}}|10px|30px}}
<div style="font-size:150%;">'''Büyük Punto'''</div> Şablon:Risale bakınız


RNK şablon sayfası
Arapça font problemi

Risale
Risale:Risale
Risale:Risale-i Nur

Hizb ve dualar
Risale:Hizb'ül Ekber-in Nuri
Risale:Hizb-i Azam-ı Kur'anî
Risale:Hizb-i Nur'il Ekber (Zülfikar)
Risale:Hizb-ül Hakaik
Risale:Hizb-ül Mesnevi-ül Arabi
Risale:Celcelutiye
Risale:Cevşen-ül Kebir
Risale:Cevşen-ül Kebir (Hizb-ül Hakaik)
Risale:Çocuk Taziyenamesi (Siracünnur)

Risale: Mukaddime (Muhakemat)
Risale:Lemeat (Asar-ı Bediiyye)
Risale:Makaleler (Asar-ı Bediiyye)
Risale:Lemeat'tan (Kastamonu)
Risale:Teşhis-ül İllet (Asar-ı Bediiyye)
Risale:Divan-ı Harb-i Örfi (Asar-ı Bediiyye)
Risale:İşarat-ı Gaybiye Hakkında Bir Takriz
Risale:Hakikat Çekirdekleri (Mektubat)
Risale:Hakikat Çekirdekleri (Asar-ı Bediiyye)
Risale:Hakikat Çekirdekleri (2) (Asar-ı Bediiyye)
Risale:Bediüzzaman'ın Tarihçe-i Hayatı (Asar-ı Bediiyye)
Risale:Tarihçe-i Hayatın Zeyli (Asar-ı Bediiyye)
Risale
Risale:Hutbe-i Şamiye
Risale:Hutbe-i Şamiye (Asar-ı Bediiyye)

RNK : Risale-i Nur Külliyatı’ndan
Kuran:Kur'an .
Risale:Evrad .
Risale:33 Hadis .
Risale:Hazret-i Üstadın Tashih ve Tasarrufları Hakkında (Asar-ı Bediiyye)
Risale:Vukufsuz Ehl-i Vukufa Cevap (Asar-ı Bediiyye)
Tüm risaleler :
Risale:Risale-i Nur :
Evrad
Büyük boy kitaplar:
Sözler - Mektubat - Lem'alar - Şuâlar - Tarihçe-i Hayat - İşarat-ül İ'caz - Mesnevi-i Nuriye - Asâ-yı Musa - Barla Lahikası - Kastamonu Lahikası - Emirdağ Lahikası-1 ve Emirdağ Lahikası-2 -Sikke-i Tasdik-i Gaybi
Mesnevi-i Nuriye
*İ’tizar
*Mukaddime
*Lem'alar Risalesi
*Reşhalar
*Lasiyyemalar
*Katre
*Hubab
*Habbe
*Zühre
*Zerre
*Şemme Risalesi
*Onuncu Risale
*Şule
*Nokta
*Münderecat Hakkında
*Fihrist
Orta boy kitaplar:Muhakemat - İman ve Küfür Muvazeneleri
Küçük boy kitaplar: Âyet-ül Kübrâ - Bediüzzaman Cevap Veriyor - Divan-ı Harb-i Örfî - Elhüccet-üz Zehrâ - Ene ve Zerre Risalesi - Esma-i Sitte - Gençlik Rehberi - Hakikat Nurları - Hanımlar Rehberi - Hastalar Risalesi - Haşir Risalesi - Hizmet Rehberi - Hutbe-i Şamiye - İçtihad Risalesi - İhlas Risalesi - İhtiyarlar Risalesi - İman Hakikatleri - Konferans - Küçük Sözler - Lâtif Nükteler - Meyve Risalesi - Miftâh-ul İman - Mi'rac ve Şakk-ı Kamer Risaleleri - Mirkat-üs Sünnet - Mu'cizât-ı Ahmediye - Mu'cizât-ı Kur'aniye - Münâcât - Münazarat - Nur Aleminin Bir Anahtarı - Nur Çeşmesi - Nur'un İlk Kapısı - Otuz Üç Pencere - Rahmet ve Şefkat İlaçları - Ramazan-İktisat-Şükür Risaleleri - Sünuhat-Tulûat-İşârât - Sünuhat - Tulûat - İşârât Sünuhat - Tulûat - İşârât Tabiat Risalesi - Uhuvvet Risalesi - Üstad Hz.'nin Hulusi Ağabeye Gönderdiği Mektuplar - Üstad Hazretlerinin Mehmet Kayalar Ağabeye Gönderdiği Mektuplar Yirmi Üçüncü Söz - Zühret-ün Nur
Diğer risaleler ve parçalar: Âsâr-ı Bedîiyye - Tılsımlar - Sirac-ün Nur (*3. Şua (Münacat Risalesi) 25. Lem'a (Hastalar Risalesi) 25. Lem'a'nın Zeyli 17. Mektub (Çocuk Taziyenamesi) 26. Lem'a (İhtiyarlar Risalesi) 26. Lem'a'nın Zeyli 21. Mektub 4. Şua (Ayet-i Hasbiye Risalesi) 13. Lem'a (Hikmet-ül İstiaze Risalesi) 33. Mektup (Aynı Zamanda 33. Söz Pencereler Risalesi) Eski Said'in Yeni Said'e İnkılabı Zamanındaki Hazin Münacatı 12. Şua (Denizli Müdafaanamesi) 5. Şua Hasan Feyzi'nin Manzumesi)- Fihrist Risalesi - Zülfikâr - Ta'likât #Kızıl İcaz #Bediüzzaman'ın Tarihçe-i Hayatı (Abdurrahman) #28. Mektup'un 6. Meselesi (Vehhabi meselesi) #18. Lem'a #Şualar, 14. Şua, Hata-Savab Cedveli #Maidet-ül Kur'an (Tılsımlar Mecmuasının Zeyli) #Hazinet-ül Bürhan (Tılsımlar Mecmuasının Zeyli) #İnna A'tayna'nın Sırrı #Gayrı Münteşir (Neşredilmemiş) Kısımlar *Gayrı Münteşir Mektuplar *Risalelerden Gayrı Münteşir Kısımlar *Barla Lahikasından Gayrı Münteşir Kısımlar *Kastamonu Lahikasından Gayrı Münteşir Kısımlar *Emirdağ-1 Lahikasından Gayrı Münteşir Kısımlar *Emirdağ-2 Lahikasından Gayrı Münteşir Kısımlar *Denizli Hapsinden Gayrı Münteşir Kısımlar *Afyon Hapsinden Gayrı Münteşir Kısımlar #Risale:Müdafaat Üstad Bediüzzaman ve Talebelerinin Mahkeme Müdafaaları ve Resmi Makamlara Dilekçeleri *Birinci Millet Meclisinde Neşredilen Beyanname *Barla ve Isparta Hayatı (1926-1934) *Eskişehir Mahkemesi (1935) *Isparta ve Denizli Mahkemesi (1944) *Denizli Mahkemesi Talebe Müdafaaları *Emirdağ Hayatı (Denizli Hapsinden Sonra) *Afyon Mahkemesi (1948 - 1949) *Afyon Mahkemesi Talebe Müdafaaları *Afyon Mahkemesi Kararnamesi *Temyiz Mahkemesi *Temyiz Mahkemesi Talebe Müdafaaları *Emirdağ Hayatı (Afyon Hapsinden Sonra) *Urfa Ehl-i Vukufuna Cevap (1951) *Gençlik Rehberi Mahkemesi (1952) *Samsun Mahkemesi (1952 *Isparta Mahkemesi (1956) *Emirdağ Hayatı (Isparta Mahkemesinden Sonra) *Diğer Talebe Müdafaaları
#İşarat-ül İ'caz (A. Badıllı Tercümesi) İşarat-ül İ'caz اشارات الاعجاز فى مظانّ الايجاز İşarat-ul İ'caz KUR'AN'IN ÎCÂZ YERLERİNDEKİ İ'CÂZ İŞARETLERİ *Mütercimin İzahları *Mukaddeme *Fatiha Suresi Tefsiri *Bakara 1: Huruf-u Mukattaa *Bakara 2: Kur'anın Hidayeti ve Şüphesizliği *Bakara 3: Allaha İman - Namaz - Zekat *Bakara 4: Kitaplara ve Ahirete İman *Bakara 5: Müminlerin Hidayeti ve Felahı *Bakara 6: Küfrün Mahiyeti *Bakara 7: Kalplerin Mühürlenmesi *Bakara 8: Münafıklar Bahsi *Bakara 9-10: Münafıkların Aldatması *Bakara 11-12: Münafıkların Fesad Çıkarması *Bakara 13: Münafıkların İmanda İkiyüzlülüğü *Bakara 14-15: Münafıkların Müminlerle Alay Etmesi *Bakara 16: Hidayeti Verip Dalaleti Satın Almaları *Bakara 17-18: Münafıklar Hakkında Ateş Temsili *Bakara 19-20: Münafıklar Hakkında Yağmur Temsili *Bakara 21-22: İbadet ve Tevhid Bahsi *Bakara 23-24: Nübüvvet Bahsi *Bakara 25: Cennet Bahsi *Bakara 26-27: Temsil Bahsi *Bakara 28: Yeniden Yaratılış *Bakara 29: Yedi Kat Sema Bahsi *Bakara 30: Hilafet-i İnsaniye *Bakara 31-33: Talim-i Esma *İstikbalin Hâkim-i Mutlakı Kur'andır
#Mesnevi-i Nuriye (A. Badıllı Tercümesi) Risale-i Nur Külliyatından Mesnevî-i Nuriye (Türkçe Tercümesi) Müellifi Bediüzzaman Said-i Nursî Mütercim: Abdülkadir Badıllı Tenbih: (Mesnevî-i Nuriye) ismi, Türkçe tercümesine Hz. Üstad tarafından konulmuştur. Arapça ismi her ne kadar "El-Mesneviyy-ül Arabiyy-ün Nurî'dir. İsim, ism-i müzekker olduğundan, Mesnevî'den sonra (Nuriye) değil, (Nurî) gelmesi lâzımdır. Fakat bu sıfat Türkçe telaffuzunda ağır ve nâmüsta'mel bir sıfat olduğu gibi; "El-Mesneviyy-ül Arabî Li-r Resail-in Nuriye" yani, "Nur Risalelerinin Arabî Mesnevîsi" manasında dahi olduğu için, "Risale"nin müfredi veya Risalelerin cem'i için sıfat olarak Nuriye gelmesi lâzım olduğundan "Mesnevî-i Nuriye" ismi tam yerindedir. (Mütercim) *Takdimler, Mukaddeme, Tenbih, İhtar, İtizar *Lem'alar *Reşhalar *Lasiyyemalar *Katre *Katrenin Zeyli *Habab *Hababın Zeyli *Habbe *Habbenin Zeyli *Habbenin Zeylinin Zeyli *Zehre *Zehrenin Zeyli *Zerre *Şemme *14. Reşha *5. Ders *Şule *Şulenin Zeyli *Nur *Kızıl İcazdan Bazı Parçalar
#Rumuzat-ı Semaniye Bu risalenin sebeb-i telifi, Kur’ân’ın tercümesini Kur’ân yerinde camilerde okutmak olan dehşetli suikastına karşı bir nevi mukabeledir. Ziyade tafsilât ve lüzumsuz bahisler girmiş. Fakat o mücahidâne ve heyecanlı mukabelede kıymettar bir gaybî anahtarı hissedip meczubâne arattırmak içinde, lüzumsuz tafsilât ve zaif ve pek ince emareler dahi girmiş. Kalbime geldi ki: Yirmi Dokuzuncu Mektubun gayet ehemmiyetli ve lüzumlu ve parlak ve îcazlı olan Birinci Makamı, bu İkinci Makamın bütün kusûratını ve israfatını affettirir. Ben de kemâl-i sürurla şükrettim, o kusurları unuttum. *Birinci Parça: 28.Mektubun 7.Meselesinin Hatimesi *İkinci Parça: 28.Mektubun 8.Meselesi *Üçüncü Parça: 29.Mektubun 3.Kısmı *Dördüncü Parça: 29.Mektubun 4.Kısmı *Beşinci Parça: 29.Mektubun 8.Kısmı
#Tefekkürname: 29. Lem'a-yı Arabî #Arabî Münacat Risalesi: Bediüzzaman Hazretlerinin hakkında "Otuz birinci Lem'a'nın Üçüncü Şuaı olan Risale-i Münacattan Arabi bir parçadır. Gelen âyet-i uzmanın A'zamî bir tefsiridir." dediği Arapça bir münacat. #Arabi El-Hüccet-üz Zehrâ Risalesi: Bediüzzaman Hazretlerinin hakkında "Çok ehemiyetli Arabi bir risaleciktir. El hüccet-üz zehrâ risalesinden bir kısmının bir hülasasıdır" dediği Arapça bir parça. #Hizb-ül Mesnevi-ül Arabî: Bediüzzaman Hazretlerinin hakkında "Risale-i Nur'dan ehemmeyetle intişar eden Arabî Mesnevi-i Nuriye'nin içindeki kıymettar risalelerde eski Said'in yeni Said'e inkılabı zamanında dergh-ı ilahiyeye karşı münacatları, istiğfarları, tesbihatları ilm-el yakin derecesinde imanî şehadetlerinden parçalardır" dediği Arapça bir parça. #Ettefekkür-ul İmaniyyür Refi': Yirmidokuzuncu Lem'a-i Arabiye'nin İkinci Babı olarak te'lif edilmiştir. 29. Lem'a'daki kısım ve meali için 'buraya', Şualarda geçen ve bir kısmının Abdülmecid abi tarafından yapılan tercümesi için 'buraya' bakabilirsiniz. #Bediüzzaman'ın Tarihçe-i Hayatı (Hamza) #Kur'an Hattı Risaleler #Ayet ve Hadis Mealleri
S=Risale:Sözler . SÖZLER . Birinci Söz . İkinci Söz . Üçüncü Söz . Dördüncü Söz . Beşinci Söz . Altıncı Söz . Yedinci Söz . Sekizinci Söz . Dokuzuncu Söz . Onuncu Söz . On Birinci Söz . On İkinci Söz . On Üçüncü Söz . On Dördüncü Söz . On Beşinci Söz . On Altıncı Söz . On Yedinci Söz . On Sekizinci Söz . On Dokuzuncu Söz . Yirminci Söz . Yirmi Birinci Söz . Yirmi İkinci Söz . Yirmi Üçüncü Söz . Yirmi Dördüncü Söz . Yirmi Beşinci Söz . Yirmi Altıncı Söz . Yirmi Yedinci Söz . Yirmi Sekizinci Söz . Yirmi Dokuzuncu Söz . Otuzuncu Söz . Otuz Birinci Söz . Otuz İkinci Söz . Otuz Üçüncü Söz . Lemeat . Konferans . Fihrist
M=Risale:Mektubat . MEKTUBAT . Birinci Mektup . İkinci Mektup . Üçüncü Mektup . Dördüncü Mektup . Beşinci Mektup . Altıncı Mektup . Yedinci Mektup . Sekizinci Mektup . Dokuzuncu Mektup . Onuncu Mektup . On Birinci Mektup . On İkinci Mektup . On Üçüncü Mektup . On Dördüncü Mektup . On Beşinci Mektup . On Altıncı Mektup . On Yedinci Mektup . On Sekizinci Mektup . On Dokuzuncu Mektup . Yirminci Mektup . Yirmi Birinci Mektup . Yirmi İkinci Mektup . Yirmi Üçüncü Mektup . Yirmi Dördüncü Mektup . Yirmi Beşinci Mektup . Yirmi Altıncı Mektup . Yirmi Yedinci Mektup . Yirmi Sekizinci Mektup . Yirmi Dokuzuncu Mektup . Otuzuncu Mektup . Otuz Birinci Mektup . Otuz İkinci Mektup . Otuz Üçüncü Mektup . İşarat-ı Gaybiye Hakkında Bir Takriz . Hakikat Çekirdekleri . Gönüller Fatihi Büyük Üstada . Fihriste-i Mektubat . Hakikat Işıkları . Dua
L=Risale:Lem'alar . LEM'ALAR . Birinci Lem'a . İkinci Lem'a . Üçüncü Lem'a . Dördüncü Lem'a . Beşinci Lem'a . Altıncı Lem'a . Yedinci Lem'a . Sekizinci Lem'a . Dokuzuncu Lem'a . Onuncu Lem'a . On Birinci Lem'a . On İkinci Lem'a . On Üçüncü Lem'a . On Dördüncü Lem'a . On Beşinci Lem'a . On Altıncı Lem'a .On Yedinci Lem'a . On Sekizinci Lem'a . On Dokuzuncu Lem'a . Yirminci Lem'a . Yirmi Birinci Lem'a . Yirmi İkinci Lem'a .Yirmi Üçüncü Lem'a . Yirmi Dördüncü Lem'a . Yirmi Beşinci Lem'a .Yirmi Altıncı Lem'a . Yirmi Yedinci Lem'a . Yirmi Sekizinci Lem'a .*Yirmi Dokuzuncu Lem'a . Otuzuncu Lem'a . Otuz Birinci Lem'a .Otuz İkinci Lem'a . Otuz Üçüncü Lem'a . Münâcat .Fihrist . Dua
Ş=Şualar .Risale:Şuâlar . ŞUÂLAR . İkinci Şuâ . Üçüncü Şuâ .Dördüncü Şuâ .Altıncı Şuâ . Yedinci Şuâ . Dokuzuncu Şuâ . On Birinci Şuâ . On İkinci Şuâ . On Üçüncü Şuâ . On Dördüncü Şuâ .Beşinci Şuâ . On Beşinci Şuâ . Birinci Şuâ . Sekizinci Şuâ *Yirmi Dokuzuncu Lem’a’dan İkinci Bab . Eddâî .Dua . İçindekiler
TH =Risale:Tarihçe-i Hayat . BEDÎÜZZAMAN SAİD NURSÎ TARİHÇE-İ HAYATI . Ön Söz .Giriş . İlk Hayatı . Barla Hayatı . Eskişehir Hayatı .Kastamonu Hayatı .Denizli Hayatı .Emirdağ Hayatı - Afyon Hayatı - Isparta Hayatı - Hariç Memleketler - Bedîüzzaman ve Risale-i Nur - Dua - İçindekiler
İİ. İŞARATÜ’L-İ’CAZ . Risale:İşarat-ül İ'caz . Tenbih . İfadetü’l-Meram . Kur'an'ın Tarifi . Fatiha Suresi . Bakara Suresi 1-3. âyetler . Bakara Suresi 4-5. âyetler . Bakara Suresi 6. âyet . Bakara Suresi 7. âyet . Bakara Suresi 8. âyet - Bakara Suresi 9-10. âyetler . Bakara Suresi 11-12. âyetler . Bakara Suresi 13. âyet . Bakara Suresi 14-15. âyetler . Bakara Suresi 16. âyet . Bakara Suresi 17-20. âyetler . Bakara Suresi 21-22. âyetler . Bakara Suresi 23-24. âyetler . Bakara Suresi 25. âyet Bakara Suresi 26-27. âyetler . Bakara Suresi 28. âyet Bakara Suresi 29. âyet . Bakara Suresi 30. âyet . Bakara Suresi 31-33. âyetler . Ecnebi Feylesofların Kur’an Hakkındaki Beyanatları . Mehmed Kayalar’ın Bir Müdafaası . Dua . Fihrist
MN= MESNEVÎ-İ NURİYE . İ’tizar . Mukaddime . Lem'alar Risalesi . Reşhalar . Lasiyyemalar . Katre . Hubab . Habbe . Zühre . Zerre . Şemme Risalesi . Onuncu Risale . Şule - Nokta . Münderecat Hakkında - Fihrist
AM=ASÂ-YI MUSA: Risale:Asa-yı Musa .Mukaddimat - Asa-yı Musa’dan Birinci Kısım - Birinci Mesele - İkinci Meselenin Bir Hülâsası - Üçüncü Mesele - Dördüncü Mesele - Beşinci Mesele - Altıncı Mesele - Yedinci Mesele - Sekizinci Meselenin Bir Hülâsası - Dokuzuncu Mesele - Onuncu Mesele - On Birinci Mesele - Asa-yı Musa’dan İkinci Kısım - Birinci Hüccet-i İmaniye - İkinci Hüccet-i İmaniye - Üçüncü Hüccet-i İmaniye - Dördüncü Hüccet-i İmaniye - Beşinci Hüccet-i İmaniye - Altıncı Hüccet-i İmaniye - Yedinci Hüccet-i İmaniye - Sekizinci Hüccet-i İmaniye - Dokuzuncu Hüccet-i İmaniye - Onuncu Hüccet-i İmaniye - On Birinci Hüccet-i İmaniye - Fihrist
BL BARLA LÂHİKASI- Risale:Barla Lahikası - : Takdim - Yedinci Risale olan Yedinci Mesele - Mukaddime - Yirmi Yedinci Mektup ve Zeylleri - Yirmi Yedinci Mektup'un Zeyli ve İkinci Kısmı - İkinci Zeyl - Yirmi Yedinci Mektup'un Üçüncü Zeyli - Yirmi Yedinci Mektup'un Üçüncü Kısmı ve Üçüncü Zeylin Nihayetidir - Mektubat'ın Üçüncü Kısmı (1) - Mektubat'ın Üçüncü Kısmı (2) - Kastamonu ve Emirdağ'da Yazılan Mektuplar
EL-2 EMİRDAĞ LÂHİKASI – 1 .Risale:Emirdağ Lahikası-1 . Yirmi Yedinci Mektup’tan Takdim - Birinci Kısım Mektuplar - İkinci Kısım Mektuplar - Üçüncü Kısım Mektuplar
EL-2 EMİRDAĞ LÂHİKASI – 2: Risale:Emirdağ Lahikası-2 . Yirmi Yedinci Mektup’tan (Emirdağ’ında ve Isparta’da Son İkametlerinde Yazılan Mektuplardır) Giriş - Birinci Kısım Mektuplar - İkinci Kısım Mektuplar - Üçüncü Kısım Mektuplar
KL Risale:Kastamonu Lahikası. Yirmi Yedinci Mektup’tan KASTAMONU LÂHİKASI: Takdim - Lemeat'tan Önceki Mektuplar - Lemeat'tan - Lemeat'tan Sonraki Mektuplar
STG SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ *Parlak Fıkralar ve Güzel Mektuplar-1 *Birinci Şuâ *Sekizinci Şuâ *On Sekizinci Lem'a *Yirmi Sekizinci Lem'a *Sekizinci Lem'a *Parlak Fıkralar ve Güzel Mektuplar-2 *Dua

اَُولَئِكَ عَلَى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَ اُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ[]

Cümle 1: Onlar, Rablerinden bir hidayet üzeredirler[]

Önce, اَُولَئِكَ عَلَى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ cümlesinin bazı nükteleri:

Azizim bilmiş ol ki; ayetin bu cümlesi içerisinde, ince ma'na ve münasebet nüktelerinin ışıldadığı yer ve mevzi'ler vardır. Bunların ilki, önceki ayetle olan nazm ve diziliş keyfiyetidir. Sonra اَُولَئِكَ deki mahsusiyettir. Sonra, aynı bu اَُولَئِكَ de olan bu'diyettir. Sonra, عَلَى deki üstlük, yukarı taraflıktır. Sonra, هُدًى deki tenvin-i tenkirîdir Sonra, مِنْ lafzı., ve sonra رَبِّهِمْ deki terbiye etmekliktir. Ve daha benzeri nükteler..

Amma birinci olarak, bu ayet cümlesinin önceki ayetle olan nazm ve diziliş keyfiyetine gelince, bil ki: şu ayet sabık ayetle bir çok münasebet ipleriyle mürtebittir, bağlantılıdır. Bu münasebetlerden birisi "istinaf” dır. Yani içinde mukadder olan "üç sualler" e cevaplardır.

Mukadder Suallerden Birincisi: Hidayet ehlinin misalinden sormadır. Yani ayet, hidayet ehlini vasıflarıyla gösterdiği misalini sual etmektir. Yani güya ki dinleyici; şe'ni şahıslara hidayet bahşetmek olan Kur'anı dinledikten sonra; o bahşeylemiş olduğu hidayetin sebebiyle, onun evsafıyla ittisaf etme şanında olan o şahısları, hidayetin koltuklarında bilfiil yaslanıp otururken görmeyi arzu eylerken; Kur'an-ı Hakîm, onları dinleyiciye göstererek اَُولَئِكَ عَلَى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ kavliyle cevap verdi. (Yani ki onlar Rabblerinden gelen hidayetin hüdası üzerindedir).

İkinci Mukadder Sual: Ondaki asıl illet ve sebebi sual etmektir. Güya ki dinleyici diyor: Şu hidayete istihkak kesbetmiş olanlar ve o hidayetle hususiyet kazananlar, acaba ne yaptılar ki, bu şerefe nail ve mazhar oldular?

Kur'an-ı Hakîm cevaben der ki: Hidayetin şanına layık bir tarzda olan vasıfların kendilerinde cem' ve mecz olmuş o kimseler, -bir düşünüp anlasan- hidayetin nuruna layık ve müstehaktırlar.

[s14] Eğer desen: Bundan evvelki ayette olan izah ve tafsil, illet ve sebep için اَُولَئِكَ deki icmalden daha parlak ve vazıhtır?

Cevaben sana denilir: Bazen icmal, tafsilden daha vazıh olabiliyor, bilhassa matlub olan şey ve istenilen maksad, eğer mecmu'dan doğuyorsa...Zira, sâmiin zihni cüz'îliği sebebiyle; ve tafsilin eczalarının teferru'atına zihninin yavaş yavaş girip dağılabilmesi hasebiyle; ve o eczaların aralarına nisyanın da girebilmesiyle; ve bütün o eczaların birbirine mezcinden sonra tecellî edebilen illetin vaziyetiyle, bazen olur ki; asıl sebep ve illetin düşünülememesinden dolayı اَُولَئِكَ deki icmal, imtizaç ve karmanın vaziyetinden ötürü, illiyetin göz önünde bulundurulması noktasından tafsilden daha çok celî ve açıktır.

Üçüncü Mukadder Sual: Hidayetin netice ve semereleri ve ondaki nimet ve lezzeti sual etmedir. Güya sami', dinleyici diyor ki; hidayette olan lezzet ve nimet nedir? Hangisidir?

Kur'an cevaben der ki: Hidayette saadet-i dareynin nimet ve lezzeti vardır. Yani: O hidayetin neticesi, saadet-i dareynin kendisidir. Semereleri de yine onun aynısıdır. Zira hidayet, bizatiha azim nimettir ve vicdanî lezzettir. Belki ruhun da cennetidir. Nasıl ki dalalet, ruhun cehennemi olduğu gibi... Hem sonra, o hidayetin asıl neticesi ise, ahirette felahı, kurtuluşu netice vermesidir.

Amma اَُولَئِكَ deki mahsusiyet (hissettirilmişlik) ise, işarettir ki; bir şeyin bir çok vasıflarını yad etmek, zihinde o şeyin tecessüm etmesine ve akılda huzurun teşekkül etmesine, hatta hayal için dahi hissettirilmekliğin teessüsüne sebep olmuş olur. Demek ki, evsafı yâd edilmiş olan bu ahd-ı zikri den ahd-ı haricîye bir kapı açılmış olmaktadır. (Yani zikri geçmiş bir şeyin hatırlanmasıyla, başka bir şeyin de hatırlanması) ve ahd-i haricîden de اُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ ile gösterilen hidayet ehlinin imti-yazlarına, seçkin vasıflarına intikal edilirde; nev-i beşer içinde yıldızlar gibi parladıklarına bakılabilir. Adeta, başını kaldırıp gözlerini açabilene, o hidayet ehlinden başka görünenlerin olmadığını işar ediyor gibidir.

Amma filcümle yakınlıklarıyla beraber اَُولَئِكَ de gösterilen bu'diyet, uzaklık ise,([1]) hidayet ehlinin rütbelerinin yücelik ve üstünlüğüne işaret etmek içindir. Zira, uzaktakilere bakan adamın, yalnız boyu uzun olanları görmesi gibi; zaman ve mekânca uzaklığın hakikati de, belağatın hakkını daha iyi kaza eder, verir.

Evet, asr-ı saadette nazil olmuş olması hasebiyle, o asır bu ayetin zikreden lisanı; ve asr-ı saadette olduğu gibi, istikbalde gelen ve gelecek olan her bir asır dahi, onun zikreden birer lisanıdırlar. Çünki Kur'an, bütün asırlarda gençlik ve tazeliğini muhafaza ederek geldiği için, her asır onu; evvelce nazil olmuşta, sonra o nüzulün hikayesini anlatıyor değildir.

Belki şimdi şu anda nazil oluyor gibi buluyor. Demek ki, اَُولَئِكَ ile işaret edilen İslâmın ilk safları çok uzaktan dahi görünmektedir. Hem o ilk saflar, uzaklıklarıyla beraber görünmelerinden dolayı, onların azametli büyüklükleri ve rütbelerinin yüceliğindendir.

Amma cümle-i ayetteki عَلَى lafzına gelince, bilmiş ol ki; eşya arasında mevcûd bulunan münasebet sırrı bir çok emirleri, işleri ayineler haline getirmiş olduğundan, birbirleri içinde görünmektedirler. Yani, eşyadan her biri -o sır ile- o bunda, bu da onda görünmeleri işi sağlanmıştır. Nasıl ki mesela bir cam parçası, kendi içinde sana geniş bir sahrayı göstermesi gibi...Öyle de: bir çok defalar tek bir kelime uzun bir hayali hatırına getirir.. Ve bir kelimenin heyeti ve vaziyeti de, acip bir hikayeyi getirip gözünün önüne koyabiliyor. Ve keza, bir kelam dahi senin zihnini alır, misali olan alem-i misalde dolaştırarak gezdirebilir.

Evet, nasıl ki بَارَزَ lafzı, bir harp meydanını açarak seni onda dolaştırdığı gibi; ayetteki ثَمَرَةٌ lafzı da, sana Cennetin veya bir bahçenin kapısını açıyor.. Ve daha buna göre sen kıyas eyle!..

İşte, buna göre, عَلَى lafzı, zihin için temsilî bir üslûba bakan bir "küvve", bir küçük penceredir ki der: Kur'anın hidayeti, İlahî bir "Burak" olup, mü'minlere hediye edilmiştir, tâ ki mü'minler ona binerek Sırat-ı Müstakimde sülûk edip kemalat arşına doğru seyr-i sülûk etsinler.

Amma هُدًى deki tenkir ise, işarettir ki; bu هُدًى لِلْمُتَّقِينَ, هُدًى dekinden başka bir هُدًى dir. Zira, tekrarlanan münekkerler, ekseriya evvelkinin gayrisi olur. O halde, burada evvelkisi masdar, bu ise, hasıl-ı bilmasdardır. Öyle olunca da; bu, evvelkisinin semeresi gibi, hissedilmekte olan sabit bir sıfattır.

Amma ayetin cümlesi içersindeki مِنْ lafzı ise, işaret ediyor ki; ehl-i hidayet için kesbedilmiş olan ihtidalarında; (doğru ve hak yol bulmalarında) halk ve tevfik, yani yaratma ve muvaffakiyet verme yalnız Allahtandır.

Amma cümledeki رَبِّ lafzı, (yani مِنْ رَبِّهِمْ deki رَبِّ) işaret ediyor ki: Hidayet, ancak Rububiyet-i İlahiyenin şe'nindendir. Nasıl ki Rububiyet-i amme-i Sübhaniye onları (mü'minleri) maddî rızık ile besliyor, hidayetiyle de onları manen gıdalandırıyor.

Cümle 2: Ve onlardır felaha erenler[]

وَ اُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

Bilmiş ol ki: bu cümledeki ince ma'nalar ve derin nüktelerin taharri yerleri şunlardır:

1. Başındaki و "vav"ın atıflığı.. (yani, birinci cümledeki ma'nayı bu cümle ile bitiştirmeye dair olan vav-ı atıftır)

2. اُولَئِكَ kelimesinin tekrarlanması..

3. هُمْ ile yapılmış ara zamiri, zamîr-ül fasıl...

4. الْمُفْلِحُونَ de ki "elif ve lam"..

5. مُفْلِحُونَ nin mutlaklığı ve felah ve zaferin ne olduğunun ta'yin edilmemesi gibi yerler..

Amma و "vav" in atıflığı ise, münasebet üzerine bina edilmiş bir atıftır. اُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ ye gelince, bilmiş ol ki: bu cümledeki ince ma'nalar ve derin nüktelerin taharri yerleri şunlardır:

1-Başındaki و "vav"ın atıflığı.. (yani, birinci cümledeki ma'nayı bu cümle ile bitiştirmeye dair olan vav-ı atıftır)

2- اُولَئِكَ kelimesinin tekrarlanması..

3- هُمْ ile yapılmış ara zamiri, zamîr-ül fasıl...

4- الْمُفْلِحُونَ de ki "elif ve lam"..

5- مُفْلِحُونَ nin mutlaklığı ve felah ve zaferin ne olduğunun ta'yin edilmemesi gibi yerler..

Amma و "vav" in atıflığı ise, münasebet üzerine bina edilmiş bir atıftır.

Zira, nasıl ki birinci اُولَئِكَ hidayetin semeresi olan saadet-i acileye عَاجِلَه bir işaret olduğu gibi; bu cümledeki ikinci اُولَئِكَ ise, hidayetin saadet-i âcilesinin اۤجِلَه semeresine işarettir. Sonra, bu ikisinden her birisi, izahı geçmiş bütün hidayet nevilerinin semereleri olmakla beraber, ancak burada evla olanı, önce geleni budurki; birinci اُولَئِكَ nın ırkı, kök ve damarları, Bakara Sûresinin başında olan üçüncü ayetin başındaki birinci اَلَّذِينَ ile bağlanmaktadır ki, zahir ma'nası "ümmilerden imana gelmiş olanlar" muraddır.. Ve bu اُولَئِكَ nin cemaati, kuvvetini İslâmın erkanından almakta ve وَ بِاْلاۤخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ nin makabline de bakmaktadır. Amma ikinci اُولَئِكَ ise, hafî bir remz ile sûrenin dördüncü ayetindeki ikinci اَلَّذِينَ ye bakmaktadır ki, ehl-i kitaptan imana gelmiş kimseler muraddır... Ve bu ikinci اُولَئِكَ ile gösterilen cemaatın me'hazı ise, imanın (büyük) rükünleri ve hususiyle ahirete yakîn ile imandır.. Ve daha sen düşün!..

Amma اُولَئِكَ nin tekranndaki sır ise, hidayetin ve sebebiyetinin ille-i gaiyesindeki şu her iki semereden her birisinin temeyyüz ve medihleri hususunda istiklal sahibi olduklarına işaret etmek içindir. Ancak şu da vardır ki; ikinci اُولَئِكَ nin hükmüyle beraber, birinci اُولَئِكَ ye işaret eylemiş olması, birinci derecede düşünülen bir husustur. Nasıl ki senin: "filan kes âlimdir.. ve o, mükerrem bir insandır." demen gibi...

Amma هُمْ deki zamir-ül fasla gelince, Peygamber Aleyhissalatü Vesselama iman getirmeyen ehl-i kitaba ta'rizi, yani tenkid ve ta'nı tazammun eden hasra bir te'kid olmakla beraber, içersinde latif bir nükte de vardır, şöyle ki: Müpteda ve haber arasına girmiş هُمْ ara zamirinin şeni ise, bir çok hükümlere mevzu' teşkil etsin diye, müptedayı haber-i vahide tahvil etmiş olmasıdır ki, mezkûr hükümlerden bazıları hatırlanırken, kalanları da, hayale havale edilsin içindir. Zira هُمْ zamiri, hükümlerin mahdud bir kaçından ibaret olmadığı hakkında hayali uyarırken, münasip olan hükümleri de taharrî etmesine teşvik eylemektedir. Mesela nasıl ki sen, "Zeyd"i dinleyicinin gözleri önüne koyarak, ondan hükümleri eğirip çıkarmak üzere: "Zeyd bir alimdir. O ilmiyle âmildir; şudur, budur" dedikten sonra, "işte buna göre kıyas et!" demen gibi...

Aynen bunun gibi; vaktaki ayet اُولَئِكَ dedi, hemen arkasında هُمْ lafzı da gelince, hayali heyecana getirdi ki, هُمْ zamiri vasıtasıyla; bu اُولَئِكَ ile beraber هُدًى nin gösterdikleri zatların sıfatlarına münasip ve uygun ahkâmı derleyip toplasın. Mesela:

هُمْ عَلَى هُدىً .. هُمْ مُفْلِحُونَ .. هُمْ فَائِزُونَ مِنَ النَّارِ .. هُمْ فَائِزُونَ بِالْجَنَّةِ .. هُمْ ظَافِرُونَ بِرُؤْيَةِ جَمَالِ اللهِ تَعَالَى

Yani: "Onlar hidayetin tam üzerindedirler.. Onlar kurtuluşa ermişlerdir.. Onlar ateşten necat bulacak ve bulmuşlardır.. Onlar Cenneti kazanacak ve kazanmışlardır.. Onlar rü'yet-i cemalullaha muvaffak olacak ve olmuşlardır..." Ve hakeza!..

Amma اَلْمُفْلِحُونَ ye gelince, başındaki "elif ve lam" hakikati tasvir etmek içindir. Yani bu kelam, sanki diyor: "Felah bulanların hallerinin hakikatini görmek istiyorsan; اُولَئِكَ nin ayinesi içinden bak, tâ sana halleri temessül eylesin. Yahutta, o "elif ve lam", felah bulanların zatlarını temyiz edip ayırmak içindir. Güya ki der: "Senin istediğin o felah ehli kimseleri اُولَئِكَ ile tanımak istiyorsan; işte onlar, bunlardır. Ya da: O "lam-ı ta'rif' hükmün zuhur ve bedahatini ifade etmek içindir, ki mesela: "Onun babası köledir"in naziri ve misali gibi ki, onun babasının abd, köle olduğu zahir ve ma'lumdur.

Amma اَلْمُفْلِحُونَ nin ıtlaklığı, yani mutlak bırakılması ise, felah ve kurtuluşu umumîleştirmek içindir. Zira, Kur'anın muhatapları istek ve dilek noktasında muhtelif tabakalardadır. Mesela: Bazıları ateşten kurtulmak ister. Bir kısmı da yalnız Cennete girmek taleb eder. Bir taifesi de yalnız rıza-yı İlahîyi arar. Bir kısmı da sadece rü'yet-i Cemal-i İlahîyi arzu eder., ve helümme cerra...

Demek ayet, felahı mutlak bırakmıştır ki; ihsanının sofrası umumîleşsin de, tâ herkes iştiha ve arzusuna uygun olanı koparsın, alsın.

Önceki Risale: Bakara 4: Kitaplara ve Ahirete İmanİşarat-ül İ'caz (Badıllı)Bakara 6: Küfrün Mahiyeti: Sonraki Risale

  1. Yani, mesela nasıl ki Arapçada, هؤُلآءِ denildiğinde, "işte onlar" olur ki, yakınlıklarını gösterir. Amma اَُولَئِكَ olsa, ona nisbeten uzaklığı gösterir ki, Türkçede "onlar" demektir.
Advertisement