Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
Süleymaniye Kürsüsünde 2 ' Mehmet akif ersoyBayrakSuleymaniye
Mehmet Akif Ersoy
Süleymaniye Kürsüsünde 4
Safahat kitapları:

Birinci Kitap Safahat, İkinci Kitap Süleymaniye Kürsüsünde(1912) -Üçüncü Kitap Hakkın Sesleri(1913) - Dördüncü KitapFatih Kürsüsünde (1913) - Beşinci Kitap Hatıralar (1917) -Altıncı Kitap Asım (1924) Yedinci Kitap Gölgeler (1933) - Safahat Dışında kalmış Şiirler

(Süleymaniye Kürsüsünde 32 kb.büyük olduğu için 10 bölüme ayrılmıştır.)

Şiir Metni
Güncel Türkçesi
İngilizce tercüme

O sadâ işte benim gayret-i dîniyyemdir,

Coşuvermez mi, içim sanki yanardağ kesilir;

O ses -ki işte bendeki din gayretidir-,

Coştuğu zaman, içim sanki yanardağ kesilir;

-Thrilled when

he cut inside the volcana it is;

Yeniden davranırım, eğlenemem bir yerde.

Ne cihan kaygusu derman bu devâsız derde,

Yeniden davranırım, eğlenemem bir yerde.

Ne dünya kaygısı derman bu çaresiz derde,

'-Re - treat,not a fun place'

-What the world is concemed this desperate remedy to the problem

Ne de can, sonra filân duygusu engel, heyhat!

Can, cihan hepsi de boş, "gâye" dedir varsa hayat.

Ne de can kaygısı veya başka bir duygu engeldir,

Can, cihan hepsi de boş, hayat varsa "gaye"dedir!

'-Fellings of an xsety or other obstacke nor is lige'

-Can not the world all of them empty if there is life 'goal' is too!

Bir zamanlâr yine İstanbul´a gelmiştim ben.

Hâle baktıkça fakat, ümmetin âtîsinden,

Bir zamanlar yine İstanbul'a gelmiştim ben.

Duruma baktıkça fakat, ümmetin geleceğinden

İngilizce

Pek derinye´se düşüp Rusya´ya geçtim tekrar.

Geçmeseydim edeceklerdi ya zâten icbar!

Pek derin ümitsizliğe düşüp Rusya'ya geçtim tekrar.

Geçmeseydim de zaten mecbur edeceklerdi ya!

İngilizce

Sığmıyor en büyük endâzeye işler artık;

Saltanat nâmına; din nâmına bin maskaralık...

Ölçüyü, kuralı tamamen bozup bitirdik artık;

Saltanat adına, din adına bin maskaralık...

İngilizce

Ne felâket, ne rezâletti o devrin hâli!

Başta bir kukla, bütün milletin istikbâli

Ne felâket, ne rezaletti o devrin hâli!

Başta bir kukla, bütün milletin geleceği

İngilizce

İki üç kuklacının keyfine mahkûm olmuş.

Bir siyâset ki didiklerdi, emînim, Karakuş!

İki üç kuklacının keyfine mahkûm olmuş:

Bir siyaset ki didiklerdi, eminim, Karakuş!

İngilizce

Nerde bir maskara sivrilse, hayâsızlara pîr,

Haydi Mâbeyn-i Hümâyûn´a!... Yabâlâ, ya vezîr!

Nerde hayasızlara baş olacak bir maskara sivrilse,

Haydi Mabeyn-i Hümayun'a!Ya vezirliğe ya yüksek bir göreve

İngilizce

Ümmetin hâline baktım ki: Yürekler yarası!

Ne bir ekmek yedirir iş; ne de ekmek parası.

Ümmetin haline baktım ki: Yürekler yarası!

Ne bir ekmek yedirir iş var; ne de ekmek parası.

İngilizce

Kışla yok dâire yok, medrese yok mektep yok;

Ne kılıç var, ne kalem... Her ne sorarsan, hep yok!

Kışla yok, dâire yok, medrese yok, mektep yok;

Ne kılıç var ne kalem... Her ne sorarsan, hep yok!

İngilizce

Kalmamış terbiye askerde. Nasıl kalsın ki? Birinin ömrü mülâzımlıkta geçerken öteki,

Kalmamış terbiye askerde. Nasıl kalsın ki? Birinin ömrü teğmenlikte geçerken öteki,

İngilizce

Daha mektepte iken tayy-ımerâtibleferîk! Birmüşirlik mi var?Allâhû veliyyü´tt-tevfik!

Daha mektepte iken general olur, atlayıp rütbeleri! Bir mereşallik mi var? Allahu veliyyü't-tevfîk!

İngilizce

Hele ilmiyye bayağıdan da aşağı bir turşu! Bâb-ı Fetvâ denilen dâire ümmî koğuşu.

Hele âlimler sınıfı bayağından da aşağı bir turşu! Bâb-ı Fetva denilen daire cahiller koğuşu.

İngilizce

Anne karnından icâzetlidir, ecdâda çeker; Yürüsün, bir de sarık al sana kâdiasker!

Anne karnında diploma almıştır, babasına çeker; Yürüsün, bir de sarık, al sana kazasker!

İngilizce

Vükelâ]] neydi ya? Curnalcı, müzevvir, âdî; Ne Hudâ korkusu bilmiş, ne utanmış ebedî,

Hükümet üyeleri neydi ya? Jurnalci, arabozucu, âdî; Ne Allah korkusu bilmiş, ne de ebediyen utanmış,

İngilizce

Güç okur, hiç yazamaz bir sürü hırsız çetesi... Hani, can sağlığıdır doğrusu bundan ötesi!

Güç okur, hiç yazamaz bir sürü hırsız çetesi... Hani, can sağlığıdır doğrusu bundan ötesi!

İngilizce

Belki üç beş kişi olsun bulur, irşâd ederim, Diye etrâfa bakındımsa da, endîşelerim

Belki üç beş kişi olsun bulur, aydınlatırım Diye etrafa bakındımsa da, düşüncelerim

İngilizce

İnkılâb eyledi bir nâmütenâhî ye´se Görünüp sûret-i haktan kimi söylettimse.

Dönüşüverdi sonu gelmez bir ümitsizliğe, Doğruluktan yana görünüp kimi söylettimse.

İngilizce

Ekseriyyet kafasız; varsa biraz beyni olan: "Bu hükûmet şu ahâlîye biçilmiş kaftan!

Çoğunluk kafasız; varsa biraz beyni olan: "Bu hükümet şu halka biçilmiş kaftan!

İngilizce

Kime dert anlatacaksın? Hadi anlat Şimdi... Ben mi kaldım, neme lâzım!" diyerek yan çizdi.

Kime dert anlatacaksın? Hadi anlat şimdi... Ben mi kaldım, neme lazım!" diyerek yan çizdi.

İngilizce

Hüsn-i zanneylediğim bir iki fâzıl hocanın, İstedim fikrini açmak; dedim: "Artık uyanın!

Hakkında iyi düşünce beslediğim bir iki faziletli hocanın, İstedim fikrini açmak; dedim: "Artık uyanın!

İngilizce

Memleket mahvoluyor, din de berâber gidiyor; Size Kur´an, bakınız sâde uzaktan mı diyor?"

Memleket mahvoluyor, din de beraber gidiyor; Size Kur'an bakınız sade uzaktan mı diyor?"

İngilizce

- Memleket mahvolacak olmıyacak... Baştakiler, Düşünürler ona mevcûd ise bir çâre eğer.

-Memleket mahvolacak, olmayacak... Baştakiler, Düşünürler ona var ise bir çare eğer.

İngilizce

Gelelim dîne: Ne mümkün çalışıp kurtarmak? Bede´e´d-dînu garîben.. sözü elbet çıkacak. "

Gelelim dine: Ne mümkün çalışıp kurtarmak? Ba'ded-dînu gariben.. sözü elbet çıkacak."

İngilizce

Dediler: Yoklıyayım şimdi avamın da biraz, Nedir efkârı, dedim. Hey gidi vurdum duymaz!

Dediler. Yoklayayım şimdi halkın da biraz, Nedir düşüncesi, dedim. Hey gidi vurdumduymaz!

İngilizce

Öyle dalgın ki, meğer sûrunu İsrâfil´in. İşitip, yattığı yerden azıcık silkinsin!

Öyle dalgın ki, ancak Sûr'unu İsrafil'in İşitip, yattığı yerden azıcık silkinsin!

İngilizce

Yürüyor, altı çürük toprağa gelmiş, [[seyyar<]]br> Bir mezarlık gibi: Hernâsiye bir seng-i mezar!

Yürüyor, altı çürük toprağa gelmiş, seyyar Bir mezarlık gibi: Her alın bir mezar taşı!

İngilizce

Duymamış kaygı denen duyguyu vicdânında. Okunur her birinin cebhe-i hüsrânında,

Duymamış kaygı denen duyguyu vicdanında. Her birinin acı içindeki yüzünde şunlar okunmakta:

İngilizce

"Ne gelenden haberim var, ne gidenden haberim; Serserîkevne gelelden beri sersem gezerim!"

"Ne gelenden haberim var, ne gidenden haberim; Dünyaya serseri geleliden beri sersem gezerim!"

İngilizce

Eskiden kalma bu söz, sanki o cansız beyinin, Doğmadan rahmet-i Mevlâ?ya göçüp gittiğinin

Eskiden kalma bu söz sanki o cansız beynin, Doğmadan Allah'ın rahmetine göçüp gittiğinin,

İngilizce

Dest-i kudretle yazılmış ezelî hâtırası! "Geliyor rûhun için Fâtiha çekmek sırası;

Kudret eliyle yazılmış ezelî hatırası! "Geliyor ruhun için Fatiha çekmek sırası;

İngilizce

Yazık ey millet-i merhûme!"dedikten sonra; Atladım Rusya?ya gitmekte olan bir vapura.

Yazık ey acınası millet!" dedikten sonra; Atladım Rusya'ya gitmekte olan bir vapura.

İngilizce

O zaman Rusya´da hâkimdi yaman bir tazyik... Zulmü sevdirmek için var mı ya bir başkatarik?

O zaman Rusya'da yaman bir baskı hâkimdi... Zulmü sevdirmek için başka bir yol var mı ki?

İngilizce

Düşünen her kafanın mutlak ezilmekti sonu! Medenî Avrupa, bilmem, niye görmezdi bunu?

Düşünen her kafanın mutlak ezilmekti sonu! Medeni Avrupa, bilmem, niye görmezdi bunu?

İngilizce

Süngü, kurşun gibi kestirme ölümlerle ölen; Yâhud işkenceler altında ecelsiz gömülen:

Süngü, kurşun gibi kestirme ölümlerle ölen; Yahut işkenceler altında ecelsiz gömülen:

İngilizce

Ne soluk var, ne ışık var, ne otur var, ne durak İki üç yüz kulaç altında zemînin, çıplak

Ne soluk var, ne ışık var, ne otur var ne durak, İki üç yüz kulaç altında yerin, çıplak,

İngilizce

Aç, susuz işletilen kanları donmuş canlar, Size milyonla desem, fazlası yok eksiği var!

Aç, susuz çalıştırılan kanları donmuş canlar, Size milyonla desem, fazlası yok, eksiği var!

İngilizce

Bilmiyorlar ki bu şiddetlerin olmaz hükmü: Göz yıllar önce, fakat, sonra kanıksar ölümü.

Bilmiyorlar ki bu şiddetlerin olmaz hükmü: Göz yılar önce, fakat sonra kanıksar ölümü.

İngilizce

Sanıyorlar kafa kesmekle, beyin ezmekle, Fikr-i hürriyyet ölür. Hey gidi şaşkın hazele!.

Kafa kesmekle, beyin ezmekle, sanıyorlar Hürriyet fikri ölür. Hey gidi şaşkın alçaklar!

İngilizce

Daha kuvvetleniyor kanla sulanmış toprak: Ekilen gövdelerin hepsi yarın fışkıracak!

Daha kuvvetleniyor kanla sulanmış toprak: Ekilen gövdelerin hepsi yarın fışkıracak!

İngilizce

Hangi ma´sûmun olur hûnu bu dünyâda heder? Yoksa kânûn-i İlâhîyi de yırtar mı beşer?

Hangi günahsızın kanı bu dünyada yerde kalır? Yoksa insan Allah'ın kanununu da mı yırtar?

İngilizce

Evvelâ gizlice bir matba´a te´sîs ettim; Beş on öksüz bularak basmacılık öğrettim.

Evvela gizlice bir matbaa kurdum; Beş on öksüz bularak baskı işini öğrettim.

İngilizce

Kalemim çokça pürüzlüydü, fakat çâresi ne? Sonra, bilmem kimin üslûbuavâmın nesine!

Kalemim çokça pürüzlüydü, fakat çaresi ne? Sonra, bilmem kimin üslubu halkın nesine!

İngilizce

Dilimin döndüğü şîveyle bütün gün yazdım, Okuyanlar o kadar çoktu ki, hiç ummazdım.

Dilimin döndüğü şiveyle bütün gün yazdım; Okuyanlar o kadar çoktu ki, hiç ummazdım.

İngilizce

Usta, âsârını verdikçe çocuklar bastı; Altı ay geçti, bizim matba´anın çıktı adı.

Usta, eserlerini verdikçe çocuklar bastı; Altı ay geçti, bizim matbaanın çıktı adı.

İngilizce

Göğsü îmanlı beş on tane fedâî gelerek Dediler: "Sen ne basarsan, onu tevzî edecek

Göğsü imanlı beş on tane fedai gelerek, Dediler: "Sen ne basarsan, onu dağıtacak

İngilizce

orijinal

Türkçe

İngilizce

orijinal

Türkçe

İngilizce

orijinal

Türkçe

İngilizce

Süleymaniye

Suleymaniye

Mehmet Akif Ersoy Süleymaniye Kürsüsünde

Safahat logo

Şablon:Düz liseler için safahat projesi
Şablon:Anadolu liseleri için safahat projesi
Şablon:Sosyal Bilimler Liseleri için safahat projesi
Şablon:Türki Dillerde Safahat Projesi
Şablon:Safahat İngilizceye Tercüme Projesi

Advertisement