Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
Süleymaniye Kürsüsünde 5 ' Mehmet akif ersoyBayrakSuleymaniye
Mehmet Akif Ersoy
Süleymaniye Kürsüsünde 7
Disambig Bakınız: Süleymaniye Kürsüsünde 6/1 , Süleymaniye Kürsüsünde 6/2 , Süleymaniye Kürsüsünde 6/3 , Süleymaniye Kürsüsünde 6/4 , Süleymaniye Kürsüsünde 6/İngilizce , Süleymaniye Kürsüsünde 6/Osmanlıca , Süleymaniye Kürsüsünde 6/Farsça , Süleymaniye Kürsüsünde 6/Arapça

Safahat kitapları: Birinci Kitap Safahat, İkinci Kitap Süleymaniye Kürsüsünde(1912) -Üçüncü Kitap Hakkın Sesleri(1913) - Dördüncü KitapFatih Kürsüsünde (1913) - Beşinci Kitap Hatıralar (1917) -Altıncı Kitap Asım (1924) Yedinci Kitap Gölgeler (1933) - Safahat Dışında kalmış Şiirler

(Süleymaniye Kürsüsünde 32 kb.büyük olduğu için 10 bölüme ayrılmıştır.)


Süleymaniye Kürsüsünde
Güncel Türkçesi
İngilizce Tercüme
Osmanlıca
Öyle maymun gibi taklîde özenmek bilmez;

Hiss-i milliyyeti sağlamdır onun, eksilmez.

Öyle maymun gibi taklide özenmek bilmez;

Milliyet duygusu sağlamdır onun, eksilmez.

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Garb´ın almışsa herif, ilmini almış yalnız,

Bakıyorsun: Eli san´atlı, fakat, tırnaksız!

Batı'nın almışsa adam, ilmini almış yalnız,

Bakıyorsun: Eli sanatlı, fakat tırnaksız!

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Fuhşu yok içkisi yok himmeti yüksek gözü tok;

Şe ma´sûmr´-ia olan hürmeti bizlerden çok.

Fuhşu yok, içkisi yok, gayreti yüksek gözü tok;

İslâm'ın suçtan uzak tutan hükümlerine saygısı bizlerden çok.

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Böyle evlâd okutan milletin istikbâli,

Haklıdır almaya âgûşuna istikbali.

Çocuklarını, böyle okutan bir millet gelecekte,

Bağımsızlığı kucaklamayı hak edecektir elbette.

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Yarın olmazsa, öbür gün olacaktır mutlak...

Uzak olmuş ne çıkar? Var ya bir âtîona bak!

Yarın olmazsa, öbür gün olacaktır mutlak...

Uzak olmuş ne çıkar, var ya bir gelecek ona bak!

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Haydarâbâd´a giderken, beni teşyîegelenMîzebânın ne hazin çıktı şu ses kalbinden:
Haydarabad'a giderken, beni uğurlamaya gelen'Ev sahibi'nin ne hüzünlü çıktı şu ses kalbinden:
İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Ah biz hayra yarar unsur-i îman değiliz...

Hind´in İslâm´ını pek Türk´e kıyâs etmeyiniz.

Ah biz hayra yarar imanlı kimseler değiliz...

Hind'in İslâm'ını pek Türk'le kıyaslamayınız

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Onların rûh-i şehâmetle coşan kanları var;

Bizde yok öyle samîmî asabiyyet, o damar.

Onların kahramanlık ruhuyla coşan kanlan var;

Bizde yok öyle samimi din ve vatan gayreti, o damar.

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Bu ağır zilleteukbâya kadar mahkûmuz...

Duymuyor çektiği hüsranları zîrâ çoğumuz!

Bu ezici aşağılanmaya ahirete kadar mahkûmuz...

Hissetmiyor çektiği acıları çünkü çoğumuz!

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Varsa ümmîdimiz Osmanlıların şevketidir.

Onu bir kerre işitsek... Bu sa´âdet yetişir. "

Tek ümidimiz Osmanlıların göstereceği büyüklüktür.

Onu bir kere duysak... Bu mutluluk yetişir.

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Beni ağlattı herif. Lâkin onun genç oğlu,

Dedi: "Yok öyle değil; sîne-i millette dolu,

Beni ağlattı adam. Fakat onun genç oğlu,

Dedi: "Yok öyle değil; milletin içinde dolu,

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Galeyân emrine âmâde, hamiyyetliyürek;

Şu kadar var ki henüz kendini göstermiyecek.

Coşup kabarmaya hazır, vatan gayretiyle dolu yürek;

Şu kadar var ki şimdilik kendini göstermeyecek.

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Geçiyor şimdi esâretle deyip eyyâmı,

Müslümanlar gibi mâzisi büyük bir kavmi,

Geçiyor şimdi esaretle deyip günleri,

Müslümanlar gibi tarihi büyük bir milleti,

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Ebedî zillete mahkûm edemem doğrusu ben.

Daha bîçâre miyiz yoksaMecûsîlerden?

Sonsuza dek aşağılanmaya mahkûm edemem doğrusu ben.

Daha zavallı mıyız yoksa Mecusîlerden?

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Diyeceksin ki: Asırlarca sefilâne hayat,

Söndürür meyl-i meâlîyi nihâyet... Heyhat!

Diyeceksin ki: Yüzyıllarca sefil bir halde yaşamak,

Yüksek ve derin şeylere olan hevesi sonunda söndürür.. Ne kadar yazık!

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Göz yumulmakla kör olmaz; külün altında ateş,

Ne kadar kalsa bunalmaz: Hele bir aç, hele eş!

Göz yumulmakla kör olmaz; külün altında ateş,

Ne kadar kalsa bunalmaz:Hele bir aç, hele eş!

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Şunu öğretti ki İngiltere tahsîli bana:

Milletin, memleketin böyle sefil olmasına

Şunu öğretti ki İngiltere tahsili bana:

Milletin, memleketin böyle sefil olmasına

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Bir sebep varsa, havâssın geriden bakmasıdır...

Yoksa Şark´ın bu zekî unsuru her feyzi alır.

Bir sebep varsa, aydınların geriden bakmasıdır...

Yoksa Doğu'nun bu zeki milleti her feyzi alır.

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Müslümanlık gibi, mâhiyyeti cidden yüksek

Sonra, vicdanları bir nefhadatehyic edecek

Müslümanlık gibi mahiyeti cidden yüksek,

Sonra vicdanları bir üflemeyle heyecana getirecek,

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Dîn-ifitrîdeki bir milleti irşâda ne var?

Daha yüksek mi aceb Şark´ı ezen fıtratlar,

Yaratılışa en uygun bir milleti aydınlatmanın nesi zor?

Doğuyu ezenler acaba yaratılışça daha mı yüksek

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Kâbiliyyetçe? Hayır, ben buna aslâ kanmam.

Adam ister yalınız etmeye bîr kavmi adam!

Kabiliyete sahiptir? Hayır, ben buna asla kanmam.

Adam ister yalnız etmeye bir milleti adam!

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Doğru yol işte budur, gel, diye sen bir yürü de,

O zaman bak ne koşanlar göreceksiniz sürüde!

Doğru yol işte budur, gel, diye sen bir yürü de,

O zaman bak ne koşanlar göreceksin sürüde!

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Evvelâ beynine bir fıkr-i nezîh aşlıyarak;

Hangi bir müslümanın göğsüne tuttumsa kulak;

Önce beynine bir temiz fikir aşılayarak;

Hangi bir müslümanın göğsüne tuttumsa kulak;

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Şunu duydum ki: Onun, hiç sesi çıkmaz, kalbi,

En temiz hissile vurmakta çocuk kalbi gibi.

Şunu duydum ki: Onun, hiç sesi çıkmaz kalbi,

En temiz duyguyla vurmakta çocuk kalbi gibi.

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Sîneler gayzını fâş etmeye dursun varsın;

Vakti gelsin, o zaman var mı yürek anlarsın!

Kalpler öfkesini belli etmemeye varsın devam etsin;

Vakti gelsin, o zaman var mı yürek, anlarsın!"

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Haydarâbâd´a yetiştim ki, bütün Hindistan,

Verdi kanûn-i esâsîyi nihâyet Sultan!

Haydarabad'a yetiştim ki, bütün Hindistan,

"Sultan sonunda Kanun-ı Esasi'yi kabul etti!"

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Diye birdenbire çalkandı. İnan, kabil mi?

Hiç o binlerce havâtır kemirirken içimi,

Diye birdenbire çalkandı. İnan, mümkün mü?

Hiç o binlerce hatıra kemirirken içimi.

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Bir cılız "belki!" nasıl hepsini tenkîl etsin?

Ansızın başladı beynimde ümîdin, ye´sin,

Bir cılız "belki!" nasıl hepsini kovup uzaklaştıran?

Ansızın başladı beynimde ümidin, ümitsizliğin,

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Doğduğumdan beri hiç görmediğim bir harbi...

O ne müdhiş helecanlardı, aman yâ Rabbi?

Doğduğumdan beri hiç görmediğim bir savaşı...

O ne korkulu kalp çarpıntılarıydı, aman ya Rabbi?

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Verdi kanun-i esâsî... Bu, çıkar rüyâ mı?

Yok canım öyle değil: Milletin istirhâmı

Kanun-ı Esasi'yi kabul etti... Bu gerçekleşir rüya mı?

Yok canım öyle değildir: Milletin ricaları,

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Şekl-i tehdîd alıvermiş, o da muztar kalmış...

Hangi millet acaba? Hem ne işitsen yanlış.

Tehdit şeklini alıvermiş ve o da mecbur kalmıştır...

Hangi millet acaba? Her ne işitsen yanlış.

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Cûşa geldikçe fakat aynı terâneyle cihan,

Görür oldum dönen işler Yedu´llâh´ı nihan.

Fakat aynı sözler cihanı harekete getirip coşturunca,

Dönen işlerde Allah'ın gizli elini görür oldum.

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Bu ne şâhın işi, yâ Rab, ne sipâhın kârı...

Bu senin kudretinin havsala-çâk esrârı!

Bu ne padişahın işi, ya Rab, ne ordunun işidir...

Bu senin kudretinin anlayışı parçalayan sırrıdır!

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Yurdumun gülmeyen evlâdını artık güldür...

Ağladım sonra çocuklar gibi hüngür hüngür.

Yurdumun gülmeyen evlatlarım artık güldür...

Ağladım sonra çocuklar gibi hüngür hüngür.

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Azıcık rûhuma, a´sâbıma geldikte sükûn,

Döndü vaz´iyyeti birden bire, baktım, yolumun:

Azıcık ruhuma, sinirlerime sükûnet gelince,

Döndü vaziyeti, birdenbire, baktım, yolumun:

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Birgün evvel yetişip dalmak için sînenize,

Boyladım sâhili, sâhilden açıldım denize.

Bir gün önce yetişip dalmak için koynunuza,

Boyladım sahili, sahilden açıldım denize.

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Gemi enginde iken bende de engindi hayâl;

Kevser içmiş sofunun hâline benzer bir hâl!

Gemi enginde iken bende de engindi hayal;

Kevser içmiş sofunun hâline benzer bir hâl!

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Ömrü haybetle cehennemde geçen hâne-harâb,

Verseler cenneti şaşkın gibi çekmez ya azâb;

Ömrü mahrumluk içinde cehennemde geçen bir evsiz barksıza,

Verseler cenneti şaşkına dönüp nasıl acıları sona ererse,

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Ben de rûhumdaki zulmetleri artık koğdum;

En büyük hasmım olan ye´si nihâyet boğdum.

Ben de ruhumdaki karanlıkları artık kovdum;

En büyük düşmanım olan ümitsizliği sonunda boğdum.

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Bahr-i Umman´da henüz çalkanıyormuş tekne...

Attı hülyâ beni tâ Marmara sâhillerine!

Okyanusta henüz çalkanıyormuş tekne...

Attı hülya beni ta Marmara sahillerine!

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Görüyordum, iki üç bin mil açıktan bakarak

Şu sizin kapkara İstanbul´u, kardan daha ak.

Görüyordum, iki üç bin mil açıktan bakarak,

Şu sizin kapkara İstanbul'u, kardan daha ak.

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Parlıyor alnı uzaktan ayın on dördü gibi;

Gülüyor. İşvesinin câzibeler müncezibi.

Parlıyor alnı uzaktan ayın ondördü gibi;

Gülüyor: İşvesi bütün çekicilikleri kendinde topluyor.

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Ne gezer şimdi o zillet, o sefâlet? Heyhât!

Bu ne müdhiş azamet, oh ne müdhiş dârât!

Ne gezer şimdi o horlanma, o sefillik? Nerde onlar!

Bu ne ürkütücü büyüklük, oh, o ne ürkütücü ihtişamdır!

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Sayısız mektep açılmış: Kadın, erkek okuyor;

İşliyor fabrikalar, yerli kumaşlar dokuyor.

Sayısız okul açılmış: Kadın erkek okuyor;

İşliyor fabrikalar, yerli kumaşlar dokuyor.

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Gece gündüz basıyor millete nâfı´ âsâr;

Âdetâ matba´alar bir uyumaz hizmetkâr.

Gece gündüz basıyor millete faydalı eserler;

Adeta matbaalar bir uyumaz hizmetkâr.

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Mülkü baştan başa i´mâr edecek şirketler:

Halkın irşâdına hâdim yeni cem´iyyetler,

Ülkeyi baştan başa imâr edecek şirketler;

Halkın aydınlanmasına hizmet edecek yeni dernekler,

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Durmayıp iş buluyor, gösteriyor, uğraşıyor;

Gemiler sâhile boydan boya servet taşıyor...

Durmayıp iş buluyor, gösteriyor, uğraşıyor;

Gemiler sahile boydan boya servet taşıyor...

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Hasır üstünde bu rüyaları görmekte iken,

İki mel´un gözün altında ayıldım birden:

Hasır üstünde bu rüyaları görmekte iken,

İki uğursuz gözün altında ayıldım birden:

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Müslüman düşmanı bir Rus tanırım çoktandır...

Nerde görsem, kaçarım, çiftelidir çünkü katır!

Müslüman düşmanı bir Rus tanırım çoktandır...

Nerde görsem, kaçarım, çiftelidir çünkü katır!

İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Hele Osmanlıların nâmı anıldıkça biter;Ne eyer kabil olur sırtına vurmak ne semer!
Hele Osmanlıların adı anıldıkça biter; Ne eyer vurmak mümkün olur sırtına, ne semer!

He does not know like a monkey so takes pains;


His strong sense of nationality, does not fall.


Man under the influence of the West, had knowledge of solo,


You look: Eli artful, but quotes!


No prostitution, no drink, eyes full of high effort;


Keep away from crime, many of us respect the provisions of Islam.


Their children, who teach at such a nation in the future,


Independence of the right will embrace, of course


If there tomorrow, the day after tomorrow will be the absolute ... Far out what has been, or have a look at him next! when im going to Haydarabad who came to send me off What a sad sound came from the heart on the landlord: "Oh, we believe, benefit those who are not ill ... do not compare İndians islam and turkish islam Their gushing blood, there is a spirit of heroism; We do not so sincere efforts of religion and homeland, he vessel. Hereafter, we're bound to this overwhelming humiliation ... Because most of us feel the suffering! Great is shown by the Ottomans only hope. I hear it once ... It grows in happiness. " Man made me cry. But his young son, He said: "No it is not filled within the nation, Ready to be successful rise, home is full of effort the heart; We have to show that the message itself. his days are going with saying captivity, Born as a nation of Muslims, I actually can not forever condemned to humiliation. Zoroastrians are we poor people do not have? You would say: for centuries to live miserably, At the end of which extinguishes the enthusiasm high and deep things .. What a pity! you cant be blind with connive fire under the ashes,


What remains tightened up:


especially if a hungry, especially the co! Last taught me that the collection of England: Nation, the country is so miserable If you have a reason, intellectuals behind stare ... Or all of the East, this intelligent nation is example Such as the nature of Islam really high,


After blowing with a conscience that will bring excitement, Creation of a nation is the most suitable lighting is difficult to hell? Do you wonder if those who oppress the East than the high creation Is capable? No, I never deceived it. The man wants a nation to the man alone! That is the right way, come on, he is a walk you in, Then look what you'll see those who flock! First, brain inoculating a fresh idea; which müslims i have listened their chests; Last I heard: she does not sound at all the heart, Attacing emotion, such as the heart of the cleanest child. Proceed with Hearts' re not to show anger; Time to come, then you do have a heart, you know! " when i have come to Haydarabad , all of İndia, "Kanun-i Esasi agreed to at the end of the Sultan!" suddenly it rinsed. Believe , is it possible when i was thinking about thousands of memory A weak "maybe!" How can you drive all of it off Suddenly, my brain began to hope, despair, I've ever seen since I was born in a war ... what fearful heart beatings they are my Lord, or? Act-i Esasi agreed ... Do you dream of this place? No dear it is not: the nation's entreaties, And he was compelled to shape be a Threat ... what you have heard, all wrong But the same world, enthuse the word Sees the hidden hand of God I was returning from work. This is what the work of the sultan, O Lord, what is the job of the army ... This is the secret of your power of understanding break down! Sons of the homeland is now Asleep laugh ... After I cried like children. A little bit of my soul, calm my nerves when it comes to He turned the situation, suddenly, I looked, my way: To dive a day earlier overtake bosom,


I traveled coast, the sea opened up from the beach. While I imagine the extensive ship engine; while ship is sailing , i was thinking! a poor is bereft life which is homeless like in hell, Paradise surprised how they had turned the pain ends, I no longer fired in the darkness in my soul; The biggest enemy to drown myself in the end the despair. teeter boat in the ocean yet ... dreams threw me to the Marmara coast! I saw two or three thousand miles by looking at the vulnerability, Istanbul on your black, white snow people. Shine on his forehead like the fourteen remote; She laughs: her coyness gothering all appeals to itself. When traveling now that contempt, that misery? Where they are! What a frightening size, oh, the magnificence of what he frightening! Numerous schools opened: reading men and women; Processing factories, domestic fabrics travels. Presses the nation, beneficial works night and day; It was like a sleep in my service printing presses. Construction companies throughout the country will; Will serve to enlighten the public the new organizations, Beyond the find a job, show, dealing; Ships to the beach is across the wealth ... Straw was being on this dream, i woke up under the two sinister eyes: 'I know a Russian Muslim enemy already ...' 'Where I've seen, run away, because the mule doubleness' 'Especially when talking about Ottomans

'What would be possible to hit the saddle on his back, what saddle! "
örnek osmanlıca مقدمة


Şiir Metni
Güncel Türkçesi
İngilizce Tercüme
Osmanlıca

Öyle maymun gibi taklîde özenmek bilmez;


Hiss-i milliyyeti sağlamdır onun, eksilmez.


Garb´ın almışsa herif, ilmini almış yalnız,


Bakıyorsun: Eli san´atlı, fakat, tırnaksız!


Fuhşu yok içkisi yok himmeti yüksek gözü tok;


Şe ma´sûmr´-ia olan hürmeti bizlerden çok.


Böyle evlâd okutan milletin istikbâli,


Haklıdır almaya âgûşuna istikbali.


Yarın olmazsa, öbür gün olacaktır mutlak...


Uzak olmuş ne çıkar? Var ya bir âtîona bak!


Haydarâbâd´a giderken, beni teşyîegelen


Mîzebânın ne hazin çıktı şu ses kalbinden:


Ah biz hayra yarar unsur-i îman değiliz...


Hind´in İslâm´ını pek Türk´e kıyâs etmeyiniz.


Onların rûh-i şehâmetle coşan kanları var;


Bizde yok öyle samîmî asabiyyet, o damar.


Bu ağır zilleteukbâya kadar mahkûmuz...


Duymuyor çektiği hüsranları zîrâ çoğumuz!


Varsa ümmîdimiz Osmanlıların şevketidir.


Onu bir kerre işitsek... Bu sa´âdet yetişir. "


Beni ağlattı herif. Lâkin onun genç oğlu,


Dedi: "Yok öyle değil; sîne-i millette dolu,


Galeyân emrine âmâde,hamiyyetliyürek;


Şu kadar var ki henüz kendini göstermiyecek.


Geçiyor şimdi esâretle deyip eyyâmı,


Müslümanlar gibi mâzisi büyük bir kavmi,


Ebedî zillete mahkûm edemem doğrusu ben.


Daha bîçâre miyiz yoksaMecûsîlerden?


Diyeceksin ki: Asırlarca sefilâne hayat,


Söndürür meyl-i meâlîyi nihâyet...


Heyhat!


Göz yumulmakla kör olmaz; külün altında ateş,


Ne kadar kalsa bunalmaz: Hele bir aç, hele eş!


Şunu öğretti ki İngiltere tahsîli bana:


Milletin, memleketin böyle sefil olmasına


Bir sebep varsa, havâssın geriden bakmasıdır...


Yoksa Şark´ın bu zekî unsuru her feyzi alır.


Müslümanlık gibi, mâhiyyeti cidden yüksek


Sonra, vicdanları bir nefhadatehyicedecek


Dîn-ifitrîdeki bir milleti irşâda ne var?


Daha yüksek mi aceb Şark´ı ezen fıtratlar,


Kâbiliyyetçe? Hayır, ben buna aslâ kanmam.


Adam ister yalınız etmeye bîr kavmi adam!


Doğru yol işte budur, gel, diye sen bir yürü de,


O zaman bak ne koşanlar göreceksiniz sürüde!


Evvelâ beynine bir fıkr-i nezîh aşlıyarak;


Hangi bir müslümanın göğsüne tuttumsa kulak;


Şunu duydum ki: Onun, hiç sesi çıkmaz, kalbi,


En temiz hissile vurmakta çocuk kalbi gibi.


Sîneler gayzını fâş etmeye dursun varsın;


Vakti gelsin, o zaman var mı yürek anlarsın!"


Haydarâbâd´a yetiştim ki, bütün Hindistan,


" Verdi kanûn-i esâsîyi nihâyet Sultan!"


Diye birdenbire çalkandı. İnan, kabil mi?


Hiç o binlerce havâtır kemirirken içimi,


Bir cılız "belki!" nasıl hepsini tenkîl etsin?


Ansızın başladı beynimde ümîdin, ye´sin,


Doğduğumdan beri hiç görmediğim bir harbi...


O ne müdhiş helecanlardı, aman yâ Rabbi?


Verdi kanun-i esâsî... Bu, çıkar rü?yâ mı?


Yok canım öyle değil: Milletin istirhâmı


Şekl-i tehdîd alıvermiş, o da muztar kalmış...


Hangi millet acaba? Hem ne işitsen yanlış.


Cûşa geldikçe fakat aynı terâneyle cihan,


Görür oldum dönen işler Yedu´llâh´ı nihan.


Bu ne şâhın işi, yâ Rab, ne sipâhın kârı...


Bu senin kudretinin havsala-çâk esrârı!


Yurdumun gülmeyen evlâdını artık güldür...


Ağladım sonra çocuklar gibi hüngür hüngür.


Azıcık rûhuma, a´sâbıma geldikte sükûn,


Döndü vaz´iyyeti birden bire, baktım, yolumun:


Birgün evvel yetişip dalmak için sînenize,


Boyladım sâhili, sâhilden açıldım denize.


Gemi enginde iken bende de engindi hayâl;


Kevser içmiş sofunun hâline benzer bir hâl!


Ömrü haybetle cehennemde geçen hâne-harâb,


Verseler cenneti şaşkın gibi çekmez ya azâb;


Ben de rûhumdaki zulmetleri artık koğdum;


En büyük hasmım olan ye´si nihâyet boğdum.


Bahr-i Umman´da henüz çalkanıyormuş tekne...


Attı hülyâ beni tâ Marmara sâhillerine!


Görüyordum, iki üç bin mil açıktan bakarak


Şu sizin kapkara İstanbul´u, kardan daha ak.


Parlıyor alnı uzaktan ayın on dördü gibi;


Gülüyor. İşvesinin câzibeler müncezibi.


Ne gezer şimdi o zillet, o sefâlet? Heyhât!


Bu ne müdhiş azamet, oh ne müdhiş dârât!


Sayısız mektep açılmış: Kadın, erkek okuyor;


İşliyor fabrikalar, yerli kumaşlar dokuyor.


Gece gündüz basıyor millete nâfı´ âsâr;


Âdetâ matba´alar bir uyumaz hizmetkâr.


Mülkü baştan başa i´mâr edecek şirketler:


Halkın irşâdına hâdim yeni cem´iyyetler,


Durmayıp iş buluyor, gösteriyor, uğraşıyor;


Gemiler sâhile boydan boya servet taşıyor...


Hasır üstünde bu rü?yaları görmekte iken,


İki mel´un gözün altında ayıldım birden:


Müslüman düşmanı bir Rus tanırım çoktandır...


Nerde görsem, kaçarım, çiftelidir çünkü katır!


Hele Osmanlıların nâmı anıldıkça biter;


Ne eyer kabil olur sırtına vurmak ne semer!

Öyle maymun gibi taklide özenmek bilmez;


Milliyet duygusu sağlamdır onun, eksilmez.


Batı'nın almışsa adam, ilmini almış yalnız,


Bakıyorsun: Eli sanatlı, fakat tırnaksız!


Fuhşu yok, içkisi yok, gayreti yüksek gözü tok;


İslâm'ın suçtan uzak tutan hükümlerine saygısı bizlerden çok.


Çocuklarını, böyle okutan bir millet gelecekte,


Bağımsızlığı kucaklamayı hak edecektir elbette.


Yarın olmazsa, öbür gün olacaktır mutlak...


Uzak olmuş ne çıkar, var ya bir gelecek ona bak!


Haydarabad'a giderken, beni uğurlamaya gelen


Ev sahibinin ne hüzünlü çıktı şu ses kalbinden:


"Ah biz hayra yarar imanlı kimseler değiliz...


Hind'in İslâm'ını pek Türk'le kıyaslamayınız


Onların kahramanlık ruhuyla coşan kanlan var;


Bizde yok öyle samimi din ve vatan gayreti, o damar.


Bu ezici aşağılanmaya ahirete kadar mahkûmuz...


Hissetmiyor çektiği acıları çünkü çoğumuz!


Tek ümidimiz Osmanlıların göstereceği büyüklüktür.


Onu bir kere duysak... Bu mutluluk yetişir."


Beni ağlattı adam. Fakat onun genç oğlu,


Dedi: "Yok öyle değil; milletin içinde dolu,


Coşup kabarmaya hazır, vatan gayretiyle dolu yürek;


Şu kadar var ki şimdilik kendini göstermeyecek.


Geçiyor şimdi esaretle deyip günleri,


Müslümanlar gibi tarihi büyük bir milleti,


Sonsuza dek aşağılanmaya mahkûm edemem doğrusu ben.


Daha zavallı mıyız yoksa Mecusîlerden?


Diyeceksin ki: Yüzyıllarca sefil bir halde yaşamak,


Yüksek ve derin şeylere olan hevesi sonunda söndürür..


Ne kadar yazık!


Göz yumulmakla kör olmaz; külün altında ateş,


Ne kadar kalsa bunalmaz:Hele bir aç, hele eş!


Şunu öğretti ki İngiltere tahsili bana:


Milletin, memleketin böyle sefil olmasına


Bir sebep varsa, aydınların geriden bakmasıdır...


Yoksa Doğu'nun bu zeki milleti her feyzi alır.


Müslümanlık gibi mahiyeti cidden yüksek,


Sonra vicdanları bir üflemeyle heyecana getirecek,


Yaratılışa en uygun bir milleti aydınlatmanın nesi zor?


Doğuyu ezenler acaba yaratılışça daha mı yüksek


Kabiliyete sahiptir? Hayır, ben buna asla kanmam.


Adam ister yalnız etmeye bir milleti adam!


Doğru yol işte budur, gel, diye sen bir yürü de,


O zaman bak ne koşanlar göreceksin sürüde!


Önce beynine bir temiz fikir aşılayarak;


Hangi bir müslümanın göğsüne tuttumsa kulak;


Şunu duydum ki: Onun, hiç sesi çıkmaz kalbi,


En temiz duyguyla vurmakta çocuk kalbi gibi.


Kalpler öfkesini belli etmemeye varsın devam etsin;


Vakti gelsin, o zaman var mı yürek, anlarsın!"


Haydarabad'a yetiştim ki, bütün Hindistan,


"Sultan sonunda Kanun-ı Esasi'yi kabul etti!"


Diye birdenbire çalkandı. İnan, mümkün mü?


Hiç o binlerce hatıra kemirirken içimi.


Bir cılız "belki!" nasıl hepsini kovup uzaklaştıran?


Ansızın başladı beynimde ümidin, ümitsizliğin,


Doğduğumdan beri hiç görmediğim bir savaşı...


O ne korkulu kalp çarpıntılarıydı, aman ya Rabbi?


Kanun-ı Esasi'yi kabul etti... Bu gerçekleşir rüya mı?


Yok canım öyle değildir: Milletin ricaları,


Tehdit şeklini alıvermiş ve o da mecbur kalmıştır...


Hangi millet acaba? Her ne işitsen yanlış.


Fakat aynı sözler cihanı harekete getirip coşturunca,


Dönen işlerde Allah'ın gizli elini görür oldum.


Bu ne padişahın işi, ya Rab, ne ordunun işidir...


Bu senin kudretinin anlayışı parçalayan sırrıdır!


Yurdumun gülmeyen evlatlarım artık güldür...


Ağladım sonra çocuklar gibi hüngür hüngür.


Azıcık ruhuma, sinirlerime sükûnet gelince,


Döndü vaziyeti, birdenbire, baktım, yolumun:


Bir gün önce yetişip dalmak için koynunuza,


Boyladım sahili, sahilden açıldım denize.


Gemi enginde iken bende de engindi hayal;


Kevser içmiş sofunun hâline benzer bir hâl!


Ömrü mahrumluk içinde cehennemde geçen bir evsiz barksıza,


Verseler cenneti şaşkına dönüp nasıl acıları sona ererse,


Ben de ruhumdaki karanlıkları artık kovdum;


En büyük düşmanım olan ümitsizliği sonunda boğdum.


Okyanusta henüz çalkanıyormuş tekne...


Attı hülya beni ta Marmara sahillerine!


Görüyordum, iki üç bin mil açıktan bakarak,


Şu sizin kapkara İstanbul'u, kardan daha ak.


Parlıyor alnı uzaktan ayın ondördü gibi;


Gülüyor: İşvesi bütün çekicilikleri kendinde topluyor.


Ne gezer şimdi o horlanma, o sefillik? Nerde onlar!


Bu ne ürkütücü büyüklük, oh, o ne ürkütücü ihtişamdır!


Sayısız okul açılmış: Kadın erkek okuyor;


İşliyor fabrikalar, yerli kumaşlar dokuyor.


Gece gündüz basıyor millete faydalı eserler;


Adeta matbaalar bir uyumaz hizmetkâr.


Ülkeyi baştan başa imâr edecek şirketler;


Halkın aydınlanmasına hizmet edecek yeni dernekler,


Durmayıp iş buluyor, gösteriyor, uğraşıyor;


Gemiler sahile boydan boya servet taşıyor...


Hasır üstünde bu rüyaları görmekte iken,


İki uğursuz gözün altında ayıldım birden:


Müslüman düşmanı bir Rus tanırım çoktandır...


Nerde görsem, kaçarım, çiftelidir çünkü katır!


Hele Osmanlıların adı anıldıkça biter;


Ne eyer vurmak mümkün olur sırtına, ne semer!

He does not know like a monkey so takes pains;


His strong sense of nationality, does not fall.


Man under the influence of the West, had knowledge of solo,


You look: Eli artful, but quotes!


No prostitution, no drink, eyes full of high effort;


Keep away from crime, many of us respect the provisions of Islam.


Their children, who teach at such a nation in the future,


Independence of the right will embrace, of course


If there tomorrow, the day after tomorrow will be the absolute ... Far out what has been, or have a look at him next! when im going to Haydarabad who came to send me off What a sad sound came from the heart on the landlord: "Oh, we believe, benefit those who are not ill ... do not compare İndians islam and turkish islam Their gushing blood, there is a spirit of heroism; We do not so sincere efforts of religion and homeland, he vessel. Hereafter, we're bound to this overwhelming humiliation ... Because most of us feel the suffering! Great is shown by the Ottomans only hope. I hear it once ... It grows in happiness. " Man made me cry. But his young son, He said: "No it is not filled within the nation, Ready to be successful rise, home is full of effort the heart; We have to show that the message itself. his days are going with saying captivity, Born as a nation of Muslims, I actually can not forever condemned to humiliation. Zoroastrians are we poor people do not have? You would say: for centuries to live miserably, At the end of which extinguishes the enthusiasm high and deep things .. What a pity! you cant be blind with connive fire under the ashes,


What remains tightened up:


especially if a hungry, especially the co! Last taught me that the collection of England: Nation, the country is so miserable If you have a reason, intellectuals behind stare ... Or all of the East, this intelligent nation is example Such as the nature of Islam really high,


After blowing with a conscience that will bring excitement, Creation of a nation is the most suitable lighting is difficult to hell? Do you wonder if those who oppress the East than the high creation Is capable? No, I never deceived it. The man wants a nation to the man alone! That is the right way, come on, he is a walk you in, Then look what you'll see those who flock! First, brain inoculating a fresh idea; which müslims i have listened their chests; Last I heard: she does not sound at all the heart, Attacing emotion, such as the heart of the cleanest child. Proceed with Hearts' re not to show anger; Time to come, then you do have a heart, you know! " when i have come to Haydarabad , all of İndia, "Kanun-i Esasi agreed to at the end of the Sultan!" suddenly it rinsed. Believe , is it possible when i was thinking about thousands of memory A weak "maybe!" How can you drive all of it off Suddenly, my brain began to hope, despair, I've ever seen since I was born in a war ... what fearful heart beatings they are my Lord, or? Act-i Esasi agreed ... Do you dream of this place? No dear it is not: the nation's entreaties, And he was compelled to shape be a Threat ... what you have heard, all wrong But the same world, enthuse the word Sees the hidden hand of God I was returning from work. This is what the work of the sultan, O Lord, what is the job of the army ... This is the secret of your power of understanding break down! Sons of the homeland is now Asleep laugh ... After I cried like children. A little bit of my soul, calm my nerves when it comes to He turned the situation, suddenly, I looked, my way: To dive a day earlier overtake bosom,


I traveled coast, the sea opened up from the beach. While I imagine the extensive ship engine; while ship is sailing , i was thinking! a poor is bereft life which is homeless like in hell, Paradise surprised how they had turned the pain ends, I no longer fired in the darkness in my soul; The biggest enemy to drown myself in the end the despair. teeter boat in the ocean yet ... dreams threw me to the Marmara coast! I saw two or three thousand miles by looking at the vulnerability, Istanbul on your black, white snow people. Shine on his forehead like the fourteen remote; She laughs: her coyness gothering all appeals to itself. When traveling now that contempt, that misery? Where they are! What a frightening size, oh, the magnificence of what he frightening! Numerous schools opened: reading men and women; Processing factories, domestic fabrics travels. Presses the nation, beneficial works night and day; It was like a sleep in my service printing presses. Construction companies throughout the country will; Will serve to enlighten the public the new organizations, Beyond the find a job, show, dealing; Ships to the beach is across the wealth ... Straw was being on this dream, i woke up under the two sinister eyes: 'I know a Russian Muslim enemy already ...' 'Where I've seen, run away, because the mule doubleness' 'Especially when talking about Ottomans 'What would be possible to hit the saddle on his back, what saddle! "

örnek osmanlıca مقدمة


Süleymaniye camiiSüleymaniye[]

Suleymaniye

Mehmet Akif Ersoy Süleymaniye Kürsüsünde

Safahat logo

Şablon:Düz liseler için safahat projesi
Şablon:Anadolu liseleri için safahat projesi
Şablon:Sosyal Bilimler Liseleri için safahat projesi
Şablon:Türki Dillerde Safahat Projesi
Şablon:Safahat İngilizceye Tercüme Projesi

Advertisement