Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
Disambig Bakınız: Saffat Suresi/WP, Saffat Suresi/VP
Yasin Suresi Saffat Suresi Sad Suresi
2010 Kur'an Yılında Mersin Yenişehir Kaymakamlığı İlçe Müftülüğünün Dünyanın En Kapsamlı Kur'an Portali Projesidir.
Disambig Bakınız: Saffat suresi/MEAL, Saffat suresi/VİDEO, Saffat suresi/TEFSİR, Saffat suresi/TEZHİB, Saffat suresi/HAT, Saffat suresi/FAZİLETİ, Saffat suresi/HİKMETLERİ, Saffat suresi/, Saffat suresi/KERAMETLERİ, Saffat suresi/AUDİO, Saffat suresi/HADİSLER, Saffat suresi/Elmalı orijinali, Saffat suresi/Transkriptleri, Saffat Suresi/NAKİLLER, Saffat Suresi/Elmalılı Tefsiri


Ayet No
Ayet Metni
Elmalı Meali (Orijinali)
Japonca [1]
İngilizce Meali (M. Pickthall)
37/0
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.
慈悲あまねく慈愛深きアッラーの御名において。
In the name of Allah, the Beneficent, the Merciful
1. وَالصَّافَّاتِ صَفًّا
Kasem olsun ol kuvvetlere: o saf dizip de duranlara
整然と列をなす者たちにおいて。
1. By those who set the ranks in battle order
2. فَالزَّاجِرَاتِ زَجْرًا
O haykırıp da sürenlere
駆り立て追う者において。
2. And those who drive away (the wicked) with reproof
3. فَالتَّالِيَاتِ ذِكْرًا
Ve o yolda zikr okuyanlara
また訓戒(のグルアーン)を読・聞かせる者において,誓う。
3. And those who read (the Word) for a reminder,
4. إِنَّ إِلَٰهَكُمْ لَوَاحِدٌ
Ki ilâhınız birdir sizin
本当にあなたがたの神は,唯一の主である。
4. Lo! thy Lord is surely One.
5. رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَرَبُّ الْمَشَارِقِ
Hep o Göklerin Yerin ve aralarındakilerin rabbı ve bütün meşrıkların rabbı
天と地,そしてその間にある凡てのものの主,また日の出を司どる主である。
5. Lord of the heavens and of the earth and all that is between them, and Lord of the sun's risings.
6. إِنَّا زَيَّنَّا السَّمَاءَ الدُّنْيَا بِزِينَةٍ الْكَوَاكِبِ
Bakınız biz o Dünya Semayı (o yakın Göğü) bir ziynetle donattık: kevakib
本当にわれは,星々で下層の天を飾り,
6. Lo! We have adorned the lowest heaven with an ornament, the planets:
7. وَحِفْظًا مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ مَارِدٍ
Hem mütemerrid ve her şeytandan koruduk
(アッラーの命令に)逆らう悪魔にたいする守りとした。
7. With security from every froward devil.
8. لَا يَسَّمَّعُونَ إِلَى الْمَلَإِ الْأَعْلَىٰ وَيُقْذَفُونَ مِنْ كُلِّ جَانِبٍ
Onlar melei a'lâyı dinleyemezler, tard için her taraftan sıkıya tutulurlar
かれらは八方から撃たれ,最高の会議を盗・聞くことは出来ない。
8. They cannot listen to the Highest Chiefs for they are pelted from every side,
9. دُحُورًا ۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ وَاصِبٌ
Ve onlara ayrılmaz bir azâb vardır
撃退されて,かれらは永久の懲罰を受ける。
9. Outcast, and theirs is a perpetual torment;
10. إِلَّا مَنْ خَطِفَ الْخَطْفَةَ فَأَتْبَعَهُ شِهَابٌ ثَاقِبٌ
Ancak bir çalıp çarpan, onun da peşine bir şihabı sâkıb takılır
盗聴し得た者があっても,白熱の炎が追跡する。
10. Save him who snatcheth a fragment, and there pursueth him a piercing flame.
11. فَاسْتَفْتِهِمْ أَهُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَمْ مَنْ خَلَقْنَا ۚ إِنَّا خَلَقْنَاهُمْ مِنْ طِينٍ لَازِبٍ
Şimdi sor onlara yaradılışca kendileri mi daha çetin yoksa bizim yarattıklarımız mı? Biz kendilerini bir cıvık çamurdan yarattık
かれら(マッカの多神教徒)に問え。「かれらとわれの創った者(天使)のどちらが強く創られているか。」われはもともと,粘りのある泥でかれらを創ったのである。
11. Then ask them (O Muhammad): Are they stronger as a creation, or those (others) whom We have created? Lo! We created them of plastic clay.
12. بَلْ عَجِبْتَ وَيَسْخَرُونَ
Fakat sen taaccüb ettin onlar eğleniyorlar
あなたは感嘆しているというのに,かれらは嘲笑する。
12. Nay, but thou dost marvel when they mock
13. وَإِذَا ذُكِّرُوا لَا يَذْكُرُونَ
Ihtar edildiklerinde de düşünmüyorlar
警告されても,かれらは警告を受け入れない。
13. And heed not when they are reminded,
14. وَإِذَا رَأَوْا آيَةً يَسْتَسْخِرُونَ
Bir mu'cize gördükleri vakıt da eğlence yerine tutuyorlar
またかれらは,印を見ても嘲笑するばかり。
14. And seek to scoff when they behold a portent
15. وَقَالُوا إِنْ هَٰذَا إِلَّا سِحْرٌ مُبِينٌ
Ve, bu, diyorlar başka bir şey değil, ap açık bir sihir
そしてかれらは言う。「これは明らかに魔術にちがいありません。
15. And they say: lo! this is mere magic;
16. أَإِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ
öldüğümüz ve bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz vakıt mı? biz mi ba'solunacakmışız?
わたしたちが死んで土と骨になってから,(また)呼び起こされましようか。
16. When we are dead and have become dust and bones, shall we then, forsooth, be raised (again)?
17. أَوَآبَاؤُنَا الْأَوَّلُونَ
Evvelki atalarımız da mı?
遠い祖先たちも(一緒にですか)と言う。
17. And our forefathers?
18. قُلْ نَعَمْ وَأَنْتُمْ دَاخِرُونَ
De ki: evet, hem siz çok hor, hakîr olarak
言ってやるがいい。「その通り。あなたがたは卑しめられるのである。」
18. Say (O Muhammad): Yea, in truth; and ye will be brought low.
19. فَإِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌ فَإِذَا هُمْ يَنْظُرُونَ
Çünkü o bir zorlu kumandadan ıbarettir derhal gözleri açılıverir
それは只一声の叫びである。その時かれらは(恐ろしい光景を)目の当たりに見て,
19. There is but one Shout, and lo! they behold
20. وَقَالُوا يَا وَيْلَنَا هَٰذَا يَوْمُ الدِّينِ
Eyvah bizlere derler bu o din günü
「ああ情けない,これが審判の日ですか。」と言う。
20. And say: Ah, woe for us! This is the Day of Judgment.
21. هَٰذَا يَوْمُ الْفَصْلِ الَّذِي كُنْتُمْ بِهِ تُكَذِّبُونَ
Bu işte o sizin yalan dediğiniz fasıl günü
「これはあなたがたが信じなかった区分の日である。
21. This is the Day of Separation, which ye used to deny.
22. احْشُرُوا الَّذِينَ ظَلَمُوا وَأَزْوَاجَهُمْ وَمَا كَانُوا يَعْبُدُونَ
Toplayın mahşere o zulmedenleri ve eşlerini ve Allahdan başka taptıkları şeyleri
不義を行っていた者たち,その妻たち,またかれらがアッラーを差し置いて拝していたものたちを集めなさい。
22. (And it is said unto the angels): Assemble those who did wrong, together with their wives and what they used to worship
23. مِنْ دُونِ اللَّهِ فَاهْدُوهُمْ إِلَىٰ صِرَاطِ الْجَحِيمِ
Toplayın da götürün onları sırata; Cehennem köprüsüne doğru
かれらを火獄への道に連れて行け。
23. Instead of Allah, and lead them to the path to hell;
24. وَقِفُوهُمْ ۖ إِنَّهُمْ مَسْئُولُونَ
Ve tevkıyf edin onları, çünkü sor guya çekilecekler
いや,かれらを待たせておけ。かれらに尋ねることがある。
24. And stop them, for they must be questioned.
25. مَا لَكُمْ لَا تَنَاصَرُونَ
Ne oldu sizlere yardımlaşmıyorsunuz?
あなたがたが助け合わないのはどうしたことか。」
25. What aileth you that ye help not one another?
37/26
26. بَلْ هُمُ الْيَوْمَ مُسْتَسْلِمُونَ
Hayır bu gün onlara teslim olmuşlardır
いや,今日ばかりは,かれらも(審判に)服する。
26. Nay, but this day they make full submission.
37/27
27. وَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ يَتَسَاءَلُونَ
Ve ba'zısına dönmüş soruyorlardır:
かれらは栗いに近づき尋ね合う。
27. And some of them draw near unto others, mutually questioning.
28. قَالُوا إِنَّكُمْ كُنْتُمْ تَأْتُونَنَا عَنِ الْيَمِينِ
Siz diyorlardır: bize sağdan gelir dururdunuz
一方は言う。「本当にあなたがたは,右から来ました。」
28. They say: Lo! ye used to come unto us, imposing, (swearing that ye spoke the truth).
37/29
29. قَالُوا بَلْ لَمْ تَكُونُوا مُؤْمِنِينَ
Yok, diyorlardır: siz inanmamıştınız
すると他方は言う。「いや,あなたがたは,(もともと)信者ではありませんでした。
29. They answer: Nay, but ye (yourselves) were not believers.
37/30
30. وَمَا كَانَ لَنَا عَلَيْكُمْ مِنْ سُلْطَانٍ ۖ بَلْ كُنْتُمْ قَوْمًا طَاغِينَ
Ve bizim size karşı cebredebilecek bir saltanatımız yoktu, fakat siz azmış bir kavm idiniz
また,わたしたちはあなたがたに押し付ける権威もありませんでした。それにあなたがたは反逆の徒でした。
30. We had no power over you, but ye were wayward folk.
37/31
31. فَحَقَّ عَلَيْنَا قَوْلُ رَبِّنَا ۖ إِنَّا لَذَائِقُونَ
Onun için üzerimize rabbımızın kavli hakk oldu, her halde hepimiz tadacağız
それで主の御言葉が,わたしたちに実証された今,わたしたちは,(懲罰を)味わわねばならない。
31. Now the Word of our Lord hath been fulfilled concerning us. Lo! we are about to taste (the doom).
37/32
32. فَأَغْوَيْنَاكُمْ إِنَّا كُنَّا غَاوِينَ
Evet biz sizi kışkırttık, çünkü biz azgındık
わたしたちはあなたがたを迷わせたが,わたしたち自身も迷っていたのです。」
32. Thus we misled you. Lo! we were (ourselves) astray.
37/33
33. فَإِنَّهُمْ يَوْمَئِذٍ فِي الْعَذَابِ مُشْتَرِكُونَ
O halde hepsi o gün azâbda müşterektirler
こうしてその日,かれらは,(凡て)共に懲罰を受ける。
33. Then lo! this day they (both) are sharers in the doom.
34. إِنَّا كَذَٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِمِينَ
İşte biz mücrimlere böyle yaparız
本当にわれはこのように罪を犯した者を処分する。
34. Lo! thus deal We with the guilty.
37/35
35. إِنَّهُمْ كَانُوا إِذَا قِيلَ لَهُمْ لَا إِلَٰهَ إِلَّا اللَّهُ يَسْتَكْبِرُونَ
Çünkü onlar «la ilahe illallah» denildiği zaman kafa tutuyorlardı
かれらは,「アッラーの外に神はありません。」と告げられると,いつも高慢になった。
35. For when it was said unto them, There is no god save Allah, they were scornful
36. وَيَقُولُونَ أَئِنَّا لَتَارِكُو آلِهَتِنَا لِشَاعِرٍ مَجْنُونٍ
Ve «hiç biz mecnun şâır için ilâhlarımızı bırakır mıyız?» diyorlardı
そして,「気狂い詩人のために,わたしたちの神々を捨ててなるものですか。」と言っていた。
36. And said: Shall we forsake our gods for a mad poet?
37/37
37. بَلْ جَاءَ بِالْحَقِّ وَصَدَّقَ الْمُرْسَلِينَ
Hayır o hakk ile geldi ve bütün Peygamberleri tasdık eyledi
いや,かれは真理を(お?)して,(かれ以前の)預言者たち(の啓典)を確証する者である。
37. Nay, but he brought the Truth, and he confirmed those sent (before him).
37/38
38. إِنَّكُمْ لَذَائِقُو الْعَذَابِ الْأَلِيمِ
Elbette siz o elîm azâbı tadacaksınız
あなたがたは,必ず痛ましい懲罰を味わうであろう。
38. Lo! (now) verily ye taste the painful doom
39. وَمَا تُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
Maamafih başka değil, hep yaptığınız amellerinizle cezalanacaksınız
どうせ皆あなたがたが行ったことの報いである。
39. Ye are requited naught save what ye did
37/40
40. إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ
Müstesnâ ancak Allahın ıhlâs verilmiş kulları
だがアッラーの忠誠なしもべたちは,別である。
40. Save single minded slaves of Allah;
37/41
41. أُولَٰئِكَ لَهُمْ رِزْقٌ مَعْلُومٌ
Onlar için bir «ma'lûm rızık» var
それらの者には,定めの恩恵があり,
41. For them there is a known provision,
37/42
42. فَوَاكِهُ ۖ وَهُمْ مُكْرَمُونَ
Meyveler, ve onlar hep ikram olunurlar
(喜ばしい)果実,そして栄誉が(授けられ),
42. Fruits..And they will be honoured
37/43
43. فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ
Naîm Cennetlerinde
至福の楽園の中で,
43. In the Gardens of delight,
37/44
44. عَلَىٰ سُرُرٍ مُتَقَابِلِينَ
Karşılıklı tahtlar üzerinde
寝床の上で向かい合う。
44. On couches facing one another
37/45
45. يُطَافُ عَلَيْهِمْ بِكَأْسٍ مِنْ مَعِينٍ
Maînden bir ke's ile üzerlerine pırlanılır
清い泉からくんだ杯は,かれらにゆきわたり,
45. A cup from a gushing spring is brought round for them,
46. بَيْضَاءَ لَذَّةٍ لِلشَّارِبِينَ
Bembeyaz, içenlere lezzet
真白(な美酒は),飲む者に心地よい甘さ。
46. White, delicious to the drinkers,
37/47
47. لَا فِيهَا غَوْلٌ وَلَا هُمْ عَنْهَا يُنْزَفُونَ
Onda ne bir gaile vardır, ne de başlarına vurur
これは,頭痛を催さず,酔わせもしない。
47. Wherein there is no headache nor are they made mad thereby.
37/48
48. وَعِنْدَهُمْ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ عِينٌ
Yanlarında iri gözlü nazarlarını kasretmiş nazenînler
またかれらの側には,伏し目がちな大きい目(の乙女)がいる。
48. And with them are those of modest gaze, with lovely eyes,
49. كَأَنَّهُنَّ بَيْضٌ مَكْنُونٌ
Sanki saklı yumurtalar
かの女らは,注意深く守られている卵のよう。
49. (Pure) as they were hidden eggs (of the ostrich).
37/50
50. فَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ يَتَسَاءَلُونَ
Derken ba'zısı ba'zısına dönmüş soruyorlardır:
やがてかれらは,栗いに近づき尋ね合う。
50. And some of them draw near unto others, mutually questioning.
37/51
51. قَالَ قَائِلٌ مِنْهُمْ إِنِّي كَانَ لِي قَرِينٌ
İçlerinden bir söyliyen «benim der: bir karînim vardı
かれらの一人が,口を切って言う。「わたしに一人の親しい友がいました。
51. A speaker of them saith: Lo! I had a comrade
37/52
52. يَقُولُ أَإِنَّكَ لَمِنَ الْمُصَدِّقِينَ
Derdi: sen cidden inananlardan mısın?
かれは言っていた。『あなたまで(復活の日を)信じているのですか。
52. Who used to say: Art thou in truth of those who put faith (in his words)?
53. أَإِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَإِنَّا لَمَدِينُونَ
Öldüğümüz de bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz vakıt hakıkaten biz cezalanacak mıyız?»
わたしたちが死んで土と骨になってから,本当に審判されるのでしょうか。』」
53. Can we, when we are dead and have become mere dust and bones, can we (then) verily be brought to book?
37/54
54. قَالَ هَلْ أَنْتُمْ مُطَّلِعُونَ
Nasıl der bir bakıştırır mısınız:
また言った。「まあ皆さん見下ろして・なさい。」
54. He saith: Will ye look?
37/55
55. فَاطَّلَعَ فَرَآهُ فِي سَوَاءِ الْجَحِيمِ
Derken bakmış onu tâ Cehennemin ortasında görmüştür
そこでかれが見下ろすと,火獄の只中にかれの姿が見えた。
55. Then looketh he and seeth him in the depth of hell.
37/56
56. قَالَ تَاللَّهِ إِنْ كِدْتَ لَتُرْدِينِ
Tallahi, der: doğrusu sen az daha beni helâk edecektin
かれは言った。「アッラーにかけて,あなたはもう少しでわたしを破滅させるところでした。
56. He saith: By Allah, thou verily didst all but cause my ruin,
37/57
57. وَلَوْلَا نِعْمَةُ رَبِّي لَكُنْتُ مِنَ الْمُحْضَرِينَ
Rabbımın ni'meti olmasa idi ben de bu ihzar edilenlerden olacaktım
もし主の御恵・がなかったならば,わたしは必ず引き立てられる者の中にいたでしょう。」
57. And had it not been for the favour of my Lord, I too had been of those haled forth (to doom).
37/58
58. أَفَمَا نَحْنُ بِمَيِّتِينَ
Nasılmış bak? Biz ölecek değiliz
「わたしたち(楽園の仲間)は,最初の死だけでまた,
58. Are we then not to die
37/59
59. إِلَّا مَوْتَتَنَا الْأُولَىٰ وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِينَ
ilk ölümümüzden başka. Ve biz muazzeb değiliz
死ぬことはないのですか。また,わたしたちが,懲罰を受けることはないのでしょうか。」
59. Saving our former death, and are we not to he punished?
37/60
60. إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Bu işte hiç şübhesiz o büyük murad, büyük kurtuluş
「そうであるならこれは,至上の幸福の成就です。
60. Lo! this is the supreme triumph.
37/61
61. لِمِثْلِ هَٰذَا فَلْيَعْمَلِ الْعَامِلُونَ
Böyle bir murad için çalışsın çalışan erler
このようなことのために,行動し努力すべきです。」
61. For the like of this, then, let the workers work.
62. أَذَٰلِكَ خَيْرٌ نُزُلًا أَمْ شَجَرَةُ الزَّقُّومِ
Nasıl bu mu hayırlı konmak için yoksa o zakkum ağacı mı?
それは結構な歓待ではないか。それともザックームの木(をとるの)か。
62. Is this better as a welcome, or the tree of Zaqqam?
63. إِنَّا جَعَلْنَاهَا فِتْنَةً لِلظَّالِمِينَ
Ki biz onu zalimler için bir fitne kılmışızdır
われはこの木を不義を行う者への試・として,用意したのである。
63. Lo! We have appointed it a torment for wrong doers.
64. إِنَّهَا شَجَرَةٌ تَخْرُجُ فِي أَصْلِ الْجَحِيمِ
O bir ağaçtır ki Cehennemin kökünde çıkar
それは地獄の底に生える木で,
64. Lo! it is a tree that springeth in the heart of hell
65. طَلْعُهَا كَأَنَّهُ رُءُوسُ الشَّيَاطِينِ
Tomurcukları Şeytanların başları gibidir
その実は,悪魔の頭のようである。
65. Its crop is as it were the heads of devils
66. فَإِنَّهُمْ لَآكِلُونَ مِنْهَا فَمَالِئُونَ مِنْهَا الْبُطُونَ
Her halde onlar ondan yiyeceklerdir. Yiyecekler de ondan karınlarını dolduracaklardır
かれらはこれを食べて,腹はそれでいっばい。
66. And lo! they verily must eat thereof, and fill (their) bellies therewith.
37/67
67. ثُمَّ إِنَّ لَهُمْ عَلَيْهَا لَشَوْبًا مِنْ حَمِيمٍ
Sonra üzerine onların hamîmden bir haşlamaları vardır
それから上に沸騰する湯を注ぎ足され,
67. And afterward, lo! thereupon they have a drink of boiling water
37/68
68. ثُمَّ إِنَّ مَرْجِعَهُمْ لَإِلَى الْجَحِيمِ
Sonra da dönümleri şübhesiz ki Cehennemedir
それから火獄に帰り着くのである。
68. And afterward, lo! their return is surely unto hell.
69. إِنَّهُمْ أَلْفَوْا آبَاءَهُمْ ضَالِّينَ
Çünkü onlar babalarını dalâlette buldular
かれらは祖先の迷っていたのを認めながらも,
69. They indeed found their fathers astray,
70. فَهُمْ عَلَىٰ آثَارِهِمْ يُهْرَعُونَ
Şimdi de onların izlerince koşturuyorlar
その足跡を急いで(歩いて)いたのである。
70. But they make haste (to follow) in their footsteps.
71. وَلَقَدْ ضَلَّ قَبْلَهُمْ أَكْثَرُ الْأَوَّلِينَ
Hakıkat onlardan evvel eskilerin ekserisi dalâlette idi
昔の多くの祖先たちも,確かに迷っていた。
71. And verily most of the men of old went astray before them,
37/72
72. وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا فِيهِمْ مُنْذِرِينَ
Celâlim hakkı için içlerinde inzar edici Peygamberler de gönderdik
だがわれはかれらに,必ず警告者を遺わした。
72. And verily We sent among them warners.
37/73
73. فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُنْذَرِينَ
Sonra da bak o inzar edilenlerin akıbeti nasıl oldu?
見るがいい。警告されても無視した者の最後が,どうであったかを。
73. Then see the nature of the consequence for those warned,
37/74
74. إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ
Ancak Allahın ıhlâs ile seçilen kulları başka
(だが)アッラーの忠誠なしもべたちは,別である。
74. Save singled minded slaves of Allah.
37/75
75. وَلَقَدْ نَادَانَا نُوحٌ فَلَنِعْمَ الْمُجِيبُونَ
Celâlim hakkı için bize Nuh nidâ etmişti, biz de hakıkat ne güzel mücîbiz
且つてヌーフはわれに哀願した。われは最も優れた応答者である。
75. And Noah verily prayed unto Us, and gracious was the Hearer of his prayer
37/76
76. وَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ مِنَ الْكَرْبِ الْعَظِيمِ
Hem onu ve ehlini o büyük sıkıntıdan kurtardık
われは,かれとその家族を大難から救った。
76. And We saved him and his household from the great distress,
77. وَجَعَلْنَا ذُرِّيَّتَهُ هُمُ الْبَاقِينَ
Hem zürriyyetini bâkıy kalanlar kıldık
そしてかれの子孫を生き残らせた。
77. And made his seed the survivors,
78. وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْآخِرِينَ
Hem de namına bıraktık sonrakiler içinde
また後の幾世代に渡り,かれのために(祝福の言葉を)留めた。
78. And left for him among the later folk (the salutation):
79. سَلَامٌ عَلَىٰ نُوحٍ فِي الْعَالَمِينَ
Selâm Nuha bütün âlemler içinde
「万物(人間,天使,ジン)の中で特にヌーフの上に平安あれ。」と(われからの有難い御言葉を)。
79. Peace be unto Noah among the peoples!
80. إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ
Biz böyle mükâfat ederiz işte muhsinlere
われはこのように,正しい行いの者に報いる。
80. Lo! thus do We reward the good.
37/81
81. إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ
Çünkü o bizim mü'min kullarımızdan
本当にかれは,信心深いわがしもべであった。
81. Lo! he is one of Our believing slaves.
37/82
82. ثُمَّ أَغْرَقْنَا الْآخَرِينَ
Sonra da diğerlerini suya boğduk
それからわれはその外の者を,溺れさせた。
82. Then We did drown the others.
83. وَإِنَّ مِنْ شِيعَتِهِ لَإِبْرَاهِيمَ
Şübhesiz İbrahim de onun kolondan
またかれの後継者の中にはイブラーヒームがいた。
83. And lo! of his persuasion verily was Abraham
37/84
84. إِذْ جَاءَ رَبَّهُ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ
Çünkü rabbına selîm bir kalb ile geldi
かれが純正な心をもってかれの主の許にやって来た折に,
84. When he came unto his Lord with a whole heart;
85. إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ مَاذَا تَعْبُدُونَ
Çünkü babasına ve kavmine şöyle dedi: siz nelere tapıyorsunuz?
自分の父やその一族に向かって言った。「あなたがたの崇拝するものは何ですか。
85. When he said unto his father and his folk: What is it that ye worship?
37/86
86. أَئِفْكًا آلِهَةً دُونَ اللَّهِ تُرِيدُونَ
Yalancılık etmek için mi Allahdan başka ilâhlar istiyorsunuz?
アッラーを差し置いて瞞しの神々を御望・なのですか。
86. Is it a falsehood gods beside Allah that ye desire?
37/87
87. فَمَا ظَنُّكُمْ بِرَبِّ الْعَالَمِينَ
Siz rabbül'âlemîni ne zannediyorsunuz?
いったい,万有の主に就いて,あなたがたはどのように考えておいでなのですか。」
87. What then is your opinion of the Lord of the Worlds?
37/88
88. فَنَظَرَ نَظْرَةً فِي النُّجُومِ
Derken bir bakım baktı da nücume
その時かれは諸星を一目見て,
88. And he glanced a glance at the stars
37/89
89. فَقَالَ إِنِّي سَقِيمٌ
Ben dedi: hastayım
言った。「わたしは,本当に(心が)痛む。」
89. Then said: Lo! I feel sick!
37/90
90. فَتَوَلَّوْا عَنْهُ مُدْبِرِينَ
O vakıt arkalarını dönerek başından kaçışıverdiler
人々はかれに背を向けて去った。
90. And they turned their backs and went away from him
37/91
91. فَرَاغَ إِلَىٰ آلِهَتِهِمْ فَقَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ
Derken kurnazlıkla onların ilâhlarına vardı da buyursanız a, dedi, yemez misiniz?
その時かれ(イブラーヒーム)は,かれらの神々に向かって言った。「あなたがたは食べないのですか。
91. Then turned he to their gods and said: Will ye not eat?
37/92
92. مَا لَكُمْ لَا تَنْطِقُونَ
Neyiniz var söylemiyorsunuz
あなたがたは,どうしてものを言わないのですか。」
92. What aileth you that ye speak not?
93. فَرَاغَ عَلَيْهِمْ ضَرْبًا بِالْيَمِينِ
Diyerek bir takrib ile onlara kuvvetli bir darbe indirdi
そこでかれは,かれら(偶像)を右手で打った。
93. Then he attacked them, striking with his right hand.
37/94
94. فَأَقْبَلُوا إِلَيْهِ يَزِفُّونَ
Bunun üzerine birbirlerine girerek ona yöneldiler
その時人びとは,慌ててかれの処へやって来た。
94. And (his people) came toward him, hastening.
37/95
95. قَالَ أَتَعْبُدُونَ مَا تَنْحِتُونَ
A, dedi siz kendi yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?
するとかれは言った。「あなたがたは,(自分で)刻んだものを崇拝するのですか。
95. He said: Worship ye that which ye yourselves do carve
37/96
96. وَاللَّهُ خَلَقَكُمْ وَمَا تَعْمَلُونَ
Halbuki sizi ve yaptıklarınızı Allah yarattı
本当にアッラーは,あなたがたを創り,またあなたがたが,造るものをも(創られる)。」
96. When Allah hath created you and what ye make?
37/97
97. قَالُوا ابْنُوا لَهُ بُنْيَانًا فَأَلْقُوهُ فِي الْجَحِيمِ
Haydin dediler, bunun için bir bina yapın ve bunu ateşe atın
人びとは言った。「かれ(イブラーヒーム)のために炉を築き,燃え盛る火の中に投げ込・なさい。」
97. They said: Build for him a building and fling him in the red hot fire.
98. فَأَرَادُوا بِهِ كَيْدًا فَجَعَلْنَاهُمُ الْأَسْفَلِينَ
Böyle ona bir tuzak kurmak istediler, biz de tuttuk kendilerini daha alçak düşürdük
このようにかれに策謀を巡らせようとしたが,われはかれらを散々な目に会わせた。
98. And they designed a snare for him, but We made them the undermost.
37/99
99. وَقَالَ إِنِّي ذَاهِبٌ إِلَىٰ رَبِّي سَيَهْدِينِ
Bir de dedi ki: ben rabbıma gidiyorum, o bana yolunu gösterir
かれは言った。「わたしは主の御許に行こう。必ずわたしを導かれるであろう。
99. And he said: Lo! I am going unto my Lord Who will guide me
37/100
100. رَبِّ هَبْ لِي مِنَ الصَّالِحِينَ
Rabbım! bana salihînden ihsan buyur
主よ,正しい人物になるような(息子)を,わたしに御授け下さい。」
100. My Lord! Vouchsafe me of the righteous.
101. فَبَشَّرْنَاهُ بِغُلَامٍ حَلِيمٍ
Biz de ona uslu bir oğul müjdeledik
それでわれは,優しい思いやりのある男児を(授けるという)昔報を伝えた。
101. So We gave him tidings of a gentle son.
[[102. فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ السَّعْيَ قَالَ يَا بُنَيَّ إِنِّي أَرَىٰ فِي الْمَنَامِ أَنِّي أَذْبَحُكَ فَانْظُرْ مَاذَا تَرَىٰ ۚ قَالَ يَا أَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُ ۖ سَتَجِدُنِي إِنْ شَاءَ اللَّهُ مِنَ الصَّابِرِينَ ]]
Vakta ki yanında koşmak çağına erdi, ey yavrum! dedi ben menamda görüyorum ki ben seni boğazlıyorum, artık bak ne görüyorsun! ey babacığım dedi: ne emrolunuyorsan yap! beni inşaallah sabirînden bulacaksın
(この子が)かれと共に働く年頃になった時,かれは言った。「息子よ,わたしはあなたを犠牲に捧げる夢を見ました。さあ,あなたはどう考えるのですか。」かれは(答えて)言った。「父よ,あなたが命じられたようにして下さい。もしアッラーが御望・ならば,わたしが耐え忍ぶことが御分りでしょう。」
102. And when (his son) was old enough to walk with him, (Abraham) said: O my dear son, I have seen in a dream that I must sacrifice thee. So look, what thinkest thou? He said: O my father! Do that which thou art commanded. Allah willing, thou shalt find me of the steadfast.
103. فَلَمَّا أَسْلَمَا وَتَلَّهُ لِلْجَبِينِ
Vaktâ ki bu suretle ikisi de teslim oldular ve onu tuttu şakağına yıktı
そこでかれら両人は(命令に)服して,かれ(子供)が額を(地に付け)うつ伏せになった時,
103. Then, when they had both surrendered (to Allah), and he had flung him down upon his face,
104. وَنَادَيْنَاهُ أَنْ يَا إِبْرَاهِيمُ
Ve şöyle ona nida ettik: ya İbrahim!
われは告げた。「イブラーヒームよ。
104. We called unto him: O Abraham:
105. قَدْ صَدَّقْتَ الرُّؤْيَا ۚ إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ
Ru'yayı gerçek tasdık eyledin, biz böyle mükâfat ederiz işte muhsinlere
あなたは確かにあの夢を実践した。本当にわれは,このように正しい行いをする者に報いる。
105. Thou hast already fulfilled the vision. Lo! thus do We reward the good.
37/106
106. إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ الْبَلَاءُ الْمُبِينُ
Şübhesiz ki bu açık bir ibtilâ, kat'î bir imtihan
これは明らかに試・であった。」
106. Lo! that verily was a clear test.
37/107
107. وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظِيمٍ
Dedik ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik
われは大きな犠牲でかれを贖い,
107. Then We ransomed him with a tremendous victim.
108. وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْآخِرِينَ
Namına da bıraktık sonrakiler içinde
末永くかれのために(この祝福を)留めた。
108. And We left for him among the later folk (the salutation):
109. سَلَامٌ عَلَىٰ إِبْرَاهِيمَ
Selâm İbrahime
「イブラーヒームに平安あれ。」(と言って)。
109. Peace be unto Abraham!
110. كَذَٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ
Böyle mükâfat ederiz işte muhsinlere
このようにわれは,正しい行いをする者に報いる。
110. Thus do We reward the good.
37/111
111. إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ
Çünkü o bizim mü'min kullarımızdan
本当にかれは,わが信心深いしもべであった。
111. Lo! he is one of Our believing slaves.
112. وَبَشَّرْنَاهُ بِإِسْحَاقَ نَبِيًّا مِنَ الصَّالِحِينَ
Bir de onu salihînden bir Peygamber olmak üzere İshak ile müjdeledik
またわれは正しい人物,預言者イスハークの(誕生の)吉報をかれに伝えた。
112. And We gave him tidings of the birth of Isaac, a Prophet of the righteous.
113. وَبَارَكْنَا عَلَيْهِ وَعَلَىٰ إِسْحَاقَ ۚ وَمِنْ ذُرِّيَّتِهِمَا مُحْسِنٌ وَظَالِمٌ لِنَفْسِهِ مُبِينٌ
Hem ona hem İshaka bereketler verdik. İkisinin zürriyyetinden de hem muhsin olan var hem de nefsine açık zulmeden
そしてわれは,かれとイスハークを祝福した。だがかれらの子孫の中には正しい行いをする者もあり,また明らかに自らを損なう者もあった。
113. And We blessed him and Isaac. And of their seed are some who do good, and some who plainly wrong themselves.
37/114
114. وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلَىٰ مُوسَىٰ وَهَارُونَ
Celâlim hakkı için Musâ ile Harûnu da minnetdâr eyledik
われは,ムーサーとハールーンに恩恵を施した。
114. And We verily gave grace unto Moses and Aaron,
37/115
115. وَنَجَّيْنَاهُمَا وَقَوْمَهُمَا مِنَ الْكَرْبِ الْعَظِيمِ
Hem kendilerini ve kavmlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık
またかれら両人,そしてその民を大きな災難から救い出し,
115. And saved them and their people from the great distress,
37/116
116. وَنَصَرْنَاهُمْ فَكَانُوا هُمُ الْغَالِبِينَ
Hem yardım ettik onlara da galibler onlar oldular
われが助けたためにかれらは(その困難を)克服することが出来た。
116. And helped them so that they became the victors.
117. وَآتَيْنَاهُمَا الْكِتَابَ الْمُسْتَبِينَ
Hem kendilerine o belli kitabı verdik
なおわれは,両人に(事理を)明瞭にさせる啓典を授け,
117. And We gave them the clear Scripture
37/118
118. وَهَدَيْنَاهُمَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ
Ve kendilerini doğru yola çıkardık
かれらを正しい道に導いた。
118. And showed them the right path.
119. وَتَرَكْنَا عَلَيْهِمَا فِي الْآخِرِينَ
Sonrakiler içinde de namlarına şunu bıraktık
われは後の幾世代に渡り,かれらのために(この祝福を)留めた。
119. And We left for them, among the later folk (the salutation):
37/120
120. سَلَامٌ عَلَىٰ مُوسَىٰ وَهَارُونَ
Selâm Musâ ile Haruna
「ムーサーとハールーンに平安あれ。」(と言って)。
120. Peace be unto Moses and Aaron!
121. إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ
Biz böyle mükâfat ederiz işte muhsinîne
このようにわれは,正しい行いをする者に報いる。
121. Lo! thus do We reward the good.
37/122
122. إِنَّهُمَا مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ
Çünkü ikisi de bizim mü'min kullarımızdan
本当にかれら両人は信心深いわがしもべであった。
122. Lo! they are two of our believing slaves.
37/123
123. وَإِنَّ إِلْيَاسَ لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ
Şübhesiz İlyas da mürselînden
本当にイルヤースも,使徒であった。
123. And lo! Elias was of those sent (to warn)
37/124
124. إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ أَلَا تَتَّقُونَ
Zira kavmine demişti: siz Allahdan korkmaz mısınız?
かれがその民にこう言った時を思え。「あなたがたは主を畏れないのですか。
124. When he said unto his folk: Will ye not ward off (evil)?
125. أَتَدْعُونَ بَعْلًا وَتَذَرُونَ أَحْسَنَ الْخَالِقِينَ
Bir ba'le mi yalvarıyorsunuz bırakıb da o ahsenülhâlikîni
あなたがたはバアルに祈って,最高の創造主(アッラー)を見捨てるのですか。
125. Will ye cry unto Baal and forsake the best of Creators,
126. اللَّهَ رَبَّكُمْ وَرَبَّ آبَائِكُمُ الْأَوَّلِينَ
O rabbınız ve evvelki atalarınızın da rabbı olan Allahı?
アッラーこそあなたがたの主,昔の父祖たちの主ではないのですか。」
126. Allah, your Lord and Lord of your forefathers?
37/127
127. فَكَذَّبُوهُ فَإِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَ
O vakıt onu tekzib ettiler, şübhesiz ki onlar da ıhzâr edildiler
だがかれらはかれ(イルヤース)を嘘付きであるとした。だから必ず(処罰に)臨むであろう。
127. But they denied him, so they surely will be haled forth (to the doom)
37/128
128. إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ
Müstesnâ Allahın ıhlâslı kulları
(かれらの中)敬虔な,アッラーのしもべは別である。
128. Save single minded slaves of Allah.
129. وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْآخِرِينَ
Ona da sonrakilerde şunu bıraktık
われは後の幾世代に渡り,かれのために(この祝福を)留めた。
129. And we left for him among the later folk (the salutation):
37/130
130. سَلَامٌ عَلَىٰ إِلْ يَاسِينَ
Selâm, ilyasîne
「イルヤースに平安あれ。」(と言って)。
130. Peace be unto Elias!
131. إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ
Biz böyle mükâfat ederiz işte muhsinîne
このようにわれは,正しい行いをする者に報いる。
131. Lo! thus do We reward the good.
37/132
132. إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ
Çünkü o bizim mü'min kullarımızdan
本当にかれは信心深いわがしもべであった。
132. Lo! he is one of our believing slaves.
37/133
133. وَإِنَّ لُوطًا لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ
Şübhesiz Lût da mürselînden
ルートも(われが)遣わした者であった。
133. And lo! Lot verily was of those sent (to warn),
37/134
134. إِذْ نَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ أَجْمَعِينَ
Zira kurtardık onu ve bütün ehlini
見よ,われはかれとその家族の凡てを救った。
134. When We saved him and his household, every one,
37/135
135. إِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِرِينَ
kalan bir karıdan başka batanlar içinde
後に残る者の中にいた,老婆の外は。
135. Save an old woman among those who stayed behind;
37/136
136. ثُمَّ دَمَّرْنَا الْآخَرِينَ
Sonra diğerlerini tedmir eyledik
そうしてわれは,外の者を滅ぼしてしまった。
136. Then We destroyed the others.
37/137
137. وَإِنَّكُمْ لَتَمُرُّونَ عَلَيْهِمْ مُصْبِحِينَ
Ve siz elbette onlara uğrar ve üzerinden geçerseniz, sabahleyin
あなたがたはかれらの(遺跡の)傍らを,昼
137. And Lo! ye verily pass by (the ruin of) them in the morning
37/138
138. وَبِاللَّيْلِ ۗ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
Ve geceleyin, ya akıl edip de düşünmez misiniz
夜通っている。あなたがたはそれでも悟らないのか。
138. And at night time; have ye then no sense?
37/139
139. وَإِنَّ يُونُسَ لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ
Şübhesiz Yunüs de o mürselînden
本当にユーヌスも,使徒であった。
139. And lo! Jonah verily was of those sent (to warn)
140. إِذْ أَبَقَ إِلَى الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ
Hani bir vakıt dolu gemiye kaçmıştı,
かれが(荷を)満載した舟に(乗って)逃れた時,
140. When he fled unto the laden ship,
37/141
141. فَسَاهَمَ فَكَانَ مِنَ الْمُدْحَضِينَ
kur'a çekmişti de kaydırılanlardan olmuştu
かれは籤を引いて,負けてしまった。
141. And then drew lots and was of those rejected;
37/142
142. فَالْتَقَمَهُ الْحُوتُ وَهُوَ مُلِيمٌ
Derken kendisi balık yuttu melâmette idi
(そして海に投げ込まれると)大魚に丸呑・にされ,かれは自責の念にかられた。
142. And the fish swallowed him while be was blameworthy;
37/143
143. فَلَوْلَا أَنَّهُ كَانَ مِنَ الْمُسَبِّحِينَ
Eğer çok tesbih edenlerden olmasa idi
かれが(梅悟して主を)讃えなかったならば,
143. And had he not been one of those who glorify (Allah)
144. لَلَبِثَ فِي بَطْنِهِ إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ
Her halde ba'solunacakları güne kadar onun karnında kalırdı
かれら(人びと)が(復活して)起こされる日まで,必ずかれは魚の腹の中に留まったであろう
144. He would have tarried in its belly till the day when they are raised;
37/145
145. فَنَبَذْنَاهُ بِالْعَرَاءِ وَهُوَ سَقِيمٌ
Hemen biz onu alana attık hasta idi
だがわれは,荒れ果てた(蟹辺)にかれを打ち上げた。かれは病んでいた。
145. Then We cast him on a desert shore while he was sick;
146. وَأَنْبَتْنَا عَلَيْهِ شَجَرَةً مِنْ يَقْطِينٍ
Ve üzerine kabak cinsinden bir ağaç bitirdik
われはかれの上に,1本のヒサゴ木を繁らせ(影を作った)。
146. And We caused a tree of gourd to grow above him;
37/147
147. وَأَرْسَلْنَاهُ إِلَىٰ مِائَةِ أَلْفٍ أَوْ يَزِيدُونَ
Ve onu yüz bine Resul gönderdik ve hattâ artıyorlardı
そして10万人,またはそれ以上(の民)にかれを遣わした。
147. And We sent him to a hundred thousand (folk) or more
37/148
148. فَآمَنُوا فَمَتَّعْنَاهُمْ إِلَىٰ حِينٍ
O vakıt ona iyman ettiler de onları bir zamana kadar istifade ettirdik
かれらが信仰に入ったので,われはしばし現世の享楽を許した。
148. And they believed, therefor We gave them comfort for a while.
37/149
149. فَاسْتَفْتِهِمْ أَلِرَبِّكَ الْبَنَاتُ وَلَهُمُ الْبَنُونَ
Şimdi sor o seninkilere: rabbına kızlar, onlara oğullar öyle mi?
さてかれらに問え。「あなたがたの主は娘を持ち,かれら(マッカの多神教徒)は息子を持つというのか。
149. Now ask them (O Muhammad): Hath thy Lord daughters whereas they have sons?
37/150
150. أَمْ خَلَقْنَا الْمَلَائِكَةَ إِنَاثًا وَهُمْ شَاهِدُونَ
Yoksa biz Melâikeyi dişi yaratmışız da onlar şâhid mi bulunuyorlarmış?
それともかれらは,われが天使たちを女に創ったと証言するのか。」
150. Or created We the angels females while they were present?
37/151
151. أَلَا إِنَّهُمْ مِنْ إِفْكِهِمْ لَيَقُولُونَ
Ha!.. onlar şübhesiz ki yalancıdırlar
見よ,かれらの言うことは作りごとである。
151. Lo! it is of their falsehood that they say:
37/152
152. وَلَدَ اللَّهُ وَإِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ
«Allah doğurdu» derler ve elbette bunlar yalancıdırlar
アッラーが子を生まれるとは,かれらも嘘付きの徒である。
152. Allah hath begotten. And lo! verily they tell a lie.
37/153
153. أَصْطَفَى الْبَنَاتِ عَلَى الْبَنِينَ
Kızları oğullara tercih mi etmiş?
かれは息子よりも,娘を選ばれるとするのか。
153. (And again of their falsehood): He hath preferred daughters to sons
37/154
154. مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ
Nah sizlere! nasıl hukmediyorsunuz?
どうしたのか。あなたがたはどう判断するのか。
154. What aileth you? How judge ye?
37/155
155. أَفَلَا تَذَكَّرُونَ
Hiç demi düşünmezsiniz?
あなたがたはなお訓戒を受け入れないのか。
155. Will ye not then reflect?
37/156
156. أَمْ لَكُمْ سُلْطَانٌ مُبِينٌ
Yoksa sizin için açık bir ferman mı var?
それともあなたがたに明瞭な権能があるのか。
156. Or have ye a clear warrant?
157. فَأْتُوا بِكِتَابِكُمْ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ
O halde getirin kitabınızı sadıksanız
あなたがたのいうことが真実ならば,あなたがたの啓典を出して・なさい。
157. Then produce your writ, if ye are truthful.
158. وَجَعَلُوا بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْجِنَّةِ نَسَبًا ۚ وَلَقَدْ عَلِمَتِ الْجِنَّةُ إِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَ
Bir de onunla Cinler beyninde bir neseb uydururlar. Celâlim hakkı için Cinler bilirler ki onlar ihzar olunacaklardır
かれらは,かれとジンは親類であるといっている。だがジンは自分たちが(懲罰に)臨むことをよく知っている。
158. And they imagine kinship between him and the jinn, whereas the jinn know well that they will be brought before (Him).
37/159
159. سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ
Münezzeh sübhan o Allah onların isnad ettikleri vasıflardan
アッラーに讃えあれ。(かれは)かれらが配するものから(超絶なされる)。
159. Glorified be Allah from that which they attribute (unto Him),
37/160
160. إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ
Lâkin Allahın ıhlâs ile secilen kulları başka
だが謙虚に奉仕するアッラーのしもべたちは,別である。
160. Save single minded slaves of Allah.
37/161
161. فَإِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَ
Çünkü siz ve taptıklarınız
だがあなたがたにしても,あなたがたが崇拝するものでも,
161. Lo! verily, ye and that which ye worship,
37/162
162. مَا أَنْتُمْ عَلَيْهِ بِفَاتِنِينَ
Ona karşı kimseyi meftun edemezsiniz
かれに反抗して(信者たちを)誘惑することが出来ようか。
162. Ye cannot excite (anyone) against Him
37/163
163. إِلَّا مَنْ هُوَ صَالِ الْجَحِيمِ
Meğer ki Cahîme saldıran olsun
燃え盛る火で,焼かれる者は別にして。
163. Save him who is to burn in hell.
37/164
164. وَمَا مِنَّا إِلَّا لَهُ مَقَامٌ مَعْلُومٌ
Bizden ise her birimiz için bir makamı ma'lûm vardır
(整列している者たちが言う。)「わたしたちは各々定めの部署を持っています。
164. There is not one of Us but hath his known position.
37/165
165. وَإِنَّا لَنَحْنُ الصَّافُّونَ
Ve biz elbette biz o saf dizenleriz
わたしたちは(奉仕のため)整列して,
165. Lo! We, even We are they who set the ranks.
37/166
166. وَإِنَّا لَنَحْنُ الْمُسَبِّحُونَ
Ve biz elbette biz o tesbih edenleriz
慎んで(アッラーを)讃え唱念します。」
166. Lo! We, even We are they who hymn His praise
37/167
167. وَإِنْ كَانُوا لَيَقُولُونَ
Ve gerçek avvel şöyle diyorlardır:
また,かれらはいつも言っていた。
167. And indeed they used to say:
37/168
168. لَوْ أَنَّ عِنْدَنَا ذِكْرًا مِنَ الْأَوَّلِينَ
«eğer yanımızda evvelkilerinkinden bir zikrolsa idi
「もしわたしたちが,昔から訓戒を持っていたなら,
168. If we had but a reminder from the men of old
37/169
169. لَكُنَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ
Her halde Allahın ıhlâs ile seçilmiş kullarından olurduk
わたしたちも,確かにアッラーの謙虚なしもべであったでしょう。」
169. We would be single minded slaves of Allah.
37/170
170. فَكَفَرُوا بِهِ ۖ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
Fakat şimdi ona küfrettiler, artık ileride bilecekler
ところが(実際にクルアーンが与えられれば)それを拒否する。だが間もなくかれらは知るであろう。
170. Yet (now that it is come) the, disbelieve therein: but they will come to know.
37/171
171. وَلَقَدْ سَبَقَتْ كَلِمَتُنَا لِعِبَادِنَا الْمُرْسَلِينَ
Celâlim hakkı için risaletle gönderilen kullarımız hakkında şu kelimemiz sebkat etmiştir:
確かにわれの言葉は,わが遣わしたしもべたちに既に下されている。
171. And verily Our word went forth of old unto Our bondmen sent (to warn)
37/172
172. إِنَّهُمْ لَهُمُ الْمَنْصُورُونَ
«Onlar elbette onlar muhakkak muzaffer olacaklardır
かれらは,必ず助けられよう。
172. That they verily would be helped,
37/173
173. وَإِنَّ جُنْدَنَا لَهُمُ الْغَالِبُونَ
Ve elbette bizim askerlerimiz mutlak onlar galib geleceklerdir»
本当にわれの軍勢は,必ず勝利を得るのである。
173. And that Our host, they verily would be the victors.
37/174
174. فَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتَّىٰ حِينٍ
Onun için yüz çevir de onlardan bir zamana kadar
あなた(ムハンマド)はかれらから暫くの間遠ざかって,
174. So withdraw from them (O Muhammad) awhile,
175. وَأَبْصِرْهُمْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ
Gör onları: yakında görecekler
かれらを監視しなさい。やがて,かれらは目覚めるであろう。
175. And watch, for they will (soon) see.
37/176
176. أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ
Ya şimdi bizim azâbımızı mı iviyorlar?
だがかれらは,わが懲罰を急ぎ求めている。
176. Would they hasten on Our doom?
37/177
177. فَإِذَا نَزَلَ بِسَاحَتِهِمْ فَسَاءَ صَبَاحُ الْمُنْذَرِينَ
Amma onların sahasına indiği vakıt ne fenadır o acı haber verilenlerin sabahı!...
だがそれが実際にかれらに下ると,それまで警告を受けているだけに寝覚めの悪い朝となろう。
177. But when it cometh home to them, then it will be a hapless morn for those who have been warned.
37/178
178. وَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتَّىٰ حِينٍ
Yine sen yüz çevir de onlardan bir zamana kadar
それであなたはかれらから暫くの間遠ざかって,
178. Withdraw from them awhile
179. وَأَبْصِرْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ
Gör, yakında görecekler
かれらを監視しなさい。やがて,かれらも目覚めるであろう。
179. And watch, for they will (soon) see.
37/180
180. سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ
Tesbiyh o ızzetin sahibi rabbına onların vasıflarından
あなたの主,威徳の主,かれらが配するものから(超絶なされる)主に讃えあれ。
180. Glorified be thy Lord, the Lord of Majesty, from that which they attribute (unto Him)
37/181
181. وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَلِينَ
Ve selâm mürselîne
使徒たちに平安あれ。
181. And peace be unto those sent (to warn).
37/182
182. وَالْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Ve hamd âlemlerin rabbı Allaha
万有の主,アッラーに讃えあれ。
182. And praise be to Allah, Lord of the Worlds


Yenişehir..

Şablon:Sadeleştirilmiş ET


Sure Formülleri

Sure Formülleri

Advertisement