Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
Derviş Ahmed Gölgeler Bayrak
Mehmet Akif Ersoy
Resim İçin
Disambig Bakınız: Said Paşa İmamı/1 , Said Paşa İmamı/2 , Said Paşa İmamı/3 , Said Paşa İmamı/4 , Said Paşa İmamı/Güncel Türkçe , Said Paşa İmamı/İngilizce , Said Paşa İmamı/Osmanlıca , Said Paşa İmamı/Almanca , Said Paşa İmamı/Azerice , Said Paşa İmamı/ Arapça



4'lü Tablo Sunumu[]

  • Said Paşa ​İmamı
  • Güncel Türkçesi
    İngilizce Tercüme
    Osmanlıca
    Coşar âvîzeler artık, köpürür kandiller;

    Bu ışık çağlayanından bütün âfâk inler!

    Coşar avizeler artık, köpürür kandiller;

    Bu ışık çağlayanından bütün ufuklar inler!

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Yalının cebhesi, Ülker gibi, baştan başa nûr;

    Nîm açık pencereler reng ü ziyâdan mahmûr.

    Yalının ön tarafı, Ülker yıldızı gibi, baştan başa nûr;

    Yarı açık pencereler renk ve ışıktan baygın.

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Al, yeşil, mâvi fenerlerle donanmış kıyılar;

    Serv-i sîmînler atılmış suya, titrer par par.

    Al, yeşil, mavi fenerlerle donanmış kıyılar;

    Ayın ışıkları dalmış sulara, titrer par par.

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Dalgalardan seken üç çifte kayıklar sökerek,

    Süzülür sâhile, şâhin gibi, yüzlerce kürek.

    Dalgalardan seken üç çifte kayıklar sökerek,

    Süzülür sahile, şahin gibi, yüzlerce kürek.

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Bir taraftan bu akın yükseledursun karaya;

    Bir taraftan dökülür öndeki saflar saraya.

    Bir taraftan bu akın yükseledursun karaya;

    Bir taraftan dökülür öndeki saflar saraya.

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Rıhtımın taşları, zümrüt gibi, Îran halısı:

    Suda bitmiş çemen, üstünde de Sultan Yalısı!

    Rıhtımın taşları, zümrüt gibi, İran halısı

    Suda bitmiş çemen, üstünde de Sultan Yalısı!

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Renk renk açmış o başlar, biriken mahşere bak:

    Fes, arâkiyye, sarık, yazma, bürümcük, yaşmak,

    Renk renk açmış o başlar, biriken mahşere bak:

    Fes, külah, sarık, yazma, bürümcük, yaşmak,

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Taylasan, takke, nazarlıklı hotoz, âbânî,

    Mâvi boncuk, oyanın türlüsü, dal dal yemeni...

    Taylasan takke, nazarhklı hotoz , âbânî,

    Mavi boncuk, oyanın türlüsü, dal dal yemeni...

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Ama birçokları da´vetli değilmiş, kime ne?

    Bu açılmaz kapılar, şimdi, açık her gelene.

    Ama bir çokları davetli değilmiş, kime ne?

    Bu açılmaz kapılar, şimdi, açık her gelene.

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Avlu, dış bahçe, harem bahçesi, taşlık, yer yer,

    Medd ü cezrin ebedî sâhası:Boy boy siniler,

    Avlu, dış bahçe, harem bahçesi, taşlık, yer yer,

    Sonsuz geliş gidişlerin alanı: Boy boy siniler,

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Ki donandıkça o başlarla, hemen, çepçevre,

    Tablalar, ay dede çıkmış gibi, başlar devre!

    Ki donandıkça o başlarla, hemen, çepçevre,

    Tablalar, ay dede çıkmış gibi, başlar dolaşmaya!

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Yayılır baygın, ılık bir buğu, bir tatlı duman:

    Çözülür büsbütün âvâre sinirler o zaman.

    Yayılır baygın, ılık bir buğu, bir tatlı duman:

    Çözülür büsbütün gevşemiş sinirler o zaman.

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Kafalar tütsüyü aldıkça döner mest-i hayât;

    İki el bir baş için, kim kime artık? Heyhât!

    Kafalar tütsüyü aldıkça döner, yaşamaktan mest,

    İki el bir baş için, kim kime artık? Ne yazık!

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Orta katlar, sofalar, belli ki da´vetlilere:

    Sofralar tahtanın üstünde değil bir kerre;

    Orta katlar, sofalar, belli ki davetlilere:

    Sofralar tahtanın üstünde değil bir kere;

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Bir de, oldukça merâsimle mükellef huzzâr;

    Sonra, kalkıp oturanlar bütün ashâb-ı vakâr.

    Bir de epeyi bir merasime tabî oradakiler;

    Sonra, kalkıp oturanlar hep ağırbaşlı kişiler.

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Yatsı bir hayli geçer, çifte ezanlar verilir;

    Yazma seccâdeler artık yere, boy boy, serilir.

    Yatsı bir hayli geçer, çifte ezanlar verilir;

    Yazma seccadeler artık yere, boy boy, serilir.

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Doğrulur Kıble´ye herkes, kılınır şimdi namaz;

    Derken "âmin!" çekilip arz edilir Hakk´a niyaz

    Yönelir Kıble'ye herkes, kılınır şimdi namaz;

    Derken "âmin!" çekilip arz edilir Hakk'a niyaz.

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    -Başlayın mevlide!

    -Lâkin, hani?

    Mevlid-han yok!

    -Sordurun!

    -Hiç de gören bir kişi, bir tek can yok!

    -Başlayın mevlide!

    -Fakat, hani?

    Mevlid'i okuyacak hoca yok!

    -Sordurun!

    -Hiç de gören bir kişi, bir tek can yok!

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    -Üsküdar´dan gelecek sözde, olur şey mi ki bu?

    Bâri söz verme...

    Adam sen de, bırak meczûbu!

    -Üsküdar'dan gelecek sözde, olur şey mi ki bu?

    Bari söz verme...

    -Adam sen de, bırak meczubu!

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    -Bence aynıyle kerâmet delinin gelmediği:

    Şu ilâhîcilerin hepsi okur ondan iyi.

    -Bence kerametin ta kendisi delinin gelmediği:

    Şu ilâhicilerin hepsi okur ondan iyi.

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    -Bilemem.

    -Dinlediniz şimdi...

    -Evet, çok yüksek...

    Ama hazretle kıyâs etmeye gelmez.

    -Ne demek?

    -Bilemem.

    -Dinlediniz şimdi...

    -Evet, çok güzel...

    Ama hazretle karşılaştırmaya gelmez.

    -Ne demek?

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    -O anaç bülbüle eş beslemez artık yuvalar.

    -Pek uçurdun, a beyim!

    -Yolş ben uçurmam, o uçar:

    -O anaç bülbüle eş beslemez artık yuvalar.

    -Pek uçurdun, a beyim!

    -Yok, ben uçurmam, o uçar.

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Sâde bir gelse... Fakat gelmedi, bilmem ki neden?

    -Beklemek nâfile, hâlâ ne gelen var, ne giden!

    Yeter ki gelse... Fakat gelmedi, bilmem ki neden?

    -Beklemek boşuna, hâlâ ne gelen var, ne giden!

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Harem ağasında haber...

    Anlıyabilsek ne diyor?

    -Okuyun, beklemeyin emrini tebliğ ediyor.

    -Harem ağasında haber...

    -Anlayabilsek, ne diyor?

    -Okuyun, beklemeyin emrini bildiriyor.

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Gâlibâ Vâlide Sultan gazab etmiş hocaya...

    -Gazab ettiyse, çanak tuttu herif, doğrusu ya.

    Gâlibâ Valide Sultan öfkelenmiş hocaya...

    -Öfkelendiyse, çanak tuttu herif, doğrusu ya.

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Bir saray halkını sultanla berâber hiçe say;

    Bunca da´vetliyi, da´vetsizi beklet bir alay;

    Bir saray halkını - sultanla birlikte - hiçe say;

    Bunca davetliyi, davetsizi beklet bir alay;

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    "Oyun ettim size; hey sersem adamlar!" diye, gül!

    Çekilir nağme değil... Neymiş, anaçmış bülbül!

    "Oyun ettim size, hey sersem adamlar!" diye, gül!

    Çekilir nağme değil... Neymiş, anaçmış bülbül!

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    -Kim bilir, özrü mü var?

    -Dinleyemem varsa bile!

    Başlanır Mevlid´e mu´tâd olan âdâbıyle;

    -Kim bilir, özrü mü var?

    -Dinleyemem varsa bile!

    Başlanır Mevlid'e alışılmış usulüyle.

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Önce tevhîd okunur, gaşy ile dinler herkes.

    O, güzel, sonra müessir, sekiz on parlak ses,

    Önce tevhîd bölümü okunur, kendinden geçerek dinler herkes.

    O, güzel, sonra içe işleyen, sekiz on parlak ses,

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Kimi yerlerde ilâhî, kimi yerlerde durak;

    Kimi yerlerde cemâ´atle beraber coşarak;

    Kimi yerlerde ilâhi, kimi yerlerde durak;

    Kimi yerlerde cemaatle birlikte coşarak;

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Kalan üç bahri terennümle, çekerken "âmîn!"

    Ta uzaklardan çakar zulmet içinden bir enîn.

    Kalan üç bölümü okuyup da sıra "âmîn"e geldiğinde,

    Karanlıklar içinden bir feryat kopar tâ uzaklarda.

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Gecenin kalbi durur; ürperir inler, cinler;

    Açılan pencereler, göz kulak olmuş, dinler.

    Gecenin kalbi durur; ürperir insanlar, cinler;

    Açılan pencereler, göz kulak olmuş, dinler.

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    O enîn karşıki sâhilden açılmaz mı biraz,

    Sûr-i mahşer gibi sesler çıkanr, şimdi, Boğaz!

    O inleyiş karşıki sahilden açılmaz mı biraz,

    Mahşer gününün Sur'u gibi sesler çıkarır, şimdi boğaz!

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Tutuşur, cebhe-i Sînâ´ya döner, sîne-i cev:

    Sanki yüzlerce yanık ney savurur, yer yer, alev!

    Tecelliden sonraki Sina gibi yanar tutuşur atmosfer:

    Sanki yüzlerce yanık ney yer yer alev savurur!

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Kayalardan, kıyılardan bir ateştir çağlar:

    Lâhn-i Dâvûd ile inler yine gûyâ dağlar!

    Kayalardan kıyılardan bir ateştir çağlar:

    Sanki yine Davud'a özgü bir ahenkle inler dağlar!

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Âh o kudsî nefes eşbâha ederken sereyan,

    -Karalar vecd ile pür-cûş, sular pür-galeyan

    Âh o kutsal üfleyiş yayılırken bütün varlıklara,

    -Karalar kendinden geçip coşmuş, sular kaynamakta
    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Dem çekip, dem tutarak etmeye başlar feryâd,

    Boğaz´ın her tarafından bir İlâhî inşâd:

    Boğazın her tarafından ilahî bir şiir

    Ahenkle yükselip bunlara eşlik ederek feryada başlar:

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    "Sultân-ı Rusül, Şâh-ı Mümecced´sin, efendim!

    Bîçârelere devlet-i sermedsin, efendim!

    Peygamberlerin sultanı, Allah'ın överek yücelttiği şahsın, efendim!

    Çaresiz insanlann daima başvurup derdine çare bulduğu sensin, efendim!

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Menşûr-ı Le amrükle müeyyedsin efendim!

    Dîvân-ı İlâhîde ser-âmedsin, efendim!

    Allah'ın yüceltici "Le amrük" fermanına mazhar olan insansın, efendim

    Allah'ın büyük meclisinde yer alanların en önde geleni sensin, efendim

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Sen Ahmed ü Mahmûd u Muhammed´sin, efendim!

    Hak´tan bize Sultân-ı Müebbed´sin, efendim!

    Sen Ahmed ve Mahmut ve Muhammed'sin, efendim!

    Hak'tan bize gönderilmiş sonsuza dek sultansın, efendim!

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Kesilir, gitgide, tedrîc ile sesler artık,

    Aktarır sâhile mevlidciyi bir köhne kayık.

    Sesler gitgide azalarak kesilir artık,

    Getirir kıyıya mevlitçiyi bir köhne kayık.

    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Koşarak doğruca mâbeyne alır karşı çıkan;

    "Nerde kaldın, hoca der, Vâlide Sultan o zaman,

    Koşarak, doğruca görüşme odasına alır karşı çıkan; "Nerde kaldın, hoca? der, Valide Sultan o zaman
    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Sen de kalleşlik edersen, bize eyvahlar ola!"

    -Henüz akşamdı ki, gelsem diye, düştüm de yola,

    Sen de kalleşlik edersen, bize eyvahlar ola!" -Henüz akşamdı ki, gelsem diye düştüm de yola,
    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Yürüdüm haylice... Derken - hele sen kısmete bak!

    Öteden karşıma bir yaşlıca hâtun çıkarak,

    Yürüdüm haylice... Derken - hele sen kısmete bak! Öteden karşıma bir yaşlıca hatun çıkarak,
    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    "Azıcık dursana, oğlum!" dedi. Durdum, nâçar.

    -Göğsün imanlıya benzer, sana bir hizmet var,

    "Azıcık dursana, oğlum!" dedi. Durdum, çaresiz. -Göğsün imanlıya benzer, sana bir hizmet var,
    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Ama reddetme ki, zâten beni mahvetmiş ölüm;

    Bir perîşan anayım, dağ gibi evlâd gömdüm!

    Ama reddetme ki, zâten beni mahvetmiş ölüm; Bir perişan anayım, dağ gibi evlât gömdüm!
    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Kızımın cânı için, bâri bu kırkıncı gece,

    Şöyle bir mevlid okutsam, diyoıum, kendimce.

    Kızımın canı için, bari bu kırkıncı gece, Şöyle bir mevlit okutsam, diyorum, kendimce.
    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Nasıl etsem? Okuyan çok ya, benim yufka elim...

    Hocasın, elbet okursun; hadi oğlum, gidelim.

    Nasıl etsem? Okuyan çok ya, benim yufka elim... Hocasın, elbet okursun; hadi oğlum, gidelim.
    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Ne olur bir yorulursan, hadi, bekletmek günah!

    Sen benim yavrumu şâd et ki, rızâen li´llâh!

    Ne olur bir yorulursan, hadi, bekletme günah! Sen benim yavrumu sevindir ki Allah rızası için;
    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    İki dünyâda azîz eylesin Allah da seni.

    Hâtunun sözleri dîvâneye döndürdü beni;

    Allah da seni iki dünyada seçkin kullarından eylesin. Kadının sözleri deliye döndürdü beni;
    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Ne saray kaldı hayâlimde, ne sultan, ne filân;

    "Çile dolsun, yürü öyleyse, dedim, oldu olan!"

    Ne saray kaldı hayâlimde, ne sultan, ne filân; "Çile dolsun, yürü öyleyse, dedim, oldu olan!"
    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Size yüzlerce adam mevlid okur benden iyi,

    Ama bîçâre kızın, bağrı yanık anneciği,

    Size yüzlerce adam mevlit okur benden iyi, Ama zavallı kızın, bağrı yanık, anneciği,
    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Yoklasın merdini, nâ-merdini, insan diyerek

    Eli yüzlerce heyûlâya değip boş dönecek!

    Yoklasın merdini, nâ-merdini, insan diyerek, Eli yüzlerce karaltıya değip boş dönecek!
    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Fukarânın seneler, belki, siler göz yaşını;

    Hangi taş pekse, hemen vurmaya baksın başını,

    Fakirlerin belki seneler siler göz yaşını; Hangi taş sertse, hemen vurmaya baksın başını,
    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    Elin evlâdına yanmaz parasız bir kimse!

    Çaresizdim sizi bekletmede, beklettimse.

    Elin evlâdına yanmaz parasız bir kimse! Çaresizdim sizi bekletmede, beklettimse.
    İngilizce Tercüme Buraya
    örnek osmanlıca مقدمة
    -Hoca! der Vâlide Sultan, beni ağlatma, yeter!

    Yeniden mevlid okursun bize, da´vâ da biter.

    -Hoca! der Valide Sultan, beni ağlatma, yeter! Yeniden mevlit okursun bize, mesele de biter.
    Now i gotta chandeliers, lamps foams;


    This light from waterfall ins for all horizons!


    The front of the mansion, such as the Pleiades star, al-Nur, head over heels;


    Semi-open Windows color and light, unconscious.
    Red, gren, blue, shores armed with lanterns;
    Immersed in the water, the lights of the month, trembling par par
    By removing the three double boats bouncing waves,
    Filtered through to the beach, like a falcon, hundreds of shovels.
    On the one hand, this influx letit mount land;
    On the one hand poured into the front ranks, to the palace.
    Quay Stones, emerald, Persian carpet
    Finished water, cumin, Sultan Mansion at the top!
    Color color begins to have opened it, look at the accumulated forever:
    Fez hat, turban, gauze, veil,
    Taylasan skullcap, nazarhklı hotoz, aban
    Blue beads, engraved stew, branch and branch to eat…
    But many others were not invited, nor to whom?
    It will not open the doors, now open every tradition.
    The courtyard, outdoor garden, garden of the harem, stony, in places,
    The area of endless comings and goings: trays of every size
    That to freace that bass, now, all round,
    Tables, month out, such as grandfather, begins to wander!
    Spreads unconscious, in a warm mist, a sweet smoke:
    Nerves are relaxed, then dissolved altogether.
    As you receive to incense turn heads, living in ecstasy,
    Two-hand for a head, who is now whom? What a pity!
    Middle floors, halls, obviously the guests:
    Meals on board but once;
    Collaborates in a ceremony at a fairly out there;
    Then, sitting up and always dignified people.
    Isha goes a long, double prayer rug now, boy, is spread.
    To Kiblah towards everyone, now rendered prayer;
    Shall be offered to withdraw petition to God.
    Start ceremony!
    But, you know?
    No teacher will read ceremony!
    Make them search
    -Not at all seeing a person, not a single life!
    -Uskudar from the next so-called, which is something that happens?
    Do not promise ...
    -The man you too,
    -I do not come insane miracle in itself:
    -diviner all good reads on him.
    -I do not know.
    -Listened to it now ...
    -Yes, very nice ...
    But it does not compare to excellency
    -What does this mean?
    He co-rootstock not nutrition Nightingale no longer care.
    -Many flying,, a lord!
    -No, I blow, it flies.
    Enough that overtakes ... But come, I do not know why?
    -Waiting in vain, what is still coming, no going!
    -Harem’s warlord news ...
    -He could understand, what does it say?
    -Read, do not expect the order is reported.
    Mother ... I think I worked up
    -He angry, kept the dog dish, or rather.
    The people of a palace - with the Sultan - the number of marginalized;
    All these are invited, uninvited Hold a mock;
    "I have the game to you, hey, guys are dumb!" He rose!
    Towed not tune ... And what, co-rootstock nightingale!
    -Who knows, Do you have disability?
    -Even if you have to listen to!

    Started to Mevlid customary settlement.
    First Tawheed section is read, everyone listens to self through.
    It is beautiful, and then penetrating, eight or ten a bright sound,
    In some earths the divine, stopping in some earths;
    In some earths the congregation with the breeze;
    The remaining three sections of the well read and "Amen" when it comes to,
    A far cry from the darkness, break away.
    The heart stops of the night, people shiver, the jinn;
    Open the windows, have been keeping an eye on, listens.
    Do not turn on that little beach inleyiş karşıki,
    It sounds like the Day of Judgement brings Sur, now sore!
    Emanations of light, such as flammable atmosphere after the Sinai:
    As if in some places hundreds of flame burn savurur ney!
    Coastal rocks of the ages is a fire:
    It again, David (4) a specific mountains harmoniously ins!
    the holy blow spread all assets,
    Rampant self-pass-not fret, the water boil -
    Each of the the Bosphorus by the divine poetry
    Rises and begins to complain to them harmoniously accompanied by:

    Sultan of the Prophets of Allah, praising glarified party, sir! (5)
    Always worry that people resort to desperate admitted it finds you, sir!
    God's honorific "Le Amrum" (6) The person I fermanına blessings, sir
    Foremost among those involved in assembly of God's great is you, sir
    You Ahmed and Mahmoud and Muhammad, sir!
    from god sent to us forever, Sultan, sir!

    Sounds more and more cut off no longer decreasing,
    Boat brings a run-down hojda to shore.
    One of them is directly opposed the interview room;
    Mother says to "Where have you been, teacher?

    You can also hit below the belt if you would be Woe to us! "

    -Yet it was evening, so I've come along the road,
    I walked haylice ... And then - especially when you look at fatality!
    Meet me out of an elderly chick all along,
    "Stop little, my son!" he said. I stood, helpless.
    to faithfull-like chest, you have a service,
    But the decline that has already devastated me to death;
    Shall remember a miserable, like son I buried the mountain!
    To hurt my daughter, at least in this fortieth night,
    a Mevlit was read by me, I say, self.
    How so kind? Who reads a lot, or, in my hand ... filo pastry (7)
    Sir, surely you read, come on boy, let's go.
    What happens to a tired, come on, waiting a sin!
    You are my baby rejoice for the sake of God;
    God bless you two in the world elite of His servants.

    Women's words turned me crazy;





    What remained in the palace my imagination, nor the sultan, what blah blah;
    "Hank filled, walk so, I said, was the one!"
    We read hundreds of man better than I do Mevlit,
    But the poor girl, bosom burns, mommy,
    Reminisce manly and craven, people saying,
    He’s hand will return to idle hundreds touch silhouette!
    Deletes the poor through the years, perhaps the age;
    Which stone is stiff, his head almost hit,
    Son does not burn the hand of a free one!
    Was desperate to hold on to you, stood.
    -Teacher! Sultan says, make me cry, enough!
    will read us Mevlit again, the issue comes down

    جوشار آويزه لر آرتيق٬ كوپورور قنديللر؛

    بو ايشيق چاغلايانندن بوتون آفاق ايگلر!

    يالينڭ جبهه سى ٬ أولكر گيبى٬ باشدن باشه نور؛

    نيم آچيق پنچره لر٬ رنك و ضيادن مخمور.

    آل٬ يشيل٬ ماوى فنرلرله دونانمش قيييلر؛

    صرو سيمينلر آتيلمش صويه٬ تيتره ر پار ثار.

    طالغه لردن سه كن اوچ چيفته قاييقلر سوكه رك٬

    سوزولور ساحله٬ شاهين گيبى٬ يوزلرجه كوره ك.

    بر طرفدن بو آقين يوكسه له طورسون قاره يه؛

    بر طرفدن دوكولور اوڭده كى صفلر سرايه.

    ريجتيمڭ طاشلرى٬ زمرد گيبى٬ ايران جاليسي:

    صوده بيتمش پمن٬ اوستنده ده سلطان ياليسى!


    رنك رنك آچمش او باشلر٬ بيريكن محشره باق:

    فس٬ آراكييه٬ صاريق٬ يازما٬ بورومجوك٬ ياشماق٬

    طيلسان٬ تاكيه٬ نظرلقلى جوتوز٬ آبانى٬

    ماوى بونجوق٬ اويانڭ تورلوسى٬ دال دال يمنى...

    آما برچوقلرى دعوتلى دكلمش٬ كيمه نه؟

    بو آچيلماز قاپيلر٬ شيمدى٬ آچيق هر گلنه.

    حولى٬ طيش باغچه٬ حرم باغچه سى٬ طاشلق٬ ير ير٬

    مدّ و جزرڭ أبدى ساحه سى : بوى بوى سينيلر٬

    كه دوناندقجه او باشلرله٬ همان٬ چپچوره٬

    طابلالر٬ آى دده چيقمش گيبى،باشلار دوره!

    ياييلير بايغين، ايليق بر بوغو، بر طاتلى دومان:

    چوزولور بوسبوتون آواره سيڭيرلر او زمان.

    قفالر توتسويى آلدقجه دونر، مست حيات؛

    ايكى أل بر باش ايچين، كيم كيمه آرتيق؟ هيهات!

    اورته قاتلر، صوفالر، بللى كه دعوتليلره:

    سوفره لر تخته نڭ اوستنده دكل بر كرّه؛

    بر ده، اولدقجه مراسمله مكلّف حظّار؛

    صوڭره، قالقوب اوطورانلر بوتون اصحاب وقار.

    ياتسى بر خيلى گچر، چفته اذانلر ويريلير؛

    يازما سجّاده لر آرتيق يره، بوى بوى، سريلير.

    طوغرولور قبله يه هركس،قيلينير شيمدى نماز؛

    ديركن آمين! چيكيلوب عرض ايديلير حقه نياز.

    !باشلاييڭ مولده-

    لكن، هانى؟مولد خوان يوق!-

    صوردوروڭ!-

    هيچ ده گورن بر كيشى، بر تك جان يوق!-

    اسكداردن كله جك سوزده، اولور شيمى كه بو؟-

    بارى سوز ويرمه...

    آدام سنده، بيراق مجذوبى!-

    بنجه عينيله كرامت دلينڭ گلمديكى:-

    شو الهيجيلرڭ هپسى اوقور اوندن ايى.

    بيله مم.-

    ...ديڭله ديڭز شيمدى-

    أوت، چوق يوكسك...-

    اما حضرتله قياس ايتمه يه گلمز.

    نه ديمك؟-

    او آناچ بلبله أش بسله مز آرتيق يوالر.-

    چك اوچوردڭ، آ بكم!-

    يوق، بن اوچورمام، او اوچار.-

    ساده بر گلسه...فقط گلمدى، بيلمم كه نه دن؟

    بكله مك نافله، حالا نه گلن وار، نه گيدن!-

    حرم آغاسنده خبر...-

    آڭلايه بيلسه ك، نه دييور؟-

    اوقوييڭ، بكله ميڭ امريني تبليغ ايدييور.-

    غالبا والده سلطان غضب ايتمش خواجه يه...

    -غضب ايتديسه، چاناق طوتدى حريف، طوغروسى يا.

    بر سراى خلقنى-سلطانله برابر-هيچه صاى؛

    بونجه دعوتلىيى، دعوتسزى بكله ت بر آلاى؛

    اويون ايتدم سيزه؛ هر سرسم آداملر! دييه، گول!

    چكيلير نغمه دكل...نه يمش، آناچمش بلبل!

    كيم بيلي، عذريمى وار؟-

    ديڭله يه مم وارسه بيله!-


    باشلانير مولده معتاد اوﻻن آدابيله؛

    اوڭجه توحيد اوقونور، غشى ايله ديڭلر هركس.

    او، گوزل، صوڭره مؤثر، سكز اون پارﻻق سس،

    كيمى يرلرده الحى، كيمى يرلرده طوراق؛

    كيمى يرلرده جماعتله برابرجوشه رق؛

    قاﻻن اوچ بحرى ترنمله، چكركن آمين!

    تا اوزاقلرده چاقار ظلمت ايچندن بر أنين.

    ڭيجه نڭ قالبى طورور؛ أوپرير اينلر، جنلر؛

    آچيلان پنچره لر، گوز قوﻻق اولمش، ديڭلر.

    او أنين قارشكى ساحلدن آچيلماز مى بيراز،

    صور محشر گيبى سسلر چيقارير، شيمدى، بوغاذ!

    طوتوشور، جبههٔ سينايه دونر، سينهٔ جو:

    صانكه يوزلرجه يانيق نى صاورور، ير ير، آلو!

    قايالردن، قيييلردن بر آتشدر چغلار:

    لحن داود ايله ايڭلر گويا طاغلر!

    آه او قدسى نفس اشباحه ايدركن سريان،

    -قاره لر وجد ايله پرجوش، صولر پر غليان-

    دم چكوب، دم طوته رق ايتمه يه باشلار فرياد،

    بوغازڭ هر طرفندن بر الهى انشاد:


    سلطان رسل، شاه ممجّدسڭ، افنديم!

    بيچاره لره دولت صرمدسڭ، افنديم!

    منشور لعَمْرُكْ له موُيدسڭ افنديم!

    ديوان الهَيده سرآمدسڭ، افنديم!

    سن احمدو محمودو محمدسڭ، افنديم!

    حقدن بيزه سلطان موُبدسڭ، افنديم!

    ...........................................

    كسيلير، گيت گيده، تدريج ايله سسلر آرتيق،

    آقطارير ساحله مولدجىيى بر كهنه قاييق.

    قوشه رق، طوغروجه مابينه آلير قارشى چچيقان؛

    نرده قالدڭ، خواجه؟ دير، والده سلطان او زمان،

    سن ده قلاشلق ايدرسه ڭ، بيزه ايواهلر اوله!

    -هنوز آقشامدى كه، گلسسه م دييه، دوشدم ده يوله،

    يورودم خيليجه...ديركن-هله سن قسمته باق!-

    أوته دن قارشيمه بر ياشليجه خاتون چيقه رق،

    آزيجيق طورسه ڭا،اوغلم! ديدى.طوردم، ناچار.

    -گوكسڭ ايمانلى يه بڭزر، سڭا بر خدمت وار،

    آما ردايتمه كه، ذاتاً بنى محوايتمش أولوم:

    بر پريشان آنايم، طاغ گيبى اوﻻد گومدم!

    قيزيمڭ جانى ايچين، بارى بوقيرقنجى گيجه،

    شويله بر مولد اوقوتسهم، دييوروم، كنديمجه.

    ناصيل ايتسه م؟ اوقويان چوق يا، بنم يوفقه ألم...

    خواجه سڭ، ألبت اوقورسڭ؛

    هادى اوغلم، گيده لم.

    نه اولور بر يورولورسه ڭ، هادى، بكلتمه، گناه!

    سن بنم ياورومى شد ايت كه، رضأ للّه،

    ايكى دنياده عزيز ايلسين اللّه ده سنى.

    خاتونڭ سوزلرى ديوانه يه دوندردى بنى؛

    نه سراى قالدى خيالمده، نه سلطان، نه فلان؛

    چله طولسون، يورو اويله يسه، ديدم، اولدى اوﻻن!

    سيزه يوزلرجه آدام مولد اوقور بندن أيى،

    آما بيچاره قيزڭ، باغرى يانيق، آننه جكى،

    يوقلاسين مردينى، نامردينى، انسان دييه رك،

    ألى يوزلرجه هيوﻻيه ده كوب بوش دونه جك!

    فقرانڭ سنه لر، بلكه، سيلر گوز ياشنى؛

    هانكى طاش پكسه، همان اورمايه باقسين باشنى،

    ايلڭ اوﻻدينه يانماز پارهسز بر كيمسه!

    چاره سزدم سيزى بكله تمه ده، بكلتدمسه.

    -خواجه! دير والده سلطان، بنى آغلاتمه، يتر!

    يڭيدن مولد اوقورسڭ بيزه، دعواده بيتر
    Video







    Said
    Paşa İmamı
    SAİD PAŞA İMAMI (*)
    The imam of Said Pasha
    سعيد باشا امامى

    Coşar âvîzeler artık, köpürür kandiller;

    Bu ışık çağlayanından bütün âfâk inler!

    Yalının cebhesi, Ülker gibi, baştan başa nûr;

    Nîm açık pencereler reng ü ziyâdan mahmûr.

    Al, yeşil, mâvi fenerlerle donanmış kıyılar;

    Serv-i sîmînler atılmış suya, titrer par par.

    Dalgalardan seken üç çifte kayıklar sökerek,

    Süzülür sâhile, şâhin gibi, yüzlerce kürek.

    Bir taraftan bu akın yükseledursun karaya;

    Bir taraftan dökülür öndeki saflar saraya.

    Rıhtımın taşları, zümrüt gibi, Îran halısı:

    Suda bitmiş çemen, üstünde de Sultan Yalısı!


    Renk renk açmış o başlar, biriken mahşere bak:

    Fes, arâkiyye, sarık, yazma, bürümcük, yaşmak,

    Taylasan, takke, nazarlıklı hotoz, âbânî,

    Mâvi boncuk, oyanın türlüsü, dal dal yemeni...

    Ama birçokları da´vetli değilmiş, kime ne?

    Bu açılmaz kapılar, şimdi, açık her gelene.

    Avlu, dış bahçe, harem bahçesi, taşlık, yer yer,

    Medd ü cezrin ebedî sâhası: Boy boy siniler,

    Ki donandıkça o başlarla, hemen, çepçevre,

    Tablalar, ay dede çıkmış gibi, başlar devre!

    Yayılır baygın, ılık bir buğu, bir tatlı duman:

    Çözülür büsbütün âvâre sinirler o zaman.

    Kafalar tütsüyü aldıkça döner mest-i hayât;

    İki el bir baş için, kim kime artık? Heyhât!


    Orta katlar, sofalar, belli ki da´vetlilere:

    Sofralar tahtanın üstünde değil bir kerre;

    Bir de, oldukça merâsimle mükellef huzzâr;

    Sonra, kalkıp oturanlar bütün ashâb-ı vakâr.


    Yatsı bir hayli geçer, çifte ezanlar verilir;

    Yazma seccâdeler artık yere, boy boy, serilir.

    Doğrulur Kıble´ye herkes, kılınır şimdi namaz;

    Derken "âmin!" çekilip arz edilir Hakk´a niyaz

    -Başlayın mevlide!

    -Lâkin, hani? Mevlid-han yok!

    -Sordurun!

    -Hiç de gören bir kişi, bir tek can yok!

    -Üsküdar´dan gelecek sözde, olur şey mi ki bu?

    Bâri söz verme...

    Adam sen de, bırak meczûbu!

    -Bence aynıyle kerâmet delinin gelmediği:

    Şu ilâhîcilerin hepsi okur ondan iyi.

    -Bilemem.

    -Dinlediniz şimdi...

    -Evet, çok yüksek...

    Ama hazretle kıyâs etmeye gelmez.

    -Ne demek?

    -O anaç bülbüle eş beslemez artık yuvalar.

    -Pek uçurdun, a beyim!

    -Yolş ben uçurmam, o uçar:

    Sâde bir gelse... Fakat gelmedi, bilmem ki neden?

    -Beklemek nâfile, hâlâ ne gelen var, ne giden!

    -Harem ağasında haber...

    Anlıyabilsek ne diyor?

    -Okuyun, beklemeyin emrini tebliğ ediyor.

    Gâlibâ Vâlide Sultan gazab etmiş hocaya...

    -Gazab ettiyse, çanak tuttu herif, doğrusu ya.

    Bir saray halkını - sultanla berâber - hiçe say;

    Bunca da´vetliyi, da´vetsizi beklet bir alay;

    "Oyun ettim size; hey sersem adamlar!" diye, gül!

    Çekilir nağme değil... Neymiş, anaçmış bülbül!

    -Kim bilir, özrü mü var?

    -Dinleyemem varsa bile!


    Başlanır Mevlid´e mu´tâd olan âdâbıyle;

    Önce tevhîd okunur, gaşy ile dinler herkes.

    O, güzel, sonra müessir, sekiz on parlak ses,

    Kimi yerlerde ilâhî, kimi yerlerde durak;

    Kimi yerlerde cemâ´atle beraber coşarak;

    Kalan üç bahri terennümle, çekerken "âmîn!"

    Ta uzaklardan çakar zulmet içinden bir enîn.

    Gecenin kalbi durur; ürperir inler, cinler;

    Açılan pencereler, göz kulak olmuş, dinler.

    O enîn karşıki sâhilden açılmaz mı biraz,

    Sûr-i mahşer gibi sesler çıkanr, şimdi, Boğaz!

    Tutuşur, cebhe-i Sînâ´ya döner, sîne-i cev:

    Sanki yüzlerce yanık ney savurur, yer yer, alev!

    Kayalardan, kıyılardan bir ateştir çağlar:

    Lâhn-i Dâvûd ile inler yine gûyâ dağlar!

    Âh o kudsî nefes eşbâha ederken sereyan,

    -Karalar vecd ile pür-cûş, sular pür-galeyan -

    Dem çekip, dem tutarak etmeye başlar feryâd,

    Boğaz´ın her tarafından bir İlâhî inşâd:


    "Sultân-ı Rusül, Şâh-ı Mümecced´sin, efendim!

    Bîçârelere devlet-i sermedsin, efendim!

    Menşûr-ı ?Le amrük?le müeyyedsin efendim!

    Dîvân-ı İlâhîde ser-âmedsin, efendim!

    Sen Ahmed ü Mahmûd u Muhammed´sin, efendim!

    Hak´tan bize Sultân-ı Müebbed´sin, efendim!


    Kesilir, gitgide, tedrîc ile sesler artık,

    Aktarır sâhile mevlidciyi bir köhne kayık.

    Koşarak doğruca mâbeyne alır karşı çıkan;

    "Nerde kaldın, hoca der, Vâlide Sultan o zaman,

    Sen de kalleşlik edersen, bize eyvahlar ola!"


    -Henüz akşamdı ki, gelsem diye, düştüm de yola,

    Yürüdüm haylice... Derken - hele sen kısmete bak! -

    Öteden karşıma bir yaşlıca hâtun çıkarak,

    "Azıcık dursana, oğlum!" dedi. Durdum, nâçar.

    -Göğsün imanlıya benzer, sana bir hizmet var,

    Ama reddetme ki, zâten beni mahvetmiş ölüm;

    Bir perîşan anayım, dağ gibi evlâd gömdüm!

    Kızımın cânı için, bâri bu kırkıncı gece,

    Şöyle bir mevlid okutsam, diyoıum, kendimce.

    Nasıl etsem? Okuyan çok ya, benim yufka elim...

    Hocasın, elbet okursun; hadi oğlum, gidelim.

    Ne olur bir yorulursan, hadi, bekletmek günah!

    Sen benim yavrumu şâd et ki, rızâen li´llâh!

    İki dünyâda azîz eylesin Allah da seni.


    Hâtunun sözleri dîvâneye döndürdü beni;

    Ne saray kaldı hayâlimde, ne sultan, ne filân;

    "Çile dolsun, yürü öyleyse, dedim, oldu olan!"

    Size yüzlerce adam mevlid okur benden iyi,

    Ama bîçâre kızın, bağrı yanık anneciği,

    Yoklasın merdini, nâ-merdini, insan diyerek

    Eli yüzlerce heyûlâya değip boş dönecek!

    Fukarânın seneler, belki, siler göz yaşını;

    Hangi taş pekse, hemen vurmaya baksın başını,

    Elin evlâdına yanmaz parasız bir kimse!

    Çaresizdim sizi bekletmede, beklettimse.

    -Hoca! der Vâlide Sultan, beni ağlatma, yeter!

    Yeniden mevlid okursun bize, da´vâ da biter.

    Coşar avizeler artık, köpürür kandiller;

    Bu ışık çağlayanından bütün ufuklar inler!

    Yalının ön tarafı, Ülker yıldızı gibi, baştan başa nûr;

    Yarı açık pencereler renk ve ışıktan baygın.

    Al, yeşil, mavi fenerlerle donanmış kıyılar;

    Ayın ışıkları dalmış sulara, titrer par par.

    Dalgalardan seken üç çifte kayıklar sökerek,

    Süzülür sahile, şahin gibi, yüzlerce kürek.

    Bir taraftan bu akın yükseledursun karaya;

    Bir taraftan dökülür öndeki saflar saraya.

    Rıhtımın taşları, zümrüt gibi, İran halısı

    Suda bitmiş çemen, üstünde de Sultan Yalısı!


    Renk renk açmış o başlar, biriken mahşere bak:

    Fes külah, sarık, yazma, bürümcük, yaşmak,

    Taylasan (1) takke, nazarhklı hotoz (2), âbânî, (3)

    Mavi boncuk, oyanın türlüsü, dal dal yemeni...

    Ama bir çokları davetli değilmiş, kime ne?

    Bu açılmaz kapılar, şimdi, açık her gelene.

    Avlu, dış bahçe, harem bahçesi, taşlık, yer yer,

    Sonsuz geliş gidişlerin alanı: Boy boy siniler,

    Ki donandıkça o başlarla, hemen, çepçevre,

    Tablalar, ay dede çıkmış gibi, başlar dolaşmaya!

    Yayılır baygın, ılık bir buğu, bir tatlı duman:

    Çözülür büsbütün gevşemiş sinirler o zaman.

    Kafalar tütsüyü aldıkça döner, yaşamaktan mest,

    İki el bir baş için, kim kime artık? Ne yazık!


    Orta katlar, sofalar, belli ki davetlilere:

    Sofralar tahtanın üstünde değil bir kere;

    Bir de epeyi bir merasime tabî oradakiler;

    Sonra, kalkıp oturanlar hep ağırbaşlı kişiler.


    Yatsı bir hayli geçer, çifte ezanlar verilir;

    Yazma seccadeler artık yere, boy boy, serilir.

    Yönelir Kıble'ye herkes, kılınır şimdi namaz;

    Derken "âmin!" çekilip arz edilir Hakk'a niyaz.

    -Başlayın mevlide!

    -Fakat, hani? Mevlid'i okuyacak hoca yok!

    -Sordurun!

    -Hiç de gören bir kişi, bir tek can yok!

    -Üsküdar'dan gelecek sözde, olur şey mi ki bu?

    Bari söz verme...

    -Adam sen de, bırak meczubu!

    -Bence kerametin ta kendisi delinin gelmediği:

    Şu ilâhicilerin hepsi okur ondan iyi.

    -Bilemem.

    -Dinlediniz şimdi...

    -Evet, çok güzel...

    Ama hazretle karşılaştırmaya gelmez.

    -Ne demek?

    -O anaç bülbüle eş beslemez artık yuvalar.

    -Pek uçurdun, a beyim!

    -Yok, ben uçurmam, o uçar.

    Yeter ki gelse... Fakat gelmedi, bilmem ki neden?

    -Beklemek boşuna, hâlâ ne gelen var, ne giden!

    -Harem ağasında haber...

    -Anlayabilsek, ne diyor?

    -Okuyun, beklemeyin emrini bildiriyor.

    Gâlibâ Valide Sultan öfkelenmiş hocaya...

    -Öfkelendiyse, çanak tuttu herif, doğrusu ya.

    Bir saray halkını - sultanla birlikte - hiçe say;

    Bunca davetliyi, davetsizi beklet bir alay;

    "Oyun ettim size, hey sersem adamlar!" diye, gül!

    Çekilir nağme değil... Neymiş, anaçmış bülbül!

    -Kim bilir, özrü mü var?

    -Dinleyemem varsa bile!


    Başlanır Mevlid'e alışılmış usulüyle.

    Önce tevhîd bölümü okunur, kendinden geçerek dinler herkes.

    O, güzel, sonra içe işleyen, sekiz on parlak ses,

    Kimi yerlerde ilâhi, kimi yerlerde durak;

    Kimi yerlerde cemaatle birlikte coşarak;

    Kalan üç bölümü okuyup da sıra "âmîn"e geldiğinde,

    Karanlıklar içinden bir feryat kopar tâ uzaklarda.

    Gecenin kalbi durur; ürperir insanlar, cinler;

    Açılan pencereler, göz kulak olmuş, dinler.

    O inleyiş karşıki sahilden açılmaz mı biraz,

    Mahşer gününün Sur'u gibi sesler çıkarır, şimdi boğaz!

    Tecelliden sonraki Sina gibi yanar tutuşur atmosfer:

    Sanki yüzlerce yanık ney yer yer alev savurur!

    Kayalardan kıyılardan bir ateştir çağlar:

    Sanki yine Davud'a (4) özgü bir ahenkle inler dağlar!

    Âh o kutsal üfleyiş yayılırken bütün varlıklara,

    -Karalar kendinden geçip coşmuş, sular kaynamakta -

    Boğazın her tarafından ilahî bir şiir

    Ahenkle yükselip bunlara eşlik ederek feryada başlar:


    Peygamberlerin sultanı, Allah'ın överek yücelttiği şahsın, efendim! (5)

    Çaresiz insanlann daima başvurup derdine çare bulduğu sensin, efendim!

    Allah'ın yüceltici "Le amrük" (6) fermanına mazhar olan insansın, efendim

    Allah'ın büyük meclisinde yer alanların en önde geleni sensin, efendim

    Sen Ahmed ve Mahmut ve Muhammed'sin, efendim!

    Hak'tan bize gönderilmiş sonsuza dek sultansın, efendim!


    Sesler gitgide azalarak kesilir artık,

    Getirir kıyıya mevlitçiyi bir köhne kayık.

    Koşarak, doğruca görüşme odasına alır karşı çıkan;

    "Nerde kaldın, hoca? der, Valide Sultan o zaman

    Sen de kalleşlik edersen, bize eyvahlar ola!"


    -Henüz akşamdı ki, gelsem diye düştüm de yola,

    Yürüdüm haylice... Derken - hele sen kısmete bak!

    Öteden karşıma bir yaşlıca hatun çıkarak,

    "Azıcık dursana, oğlum!" dedi. Durdum, çaresiz.

    -Göğsün imanlıya benzer, sana bir hizmet var,

    Ama reddetme ki, zâten beni mahvetmiş ölüm;

    Bir perişan anayım, dağ gibi evlât gömdüm!

    Kızımın canı için, bari bu kırkıncı gece,

    Şöyle bir mevlit okutsam, diyorum, kendimce.

    Nasıl etsem? Okuyan çok ya, benim yufka elim... (7)

    Hocasın, elbet okursun; hadi oğlum, gidelim.

    Ne olur bir yorulursan, hadi, bekletme günah!

    Sen benim yavrumu sevindir ki Allah rızası için;

    Allah da seni iki dünyada seçkin kullarından eylesin.


    Kadının sözleri deliye döndürdü beni;

    Ne saray kaldı hayâlimde, ne sultan, ne filân;

    "Çile dolsun, yürü öyleyse, dedim, oldu olan!"

    Size yüzlerce adam mevlit okur benden iyi,

    Ama zavallı kızın, bağrı yanık, anneciği,

    Yoklasın merdini, nâ-merdini, insan diyerek,

    Eli yüzlerce karaltıya değip boş dönecek!

    Fakirlerin belki seneler siler göz yaşını;

    Hangi taş sertse, hemen vurmaya baksın başını,

    Elin evlâdına yanmaz parasız bir kimse!

    Çaresizdim sizi bekletmede, beklettimse.

    -Hoca! der Valide Sultan, beni ağlatma, yeter!

    Yeniden mevlit okursun bize, mesele de biter.


    Hilvan 15 Haziran 1931


    Now i gotta chandeliers, lamps foams;


    This light from waterfall ins for all horizons!


    The front of the mansion, such as the Pleiades star, al-Nur, head over heels;


    Semi-open Windows color and light, unconscious. Red, gren, blue, shores armed with lanterns; Immersed in the water, the lights of the month, trembling par par By removing the three double boats bouncing waves, Filtered through to the beach, like a falcon, hundreds of shovels. On the one hand, this influx letit mount land; On the one hand poured into the front ranks, to the palace. Quay Stones, emerald, Persian carpet Finished water, cumin, Sultan Mansion at the top! Color color begins to have opened it, look at the accumulated forever: Fez hat, turban, gauze, veil, Taylasan skullcap, nazarhklı hotoz, aban Blue beads, engraved stew, branch and branch to eat… But many others were not invited, nor to whom? It will not open the doors, now open every tradition. The courtyard, outdoor garden, garden of the harem, stony, in places, The area of endless comings and goings: trays of every size That to freace that bass, now, all round, Tables, month out, such as grandfather, begins to wander! Spreads unconscious, in a warm mist, a sweet smoke: Nerves are relaxed, then dissolved altogether. As you receive to incense turn heads, living in ecstasy, Two-hand for a head, who is now whom? What a pity! Middle floors, halls, obviously the guests: Meals on board but once; Collaborates in a ceremony at a fairly out there; Then, sitting up and always dignified people. Isha goes a long, double prayer rug now, boy, is spread. To Kiblah towards everyone, now rendered prayer; Shall be offered to withdraw petition to God. Start ceremony! But, you know? No teacher will read ceremony! Make them search -Not at all seeing a person, not a single life! -Uskudar from the next so-called, which is something that happens? Do not promise ... -The man you too, -I do not come insane miracle in itself: -diviner all good reads on him. -I do not know. -Listened to it now ... -Yes, very nice ... But it does not compare to excellency -What does this mean? He co-rootstock not nutrition Nightingale no longer care. -Many flying,, a lord! -No, I blow, it flies. Enough that overtakes ... But come, I do not know why? -Waiting in vain, what is still coming, no going! -Harem’s warlord news ... -He could understand, what does it say? -Read, do not expect the order is reported. Mother ... I think I worked up -He angry, kept the dog dish, or rather. The people of a palace - with the Sultan - the number of marginalized; All these are invited, uninvited Hold a mock; "I have the game to you, hey, guys are dumb!" He rose! Towed not tune ... And what, co-rootstock nightingale! -Who knows, Do you have disability? -Even if you have to listen to!

    Started to Mevlid customary settlement. First Tawheed section is read, everyone listens to self through. It is beautiful, and then penetrating, eight or ten a bright sound, In some earths the divine, stopping in some earths; In some earths the congregation with the breeze; The remaining three sections of the well read and "Amen" when it comes to, A far cry from the darkness, break away. The heart stops of the night, people shiver, the jinn; Open the windows, have been keeping an eye on, listens. Do not turn on that little beach inleyiş karşıki, It sounds like the Day of Judgement brings Sur, now sore! Emanations of light, such as flammable atmosphere after the Sinai: As if in some places hundreds of flame burn savurur ney! Coastal rocks of the ages is a fire: It again, David (4) a specific mountains harmoniously ins! the holy blow spread all assets, Rampant self-pass-not fret, the water boil - Each of the the Bosphorus by the divine poetry Rises and begins to complain to them harmoniously accompanied by:

    Sultan of the Prophets of Allah, praising glarified party, sir! (5) Always worry that people resort to desperate admitted it finds you, sir! God's honorific "Le Amrum" (6) The person I fermanına blessings, sir Foremost among those involved in assembly of God's great is you, sir You Ahmed and Mahmoud and Muhammad, sir! from god sent to us forever, Sultan, sir!

    Sounds more and more cut off no longer decreasing, Boat brings a run-down hojda to shore. One of them is directly opposed the interview room; Mother says to "Where have you been, teacher?

    You can also hit below the belt if you would be Woe to us! "

    -Yet it was evening, so I've come along the road, I walked haylice ... And then - especially when you look at fatality! Meet me out of an elderly chick all along, "Stop little, my son!" he said. I stood, helpless. to faithfull-like chest, you have a service, But the decline that has already devastated me to death; Shall remember a miserable, like son I buried the mountain! To hurt my daughter, at least in this fortieth night, a Mevlit was read by me, I say, self. How so kind? Who reads a lot, or, in my hand ... filo pastry (7) Sir, surely you read, come on boy, let's go. What happens to a tired, come on, waiting a sin! You are my baby rejoice for the sake of God; God bless you two in the world elite of His servants.

    Women's words turned me crazy; What remained in the palace my imagination, nor the sultan, what blah blah; "Hank filled, walk so, I said, was the one!" We read hundreds of man better than I do Mevlit, But the poor girl, bosom burns, mommy, Reminisce manly and craven, people saying, He’s hand will return to idle hundreds touch silhouette! Deletes the poor through the years, perhaps the age; Which stone is stiff, his head almost hit, Son does not burn the hand of a free one! Was desperate to hold on to you, stood. -Teacher! Sultan says, make me cry, enough! will read us Mevlit again, the issue comes down.

    جوشار آويزه لر آرتيق٬ كوپورور قنديللر؛

    بو ايشيق چاغلايانندن بوتون آفاق ايگلر!

    يالينڭ جبهه سى ٬ أولكر گيبى٬ باشدن باشه نور؛

    نيم آچيق پنچره لر٬ رنك و ضيادن مخمور.

    آل٬ يشيل٬ ماوى فنرلرله دونانمش قيييلر؛

    صرو سيمينلر آتيلمش صويه٬ تيتره ر پار ثار.

    طالغه لردن سه كن اوچ چيفته قاييقلر سوكه رك٬

    سوزولور ساحله٬ شاهين گيبى٬ يوزلرجه كوره ك.

    بر طرفدن بو آقين يوكسه له طورسون قاره يه؛

    بر طرفدن دوكولور اوڭده كى صفلر سرايه.

    ريجتيمڭ طاشلرى٬ زمرد گيبى٬ ايران جاليسي:

    صوده بيتمش پمن٬ اوستنده ده سلطان ياليسى!

    رنك رنك آچمش او باشلر٬ بيريكن محشره باق:

    فس٬ آراكييه٬ صاريق٬ يازما٬ بورومجوك٬ ياشماق٬

    طيلسان٬ تاكيه٬ نظرلقلى جوتوز٬ آبانى٬

    ماوى بونجوق٬ اويانڭ تورلوسى٬ دال دال يمنى...

    آما برچوقلرى دعوتلى دكلمش٬ كيمه نه؟

    بو آچيلماز قاپيلر٬ شيمدى٬ آچيق هر گلنه.

    حولى٬ طيش باغچه٬ حرم باغچه سى٬ طاشلق٬ ير ير٬

    مدّ و جزرڭ أبدى ساحه سى : بوى بوى سينيلر٬

    كه دوناندقجه او باشلرله٬ همان٬ چپچوره٬

    طابلالر٬ آى دده چيقمش گيبى،باشلار دوره!

    ياييلير بايغين، ايليق بر بوغو، بر طاتلى دومان:

    چوزولور بوسبوتون آواره سيڭيرلر او زمان.

    قفالر توتسويى آلدقجه دونر، مست حيات؛

    ايكى أل بر باش ايچين، كيم كيمه آرتيق؟ هيهات!

    اورته قاتلر، صوفالر، بللى كه دعوتليلره:

    سوفره لر تخته نڭ اوستنده دكل بر كرّه؛

    بر ده، اولدقجه مراسمله مكلّف حظّار؛

    صوڭره، قالقوب اوطورانلر بوتون اصحاب وقار.

    ياتسى بر خيلى گچر، چفته اذانلر ويريلير؛

    يازما سجّاده لر آرتيق يره، بوى بوى، سريلير.

    طوغرولور قبله يه هركس،قيلينير شيمدى نماز؛

    ديركن آمين! چيكيلوب عرض ايديلير حقه نياز.

    !باشلاييڭ مولده-

    لكن، هانى؟مولد خوان يوق!-

    صوردوروڭ!-

    هيچ ده گورن بر كيشى، بر تك جان يوق!-

    اسكداردن كله جك سوزده، اولور شيمى كه بو؟-

    بارى سوز ويرمه...

    آدام سنده، بيراق مجذوبى!-

    بنجه عينيله كرامت دلينڭ گلمديكى:-

    شو الهيجيلرڭ هپسى اوقور اوندن ايى.

    بيله مم.-

    ...ديڭله ديڭز شيمدى-

    أوت، چوق يوكسك...-

    اما حضرتله قياس ايتمه يه گلمز.

    نه ديمك؟-

    او آناچ بلبله أش بسله مز آرتيق يوالر.-

    چك اوچوردڭ، آ بكم!-

    يوق، بن اوچورمام، او اوچار.-

    ساده بر گلسه...فقط گلمدى، بيلمم كه نه دن؟

    بكله مك نافله، حالا نه گلن وار، نه گيدن!-

    حرم آغاسنده خبر...-

    آڭلايه بيلسه ك، نه دييور؟-

    اوقوييڭ، بكله ميڭ امريني تبليغ ايدييور.-

    غالبا والده سلطان غضب ايتمش خواجه يه...

    -غضب ايتديسه، چاناق طوتدى حريف، طوغروسى يا.

    بر سراى خلقنى-سلطانله برابر-هيچه صاى؛

    بونجه دعوتلىيى، دعوتسزى بكله ت بر آلاى؛

    اويون ايتدم سيزه؛ هر سرسم آداملر! دييه، گول!

    چكيلير نغمه دكل...نه يمش، آناچمش بلبل!

    كيم بيلي، عذريمى وار؟-

    ديڭله يه مم وارسه بيله!-

    باشلانير مولده معتاد اوﻻن آدابيله؛

    اوڭجه توحيد اوقونور، غشى ايله ديڭلر هركس.

    او، گوزل، صوڭره مؤثر، سكز اون پارﻻق سس،

    كيمى يرلرده الحى، كيمى يرلرده طوراق؛

    كيمى يرلرده جماعتله برابرجوشه رق؛

    قاﻻن اوچ بحرى ترنمله، چكركن آمين!

    تا اوزاقلرده چاقار ظلمت ايچندن بر أنين.

    ڭيجه نڭ قالبى طورور؛ أوپرير اينلر، جنلر؛

    آچيلان پنچره لر، گوز قوﻻق اولمش، ديڭلر.

    او أنين قارشكى ساحلدن آچيلماز مى بيراز،

    صور محشر گيبى سسلر چيقارير، شيمدى، بوغاذ!

    طوتوشور، جبههٔ سينايه دونر، سينهٔ جو:

    صانكه يوزلرجه يانيق نى صاورور، ير ير، آلو!

    قايالردن، قيييلردن بر آتشدر چغلار:

    لحن داود ايله ايڭلر گويا طاغلر!

    آه او قدسى نفس اشباحه ايدركن سريان،

    -قاره لر وجد ايله پرجوش، صولر پر غليان-

    دم چكوب، دم طوته رق ايتمه يه باشلار فرياد،

    بوغازڭ هر طرفندن بر الهى انشاد:

    سلطان رسل، شاه ممجّدسڭ، افنديم!

    بيچاره لره دولت صرمدسڭ، افنديم!

    منشور لعَمْرُكْ له موُيدسڭ افنديم!

    ديوان الهَيده سرآمدسڭ، افنديم!

    سن احمدو محمودو محمدسڭ، افنديم!

    حقدن بيزه سلطان موُبدسڭ، افنديم!

    ...........................................

    كسيلير، گيت گيده، تدريج ايله سسلر آرتيق،

    آقطارير ساحله مولدجىيى بر كهنه قاييق.

    قوشه رق، طوغروجه مابينه آلير قارشى چچيقان؛

    نرده قالدڭ، خواجه؟ دير، والده سلطان او زمان،

    سن ده قلاشلق ايدرسه ڭ، بيزه ايواهلر اوله!

    -هنوز آقشامدى كه، گلسسه م دييه، دوشدم ده يوله،

    يورودم خيليجه...ديركن-هله سن قسمته باق!-

    أوته دن قارشيمه بر ياشليجه خاتون چيقه رق،

    آزيجيق طورسه ڭا،اوغلم! ديدى.طوردم، ناچار.

    -گوكسڭ ايمانلى يه بڭزر، سڭا بر خدمت وار،

    آما ردايتمه كه، ذاتاً بنى محوايتمش أولوم:

    بر پريشان آنايم، طاغ گيبى اوﻻد گومدم!

    قيزيمڭ جانى ايچين، بارى بوقيرقنجى گيجه،

    شويله بر مولد اوقوتسهم، دييوروم، كنديمجه.

    ناصيل ايتسه م؟ اوقويان چوق يا، بنم يوفقه ألم...

    خواجه سڭ، ألبت اوقورسڭ؛

    هادى اوغلم، گيده لم.

    نه اولور بر يورولورسه ڭ، هادى، بكلتمه، گناه!

    سن بنم ياورومى شد ايت كه، رضأ للّه،

    ايكى دنياده عزيز ايلسين اللّه ده سنى.

    خاتونڭ سوزلرى ديوانه يه دوندردى بنى؛

    نه سراى قالدى خيالمده، نه سلطان، نه فلان؛

    چله طولسون، يورو اويله يسه، ديدم، اولدى اوﻻن!

    سيزه يوزلرجه آدام مولد اوقور بندن أيى،

    آما بيچاره قيزڭ، باغرى يانيق، آننه جكى،

    يوقلاسين مردينى، نامردينى، انسان دييه رك،

    ألى يوزلرجه هيوﻻيه ده كوب بوش دونه جك!

    فقرانڭ سنه لر، بلكه، سيلر گوز ياشنى؛

    هانكى طاش پكسه، همان اورمايه باقسين باشنى،

    ايلڭ اوﻻدينه يانماز پارهسز بر كيمسه!

    چاره سزدم سيزى بكله تمه ده، بكلتدمسه.

    -خواجه! دير والده سلطان، بنى آغلاتمه، يتر!

    يڭيدن مولد اوقورسڭ بيزه، دعواده بيتر










    (*) Ahlâkı da sesi gibi ilâhî olan bu adamı çocukluğumda bir kare

    dinlemiştim.Said Paşa'nın kim olduğunu bilemiyorum.

    (1) Taylasan: Çeşitli baslıklara sarılan sangın ucundan sarkan parça.

    (2) Hotoz: Eskiden kadınların baslarına giydiği süslü başlık.

    (3) Abani: Sank sarmak veya başka amaçlar için kullanılan üzerinde

    sarı renk ipek işlemeler bulunan bir çeşit kumaş.

    (4) Hz, Davudi Aynı zamanda sesinin güzelliğiyle tanınmış olan peygamber.

    (5) Şeyh Galibin divanında musammatlar arasında yer alan Hz. Muhammet

    (s.a.v.) için yazdığı müseddes seklindeki ünlü na'.tın ilk kıtası.

    (6) "Le amrük": Burada Kur'an-ı Kerim 'deki Hicr Suresinin 7.

    ayetinin "Habibim, senin ömrüne yemin ederim ki" mealindeki başlangıç

    kısmına işaret edilmektedir. Ayetin devamı şöyledir: "Onlar

    (yani senin düşmanların, ey Muhammed) sersemlikleri yüzünden

    ne yaptıklarım bilmiyorlar.

    (7) Eli yufka: Parası olmamak, fakirlik çekmek

    Safahat logo

    Şablon:Düz liseler için safahat projesi
    Şablon:Anadolu liseleri için safahat projesi
    Şablon:Sosyal Bilimler Liseleri için safahat projesi
    Şablon:Türki Dillerde Safahat Projesi
    Şablon:Safahat İngilizceye Tercüme Projesi

    'Latin harflerine transkriptli metin Sadeleştirilmiş metin İngilizce Tercümesi
    Advertisement