بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ
وَ بِهٖ نَسْتَعٖينُ
Ön söz[]
Bu ön söz, Medine-i Münevvere’de bulunan mühim bir âlim tarafından yazılmıştır.
Büyük İkbal’e ait olan “Ön söz”de demiştim ki: Büyüklerin tarih-i hayatları okunurken, ulvi menkıbeler söylenip aziz hatıraları anılırken insan, başka bir âleme girdiğini hissediyor. Gönlünü, tertemiz sevgi hislerinin ulvi ateşi yakıyor ve İlahî feyzi sarıyor. Tarih öyle büyük insanlar kaydeder ki birçok büyükler, onlara nisbetle küçük kalır.
Tarihe şerefler veren erler anılırken
Yükselmede ruh en geniş âlemlere yerden
Bin rayihanın feyzi sarar ruhu derinden
Geçmiş gibi cennetteki gül bahçelerinden.
Bu derin hakikati “Ön söz”ü yazarken bütün azamet ve ihtişamıyla idrak etmiş bulunuyorum. Zira aziz ve muhterem okuyucularımıza en derin bir ihlas ve samimiyetle takdim ettiğimiz bu eser, hemen bir asra yaklaşan uzun ve bereketli ömrünün her safhası, binlerle hârikaya sahne olan, gönüller fatihi büyük Üstad Bedîüzzaman Said Nursî’ye, onun yüz otuz parçadan ibaret olan Risale-i Nur Külliyatı’na ve ahlâk ve faziletleri, ihlas ve samimiyetleri, iman ve irfanları ile hayatın her safhasında sadece bir ülkeye değil, bütün insanlık âlemine tertemiz örnekler vermekte devam eden Nur talebelerine aittir.
Bir kitabın “Mukaddime”sini, o kitabın hülâsası diye tarif ederler. Halbuki her mevzuu müstakil bir esere sığmayacak kadar derin ve geniş olan bu muazzam kitabın muhteviyatını, böyle birkaç sahifelik mukaddimeye sığdırmak kabil midir?
Bugüne kadar âcizane yazdığım manzum ve mensur yazılarımın hiçbirisinde bu kadar acz ve hayret içerisinde kalmamıştım. Binaenaleyh bu eseri derin bir zevk, İlahî bir neşe ve coşkun bir heyecanla okuyacak olanlar, hayranlıkla görecekler ki Bedîüzzaman, çocukluğundan beri müstesna bir şekilde yetişen ve bütün ömrü boyunca İlahî tecellilere mazhar olan bambaşka bir âlim ve mümtaz bir şahsiyettir.
Ben bu büyük zatı, eserlerini ve talebelerini inceden inceye tetkik edip de o nur âleminde hissen, fikren ve ruhen yaşadıktan sonra, büyük ve eski bir Arap şairinin bir beytiyle, çok derin bir hakikati ifade ettiğini öğrendim: “Bütün âlemi bir şahsiyette toplamak, Cenab-ı Hakk’a zor gelmez.”
Gayesinin ulviyetinden, davasının ihtişamından ve imanının azametinden feyz ve ilham alan bu kutbun cazibesine takılanların adedi günden güne çoğalmaktadır.
Akıllara hayret veren bu ulvi hâdise, münkirleri kahrettiği gibi mü’minleri de şâd ve mesrur eylemekte devam edip gidiyor.
İmanlı gönüllerde manevî bir rabıta halinde yaşayan bu İlahî hâdiseyi büyük bir mücahid, kalpleri vecd içinde bırakan bir üslupla bakınız nasıl ifade ediyor:
“Ahlâksızlık çirkefinin bir tufan halinde her istikamete taşıp uzanarak her fazileti boğmaya koyulduğu kara günlerde, onun yani Bedîüzzaman’ın feyzini bir sır gibi kalpten kalbe, mukavemeti imkânsız bir hamle halinde intikal eder görmekle teselli buluyoruz. Gecelerimiz çok karardı ve çok kararan gecelerin sabahları pek yakın olur.”
Evet, bir sır gibi kalpten kalbe mukavemeti imkânsız bir halde yayılıp dağılan bu nurun, memleketin her köşesinde feyiz ve tesirini görenler, hayret ve dehşetler içinde sormaya başladılar: “Şöhreti memleketimizin her tarafını kaplayan bu zat kimdir? Hayatı, eserleri, meslek ve meşrebi nedir? Tuttuğu yol bir tarîkat mı, bir cemiyet mi, yoksa siyasî bir teşekkül müdür?”
Bununla da kalmadı; derhal gerek idarî ve gerek adlî çok mühim takipler ve pek ciddi tetkikler, uzun ve müselsel mahkemeler cereyan etti. Neticede, bu İlahî tecellinin gönüller ülkesine kurulan bir “İman ve İrfan Müessesesi”nden başka bir şey olmadığı tahakkuk edince, adaletin İlahî bir surette tecellisi şu şekilde zuhur etti: “Bedîüzzaman Said Nursî ve bütün Risale-i Nur eserlerinin beraeti” kararı resmen ilan edildi. Ve artık ruhun maddeye, hakkın bâtıla, nurun zulmete, imanın küfre her zaman galebe çalacağı; ezelden ebede değişmeyecek olan İlahî kanunların başında gelen bir hakikat olduğu, güneşler gibi belirdi.
Herhangi bir iklimde zuhur eden bir ıslahatçının mahiyet ve hakikatini, sadakat ve samimiyetini gösteren en gerçek miyar; davasını ilana başladığı ilk günlerle, muzaffer olduğu son günler arasında ferdî ve içtimaî, uzvî ve ruhî hayatında vücuda gelen değişiklik farklarıdır, derler.
Mesela, o adam ilk günlerde mütevazi, âlîcenab, feragat ve mahviyetkâr, hülâsa; bütün ahlâk ve fazilet bakımından cidden örnek olan gayet temiz ve son derecede mümtaz bir şahsiyetti. Bakalım, cihadında muzaffer olup hislerde, emellerde, gönüllerde yer tuttuktan sonra yine o eski temiz ve örnek halinde kalabilmiş mi? Yoksa zafer neşesiyle birçok büyük sanılan kimseler gibi yere göğe sığmaz mı olmuş?
İşte büyük küçük herhangi bir dava ve gaye sahibinin mahiyet ve hakikatini, şahsiyet ve hüviyetini en hakiki çehresiyle aksettirecek olan en berrak âyine budur.
Tarih boyunca, bu müthiş imtihanı kazanmanın şaheser misalini, evvela peygamberler ve bilhassa Sultanü’l-enbiya (sallallahu aleyhi vesellem) Efendimiz, sonra onun halife ve sahabeleri ve daha sonra onların nurlu yolunda yürüyen büyük zatlar vermişlerdir.
Peygamber Efendimiz, şu اَلْعُلَمَاءُ وَرَثَةُ الْاَنْبِيَاءِ yani “Âlimler, peygamberlerin vârisleridirler.” hadîs-i şerifleriyle âlim olmanın pek kolay bir şey olmadığını, i’cazkâr belâgatları ile beyan buyuruyorlar.
Zira mademki bir âlim, peygamberlerin vârisidir; o halde hak ve hakikatin tebliğ ve neşri hususunda, aynen onların tutmuş oldukları yolu takip etmesi lâzımdır. Her ne kadar bu yol; bütün dağ, taş, çamur, çakıl, uçurum, daha beteri takip, tevkif, muhakeme, hapis, zindan, sürgün, tecrit, zehirlenme, idam sehpaları ve daha akıl ve hayale gelmeyen nice bin zulüm ve işkencelerle dolu da olsa…
İşte Bedîüzzaman, yarım asırdan fazla o mukaddes cihadı ile bütün ömrü boyunca bu çetin yolda yürüyen ve karşısına çıkan binlerle engeli bir yıldırım sürati ile aşan ve peygamberlerin vârisi olan bir âlim olduğunu amelî bir surette ispat eden bir zattır.
Kendisinin ilmî, ahlâkî, edebî, birçok fazilet ve meziyetleri arasında beni en çok meftun eden şey; onun o, dağlardan daha sağlam, denizlerden daha derin, semalardan daha yüksek ve geniş olan imanıdır.
Rabb’im, o ne muazzam iman! O ne bitmez ve tükenmez sabır! O ne çelikten irade! Hayal ve hatıralara ürpermeler veren bunca tazyik, tehdit, tazip ve işkencelere rağmen; o ne eğilmez baş ne boğulmaz ses ve nasıl kısılmaz nefestir!
Büyük İkbal’in heyecanlı şiirlerinden aldığım coşkun bir ilham neşesi ile vaktiyle yazdığım “Mücahid” unvanını taşıyan bir manzumede, aşağıdaki mısraları okuyanlardan belki şairane bir mübalağada bulunduğumu söyleyenler olmuştur. Lâkin şu mukaddimesini yazmakla şeref duyduğum şaheseri okuyanlar, vecdle dolu bir hayranlıkla anlayacaklar ki Allah’ın ne kulları varmış. Eğer bir iman, kemalini bulursa neler yapar ve ne hârikalar doğururmuş.
Bir azm, eğer iman dolu bir kalbe girerse
İnsan da o imandaki son sırra ererse
En azgın ölümler ona zincir vuramazlar
Volkan gibi coşkun akıyor durduramazlar
Rabb’imden iner azmine kuvvet veren ilham
Peygamber’i rüyada görür belki her akşam
Hep nur, onun iman dolu kalbindeki mihrab
Kandil olamaz ufkuna dünyadaki mehtap
Kar kış demez, irkilmez, üzülmez, acı duymaz
Mevsim bütün ömrünce ılık gölgeli bir yaz
Cennetteki âlemleri dünyada görür de
Mahvolsa eğilmez sıradağlar gibi derde
En sarp uçurumlar gelip etrafını sarsa
Ay batsa güneş sönse ufuklar da kararsa
Gökler yıkılıp çökse yolundan yine dönmez
Ruhundaki imanla yanan meşale sönmez
Kalbinde yanardağ gibi iman ne mukaddes
Vicdanına her an şunu haykırmada bir ses:
Ey yolcu! Şafaklar sökecek durma, ilerle
Zulmetlere kan ağlatacak meşalelerle
Yıldızlara bas, çık yüce âlemlere yüksel
İnsanlığı kurtarmaya cennetten inen el.
Sanki bu mısralar iman kahramanı büyük mücahid Bedîüzzaman Hazretleri için yazılmış. Zira bu yüksek sıfatlar, hep onun sıfatlarıdır. Cenab-ı Hak şu âyet-i kerîmede bakınız mücahidlere neler vaad ediyor:
وَالَّذٖينَ جَاهَدُوا فٖينَا لَنَهْدِيَنَّهُمْ سُبُلَنَا وَاِنَّ اللّٰهَ لَمَعَ الْمُحْسِنٖينَ
Meal-i şerifi: “Bizim uğrumuzda mücahede edenlere mutlaka yollarımızı gösteririz. Ve hiç şüphe yok ki Allah muhsinlerle –Allah’ı görür gibi ibadet eden mücahidlerle– beraberdir.”
Demek ki iman ve Kur’an uğrunda, candan ve cihandan geçen mücahidlere büyük Allah, hakikat ve hidayet yollarını göstereceğini vaad buyuruyor. Hâşâ Cenab-ı Hak vaadinde hulf etmez, yeter ki bu azîm vaad-i İlahîyi icab ettirecek şartlar tahakkuk etsin.
Bu âyet-i kerîme “Üstad”ın karakter ve şahsiyetini tahlil hususunda bize nurdan bir rehber oluyor ve o nurun billur ışığı altında artık en ince çizgileri ve en hassas noktaları görüp sezebiliyoruz. Zira mademki bir insan Cenab-ı Hakk’ın hıfz ve himayesinde bulunmak nimetine mazhar olmuştur. Artık onun için korku, endişe, üzüntü, yılma, usanma vesaire gibi şeyler bahis mevzuu olamaz.
Allah’ın nuru ile nurlanan bir gönlün semasını hangi bulutlar kaplayabilir? Her an huzur-u İlahîde bulunmak bahtiyarlığına eren bir kulun ruhunu; hangi fâni emel ve arzular, hangi zavallı teveccüh ve iltifatlar ve hangi pespâye gaye ve ihtiraslar tatmin, teskin ve teselli edebilir?
Allah’tır onun yârı, mürebbisi, velisi
Andıkça bütün nur oluyor duygusu, hissi
Yükselmededir marifet iklimine her an
Bambaşka ufuklar açıyor ruhuna Kur’an
Kur’an ona yâd ettiriyor “Bezm-i Elest”i
Âşık, o tecellinin ezelden beri mesti.
İşte Bedîüzzaman, böyle hârikalar hârikası bir inayete mazhar olan mübarek bir şahsiyettir. Ve bunun içindir ki zindanlar ona bir gülistan olmuş; oradan ebediyetlerin nurlu ufuklarını görür. İdam sehpaları, birer vaaz ve irşad kürsüsüdür. Oradan insanlığa ulvi bir gaye uğrunda sabır ve sebat, metanet ve celadet dersleri verir. Hapishaneler birer Medrese-i Yusufiyeye inkılab eder. Oraya girerken bir profesörün üniversiteye ders vermek için girdiği gibi girer. Zira oradakiler, onun feyiz ve irşadına muhtaç olan talebeleridir. Her gün birkaç vatandaşın imanını kurtarmak ve canileri melek gibi bir insan haline getirmek, onun için dünyalara değişilmez bir saadettir.
Böyle bir yüksek iman ve ihlas şuuruna mâlik olan insan, hiç şüphesiz ki zaman ve mekân mefhumlarının fâniler üzerinde bıraktığı yaldızlı tesirleri kesif madde âleminde bırakarak; ruhu ile maneviyat âleminin pırıl pırıl nurlar saçan ufuklarına yükselmiş bir haldedir.
Büyük mutasavvıfların (ra) fena fillah, beka billah diye tarif ve tavsif buyurdukları yüksek mertebe, işte bu kudsî şerefe nâil olmaktır.
Evet, her mü’minin kendine mahsus bir huzur, huşû, tefeyyüz, tecerrüd ve istiğrak hali vardır. Ve herkes iman ve irfanı, salah ve takvası, feyiz ve maneviyatı nisbetinde bu İlahî hazdan feyizyâb olabilir. Lâkin bu güzel hal, bu tatlı visal ve bu emsalsiz haz; geçen âyet-i kerîmedeki ihsan erbabı olan o büyük mücahidlerde her zaman devam ediyor. Ve işte onlar bu sebepten dolayıdır ki Mevla’yı unutmak gafletine düşmüyorlar. Nefisleri ile arslanlar gibi bütün ömürleri boyunca çarpışıyorlar. Ve hayatlarının her lahzası, en yüksek terakki ve tekâmül hatıraları kaydediyor. Ve bütün varlıkları; o cemal, kemal ve celal sıfatları ile muttasıf olan Rabbü’l-âlemîn’in rızasında erimiş bulunuyorlar.
Mevla, bizleri de o bahtiyarlar zümresine ilhak eylesin, âmin!
Yukarıdaki sahifelerde, büyük Üstadın, dostlarını meftun ve hayran ettiği kadar da düşmanlarını dehşetler içerisinde bırakan azametli imanından bahsettik. Biraz da mümtaz şahsiyeti, nurdan bir hâle halinde sarmakta olan üstün meziyetlerinden, ahlâk ve kemalâtından bahsedelim.
Malûm ya, her şahsiyeti, muhtelif ve muayyen meziyetler çerçeveler. Binaenaleyh Üstadın şahsiyetini tekvin eden başlıca sıfatlar şunlardır:
Feragati:[]
Bir dava sahibinin ve bilhassa ıslahatçının muvaffakıyet şartlarının en mühimmi feragattir. Zira gözler ve gönüller, bu mühim noktayı en ince bir hassasiyetle tetkik ve takibe meyyaldirler. Üstadın bütün hayatı ise baştan başa feragatin şaheser misalleri ile dolup taşmaktadır.
Allâme Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi merhumdan, feragate ait şöyle bir söz işitmiştim: “İslâm, bugün öyle mücahidler ister ki dünyasını değil, âhiretini dahi feda etmeye hazır olacak.”
Büyük adamdan sâdır olan bu büyük sözü tamamen kavrayamadığım için mutasavvıfların istiğrak hallerinde söyledikleri esrarlı sözlere benzeterek, herkese söylememiş ve olur olmaz yerlerde de açmamıştım.
Vaktâ ki aynı sözü Bedîüzzaman’ın ateşler saçan heyecanlı ifadelerinde de okuyunca anladım ki büyüklere göre feragatin ölçüsü de büyüyor. Evet, İslâm için bu kadar acıklı bir feragate katlanmaya razı olan mücahidleri, Erhamü’r-Râhimîn olan Allahu Zülkerim Teâlâ ve Takaddes Hazretleri bırakır mı? O fedai kulunu lütf u kereminden, inayet ve merhametinden mahrum etmek şanına –hâşâ– yakışır mı?
İşte Bedîüzzaman, bu müstesna tecellinin en parlak misalidir. Bütün ömrü boyunca mücerred yaşadı. Dünyanın bütün meşru lezzetlerinden tamamen mahrum kaldı. Bir yuva kurmak ve orada mesud bir aile hayatı geçirmek sevdasına düşmeye vakit ve fırsat bulamadı. Fakat Cenab-ı Hak, kendisine öyle şeyler ihsan etti ki fâni kalemlerle tarif olunamayacak kadar muazzam ve muhteşemdir.
Bugün, dünyada hangi bir aile reisi –manen– Bedîüzzaman Hazretleri kadar mesuddur? Hangi bir baba, milyonlarla evlada sahip olmuştur? Hem de nasıl evlatlar!.. Ve hangi bir üstad, bu kadar talebe yetiştirebilmiştir?
Bu kudsî ve ruhî rabıta –biiznillah-i teâlâ– dünyalar durdukça duracak ve nurdan bir sel halinde ebediyetlere kadar akıp gidecektir. Çünkü bu İlahî dava, Kur’an-ı Kerîm’in nur deryasında tebellür eden bir varlık olduğu gibi Kur’an’dan doğmuş ve Kur’an’la beraber yaşayacaktır.
Şefkat ve Merhameti:[]
Büyük Üstad, hak ve hakikati tâ çocukluğunda bulmuştu. Kalbinin feryadını ve ruhunun münâcatını dinlemek için mağaralara kapandığı günlerde bile ibadet ve taatten, tefekkür ve murakabelerden feyiz ve huzur almanın zevkine ermiş olan bir “ârif-i billah” idi.
Lâkin karanlık gece dalgalarını andıran korkunç küfür ve ilhad kâbusunun Müslüman dünyasını ve dolayısıyla memleketimizi kaplamak üzere olduğu o tehlikeli günlerde, yatağından fırlayan bir arslan gibi yanardağları andıran bir kükreyişle cihad meydanına atıldı. Bütün rahat ve huzurunu bu mukaddes davaya feda etti. Ve işte bu hikmete mebnidir ki o günden beri her sözü bir dilim lav, her fikri bir ateş parçası olmuş. Düştüğü gönülleri yakıyor; hisleri, fikirleri alevlendiriyor.
Büyük Üstadın tam bir uzlet ve inzivadan sonra tekrar irşad ve cemiyet hayatına atılması, aynen İmam-ı Gazalî’nin hayatında geçirmiş olduğu o mühim ve tarihî merhaleye benzemektedir.
Demek ki Cenab-ı Hak, büyük mürşidleri böyle bir müddet inzivada terbiye, tasfiye ve tezkiye ettikten sonra tenvir ve irşad vazifesiyle mükellef kılıyor. Ve bu sebebledir ki bir mâ-i mukattardan daha temiz ve berrak olan yüreklerinden kopup gelen nefesler, kalplere akseder etmez bambaşka tesirler icra ediyor.
Arz ettiğim gibi İmam-ı Gazalî’nin bundan dokuz yüz sene evvel ahlâk ve fazilet sahasında yapmış olduğu fütuhatı; bu asırda Bedîüzzaman, iman ve ihlas vâdisinde başarmıştır.
Evet, Hazret-i Üstadı bu müthiş cihad meydanlarına sevk eden, hep bu eşsiz şefkat ve merhameti olmuştur. Ve bunu bizzat kendisinden dinleyelim:
Bana: “Sen şuna buna niçin sataştın?” diyorlar. Farkında değilim; karşımda müthiş bir yangın var, alevleri göklere yükseliyor, içinde evladım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum. Yolda birisi beni kösteklemek istemiş de ayağım ona çarpmış, ne ehemmiyeti var? O müthiş yangın karşısında bu küçük hâdise bir kıymet ifade eder mi? Dar düşünceler, dar görüşler…
İstiğnası:[]
Üstadın hayatı boyunca cemiyetimizin her tabakasına vermekte olduğu binlerle istiğna örnekleri, dillere destan olmuş bir ulviyeti haizdir.
Mâsivadan tam manasıyla istiğna ederek, uzvî ve ruhî bütün varlığı ile Rabbü’l-âlemîn’in bitmez ve tükenmez hazinesine dayanmayı, müddet-i hayatında bir itiyad değil, âdeta bir mezhep, meşrep ve meslek olarak kabul etmiştir. Ve bunda da ne pahasına olursa olsun sebat eylemekte hâlâ devam etmektedir.
İşin orijinal tarafı: Bu meslek, kendi şahsına münhasır kalmamış, talebelerine de kudsî bir mefkûre halinde intikal etmiştir. Nur deryasında yıkanmak şerefine mazhar olan bir Nur talebesinin istiğnasına hayran olmamak kabil değildir.
Bakınız, Üstad; Mektubat unvanını taşıyan şaheserin İkinci Mektup’unda bu mühim noktayı altı vecih ile ne kadar asil bir iman ve irfan şuuru ile izah eder:
“Birincisi: Ehl-i dalalet, ehl-i ilmi; ilmi vasıta-i cer etmekle ittiham ediyorlar. İlmi ve dini kendilerine medar-ı maişet yapıyorlar deyip insafsızcasına onlara hücum ediyorlar. Binaenaleyh bunları fiilen tekzip lâzımdır.
İkincisi: Neşr-i hak için enbiyaya ittiba etmekle mükellefiz. Kur’an-ı Hakîm’de, hakkı neşredenler اِنْ اَجْرِىَ اِلَّا عَلَى اللّٰهِ ۞ اِنْ اَجْرِىَ اِلَّا عَلَى اللّٰهِ diyerek insanlardan istiğna göstermişler…”
İşte Risale-i Nur Külliyatı’nın mazhar olduğu İlahî fütuhat, hep bu enbiya mesleğinde sebat kahramanlığının şaheser misali ve hârikulâde neticesidir. Ve bu sayede Üstad, izzet-i ilmiyesini, cihan-kıymet bir elmas gibi muhafaza eylemiştir.
Artık herkesin uğrunda esir olduğu maaş, rütbe, servet ve daha nice bin şahsî ve maddî menfaatlerle aslâ alâkası olmayan bir insan, nasıl olur da gönüller fatihi olmaz? İmanlı gönüller, nasıl onun feyiz ve nuru ile dolmaz?
İktisatçılığı:[]
İktisat, bundan evvel bahsettiğimiz istiğnanın tefsir ve izahından başka bir şey değildir. Zaten iktisat sarayına girebilmek için evvela istiğna denilen kapıdan girmek lâzımdır. Bu sebeple iktisatla istiğna, lâzımla melzum kabîlindendir.
Üstad gibi istiğna hususunda peygamberleri kendine örnek kabul eden bir mücahidin iktisatçılığı, kendiliğinden husule gelecek kadar tabiî bir haslet halini alır ve artık ona günde bir tas çorba, bir bardak su ve bir parça ekmek kâfi gelebilir. Zira bu büyük insan, büyük ve munsif Fransız şairi Lamartin’in dediği gibi: “Yemek için yaşamıyor belki yaşamak için yiyor.”
Üstadın meşrep ve mesleğini tamamen anladıktan sonra, artık onun yüksek iktisatçılığını böyle yemek içmek gibi basit şeylerle mukayese etmeyi çok görüyorum. Zira bu büyük insanın yüksek iktisatçılığını manevî sahalarda tatbik etmek ve maddî olmayan ölçülerle ölçmek lâzım gelir.
Mesela Üstad, bu yüksek iktisatçılık kudretini sırf yemek, içmek, giymek gibi basit şeylerle değil; bilakis fikir, zihin, istidat, kabiliyet, vakit, zaman, nefis ve nefes gibi manevî ve mücerred kıymetlerin israf ve heder edilmemesi ile ölçen bir dâhîdir. Ve bütün ömrü boyunca bir karakter halinde takip ettiği bu titiz muhasebe ve murakabe usûlünü, bütün talebelerine de telkin etmiştir.
Binaenaleyh bir Nur talebesine olur olmaz eseri okutturmak ve her sözü dinlettirmek kolay bir şey değildir. Zira onun gönlünün mihrak noktasında yazılı olan şu “Dikkat!” kelimesi, en hassas bir kontrol vazifesi görmektedir.
İşte Bedîüzzaman, kudretli bir ıslahatçı ve hârikalar hârikası bir pedagog (mürebbi) olduğunu, yetiştirdiği tertemiz nesille fiilen ispat etmiş ve iktisat tarihine nurdan pırıltılarla yazılan bir atlas sahife daha ilâve eden bir nadire-i fıtrattır.
Tevazuu ve Mahviyetkârlığı:[]
Nur Risalelerinin bu kadar hârikulâde bir şekilde cihana yayılmasında, bu iki hasletin çok faydası olmuş ve pek derin tesirleri görülmüştür.
Çünkü Üstad sohbet ve teliflerinde kendine bir kutbü’l-ârifîn ve bir gavsü’l-vâsılîn süsü vermediği için gönüller ona pek çabuk ısınmış, onu tertemiz bir samimiyetle sevmiş ve derhal ulvi gayesini benimsemiştir.
Mesela, ahlâk ve fazilete, hikmet ve ibrete ait olan birçok sohbet ve telkinlerini, doğrudan doğruya nefsine tevcih eder. Keskin ve ateşîn hitabelerinin ilk ve yegâne muhatabı öz nefsidir. Oradan –merkezden muhite yayılırcasına– bütün nur ve sürura, saadet ve huzura müştak olan gönüllere yayılır.
Üstad hususi hayatında gayet halîm selim ve son derece mütevazidir. Bir ferdi değil, hiçbir zerreyi incitmemek için a’zamî fedakârlıklar gösterir. Sayısız zahmet ve meşakkatlere, ızdırap ve mahrumiyetlere katlanır fakat imanına, Kur’an’ına dokunulmamak şartıyla…
Artık o zaman bakmışsınız ki o sakin deniz, dalgaları semalara yükselen bir tufan, sahillere heybet ve dehşet saçan bir umman kesilmiştir. Çünkü o, Kur’an-ı Kerîm’in sadık hizmetkârı ve iman hudutlarını bekleyen kahraman ve fedai bir neferidir. Kendisi bu hakikati veciz bir cümle ile şu şekilde ifade eder: “Bir nefer nöbette iken başkumandan da gelse silahını bırakmayacak. Ben de Kur’an’ın bir hizmetkârı ve bir neferiyim. Vazife başında iken karşıma kim çıkarsa çıksın, hak budur derim, başımı eğmem!”
Vazife başında ve cihad meydanında iken şu mısralar, lisan-ı halidir:
Şahlanan bir ata benzer, kırarım kanlı gemi
Sinsi düşmanlara hâşâ satamam benliğimi
Benliğimden uzak olmaktır esaret bence
Böyle bir zillete düşmek ne hazîn işkence
Ebedî vuslatın aşkıyla geçer her ânım
Dest-i kudretle yapılmış kaledir imanım
Bu mukaddes emelimden ne kadar dilşâdım
Görmek ister beni cennette şehit ecdadım
Ruhum oldukça müebbed, ebedîdir ömrüm
En büyük vuslata, Allah’a çıkan yoldur ölüm.
Kitaba girmezden evvel Üstadı; ilmî, fikrî, tasavvufî ve edebî cepheleri ile de mütalaa etmek isterdim. Fakat çok derin ve pek şümullü olan bu mevzuların birkaç sahife ile hülâsa edilemeyeceğini kat’î bir surette idrak ettikten sonra, artık adı geçen mevzulara birkaç cümle ile temas etmeyi münasip gördüm.
Rabb’im imkânlar lütfederse bu derin mevzuları, Risale-i Nur Külliyatı ve Nur talebeleri ile birlikte, büyük ve müstakil bir eserle, tahlilî bir surette tetkik ve mütalaa etmeyi bütün ruhumla arzu ediyorum. Bu hususta, büyük Üstadımızın ve aziz kardeşlerimin kıymetli dualarını niyaz eylerim.
Üstadın ilmî cephesi:
Merhum Ziya Paşa, şu:
Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde
beyti ile nesilden nesile bir düstur halinde intikal edecek olan çok büyük bir hakikati ifade etmiştir.
Evet, Müslüman ırkımıza Risale-i Nur Külliyatı gibi muazzam bir iman ve irfan kütüphanesini hediye eden, gönüller üzerinde mukaddes bir nur müessesesi kuran mümtaz ve müstesna zatın kudret-i ilmiyesi hakkında tafsilata girişmek, öğle vakti güneşi tarif etmek kadar fuzulî bir iştir.
Yalnız yanık bir şairimizin:
Hüsn olur kim, seyrederken ihtiyar elden gider
dediği gibi hayatının her lahzasında İlahî tecellilere mazhar bulunan bu mübarek zatın; ilim ve irfanından, ahlâk ve kemalâtından bahsetmek, insana bambaşka bir zevk ve İlahî bir haz veriyor. Bunun için sözü uzatmaktan kendimi alamıyorum.
Üstad; Risale-i Nur Külliyatı’nda dinî, içtimaî, ahlâkî, edebî, hukukî, felsefî ve tasavvufî en mühim mevzulara temas etmiş ve hepsinde de hârikulâde bir surette muvaffak olmuştur.
İşin asıl hayret veren noktası; birçok ulemanın tehlikeli yollara saptıkları en çetin mevzuları, gayet açık bir şekilde ve en kat’î bir surette hallettiği gibi en girdaplı derinliklerden, Ehl-i Sünnet ve Cemaat’in tuttuğu nurlu yolu takip ederek sahil-i selâmete çıkmış ve eserlerini okuyanları da öylece çıkarmıştır.
Bu sebeple Risale-i Nur Külliyatı’nı aziz milletimizin her tabakasına kemal-i emniyet ve samimiyetle takdim etmekle şeref duyuyoruz. Nur Risaleleri, Kur’an-ı Kerîm’in nur deryasından alınan berrak katreler ve hidayet güneşinden süzülen billur huzmelerdir.
Binaenaleyh her Müslüman’a düşen en mukaddes vazife, imanı kurtaracak olan bu nurlu eserlerin yayılmasına çalışmaktır. Zira tarihte pek çok defalar görülmüştür ki bir eser nice fertlerin, ailelerin, cemiyetlerin ve sayısız insan kitlelerinin hidayet ve saadetine sebep olmuştur. Âh! Ne bahtiyardır o insan ki bir mü’min kardeşinin imanının kurtulmasına sebep olur.
Üstadın Fikrî Cephesi:[]
Malûm ya; her mütefekkirin kendine mahsus bir tefekkür sistemi, fikrî hayatında takip ettiği bir gayesi ve bütün gönlü ile bağlandığı bir ideali vardır. Ve onun tefekkür sisteminden, gaye ve idealinden bahsetmek için uzun mukaddimeler serdedilir. Fakat Bedîüzzaman’ın tefekkür sistemi, gaye ve ideali, uzun mukaddimelerle filan yorulmaksızın bir cümle ile hülâsa edilebilir:
Bütün semavî kitapların ve bilumum peygamberlerin yegâne davaları olan “Hâlık-ı kâinat’ın uluhiyet ve vahdaniyetini ilan” ve bu büyük davayı da ilmî, mantıkî ve felsefî delillerle ispat eylemektir.
— O halde Üstadın mantık, felsefe ve müsbet ilimlerle de alâkası var?
— Evet mantık ve felsefe, Kur’an’la barışıp hak ve hakikate hizmet ettikleri müddetçe Üstad en büyük mantıkçı ve en kudretli bir feylesoftur. Mukaddes ve cihan-şümul davasını ispat vâdisinde kullandığı en parlak delilleri ve en kat’î bürhanları, Kur’an-ı Kerîm’in Allah kelâmı olduğunu her gün bir kat daha ispat ve ilan eden “müsbet ilim”dir.
Zaten felsefe, aslında hikmet manasına geldikçe, Vâcibü’l-vücud Teâlâ ve Takaddes Hazretlerini, Zat-ı Bâri’sine lâyık sıfatlarla ispata çalışan her eser, en büyük hikmet ve o eserin sahibi de en büyük hakîmdir.
İşte Üstad böyle ilmî bir yolu, yani Kur’an-ı Kerîm’in nurlu yolunu takip ettiği için binlerle üniversitelinin imanını kurtarmak şerefine mazhar olmuştur. Hazretin bu hususta haiz olduğu ilmî, edebî ve felsefî daha pek çok meziyetleri vardır. Fakat onları, eserlerinden misaller getirerek inşâallah müstakil bir eserde arz etmek emelindeyim. وَ مِنَ اللهِ التَّوْفٖيقُ
Tasavvuf Cephesi:[]
Nakşibendî meşayihinden, her harekâtını Peygamber-i Zîşan Efendimiz Hazretlerinin harekâtına tatbik etmeye çalışan ve büyük bir âlim olan bir zata sordum:
— Efendi Hazretleri, ulema ile mutasavvıfe arasındaki gerginliğin sebebi nedir?
— Ulema, Resul-i Ekrem Efendimizin ilmine, mutasavvıflar da ameline vâris olmuşlar. İşte bu sebepten dolayıdır ki Fahr-i Cihan Efendimizin hem ilmine ve hem ameline vâris olan bir zata “zülcenaheyn” yani “iki kanatlı” deniliyor.
Binaenaleyh tarîkattan maksat, ruhsatlarla değil, azîmetlerle amel edip ahlâk-ı Peygamberî ile ahlâklanarak bütün manevî hastalıklardan temizlenip Cenab-ı Hakk’ın rızasında fâni olmaktır. İşte bu ulvi dereceyi kazanan kimseler, şüphesiz ki ehl-i hakikattirler. Yani tarîkattan maksud ve matlub olan gayeye ermişler demektir. Fakat bu yüksek mertebeyi kazanmak, her adama müyesser olamayacağı için büyüklerimiz matlub olan hedefe kolaylıkla erebilmek için muayyen kaideler vaz’eylemişlerdir. Hülâsa; tarîkat, şeriat dairesinin içinde bir dairedir. Tarîkattan düşen, şeriata düşer fakat –maazallah– şeriattan düşen, ebedî hüsranda kalır.
Bu büyük zatın beyanatına göre Bedîüzzaman’ın açtığı nur yolu ile hakiki ve şaibesiz tasavvuf arasında cevherî hiçbir ihtilaf yoktur. Her ikisi de Rıza-yı Bâri’ye ve bi’n-netice cennet-i a’lâya ve dîdar-ı Mevla’ya götüren yollardır.
Binaenaleyh bu asil gayeyi istihdaf eden herhangi mutasavvıf bir kardeşimizin, Risale-i Nur Külliyatı’nı seve seve okumasına hiçbir mani kalmadığı gibi bilakis Risale-i Nur tasavvuftaki “murakabe” dairesini, Kur’an-ı Kerîm yolu ile genişleterek ona bir de tefekkür vazifesini en mühim bir vird olarak ilâve etmiştir.
Evet, insanın gözüne gönlüne bambaşka ufuklar açan bu “tefekkür” sebebiyle sadece kalbinin murakabesi ile meşgul olan bir sâlik, kalbi ve bütün letaifi ile birlikte zerrelerden kürelere kadar bütün kâinatı azamet ve ihtişamı ile seyir ve temaşa, murakabe ve müşahede ederek Cenab-ı Hakk’ın o âlemlerde bin bir şekilde tecelli etmekte olan esma-i hüsnasını, sıfât-ı ulyâsını kemal-i vecd ile görerek, artık sonsuz bir mabedde olduğunu aynelyakîn, ilmelyakîn ve hakkalyakîn derecesinde hisseder. Çünkü içine girdiği “mabed” öyle ulu bir mabeddir ki milyarlara sığmayan cemaatin hepsi aşk ve şevk, huşû ve istiğraklar içinde Hâlık’ını zikrediyor. Yanık, tatlı ve güzel lisanları; şive, nağme, ahenk ve besteleri ile bir ağızdan سُبْحَانَ اللّٰهِ وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ وَلَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ وَاللّٰهُ اَكْبَرُ diyorlar.
Risale-i Nur’un açtığı iman ve irfan ve Kur’an yolunu takip eden, işte böyle muazzam ve muhteşem bir mabede girer. Ve herkes de iman ve irfanı, feyiz ve ihlası nisbetinde feyizyâb olur.
Edebî Cephesi:[]
Eskiden beri lafız ve mana, üslup ve muhteva bakımından edibler ve şairler, mütefekkirler ve âlimler ikiye ayrılmışlardır. Bunlardan bazıları, sadece üslup ve ifadeye, vezin ve kafiyeye kıymet vererek manayı ifadeye feda etmişlerdir. Ve bu hal de kendini en çok şiirde gösterir.
Diğer zümre ise en çok mana ve muhtevaya ehemmiyet vererek özü söze kurban etmemişlerdir.
Artık Bedîüzzaman gibi büyük bir mütefekkirin edebî cephesi bu küçük mukaddime ile kolayca anlaşılır sanırım. Zira Üstad o kıymetli ve bereketli ömrünü, kulaklarda kalacak olan sözlerin tanzim ve tertibi ile değil, bilakis kalplerde, ruhlarda, vicdan ve fikirlerde kudsî bir ideal halinde insanlıkla beraber yaşayacak olan din hissinin, iman şuurunun, ahlâk ve fazilet mefhumunun asırlara, nesillere telkini ile meşgul olan bir dâhîdir. Artık bu kadar ulvi bir gayenin tahakkuku için candan ve cihandan geçen bir mücahid, pek tabiîdir ki fâni şekillerle meşgul olamaz.
Bununla beraber Üstad zevk inceliği, gönül hassasiyeti, fikir derinliği ve hayal yüksekliği bakımından hârikulâde denecek derecede edebî bir kudret ve melekeyi haizdir. Ve bu sebeple üslup ve ifadesi, mevzuya göre değişir.
Mesela, ilmî ve felsefî mevzularda mantıkî ve riyazî delillerle aklı ikna ederken gayet veciz terkipler kullanır. Fakat gönlü mest edip ruhu yükselteceği anlarda ifade o kadar berraklaşır ki tarif edilemez.
Mesela semalardan, güneşlerden, yıldızlardan, mehtaplardan ve bilhassa bahar âleminden ve Cenab-ı Hakk’ın o âlemlerde tecelli etmekte olan kudret ve azametini tasvir ederken üslup o kadar latîf bir şekil alır ki artık her teşbih, en tatlı renklerle çerçevelenmiş bir levhayı andırır ve her tasvir, hârikalar hârikası bir âlemi canlandırır.
İşte bu hikmete mebnidir ki bir Nur talebesi Risale-i Nur Külliyatı’nı mütalaası ile –üniversitenin herhangi bir fakültesine mensup da olsa– hissen, fikren, ruhen, vicdanen ve hayalen tam manasıyla tatmin edilmiş oluyor.
Nasıl tatmin edilmez ki Risale-i Nur Külliyatı, Kur’an-ı Kerîm’in cihan-şümul bahçesinden derilen bir gül demetidir. Binaenaleyh onda, o mübarek ve İlahî bahçenin nuru, havası, ziyası ve kokusu vardır.
Ruhun bu ihtiyacını söyler akan sular
Kur’an’a her zaman beşerin ihtiyacı var.
RNK: TARİHÇE-İ HAYAT. Önsöz .Giriş . İlk Hayatı , Barla Hayatı . Eskişehir Hayatı . Kastamonu Hayatı . Denizli Hayatı . Emirdağ Hayatı . Afyon Hayatı . Isparta Hayatı . Hariç Memleketler . Bedîüzzaman ve Risale-i Nur . Dua (Tarihçe-i Hayatı) . İçindekiler | |
---|---|
Tarihçe-i Hayat/Önsöz Sesli risale:Önsöz. Giriş . İlk Hayatı |
RNK :SÖZLER: BİRİNCİ SÖZ . Azerice : Bəsmələ Risaləsi . الكلمة الاولى . THE FIRST WORD THE FIRST WORD/English&Turkish for students
(Dış link) . Birinci Söz/Audio . İng ve Türkçe karşılıklı sayfalar halinde PDF:Dosya:First-Word-11x18.pdf (Dış link) . Birinci Söz/Almanca | |
---|---|
Besmele . Bismillah . Bismillahirahmanirahim . Bismillah her hayrın başıdır . Bismillah/Sırları - 51 Besmele- [[]] | |
KAVRAM | Her hayrın başı . Mübarek kelimeler . Zikir - Şükür - Fikir |
TERCÜME | Türkçe: Birinci Söz (Besmele risalesi). Birinci Söz/Osmanlıca . Azerice : Bəsmələ Risaləsi . Birinci Söz/Azerice . Birinci Söz/Arapça . Birinci Söz/İngilizce . |
AUDİO | Birinci Söz/Audio [14] . 1.Word [15] |
VİDEO | Birinci Söz/VİDEO |
ŞERH | RNK/ŞERH :Birinci Söz/ŞERH . |
Sesli Sözler [16] .[[ http://www.kuranikerim.net.tr/risale-kulliyati.html Sesli RNK]]
Böyle bir köprü, dine dayanmak, dini bilmek, dini ilmi yönden dikkatli bir şekilde incelemek ve toplumumuzun ruhunun özünü yapan dini tanımaktan başka bir şey değildir. Birinci söz budur. (Ali Şeriati - İdeallerin Yenilgisi - İdeal Kitaplar) |
RNK• ŞUÂLAR:THE RAYS 1.Şua • İkinci Şuâ | |
---|---|
Fihrist/Şualar. ŞUALAR/Fihrist | |
1.Şua | Birinci Şuâ • tmm ses yok vifeo6 yok |
2.Şua | İkinci Şuâ . İKİNCİ ŞUÂ . İkinci Makam . Üçüncü Makam . Hâtime . |
3.Şua | Üçüncü Şuâ • ÜÇÜNCÜ ŞUÂ (Münâcat Risalesi) |
4.Şua | Dördüncü Şuâ • DÖRDÜNCÜ ŞUÂ (Âyet-i Hasbiye Risalesi) . |
5.Şua | Beşinci Şuâ • BEŞİNCİ ŞUÂ :(Muhakemat-ı Bedîiye’nin gayr-ı matbu tetimmesinde bahsedilen “Sedd-i Zülkarneyn” ve “Ye’cüc Me’cüc” ve sair “Eşrat-ı kıyamet”ten haber veren yirmi üç meseledir.) .
ON BEŞİNCİ ŞUÂ (EL-HÜCCETÜ’Z-ZEHRA) (Nur’un hakiki hayat-ı maneviyesinin ilmelyakîn, aynelyakîn ittihadından çıkan bir meyve-i imaniye ve firdevsî bir semere-i Kur’aniyedir.) . BİRİNCİ MAKAM . İKİNCİ MAKAM . TAKRİZLER . BİRİNCİ ŞUÂ (İki acib suale cevaptır ve otuz üç âyet-i Kur’aniyenin işaretleri) SEKİZİNCİ ŞUÂ (KERAMET-İ ALEVİYE) . |
6.Şua | Altıncı Şuâ • ALTINCI ŞUÂ (Teşehhüde dair iki nüktedir.) |
7.Şua | Yedinci Şuâ • YEDİNCİ ŞUÂ (ÂYETÜ’L-KÜBRA) (Kâinattan hâlıkını soran bir seyyahın müşahedatıdır.) BİRİNCİ BAB: İKİNCİ BAB: Manevî bir muhaverede bir sual ve cevap 179 |
8.Şua | Sekizinci Şuâ • |
9.Şua | Dokuzuncu Şuâ • DOKUZUNCU ŞUÂ (Onuncu Söz’ün mühim bir zeyli) |
10.Şua | 10.Şua |
11.Şua | On Birinci Şuâ • ON BİRİNCİ ŞUÂ (MEYVE RİSALESİ) (Bu risale, Denizli hapishanesinin bir meyvesi ve bir hatırası ve iki cuma gününün mahsulüdür.) BİRİNCİ MESELE . İKİNCİ MESELE . ÜÇÜNCÜ MESELE . DÖRDÜNCÜ MESELE . BEŞİNCİ MESELE . ALTINCI MESELE . YEDİNCİ MESELE . SEKİZİNCİ MESELE . DOKUZUNCU MESELE . ONUNCU MESELE (Kur’an’da olan tekrarata gelen itirazlara karşı gayet kuvvetli bir cevaptır.) ON BİRİNCİ MESELE |
12.şua | On İkinci Şuâ • ON İKİNCİ ŞUÂ (Denizli Mahkemesi müdafaatından) . |
13.şua | On Üçüncü Şuâ • ON ÜÇÜNCÜ ŞUÂ . (Üstadın talebelerine gönderdiği nurlu mektuplardır.) |
14.Şua | On Dördüncü Şuâ • ON DÖRDÜNCÜ ŞUÂ (Bedîüzzaman’ın Afyon Mahkemesi müdafaası ve mektupları ve Nur talebelerinin Afyon Mahkemesinde yaptıkları hakikatli müdafaalar.) . ses yok yazı yok video var https://youtu.be/TXYL1FpZn0c |
15.şua | On Beşinci Şuâ • |
x | Yirmi Dokuzuncu Lem’a’dan İkinci Bab • YİRMİ DOKUZUNCU LEM’ADAN İKİNCİ BAB . İçindekiler (Şualar) |
Eddâî | Eddâî • EDDÂÎ . |
Dua | Dua (Şuâlar) • DUA (Şualar) . |
İçindekiler | İçindekiler (Şuâlar) . Fihrist (Şualar) . |
İndex | Şualar/Alfabetik İndex:Dördüncü nokta . Şualar/Konu indexi |
Kaynak: [19]
İÇİNDEKİLER: İKİNCİ ŞUÂ . İkinci Makam . Üçüncü Makam . Hâtime . ÜÇÜNCÜ ŞUÂ (Münâcat Risalesi) . DÖRDÜNCÜ ŞUÂ (Âyet-i Hasbiye Risalesi) . ALTINCI ŞUÂ (Teşehhüde dair iki nüktedir.) . YEDİNCİ ŞUÂ (ÂYETÜ’L-KÜBRA) (Kâinattan hâlıkını soran bir seyyahın müşahedatıdır.) BİRİNCİ BAB: İKİNCİ BAB: Manevî bir muhaverede bir sual ve cevap 179 DOKUZUNCU ŞUÂ (Onuncu Söz’ün mühim bir zeyli) ON BİRİNCİ ŞUÂ (MEYVE RİSALESİ) (Bu risale, Denizli hapishanesinin bir meyvesi ve bir hatırası ve iki cuma gününün mahsulüdür.) BİRİNCİ MESELE . İKİNCİ MESELE . ÜÇÜNCÜ MESELE . DÖRDÜNCÜ MESELE . BEŞİNCİ MESELE . ALTINCI MESELE . YEDİNCİ MESELE . SEKİZİNCİ MESELE . DOKUZUNCU MESELE . ONUNCU MESELE (Kur’an’da olan tekrarata gelen itirazlara karşı gayet kuvvetli bir cevaptır.) ON BİRİNCİ MESELE . ON İKİNCİ ŞUÂ (Denizli Mahkemesi müdafaatından) . ON ÜÇÜNCÜ ŞUÂ . (Üstadın talebelerine gönderdiği nurlu mektuplardır.) ON DÖRDÜNCÜ ŞUÂ (Bedîüzzaman’ın Afyon Mahkemesi müdafaası ve mektupları ve Nur talebelerinin Afyon Mahkemesinde yaptıkları hakikatli müdafaalar.) . BEŞİNCİ ŞUÂ :(Muhakemat-ı Bedîiye’nin gayr-ı matbu tetimmesinde bahsedilen “Sedd-i Zülkarneyn” ve “Ye’cüc Me’cüc” ve sair “Eşrat-ı kıyamet”ten haber veren yirmi üç meseledir.) . ON BEŞİNCİ ŞUÂ (EL-HÜCCETÜ’Z-ZEHRA) (Nur’un hakiki hayat-ı maneviyesinin ilmelyakîn, aynelyakîn ittihadından çıkan bir meyve-i imaniye ve firdevsî bir semere-i Kur’aniyedir.) . BİRİNCİ MAKAM . İKİNCİ MAKAM . TAKRİZLER . BİRİNCİ ŞUÂ (İki acib suale cevaptır ve otuz üç âyet-i Kur’aniyenin işaretleri) SEKİZİNCİ ŞUÂ (KERAMET-İ ALEVİYE) . YİRMİ DOKUZUNCU LEM’ADAN İKİNCİ BAB . EDDÂÎ . DUA (Şualar) . Fihrist (Şualar) . İçindekiler (Şualar) |
RNK: TARİHÇE-İ HAYAT. Önsöz .Giriş . İlk Hayatı , Barla Hayatı . Eskişehir Hayatı . Kastamonu Hayatı . Denizli Hayatı . Emirdağ Hayatı . Afyon Hayatı . Isparta Hayatı . Hariç Memleketler . Bedîüzzaman ve Risale-i Nur . Dua (Tarihçe-i Hayatı) . İçindekiler | |
---|---|
Tarihçe-i Hayat/Önsöz Sesli risale:Önsöz. Giriş . İlk Hayatı |
RNK: MESNEVÎ-İ NURİYE | |
---|---|
Abdulmecid Nursi Tercümesi: İ’tizar . Mukaddime . Lem’alar Risalesi . Reşhalar . Lâsiyyemalar .Katre .Hubab .Habbe .Zühre .Zerre. Şemme Risalesi .Onuncu Risale .Şule . Nokta .Münderecat Hakkında . Fihrist (Mesnevî) . | |
Direkt | Abdulmecid Nursi Tercümesi: İ’tizar (Mesnevi) . Mukaddime (Mesnevi) . Lem’alar Risalesi (Mesnevi) . Reşhalar (Mesnevi) . Lâsiyyemalar (Mesnevi) .Katre (Mesnevi) .Hubab (Mesnevi) .Habbe (Mesnevi) .Zühre (Mesnevi) .Zerre (Mesnevi). Şemme Risalesi (Mesnevi) .Onuncu Risale (Mesnevi) .Şule (Mesnevi) . Nokta (Mesnevi) .Münderecat Hakkında (Mesnevi) . Fihriste-i Mesnevi-i Nuriye . |
İ'tizar . Mukaddime . Lem’alar Risalesi . Reşhalar . Lâsiyyemalar .Katre .Hubab .Habbe .Zühre .Zerre. Şemme Risalesi .Onuncu Risale .Şule . Nokta .Münderecat Hakkında . Fihrist (Mesnevî) |
RNK: Sikke-i Tasdik-i Gaybi | |
---|---|
Parlak Fıkralar ve Güzel Mektuplar 1 -Birinci Şuâ -Sekizinci Şuâ
On Sekizinci Lem’a .Yirmi Sekizinci Lem’a Sekizinci Lem’a Parlak Fıkralar ve Güzel Mektuplar 2 Dua (Sikke-i Tasdik-i Gaybî) |
RNK : BARLA LÂHİKASI • Barla Lâhikası | |
---|---|
Barla Lâhikası – Takdim• Barla Lâhikası – Takdim• Barla Lahikası/Takdim• Barla Lâhikası – Yedinci Risale• Barla Lahikası/Takriz• Barla Lâhikası/Mukaddime. | |
7. Risale | Barla Lâhikası/Yedinci Risale. Yedinci Risale olan Yedinci Mesele. Barla Lâhikası – Yedinci Risale |
21-100 | Barla Lâhikası s.21-39•
Barla Lâhikası s.40-58• Barla Lâhikası s.59-80• Barla Lâhikası s.80-102• |
103-202 | Barla Lâhikası s.103-121•
Barla Lâhikası s.121-146• Barla Lâhikası s.146-159• Barla Lâhikası s.160-180• Barla Lâhikası s.181-201 |
202-300 | Barla Lâhikası s.202-221•
Barla Lâhikası s.221-240• Barla Lâhikası s.241-261• Barla Lâhikası s.262-280• Barla Lâhikası s.280-299• |
300-392 | Barla Lâhikası s.300-321•
Barla Lâhikası s.321-340• Barla Lâhikası s.340-362• Barla Lâhikası s.363-392 |
x |
RNK:KASTAMONU LÂHİKASI | |
---|---|
- Kastamonu Lahikası/Takdim. Kastamonu Lahikası
Kastamonu Lâhikası s.10-30 Kastamonu Lâhikası s.30-51 Kastamonu Lâhikası s.52-69 Kastamonu Lâhikası s.70-91 Kastamonu Lâhikası s.91-109 Kastamonu Lâhikası s.110-129 Kastamonu Lâhikası s.130-149 Kastamonu Lâhikası s.150-166 (Lemaat’tan) Kastamonu Lâhikası s.167-189 Kastamonu Lâhikası s.190-210 Kastamonu Lâhikası s.211-230 Kastamonu Lâhikası s.231-255 |
RNK : Emirdağ Lahikası-I [21] | |
---|---|
EMİRDAĞ LÂHİKASI – I
Emirdağ Lâhikası – I – Takdim Emirdağ Lâhikası – I s.10-31 Emirdağ Lâhikası – I s.31-50 Emirdağ Lâhikası – I s.50-69 Emirdağ Lâhikası – I s.70-90 Emirdağ Lâhikası – I s.90-110 Emirdağ Lâhikası – I s.110-130 Emirdağ Lâhikası – I s.131-150 Emirdağ Lâhikası – I s.150-170 Emirdağ Lâhikası – I s.170-190 Emirdağ Lâhikası – I s.190-211 Emirdağ Lâhikası – I s.212-230 Emirdağ Lâhikası – I s.230-251 Emirdağ Lâhikası – I s.251-270 Emirdağ Lâhikası – I s.271-288 |
RNK: EMİRDAĞ LÂHİKASI – II (Son mektupları) | |
---|---|
EMİRDAĞ LÂHİKASI – II
Emirdağ Lâhikası – II s.6-26 Emirdağ Lâhikası – II s.27-50 Emirdağ Lâhikası – II s.51-70 Emirdağ Lâhikası – II s.70-90 Emirdağ Lâhikası – II s.91-109 Emirdağ Lâhikası – II s.110-128 Emirdağ Lâhikası – II s.129-148 Emirdağ Lâhikası – II s.149-170 Emirdağ Lâhikası – II s.171-189 Emirdağ Lâhikası – II s.190-210 Emirdağ Lâhikası – II s.210-229 Emirdağ Lâhikası – II s.230-247 |
RNK: ASÂ-YI MUSA Denizli Hapishanesinin bir meyvesi ve bir hatırası ve iki cuma gününün mahsulüdür. Zındıka ve küfr-ü mutlaka karşı Risale-i Nur’un bir müdafaanamesidir. | |
---|---|
{https://soundcloud.com/baharsoluklari/kardelen5-risale-i-nur-dersleri-1-soz-5-birinci-sozun-ozeti-besmele-neler Risale-i Nur Asay-ı Musa dır.] | |
I.KISIM | Asâ-yı Musa’dan Birinci Kısım: DENİZLİ HAPSİNİN BİR MEYVESİ: Zındıka ve küfr-ü mutlaka karşı Risale-i Nur’un bir müdafaanamesidir. Ve bu hapsimizde hakiki müdafaanamemiz dahi budur. Çünkü yalnız buna çalışıyoruz.
Bu risale, Denizli Hapishanesinin bir meyvesi ve bir hatırası ve iki cuma gününün mahsulüdür. Birinci Mesele Medrese-i yusufiye ve namaz bahsi İkinci Mesele Hapsi münferit, mapusluktan intikam almak. Üçüncü Mesele Cumhuriyet Bayramı Liseli kızlar: Biz, hayatın her bir çeşit lezzetini ve keyiflerini tatmak ve tattırmak istiyoruz, bize karışma Dördüncü Mesele İkinci Cihan Harbini 6 sene sormaması. Beşinci Mesele Altıncı Mesele Talebelere:Halıkımızı bize tanıttır sualine cevaptır Yedinci Mesele Mapuslara:Sultanı deyyan mükafat ve ceza verir Sekizinci Mesele Dokuzuncu Mesele Onuncu Mesele On Birinci Mesele |
II.KISIM | Asâ-yı Musa’dan İkinci Kısım :
Birinci Hüccet-i İmaniye İkinci Hüccet-i İmaniye Üçüncü Hüccet-i İmaniye Dördüncü Hüccet-i İmaniye Beşinci Hüccet-i İmaniye Altıncı Hüccet-i İmaniye Yedinci Hüccet-i İmaniye Sekizinci Hüccet-i İmaniye Dokuzuncu Hüccet-i İmaniye Onuncu Hüccet-i İmaniye On Birinci Hüccet-i İmaniye |
Fihrist (Asâ-yı Musa) |
RNK: Küçük Kitaplar | |
---|---|
MUHAKEMAT. DİVAN-I HARB-İ ÖRFÎ. HUTBE-İ ŞAMİYE. MÜNAZARAT. SÜNUHAT – TULÛAT – İŞARAT .GENÇLİK REHBERİ .HANIMLAR REHBERİ .KONFERANS. NUR ÇEŞMESİ .NUR'UN İLK KAPISI |
RNK :MUHÂKEMAT. MUHAKEMAT. Muhâkemat. Muhakemat | |
---|---|
Birinci Makale - İkinci Makale Üçüncü Makale. Fihrist (Muhakemat) Takriz | |
Kavramlar | Muhakeme. Muhâkeme. Muhakeme etmek. Muhakemede özür beyanı. |
Devlet | Muhakemat Müdürlüğü - Muhakemat Genel Müdürlüğü Maliye Bakanlığı |
RNK | Risale: Mukaddime (Muhakemat) - Risale:Birinci Makale (Muhakemat) - Risale:Muhakemat - Mukaddime (Muhakemat) - Bediüzzaman'ın muhakematı |
Muhakemetü’l-Lugateyn |
RNK:DHÖ. DİVAN-I HARB-İ ÖRFÎ | |
---|---|
Millet uyanmış, mugalâta ve cerbeze ile iğfal olunsa da devam etmeyecektir |
RNK:HUTBE-İ ŞAMİYE :الخطبة الشامي . THE DAMASCUS SERMON |
---|
RNK: MÜNAZARAT. Münazarat/İlk Baskı (Said Nursi'nin kitabından çıkarttığı Kürtlere hitap kısımarı dahi var) |
---|
RNK : SÜNUHAT . Sünuhat |
---|
RNK: TULÛAT . Asar-ı Bediiyye |
---|
RNK: İŞARAT |
---|
RNK: GENÇLİK REHBERİ . | |
---|---|
1.Genclik Rehberi/Önsöz • 2.Birinci Söz• 3.HÜVE NÜKTESİ. 4.Gençlik Rehberi/Mahkeme müdafaası. 5.Gençlik Rehberi/Mahkeme müdafaası/Eşref Edip. 6.Gençlik Rehberi/Mahkeme müdafaası/Sebilürreşad dergisinde yayımlanması. 7.Gençlik Rehberi/İstanbul Mahkemesi . Gençlik Rehberi/VP | |
Önsöz | Genclik Rehberi/Önsöz 1 ÖNSÖZ |
Birinci Söz | Besmele hakkındadır. Bu terminolji ve ontoloji yaşam haline gelmeli. Allah için almalı vermeli |
13.Söz | On Üçüncü Söz’ün İkinci Makamı:Aklını kaybetmeyen bazı gençlerle muhaveredir |
Mapushane öncesi | Bir Zaman Eskişehir Hapishanesinin Penceresinde Oturmuştum |
Hayvani hayat | Hem deme ki: “Ben hayvan gibi hayatımı geçireceğim.” |
Fıkra | Gençlik Rehberi’ne İlâve Edilmesi Lâzım Gelen Üstadımızın Bir Fıkrasıdır
7 Hâşiye: 8 Birden İhtar Edilen Bir Mesele-i Mühimme 9 Birkaç Bîçare Gençlere Verilen Bir Tenbih, Bir Ders, Bir İhtardır 10 Risale-i Nur Talebeleri Tarafından Sorulan Bir Suale Cevap: Âlem-i İslâmın mukadderatıyla ciddi alâkadar olan bu Cihan Harbini iki senedir sormuyorsunuz? 11 Risale-i Nur Mizanlarından On Üçüncü Söz’ün İkinci Makamı’nın Hâşiyesidir 12 Hapis musibetine düşenlere ve onlara merhametkârane, sadakatle nezaret ve yardım edenlere kuvvetli bir teselli 13 Ey hapis arkadaşlarım ve din kardeşlerim! 14 Aziz yeni kardeşlerim ve eski mahpuslar! 15 On Üçüncü Söz’ün İkinci Makamı’nın Zeyli 16 Yirmi Altıncı Lem’a’dan 16.1 Yedinci Rica Ankara kalesi tefekkürü ve Said'in hayat muhasebesidir. 17 Meyve Risalesi’nden Altıncı Mesele :Bize Hâlık’ımızı tanıttır, muallimlerimiz Allah’tan bahsetmiyorlar 18 Onuncu Söz’ün Mühim Bir Zeyli ve Lâhikasının Birinci Parçası : Haşir hakkında 18.1 Mukaddime 19 Hüve Nüktesi 20 On Yedinci Söz’ün İkinci Makamı([5]) 21 Siyah Dutun Bir Meyvesi 22 Mektup:Bayram tebriki - Üniversite - Bismark - 23 Ahmedlerin Mektubunda Bismark’ın Beyanatı 24 Otuz İkinci Söz’ün Üçüncü Mevkıfı’ndan: Ehl-i dalaletin vekili 25 MÜHİM BİR SUAL 26 Sual: Enbiya ve evliyaya muhabbet, nasıl faydasız kalır? 27 On Dördüncü Lem’a’nın İkinci Makamı 27.1 Birinci Sır 27.2 İkinci Sır 27.3 Üçüncü Sır 27.4 Beşinci Sır 27.5 Altıncı Sır 28 Yirmi Üçüncü Söz :İmanın mehasini hakkındadır 28.1 Birinci Mebhas 28.1.1 Birinci Nokta 28.1.2 İkinci Nokta 28.1.3 Dördüncü Nokta 28.1.4 Beşinci Nokta 28.2 İkinci Mebhas 28.2.1 Birinci Nükte 28.2.2 İkinci Nükte 28.2.3 Üçüncü Nükte 28.2.4 Dördüncü Nükte 28.2.5 Beşinci Nükte 29 Risale-i Nur Nedir? 30 Dr.Mustafa Hilmi Ramazanoğlu: İlim bir nur olduğuna göre, Risale-i Nur’un ilme olan en derin vukufunu gösterecek bir iki delil |
Mersin | Mersin'den gelen mesele-i mühimme |
RNK: HANIMLAR REHBERİ | |
---|---|
Gençlik Rehberi . Hizmet Rehberi |
HİZMET REHBERİ 1963 “Bu benim virdimdir” Zübeyir Gündüzalp - Hizmet Rehberi Nazilli'de hazırlandı. |
---|
RNK:KONFERANS |
---|
RNK: NUR ÇEŞMESİ : TAMİRCİ ATOM BOMBASINDAN BİR NUMUNE:Nur talebeleri tarafından soruldu ki Nur Risalelerinde denilmiş: “Küfr-ü mutlakın dehşetli tahribatına karşı tamirci bir atom bombası Risale-i Nur’dur.” Bunun bir numunesini isteriz.
Elcevap: Asâ-yı Musa mecmuaları hususan bir numunesi Altıncı, Yedinci, Sekizinci Meseleler ve Sekizinci ve On Birinci Hüccet-i İmaniye ki en derin bir feylesofla bir çocuk, onlardan en derin hakikati anlayabilir ve vehim ve vesveseleri bırakmaz. | |
---|---|
Altıncı Mesele | Altıncı Mesele Kastamonu Lise talebelerinin Halıkımızı bize tanıttır?. Muallimlerimiz bahsetmiyorlar, sualine cevaptır. |
Yedinci Mesele | Yedinci Mesele: Denizli Hapsinde bir cuma gününün meyvesidir. Mahkumlara özel deyyan ismi celilinin izahıdır. |
Sekizinci Mesele | Sekizinci Mesele |
Sekizinci Hüccet-i İmaniye | Sekizinci Hüccet-i İmaniye |
On Birinci Hüccet-i İmaniye | On Birinci Hüccet-i İmaniye |
NUR'UN İLK KAPISI | |
---|---|
Ya Müfettih el-bab .Ey kapıları açan Kapı. Bab. Nur. İlk kapı. | |
iki yol | İnsanın önünde iki yol var:
O yoldan birinde nefsi ve şeytanı dinleyip gitse esfeli safiline düşer diğerinde hak ve Kur'an'ı dinleyip gitse ala-i illiyyine çıkar kainatın bir takvimi zişanı olur. Evet ebedi ve sermedi bir cemâilin seyircisi müştakı ve ayinedar aşıkı elbette baki kalıp ebede gidecektir .işte hizbül Kur'an'ın akıbeti öyledir. İnşallah-u Teala. |
Bediüzzaman'ın Burdur'da telif ettiği 13 dersten oluşan ve muhtevası Küçük Sözlere benzeyen bir risaledir. Bu risale için Üstad "Eski Said ile yeni Said’in birbiriyle münazara edip nefs-i emmareyi susturan ve şuhud derecesindeki hakikatleri ihtiva eden on üç dersler olup bu on üç dersin doğrudan doğruya Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın âyetlerinden aynelyakîne yakın bir surette yeni Said’e ders olduğunu ve bütün bu derslerde doğrudan doğruya birinci muhatap Said olduğunu gördüm. Küçük Sözler’in ve bazı mühim Sözlerin çekirdeklerini ve bir kısmının tam izahlarını içinde gördüm." der. Üstad Burdur'dan Barla'ya geldiğinde ciltlenmiş olarak Sıddık Süleyman'a verir. Hatta Bahri Çağlar bir nüsha çoğaltır. 25 sene sonra Üstad tekrar Barla'ya gelene kadar bu kitabı saklayan Sıddık Süleyman Üstad'a bu iki nüshayı verir. Üstad da hemen Isparta'ya gönderip Nur'un İlk Kapısı adını verip çoğalttırır. |
ZÜLFİKAR | |
---|---|
Fuat Sirmen Rizeli adalet bakanı olup Zulfikarin yasaklanması için çok uğraşmış ve İstanbul başsavcısı iken rneklara çok dava açmıştır. Ali Sirmen in amcasidir. |
RNK: RNK/Tercümeleri RNK/Arabi - RNK/Azeri - RNK/English - RNK/Kurdi - RNK/Almanca |
---|
RNK: كليات رسائل النور .RNK/Arabi [22] - SÖZLER :الكلمات - MEKTUBAT: مكتوبات - LEM'ALAR : اللمعات - ŞUALAR: الشعاعات - İŞARÂT'ÜL İCAZ: إشارات الإعجاز في مظان الإيجاز - MESNEVÎ-İ NURİYE :المثنوي العربي النوري - RNK/Arabi/Mesnevi-i Nuriye - LAHİKALAR : الملاحق - SAYKAL_üL İSLAM :صيقل الاسلام - TARİHÇE-İ HAYAT:السيرة لذاتية - HİZB-İ HAKAİK-İ NURİYE : حزب الحقائق النورية - NOT:İnternette RNK arabi olarak web sayfası şeklinde ilk defa burada Yeni Wikide veriliyor. | |
---|---|
الكلمات | Sözler: Kalimat+-+Qasim_RNK.pdf : الكلمة الاولى . Birinci söz . RNK/Arabi/1.Söz . Birinci Söz/Arapça
الكلمة الأولى . الكلمة الثانية. الكلمة الثالثة. الكلمة الرابعة• الكلمة الخامسة• الكلمة السادسة• الكلمة السابعة• الكلمة الثامنة• الكلمة التاسعة• الكلمة العاشرة• الكلمة الحادية عشرة• الكلمة الثانية عشرة• الكلمة الثالثة عشرة• ﺍﻟﻜﻠﻤﺔ ﺍﻟﺮﺍﺑﻌﺔ ﻋﺸﺮﺓ• ﺍﻟﻜﻠﻤﺔ ﺍﻟﺨﺎﻣﺴﺔ ﻋﺸﺮﺓ• ﺍﻟﻜﻠﻤﺔ ﺍﻟﺴﺎﺩﺳﺔ ﻋﺸﺮﺓ• ﺍﻟﻜﻠﻤﺔ ﺍﻟﺴﺎﺑﻌﺔ ﻋﺸﺮﺓ• ﺍﻟﻜﻠﻤﺔ ﺍﻟﺜﺎﻣﻨﺔ ﻋﺸﺮﺓ• ﺍﻟﻜﻠﻤﺔ ﺍﻟﺘﺎﺳﻌﺔ ﻋﺸﺮﺓ• ﺍﻟﻜﻠﻤﺔ ﺍﻟﻌﺸﺮﻭﻥ• ﺍﻟﻜﻠﻤﺔ ﺍﻟﺤﺎﺩﻳﺔ ﻭﺍﻟﻌﺸﺮﻭﻥ• ﺍﻟﻜﻠﻤﺔ ﺍﻟﺜﺎﻧﻴﺔ ﻭﺍﻟﻌﺸﺮﻭﻥ• ﺍﻟﻜﻠﻤﺔ ﺍﻟﺜﺎﻟﺜﺔ ﻭﺍﻟﻌﺸﺮﻭﻥ• ﺍﻟﻜﻠﻤﺔ ﺍﻟﺮﺍﺑﻌﺔ ﻭﺍﻟﻌﺸﺮﻭﻥ• ﺍﻟﻜﻠﻤﺔ ﺍﻟﺨﺎﻣﺴﺔ ﻭﺍﻟﻌﺸﺮﻭﻥ• ﺍﻟﻜﻠﻤﺔ ﺍﻟﺴﺎﺩﺳﺔ ﻭﺍﻟﻌﺸﺮﻭﻥ• ﺍﻟﻜﻠﻤﺔ ﺍﻟﺴﺎﺑﻌﺔ ﻭﺍﻟﻌﺸﺮﻭﻥ• ﺍﻟﻜﻠﻤﺔ ﺍﻟﺜﺎﻣﻨﺔ ﻭﺍﻟﻌﺸﺮﻭﻥ• ﺍﻟﻜﻠﻤﺔ ﺍﻟﺘﺎﺳﻌﺔ ﻭﺍﻟﻌﺸﺮﻭﻥ• ﺍﻟﻜﻠﻤﺔ ﺍﻟﺜـلاﺛﻮﻥ• ﺍﻟﻜﻠﻤﺔ ﺍﻟﺤﺎﺩﻳﺔ ﻭﺍﻟﺜـلاﺛﻮﻥ• |
مكتوبات | Mektubat: المكتوب الأول |
اللمعات | Lem'alar: |
الشعاعات | Şualar: |
إشارات الإعجاز | İşaret-ül İcaz:إشارات الإعجاز في مظان الإيجاز. |
المثنوي العربي النوري | Mesnevi: المثنوي العربي النوري - RNK/Arabi/Mesnevi-i Nuriye |
الملاحق | LAHİKALAR : - |
صيقل الاسلام | SAYKAL_üL İSLAM : - |
السيرة لذاتية | TARİHÇE-İ HAYAT: - |
حزب الحقائق النورية | HİZB-İ HAKAİK-İ NURİYE : |
Sesli arabi RNK: * *http://www.nafizatalnoor.com/sites/all/themes/tema2/kulliyatseslisayfalar/kelimat.html |
RNK:RNK/Azerice. Sözlər .Bəsmələ Risaləsi | |
---|---|
http://www.nur.gen.tr/az.html | |
Sözlər | 1.Söz/Azerice (Bəsmələ Risaləsi) - 2.Söz/Azerice - 3.Söz/Azerice |
Ləm'ələr | 1. Ləm'ə . 2. Ləm'ə . 3. Ləm'ə . 4. Ləm'ə . 5. Ləm'ə . 6. Ləm'ə . 7. Ləm'ə . 8. Ləm'ə . 9. Ləm'ə . 10. Ləm'ə . 11. Ləm'ə . 12. Ləm'ə . 13. Ləm'ə . 14. Ləm'ə . 15. Ləm'ə . 16. Ləm'ə . 17. Ləm'ə . 18. Ləm'ə . 19. Ləm'ə . 20. Ləm'ə . 21. Ləm'ə . . Ləm'ə . |
Məktubat | 1 .Məktubat . 2 .Məktubat . 3 .Məktubat . 4 .Məktubat . 5 .Məktubat . 6 .Məktubat . 7 .Məktubat . 8 .Məktubat . 9 .Məktubat . 10 .Məktubat . 11 .Məktubat . 12 .Məktubat . 13 .Məktubat . 14 .Məktubat . 15 .Məktubat . 16 .Məktubat . .Məktubat . |
Risale-i Nur — Səid Nursi tərəfindən qələmə alınmış Quran təfsiri. Orijinal variantı osmanlı türkcəsi ilə yazılmış bu kitablar toplusu ümumi səhifə sayı 6000 səhifəyə yaxındır və 15 kitabdan ibarətdir ("Sözlər", "Məktubat", "Ləm'ələr", "Şüalar", "İşarat-ül İ'caz", "Məsnəvi-i Nuriyə", "Tarixçə-i Həyat", "Barla lahiqəsi", "Qəstəmonu lahiqəsi", "Əmirdağ lahiqəsi", "Sikkə-i Təsdiq-i Qeybi","Əsa-yi Musa", "Zülfiqar", "Sirac-ün Nur", "Tilsimlər"). |
RNK: Alfabetik RNK | |
---|---|
1-RNK/1-RNK/12 - 12 | |
A | Afyon hayatı tarihçe-i hayat -A-
Afyon Hayatı tarihçe-i hayat -B- Afyon hayatı tarihçe-i hayat -C- altıncı hüccet-i imaniye asa-yı musa 6. hüccet-i imaniye Altıncı Mektub mektubat 6. mektub altıncı mesele asa-yı musa 6. mes'ele Altıncı Söz sözler 6. söz Altıncı Şua şualar 6. şua |
B | Barla hayatı tarihçe-i hayat -A-
Barla hayatı tarihçe-i hayat -B- Barla hayatı tarihçe-i hayat -C- Barla lahikası -A- Barla Lahikası -B- Barla Lahikası -C- Barla Lahikası -D- Bediüzzaman ve Risale-i Nur tarihçe-i hayat beşinci hüccet-i imaniye asa-yı musa 5. hüccet-i imaniye Beşinci Mektub mektubat 5. mektub beşinci mesele asa-yı musa 5. mes'ele Beşinci Söz sözler 5. söz Beşinci Şuâ şualar 5. şua birinci hüccet-i imaniye asa-yı musa 1. hüccet-i imaniye Birinci lem'a ■ lemalar 1. lema Birinci mektub ■ mektubat 1. mektub birinci mesele asa-yı musa 1. mes'ele Birinci Söz - sözler 1.söz- Birinci Şua şualar 1. şua -A- Birinci şua şualar 1.şua -B- Birinci şua şualar 1.şua -C- Birinci şua şualar 1.şua -D- |
D | delail-i haşir işarat-ül i'caz
Denizli hayatı tarihçe-i hayat -A- Denizli hayatı tarihçe-i hayat -B- Denizli Lahikası -B- Denizli Lahikası -C- Denizli lahikası-A- Divan-ı harbi örfi dokuzuncu hüccet-i imaniye asa-yı musa 9. hüccet-i imaniye Dokuzuncu Mektub mektubat 9. mektub dokuzuncu mesele asa-yı musa 9. mes'ele Dokuzuncu Söz sözler 9. söz Dokuzuncu Şua şualar 9.şua dördüncü hüccet-i imaniye asa-yı musa 4. hüccet-i imaniye Dördüncü Lem'a lemalar 4. lema Dördüncü Mektub mektubat 4. mektub dördüncü mesele asa-yı musa 4. mes'ele dördüncü söz sözler 4. söz Dördüncü Şua şualar 4. şua -A- Dördüncü şua şualar 4.şua -B- |
E | ecnebi feylesoflar işarat-ül i'caz
EDDÂİ eddâi eddai Emirdağ hayatı tarihçe-i hayat -A- Emirdağ hayatı tarihçe-i hayat -B- Emirdağ Hayatı Tarihçe-i hayat -C- Emirdağ hayatı tarihçe-i hayat -D- Emirdağ lahikası -1-A- Emirdağ Lahikası -1-B Emirdağ Lahikası -1-C- Emirdağ Lahikası -1-D- Emirdağ Lahikası -1-E- Emirdağ lahikası -2-A Emirdağ Lahikası -2-B- Emirdağ Lahikası -2-C- Emirdağ Lahikası -2-D- Emirdağ Lahikası -2-E- Emirdağ Lahikası -2-F- Emirdağ Lahikası -2-G- Emirdağ Lahikası -2-H- Emirdağ Lahikası -2-J- Emirdağ Lahikası -2-K- Emirdağ Lahikası-2-I- Eskişehir hayatı tarihçe-i hayat -A- Eskişehir hayatı ■ tarihçe-i hayat -C- Eskişehir hayatı tarihçe-i hayat-B- |
F G H I | Fatiha suresi işarat-ül i'caz
Giriş tarihçe-i hayat Habbe mesnevi-yi nuriye hakikat çekirdekleri mektubat Hubab mesnevi-yi nuriye huruf-u muakattaa Sure-i Bakara işarat-ül i'caz Hutbe-i şamiye Isparta hayatı tarihçe-i hayat |
K | Kastamonu hayatı tarihçe-i hayat -F-
Kastamonu hayatı tarihçe-i hayat -A- Kastamonu hayatı tarihçe-i hayat -B- Kastamonu hayatı tarihçe-i hayat -C- Kastamonu hayatı tarihçe-i hayat -D- Kastamonu Hayatı tarihçe-i hayat -E- Kastamonu Lahikası -B- Kastamonu Lahikası -C- Kastamonu Lahikası -E- Kastamonu Lahikası -F- Kastamonu Lahikası -G- Kastamonu Lahikası-A- Kastamonu Lahikası-D- Kastamonu Lahikası-H- Katre mesnevi-yi nuriye kıyamet ve ahiret işarat-ül i'caz konferans Kur'an Nedir? Tarifi Nasıldır? işarat-ül i'caz |
L M N | Lâsiyyemalar mesnevi-yi nuriye
lem'alar mesnevi-yi nuriye Lemaât -1 Lemaât -2 mahiyet-i küfür işarat-ül i'caz mehmed kayalar'ın müdafası işarat-ül i'caz mukaddemat asa-yı musa mukaddeme mesnevi-yi nuriye mühürlenen kalpler işarat-ül i'caz Münacat lemalar nübüvvetin tahkiki işarat-ül i'caz nükte-i i'caziye işarat'ül i'caz |
O | Onaltıncı Lem'a Lemalar 16. lema
Onaltıncı Mektub mektubat 16. mektub Onaltıncı Söz sözler 16. söz Onbeşinci Lem'a lemalar 15. lema Onbeşinci Mektub mektubat 15. mektub Onbeşinci Söz sözler 15. söz Onbeşinci Şua şualar 15. şua -A- Onbeşinci şua şualar 15. şua -B- Onbeşinci şua şualar 15. şua -C- Onbeşinci şua şualar 15. şua -D- onbirinci hüccet-i imaniye asa-yı musa 11. hüccet-i imaniye Onbirinci Lem'a lemalar 11. lema Onbirinci Mektub mektubat 11. mektub onbirinci mesele asa-yı musa 11. mes'ele Onbirinci Söz sözler 11. söz Onbirinci Şua şualar 11. şua -A- Onbirinci şua şualar 11. şua -B- Onbirinci şuâ şualar 11. şua -C- Onbirinci şua şualar 11. şua -D- Ondokuzuncu Lem'a lemalar 19. lema ondokuzuncu mektub mektubat 19. mektub -E- Ondokuzuncu Mektub mektubat 19. mektub-A- Ondokuzuncu Mektub mektubat 19. mektub-B- Ondokuzuncu Mektub mektubat 19. mektub-B- Ondokuzuncu Mektub mektubat 19. mektub-C- Ondokuzuncu Mektub mektubat 19. mektub-D- Ondokuzuncu mektub mektubat 19. mektub-F- Ondokuzuncu mektub mektubat 19. mektub-G- Ondokuzuncu Söz sözler 19. söz Ondördüncü Lem'a lemalar 14. lema Ondördüncü Lemanın İkinci makamı 14. lemanın 2. makamı Ondördüncü Söz sözler 14. söz Ondördüncü şua şualar 14. şua -B- Ondördüncü şua şualar 14. şua -C- Ondördüncü şua şualar 14. şua -D- Ondördüncü Şua şualar 14.şua -A- Onikinci Lem'a lemalar 12. lema 12 sırrı Onikinci Mektub mektubat 12. mektub Onikinci Söz sözler 12. söz Onikinci Şua şualar 12. şua Onsekizinci Lem'a lemalar 18. lema Onsekizinci Mektub mektubat 18. mektub Onsekizinci Söz sözler 18. söz onuncu hüccet-i imaniye asa-yı musa 10. hüccet-i imaniye Onuncu Lem'a lemalar 10. lema Onuncu Mektub mektubat 10. mektub onuncu mesele asa-yı musa 10. mes'ele Onuncu söz sözler 10 .söz -C- Onuncu söz sözler 10. söz -B- Onuncu söz sözler 10. söz-D- Onuncu Söz sözler 10.söz-A- Onüçüncü Lem'a lemalar 13. lema Onüçüncü Mektub 13. mektub mektubat Onüçüncü Söz sözler 13. söz Onüçüncü şua şualar 13. şua -B- Onüçüncü Şua şualar 13.şua-A- Onyedinci Lem'a lemalar 17. lema-A- Onyedinci Lem'a lemalar 17. lema-B- Onyedinci Mektub mektubat 17. mektub Onyedinci Söz sözler 17. söz Otuzbirinci Söz sözler 31. söz-A- Otuzbirinci söz sözler 31. söz -B- Otuzikinci Söz sözler 32. söz -A- Otuzikinci söz sözler 32. söz -B- Otuzikinci söz sözler 32. söz -C- Otuzikinci söz sözler 32. söz -D- Otuzuncu Lem'a lemalar 30. lema-A- Otuzuncu Lem'a lemalar 30. lema-B- Otuzuncu Lem'a lemalar 30. lema-C- Otuzuncu Söz sözler 30. söz Otuzüçüncü söz sözler 33. söz -B- Otuzüçüncü Söz sözler 33. söz-A- |
R S Ş | reşhalar mesnevi-yi nuriye
Risale-i Nur ve Hariç Memleketler tarihçe-i hayat sadaka ve zekat işarat-ül i'caz seb'a semavat işarat-ül i'caz sekizinci hüccet-i imaniye asa-yı musa 8. hüccet-i imaniye Sekizinci Mektub mektubat 8. mektub sekizinci mesele asa-yı musa 8. mes'ele Sekizinci Söz sözler 8. söz Sekizinci Şuâ şualar 8. şua -A- Sekizinci şua şualar 8. şua -B- sırr-ı hilafet-i insaniye işarat-ül i'caz şemme mesnevi-yi nuriye şu'le mesnevi-yi nuriye |
T | RNK/Tahiyyât
tahliller tarihçe-i hayat Tarihçe-i hayat -B- tenbih işarat-ül i'caz tevhidin ispatı işarat-ül i'caz |
Ü | uçüncü Lem'a lemalar üçüncü 3. lema
üçüncü hüccet-i imaniye asay-ı musa 3. hüccet-i imaniye Üçüncü Mektub mektubat 3. mektub üçüncü mesele asa-yı musa 3. mes'ele üçüncü söz sözler 3. söz Üçüncü Şua şuâlar 3. şua |
Y | yedinci hüccet-i imaniye asa-yı musa 7. hüccet-i imaniye
yedinci lem'a lemalar 7. lema Yedinci Mektub mektubat 7. mektub yedinci mesele asa-yı musa 7. mes'ele Yedinci Söz sözler 7. söz Yedinci şua şualar 7 şua -B- Yedinci Şua şualar 7. şua -A- Yedinci şua şuâlar 7. şuâ -C- Yedinci şuâ şualar 7. şua -D- Yirmialtıncı Lem'a lemalar 26. lema-A- Yirmialtıncı Lem'a lemalar 26. lema-B- Yirmialtıncı mektub maktubat 26. mektub -B- Yirmialtıncı Mektub mektubat 26. mektub -A- Yirmialtıncı Söz sözler 26. söz Yirmibeşinci Lem'a lemalar 25. lema Yirmibeşinci söz sözler 25. söz -F- Yirmibeşinci Söz sözler 25. söz-A- Yirmibeşinci Söz sözler 25. söz-B- Yirmibeşinci Söz sözler 25. söz-C- Yirmibeşinci Söz sözler 25. söz-D- Yirmibeşinci Söz sözler 25. söz-E- Yirmibirinci Lem'a lemalar 21. lema Yirmibirinci Mektub mektubat 21. mektub Yirmibirinci Söz sözler 21. söz Yirmidokuzuncu Lem'a lemalar 29. lema Yirmidokuzuncu Lem'adan İkinci Bab Yirmidokuzuncu mektub mektubat 29. mektub -D- Yirmidokuzuncu Mektub mektubat 29. mektub-A- Yirmidokuzuncu mektub mektubat 29. mektub-C- Yirmidokuzuncu mektub mektubat 29.mektub-B- Yirmidokuzuncu söz sözler 29. söz -B- Yirmidokuzuncu Söz sözler 29. söz-A- Yirmidördüncü Lem'a lemalar 24. lema Yirmidördüncü mektub mektubat 24. mektub -B- Yirmidördüncü Mektub mektubat 24. mektub-A- Yirmidördüncü Söz sözler 24. söz Yirmidördüncü söz sözler 24. söz -B- Yirmidördüncü Söz sözler 24. söz-A- Yirmiikinci Lem'a lemalar 22. lema Yirmiikinci Mektub mektubat 22. mektub Yirmiikinci söz sözler 22. söz -B- Yirmiikinci Söz sözler 22. söz-A- yirminci Lem'a lemalar 20.lema Yirminci Mektub mektubat 20. mektub-A- Yirminci Mektub mektubat 20. mektub-B- Yirminci Söz Sözler 20. Söz -A- Yirminci Söz Sözler 20. Söz -B- Yirmisekizinci Söz sözler 28. söz Yirmisekizinci Lem'a lemalar 28. lema Yirmisekizinci mektub mektubat 28. mektub -C- Yirmisekizinci mektub mektubat 28. mektub-A- Yirmisekizinci mektub mektubat 28. mektub-B- Yirmiüçüncü Lem'a lemalar 23. lema Yirmiüçüncü Mektub mektubat 23. mektub Yirmiüçüncü Söz sözler 23. söz Yirmiyedinci Mektub mektubat 27. mektub Yirmiyedinci Söz sözler 27. söz |
Z | zerre mesnevi-yi nuriye zühre mesnevi-yi nuriye |
http://www.risale-inur.org/yenisite/moduller/risale/anasayfa.php |
RNK - RNK Kavram İndeksi | |
---|---|
A | Acz -Alim - Abid - RNK/At- [[]][[]] |
B | Ba'su ba'de-l mevt - Ba's - (Öldükten sonra dirilme - Haşr) |
C -Ç | Camii - ]]Cemaat - Cem |
D | Dua |
E | Eman - RNK/Elbise - Elbise |
F | Fatiha |
G-Ğ | x |
N | RNK/Namaz |
M | Mana -Elfazı okurken manaları düşünmek vacibdir |
RNK Konu İndeksi | |
---|---|
A | Abd - RNK/Abd - |
B | Beyan - RNK/Beyan - Bedii - Belağat - RNK/Besmele |
C | Cennet |
RNK/Fihrist. Sözler (Fihrist) . Fihriste-i Mektubat .Fihriste-i Mesnevi-i Nuriye |
---|
BSN: Bediüzzaman . Said Nursi - Tarihçe-i Hayat• Bediüzzaman/Annamarie Schimmel - Gönenli Mehmet Efendi Kısmetimi almaya geldim | |
---|---|
Bediüzzaman/İstanbul .Bediüzzaman/Selanik .RNK | |
Devreleri | Eski Said. Yeni Said . Talebe Said . |
Yerler | Yuşa tepesi, Barla. Emirdağ . Eskişehir . Eskişehir cezaevi. Afyon cezaevi. Hizan . Cizre. Urfa. |
Mirasçıları | Mustafa Sungur• Zübeyir Gündüzalp •Mehmet Kayalar• Hulusi Yahyagil Çanakkale gazisi •Hüsrev Altınbaşak • Said Õzdemir• [[]] •[[]]•[[]] |
Talebeleri | Risalelerde adı geçen talebeleri: Süleyman Rüştü Çakın. Ahmet Feyzi Kul. Hüsrev Altınbaşak. Mehmet Kayalar. Hulûsi . |
Selanik | BSN/Selanik .Bediüzzamanın Selanik'de Hürriyete Hitabı |
Barla | Barla. Barla lahikası. |
Emirdağ | BSN/Emirdağ . Emirdağ Lahikası. Bediüzzaman Said Nursi/Afyon hapsine kamyonla götürüldü. |
Afyon | BSN/Afyon. BSN/Savcı/Tuuh demesi |
Davaları | BSN/Savcı/Tuuh demesi - BSN/Hukuk . BSN/Adalet |
x |