Yenişehir Wiki
Advertisement
Cevat_Akşit,_Dinimi_Öğreniyorum-_Tevbe_2_3

Cevat Akşit, Dinimi Öğreniyorum- Tevbe 2 3

Cevat Akşit, Dinimi Öğreniyorum- Tevbe 2/3

Tövbe_ve_istiğfar

Tövbe ve istiğfar

Tövbe ve istiğfar - Huzura doğru

stiğfar etmek, (estağfirullah) demektir. Tevbe, haram işledikten sonra, pişman olup, Allahü teâlâdan korkmak, bir daha yapmamaya azmetmek, karar vermektir. Hadis-i şerifte buyruldu ki:

"Tevbe, günahtan sonra o günahı bir daha yapmamaktır." (İ.Ahmed)

Tevbe ve istiğfar bir ibadettir.

Kur’an’ın birçok ayetinde geçtiği gibi, tevbe ve istiğfar etmek Allah’ın bir emridir ve başlı başına bir ibadettir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) günahsız olup geçmiş ve gelecek günahlarının bağışlandığına dair Rabb’imizden müjde aldığı halde günde yetmiş, bazen yüz kez tevbe istiğfar ettiğini belirtmiştir.

Rabb’imiz günah işleyen kimselere tevbe yolunu göstererek, şöyle müjde verir: "Ancak tevbe eden ve güzel işler yapanlar bundan müstesnadır. Allah onların günahlarını silip yerlerine iyilikler verir. Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir." (Furkan: 70)

Çok tevbe etmek, Allah’ın sevgisini kazandırır:

"Şüphesiz Allah, tekrar tekrar günah işlediği halde üst üste tevbe eden kulunu sever." (Bakara: 222)

Mademki Allah tevbe edenleri sever, o halde hiç günahımız olmasa bile sık sık tevbe ve istiğfar etmemiz gerekir. Tevbe, yapılan günahtan pişman olmak, üzülmek, bir daha işlememeye karar vermektir. Tevbe eden kişi, Allah’ın rahmetine ve mağfiretine güvenmeli, O’ndan ümit kesmemelidir.

"Kullarıma haber ver ki, Ben hiç şüphesiz çok bağışlayıcı, çok merhamet ediciyim." (Hicr: 49)

Günahtan hemen sonra tevbe etmek farzdır. Tevbeyi geciktirmek de büyük günahtır. Bunun için de, ayrıca tevbe etmek gerekir. Kur'an-ı kerimde mealen buyruluyor ki: "Allah’a tevbe edin!" (Nur 31)

"Allahü teâlâ, tevbe edenleri sever." (Bakara 222)

"Allah’a tevbe-i nasuh yapınız!" (Tahrim 8)

Tevbenin Şartları

Tevbenin üç şartı vardır:

  • Kalpden büyük bir pişmanlık duymak.
  • Dil ile Allah-u Zülcelal' e tevbe etmek.
  • Âzâları günahların üzerinden çekmektir.

İnsan pişman olmuş bir kalp, tevbe eden bir dil ve günahlardan korkan ve uzak durmaya gayret eden bir vücut ile Allah-u Zülcelal' in huzuruna çıkarsa, Allah-u Zülcelal de ona merhamet ederek, af ve mağfiret eder.

Bir kimse,

Günahların çirkinliğini ve sonunun ateş olduğunu bilir,

Allah-u Zülcelal' in azabına karşı kendi acizliğini hatırlarsa,

Günahlardan kendisini muhafaza etmeye gayret etmiş ve tevbeye sarılmış olur.

Hiç kimse nefsinin hilelerinden emin olup tevbeyi terketmemelidir. Çünkü Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede:

"Fakat, insan ileriye doğru daima kötülük yapmak ister." (Kıyame; 5) buyurmuştur. Onun için insan daima kendisini kontrol altında tutmalı, daima tevbe üzere bulunmalıdır.

Tevbe, insan için hem dünyada hem de ahirette kurtuluştur. Allah-u Zülcelal tevbe edenleri methederek bir ayet-i kerimede:

"Ey Rabb'imiz! Günahlarımızı bağışla. Kötülüklerimizi ört, canımızı iyilerle beraber al" (Ali İmran; 193)

buyurmuştur.

Peygamber Efendimiz (S.A.V)' de bir hadis-i şeriflerinde:

"Her kim, tevbe etmeye devam ederse, Allah da onun sıkıntısını neşeye çevirir, darlığına bir çıkış yolu bulur ve ummadığı bir yerden onu rızıklandırır." (Buhari Tirmizi)

buyurmuştur.

Kim Allah-u Zülcelal' den korkar ve daima O' nun huzurunda olduğunu hatırlarsa, günah işlemeye cesaret edemez. Böylece de cehennemden kurtulur ve Cennet-i Alâ'nın nimetlerine kavuşur. Nitekim Allah-u Zülcelal tevbe edenlere ahirette büyük mükafatlar vereceğini beyan ederek bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah' a dönün. Umulur ki Rabb'iniz kötülüklerinizi örter ve sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar." (Tahrim; 8)

Tevbe, bütün müminlere farzdır. İnsan tevbe ettikten sonra kendisini bütün hata ve günahlardan uzak tutmaya gayret etmelidir. Onun için Hz. Ali (R.A) demiştir ki:

"Tevbe etmek farzdır. Fakat tevbe etmeyi gerektiren şeyleri terketmek ondan önce farzdır."

Advertisement