Yenişehir Wiki
Register
Advertisement


Tevbe suresinin son iki ayeti ve hasbiyallah hattı

at-Tevbe suresinin son iki ayeti ve HasbiyAllah hattı

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَكٖيلُ Hasbunallahu ve nimel vekil hat caligrafy
Bakınız

D


Hsb
Hasbi
Ayet-i hasbiye
Tevbe suresinin son iki ayeti

RNK
Bediüzzaman'ın akşam yatsı arası zikri
BİRİNCİ LEM'A
4. ŞUA
Birinci Mertebe-i Nuriye-i Hasbiye
İkinci Mertebe-i Nuriye-i Hasbiye
Üçüncü Mertebe-i Nuriye-i Hasbiye
Dördüncü Mertebe-i Nuriye-i Hasbiye
Beşinci Mertebe-i Nuriye-i Hasbiye
Altıncı Mertebe-i Nuriye-i Hasbiye
1.Şua
17. Ayet
Hasbi Rabbi Cellalah

Hasbihal
Hasbuhal

Hasbiyallah
حَسْبِيَ اللّهُ

حَسْبُنَا اللّٰهُ
Hasbunallah
Hasmunallah
Hasbunallah/Audlo ayet
Hasbunallahu ve ni'mel vekil
حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَكٖيلُ
3/173Hasbunallahu wa ni`mal Wakil’: Allah (Alone) is Sufficient for us, and He is the Best Disposer of affairs (for us).” آل عمران‎ : Surah Al ‘Imran (3/173)
Hasbi ayeti
Ayet-i hasbiye
Dosya:الجواهر المصونة-الشاذلي Hasbunallahın sırrı.pdf [[]]

Risale-i_Nur_Külliyatı-Dördüncü_Şûa_-_Hasbünallahu_ve_ni'mel_vekil...-2

Risale-i Nur Külliyatı-Dördüncü Şûa - Hasbünallahu ve ni'mel vekil...-2

4.Şua

Hasbunallah

Bu söz benim hakkımda söylenmişse Allah bize yetişir, O ne güzel vekildir. Doğru!! Zalimin tüm nimetlerini elinden almaya Allah yeter Allah aleyhine olsun, Allah'ım sen bana yetersin bana zulmedene karşı.. ve sen benim kafimsin bana eza edene karşı.. Ve bende olmayanı benim hakkımda diyenlere karşı sen bana yetersin. Allah bana yetişir ve O ne güzel vekildir. Hasîb (hesabı gören), Allah yeter.

Hasbiyallah ayeti Tevbe suresinin son iki ayeti

Hasbiyallah - Allah bana yetişir

Mesut_Kurtis_-_Hasbunallah_(Official_Music_Video)_-_مسعود_كُرتِس_-_حسبنا_الله-2

Mesut Kurtis - Hasbunallah (Official Music Video) - مسعود كُرتِس - حسبنا الله-2

Mesut Kurtiş

Hasbunallah tezhipli
حسبنا_الله_ونعم_الوكيل_نعم_المولى_ونعم_النصير_مكررة_1000_مرة-2

حسبنا الله ونعم الوكيل نعم المولى ونعم النصير مكررة 1000 مرة-2

Dosya:الجواهر المصونة-الشاذلي Hasbunallahın sırrı.pdfحسبنا الله ونعم الوكيل نعم المولى ونعم النصير مكررة 1000 مرة

16620563070071765530046

Hz Ali Celcelutiyesinde Efendimizi (sav) ve onda cem olan Tevbe suresinin son iki ayetinde geçen Esma-i Hüsnayı vesile yaparak dua ve münacaat etmesi, yani efendimiz olmadan dua olmaz, demesi. Adın ile yazdım adını

Peygamber Rauf Allah ise Er'af (en Rauf) bu iki raufeyn arasında ben nasıl mahrum kalırım

Peygamber Rauf Allah  ise Er'af (en Rauf) bu iki raufeyn arasında ben nasıl mahrum kalırım diyerek birmfakirin hacca gitmesinde kullandığı şefaatçi yaptığı peygamberin Rauf esmasına tecellisi idi.Fakir

Tevbe suresinin son iki ayeti lekad caeküm resulun min endusikum

Tevbe suresinin son iki ayeti Amasya hat müzesinde

Cuma gecesi ve mevlidi için Tevbe suresinin son iki ayeti

cuma gecesi okunacak dualar

Azizun

Azizun Aleyhi ma anittum.
O PEYGAMBER Bilemeyeceğiniz Kadar AZİZDİR .
SİZİN ZORLANMALARINIZ ONA AĞIR GELİR/GELİYOR. İntisar(yardım) duası yani şazelinin hizbun Nasr duası el icabe el icabe yakarışları muhteşem . Dinleyelim: [https://m.soundcloud.com/siddiqiya/hzbalnsr

]

  • Elmalı orijinal tefsirinde Tevbe suresinin son iki ayetinin tesiri mp3 :
Sesli tefsir DİNLEYİN MÜHİMDİR.

TEVBE SURESİ SON 2 AYETİ

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bismillâhir rahmânir rahîm

لَقَدْ جَاءكُمْ رَسُولٌ مِّنْ أَنفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُم بِالْمُؤْمِنِينَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ

Lekad câekum resûlun min enfusikum azîz(azîzun), aleyhi mâ anittum harîsun aleykum bil mu’minîne raûfun rahîm(rahîmun).

فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقُلْ حَسْبِيَ اللّهُ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ

Fe in tevellev fe kul hasbiyallâh(hasbiyallâhu), lâ ilâhe illâ hûve, aleyhi tevekkeltu ve huve rabbul arşil azîm(azîmi). px 9/128 . 9/129

🌹🌹🌹

Azizun

Azizun Aleyhi ma anittum.
O PEYGAMBER Bilemeyeceğiniz Kadar AZİZDİR .
SİZİN ZORLANMALARINIZ ONA AĞIR GELİR/GELİYOR

Harisun aleyküm

Harisun aleyküm. لَقَدْ جَاءكُمْ رَسُولٌ مِّنْ أَنفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُم بِالْمُؤْمِنِينَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ Lekad câekum resûlun min enfusikum azîz(azîzun), aleyhi mâ anittum harîsun aleykum bil mu’minîne raûfun rahîm(rahîmun). SİZİN ÜZERİNİZE O ÇOK HARİSTİR , ÜZERİNİZE TİTRER

Ebus Suud Efendi İrşad-u akli selim Tevbe suresinin son iki ayetini okuyan demir darbesi enkaz boğularak ölmez

Enkaz, boğulma, demir parmaklılara karşı koruma ayeti.

Meşhur Karilerin Tevbe suresin son iki ayetini TİLAVETİ=[]

  • Tuhi:

https://soundcloud.com/tukhi-forumegypt-net/at-tawba_an-najm_al-muzzammil

Tevbe_suresi_128_129

Tevbe suresi 128 129

px

 	A426_Tevbe_Suresi_Son_Ayetlerin_Kısa_Açıklaması_Ahmet_Tomor-2 	 			  
 	Okuyanın_dünya_ve_âhiret_işine_Allâh_kâfi_gelir_-_Cübbeli_Ahmet_Hocaefendi_Lâlegül_TV-2 	 			  
Minşevi_Tevbe_suresinin_son_iki_ayetini_muhteşem_tilavet_ediyor._Dinleyiniz....

Minşevi Tevbe suresinin son iki ayetini muhteşem tilavet ediyor. Dinleyiniz....

Minşevi Tevbe son iki ayet 128 129

لقد_جاءكم_رسول_من_أنفسكم_عزيز_عليه_ما_عنتم_حريص_عليكم_بالمؤمنين_رءوف_رحيم_-_أواخر_سورة_التوبة

لقد جاءكم رسول من أنفسكم عزيز عليه ما عنتم حريص عليكم بالمؤمنين رءوف رحيم - أواخر سورة التوبة

Her_Sıkıntıyı_Gideren_Tevbe_Suresi_129.ayeti..

Her Sıkıntıyı Gideren Tevbe Suresi 129.ayeti..

Ebu Derda radiyallâhü anh demiştir ki, “Her kim sabah ve akşam yedi kere okursa Allah Teâlâ´nın emniyetinde olur. Hasbünallah... İle başlayan dualar bir nevi sigorta demektir. Bu sebeple inanarak ve içten okunmalıdır. Hasbiyellahü la ilahe illa hüve aleyhi tevekkeltü ve hüve rabbül arşil azıym “(Eğer aldırmazlarsa deki): bana Allah Teâlâ yetişir O´ndan başka ilâh yoktur, ben O´na dayanmaktayım; O büyük Arşın sahibidir.” Allah yetişir ayetlerinin toplu olarak bulunduğu Nusret ve Galebe Duası

Tevbe suresinin son iki ayeti

Tevbe suresinin son iki ayetin hat resmi

Tevbe suresi son iki ayetinin MEALİ[]

4._Lem'a_-_Lem'alar_-_Risale-i_Nur_Dinle-2

4. Lem'a - Lem'alar - Risale-i Nur Dinle-2

Risale-i Nur Külliyatı-Lem'alar-Dördüncü Lem'a - Minhâcü’s-Sünne Risalesi

Risale-i_Nur_Külliyatı-Lem'alar-Dördüncü_Lem'a_-_Minhâcü’s-Sünne_Risalesi_(Sünnet_Yolu)-2

Risale-i Nur Külliyatı-Lem'alar-Dördüncü Lem'a - Minhâcü’s-Sünne Risalesi (Sünnet Yolu)-2

Risale-i Nur Külliyatı-Lem'alar-Dördüncü Lem'a - Minhâcü’s-Sünne Risalesi (Sünnet Yolu)-

Bakınız

D
DÖRDÜNCÜ LEM'A . LEMALAR.
Minhac-üs Sünne.
Minhac . Sünne.
Mesele-i İmamet.


11. Lem'a
Tevbe suresinin son iki ayeti
müminlerin minhacı sünnete ittiba ile olabilir.Bu ayetin bir nevi tefsiridir. Tevbe Suresi.
Tevbe Suresi/Elmalı Orijinal

"Minhac-üs Sünne" bu risaleye lâyık görülmüştür.
("Mes'ele-i İmamet" bir mes'ele-i fer'iye olduğu halde, ziyade ehemmiyet verildiğinden bir mesail-i imaniye sırasına girip, İlm-i Kelâm'da ve usûl-üd dinde medar-ı nazar olduğu cihetle, Kur'ana ve imana ait hizmet-i esasiyemize münasebeti bulunduğundan cüz'î bahsedildi.)
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
لَقَدْ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ اَنْفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُوءْمِنِينَ رَوءُفٌ رَحِيم
فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِىَ اللَّهُ لاَ اِلَهَ اِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمٌِ
قُلْ لاَ اَسْئَلُكُمْ عَلَيْهِ اَجْرًا اِلاَّ الْمَوَدَّةَ فِى الْقُرْبَى  
Şu âyet-i azîmenin çok hakaik-i azîmesinden bir iki hakikatına "İki Makam" ile işaret edeceğiz.
Birinci Makam :"Dört Nükte"dir.
İkinci makam :فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِىَ اللَّهُ لاَ اِلَهَ اِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ âyetinin ikinci hakikatına dair olacak. Bu İkinci Makam, Onbirinci Lem'a olarak te'lif edilmiştir.

Tevbe suresi 51

Kur'an'da yedi ayet var ki bunları okuyan gök yere inse kurtulur Tevbe suresinin 9/51. Ayeti. Tevbe suresinin son iki ayeti ne de bakınız. Tevbe suresi çok sırlı bir suredir. Son nazil olan surelerden olup, sahabeyi çok sarsan bir suredir.

Bakınız

D
Tevbe



9. Tevbe Suresi . Tevbe suresi
Besmelesiz sure .
Diplomasi suresi.
Ultimatom suresi.
Tevbe suresinin son iki ayeti .
Tefsirler
Tevbe Suresi/Elmalı Orijinal
Tevbe Suresi/Elmalı sadeleştirilmiş
HDKD/Tevbe
Tevbe Suresi/Elmalı Orijinal
Dosya:9-Tevbe.pdf
Tevbekâr
Taib
Tevvab

Sure ismi “Tevbe” ve “Berâe”dir. “Tevbe”, tevbeyi konu alan 102-118. âyetlerinden alınmıştır. “Berâe” ise “beri olmak, ilişiği kesmek, ihtâr, ültimatom” mânalarına gelir. Sûrenin ilk kelimesinden alınmıştır. Sûre bunlar dışında çeşitli isimlerle de anılmaktadır: اَلْمُقَشْقِشَةُ (Mukaşkışe): Nifak alametlerinden uzaklaştıran, اَلْمُبَعْثِرَةُ (Müba‘sire): Münafıkların iç yüzlerini deşeleyip ortaya seren, اَلْمُث۪يرَةُ (Müsîre): Gizlilikleri meydana çıkaran, اَلْحَافِرَةُ (Hâfire): Münafıkların sırlarını eşeleyen, اَلْمُخْزِيَةُ (Muhziye): Münafıkları rezil rüsvâ eden, اَلْمُنَكِّلَةُ (Münekkile): Münafıkları cezalandıran. Öyle ki, Huzeyfe (r.a.) bu sûre hakkında: “Sizler bu sûreye Tevbe sûresi adını veriyorsunuz. Allah’a yemin olsun ki bu sûre, hiç kimseyi dışarıda bırakmaksızın hepsini sarsmış ve sorgulamıştır” demiştir. (Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XV, 172)
Tevbe istiğfar
İstiğfar
İstiğfar/İstiğfarın önemi
Tevbe ile kuvvetin ziyadeleşmesi
Japonlar ve İngilizler en çok özür dileyen yani çok tevbe ve istiğfar halinde bulunan milletler. En çok yağmur ve en çok kuvvet ziyadeliği onlarda.
Tevbe suresinin son iki ayeti
Hasbiyallah
Hasbiyallahu la ilahe illa hu aleyhi tevekkeltü ve hüve rabbu-l arş-il azim
Tevbe suresinin son iki ayeti/Risalesi Nur
Dördüncü Lem'a
Minhac-üs Sünne risalesi
Minhac-üs Sünne (İbn-i Teymiye)
Dördüncü Şua
Hasbunallah
Hasbunallahu ve nı'mel vekil


Tevbe ayetleri ;
Hud suresi 11/52
Hud kavmine:
[[وَيَا قَوْمِ اسْتَغْفِرُواْ رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُواْ إِلَيْهِ يُرْسِلِ السَّمَاء عَلَيْكُم مِّدْرَارًا وَيَزِدْكُمْ قُوَّةً إِلَى قُوَّتِكُمْ وَلاَ تَتَوَلَّوْاْ مُجْرِمِينَ]]
"Hem ey kavmim rabbınızın mağrifetini isteyin, sonra ona tevbe ile müracat edin, ki üzerinize bol bol Semanın feyzını indirsin ve sizi kuvvetinize kuvvet katarak müzdad buyursun, gelin mücrim mücrim dönüp gitmeyin."
vela tetelevvev mücrimîn : Gelin mücrim mücrim dönüp gitmeyin Elmalı Hamdi Yazır Orijinal meali

Salih kavmine:
فاستغفروه ثم توبوا اليه ان ربي قريب مجيب
Ondan mağfiret dileyin... istiğfarda bulunun.. sonra Tevbe ile ona yönelin. şüphesiz Rabbim yakın ve icabet edici."

11/61 Tevbe ve istigfardan sonra Allah'ın mucib ism-i şerifi ile insanlara Allah'ın duaya icabeti hatırlatılıyor sanki.

Kehf 18/55
[[وَمَا مَنَعَ النَّاسَ أَن يُؤْمِنُوا إِذْ جَاءهُمُ الْهُدَى وَيَسْتَغْفِرُوا رَبَّهُمْ إِلَّا أَن تَأْتِيَهُمْ سُنَّةُ الْأَوَّلِينَ أَوْ يَأْتِيَهُمُ الْعَذَابُ قُبُلًا]]
Hüda geldiği vakit insanları iman etmekten men eden ve rablerine istiğfar etmekten men eden nedir? İlla evvelkilerin sünnetinin kendilerine gelmesi mi yahut azabın onların karşılarına Dikilip gelmesi mi?
Elmalı meali: Kendilerine doğru yolu gösteren peygamber geldiği halde insanları iman etmekten ve günahlarının mağrifetini istemekten alıkoyan da başka değil, ancak kendilerine evvelkilerin sünneti gelmesi veya Âhıret azâbının gözleri önüne gelmesi kazıyyesidir.

Tevbe 102
[[وَاٰخَرُونَ اعْتَرَفُوا بِذُنُوبِهِمْ خَلَطُوا عَمَلاً صَالِحاً وَاٰخَرَ سَيِّئاًۜ عَسَى اللّٰهُ اَنْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ]]
Diğer bir takımı ise günahlarını itiraf ettiler ve iyi bir amel ile diğer bir kötüyü karıştırdılar, ola ki Allah tevbelerini kabul ede, çünkü Allah Gafurdur, Rahimdir.

Tevbe Süresi/VİDEO
Tevbe Süresi/MP3 <be> Tevbe Süresi/Meal okumaları
Tevbe Süresi/Tefsir okumaları
Tevbe Süresi/TEFSİRLER
Tevbe Süresi/MEALLER
Tevbe Süresi/VİDEO MEAL
Tevbe Süresi/YOUTUBE
Tevbe Süresi/SÖZLER
Tevbe Süresi/HATLAR
Tevbe Suresi/HADİSLER

Tevbe Suresi/1-6
Tevbe Suresi/7-16
Tevbe Suresi/17-24
Tevbe Suresi/25-29
Tevbe Suresi/30-37
Tevbe Suresi/38-42
Tevbe Suresi/43-59
Tevbe Suresi/60-66
Tevbe Suresi/67-72
Tevbe Suresi/73-80
Tevbe Suresi/81-89
Tevbe Suresi/90-99
Tevbe Suresi/100-110
Tevbe Suresi/111-118
Tevbe Suresi/119-122
Tevbe Suresi/123-129
Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
“Kur'ân-ı kerîm bana âyet âyet, harf harf nâzil oldu. Ancak, Tevbe ve İhlâs sûreleri hâriç. Bunlar bana 70 bin melekle berâber nâzil oldu.”
Hadislerde Enfal suresi ve Tevbe suresini okumanın fazileti:
“Enfâl ve Tevbe sûrelerini okuyan kimseye şefâ'atçiyim ve o kimsenin münâfıklıktan uzak olduğuna şehâdet ederim.”
Hadislerde 7 kere okunması ve Allah'ın o kuluna kafi olması:
“Her kim Tevbe sûresinin son âyetini, sabah ve akşam 7 yedişer defa okursa, Allahü teâlâ bütün işlerinde o kuluna kâfi gelir.”
Şablon:Tevbe

من_سورة_التحريم_للشيخ_منصور_السالمي_"يا_ايها_الذين_امنوا_توبوا_الى_الله_توبة_نصوحا"

من سورة التحريم للشيخ منصور السالمي "يا ايها الذين امنوا توبوا الى الله توبة نصوحا"

Kul len yusibuna illa ma keteballah hüve Mevlana ve Allah'ı fel yetevekkelül mümininde Allah'ın yazdığından başka başımıza bir şey gelmez esk cezaevşnde iken bu Tevbe suresindeki 51. ayeti mushafının kur'anın sırtına yazıyor

ESK cezaevinde iken, hiç bilmeden Tevbe suresinde 51. Ayetini Kur'an okurken görüyor ve çok etkileniyor ve kurtuluşunun ayeti görerek mushafın sırtına eliyle yazarak her gördüğünde okuyor. Yıldırımdan pkulunun lise müdürü Nurettin hoca mushafın sırtına da mı yazdın diyordu.

لقد_جاءكم_رسول_من_أنفسكم_عزيز_عليه_ما_عنتم_حريص_عليكم_بالمؤمنين_رءوف_رحيم

لقد جاءكم رسول من أنفسكم عزيز عليه ما عنتم حريص عليكم بالمؤمنين رءوف رحيم

لقد جاءكم رسول من أنفسكم عزيز عليه ما عنتم حريص عليكم بالمؤمنين رءوف رحيم

Hasbiyallah ayeti Tevbe suresinin son iki ayeti

Tevbe suresinin son iki ayeti

Risale-i_Nur_Külliyatı-Dördüncü_Şûa_-_Hasbünallahu_ve_ni'mel_vekil...-2

Risale-i Nur Külliyatı-Dördüncü Şûa - Hasbünallahu ve ni'mel vekil...-2

DÖRDÜNCÜ ŞUÂ-2.
Hz.İbrahim aleyhisselam'ın ateşe atılırken yaptığı duasıdır.
Hasbunallahu ve ni'mel vekil Tevbe suresinin son iki ayeti

Risale-i_Nur_Külliyatı-Dördüncü_Şûa_-_Hasbünallahu_ve_ni'mel_vekil...-3

Risale-i Nur Külliyatı-Dördüncü Şûa - Hasbünallahu ve ni'mel vekil...-3

DÖRDÜNCÜ ŞUÂ-3

Risale-i_Nur_Külliyatı-Dördüncü_Şûa_-_Hasbünallahu_ve_ni'mel_vekil...-4

Risale-i Nur Külliyatı-Dördüncü Şûa - Hasbünallahu ve ni'mel vekil...-4

DÖRDÜNCÜ ŞUÂ-4

Bakınız

D.


DÖRDÜNCÜ ŞUÂ

ŞUÂLAR

Ayet-i hasbiye
Tevbe suresinin son iki ayeti
Hasbi.
Hasbihal
Hasbihal 2
Hasbihal-2/1
Hasbihal-2/2
Hasbihal-2/3
Hasbihal-2/4
Hasbihal-2/Osmanlıca
Hasbunallah
Allah bize yeter
Allah bize yetişir
Hasbunallahu ve ni'mel vekil
Tevbe suresinin son iki ayeti
Ondördüncü rica
RNK/Hasbi
Yirmi İkinci Lem'a وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللهِ فَهُوَ حَسْبُهُ اِنَّ اللهَ بَالِغُ اَمْرِهِ قَدْ جَعَلَ اللهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْرًا
حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَكٖيلُ

İçindekiler
1 Dördüncü Şuâ
1.1 Birinci Mertebe-i Nuriye-i Hasbiye
1.2 İkinci Mertebe-i Nuriye-i Hasbiye
1.3 Üçüncü Mertebe-i Nuriye-i Hasbiye
1.4 Dördüncü Mertebe-i Nuriye-i Hasbiye
1.5 Beşinci Mertebe-i Nuriye-i Hasbiye
1.5.1 Birinci Mesele
1.5.2 İkinci Mesele
1.5.3 Üçüncü Mesele
1.5.3.1 Birinci Vecih
1.5.3.2 İkinci Vecih
1.5.3.3 Üçüncü Vecih
1.5.4 Dördüncü Mesele
1.6 Altıncı Mertebe-i Nuriye-i Hasbiye
1.6.1 Birinci Bürhan
1.6.2 İkinci Bürhan’ın beş noktası var
1.6.2.1 Birinci Nokta
1.6.2.2 İkinci Nokta
1.6.2.3 Üçüncü Nokta
1.6.2.4 Dördüncü Nokta
1.6.2.5 Beşinci Nokta
1.6.3 Üçüncü Bürhan’ın üç nüktesi var
1.6.3.1 Birinci Nükte
1.6.3.2 İkinci Nükte
1.6.3.3 Üçüncü Nükte
2 Elbâb-ül Hâmis

Bir zaman ehl-i dünya beni her şeyden tecrit ettiklerinden beş çeşit gurbetlere düşmüştüm. Ve ihtiyarlık zamanımda kısmen teessürattan gelen beş nevi hastalıklara giriftar olmuştum.
Sıkıntıdan gelen bir gafletle, Risale-i Nur’un teselli verici ve meded edici envarına bakmayarak, doğrudan doğruya kalbime baktım ve ruhumu aradım.
Gördüm ki gayet kuvvetli bir aşk-ı beka ve şedit bir muhabbet-i vücud ve büyük bir iştiyak-ı hayat ve hadsiz bir acz ve nihayetsiz bir fakr, bende hükmediyorlar
. Halbuki müthiş bir fena, o bekayı söndürüyor. O haletimde, yanık bir şairin dediği gibi dedim:
Dil bekası, Hak fenası istedi mülk-ü tenim
Bir devasız derde düştüm, âh ki Lokman bîhaber.
Meyusane başımı eğdim; birden حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَكٖيلُ âyeti imdadıma geldi, dedi: “Beni dikkat<le oku.” Ben günde beş yüz defa okudum.
Şablon:4.şua

Tevbe suresinin son iki ayeti ve hasbiyallah hattı

Hasbiyallah. Tevbe suresinin son iki ayeti 

9/128- Andolsun ki; size, sizin içinizden azîz bir Resûl geldi. Sizin üzüldüğünüz şey, O'na ağır gelir (O'nu üzer). Size çok düşkün, mü'minlere şefkatli ve merhametlidir.

9/129- Bundan sonra eğer onlar dönerlerse, o zaman onlara şöyle de: “Bana, Allah yeter (kâfidir), O'ndan başka ilâh yoktur. Ben, Allah'a tevekkül ettim (güvendim). Ve O, azîm arşın Rabbidir.

Elmalı Hamdi Yazır MEALİ ( "Allah bana yeter" demiyor, "ALLAH BANA YETİŞİR"... diyor)[]

9/128.

Şanım hakkı için size bir RESUL GELDİ Kİ:

KENDİNİZDEN,

gayet IZZETLİ,

ZORLANMANIZ ONA AĞIR GELİYOR,

üstünüze HIRS ile titriyor,

MÜ'MİNLERE RAÛF, RAHÎMDİR

9/129.

Eğer aldırmazlarsa deki:

"Bana Allah YETİŞİR

ondan başka ilâh yoktur,

ben ona dayanmaktayım

ve

O,

O BÜYÜK ARŞIN SAHİBİDİR"

Tevbe suresinin son iki ayetinin FAZİLETLERİ[]

Tevbe suresinin son iki ayetinin Beş vakit namazın ardından OKUNMASI[]

- Beş vakit namazların ardından okuyan Efendimiz'in (s.a.s) övgüsünü kazanır.

- Okuyanlar göçük altında kalarak yanarak demir darbesiyle ölmez.

- Bu ayetleri okuyan okuduğu gün ölmez. 7 defa sabah akşam okumak tavsiye edilir. ölecek ise o gün okumak nasip olmaz.

Ayetlerle ilgili HADİSLER[]

Resulullah (S.A.V.) buyuruyor ki:

Kim bulunduğu günde Tevbe suresinin sonundaki iki ayeti okursa,o gün ölmez. Başka bir rivayette ise O gün öldürülmez.Diğer bir rivayette O gün ne öldürülür, ne de madeni bir aletle yaralanır. Geceleyin de okusa yine böyledir. Tavsiye edilen sabah ve akşam okunmasıdır.

Hastalıkta okunması[]

Salihlerden bir kısmı bu hadisi hatırlayarak hastalandıkları veya kendilerini böyle sandıkları zaman okumuşlardır.Yetmiş yaşında bulunurken bu ayetlere devam ettikleri için yüz,yüz yirmi yaş yaşamışlardır.Allah onların ruhunu almak istediğinde,rüyalarında Peygamber (S.A.V) Efendimizi görürler Peygamber (S.A.V.) onlara Bizden daha ne kadar kaçacaksın?!diyerek uyarıda bulunur.Bunun üzerine onlar da iki ayeti okumayı terk ederler ve böylece ölürler.

Kenz-ül Havas: Okuyan Lütuf ve inayete Mazhar olur[]

- Kenz’ül Havas’ın yazarı Seyyid Süleymanel-Hüseyni şöyle yazmış:

Her gün yedi defa bu ayeti okuyan kimse Cenab-ı Hakk’ın dünya ve ahirette lütuf ve inayetine mazhar olur.

Her zorluktan kurtulur.

Meşru olan her isteğine kavuşur.
-Her kim güneş doğmadan önce Tövbe suresinin 128-129 ayetleri 10 kere okursa, hastalığına bi-iznillah şifa olur.

Hadis-i şeriflerde Tevbe ve ihlas suresinin İNZALİ[]

-Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:

“Kur'ân-ı kerîm bana âyet âyet, harf harf nâzil oldu. Ancak, Tevbe ve İhlâs sûreleri hâriç. Bunlar bana 70 bin melekle berâber nâzil oldu.”

Hadislerde Enfal ve Tevbe suresini okumanın FAZİLETİ[]

“Enfâl ve Tevbe sûrelerini okuyan kimseye şefâ'atçiyim ve o kimsenin münâfıklıktan uzak olduğuna şehâdet ederim.”

Hadislerde 7 kere okunması ve Allah'ın o kuluna kafi olması[]

“Her kim Tevbe sûresinin son âyetini, sabah ve akşam 7/ yedişer defa okursa, Allahü teâlâ bütün işlerinde o kuluna kâfi gelir.”

İmam Gazali ve bu ayetlerin Cumartesi okunması meselesi[]

- İmam Gazali'den Bazı Rivayetlere Göre:

Bu Ayetleri Okuyanların Ömrü Uzar, Belalardan Korununur, Rızkı Genişler.

"Cumartesi günü Tevbe Suresi 'nin 129.Ayetini 1900 adet okuyanın dileği gerçek olur" ... 🌹🌹🌹

Muhammed Hamdi Yazır TEFSİRİ[]

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bismillâhir rahmânir rahîm

لَقَدْ جَاءكُمْ رَسُولٌ مِّنْ أَنفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُم بِالْمُؤْمِنِينَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ

Lekad câekum resûlun min enfusikum azîz(azîzun), aleyhi mâ anittum harîsun aleykum bil mu’minîne raûfun rahîm(rahîmun).

فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقُلْ حَسْبِيَ اللّهُ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ

Fe in tevellev fe kul hasbiyallâh(hasbiyallâhu), lâ ilâhe illâ hûve, aleyhi tevekkeltu ve huve rabbul arşil azîm(azîmi).

Elmalılının Meali Şerifi[]

Şanım hakkı için size bir Resul geldi ki:

kendinizden,

gayet ızzetli,

zorlanmanız ona ağır geliyor,

üstünüze hırs ile titriyor, mü'minlere raûf, rahîmdir

128 Eğer aldırmazlarsa deki:

Bana Allah yetişir ondan başka ilâh yoktur, ben ona dayanmaktayım ve O, o büyük Arşın sahibidir 1

Elmalı Hamdi Yazır'ın Ayeti Tefsiri[]

128.[]

لَقَدْ جَاءكُمْ رَسُولٌ - LE KAD CAEKÜM RESULUN

Kasem olsun ki size hakikaten bir Resul geldi

مِّنْ أَنفُسِكُمْ - MİN ENFUSİKUM

bir Resul ki kendinizden -kendi cinsinizden,

Melek değil Beşerden,

Aslı ve nesebi ma'lûm Arabî, Kureşî, ehli haremden

عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ - AZİZUN, ALEYHİ MA ANİTTUM

sizin sıkılmanız gücüne gider.

- Ya'ni azâb görmeniz şöyle dursun zahmet çekmeniz bile onu son derece müteessir eder.

Yahûd sizi sıkan, zorunuza giden şeyler hasbelbeşeriyye onu da müteessir eder,

Onun şedaidi iktihamı (şiddetleri gögüslemesi), müteessir olmadığından değil, risaletindendir.

Bu tefsirlere göre cümlenin mecmuu bir sıfattır.

Fakat İbni Kuşeyrînin muhtarına göre

«Azîz»

bir sıfat,

« HARÎS  »

de diğer bir sıfattır.

Buna işareten ba'zı Mushaflarda «azîz» üzerine bir «cim» secavendi konulmuştur ki bunda daha fazla bir ma'nâ vardır.

Ya'ni bir Resul ki azîzdir: büyük ızzeti vardır.

Sizi sıkan şeyler onun aleyhinedir.

O yüksek ızzet,

ebnayi cinsinin müteellim olmasını istemez,

Cinsinizden olması ve ızzet sahibi bulunması hasabiyle bütün derd-ü kederinizi duyar

حَرِيصٌ عَلَيْكُم HARÎSUN ALEYKUM

üzerinize pek hırslıdır.

-Üstünüze titrer.

« ان تحرص على هداهم - İN TAHRIS ALA HUDAHUM »

-ŞAYET SEN ONLARIN HİDAYETTE OLMALARINA HARİS OLURSAN 16/37

âyetinde işaret buyurulduğu vechile hidayet ve salâhınıza, hayr-ü nef'inize harıstır.

Üzerinize toz kondurmak istemediği gibi

Sizi aksayı saadet ve selâmete çıkarmak,

Cennet ve rıdvana erdirmek için bütün hırsıyle uğraşır.

Hem onun nazarı Kureyşe veya Araba, yahûd şu bu kavme değil, her hangi kavmden olursa olsun

بِالْمُؤْمِنِينَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ

bütün mü'minleredir ki

Raufdur.

- Ziyadesiyle re'feti, ya'ni gayet ince bir şefekat ve merhameti vardır.

Rahîmdir.

-Fıtraten mintarafillâh pek ziyade merhametlidir.

Günahkârlara bile acır.

Binaenaleyh

Ey insanlar

Kur'anda varid olan tekâlif, bahusus bu Sûredeki beraet, tevbe, cihad ve saire hakkındaki evamir ve hıtabat, ağırınıza gelmemeli, gücünüze gitmemelidir.

Bütün bunlar küfr-ü nifakın zarar ve şeâmetine karşı alel'umum mü'minlere gayet büyük bir re'fet ve şefekatin tecelliyatıdır.

Onun için derhal bunlara iman edib mucebince amel etmelisiniz.

Görülüyor ki burada Resulullaha esmai husnayi ilâhiyyeden rauf, rahîm isimleri verilmiştir.

Hasen ibni-l Fadl demiştir ki:

Allah tealâ, hiç bir Peygambere esmasından iki ismi cemetmedi,

Ancak Peygamberimiz hakkında

« بِالْمُؤْمِنِينَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ - Müminlere Rauf, Rahimdir

buyurdu,

zat-ıı sübhanîsi hakkında da

« İNNELLAHE BİNNASİ LE RAUFUN RAHİM »

Herhalde Allah insanlara refetli çok refetli rahimdir.

2/143

buyurdu.


Filvaki' bu tesmiye ve tavsıfta Resulüne pek büyük bir tekrimi ilâhî vardır.

Bundan anlaşılır ki esmai husnayi ilâhiyyenin hepsi

«ALLAH, RAHMAN, RAB »

isimleri gibi esma-i muhtassadan değildir.

Resulullah ahlâkı ilâhî ile mütehallık olduğundan mü'minlere rauf-ı rahîmdir.

Ve getirdiği din ve şeriat da iman edenler için aynı re'fet ve rahmettir.

129. فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقُلْ حَسْبِيَ اللّهُ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ - Fe in tevellev fe kul hasbiyallâh(hasbiyallâhu), lâ ilâhe illâ hûve, aleyhi tevekkeltu ve huve rabbul arşil azîm(azîmi).[]

فَإِن تَوَلَّوْاْ - FE İN TEVELLEV FEKUL

Bunun üzerine i'raz ederlerse (Ya Muhammed)

فَقُلْ - sen şöyle de:

حَسْبِيَ اللّهُ - HASBİYALLAH

Bana Allah kâfi

لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ - LA İLAHE İLLA HU

Ondan başka ilâh yok

عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ - ALEYHİ TEVEKKELTÜ

Ancak O'na dayandım.

وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ - VE HÜVE RABBUL ARŞİL AZİM dir.

- O azîm Arşın Rabbı,

Bütün kâinatı muhıt olan en büyük hukm-ü saltanatın sahib ve şehinşahîdir.

(Sûrei A'rafta

« SÜMME-ESTEVA ALEL-ARŞİ YUĞŞİ-L-LEYLE-N-NEHAR»

<<Sonra Arşın üzerine istiva buyurdu, geceyi gündüzü bürür...>>

Araf 7/54 ayetinin tefsirine bakınız.)

İşbu

«لَقَدْ جَاءكُمْ  » - LE KAD CAEKÜM

ilâ ahırıhâ iki âyetin en son nâzil olan âyet olduğu hakkında bir rivayet vardır.

Hazreti Übeyy radıyallahü anhden

اقرب القران عهدا بالله لقد جاءكم الايتان

AKRABUL QURANİ AHDAN BİLLAHİ LEKAD CAEKUM EL AYETAN

Kur'anın Allaha ahdı en karib olanı, ya'ni en son nazil olanı

لَقَدْ جَاءكُمْ iki âyettir»

diye merviydir.

Maamafih sûrei Bakarede

«وَاتَّقُواْ يَوْمًا تُرْجَعُونَ فِيهِ إِلَى اللّهِ ثُمَّ تُوَفَّى كُلُّ نَفْسٍ مَّا كَسَبَتْ وَهُمْ لاَ يُظْلَمُونَ »

VETTEKUU YEVMAN TURCEUNE FİHİ İLALLAHİ SÜMME TEVEFFA KÜLLÜ NEFSİN MA KESEBET VE HUM LA YÜZLEMUUN»

"HEM KORUNUN ÖYLE BİR GÜNE HAZIRLANIN Kİ, DÖNDÜRÜLÜP O GÜN ALLAH'A GÖTÜRÜLECEKSİNİZ, SONRA HERKESE KAZANDIĞI TAMAMI İLE ÖDENECEK VE HİÇ ZULME MARUZ OLMAYACAKLAR" Bakara 2/281

âyetinin nüzulü bundan da sonra olması rivayeti daha müreccahtır.

Mushafların ceminde bu ayet[]

Yine rivayet olunduğu üzere Peygamberin vefatından sonra Mushaf cem olunduğu zaman bu

«لَقَدْ جَاءكُمْ  » âyeti

Zeyd ibni Sabit tarafından çok taharri olunmuş, nihayet ancak zişşehadeteyn Huzeyme ibni Sabit nezdinde bulunmuştu.

Ya'ni bir çoklarının ezberinde olmakla beraber yazılısı ancak Huzeymenin nezdinde mahfuz bulunmuş idi.

Çünkü Kur'an yalnız huffazın ezberinden değil ondan başka ahd-i risalette yazılmış ve en son arza ıktıran etmiş parçaların da cem-ü tevsikıle bir Mushafa toplanıyor idi.

Yazmaya me'mur olan Zeyd ibni Sabit bu iki âyeti de bir vesika-i hattıyye bulmadan yazamıyordu. Onun için kendi ifadesi vechile «Berae» nin âhırından bu iki âyeti bulmayıp taharri etmiş ve ancak Huziymede mahfuz bulmuş ve binaenaleyh ezberlerde mahfuz olan bu âyetlerin rivayeti hattıyyesi de bu suretle te'min olunmuş idi.

Allah tealâ mühimmine kifayet eder, hadisi[]

Ebû Davudun kitabında rivayet olunduğu üzere Ebüdderda radıyallahü anh demiştir ki

«her kim sabah ve akşam yedi kerre»

« حَسْبِيَ اللّهُ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ

derse

Allah tealâ mühimmine kifayet eder".

Şimdi sûrei «Berae» nin bu hatimesi mazmunu Sûre-i Yunustan i'tibaren bervechiâti teşrıh ve tefsıl olunacaktır.

ÇOK NEMLİ BİR TERKİP[]

Tevbe suresinin son iki ayeti ile beraber her namazın farzından sonra okunan Ali İmran 18 ve 26 ve 27 ayetleriyle ÖNEMLİ BİR FEREC TERKİBİ[]

  • Mustafa İsmail'in canhıraş okuyuşunu dinlemenizi salık veririm: Acizlikten histerik bir halde "Allah" diye çığırırsınız Mevlayı. İşte link:[1]

Hz. Ali (r.a), Efendimiz (s.a.v.) den rivayet etmiş;

Ayetler yeryüzüne gönderilince, arşa yapışarak

“ Ya Rab! Bizi yeryüzüne ve Sana isyankar olanlara indiriyorsun.” dediler,

Allah-u Teala: “Ahdim olsun, sizi her namazın arkasında okuyan herhangi bir kimsenin

  • Kusurlarına bakmadan makamını cennet kılacağım,
  • Onu kutsi huzurda iskan edeceğim,
  • Her gün kendisine 70 kere nazar edeceğim ve
  • Yetmiş türlü ihtiyacını yerine getireceğim ki bunun en aşağısı mağfirettir. Ve
  • Onu her bir din (hukuk) düşmanından, hasetçinin şerrinden koruyacağım ve
  • Mağfiret edeceğim.”

Buyurdu.

Al-i İmran Suresi, 3/18. Ayet ve 3/19. Ayet in Kaf durağına (ilk durak) kadar olan kısım işte:

(Not:Dkkat edin bu ayetler Evrad-ı Kudsiye'de de mevcuttur.)

Sabah namazı sonrası zikir ve dua yerine okunabilir.

İçerisinde hep koruma ayetleri vardır.

İşte o ayetlerin mealleri:

3/ÂLİ İMRÂN : 3/18[]

شَهِدَ اللَّهُ أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ وَالْمَلَائِكَةُ وَأُولُو الْعِلْمِ قَائِمًا بِالْقِسْطِ ۚ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

Şehidallâhu ennehû lâ ilâhe illâ huve, vel melâiketu ve ulûl ilmi kâimen bil kıst(kıstı), lâ ilâhe illâ huvel azîzul hakîm(hakîmu). Allah, şehâdet (şahitlik) etti: Muhakkak ki O'ndan başka ilâh yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de "KIST(adalet)le kâim oldular" (şahit oldular) ki, O'ndan başka ilâh yoktur, (O) Azîz'dir, Hakîm'dir.

Al-i İmran Suresi 3/26 ve 3/27. Ayetleri.

Ali İmran:3/18-3/26-3/27 Ayetlerin Bazı Sırları Ve Allahın İzniyle Rızık Darlığından Kurtulma : []

شَهِدَ اللّهُ أَنَّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ وَالْمَلاَئِكَةُ وَأُوْلُواْ

الْعِلْمِ قَآئِمَاً بِالْقِسْطِ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ 18-Şehidallâhu ennehû lâ ilâhe illâ huve, vel melâiketu ve ulûl ilmi kâimen bil kıst(kıstı), lâ ilâhe illâ huvel azîzul hakîm (hakîmu).

18.Allah, şehâdet (şahitlik) etti: Muhakkak ki O’ndan başka ilâh yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de adaletle kâim oldular (şahit oldular) ki, O’ndan başka ilâh yoktur, (O) Azîz’dir, Hakîm’dir.


3/26. قُلِ اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَنْ تَشَاءُ وَتَنْزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشَاءُ وَتُعِزُّ مَنْ تَشَاءُ وَتُذِلُّ مَنْ تَشَاءُ ۖ بِيَدِكَ الْخَيْرُ ۖ إِنَّكَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

Kulillâhumme mâlikel mulki tû’til mulke men teşâu ve tenziul mulke mimmen teşâ’(teşâu), ve tuizzu men teşâu ve tuzillu men teşâ’(teşâu, bi yedikel hayr(hayru), inneke alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).

27.تُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ ۖ وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ ۖ وَتَرْزُقُ مَنْ تَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ

Tûlicul leyle fîn nehâri ve tûlicun nehâra fîl leyl(leyli), ve tuhricul hayya minel meyyiti ve tuhricul meyyite minel hayy(hayyi), ve terzuku men teşâu bi gayri hısâb(hısâbın).

26. De ki: “Mülkün mâliki olan Allah’ım. Mülkü dilediğine verirsin ve dilediğinden mülkü alırsın. Ve dilediğini azîz kılarsın ve dilediğini zelil edersin. “Hayır” senin elindedir. Muhakkak ki sen herşeye kaadirsin.

3/27. Geceyi gündüzün içine sokarsın ve gündüzü gecenin içine sokarsın. Canlıyı ölüden çıkarırsın ve ölüyü canlıdan çıkarırsın. Ve dilediğin kimseyi hesapsız rızıklandırırsın.

Yapmamız gerekenler:[]

Her Farz Namazlarin ardindan;

  • Ali Imranin (Kur'an-ı Kerimde 3. Sure, Sayfa 52/53): 3/18, 3/26 ve 3/27′inci âyetlerini, 1 Fatiha’yi Serif ve 1 Ayetel Kürsi okursak şu dört şeyden emin oluruz:

1. Cenâb-ı Allâh o kimseyi sırât-ı müstakimden ayırmaz.

2. Her türlü kazâ belâ ve musibetlerden muhafaza olur.

4. Rızık sıkıntısı çekmez.

5. Bulunduğu topluluklarda hâtırı sayılır bir kişiliğe sahip olur.

Eyüp Bey'in Tefsiri[]

Neden Tevbe suresi okuyoruz?[]

وَاٰخَرُونَ اعْتَرَفُوا بِذُنُوبِهِمْ خَلَطُوا عَمَلاً صَالِحاً وَاٰخَرَ سَيِّئاًۜ عَسَى اللّٰهُ اَنْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

Diğer bir takımı ise günahlarını itiraf ettiler ve iyi bir amel ile diğer bir kötüyü karıştırdılar, ola ki Allah tevbelerini kabul ede, çünkü Allah Gafurdur, Rahimdir.

Tevbe Sûresi Hakkında[]

Tevbe sûresi Medine’de hicretin 9. senesinde nâzil olmuştur. 129 âyettir.

En son inen sûrelerden biridir. Mushaf tertîbine göre 9, nüzûl sırasına göre 113. sûredir.

Meşhur isimleri “Tevbe” ve “Berâe”dir.

Tevbe”, tevbeyi konu alan 102-118. âyetlerinden alınmıştır.

Berâe” ise “beri olmak, ilişiği kesmek, ihtâr, ültimatom” mânalarına gelir. Sûrenin ilk kelimesinden alınmıştır.

Sûre bunlar dışında çeşitli isimlerle de anılmaktadır:[]

اَلْمُقَشْقِشَةُ (Mukaşkışe): Nifak alametlerinden uzaklaştıran, (Kışkışlıyan demek)

اَلْمُبَعْثِرَةُ (Müba‘sire): Münafıkların iç yüzlerini deşeleyip ortaya seren, (Bağırsaklarını döken)

اَلْمُث۪يرَةُ (Müsîre): Gizlilikleri meydana çıkaran,

اَلْحَافِرَةُ (Hâfire): Münafıkların sırlarını eşeleyen, (Hafriyattan, münafıkları devirip atan)

اَلْمُخْزِيَةُ (Muhziye): Münafıkları rezil rüsvâ eden, (Zalimleri müstehzi duruma düşüren)

اَلْمُنَكِّلَةُ (Münekkile): Münafıkları cezalandıran. (Not:Tenkil kelimesi buradan gelir. ESK)

Öyle ki, Huzeyfe (r.a.) bu sûre hakkında:[]

“Sizler bu sûreye Tevbe sûresi adını veriyorsunuz.

Allah’a yemin olsun ki bu sûre, hiç kimseyi dışarıda bırakmaksızın hepsini sarsmış ve sorgulamıştır” demiştir.

(Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XV, 172)

لَقَدْ جَٓاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ اَنْفُسِكُمْ عَز۪يزٌۘ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَر۪يصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُؤْمِن۪ينَ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ ﴿١٢٨﴾

128: Andolsun ki size kendi içinizden öyle bir Peygamber geldi ki, gayet izzetli ve şereflidir, sıkıntıya uğramanız ona pek ağır gelir, size çok düşkündür ve mü’minlere karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.

TEFSİR:

Bu âyet-i kerîmede Peygamberimizin beş önemli özelliği anlatılır:[]

Birincisi; kendi içinizden bir Peygamber:[]
  • Allahah Teâlâ Resûlü’ne: “Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Şu farkla ki bana, ilâhınızın bir tek ilâh olduğu vahyedilmektedir” (bk. Kehf 18/110) demesini emir buyurur. Eğer Peygamberimiz melek olarak gelseydi, insanların işi daha zor olurdu. (bk. En‘âm 6/9). Peygamber Efendimiz aynı zamanda Kureyşdendir.. Kur’ân-ı Kerîm ilk olarak Kureyşe hitap etmiş; onlar vasıtasıyla bütün insanlığa mesajını sunmuştur. Dolayısıyla bu ayetle Yüce Rabbimiz, Kureyşi Peygamberimiz (s.a.s.)’e yardım etmeye ve ona hizmete koşmaya teşvik etmekte ve onlara: “Bu dünyada o peygamber için gerçekleşecek her türlü devlet, şan ve şeref, sizin için de bir övünç vesilesi olacaktır. Çünkü o sizin soyunuzdandır” demek istemektedir. (Fahreddi er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XVI, 236)

İkincisi; “azîz”:[]

  • Bu vasıfla, Resûlullah (s.a.s.)’in, izzet, şeref ve yücelik sahibi bir peygamber olduğu beyân edilmiş olmaktadır. Allah Rasulü’nün hayatı, sayısız izzet ve şeref örnekleriyle doludur. O, en büyük şerefi, Rabbine ihlasla kulluk etmekten alıyordu. Onda izzet ve şerefine leke sürecek en küçük bir durum yoktu.

Üçüncüsü; meşakkate uğramanız ona ağır gelir:[]

  • Buradaki

Aneti العنت kelimesi, “kişinin içinden çıkamayacağı, helak ve telef olmaktan korkacağı bir darlığa ve sıkıntıya düşmesi” anlamına gelir. Bu kelimenin “yorgunluk ve zorluk” anlamları da vardır. Bizim kötülüğe uğramamız, üzülmemiz ve düşmemiz ona zor ve ağır gelir. O yüksek izzet sahibi Peygamber’in, kendi cinsinden evlatlarının zor durumda kalmasına gönlü razı olmaz. Bütün dertlerinizi ve kederlerinizi yüreğinde duyar, acınızı hisseder.

Şâir Kemalzâde Ekrem’in şu beyti âdetâ Peygamberimiz (s.a.s.)’in bu hâlini anlatır:

“Her duyduğum terâneyi ruhumla dinledim,

Her bülbülün enîni ile ben de inledim.”[1]

Resûl-i Ekrem (s.a.s.), özellikle, kendilerine rahmet olarak gönderildiği insanların inanmamalarına, kendini helak edecek derecede üzülürdü.

Bu sebeple:

“Rasûlüm! Onlar bu Kur’an’a inanmıyorlar diye arkalarından üzülerek neredeyse kendini helak edeceksin! Hayır böyle yapma!” (Kehf 18/6) gibi ayetlerle tesellî ve teskin edilirdi.

Bu yüce ahlâkı sebebiyle ümmetine karşı son derece rıfk ve mülayemet sahibi olmuş; onları dünya ve âhirette maruz kalacakları azaptan sakındırmıştır.

Hususiyle onların Allah’ın azabına müstehak olmalarına mani olmaya çalışmıştır.

Yine o, bu vasfı sebebiyle mahşerde şefaate layık bütün insanlara şefaat edecek; bir an önce hesaplarının sona erip cennete girmelerine vesile olmaya çalışacaktır.

Onun getirdiği şeriat de, onun ahlâkına uygun olarak gelmiş; onda zorluk ve meşakkat olmadığı ifade buyrulmuştur. (Bakara 2/185)

Dördüncüsü; ümmetine çok düşkün: اَلْحِرْصُ (hırs), bir şeye karşı aşırı arzu ve istek duymaktır.[]

اَلْحَر۪يصُ (harîs) ise böyle bir özelliğe sahip olan kimseye denir.

Şüphesiz o Peygamber, ümmetinin hidâyet, dünyevî-uhrevî ve maddî-manevî iyiliğine, faydasına ve hayrına çok düşkündür.

Onların üzerlerine toz kondurmak istemediği gibi, onları mutluluğun en yüce noktasına ulaştırmak, selamete çıkarmak, cennete ve rıdvana kavuşturmak için bütün hırsıyla ve var gücüyle çalışır. (Elmalılı, Hak Dini, IV, 2653)

Rahmet Peygamberi Efendimiz, ümmetine olan düşkünlüğü sebebiyle onları hiçbir zaman unutmamakta, onları Kevser havuzunun başında beklemekte ve kabulü kesin olan en büyük duasını kıyamet günü ümmetinin affı için yapacağını müjdelemektedir.

Beşincisi; mü’minlere raûf ve rahîm:[]

اَلرَّأْفَةُ (re’fet), ince bir şefkat ve derin bir merhamet anlamına gelir. Bu duyguda daha çok acınan kimseden zararlı şeyleri, musibet ve belâları defetme özelliği vardır. رَؤُۧفٌ  (raûf) ise pek şiddetli şefkat sahibi demektir. اَلرَّحْمَةُ (rahmet), “acınan ve merhamet edilen kişiye iyilik etmeyi gerekli kılınan bir incelik ve şefkat” mânasındadır. رَح۪يمٌ  (rahîm) ise pek şiddetli rahmet ve merhamet sahibi olanları anlatan bir ifadedir.

Peygamberimiz (s.a.s.)’e, Allah’ın güzel isimlerinden ikisi olan “raûf” ve “rahîm” isimleri verilmiştir. Hiçbir peygambere bu iki isim birlikte vermemiş, ancak Peygamberimiz bu güzel vasıflarla vasıflandırılmıştır. Bu durum, Peygamberimiz’in Allah katındaki şeref ve yüceliğine işaret eder. Bu vasıfların bir gereği olarak Allah Teâlâ pek çok âyet-i kerîmede Peygamberine, mü’minlere karşı merhametli olmasını, onlara karşı yumuşak davranmasını ve onlara kol kanat germesini emreder. (bk. Hicr 15/88; Şu’arâ 26/215)

Bu ilâhî hitapların yüklü bulunduğu mânaları en derin duygularıyla hissedip anlayan Efendimiz (s.a.s.), müşfik bir annenin evlâdına olan düşkünlüğünden daha büyük bir muhabbetle biz ümmetine kol-kanat germiş, ömrü boyunca da; “Ümmetî, ümmetî…” diyerek yaşamıştır. Nitekim Rahmet Çağlayanı (s.a.s.) ashâbına şöyle buyuruyordu:

“Dikkat edin! Ben hayatımda sizin için bir emniyet vesîlesiyim. Vefât ettiğimde ise, kabrimde: «Yâ Rabbî, ümmetî ümmetî!..» diye ilk Sûr üfleninceye kadar nidâ edeceğim…” (Ali el-Mütteki, Kenzü’l-Ummâl, XIV, 414)

Nitekim Refîk-ı Âlâ’sına da; “Ümmetî, ümmetî…” diyerek göç etti.

Son nefesinde; “Ben sizi havz-ı kevserimin başında bekliyor olacağım...” diyerek bizlere olan muhabbet, şefkat ve düşkünlüğünü ifade buyurdu.

Hak dostu Ahmed er-Rufâî’de ümmet-i Muhammed’e karşı tecelli eden şu nebevî şefkat ve merhamet hissi gerçekten ne muhteşemdir:

Devamlı hizmetini gören Yakup (r.h.) anlatıyor:

“Efendim Ahmed er-Rufâî hasta oldu. Artık ölüm döşeğindeydi. Bunu anladım ve şöyle dedim:

«- Bu defa arûs[2] göründü…»

«- Evet, öyle olacak..» buyurdu. Hikmetini sordum; şöyle devam etti:

«- Bir takım işler cereyân etti. Biz onları ruhlarla satın aldık.» Sonra o işlerin ne olduğunu izah etti:

«- Halka büyük bir belâ geliyordu. Ben onu, kalan ömrümle onlardan satın aldım. Kendimi verdim.»

Bundan sonra yüzünü yere sürmeye başladı. Kaldırdığı zaman yüzü ve sakalı toprak olmuştu. Ağlıyor ve: «Af… af… Allahım! Bu halka gelecek belâ için beni tavan yap… gelen belâ üzerime gelsin!» (Velîler Ansiklopedisi, II, 517)

Şunu belirtmek gerekir ki, İslâm dinini tebliğ edecek kişiler, Resûlullah (s.a.s.)’in sayılan bu hususiyetlerine mümkün olduğu ölçüde sahip olmaya gayret göstermelidirler. Çünkü bu mümtaz vasıflar, İslâm’la bütünleşip onu temsil etmede ve insanların ruhlarına girerek onları bu ulvî dine cezp etmede anahtar vazîfesi görmektedir. Başarının sırrı bu ahlâkî kemâlde saklıdır. Ama hepsinden önemlisi, hoşumuza giden ve gitmeyen durumlar karşısında yalnız Allah’a yönelmek, O’na güvenip dayanmaktır:

[1] Terâne: Ses, sadâ, nağme, ezgi. Enîn: İnleme

[2] Arûs: Düğün gecesi. Burada “ölüm” anlamında kullanılmıştır. Çünkü Allah dostlarına göre ölüm, manevî bir muhabbetle sevgilinin sevdiğine kavuştuğu bir düğündür.


Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Allah'ın Peygamberini senası - ثناء الله على الحبيب المصطفى[]

ثناء الله على الحبيب المصطفى

فيما جاء من ذلك

مجيء المدح

و الثناء

و تعداد المحاسن ،

كقوله تعالى :

لقد جاءكم رسول من أنفسكم عزيز عليه ما عنتم حريص عليكم بالمؤمنين رؤوف رحيم

[ سورة التوبة /9 : الآية 128 ] .


صلي الله عليه وسلم&

Taha Suresi/135.ayet[]

TÂHÂ SURESİ 135. Ayeti Suat Yıldırım Meali

Mekke döneminde inmiştir. 135 âyettir.

Sûre, adını birinci âyette yer alan çok sırlara havi olan hurufu mukatta denilen harflerden almıştır.

Mesela Havamim sureler denen yani ha mim ile başlayan 21.22.23.24. cüzlerdeki sureler hep himaye (koruma) sureleridir. Bu sureleri En'am cüzü yani nimet cüzü yapıp hergün okumalı. Hatta mapustakine göndermeli. Ciltletip evde okumalı. Resmini çekip telefonda word dokuman yapıp okumalı.

قُلْ كُلٌّ مُّتَرَبِّصٌ فَتَرَبَّصُوا فَسَتَعْلَمُونَ مَنْ أَصْحَابُ الصِّرَاطِ السَّوِيِّ وَمَنِ اهْتَدَى

Ayet Transliterasyonu ve Sade Meali

Kul kullun muterebbisun fe terabbesû fe se ta'lemûne men ashâbu es sırâtı es seviyyi ve men ihtedâ

De ki: “Herkes beklemekte, öyleyse siz de bekleyin! Artık kim Sırat-ı Seviyye (Sıratı Mustakîm) ehlidir (üzerindedir) ve kim hidayete ermiştir, yakında bileceksiniz.”


İLAVE ÇOK ÖNEMLİ BİLGİ[]

Bediüzzaman Said Nursi en öenmli eseri olan LEM'ALAR adlı kitabı genelde bu ayetlerin tefsiri ile ilgilidir.

Lem'alardaki VİRD VE ZİKİRLER HERGÜN DUYARAK GÖZYAŞLARI İÇERİSİNDE OKUNSA İNŞALLAH TEZ ZAMANDA FELAHA ÇIKILIR.

Hem bu risaleyi okuyan müminler neyi niye okuduğunu, okuduğu kelimelerin kıymetini çok daha iyi anlar.

Mahpusda ya da büyük sıkıntada olanların ailelerine bir TAVSİYE[]

Bu ayetleri mapustakinden çok dışardaki okursa daha tesirlidir.

Özellikle her namazda Tevbe suresinin son iki ayeti okunabilir. Taha 135. Okunabilir.

Eğer teravih ağır geliyorsa, birer ayet okuyup, bir kere tesbih yani subhane rabbiyel ala veya subhane rabbiyelazim, deyebilir. Kişi birer kere dersede namazı kabuldur.

Mesela tahiyyatta sadece ettehiyyatü okusa kabuldur.

Böylelikle teravih ağır gelmemeye başlar.

Kendini iyi hissettikçe 3 kere tesbih eder, Salli barikleri de okumasına ilave edebilir. Mümkünse selamdan önce hadisde emredilen dikkat edin salli bark tavsiye edilendir. Emredilen "Allahumme inni euzu bike min azabı cehennem ve azaı kabri ven niran . Ve euzu bike min fitnetil mesih-ud deccal ve min fitnetil mahya ve memat" istiazesi mutlaka yapılmalıdır. Özellikle farz namazlarda selamdan önce.

Ramazan'ın son on gününde "ya mutik ar-rikab" yani "boyunduruk altındakini (esir, mapus, KHK lıyı vs) serbest bırakan" münacatını her namaz öncesi ve sonrası yapmak çok faydalıdır. Sonunda "Etlıkna sarahan cemilen" yani "Sal bizi Yarab, Cemile olarak" diye nida edip inlemeli.

Senden başka gidilecek kapı yok, demeli.

Bu inleme karşısında ne Yezidiler ne Şimirler kalır.

Yıkılır giderler.

BİR MAPUSHANE ANISI[]

1000 küsür yılla yargılanan 10 çuval evrak dosyası olan birisinin tahliye vakası[]

Mapushanede benim koğuşumda, Baransu ile beraber 1000 küsür yılla yargılanan bir emniyet müdürü vardı.

Müdüre bir gün dedim ki, eğer sen bu mapustan çıkarsan burada olan herkes çıkar, dedim.

O da bana dedi ki; bak ben, her namazdan sonra müezzinliği kimseye bırakmıyorum, tevbe suresinin son iki ayeti ve Ali imranın 17. 18. ayeti ile 26. ayetini sesli okuyorum, dedi.

Farz namazın ardından yapılan dualar makbul olduğu için herkes okusun diye okuyorum, dedi.

Göreceksin ben çıkacağım, dedi.

Hakikaten de 2 sene sonra çıktı.

Olmayan ve asla olmayacak bir şey oldu.

Ankara'dan bir dava bu kadar uzun sürmez denerek, başka bir heyet atandı özel olarak. Bağırış çağırış 5 celseden sonra, siz infaz timisiniz, özel olarak bizi infaz etmek için Ankara'dan atandınız, doğal hakim ilkesine aykırıdır. Reddi hakim talepleri arasında son celsede yargılananların %95 i yattıkları süreden tahliye edildi.

Gerçi eski yerel mahkeme hakimleri insaflı idi, ama uzun süre tutukluluktan tahliye ederseler başlarına bir şey gelmesinden korkuyordular. Zira davanın müdahilleri Cumhurbaşkanı vsçok büyüktü.

Ve o 1000 yıla yargılanan şu anda dışarda.

Tahliyesi de enteresan oldu;[]

Öğle yemeği vaktinde gardiyan geliyor segbisden duruşman var diye; o da, yemek yemedim. kan şekerim yükselir, diyor. Yeyim sonra geliyim, diyor. Gardiyan diyor ki al bir tabak ve kaşık ben sana dışarda yediririm. O da alıyor ve dışarda yiyor. Normalde bırakın tabağı hele kaşığı, çay kaşığı bile koğuştan vermezlç. Koca kaşıkla dışarı çıkmak hiç mümkün değil yani. Ama nasibi kesilmiş koğuştan bir kere. Öğle yemeğini dışarıda yiyor. Ve son duruşmanın bitiminde tahiliye oluyor. Rızkınız kesilince çıkıyorsunuz, dedi. Bana o öğle yemeği koğuşta nasip olmadı, diyordu.

Ama dua çok önemli..

Mapustaki rızkınızın süresi, ancak dua ile Allah kısaltır.

Duadan duru olmayın ey allahın kulları,

buyurdu, peygamber efendimiz.


Tevbe suresinden iyi ile kötü ameli karıştıran itirafçılara ayet[]

وَاٰخَرُونَ اعْتَرَفُوا بِذُنُوبِهِمْ خَلَطُوا عَمَلاً صَالِحاً وَاٰخَرَ سَيِّئاًۜ عَسَى اللّٰهُ اَنْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

Diğer bir takımı ise günahlarını itiraf ettiler ve iyi bir amel ile diğer bir kötüyü karıştırdılar, ola ki Allah tevbelerini kabul ede, çünkü Allah Gafurdur, Rahimdir.

Tevbe suresinin son iki ayeti tefsirlerde[]

=Hülâsatül Beyân Fî Tefsîr'il Kur'ân: Konyalı Mehmet Vehbi Efendi[]

Vâcib Tealâ münafıkların nifak ve inad üzere devam ettiklerini beyandan sonra ayıplanın beyan eden bir sûre nazil olduğunda vâki olan hallerini beyan etmek üzere :

أحد ثم بأنهم قوم انصرفوا ل يفقهون قلوبهمهللاصرف من يراكم هل ما أنزلت سورة نظر بعضهم إلى بعض وإذا ﴿127﴾

buyuruyor.

[Münafıkların hallerini beyan eder bir sûre nazil olduğunda bazıları bazılarına bakarak «Sizi müminlerden bir kimse görür mü?» diyerek oldukları mahalden giderler. Allah-u Tealâ onların kalplerini imandan sarf ve tağyir etti. Zira; onlar vahiy nazil olan meclisten bırakıp gitmeleriyle imandan nefret ve küfrüzere devam ettiklerinden Allah-u Tealâ onlara imanı tevfik etmemekle kalpleri küfrüzere mühürlendi. Çünkü; onlar menfaat ve mazarratı fehmetmez bir kavm-i cahillerdir.]

Binaenaleyh; imanın lüzumu hakkında gelen delillere nazar ederek iradelerini imana sarfetmezler ki, iman etmeye muvaffak olsunlar.

Fahri Râzi'nin beyanı veçhile münafıkların hallerini beyan eder her ne zaman bir sûre nazil olsa, kendilerine mahsus ve ta'nü istihzayı müs'ir bakışla birbirlerine bakarlar ve «Sizin bu bakışınızı müminler tarafından bir gören var mı? Eğer gören varsa böyle hakaaret üzere bakışınız hakkınızda zarar olur» derler ve oldukları mahalden dağılır giderler ki, bu sûrenin nazil olmasından hoşnud olmadıkları cihetle o meclisten firara mecbur olurlardı.

Elyevm ahkâm-ı şer'iyeden memnun olmayan münafıkların halleri de böyledir. ***


Vâcib Tealâ şu sûrede beyan olunan ahkâmın nâsa tebliğini Resûlüne emir buyurduktan sonra Resûlullah’ın kendi cinslerinden şefkatli bir peder mesabesinde olduğunu ve tabib-i hazıkın ebdanı tedavi ettiği gibi Resûlullah’ın da ervahı tedavi ettiğini beyan etmek üzere : عليكم بالمؤمنين رؤوف رحيم ﴾

128 ﴿ لقد جاءكم رسول من أنفسكم عزيز عليه ما عنتم حريص

buyuruyor.

[Allah-u Tealâ hakkı için size kendi cinsinizden büyük bir resûl geldi ki, o resûlün hâl ü şanı; size meşakkat verecek şey kendi üzerine gayet ağır olur ve sizin su-u akıbete duçar olmanızdan endişe eder. Ve sizin birtakım sevilmeyecek şeylere tesadüf etmenizden korkar ve sizin bir cüz'î meşakkat görmeniz o resûl üzerine gaayet büyük birşey olur. Binaenaleyh; sizi meşakkatli olan şeylerden sakınır, sizin imanınızı ve ıslah-ı halinizi şiddetle arzu eder. Zira; Resûlullah müminlerin cemiini esirgeyici ve cümlesine lûtuf ve ihsan edicidir.]

Bu âyet-i celile; şu sûrenin müştemil olduğu tekâlif-i şâkkayı kabule ümmet-i Muhammedi teşvik eder. Çünkü Resûlullah’ın ümmetine re'fetini ve merhametini ve ümmetinin imanına, ıslah-ı haline hırsını, meşakkatli olan şeylerden esirgemesini beyan etmek; tekâlifinin cümlesi merhametten hâlî olmadığını beyan etmektir.

Zira; bir şefkatli peder evlâdını her ne kadar te'dibât-ı şâkkayla te'dib ederse de pederin şefkati ma'lûm olunca evlâdı indinde bu te'dibât lûtuf ve ihsandan ma'dud olur.

Kezalik bir tabib-i hazıkın hazakati ma'lûm olunca vermiş olduğu acı ve suûbetli ilâcı isti'mâlden hasta çekinmez. Her ne kadar acıysa da seve seve isti'mâl eder. Çünkü; tabibin hazakatından emindir. î

şte bu sûre-i celilede vâki olan tekâlif ekseriyetle kâfirlerle kıtale ve ceng ü cidale müteallik olduğu cihetle nüfus-u beşer üzerine müşkül ise de Resûlullah’ın şefkat ve merhametini, re'fet ve atufetini bilen kimselere gaayet kolaydır. Binaenaleyh; kabul edip mucibiyle amel etmekten çekinmezler.

Zira bu tekâlifi kabul; enva'-ı hayratı camidir. ***

Vâcib Tealâ Resûlünün evsafını beyandan sonra şu tekâlifi kabul etmek lâzımken kabulden imtina edenlere karşı Resûlullah’ın vaziyetini beyan etmek üzere :

(129) 5 e · : buyuruyor.

[Eğer onlar sana imandan iraz ederlerse onların bu irazlarına karşı yâ Ekrem'er Rusûl !

((Bana Rabbim kâfidir. Zira; ma'bud-u bilhak olmadı, illâ o Allah-u Tealâ oldu. Binaenaleyh; benim umuruma kâfi ancak odur. Ben ancak Allah-u Tealâ üzerine tefviz-i umur ederim» demekle i'raz edenlere cevap ver ve «Benim tefviz-i umur ettiğim Allah-u Tealâ; büyük olan Arş-ı Alâ'nın rabbi ve sahibidir» de ki iman etmeyenleri tehdid olsun.]


Tefsir-i Müyesser : التفسير الميسر : لقد جاءكم رسول من أنفسكم عزيز عليه ما[]

لقد جاءكم أيها المؤمنون رسول من قومكم، يشق عليه ما تلقون من المكروه والعنت، حريص على إيمانكم وصلاح شأنكم، وهو بالمؤمنين كثير الرأفة والرحمة.

El Muhrasar Fit-Tefsir: المختصر في التفسير : شرح المعنى باختصار[]

لقد جاءكم - يا معشر العرب - رسول من جنسكم، فهو عربي مثلكم، شاقٌّ عليه ما يشقُّ عليكم، شديدة رغبته في هدايتكم والعناية بكم، وهو بالمؤمنين خاصة كثير العطف والرحمة.

Tefsiri-i Celaleyn: تفسير الجلالين : معنى و تأويل الآية 128[]

«لقد جاءكم رسول من أنفسكم» أي منكم: محمد صلى الله عليه وسلم «عزيز» شديد «عليه ما عَنِتُّم» أي عنتكم، أي مشقتكم ولقاءكم المكروه «حريص عليكم» أن تهتدوا «بالمؤمنين رءوف» شديد الرحمة «رحيم» يريد لهم الخير.

Tefsir-i Sadi: تفسير السعدي : لقد جاءكم رسول من أنفسكم عزيز عليه ما[]

يمتن ‏[‏تعالى‏]‏ على عباده المؤمنين بما بعث فيهم النبي الأمي الذي من أنفسهم، يعرفون حاله، ويتمكنون من الأخذ عنه، ولا يأنفون عن الانقياد له، وهو ـ صلى الله عليه وسلم ـ في غاية النصح لهم، والسعي في مصالحهم‏.‏‏{‏عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ‏}‏ أي‏:‏ يشق عليه الأمر الذي يشق عليكم ويعنتكم‏.‏‏{‏حَرِيصٌ عَلَيْكُمْ‏}‏ فيحب لكم الخير، ويسعى جهده في إيصاله إليكم، ويحرص على هدايتكم إلى الإيمان، ويكره لكم الشر، ويسعى جهده في تنفيركم عنه‏.‏ ‏{‏بِالْمُؤْمِنِينَ رَءُوفٌ رَحِيمٌ‏}‏ أي‏:‏ شديد الرأفة والرحمة بهم، أرحم بهم من والديهم‏.‏ولهذا كان حقه مقدمًا على سائر حقوق الخلق، وواجب على الأمة الإيمان به، وتعظيمه، وتعزيره، وتوقيره

Tefsir-i Bağavi: تفسير البغوي : مضمون الآية 128 من سورة التوبة[]

قوله تعالى : ( لقد جاءكم رسول من أنفسكم ) تعرفون نسبه وحسبه ، قال السدي : من العرب ، من بني إسماعيل .

قال ابن عباس : ليس من العرب قبيل إلا وقد ولدت النبي صلى الله عليه وسلم ، وله فيهم نسب .

وقال جعفر بن محمد الصادق : لم يصبه شيء من ولاد الجاهلية من زمان آدم عليه السلام .

أخبرنا أحمد بن إبراهيم الشريحي ، أخبرنا أحمد بن محمد بن إبراهيم الثعلبي ، أخبرنا عبد الله بن حامد ، حدثنا حامد بن محمد ، أخبرنا علي بن عبد العزيز ، حدثنا محمد بن أبي نعيم ، حدثنا هشيم ، حدثني المدني - يعني : أبا معشر - عن أبي الحويرث ، عن ابن عباس رضي الله عنهما قال : قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : " ما ولدني من سفاح أهل الجاهلية شيء ، ما ولدني إلا نكاح كنكاح الإسلام " .

وقرأ ابن عباس والزهري وابن محيصن " من أنفسكم " بفتح الفاء ، أي : من أشرفكم وأفضلكم .

( عزيز عليه ) شديد عليه ، ( ما عنتم ) قيل " ما " صلة أي : عنتكم ، وهو دخول المشقة والمضرة عليكم .

وقال القتيبي : ما أعنتكم وضركم .

وقال ابن عباس رضي الله عنهما : ما ضللتم .

وقال الضحاك والكلبي : ما أتممتم .

( حريص عليكم ) أي : على إيمانكم وصلاحكم .

وقال قتادة : حريص عليكم أي : على ضالكم أن يهديه الله ، ( بالمؤمنين رءوف رحيم ) قيل: رءوف بالمطيعين رحيم بالمذنبين .

Tefsir-İ Vasit :التفسير الوسيط : ويستفاد من هذه الآية[]

وجمهور المفسرين على أن الخطاب في قوله- سبحانه -: لَقَدْ جاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ أَنْفُسِكُمْ للعرب: فهو كقوله: هُوَ الَّذِي بَعَثَ فِي الْأُمِّيِّينَ رَسُولًا مِنْهُمْ.

أى: لقد جاءكم- يا معشر العرب- رسول كريم «من أنفسكم» أى: جنسكم، ومن نسبكم، فهو عربي مثلكم، فمن الواجب عليكم أن تؤمنوا به وتطيعوه.

فالمقصود من هذه الجملة الكريمة ترغيب العرب في الإيمان بالنبي صلى الله عليه وسلم وفي طاعته وتأييده، فإن شرفهم قد تم بشرفه، وعزهم بعزه، وفخرهم بفخره، وهم في الوقت نفسه قد شهدوا له في صباه بالصدق والأمانة والعفاف وطهارة النسب، والأخلاق الحميدة.

قال القرطبي: قوله «من أنفسكم» يقتضى مدحا لنسب النبي صلى الله عليه وسلم وأنه من صميم العرب وخالصها، وفي صحيح مسلم عن وائلة بن الأسقع قال: سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول: «إن الله اصطفى كنانة من ولد إسماعيل، واصطفى قريشا من كنانة، واصطفى من قرش بنى هاشم، واصطفاني من بنى هاشم» وعنه صلى الله عليه وسلم أنه قال: «إنى من نكاح ولست من سفاح» .

وقال الزجاج إن الخطاب في الآية الكريمة لجميع البشر، لعموم بعثته صلى الله عليه وسلم، ومعنى كونه صلى الله عليه وسلم «من أنفسكم» أنه من جنس البشر.

ويبدو لنا أن الرأى الأول أرجح لأن الآية الكريمة ليست مسوقة لإثبات رسالته صلى الله عليه وسلم وعمومها، وإنما هي مسوقة لبيان منته وفضله- سبحانه - على العرب، حيث أرسل خاتم أنبيائه منهم، فمن الواجب عليهم أن يؤمنوا به، لأنه ليس غريبا عنهم، وإذا لم يؤمنوا به تكون الحجة عليهم ألزم، والعقوبة لهم أعظم.

وقوله: عَزِيزٌ عَلَيْهِ ما عَنِتُّمْ أى: شديد وشاق عليه عنتكم ومشقتكم، لكونه بعضا منكم فهو يخاف عليكم سوء العاقبة، والوقوع في العذاب.

يقال: عزّ عليه الأمر أى صعب وشق عليه، والعنت المشقة والتعب ومنه قولهم: أكمة عنوت، إذا كانت شاقة مهلكة، والفعل عنت بوزن فرح.

وقوله: حَرِيصٌ عَلَيْكُمْ أى: حريص على إيمانكم وهدايتكم وعزتكم وسعادتكم في الدنيا والآخرة.

والحرص على الشيء معناه: شدة الرغبة في الحصول عليه وحفظه.

وقوله: «بالمؤمنين رءوف رحيم» أى: شديد الرأفة والرحمة بكم- أيها المؤمنون- والرأفة عبارة عن السعى في إزالة الضرر، والرحمة عبارة عن السعى في إيصال النفع، فهو صلى الله عليه وسلم يسعى بشدة في إيصال الخير والنفع للمؤمنين، وفي إزالة كل مكروه عنهم.

قال بعضهم: لم يجمع الله-تبارك وتعالى- لأحد من الأنبياء اسمين من أسمائه إلا للنبي صلى الله عليه وسلم فإنه قال «بِالْمُؤْمِنِينَ رَؤُفٌ رَحِيمٌ» وقال عن ذاته- سبحانه - إِنَّ اللَّهَ بِالنَّاسِ لَرَؤُفٌ رَحِيمٌ.

Tefsir-i İbn-i Kesir: لقد جاءكم رسول من أنفسكم عزيز عليه ما: تفسير ابن كثير[]

يقول تعالى ممتنا على المؤمنين بما أرسل إليهم رسولا من أنفسهم ، أي: من جنسهم وعلى لغتهم ، كما قال إبراهيم ، عليه السلام : { ربنا وابعث فيهم رسولا منهم } [ البقرة : 129 ] ، وقال تعالى : { لقد من الله على المؤمنين إذ بعث فيهم رسولا من أنفسهم } [ آل عمران : 164 ] ، وقال تعالى : { لقد جاءكم رسول من أنفسكم } أي: منكم وبلغتكم ، كما قال جعفر بن أبي طالب للنجاشي ، والمغيرة بن شعبة لرسول كسرى : إن الله بعث فينا رسولا منا ، نعرف نسبه وصفته ، ومدخله ومخرجه ، وصدقه وأمانته ، وذكر الحديث .

وقال سفيان بن عيينة ، عن جعفر بن محمد ، عن أبيه في قوله تعالى : { لقد جاءكم رسول من أنفسكم } قال : لم يصبه شيء من ولادة الجاهلية ، وقال صلى الله عليه وسلم : " خرجت من نكاح ، ولم أخرج من سفاح " . وقد وصل هذا من وجه آخر ، كما قال الحافظ أبو محمد الحسن بن عبد الرحمن الرامهرمزي في كتابه " الفاصل بين الراوي والواعي " : حدثنا أبو أحمد يوسف بن هارون بن زياد ، حدثنا ابن أبي عمر ، حدثنا محمد بن جعفر بن محمد قال : أشهد على أبي لحدثني ، عن أبيه ، عن جده ، عن علي قال : قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : " خرجت من نكاح ولم أخرج من سفاح ، من لدن آدم إلى أن ولدني أبي وأمي لم يمسني من سفاح الجاهلية شيء " .

وقوله : { عزيز عليه ما عنتم } أي: يعز عليه الشيء الذي يعنت أمته ويشق عليها ؛ ولهذا جاء في الحديث المروي من طرق عنه أنه قال : " بعثت بالحنيفية السمحة " وفي الصحيح : " إن هذا الدين يسر " وشريعته كلها سهلة سمحة كاملة ، يسيرة على من يسرها الله تعالى عليه .

{ حريص عليكم } أي: على هدايتكم ووصول النفع الدنيوي والأخروي إليكم .

قال الطبراني : حدثنا محمد بن عبد الله الحضرمي ، حدثنا محمد بن عبد الله بن يزيد المقرئ ، حدثنا سفيان بن عيينة ، عن فطر ، عن أبي الطفيل ، عن أبي ذر قال . تركنا رسول الله صلى الله عليه وسلم وما طائر يقلب جناحيه في الهواء إلا وهو يذكرنا منه علما - قال : وقال صلى الله عليه وسلم : " ما بقي شيء يقرب من الجنة ويباعد من النار إلا وقد بين لكم " .

وقال الإمام أحمد : حدثنا [ أبو ] قطن ، حدثنا المسعودي ، عن الحسن بن سعد ، عن عبدة النهدي ، عن عبد الله بن مسعود قال : قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : " إن الله لم يحرم حرمة إلا وقد علم أنه سيطلعها منكم مطلع ، ألا وإني آخذ بحجزكم أن تهافتوا في النار ، كتهافت الفراش ، أو الذباب " .

وقال الإمام أحمد : حدثنا حسن بن موسى ، حدثنا حماد بن سلمة ، عن علي بن زيد بن جدعان ، عن يوسف بن مهران ، عن ابن عباس : أن رسول الله صلى الله عليه وسلم أتاه ملكان ، فيما يرى النائم ، فقعد أحدهما عند رجليه والآخر عند رأسه . فقال الذي عند رجليه للذي عند رأسه : اضرب مثل هذا ومثل أمته . فقال : إن مثله ومثل أمته كمثل قوم سفر انتهوا إلى رأس مفازة فلم يكن معهم من الزاد ما يقطعون به المفازة ولا ما يرجعون به ، فبينما هم كذلك إذ أتاهم رجل في حلة حبرة فقال : أرأيتم إن وردت بكم رياضا معشبة ، وحياضا رواء أتتبعوني ؟ فقالوا : نعم . قال : فانطلق بهم ، فأوردهم رياضا معشبة ، وحياضا رواء ، فأكلوا وشربوا وسمنوا ، فقال لهم : ألم ألقكم على تلك الحال ، فجعلتم لي إن وردت بكم رياضا معشبة وحياضا رواء أن تتبعوني ؟ فقالوا : بلى . قال : فإن بين أيديكم رياضا هي أعشب من هذه ، وحياضا هي أروى من هذه ، فاتبعوني . فقالت طائفة : صدق ، والله لنتبعنه وقالت طائفة : قد رضينا بهذا نقيم عليه .

وقال البزار : حدثنا سلمة بن شبيب وأحمد بن منصور قالا حدثنا إبراهيم بن الحكم بن أبان حدثنا أبي ، عن عكرمة عن أبي هريرة ، رضي الله عنه ؛ أن أعرابيا جاء إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم ليستعينه في شيء - قال عكرمة : أراه قال : " في دم " - فأعطاه رسول الله صلى الله عليه وسلم شيئا ، ثم قال : " أحسنت إليك ؟ " قال الأعرابي : لا ولا أجملت . فغضب بعض المسلمين ، وهموا أن يقوموا إليه ، فأشار رسول الله إليهم : أن كفوا . فلما قام رسول الله صلى الله عليه وسلم وبلغ إلى منزله ، دعا الأعرابي إلى البيت ، فقال له : " إنك جئتنا فسألتنا فأعطيناك ، فقلت ما قلت " فزاده رسول الله صلى الله عليه وسلم شيئا ، وقال : " أحسنت إليك ؟ " فقال الأعرابي : نعم ، فجزاك الله من أهل وعشيرة خيرا . قال النبي صلى الله عليه وسلم : " إنك جئتنا تسألنا فأعطيناك ، فقلت ما قلت ، وفي أنفس أصحابي عليك من ذلك شيء ، فإذا جئت فقل بين أيديهم ما قلت بين يدي ، حتى يذهب عن صدورهم " . قال : نعم . فلما جاء الأعرابي . قال إن صاحبكم كان جاءنا فسألنا فأعطيناه ، فقال ما قال ، وإنا قد دعوناه فأعطيناه فزعم أنه قد رضي ، [ كذلك يا أعرابي ؟ ] قال الأعرابي : نعم ، فجزاك الله من أهل وعشيرة خيرا . فقال النبي صلى الله عليه وسلم : " إن مثلي ومثل هذا الأعرابي كمثل رجل كانت له ناقة ، فشردت عليه ، فاتبعها الناس فلم يزيدوها إلا نفورا . فقال لهم صاحب الناقة : خلوا بيني وبين ناقتي ، فأنا أرفق بها ، وأعلم بها . فتوجه إليها وأخذ لها من قتام الأرض ، ودعاها حتى جاءت واستجابت ، وشد عليها رحلها وإنه لو أطعتكم حيث قال ما قال لدخل النار " . ثم قال البزار : لا نعلمه يروى إلا من هذا الوجه . قلت : وهو ضعيف بحال إبراهيم بن الحكم بن أبان ، والله أعلم .

وقوله : { بالمؤمنين رءوف رحيم } كما قال تعالى : { واخفض جناحك لمن اتبعك من المؤمنين . فإن عصوك فقل إني بريء مما تعملون . وتوكل على العزيز الرحيم } [ الشعراء : 215 - 217 ] .

وهكذا أمره تعالى .

Tefsir-i Kurtubi تفسير القرطبي : معنى الآية 128 من سورة التوبة[]

قوله تعالى لقد جاءكم رسول من أنفسكم عزيز عليه ما عنتم حريص عليكم بالمؤمنين رءوف رحيمهاتان الآيتان في قول أبي أقرب القرآن بالسماء عهدا .

وفي قول سعيد بن جبير : آخر ما نزل من القرآن واتقوا يوما ترجعون فيه إلى الله على ما تقدم .

فيحتمل أن يكون قول أبي : أقرب القرآن بالسماء عهدا بعد قوله : واتقوا يوما ترجعون فيه إلى الله . والله أعلم .

والخطاب للعرب في قول الجمهور ، وهذا على جهة تعديد النعمة عليهم في ذلك ; إذ جاء بلسانهم وبما يفهمونه ، وشرفوا به غابر الأيام .

وقال الزجاج : هي مخاطبة لجميع العالم والمعنى : لقد جاءكم رسول من البشر ; والأول أصوب .

قال ابن عباس : ما من قبيلة من العرب إلا ولدت النبي صلى الله عليه وسلم فكأنه قال : يا معشر العرب لقد جاءكم رسول من بني إسماعيل .

والقول الثاني أوكد للحجة أي هو بشر مثلكم لتفهموا عنه وتأتموا به .

قوله تعالى من أنفسكم يقتضي مدحا لنسب النبي صلى الله عليه وسلم وأنه من صميم العرب وخالصها .

وفي صحيح مسلم عن واثلة بن الأسقع قال : سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول : إن الله اصطفى كنانة من ولد إسماعيل واصطفى قريشا من كنانة واصطفى من قريش بني هاشم واصطفاني من بني هاشم .

وروي عنه صلى الله عليه وسلم أنه قال : إني من نكاح ولست من سفاح .

معناه أن نسبه صلى الله عليه وسلم إلى آدم عليه السلام لم يكن النسل فيه إلا من نكاح ولم يكن فيه زنا .

وقرأ عبد الله بن قسيط المكي من " أنفسكم " بفتح الفاء من النفاسة ; ورويت عن النبي صلى الله عليه وسلم وعن فاطمة رضي الله عنها أي جاءكم رسول من أشرفكم وأفضلكم من قولك : شيء نفيس إذا كان مرغوبا فيه .

وقيل : من أنفسكم أي أكثركم طاعة .

قوله تعالى عزيز عليه ما عنتم أي يعز عليه مشقتكم .

والعنت : المشقة ; من قولهم : أكمة عنوت إذا كانت شاقة مهلكة .

وقال ابن الأنباري : أصل التعنت التشديد ; فإذا قالت العرب : فلان يتعنت فلانا ويعنته فمرادهم يشدد عليه ويلزمه بما يصعب عليه أداؤه .

وقد تقدم في ( البقرة ) .

و " ما " في ( ما عنتم ) مصدرية ، وهي ابتداء و ( عزيز ) خبر مقدم .

ويجوز أن يكون ( ما عنتم ) فاعلا بعزيز ، و ( عزيز ) صفة للرسول ، وهو أصوب .

وكذا حريص عليكم وكذا رءوف رحيم رفع على الصفة .

قال الفراء : ولو قرئ عزيزا عليه ، ما عنتم حريصا رءوفا رحيما ، نصبا على الحال ، جاز .

قال أبو جعفر النحاس : وأحسن ما قيل في معناه مما يوافق كلام العرب ما حدثنا أحمد بن محمد الأزدي قال حدثنا عبد الله بن محمد الخزاعي قال سمعت عمرو بن علي يقول : سمعت عبد الله بن داود الخريبي يقول في قوله عز وجل : لقد جاءكم رسول من أنفسكم عزيز عليه ما عنتم قال : أن تدخلوا النار ،حريص عليكم قال : أن تدخلوا الجنة .

وقيل : حريص عليكم أن تؤمنوا .

وقال الفراء : شحيح بأن تدخلوا النار .

والحرص على الشيء : الشح عليه أن يضيع ويتلف .

بالمؤمنين رءوف رحيم الرءوف : المبالغ في الرأفة والشفقة .

وقد تقدم في ( البقرة ) معنى رءوف رحيم مستوفى .

وقال الحسين بن الفضل : لم يجمع الله لأحد من الأنبياء اسمين من أسمائه إلا للنبي محمد صلى الله عليه وسلم ; فإنه قال : بالمؤمنين رءوف رحيم وقال : إن الله بالناس لرءوف رحيم .

وقال عبد العزيز بن يحيى : نظم الآية لقد جاءكم رسول من أنفسكم عزيز حريص بالمؤمنين رءوف رحيم ، عزيز عليه ما عنتم لا يهمه إلا شأنكم ، وهو القائم بالشفاعة لكم فلا تهتموا بما عنتم ما أقمتم على سنته ; فإنه لا يرضيه إلا دخولكم الجنة .


Kaynaklar[]

İç linkler[]


Dış linkler[]

Şablon:Tevbe suresi

Advertisement