Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
Adobe Post 20190504 050619

İşi Allah'a bırakıp kadere razı olma

İsmail Hakkı Bursevi Ruh-ul Beyan Tefsiri En'am suresi[]

Güzel kokunun kaynağı İbrahimidir.


(Tevekkül)

Salihlerden biri buyurdular:

Senelerden bir sene haccettim. O sene sıcak kavurucuydu. Bir gün Hicaz toprağının yarısına varmıştık. Hacılardan ayrıldım. Biraz gafil olup uykuya daldım...

Geceleyin uyandığımda, sahrada kendimi yalnız gördüm. Önüme bir şahıs belirdi. Hızla ona gittim. Bir de baktım ki, emred (tüysüz) bir gençti. Yüzünde hiçbir nebat (tüy) yoktu. Sanki parlak bir ay ve aydınlatıcı bir güneşti. Üzerinde, seyyar, rahat ve refah eseri vardı.

Ben ona;

Selâmün aleyküm ey genç!" dedim...

O;

Ve aleyke's-Selâm ve rahmetüllahi ve berekâtühû! (Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi senin üzerine olsun) ey İbrahim!" dedi.

Ben bütün şaşkınlık ve acâib ile ona taaccüp ettim. Ve onun işi bana çok şüpheli ve acâib geldi. Ben;

Ey genç! Subhânellâhî Sen daha önce beni görmediğin halde; beni nereden tanıdın?" demeye mâlik olamadan;

O genç bana:

Ey ibrahim! Ben bildiğimden bu ana dek hiç câhil olmadım ve ben vâsıl olduğum zamandan itibaren hiçbir vakit, inkıtâ'ya uğramadım!" dedi. Ben ona;

Seni çok hararetli, çok sıcak ve kuraklık bir senede çöle ve sahralara düşüren nedir?" diye sordum. O bana cevap verdi:

Ben Allahtan başkasına (yani mâsivâ'ya) asla ünsiyet kurmadım ve ondan başkasını refik (dost) edinmedim! Ve ben külliyen münkati olup ve tamamen ona kulluğumu ikrar ediyorum!"

O gence sordum:

Yemek ve içmek neredendir?" O bana:

Mahbub, bana tekeffül etti, rızkıma kefil oldu!" Ben de: Vallahi sana zikrettiğim şeyden dolayı senin için korkuyorum!" O genç, gözlerinden yanaklarının üzerine inciler gibi yaşlar akıtarak şöyle buyurdu:

Eğer acıkırsam; "zikrullah", beni doyurur! Ve ben "hamdüllah" (Allâhü Teâlâ hazretlerinin hamdi) ile

Asla susamam! Eğer ben zayıf düşersem;

Allâhü Teâlâ hazretlerinden beni yükleyeni (ve beni taşıyan) görürüm!

Beni ta Hicaz'dan ve Horasanın en uzak yerine taşırlar!" (Bunun üzerine) ben ona;

Ey genç! Allah aşkına, muhakkak ki bana ömrünün hakikatini (kaç yaşında olduğunu) bildir?" dedim O:

On iki (12) yaşındayım!"

Ondan rica ettim!

Arkadaşlarıma katılmam için bana dua etti.


(Ve orada kendisinden ayrıldım... Mekke'ye varıp)

Arafat'ta vakfe yapmaya muvaffak olduktan sonra, Harem-i şerife girdik. O genci orada Ka'be'nin örtülerine yapışmış bir halde gördüm. O genç ağlıyordu. Münâcâtta bulunuyordu. Sonra o genç, secdeye kapandı. Öldü ve Allâhü Teâlâ hazretlerinin rahmetine kavuştu.

Daha sonra o genci rüyamda gördüm. Ve ona;

İlâh'ın sana nasıl muamele etti?" diye, sordum. O:

Beni (azamet ve rahmetinin) önünde durdurdu ve bana; Senin istek, arzun ve amacın nedir?" diye buyurdu. Ben;

Ey ilâhım ve Efendim! Benim istek, arzu ve gayem Sen'sin!" dedim. (3/87)

Allâhü Teâlâ hazretleri, bana buyurdu:

Sen gerçekten benim kulumsun! Senin benim katımda mertebelerin vardır; senden perdeleri kaldırmam gerekir!" dedi.

Bana:

Ne istiyorsun?" dedi.

Ben;

Ya Rabbi! Bulunduğum asra şefaatçi kılınmamı istiyorum!" dedim.

Allâhü Teâlâ hazretleri buyurdu:

Seni, senin asrına şefaatçi kıldım!"

(İbrahim k.s. buyurdular:)

Sonra o genç, elimi müsâfaha etti. (O günden itibaren) gördüğüm herkes bana;

Ey İbrahim! Senin elinin kokusu bütün insanlara yayılmaktadır! Ve insanları rahatsız etmektesin!" diyorlardı.

Bazı muhaddisler (sohbet ehli) buyurdular:

İbrahim (r.h.) hazretleri vefat edinceye kadar elinin (o güzel) kokusu asla geçmedi."

Allâhü Teâlâ hazretleri, geniş rahmetiyle ona rahmet etsin!"

Advertisement