Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
Disambig Bakınız: Tur Suresi/WP, Tur Suresi/VP
Zariyat Suresi Tur Suresi Necm Suresi
2010 Kur'an Yılında Mersin Yenişehir Kaymakamlığı İlçe Müftülüğünün Dünyanın En Kapsamlı Kur'an Portali Projesidir.
Disambig Bakınız: Tur suresi/MEAL, Tur suresi/VİDEO, Tur suresi/TEFSİR, Tur suresi/TEZHİB, Tur suresi/HAT, Tur suresi/FAZİLETİ, Tur suresi/HİKMETLERİ, Tur suresi/, Tur suresi/KERAMETLERİ, Tur suresi/AUDİO, Tur suresi/HADİSLER, Tur suresi/Elmalı orijinali, Tur suresi/Transkriptleri, Tur Suresi/NAKİLLER, Tur Suresi/Elmalılı Tefsiri


Ayet No
Ayet Metni
Elmalı Meali (Orijinali)
Japonca [1]
İngilizce Meali (M. Pickthall)
49/0
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.
慈悲あまねく慈愛深きアッラーの御名において。
In the name of Allah, the Beneficent, the Merciful
49/1
وَالطُّورِ
Kasem olsun o Tura
かの(啓示の)山にかけて(誓う)。
By the Mount,
وَكِتَابٍ مَسْطُورٍ
Ve yayılmış bir verakta
整然と書き記された啓典にかけて,
And a Scripture inscribed
فِي رَقٍّ مَنْشُورٍ
Yazılmış bir kitaba
巻かれていない羊皮紙に,
On fire parchment unrolled,
وَالْبَيْتِ الْمَعْمُورِ
Ve beyti ma'mûra
不断に詣でられる聖殿にかけて,
And the House frequented,
وَالسَّقْفِ الْمَرْفُوعِ
Ve sakfi merfûa
高く掲げられた天蓋にかけて,
And the roof exalted,
49/6
وَالْبَحْرِ الْمَسْجُورِ
Bahri mescûre ki
漲り(温?)れる大洋にかけて(誓う)。
And the sea kept filled,
إِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ لَوَاقِعٌ
Rabbının azâbı olacak muhakkak
本当に主の懲罰は必ず下る。
Lo! the doom of thy Lord will surely come to pass;
مَا لَهُ مِنْ دَافِعٍ
Yoktur onu hiç bir def'edecek
それは避け得ない。
There is none that can ward it off.
يَوْمَ تَمُورُ السَّمَاءُ مَوْرًا
O gün ki Sema bir çalkanış çalkanır
その日,天は大いにゆらゆらと揺れ,
On the day when the heaven will heave with (awful) heaving,
وَتَسِيرُ الْجِبَالُ سَيْرًا
Dağlar da bir yürüyüş yürür
また山々は揺ぎ動くであろう。
And the mountains move away with (awful) movement,
فَوَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ
Vay artık o gün o yalan diyenlere
その日,(真理を)虚偽であるとした者に災いあれ。
Then woe that day unto the deniers
الَّذِينَ هُمْ فِي خَوْضٍ يَلْعَبُونَ
Ki onlar daldıkları bir batakta oynayıp duruyorlar
虚しい事に戯れていた者たちに。
Who play in talk of grave matters;
يَوْمَ يُدَعُّونَ إِلَىٰ نَارِ جَهَنَّمَ دَعًّا
O gün ki Cehenneme bir kakılış kakılacaklar
かれらが(もの凄い力で)地獄の火の中に突き落されるその日,
The day when they are thrust with a (disdainful) thrust, into the fire of hell.
49/14
هَٰذِهِ النَّارُ الَّتِي كُنْتُمْ بِهَا تُكَذِّبُونَ
İşte diye: bu sizin o yalan deyip durduğunuz ateş
(こう言われよう。)「これこそは,あなたがたが虚偽であるとしていた地獄の業火である。
(And it is said unto them): This is the Fire which ye were wont to deny.
49/15
أَفَسِحْرٌ هَٰذَا أَمْ أَنْتُمْ لَا تُبْصِرُونَ
Buda mı sihir? Yoksa siz görmüyorsunuz?
これでも魔術なのか。それともあなたがたは,見えないのか。
Is this magic, or do ye not see?
49/16
اصْلَوْهَا فَاصْبِرُوا أَوْ لَا تَصْبِرُوا سَوَاءٌ عَلَيْكُمْ ۖ إِنَّمَا تُجْزَوْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
Yaslanın ona bakalım, ister sabredin, ister etmeyin, artık hepsi bir, hep yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz
あなたがたはそこで焼かれるがいい。あなたがたがそれを耐え忍んでも,忍ばなくても同じこと。あなたがたが行ったことに,報いられるだけである。」
Endure the heat thereof, and whether ye are patient of it or impatient of it is all one for you. Ye are only being paid for what ye used to do.
49/17
إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَنَعِيمٍ
Fakat korunan müttakıler Cennetler, ni'metler içinde
主を畏れた者たちは必ず楽園の歓びの中に置り,
Lo! those who kept their duty dwell in gardens and delight,
فَاكِهِينَ بِمَا آتَاهُمْ رَبُّهُمْ وَوَقَاهُمْ رَبُّهُمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ
Rablarının kendilerine verdiği ile zevkyab olmaktadırlar, rabları korumuştur da onları o Cahim azâbından
主がかれらに与えるものに歓喜し,また主が獄火の懲罰からかれらを救われたことを喜ぶ。
Happy because of what thee Lord hath given them, and (because) their Lord hath warded off from them the torment of hell fire.
49/19
كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
Yeyin için, afiyetler olsun çalıştığınız için
(かれらには言われよう。)「楽しんで食べ,且つ飲め。これもあなたがたの(善い)行いのためである」。
(And it is said until them): Eat and drink in health (as reward) for what ye used to do,
49/20
مُتَّكِئِينَ عَلَىٰ سُرُرٍ مَصْفُوفَةٍ ۖ وَزَوَّجْنَاهُمْ بِحُورٍ عِينٍ
Dayanarak, sıra sıra dizilmiş a'lâ koltuklara, eş etmişizdir de kendilerine güzel iri gözlü hurîleri
かれらは並べられたソファーに寄りかかり,われは美しい目の乙女たちをかれらの配偶者にするであろう。
Reclining on ranged couches. And We wed them unto fair ones with wide, lovely eyes.
49/21
[[وَالَّذِينَ آمَنُوا وَاتَّبَعَتْهُمْ ذُرِّيَّتُهُمْ بِإِيمَانٍ أَلْحَقْنَا بِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَمَا أَلَتْنَاهُمْ مِنْ عَمَلِهِمْ مِنْ شَيْءٍ ۚ كُلُّ امْرِئٍ بِمَا كَسَبَ رَهِينٌ]]
Ve İyman edenleri ki zürriyyetleri de iyman ile arkalarından gelmiş, zürriyyetlerini kendilerine ilhak etmişizdir, bununla beraber kendilerine amellerinden hiç bir şey eksiltmemişizdir, herkes kazancına bağlıdır
信仰する者たち,またかれらに従った信心深い子孫の者たち,われは,それらの者を(楽園において)一緒にする。かれらの凡ての行為に対し,少しも(報奨を)軽減しないであろう。誰もがその稼ぎにたいし,報酬を受ける。
And they who believe and whose seed follow them in faith, We cause their seed to join them (there), and We deprive them of naught of their (life's) work. Every man is a pledge for that which he hath earned.
49/22
وَأَمْدَدْنَاهُمْ بِفَاكِهَةٍ وَلَحْمٍ مِمَّا يَشْتَهُونَ
Birde onlara bir meyve ve içlerinin çekeceği bir et yetiştirmekteyizdir
またわれは果物,肉,その外かれらの望むものを与えよう。
And We provide them with fruit and meat such as they desire.
49/23
يَتَنَازَعُونَ فِيهَا كَأْسًا لَا لَغْوٌ فِيهَا وَلَا تَأْثِيمٌ
Orada bir peymâne çekiştirirler ki ne bir saçmalama vardır onda ne bir günaha sokma
かれらはそこで栗いに杯を交そう。その時にも虚しい話にふけることなく,乱暴も犯さない。
There the pass from hand to hand a cup wherein is neither vanity nor cause of sin.
49/24
وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ غِلْمَانٌ لَهُمْ كَأَنَّهُمْ لُؤْلُؤٌ مَكْنُونٌ
Bırıl bırıl da üzerlerine döner kendilerine mahsus hizmetciler, sanki sadeflerinde saklı inciler
かれらの周には,秘められた真珠のような子供が傅いて巡る。
And there go round, waiting on them menservants of their own, as they were hidden pearls.
49/25
وَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ يَتَسَاءَلُونَ
Ve ba'zısı ba'zısına dönmüş soruşuyorlardır
かれらは栗いに近寄って,尋ね合い,
And some of them draw near unto others, questioning,
49/26
قَالُوا إِنَّا كُنَّا قَبْلُ فِي أَهْلِنَا مُشْفِقِينَ
Demektedirler: evet biz bundan evvel ilimizde korkular içinde idik
言っていた。「以前,わたしたちは家族の間にいてもいつも気を遺っていた。
Saying: Lo! of old, when we were with our families, we were ever anxious;
49/27
فَمَنَّ اللَّهُ عَلَيْنَا وَوَقَانَا عَذَابَ السَّمُومِ
Bakınız Allah bize lûtf etti ve bizleri o semûm azâbından korudu
だがアッラーは,わたしたちに御恵・を与えられ,熱風の懲罰から御救い下された。
But Allah hath been gracious unto us and hath preserved us from the torment of the breath of Fire.
49/28
إِنَّا كُنَّا مِنْ قَبْلُ نَدْعُوهُ ۖ إِنَّهُ هُوَ الْبَرُّ الرَّحِيمُ
Evet biz bundan evvel ona duâ ediyor korumasını istiyorduk, hakikat o öyle keremkâr öyle rahîm
以前からわたしたちは,かれに祈っていたのです。本当にかれは恵・厚く,慈悲深き御方であられる」
Lo! we used to pray unto Him of old. Lo! He is the Benign, the Merciful.
49/29
فَذَكِّرْ فَمَا أَنْتَ بِنِعْمَتِ رَبِّكَ بِكَاهِنٍ وَلَا مَجْنُونٍ
O halde va'z-u tezkire devam et, çünkü sen, rabbının ni'meti hakkı için, ne kâhinsin ne de mecnun
さあ,かれらに訓戒しなさい。主の恩恵によって,あなたは占い師でも気違いでもない。
Therefor warn (men, O Muhammad). By the grace of Allah thou art neither soothsayer nor madman.
49/30
أَمْ يَقُولُونَ شَاعِرٌ نَتَرَبَّصُ بِهِ رَيْبَ الْمَنُونِ
Yoksa «bir şâir biz ona «reybul menun»u gözetiyoruz» mu diyorlar?
またかれらは,「只の詩人だ。かれの運勢が逆転するのを待とう」と言う。
Or say they: (he is) a poet, (one) for whom we may expect the accident of time?
49/31
قُلْ تَرَبَّصُوا فَإِنِّي مَعَكُمْ مِنَ الْمُتَرَبِّصِينَ
De ki: gözetin çünkü ben de sizinle gözetenlerdenim
言ってやるがいい。「待っているがいい。わたしもあなたがたと共に待っていよう。」
Say (unto them): Expect (your fill)! Lo! I am with you among the expectant
49/32
أَمْ تَأْمُرُهُمْ أَحْلَامُهُمْ بِهَٰذَا ۚ أَمْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ
Yoksa onlara bunu (bu tenakuzu) akılları mı emrediyor? Yoksa azgın bir kavım mıdırlar?
一体かれらの貧しい理解力がこう命じたのか,それともかれらは法外な民なのか。
Do their minds command them to do this, or are they an outrageous folk?
49/33
أَمْ يَقُولُونَ تَقَوَّلَهُ ۚ بَلْ لَا يُؤْمِنُونَ
Yoksa onu (o Kur'anı) kendisi uydurmakta mı diyorlar? Hayır kendileri inanmazlar
または,「かれ(ムハンマド)がこれを偽作したのである。」と言うのか。いや,かれらは信じてはいないのである。
Or say they: He hath invented it? Nay, but they will not believe!
49/34
فَلْيَأْتُوا بِحَدِيثٍ مِثْلِهِ إِنْ كَانُوا صَادِقِينَ
Haydi onun gibi bir söz getirsinler, doğru iseler
もしかれらの言葉が真実なら,これと同じ御告げをもってこさせるがよい。
Then let them produce speech the like thereof, if they are truthful:
49/35
أَمْ خُلِقُوا مِنْ غَيْرِ شَيْءٍ أَمْ هُمُ الْخَالِقُونَ
Yoksa kendileri «lâşey»den mi yaratıldılar? Yoksa yaratan onlar mıdırlar?
かれらは無から創られたのではないか。それともかれら自身が創造者なのか。
Or were they created out of naught? Or are they the creators?
49/36
أَمْ خَلَقُوا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ ۚ بَلْ لَا يُوقِنُونَ
Yoksa Gökleri ve Yeri mi yarattılar? Hayır iykan ehli değiller
それともかれらが,天と地を創造したのか。いや,かれらにはしっかりした信仰がないのである。
Or did they create the heavens and the earth? Nay, but they are sure of nothing!
49/37
أَمْ عِنْدَهُمْ خَزَائِنُ رَبِّكَ أَمْ هُمُ الْمُصَيْطِرُونَ
Yoksa rabbının hazîneleri onların yanında mı? yoksa onlar mı istiylâ etmişler?
それともかれらは,あなたの主の様々な宝物を持っているのか。または(事物の)管理者なのか。
Or do they own the treasures of thy Lord? Or have they been given charge (thereof)?
49/38
أَمْ لَهُمْ سُلَّمٌ يَسْتَمِعُونَ فِيهِ ۖ فَلْيَأْتِ مُسْتَمِعُهُمْ بِسُلْطَانٍ مُبِينٍ
Yoksa onlara mahsus bir merdiven var da ondan dinliyorlar mı? Öyle ise dinleyicileri beyan edecek bir bürhan getirsin
それともかれらには梯子があって,それで(天に登り,その秘密を)聞くことが出来るのか。それなら聞いたという者に,明確な証拠を持って来させるがよい。
Or have they any stairway (unto heaven) by means of which they overhear (decrees). Then let their listener produce warrant manifest!
49/39
أَمْ لَهُ الْبَنَاتُ وَلَكُمُ الْبَنُونَ
Yoksa kızlar ona oğullar size öyle mi?
それともあなたがたには息子があって,かれには娘がある(だけ)というのか。
Or hath He daughters whereas ye have sons?
49/40
أَمْ تَسْأَلُهُمْ أَجْرًا فَهُمْ مِنْ مَغْرَمٍ مُثْقَلُونَ
Yoksa kendilerinden bir ücret istiyorsun da cereme vermekten ezilmekteler mi?
それともあなたが,かれらに報酬を求め,それでかれらは負債の重荷を負っているというのか。
Or askest thou (Muhammad) a fee from them so that they are plunged in debt?
49/41
أَمْ عِنْدَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ
Yoksa gayb onların yanında da onlar mı yazıyorlar?
それとも幽玄界のことがすっかり分っていて,それを書き留めているというのか。
Or possess they the Unseen so that they can write (it) down?
49/42
أَمْ يُرِيدُونَ كَيْدًا ۖ فَالَّذِينَ كَفَرُوا هُمُ الْمَكِيدُونَ
Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? fakat o küfredenler kendileri otuzağa düşeceklerdir
それとも(あなたに対して)策を巡らす積もりか。だが背信者たちこそ,策謀にかかるであろう。
Or seek they to ensnare (the messenger)? But those who disbelieve, they are the ensnared!
49/43
أَمْ لَهُمْ إِلَٰهٌ غَيْرُ اللَّهِ ۚ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ
Yoksa onların Allahdan başka bir ilâhları mı var? Allah onların koştukları şirklerden münezzehtir.
それともかれらは,アッラー以外に神があるというのか。アッラーに讃えあれ,かれは配するもの(邪神)の上にいと高くおられる。
Or have they any god beside Allah? Glorified be Allah from all that they ascribe as partner (unto Him)!
49/44
وَإِنْ يَرَوْا كِسْفًا مِنَ السَّمَاءِ سَاقِطًا يَقُولُوا سَحَابٌ مَرْكُومٌ
Hem onlar Semadan bir kıt'ayı düşerken görseler, teraküm etmiş bir bulut diyecekler
仮令天の一角が(かれらの上に)落ちるのを見ても,かれらは,「積・重なった雲です。」と言うであろう。
And if they were to see a fragment of the heaven falling, they would say: A heap of clouds.
49/45
فَذَرْهُمْ حَتَّىٰ يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي فِيهِ يُصْعَقُونَ
O halde bırak onları ta o çarpılacakları günlerine kadar
かれらは,(恐れのために)そこに昏倒する(審判の)日に会うまで,放って置け。
Then let them be (O Muhammad), till they meet their day, in which they will be thunder stricken,
49/46
يَوْمَ لَا يُغْنِي عَنْهُمْ كَيْدُهُمْ شَيْئًا وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ
O gün ki hiç bir tedbirlerinin kendilerine zerrece faidesi olmıyacaktır ve hiç bir suretle kurtarılmıyacaklardır
その日かれらの策謀は,何の益もなく,結局かれらは助けられないであろう。
A day in which their guile will naught avail them, nor will they be helped.
49/47
وَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا عَذَابًا دُونَ ذَٰلِكَ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
O zulmedenlere ondan beride de bir azâb vardır velâkin pek çokları bilmezler
本当に不義な行いの者には,この外にも懲罰がある。だが,かれらの多くは気付かない。
And verily, for those who do wrong, there is a punishment beyond that. But most of them know not.
49/48
وَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ فَإِنَّكَ بِأَعْيُنِنَا ۖ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ حِينَ تَقُومُ
Hem rabbının hukmüne sabret çünkü sen bizim nezaretimiz altındasın, kalktığın sırada rabbına hamd ile tesbih eyle, geceden de
それで主の裁きを耐え忍んで待て。本当にわれはあなたがたを見守っている。そしてあなたが立ち上がる時は,主を讃えなさい。
So wait patiently (O Muhammad) for thy Lord's decree, for surely thou art in Our sight; and hymn the praise of thy Lord when thou uprisest.
49/49
وَمِنَ اللَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَإِدْبَارَ النُّجُومِ
Tesbih et ona hem de nücumun idbarı sıra
夜中に,また星々が退く時にも,かれを讃えなさい。
And in the night time also hymn His praise, and at the setting of the stars.



Yenişehir..

Şablon:Sadeleştirilmiş ET


Sure Formülleri

Sure Formülleri

Advertisement