Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
Bakınız

D
Vaiz
Vaize
Vaizler neden tesir edemiyorlar?
Şuara Suresi/123-140 136. Ayet
Hüseyin Vaiz Kaşifî
Vaiz Fetullah Gülen
Vaiz Kürsüsünde - Mehmet Akif Ersoy - Safahat
Vaiz Kürsüsünde/1
Vaiz Kürsüde/Güncel Türkçesi
Vaiz Kürsüde/1
Vaiz Kürsüde 2
Vaiz Kürsüde 3
Şablon:Vaiz

Bakınız

Şablon:Dini meslekler bakınız - d
Dini meslekler
Hoca - Hocalık
Üstad
İmam - İmamlık
Vaiz - Vaizlik
Müftü - Müfti - Müftülük
Kayyum - Kayyumluk
Kumam
قمام
Müzezzin - Müezzinlik
Kur'an Kursu öğreticiliği
Seyyid - Hoca efendi
Şeyhülislam
DİB
Diyanet İşleri Reisi
Diyanet İşleri Başkanı
Ruhban - Metropolit
Papaz - Rahibe - Rahip Keşiş
Kıssis
Kayı
Kaji
Kohen
Haham.
Rabbi
Şablon:Dini meslekler Şablon:Diyanet

Bakınız

D. Vaiz. Vaiz Kürsüde Pale Rider Bir kovboy vaizi konu alan dram Western stili bir filim

Vâiz Nasihat veren. Dinî mes'eleler üzerinde öğüt veren.

BSN[]

(استمعت إلى الدعاة، ولم تؤثر فيّ نصائحهم، ففكرت فيها، فوجدت في قلبي ثلاثة أسباب غير كآبتي:

أولاً: بمقارنة الزمن الحاضر بالماضي، فإنهم يجعلون الأوصاف تبدو مشرقة ومبالغاً فيها.  ليؤثر؛  ويهملون إثبات الدفاع وإثبات الحق عندما يحتاجون إلى الاقتناع.
الثاني: أنهم لا يحافظون على توازن الشريعة، لأنهم بالأمر أو النهي عن شيء ينقصون ما هو أهم منه.
ثالثًا: لا يتكلمون بكلام يتوافق مع الحال، وهو من مقتضيات الفصاحة، أي بما يتوافق مع الزمن، أي المناسب لتشخيص المرض؛  من المفترض أنهم يجذبون الناس إلى زوايا الزمن القديم ثم يتحدثون.
في ملخص:
خطباءنا العظماء؛
ثم لا بد أن يكون عالماً عالماً، حتى يتمكن من الإثبات والإقناع.
علاوة على ذلك، يجب أن يكون على أدق وجه، حتى لا يخل بتوازن الشريعة.
ثم يجب أن يكون فصيحاً، يتكلم بالكلام بحسب مقتضيات الحال وهداية العصر، ويزنها بميزان الشرع.
ومن الضروري أن يكونوا كذلك.

(Ben vâizleri dinledim. Nasihatları bana tesir etmedi. Düşündüm. Kasavet-i kalbimden başka üç sebep buldum:

Birincisi: Zaman-ı hâzırayı zaman-ı sâlifeye kıyas ederek yalnız tasvir-i müddeâyı parlak ve mübalâğalı gösteriyorlar. Tesir ettirmek için; isbat-ı müddea ve müteharri-i hakikatı ikna' lâzım iken ihmal ediyorlar.

İkincisi: Bir şeyi tergib veya terhib etmekle ondan daha mühim şeyi tenzil edeceklerinden muvazene-i Şeriatı muhafaza etmiyorlar.

Üçüncüsü: Belâgatın muktezası olan hale mutabık, yani ilcâat-ı zamana muvafık, yani teşhis-i illete münasib söz söylemezler; güya insanları eski zaman köşelerine çekiyorlar, sonra konuşuyorlar.

Hâsıl-ı kelâm:

Büyük vâizlerimiz;

Hem âlim-i muhakkik olmalı, tâ isbat ve iknâ etsin.

Hem hakîm-i müdakkik olmalı, tâ muvazene-i Şeriatı bozmasın.

Hem beliğ-i mukni' olmalı, tâ mukteza-yı hal ve ilcâat-ı zamana muvafık söz söylesi ve mizan-ı Şeriatle tartsın.

Ve böyle olmaları da şarttır. İk. M.)

(Bak: Hissiyat)

Bu ifadeler, Said Nursî'nin eserlerinden birine ait. Said Nursî, 20. yüzyılın başlarında yaşamış önemli bir İslam düşünürüdür ve Risale-i Nur adlı eserleriyle tanınır. Bu alıntıda, dönemin vaizlerinin nasihatlerinin etkisiz olduğunu ve bunun sebeplerini üç madde halinde açıklıyor:

1. **Zaman Kıyaslaması**: Vaizlerin, geçmiş zamanları abartılı bir şekilde tasvir ederek, mevcut zamanın sorunlarını çözmek için gerekli olan gerçekleri ve kanıtları ihmal ettiklerini belirtiyor.

2. **Önceliklerin Dengesizliği**: Bazı konuları vurgularken, daha önemli olan diğer konuları göz ardı ederek, Şeriat'ın dengesini koruyamadıklarını ifade ediyor.

3. **Zamanın Gerekliliklerine Uymama**: Vaizlerin, çağın ihtiyaçlarına ve insanların gerçek sorunlarına uygun konuşmadıklarını, bunun yerine insanları geçmişe çekmeye çalıştıklarını ve bu yüzden etkili olamadıklarını dile getiriyor.

Said Nursî'nin bu eleştirileri, dini öğretilerin ve nasihatlerin zamanın ruhuna ve insanların ihtiyaçlarına uygun olması gerektiği düşüncesini yansıtır.

Etimolojisi[]

Nasihat ve öğüt anlamına gelen va'z, İslâmî bir kavram olarak, kalbi yumuşatacak konularda iyiliği hatırlatma demektir.

===Kur'an'da vaaz vaiz kelimesi==r

تفسير : قالوا سواء علينا أوعظت أم لم تكن من الواعظين [ الشعراء: 136] التفسير الميسر تفسير الجلالين تفسير السعدي تفسير البغوي التفسير الوسيط تفسير القرآن | باقة من أهم تفاسير القرآن الكريم المختصرة و الموجزة التي تعطي الوصف الشامل لمعنى الآيات الكريمات : سبعة تفاسير معتبرة لكل آية من كتاب الله تعالى , [ الشعراء: 136] .


﴿ قَالُوا سَوَاءٌ عَلَيْنَا أَوَعَظْتَ أَمْ لَمْ تَكُن مِّنَ الْوَاعِظِينَ﴾ [ سورة الشعراء: 136]

الآية السابقة

آية رقم 136 الآية التالية


تفسير الجلالين التفسير الميسر تفسير السعدي تفسير البغوي التفسير الوسيط تفسير ابن كثير تفسير الطبري تفسير القرطبي إعراب الآية

التفسير الميسر : قالوا سواء علينا أوعظت أم لم تكن من

قالوا له: يستوي عندنا تذكيرك وتخويفك لنا وتركه، فلن نؤمن لك. المختصر في التفسير : شرح المعنى باختصار

قال له قومه: يستوي عندنا تذكيرك لنا وعدم تذكيرك، فلن نؤمن بك، ولن نرجع عما نحن عليه. تفسير الجلالين : معنى و تأويل الآية 136

«قالوا سواء علينا» مستو عندنا «أوعظت أم لم تكن من الواعظين» أصلا أي لا نرعوي لوعظك. تفسير السعدي : قالوا سواء علينا أوعظت أم لم تكن من

فقالوا معاندين للحق مكذبين لنبيهم: سَوَاءٌ عَلَيْنَا أَوَعَظْتَ أَمْ لَمْ تَكُنْ مِنَ الْوَاعِظِينَ - أي: الجميع على حد سواء، وهذا غاية العتو, فإن قوما بلغت بهم الحال إلى أن صارت مواعظ الله, التي تذيب الجبال الصم الصلاب, وتتصدع لها أفئدة أولي الألباب, وجودها وعدمها -عندهم- على حد سواء، لقوم انتهى ظلمهم, واشتد شقاؤهم, وانقطع الرجاء من هدايتهم، ولهذا قالوا:

تفسير البغوي : مضمون الآية 136 من سورة الشعراء

( قالوا سواء علينا ) أي : مستو عندنا ، ( أوعظت أم لم تكن من الواعظين ) الوعظ كلام يلين القلب بذكر الوعد والوعيد . قال الكلبي : نهيتنا أم لم تكن من الناهين لنا . ) التفسير الوسيط : ويستفاد من هذه الآية

ولكن هذه النصائح الحكيمة، لم يستقبلها قومه استقبالا حسنا، ولم تجد منهم قبولا، بل كان ردهم عليه- كما حكى القرآن عنهم-: قالُوا سَواءٌ عَلَيْنا أَوَعَظْتَ أَمْ لَمْ تَكُنْ مِنَ الْواعِظِينَ ... أى: قال قوم هود له بعد أن وعظهم ونصحهم: قالوا له بكل استهتار وسوء أدب:يا هود يستوي عندنا وعظك وعدمه، ولا يعنينا أن تكون ممن يجيدون الوعظ أو من غيرهم ممن لا يحسنون الوعظ والإرشاد. قال صاحب الكشاف: فإن قيل: «أوعظت أو لم تعظ» كان أخصر. والمعنى واحد. قلت: ليس المعنى بواحد وبينهما فرق، لأن المراد: سواء علينا أفعلت هذا الفعل الذي هو الوعظ، أم لم تكن أصلا من أهله ومباشريه، فهو أبلغ في قلة اعتدادهم بوعظه، من قولك:أم لم تعظ.

قالوا سواء علينا أوعظت أم لم تكن من: تفسير ابن كثير

يقول تعالى مخبرا عن جواب قوم هود له ، بعدما حذرهم وأنذرهم ، ورغبهم ورهبهم ، وبين لهم الحق ووضحه : { قالوا سواء علينا أوعظت أم لم تكن من الواعظين } أي: لا نرجع عما نحن فيه ، { وما نحن بتاركي آلهتنا عن قولك وما نحن لك بمؤمنين } [ هود : 53 ] وهكذا الأمر ; فإن الله تعالى قال : { إن الذين كفروا سواء عليهم أأنذرتهم أم لم تنذرهم لا يؤمنون } [ البقرة : 6 ] وقال تعالى : { إن الذين حقت عليهم كلمة ربك لا يؤمنون ولو جاءتهم كل آية حتى يروا العذاب الأليم } [ يونس : 96 ، 97 ] . تفسير القرطبي : معنى الآية 136 من سورة الشعراء

قالوا سواء علينا أوعظت أم لم تكن من الواعظين كل ذلك عندنا سواء لا نسمع منك ولا نلوي على ما تقوله . وروى العباس عن أبي عمرو وبشر عن الكسائي : ( أوعظت ) مدغمة الظاء في التاء وهو بعيد ; لأن الظاء حرف إطباق إنما يدغم فيما قرب منه جدا وكان مثله ومخرجه


Vaazın amacı[]

Yapılan va'zlardan amaç, insanları dinî yönden aydınlatmak, onları, ibadetlerini eksiksiz ve yanlışsız yapabilmelerini sağlayacak şekilde bilgilendirmektir.

Kur'an da vaaz[]

İnsanları iyiliğe çağırıp, kötülüklerden sakındırmak dinî bir görev olduğundan (Âl-i İmrân, 3/104.)

Müslümanlıkta va'zın önemi büyüktür.

Kur'ân'da, "Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle davet et." (Nahl, 16/125) buyrulmak suretiyle yapılan va'zlarda uyulması istenilen metod ortaya konmuştur.

Hz. Peygamber de bir hadisinde peşi peşine üç defa,

"Din nasihattır..." (Buhârî, Ahkâm, 43; Müslim, İmân, 22) buyurarak samimi olmanın ve anlatılan hususlara öncelikle kişinin kendisinin uymasının yapılan va'zların etkili olmasındaki önemine işaret etmiştir.

Va'z eden kimseye vâiz denir. (M.C.)

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞININ KURULUŞ VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN

  • Kanun Numarası : 633
  • Kabul Tarihi : 22/6/1965
  • Yayımlandığı R.Gazete : *Tarih: 2/7/1965 Sayı: 12038
  • Yayımlandığı Düstur : Tertip: 5 Cilt: 4 Sayfa: 2911

Bu Kanun ile ilgili tüzükler için, "Tüzükler Külliyatı" nın kanunlara göre düzenlenen nümerik fihristine bakınız.

==BİRİNCİ BÖLÜM Kuruluş ve Görevleri==

Görev:[]

Madde 1 - İslam Dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili iş- leri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek üzere; Başbakanlığa bağlı Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur. ===Kuruluş:==r

Madde 2 - (Değişik: 26/4/1976-1982/1 md.; iptal: Anayasa Mahkemesinin 18/12/1979 tarihli ve E. 1979/25, K. 1979/46 sayılı kararı ile) (1)

A) Merkez kuruluşu:

Başkan:

Madde 3 - Diyanet İşleri Başkanı, kuruluşun bütün çalışmalarını düzenlemek, yürütmek ve denetlemekle görevlidir.

Başkanın bulunmadığı hallerde, Başkanın göstereceği, Başkan yardımcıların- dan birisi, Başkanın göstermediği hallerde Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Di- yanet İşleri Başkanına vekillik eder.

Başkan yardımcıları:

Madde 4 - Diyanet İşleri Başkan yardımcıları, Başkan tarafından verilen gö- revleri düzenler ve yürütür. Din İşleri Yüksek Kurulu:

Madde 5 - (9/4/1990 - KHK - 416/1 md.) Din İşleri Yüksek Kurulu, Diyanet İşleri Başkanlığının en yüksek karar ve danışma organıdır.

Din İşleri Yüksek Kurulu;

a) Aday Tesbit Kurulunun seçeceği yirmi dört aday arasından Diyanet İşleri Başkanının belirleyeceği on iki kişi,


(1) Anayasa Mahkemesinin söz konusu kararı 11/5/1980 tarih ve 16985 sayılı Res-

b) Yükseköğretim Kurumlarında öğretim üyesi olup, İslami ilimler sahasında temayüz etmiş kişiler arasından Diyanet İşleri Başkanının belirleyeceği dört kişi, olmak üzere on altı üyeden meydana gelir. Din İşleri Yüksek Kurulu Üyeleri Bakanlar Kurulu Kararı ile atanır. Diyanet İşleri Başkanı, Din İşleri Yüksek Kurulu çalışmalarına katıldığında Kurul`a Başkanlık eder. Kurul üyelerinin görev süresi yedi yıldır. Görev süresi biten üyeler yeniden seçilebilirler. Üye sayısı herhangi bir sebeple 3/4`ün altına düştüğü takdirde boş üyelikler için seçim yapılır. Seçilen bu üyeler, yerine seçildikleri üyele- rin süresini tamamlarlar, Yeniden seçilemeyen üyeler kazanılmış hak aylıklarına uygun başka kadrolara atanırlar. Din İşleri Yüksek Kurulu, kendi üyeleri arasından gizli oyla ve üye tam sa- yısının salt çoğunluğu ile yedi yıl için bir başkan ve bir başkan vekili seçer. Süresi bitenler yeniden seçilebilirler. Kurul, dolu kadro sayısının ekseriyeti ile toplanır ve kararlarını mevcudun ekseriyeti ile alır.

Din İşleri Yüksek Kurulu`nun görevleri şunlardır:

a) Dini konularda inceleme ve araştırmalar yapmak, yaptırmak ve sonuçlarını Başkanlığa sunmak; b) Başkanlığın kısa ve uzun vadeli ana hizmet politikasını ve çalışma esas- larını tesbit etmek, bu konuda ilgili birimlerce hazırlanan teklifleri inceleyip görüş bildirmek; c) Dini eserleri te`lif ve tercüme etmek ve ettirmek; va`z ve hutbe örnekle- ri hazırlamak; d) Başkanlıkça yayınlanması istenen basılı, sesli ve görüntülü eserleri in- celeyerek yayınlanıp yayınlanamıyacağına karar vermek; (Başkan tarafından veri- len süre içinde karara bağlanamayan eserlerin yayımı için Kurul kararı aranmaz.) e) Tetkiki istenen basılı, sesli ve görüntülü eserler hakkında mütalaa ver- mek; f) Dini soruları cevaplandırmak; g) Yurtiçindeki ve yurtdışındaki dini, ilmi faaliyetleri, neşriyatı ve dini propaganda mahiyetindeki çalışmaları takip etmek, bunları değerlendirmek ve so- nucunu Başkanlığa sunmak; h) Başkanlık teşkilatının çalışmaları için gerekli olan ve ilgili birimlerce hazırlanan kanun tasarısı, tüzük, yönetmelik, plan ve proğramlar gibi metinler- den Başkanlıkça gerekli görülenleri inceleyerek görüş bildirmek; ı) Din şurası ile ilgili hazırlık çalışmaları yapmak, şuraya sunulacak ra- porları ve Başkanlık görüşünü hazırlamak; şura kararlarını Başkan`a sunmak; j) Başkan tarafından havale edilen diğer konuları tetkik etmek ve mütalaa vermek; Din İşleri Yüksek Kurulu`nun çalışma usül ve esasları yönetmelikle düzenle- nir. Dini Hizmetler ve Din Görevlilerini Olgunlaştırma Dairesi:

Madde 6 - (Değişik: 26/4/1976 - 1982/1 md.; İptal: Anayasa Mahkemesinin 18/12/1979 tarihli ve E. 1979/25, K. 1979/46 sayılı kararı ile)

Olgunlaştırma Müdürlüğünün görevleri:

Madde 7 - (Değişik: 26/4/1976 - 1982/1 md.; iptal: Anayasa Mahkemesinin 18/12/1979 tarihli ve E. 1979/25, K. 1979/46 sayılı kararı ile) Derleme ve Yayın Müdürlüğü:

Madde 8 - (Değişik: 26/4/1976 - 1982/1 md.; iptal Anayasa Mahkemesinin 18/12/1979 tarihli ve E. 1979/25, K. 1979/46 sayılı kararı ile) Teftiş kurulu:

Madde 9 - Teftiş Kurulu, müfettiş sıfat ve niteliklerini taşıyan bir başka- nın yönetimi altında müfettiş ve müfettiş yardımcılarından kurulmuştur. Müfet- tişler,kuruluşun bütün işlerini Başkan adına teftiş ederler, hizmeti ve hizmetlileri denetler, soruşturma yaparlar. Teftiş Kurulunun yetki ve çalışma usulleri bir tüzükle düzenlenir.

Hukuk Müşavirliği:

Madde 10 - Hukuk Müşavirliğinin görevleri aşağıda gösterilmiştir: a) Başkanlığı ilgilendiren sözleşme ve anlaşma tasarılarını incelemek, b) Başkanlık kuruluşu ile gerçek ve tüzel kişiler arasındaki her türlü an- laşmazlıkları inceliyerek mütalaa bildirmek, c) Memurların vazifelerinden doğan kanuni soruşturmalara ilişkin işleri yap- mak, d) Başkanlıkça açılan veya Başkanlığın muhatap olduğu idari ve adli davalar için gerekli bilgileri hazırlamak ve Hazineyi ilgilendirmiyen davalarda Başkan- lığı temsil etmek, e) Başkanlıkça verilen diğer hukuki işler hakkında düşüncelerini bildirmek. Personel Dairesi: Madde 11 - (Değişik : 26/4/1976 - 1982/1 md; iptal: Anayasa Mahkemesinin 18/12/1979 tarihli ve E. 1979/25, K. 1979/46 sayılı kararı ile)

Özlük İşleri Müdürlüğünün görevleri:

Madde 12 - (Değişik: 26/4/1976 - 1982/1 md.; iptal: Anayasa Mahkemesinin 18/12/1979 tarihli ve E. 1979/25, K. 1979/46 sayılı kararı ile) Evrak ve İdari İşler Müdürlüğünün görevleri: Madde 13 - (Değişik : 26/4/1976 - 1982/1 md.; iptal: Anayasa Mahkemesinin 18/12/1979 tarihli ve E. 1979/25, K. 1979/46 sayılı kararı ile)

Donatım Müdürlüğünün görevleri:

Madde 14 - Donatım Müdürlüğü: a) Cami, mescit ve müftülüklerle din hizmetinde kullanılan bilümum yerlerin ve buralardaki eşya ve demirbaşların bakımı ve korunması ile ilgili her türlü işleri düzenlemek; b) Din görevlilerinin vazife esnasında kullandıkları kıyafetleri düzenlemek ve camilerin tanzimini temin etmek; c) Hizmetle ilgili dilek ve şikayetleri karşılamak, özel ve tüzel kişilerce yaptırılması istenecek cami ve mescitlerin yer ve şekilleri hakkında istişari bilgiler vermek ve yardımda bulunmak; d) Kuruluşun demirbaş, kırtasiye, basılı kağıt, büro ve idari hizmetler levazımı ile sair ihtiyaçlarını karşılamak; e) Ayni ve nakdi bağışların kabulünü ve sarfını düzenlemek, bağışların özel bir fonda toplanmasını sağlamak, bağışların hiçbir suretle din hizmetinden başka yere sarf edilmemesini temin etmek, şartlı bağışlarda şarta riayeti sağlamak (Bu işler bir tüzükle düzenlenir); f) Mazbut ve mülhak vakıflarda bulunan cami ve mescitlerdeki teberrükat eşyasının tesbiti; numaralanması, değerlendirilmesi, korunması, yerlerinin de- ğiştirilmesi, satışı ve satıştan elde edilecek paraların benzeri hizmetlere tahsisi, cetvellerin yapılması, muhasebesi, denetlenmesi ve sair hususları Di- yanet İşleri Başkanlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğünce hazırlanacak bir yönet- meliğe göre düzenlemek; g) Ayniyat hesaplarını tutmak ve ayniyat kesin hesaplarını düzenlemek ile görevlidir.

KANUNLAR, TEMMUZ 1990 (Ek - 6)

B) İller kuruluşları:

İl kuruluşları:

Madde 15 - (Değişik: 26/4/1976 - 1982/1 md.; İptal: Anayasa Mahkemesinin 18/12/1979 tarihli ve E. 1979/25, K. 1979/46 sayılı kararı ile)

İl ve ilçe müftülüklerinin görevleri:

Madde 16 - İl ve ilçe kuruluşlarının başında birer müftü bulunur. Bunlar bölgelerinde Diyanet İşleri Başkanlığını temsil eder. İl müftüleri doğrudan doğ- ruya Diyanet İşleri Başkanlığına, ilçe müftüleri ise il müftülüklerine bağlıdır.

İl ve ilçe müftüleri bölgelerindeki din hizmetlerini, dini müesseseleri yönetir ve din görevlilerinin hizmetlerini düzenleyip kontrol eder.

İller İdaresi Kanunu hükümleri saklıdır.

Vaizlerin görevleri:[]

[[Madde 17 - Vaizler camilerde ve toplu ibadet yapılan yerlerde vaazetmek su- retiyle ödev görürler.]]

[[Vaizlerin görev alacakları mahal veya bölgeler Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından tesbit edilir.]] [[Vaizler, mıntakaları dışında bulundukları takdirde mahallin müftüsünün mü- saadesi ile vaazedebilirler.]] Cami görevlileri:

Madde 18 - Cami görevlileri, görevlerini yönetmelikte belirtilecek esaslara göre yaparlar.

Advertisement