Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
Disambig Bakınız: Yasin Suresi/WP, Yasin Suresi/VP
Fatır Suresi Yasin Suresi Saffat Suresi
2010 Kur'an Yılında Mersin Yenişehir Kaymakamlığı İlçe Müftülüğünün Dünyanın En Kapsamlı Kur'an Portali Projesidir.
Disambig Bakınız: Yasin suresi/MEAL, Yasin suresi/VİDEO, Yasin suresi/TEFSİR, Yasin suresi/TEZHİB, Yasin suresi/HAT, Yasin suresi/FAZİLETİ, Yasin suresi/HİKMETLERİ, Yasin suresi/, Yasin suresi/KERAMETLERİ, Yasin suresi/AUDİO, Yasin suresi/HADİSLER, Yasin suresi/Elmalı orijinali, Yasin suresi/Transkriptleri, Yasin Suresi/NAKİLLER, Yasin Suresi/Elmalılı Tefsiri


Ayet No
Ayet Metni
Elmalı Meali (Orijinali)
Japonca [1]
İngilizce Meali (M. Pickthall)
36/0
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.
慈悲あまねく慈愛深きアッラーの御名において。
In the name of Allah, the Beneficent, the Merciful
1. يس
Yâsîn.
ヤー・スィーン。
1. Ya Sin.
2. وَالْقُرْآنِ الْحَكِيمِ
Hikmetli Kur'anın hakkı için
英知に満ちた,クルアーンによって誓う。
2. By the wise Qur’an,
3. إِنَّكَ لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ
Emîn ol ki sen o risaletle gönderilen Peygamberlerdensin
本当にあなたは,使徒の一人で,
3. Lo! thou art of those sent
4. عَلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ
Bir sıratı müstakîm üzerindesin
正しい道の上に(人びとを導く者である)。
4. On a straight path,
5. تَنْزِيلَ الْعَزِيزِ الرَّحِيمِ
Tenziliyle o azîz rahîmin
(これは)偉力ならびなく慈悲深き御方の啓示で,
5. A revelation of the Mighty, the Merciful,
6. لِتُنْذِرَ قَوْمًا مَا أُنْذِرَ آبَاؤُهُمْ فَهُمْ غَافِلُونَ
İnzar edesin: vehameti haber veresin diye bir kavme babalar inzar edilmedi de haberleri de yok gafiller
祖先がいまだ警告を受けず,それで気付かないでいる民に,あなたが警告するためのものである。
6. That thou mayst warn a folk whose fathers were not warned, so they are heedless.
7. لَقَدْ حَقَّ الْقَوْلُ عَلَىٰ أَكْثَرِهِمْ فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ
Celâlim hakkı için daha çoklarına karşı söz hakkolmuştur da onlar iymana gelmezler
本当にその御言葉が,かれらの多くの者に下ってしまっているのだが,かれらは信じない。
7. Already hath the word proved true of most of them, for they believe not.
8. إِنَّا جَعَلْنَا فِي أَعْنَاقِهِمْ أَغْلَالًا فَهِيَ إِلَى الْأَذْقَانِ فَهُمْ مُقْمَحُونَ
Çünkü biz onların boyunlarına kelepçekler geçirmişiz, onlar çenelerine dayanmıştır da burunları yukarı gözleri aşağı somurtmaktadırlar
われはかれらに首枷をはめ,それが顎にまで及ぶ。それでかれらの頭は上向きになった。
8. Lo! we have put on their necks carcans reaching unto the chins, so that they are made stiff necked.
9. وَجَعَلْنَا مِنْ بَيْنِ أَيْدِيهِمْ سَدًّا وَمِنْ خَلْفِهِمْ سَدًّا فَأَغْشَيْنَاهُمْ فَهُمْ لَا يُبْصِرُونَ
Hem önlerinden bir sedd ve arkalarından bir sedd çekmişiz, kendilerini sarmışızdır da baksalar da görmezler
またわれは,かれらの前面に陣壁を置き,また背面にも障壁を置き,そのうえかれらに覆いをした。それでかれらは見ることも出来ない。
9. And We have set a bar before them and a bar behind them, and (thus) have covered them so that they see not.
10. وَسَوَاءٌ عَلَيْهِمْ أَأَنْذَرْتَهُمْ أَمْ لَمْ تُنْذِرْهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ
Ve onlarca müsavidir: ha inzar etmişin kendilerini ha etmemişin; inanmazlar
あなたが警告してもまた警告しなくても,かれらにとって同じで,かれらは信じない。
10. Whether thou warn them or thou warn them not, it is alike for them, for they believe not.
11. إِنَّمَا تُنْذِرُ مَنِ اتَّبَعَ الذِّكْرَ وَخَشِيَ الرَّحْمَٰنَ بِالْغَيْبِ ۖ فَبَشِّرْهُ بِمَغْفِرَةٍ وَأَجْرٍ كَرِيمٍ
Ancak zikri ta'kıyb eden ve gaybde rahmana haşyet besliyen kimseyi sakındırırsın, işte onu hem bir mağrifetle hem bir ecri kerîm ile müjdele
あなたは,訓戒に従う者,また目に見えない慈悲深き御方を畏れる者だけに,警告しなさい。それであなたはこれらの者に,寛容と偉大な報奨の吉報を伝えなさい。
11. Thou warnest only him who followeth the Reminder and feareth the Beneficent in secret. To him bear tidings of forgiveness and a rich reward.
12. إِنَّا نَحْنُ نُحْيِي الْمَوْتَىٰ وَنَكْتُبُ مَا قَدَّمُوا وَآثَارَهُمْ ۚ وَكُلَّ شَيْءٍ أَحْصَيْنَاهُ فِي إِمَامٍ مُبِينٍ
Hakıkat biz biziz, ölüleri diriltiriz ve takdim ettikleri şeyleri ve bıraktıkları eserleri kitaba geçiririz ve zaten her şey'i açık bir kütükte bir «İmamı Mübîn» de ihsa etmişizdir
本当にわれは死者を甦らせ,またかれらが予め行ったこと,そして後に残した足跡を記録する。われは一切を,明瞭な記録簿の中に数え上げている。
12. Lo! We it is Who bring the dead to life. We record that which they send before (them), and their footprints. And all things We have kept in a clear register.
13. وَاضْرِبْ لَهُمْ مَثَلًا أَصْحَابَ الْقَرْيَةِ إِذْ جَاءَهَا الْمُرْسَلُونَ
Ve onlara, o karye sahiblerini temsil getir, o dem ki ona o gönderilen Resuller varmıştı
町の仲間(の物語)を,例としてかれらに示すがよい。使徒たちがそこにやって来た時のことを。
13. Coin for them a similitude: The people of the city when those sent (from Allah) came unto them;
14. إِذْ أَرْسَلْنَا إِلَيْهِمُ اثْنَيْنِ فَكَذَّبُوهُمَا فَعَزَّزْنَا بِثَالِثٍ فَقَالُوا إِنَّا إِلَيْكُمْ مُرْسَلُونَ
O sıra ki onlara o ikiyi göndermiştik, bunları tekzib ettiler, biz de bir üçüncü ile ızzet (ve kuvvet) verdik de varıp dediler: haberiniz olsun biz sizlere gönderilmiş Resulleriz
初めわれは,2人の使徒を遺わしたが,かれらは,2人とも嘘付き扱いをされた。それでわれは第3の者で強化した。そして使徒たちは言った。「本当にわたしたちは,あなたがたの許に遣わされた者です。」
14. When We sent unto them twain, and they denied them both, so We reinforced them with a third, and they said; Lo! we have been sent unto you.
15. قَالُوا مَا أَنْتُمْ إِلَّا بَشَرٌ مِثْلُنَا وَمَا أَنْزَلَ الرَّحْمَٰنُ مِنْ شَيْءٍ إِنْ أَنْتُمْ إِلَّا تَكْذِبُونَ
Siz, dediler: bizim gibi bir beşerden başka bir şey değilsiniz, hem Rahman hiç bir şey indirmedi, siz sırf yalan söylüyorsunuz
するとかれらは言った。「あなたがたはわたしたちと同じ人間に過ぎません。慈悲深き御方は何も啓示を下されはしません。あなたがたは,嘘をついているだけです。」
15. They said: Ye are but mortals like unto us. The Beneficent hath naught revealed. Ye do but lie!
16. قَالُوا رَبُّنَا يَعْلَمُ إِنَّا إِلَيْكُمْ لَمُرْسَلُونَ
Dediler: rabbımız bilir, inanın biz gerçek size gönderilmiş, Resulleriz,
かれら(使徒)は言った。「わたしたちが,実際あなたがたに遣わされた者であることは,主が御存知です。
16. They answered: Our lord knoweth that we are indeed sent unto you,
17. وَمَا عَلَيْنَا إِلَّا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ
açık bir tebliğden ötesi ise bizim üstümüze değil
わたしたちの務めは,只あなたがたに明白(なアッラーの御命令)を宣べ伝えるだけです。」
17. And our duty is but plain conveyance (of the message).
18. قَالُوا إِنَّا تَطَيَّرْنَا بِكُمْ ۖ لَئِنْ لَمْ تَنْتَهُوا لَنَرْجُمَنَّكُمْ وَلَيَمَسَّنَّكُمْ مِنَّا عَذَابٌ أَلِيمٌ
Doğrusu dediler: biz sizinle teşe'üm ettik, yemin ederiz ki vaz geçmezseniz sizi hiç tınmadan recmederiz ve her halde size bizden pek acıklı bir azâb dokunur
かれら(人びと)は言った。「わたしたちにとってあなたがたは確かな凶兆です。もし止めないならば,あなたがたを必ず石打ち(の刑)にしましょう。酷いめにあわせてやりますぞ。」
18. (The people of the city) said: We augur ill of you. If ye desist not, we shall surely stone you, and grievous torture will befall you at our hands.
19. قَالُوا طَائِرُكُمْ مَعَكُمْ ۚ أَئِنْ ذُكِّرْتُمْ ۚ بَلْ أَنْتُمْ قَوْمٌ مُسْرِفُونَ
Dediler: sizin şum kuşunuz beraberinizde, ya... nasıhat edilirseniz öyle mi? Doğrusu siz israfı âdet etmiş bir kavmsınız
かれら(使徒)は言った。「あなたがたこそ凶兆です。あなたがたは訓戒されても(尚そう言うの)ですか。いや,あなたがたは無法の民です。」
19. They said: Your evil augury be with you! Is it because ye are reminded (of the truth)? Nay, but ye are froward folk?
20. وَجَاءَ مِنْ أَقْصَى الْمَدِينَةِ رَجُلٌ يَسْعَىٰ قَالَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُوا الْمُرْسَلِينَ
O esnada şehrin tâ ucundan bir er koşarak geldi, ey hemşerilerim: dedi: uyun o gönderilen Resullere
その時町の外れから一人の男が走って来て,言った。「皆さん,(アッラーから)遣わされたこの人たちに従いなさい。
20. And there came from the uttermost part of the city a man running. He cried: O my people! Follow those who have been sent!
21. اتَّبِعُوا مَنْ لَا يَسْأَلُكُمْ أَجْرًا وَهُمْ مُهْتَدُونَ
Uyun sizden bir ecir istemiyen o zatlara ki onlar hidayete irmişlerdir
あなたがたに何の報酬も求めない方たちに従いなさい。かれらは(正しく)導きを得ている。
21. Follow those who ask of you no fee, and who are rightly guided.
22. وَمَا لِيَ لَا أَعْبُدُ الَّذِي فَطَرَنِي وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Hem neyime kulluk etmiyeyim ben, o beni yaradana? Hep de döndürülüp ona götürüleceksiniz
わたしを創られた方に仕えないなど,どうして出来ようか。あなたがたもかれの御許に帰されるのです。
22. For what cause should I not serve Him Who hath created me, and unto Whom ye will be brought back?
23. أَأَتَّخِذُ مِنْ دُونِهِ آلِهَةً إِنْ يُرِدْنِ الرَّحْمَٰنُ بِضُرٍّ لَا تُغْنِ عَنِّي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئًا وَلَا يُنْقِذُونِ
Hiç, ben ondan başka ma'budlar mı tutarım? Eğer o Rahman bana bir keder irâde buyurursa onların şefaati benden yana hiç bir şeye yaramaz ve beni kurtaramazlar
そのような御方を差し置いて,外の神々を求められましょうか。もし慈悲深き御方がわたしに災いを下そうと望まれるならば,かれら(邪神)の執り成しは少しも役立たず,またわたしを救うことも出来ません。
23. Shall I take (other) gods in place of Him when, if the Beneficent should wish me any harm, their intercession will avail me naught, nor can they save?
24. إِنِّي إِذًا لَفِي ضَلَالٍ مُبِينٍ
Şübhesiz ben o vakıt açık bir dalâl içindeyim
(そうなるとしたら)明らかにわたしは誤りを犯したことになります。
24. Then truly I should be in error manifest.
25. إِنِّي آمَنْتُ بِرَبِّكُمْ فَاسْمَعُونِ
Haberiniz olsun ki ben rabbınıza iyman getirdim, gelin dinleyin beni
わたしは,あなたがたの(真の)主を信じます。だから(人びとよ,)わたし(の言うこと)を聞きなさい。」
25. Lo! I have believed in your Lord, so hear met
26. قِيلَ ادْخُلِ الْجَنَّةَ ۖ قَالَ يَا لَيْتَ قَوْمِي يَعْلَمُونَ
Denildi ki: haydi gir Cennete! ay, dedi, nolurdu kavmın bilselerdi? Rabbım bana ne mağrifet buyurdu
その時かれは,「あなたは楽園に入れ。」と仰せられた。そしてかれは「わが主の御赦しが与えられ,栄誉ある者の中に,
26. It was said (unto him): Enter Paradise. He said: Would that my people knew
27. بِمَا غَفَرَ لِي رَبِّي وَجَعَلَنِي مِنَ الْمُكْرَمِينَ
Beni ikram olunan kullarından kıldı
加えられたことを入びとに知ってもらえたら。」と言った。
27. With what (munificence) my Lord hath pardoned me and made me of the honoured ones!
28. وَمَا أَنْزَلْنَا عَلَىٰ قَوْمِهِ مِنْ بَعْدِهِ مِنْ جُنْدٍ مِنَ السَّمَاءِ وَمَا كُنَّا مُنْزِلِينَ
Arkasından ise kavmının üzerine Semâdan bir ordu indirmedik indirecek de değildik
かれの後,われはその民に対し天から軍勢を遣わしはしなかった。またそうするまでもなかった。
28. We sent not down against his people after him a host from heaven, nor do We ever send.
29. إِنْ كَانَتْ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً فَإِذَا هُمْ خَامِدُونَ
O yalnız bir sayha oldu derhal sönüverdiler:
只一声叫ぶだけで,かれらは消え失せてしまった。
29. It was but one Shout, and lo! they were extinct.
30. يَا حَسْرَةً عَلَى الْعِبَادِ ۚ مَا يَأْتِيهِمْ مِنْ رَسُولٍ إِلَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ
Ey!.. ne hasret o kullara ki kendilerine her gelen Resul ile mutlaka istihzâ ediyorlardı
ああ,哀れなしもべたちよ。かれらは使徒が来る度,嘲笑してかかった。
30. Ah, the anguish for the bondmen! Never came there unto them a messenger but they did mock him!
31. أَلَمْ يَرَوْا كَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنَ الْقُرُونِ أَنَّهُمْ إِلَيْهِمْ لَا يَرْجِعُونَ
Baksalar a kendilerinden evvel ne kadar karınlar helâk etmişiz, onlar hiç onlara dönüp gelmiyorlar
かれらは気付かないのか,自分たち以前に幾世代の者をわれが滅ぼし,かれらは2度と帰らないということを。
31. Have they not seen how many generations We destroyed before them, which Indeed return not unto them;
32. وَإِنْ كُلٌّ لَمَّا جَمِيعٌ لَدَيْنَا مُحْضَرُونَ
Ancak hepsi toplanıp bizim kıtımıza ihzar edilmişlerdir
それぞれ皆は,(審判の日)一斉にわれの前に召されよう。
32. But all, without exception, will be brought before Us.
33. وَآيَةٌ لَهُمُ الْأَرْضُ الْمَيْتَةُ أَحْيَيْنَاهَا وَأَخْرَجْنَا مِنْهَا حَبًّا فَمِنْهُ يَأْكُلُونَ
Hem bir âyettir onlara ölü Arz: biz ona hayat verdik ve ondan habbeler çıkardık da ondan yiyip duruyorlar
かれらへの印の1つとしては,われが死んだ大地を甦らせ,穀物をそれから生産し,それをかれらが食べることがあげられる。
33. A token unto them is the dead earth. We revive it, and We bring forth from it grain so that they eat thereof;
34. وَجَعَلْنَا فِيهَا جَنَّاتٍ مِنْ نَخِيلٍ وَأَعْنَابٍ وَفَجَّرْنَا فِيهَا مِنَ الْعُيُونِ
Ve onda Cennetler yaptık, hurma bağçeleri, üzüm bağları, neler! içlerinde kaynaklar akıttık
またわれは,そこにナツメヤシやブドウの園を蝕け,その間に泉を涌き出させる。
34. And We have placed therein gardens of the date palm and grapes, and We have caused springs of water to gush forth therein.
35. لِيَأْكُلُوا مِنْ ثَمَرِهِ وَمَا عَمِلَتْهُ أَيْدِيهِمْ ۖ أَفَلَا يَشْكُرُونَ
Yesinler diye mahsulünden ve kendi ellerinin ma'mulâtından, halâ şükretmiyecekler mi?
かれらはその果実を食べるが,それはかれらの手が作り出したものではない。それでも感謝しないのか。
35. That they may eat of the fruit thereof, and their hand made it not. Will they not, then, give thanks?
36. سُبْحَانَ الَّذِي خَلَقَ الْأَزْوَاجَ كُلَّهَا مِمَّا تُنْبِتُ الْأَرْضُ وَمِنْ أَنْفُسِهِمْ وَمِمَّا لَا يَعْلَمُونَ
Tenziyh o yardan sübhane bütün o çiftleri, hepsini, Arzın bitirdiklerinden ve kendi nefislerinden ve daha bilemiyecekleri neler, nelerden
かれの栄光を讃える。かれは大地に生えるもの,かれら自身も,またかれらの知らないものも,凡て雌雄に創られた方である。
36. Glory be to Him Who created all the sexual pairs, of that which the earth groweth, and of themselves, and of that which they know not!
37. وَآيَةٌ لَهُمُ اللَّيْلُ نَسْلَخُ مِنْهُ النَّهَارَ فَإِذَا هُمْ مُظْلِمُونَ
Bir âyet de onlara gece, ondan gündüzü soyarız bir de bakarlar ki karanlığa dalmışlar
またかれらへの印には,夜がある。われがそれから昼を退かせると,見よ,真っ暗になる。
37. A token unto them is night. We strip it of the day, and lo! they are in darkness.
38. وَالشَّمْسُ تَجْرِي لِمُسْتَقَرٍّ لَهَا ۚ ذَٰلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ
Güneş de; kendisine mahsus bir müstekarr için cereyan ediyor, o işte o azîzi alîmin takdiridir
また太陽は,規則正しく運行する。これも全能全知な御方の摂理である。
38. And the sun runneth on unto a resting place for him. That is the measuring of the Mighty, the Wise.
39. وَالْقَمَرَ قَدَّرْنَاهُ مَنَازِلَ حَتَّىٰ عَادَ كَالْعُرْجُونِ الْقَدِيمِ
Aya da: menzil menzil ona mıktarlar biçmişizdir, nihayet dönmüş eski urcun gibi olmuştur
また月には,天宮を振り分けた。(それを通って)ナツメヤシの老いた葉柄のように(細くなって)戻ってくる。
39. And for the moon We have appointed mansions till she return like an old shrivelled palm leaf.
40. لَا الشَّمْسُ يَنْبَغِي لَهَا أَنْ تُدْرِكَ الْقَمَرَ وَلَا اللَّيْلُ سَابِقُ النَّهَارِ ۚ وَكُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ
Ne Güneş kendine aya çatması yaraşır, ne de gece gündüzü geçer, her biri birer felekte yüzerler
太陽が月に追い付くことはならず,夜は昼と先を争うことは出来ない。それらは,それぞれの軌道を泳ぐ。
40. It is not for the sun to overtake the moon, nor doth the night outstrip the day. They float each in an orbit.
41. وَآيَةٌ لَهُمْ أَنَّا حَمَلْنَا ذُرِّيَّتَهُمْ فِي الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ
Bir âyet de onlara o dolu gemide zürriyyetlerini taşımamız
また満載した舟に,われがかれらの子孫を運んだことも印の1つである。
41. And a token unto them is that We bear their offspring in the laden ship,
42. وَخَلَقْنَا لَهُمْ مِنْ مِثْلِهِ مَا يَرْكَبُونَ
ve kendilerine o misilliden binecekleri şeyler yaratmamızdır
またわれはかれらが乗る,(外の便利な)乗物を創った。
42. And have created for them of the like thereof whereon they ride.
43. وَإِنْ نَشَأْ نُغْرِقْهُمْ فَلَا صَرِيخَ لَهُمْ وَلَا هُمْ يُنْقَذُونَ
Dilersek onları gark da ederiz o vakıt ne onlara feryadcı vardır, ne de onlar kurtarılırlar
われが欲するならば,かれらを溺れさせることが出来る。そうなれば,かれらを助ける者はなく,救われはしない。
43. And if We will, We drown them, and there is no help for them, neither can they be saved;
44. إِلَّا رَحْمَةً مِنَّا وَمَتَاعًا إِلَىٰ حِينٍ
Ancak tarafımızdan bir rahmet ve bir zamana kadar yaşatmak için başka
只われの慈悲によって束の間を享楽するだけである。
44. Unless by mercy from Us and as comfort for a while.
45. وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّقُوا مَا بَيْنَ أَيْدِيكُمْ وَمَا خَلْفَكُمْ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
Hal böyle iken onlara önünüzdekini ve arkanızdakini gözetip korunun ki rahmete şayan olasınız denildiği zaman
かれらに向かって,「あなたがたの前にあるもの,また後ろにあるものを畏れなさい。そうすればあなたがたは,必ず慈悲にあずかれるであろう。」と言われても(耳を選すどころか),
45. When it is said unto them: Beware of that which is before you and that which is behind you, that haply ye may find mercy (they are heedless).
46. وَمَا تَأْتِيهِمْ مِنْ آيَةٍ مِنْ آيَاتِ رَبِّهِمْ إِلَّا كَانُوا عَنْهَا مُعْرِضِينَ
Kendilerine rablarının âyetlerinden her hangi bir âyyet de gelse mutlaka ondan yüz çevire geldiler
主からの種々の印が示されても,すっかり,背を向けてしまう。
46. Never came a token of the tokens of their Lord to them, but they did turn away from it!
[[47. وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ أَنْفِقُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللَّهُ قَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلَّذِينَ آمَنُوا أَنُطْعِمُ مَنْ لَوْ يَشَاءُ اللَّهُ أَطْعَمَهُ إِنْ أَنْتُمْ إِلَّا فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ ]]
Allahın size merzuk kıldığı şeylerden hayra sarfedin denildiği zaman da onlara o küfredenler iyman edenler için şöyle dediler, biz hiç yedirirmiyiz o kişiye ki Allah dilese ona yiyeceğini verirdi, siz ap açık bir dalâl içinde değil de nesiniz!
また,「アッラーがあなたがたに授けられたものを,施せ。」と言われると,不信心な者は信仰する者に言う。「アッラーが御望・なら,(御自分で)養われるという者を,どうしてわたしたちが養うことがありましょうか。あなたがたは,明らかに思い違いをしているだけです。」
47. And when it is said unto them: Spend of that wherewith Allah hath provided you. those who disbelieve say unto those who believe: Shall we feed those whom Allah, if He willed, would feed? Ye are in naught else than error manifest.
48. وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا الْوَعْدُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ
Ve ne zaman bu va'd, doğru iseniz? diyorlar
また,かれらは言う。「あなたがたの言うことが真実ならば,何時この(審判)の約束(が果たされるの)ですか。」
48. And they say: When will this promise be fulfilled, if ye are truthful?
49. مَا يَنْظُرُونَ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً تَأْخُذُهُمْ وَهُمْ يَخِصِّمُونَ
Başka değil, tek bir sayhaya bakıyorlar, bir sayha ki onlar çekişip dururlarken kendilerini yakalayıverir
だがかれらが論争している間に,一声の叫びが(突然)かれらを襲うだけではないか。
49. They await but one Shout, which will surprise them while they are disputing.
50. فَلَا يَسْتَطِيعُونَ تَوْصِيَةً وَلَا إِلَىٰ أَهْلِهِمْ يَرْجِعُونَ
O zaman bir tavsıyeye bile kadir olamazlar, ailelerine de dönecek değillerdir
その時かれらは,遺言することも,また家族のところに帰ることも出来ない。
50. Then they cannot make bequest, nor can they return to their own folk.
51. وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَإِذَا هُمْ مِنَ الْأَجْدَاثِ إِلَىٰ رَبِّهِمْ يَنْسِلُونَ
Bir de sur üfürülmüştür ne baksınlar kabirlerinden rablarına doğru akın ediyorlardır
そしてラッパが吹かれると,かれらは墓場から(出て),主の御許に急いで行く。
51. And the trumpet is blown and lo! from the graves they hie unto their Lord,
52. قَالُوا يَا وَيْلَنَا مَنْ بَعَثَنَا مِنْ مَرْقَدِنَا ۜ ۗ هَٰذَا مَا وَعَدَ الرَّحْمَٰنُ وَصَدَقَ الْمُرْسَلُونَ
Eyvah, başımıza gelenlere derler: kim kaldırdı bizi uyuduğumuz yerden? Bu işte, o Rahmanın va'd buyurduğu, doğru imiş o gönderilen Resuller
かれらは言う。「ああ,情けない。わたしたちを臥所から呼び起こしたのは誰でしょうか。これは,慈悲深き御方が約束なされた通りではありませんか。使徒たちの言葉は真実であったのですか。」
52. Crying: Woe upon us! Who hath raised us from our place of sleep? This is that which the Beneficent did promise, and the messengers spoke truth,
53. إِنْ كَانَتْ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً فَإِذَا هُمْ جَمِيعٌ لَدَيْنَا مُحْضَرُونَ
Başka değil, sâde bir tek sayha olmuş, derhal hepsi toplanmış huzurumuza ihzar edilmişlerdir
只一声鳴り響けば,一斉にかれらはわれの前に召し集められる。
53. It is but one Shout, and behold them brought together before Us!
54. فَالْيَوْمَ لَا تُظْلَمُ نَفْسٌ شَيْئًا وَلَا تُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
Artık bu gün hiç kimseye zerrece zulmedilmez, ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz
その日には誰も,少しも不当な扱いを受けず,あなたがたは,只自分の行ったことに対し報いられる。
54. This day no soul is wronged in aught; nor are ye requited aught save what ye used to do.
55. إِنَّ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ الْيَوْمَ فِي شُغُلٍ فَاكِهُونَ
Cidden eshabı Cennet bu gün bir şuğl içinde zevk etmektedirler
本当に楽園の仲間たちは,この日,喜びに忙がしい。
55. Lo! those who merit paradise this day are happily employed,
56. هُمْ وَأَزْوَاجُهُمْ فِي ظِلَالٍ عَلَى الْأَرَائِكِ مُتَّكِئُونَ
Kendileri ve zevceleri erîkeler üzerine kurulmuşlardır
かれらはその配偶者たちと,木陰の寝床によりかかる。
56. They and their wives, in pleasant shade, on thrones reclining;
57. لَهُمْ فِيهَا فَاكِهَةٌ وَلَهُمْ مَا يَدَّعُونَ
Onlara orada bir meyve var: hem onlara orada ne iddia ederlerse var
そこでかれらは,果実や望・のものを何でも得られる。
57. Theirs the fruit (of their good deeds) and theirs (all) that they ask;
58. سَلَامٌ قَوْلًا مِنْ رَبٍّ رَحِيمٍ
Bir selâm, rahîm bir rabdan kelâm
慈悲深き主から「平安あれ。」との御言葉もある。
58. The word from a Merciful Lord (for them) is: Peace!
59. وَامْتَازُوا الْيَوْمَ أَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ
Ve haydin ayrılın bu gün ey mücrimler!
あなたがた罪人たちよ,今日は離れて控えなさい。
59. But avaunt ye, O ye guilty, this day!
60. أَلَمْ أَعْهَدْ إِلَيْكُمْ يَا بَنِي آدَمَ أَنْ لَا تَعْبُدُوا الشَّيْطَانَ ۖ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُبِينٌ
And vermedim mi size? «Ey adem oğulları! Şeytana kulluk etmeyin, o size açık bir düşmandır» diye
アーダムの子孫よ,悪魔に仕えてはならないと,われはあなたがたに命令しなかったか。かれはあなたがたの公然の敵である。
60. Did I not charge you, O ye sons of Adam, that ye worship not the devil Lo! he is your open foe!
61. وَأَنِ اعْبُدُونِي ۚ هَٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَقِيمٌ
«Ve bana kulluk edin doğru yol budur» diye
あなたがたはわれに仕えなさい。それこそ正しい道である。
61. But that ye worship Me? That was the right path.
62. وَلَقَدْ أَضَلَّ مِنْكُمْ جِبِلًّا كَثِيرًا ۖ أَفَلَمْ تَكُونُوا تَعْقِلُونَ
Böyle iken celâlıma karşı o içinizden bir çok cibilletleri yoldan çıkardı, ya o vakıt sizin akıllarınız yokmıy dı?
確かにかれ(悪魔)はあなたがたの大部分を迷わせた。どうしてあなたがたは悟らなかったのか。
62. Yet he hath led astray of you a great multitude. Had ye then no sense?
63. هَٰذِهِ جَهَنَّمُ الَّتِي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ
Bu işte o Cehennem ki va'dolunur dururdunuz
これはあなたがたに約束されていた,地獄である。
63. This is hell which ye were promised (if ye followed him).
64. اصْلَوْهَا الْيَوْمَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ
Bu gün yaslanın ona bakalım küfrettiğiniz için
あなたがたは不信心であったために,今日そこに入るのである。
64. Burn therein this day for that ye disbelieved.
65. الْيَوْمَ نَخْتِمُ عَلَىٰ أَفْوَاهِهِمْ وَتُكَلِّمُنَا أَيْدِيهِمْ وَتَشْهَدُ أَرْجُلُهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
Bu gün ağızlarını mühürleriz de bize elleri söyler ve ayakları şehadet eyler: neler kesbediyorlardı
その日われは,かれらの口を封じる。するとその手がわれに語り,かれらの足は,その行ったことを立証する。
65. This day We seal up mouths, and hands speak out and feet bear witness as to what they used to earn.
66. وَلَوْ نَشَاءُ لَطَمَسْنَا عَلَىٰ أَعْيُنِهِمْ فَاسْتَبَقُوا الصِّرَاطَ فَأَنَّىٰ يُبْصِرُونَ
Hem dilersek gözlerini üzerinden silme kör ediverdik de yola dökülürlerdi, fakat nereden görecekler?
われが望めば,かれらの両目を盲目にすることが出来る。かれらは(天国への)道を先んじようとするが,どうして見通すことが出来ようか。
66. And had We willed, We verily could have quenched their eyesight so that they should struggle for the way. Then how could they have seen?
67. وَلَوْ نَشَاءُ لَمَسَخْنَاهُمْ عَلَىٰ مَكَانَتِهِمْ فَمَا اسْتَطَاعُوا مُضِيًّا وَلَا يَرْجِعُونَ
Daha dilesek kendilerini oldukları yerde meshediverdik de ne ileri gidebilirlerdi ne dönebilirlerdi
われが望めば,かれらをその場所で形を変えることも出来る。そうなればかれらは,行くことも帰ることも出来ない。
67. And had We willed, We verily could have fixed them in their place, making them powerless to go forward or turn back.
68. وَمَنْ نُعَمِّرْهُ نُنَكِّسْهُ فِي الْخَلْقِ ۖ أَفَلَا يَعْقِلُونَ
Bununla beraber her kimin ömrünü uzatıyorsak hılkatte onu tersine çeviriyoruz, hâlâ da akıllanmıyacaklar mı?
誰でも長寿させるさいには,われは創造を逆に戻らせよう。かれらは,それでも悟らないのか。
68. He whom We bring unto old age, We reverse him in creation (making him go back to weakness after strength). Have ye then no sense?
69. وَمَا عَلَّمْنَاهُ الشِّعْرَ وَمَا يَنْبَغِي لَهُ ۚ إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ وَقُرْآنٌ مُبِينٌ
Biz ona şiir öğretmedik, ona yaraşmaz da, o sâde bir zikir ve parlak bir Kur'andır
われはかれ(ムハンマド)に詩を教えなかった。それはかれに相応しくない。これは(アッラーの)訓戒まごうかたないクルアーンであり,
69. And we have not taught him (Muhammad) poetry, nor is it meet for him. This is naught else than a Reminder and a Lecture making plain,
70. لِيُنْذِرَ مَنْ كَانَ حَيًّا وَيَحِقَّ الْقَوْلُ عَلَى الْكَافِرِينَ
Hayatı olanı uyandırmak, nankörlere de o söz hakk olmak için
生ける者に警告を与え,また不信心な者に対してはは御言葉が下される。
70. To warn whosoever liveth, and that the word may be fulfilled against the disbelievers.
71. أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّا خَلَقْنَا لَهُمْ مِمَّا عَمِلَتْ أَيْدِينَا أَنْعَامًا فَهُمْ لَهَا مَالِكُونَ
Şunu da görmediler mi? Biz onlar için ellerimizin yaptıklarından bir takım (en'am) yumuşak hayvanlar yaratmışız da onlara malik bulunuyorlar
われが手ずからかれらのために創った家畜をかれらに所有させているのを見ないのか。
71. Have they not seen how We have created for them of Our handiwork the cattle, so that they are their owners,
72. وَذَلَّلْنَاهَا لَهُمْ فَمِنْهَا رَكُوبُهُمْ وَمِنْهَا يَأْكُلُونَ
Ve onları kendilerine zebun etmişiz de hem onlardan binidleri var, hem de onlardan yiyorlar
われは,それをかれら(の用)に服させた。それで,かれらはこれに乗り,そして食べる。
72. And have subdued them unto them, so that some of them they have for riding, some for food?
73. وَلَهُمْ فِيهَا مَنَافِعُ وَمَشَارِبُ ۖ أَفَلَا يَشْكُرُونَ
Onlardan daha bir çok menfeatleri ve türlü içecekleri de var, hâlâ şükretmiyecekler mi?
またかれらは(その外にも)いろいろそれを利用し,また飲・ものを得る。それでもかれらは感謝しないのか。
73. Benefits and (divers) drinks have they from them. Will they not then give thanks?
74. وَاتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللَّهِ آلِهَةً لَعَلَّهُمْ يُنْصَرُونَ
Tuttular da Allahdan başka bir takım ilâhlar edindiler gûya yardım olunacaklar
かれらは,アッラーの外に邪神を選び何とか助けられようとする。
74. And they have taken (other) gods beside Allah, in order that they may be helped.
75. لَا يَسْتَطِيعُونَ نَصْرَهُمْ وَهُمْ لَهُمْ جُنْدٌ مُحْضَرُونَ
Onların onlara yardıma gücleri yetmez, onlar ise onlar için hazırlanan askerler
それら(邪神たち)は,かれらを助ける力はなく,寧ろかれらの方が邪神を守るため軍備を整えている始末。
75. It is not in their power to help them; but they (the worshippers) are unto them a host in arms.
76. فَلَا يَحْزُنْكَ قَوْلُهُمْ ۘ إِنَّا نَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ
O halde onların lâkırdıları seni mahzûn etmesin, biz onların içlerini de biliriz dışlarını da
あなたはかれらの言うことで,悲しんではならない。本当にわれは,かれらの隠すことも現わすことも知っている。
76. So let not their speech grieve thee (O Muhammad). Lo! We know what they conceal and what proclaim.
77. أَوَلَمْ يَرَ الْإِنْسَانُ أَنَّا خَلَقْنَاهُ مِنْ نُطْفَةٍ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌ مُبِينٌ
Görmedi mi o insan? biz onu bir nutfeden yarattık da şimdi o çeneli bir çekişgen kesildi
人間は考えないのか。われは一精滴からかれを創ったではないか。それなのに見よ,かれは公然と歯向っている。
77. Hath not man seen that We have created him from a drop of seed? Yet lo! he is an open opponent.
78. وَضَرَبَ لَنَا مَثَلًا وَنَسِيَ خَلْقَهُ ۖ قَالَ مَنْ يُحْيِي الْعِظَامَ وَهِيَ رَمِيمٌ
Yaratılışını unutarak bize bir de mesel fırlattı: kim diriltir o kemikleri onlar çürümüşken? dedi
またかれは,われに準えるものを引合いに出して,自分の創造を忘れ,言う。「誰が,朽ち果てた骨を生き返らせましょうか。」
78. And he hath coined for Us a similitude, and hath forgotten the fact of his creation, saying: Who will revive these bones when they have rotted away?
79. قُلْ يُحْيِيهَا الَّذِي أَنْشَأَهَا أَوَّلَ مَرَّةٍ ۖ وَهُوَ بِكُلِّ خَلْقٍ عَلِيمٌ
De ki onları ilk defa inşa eden diriltir ve o her halkı bilir
言ってやるがいい。「最初に御創りになった方が,かれらを生き返らせる。かれは凡ての被造物を知り尽くしておられる。
79. Say: He will revive them Who produced them at the first, for He is Knower of every creation,
80. الَّذِي جَعَلَ لَكُمْ مِنَ الشَّجَرِ الْأَخْضَرِ نَارًا فَإِذَا أَنْتُمْ مِنْهُ تُوقِدُونَ
O ki size yeşil ağaçtan bir ateş yaptı da şimdi siz ondan tutuşturup duruyorsunuz
緑の木から,あなたがたのために火を造られたのもかれであり,だからこそあなたがたはそれによって燃やす。」
80. Who hath appointed for you fire from the green tree, and behold! ye kindle from it.
81. أَوَلَيْسَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِقَادِرٍ عَلَىٰ أَنْ يَخْلُقَ مِثْلَهُمْ ۚ بَلَىٰ وَهُوَ الْخَلَّاقُ الْعَلِيمُ
Ya Gökleri ve Yeri yaratan onlar gibisini yaratmağa kadir değil midir? Elbette kadir, hallâk o, alîm o
天と地を創造なされたかれが,これに類するものを創り得ないであろうか。いや,かれは最高の創造者であり,全知であられる。
81. Is not He Who created the heavens and the earth Able to create the like of them? Aye, that He is! for He is the All Wise Creator,
82. إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
Onun emri bir şeyi murad edince ona sâde ol demektir, o oluverir
何かを望まれると,かれが「有れ。」と御命じになれば,即ち有る。
82. But His command, when He intendeth a thing, is only that he saith unto it: Be! and it is.
83. فَسُبْحَانَ الَّذِي بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Artık tesbiyh edilmez mi öyle her şeyin melekûtu yedinde bulunan sübhane! hep de dördürülüp ona götürüleceksiniz
かれにこそ凡ての称讃あれ。その御手で万有を統御なされる御方,あなたがたはかれの御許に帰されるのである。
83. Therefor glory be to Him in Whose hand is the dominion over all things! Unto Him ye will be brought back.


Yenişehir..

Şablon:Sadeleştirilmiş ET


Sure Formülleri

Sure Formülleri

Advertisement